19 Ocak 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

19 Ocak 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No, 18 Gözyaşları Arasında ÇınarınDibineUzandım en bu Hünkürsuyuna keyfe mi gelmiştim, düşünceye mi? Kime anlatırsın? Çok mükel. Jef bir trapez (sofra) hazırlanma Sınâ rağmen bu mistik, tasavvufi düşünceler beni sarmış, derin de . rin, varlığıma gömülmiye başla - Mmuştam. Bilmiyorum, nekadar içtim? Na #il içtim? Amma içtim efendim, iç tim! İçe içe içtim, dilşüne düşüne içtim işte! Gece iyiden iyiye ilerledikten son ra kalktım. Yola düzüldüm, O kadarını biliyorum! Nereye gidiyordum? Ne yapa- daktım? Bunlar düşünmiye değeri olmıyan işlerdi. Düşünmek iste - sem bile düşünemezdim ki.. Kaydi alâikten beri idim, Kestanesuyuna sapan köşeye gelince bir bülbülün yanık sesi beni büsbütün çileden Çıkardı, Hayır! Bu üzüntüler sar. hoşluğa hamledilebilecek keyfiyat tan değildi. Şuurun bir muhakeme Silsilesi de değildi. Tedai kanunla. rından hiçbirine uymazdı. Yarabbi, bu ne ince hislerdi, ne ocreyanlar dı. ir dönemece geldim. Sebe - binin ne olduğu anlaşılamı yan gözyaşlarım aka aka bir çina rın dibine yaklaştım. Yolun öte ta rafındaki çalılıkta başka bir bülbül ötüyor. Yarım çember şeklindeki ay; sarhoş kafamın sarhoşluğunu sarhoş edecek düşüncelere boğu - yor. Ağlamışım ağlamışım, ni. çin? Ne bileşim? Sarhoşluk bu. O. racığa sızmışım. Sızarım ya! Neye Sızmıyacakmışım? » Bekçi beni bulmuş. Para etmez, eski kitaplarla dolu bir cuval gibi sırtlamıs, ıhlıya Duf ya karakola götürmüş. Karakol “da beni insanca ve adamca siyanet etmişler, Rahatım için ne yapmak lâzımsa esirgememişler, İleride de göyliyeceğim ya, ben, emniyet me. murlarmdan ömrümce çok büyük yardımlar, kanuni şekli bile geçen €n yüksek insanlıklar, adamlıklar, faziletler gördüm, Ertesi gün gözlerimi açtığım va kit, geniş, rahat bir nefes aldım. Çünkü karakoldaydım,. Kendini bil miyecek derecede 20m olanlara tav siye ederim, kendilerini karakola atamlar, oradan emin, rahat yer bu Iamazlar, Verdiğim birçok zahmetlerden do Jay: yüzümü kızartacak tek keli - ime wöyliyen olmadı, Bir şey olma mış gibi karakoldan çıktım, doğru vapura! Doğru Istanbula! Kara aramızda - kati idi; içi yecektim! V apur, esk! tabirile dilenci va puruydu. Yani sağ: sollu ber iskeleye uğrıyan zikzak posta. Kandilliye de uğradı. Akıl bu ya! Alkol şu ya! Anason o ya! yelken etti, çıktım! Kandillide ne işim var? Niçin çık tım Sebeplerini iki saniye evvel göyledim, onun için çektim. Bir kâğıt dolusu sardalye, doma tes, taze soğan, şu ve bı... Bir de 96 ik şişe, Dayandım yola” Mezarlıktan geçiyorum. Bir taş kavuğun altmda biribirine sarmaş doluş olmuş yazılar: Rabbi! baryahu hâzâ cesedi Tahta tibakusserâ mürtehima., Aman sen de! Altı da bir üstü de, Bu varik, yokluk dilşlincelerini ince eeyip sık dokumak... Geç! Tçe ilm! Peki, içelim. Bu ne güzellik Ya. rabbi! Boğaza bak! Nasıl işlemiş- sin yahu? Gikseliğisin kerunline ne rütbe özenmişsin. Şu akıntınm üs Vi sağdan sola; altı soldan sağa! Ya vacibilvücut! Bu, biribirine ka rıştırmadığın akmtılar da senin kud. retinden! Geç!.. Hoca mim nesin hoca?. Iç!.. Sardalye yemiye bak. Nasıl yemiye bakayım yahu! Boğaziçi bu Ona bakıyorum. Ziya Paşa nede « niş? Başkaları nasıl anlımı8” “Yarab! Ne eksilirdi deryayi izze. tinden “Peymanel vücuda zehrap dolma - saydı, “Azadeser kalırdım asibi derdü- gamdan “Ya dehre gelmeseydim, ya aklım olmasaydı. Hayır! Hayır! Hepsi tekerleme! #yi ettim de dehre geldim! Aklım oldu da duydum.! Halekallâhiibakar fi suretül- beşer. Yani insan surstmdâ öküz © larak yaşamanın fecaatinden kur. tuldum, Bu düşüncelere, bu duy - gularla yine o mertebe kendimden geçmişim ki. A nladm, değil mi? Hayır! Işte bu sefer hiç anlamadm. Öyleyse söyleyivereyim, o mertebe'kendimden geçmişim ve göçmüşüm ki, yine bekçi beni bul. muş, sırtlamış, karakola götür müg.. Ve güzelim Boğaziçinin güze Tim Kandillisinin, güzelim karako- lunda rahatça sabahlamışım! Dedim ya, şu polis idaresinin ben den çekmediği kalmadı amma, be - nim de onlardan görmediğim iyilik ve insanlık ta kalmadı. Kendime çekidilzen verdim. Ka. rarım yine karar, İçmiyecek mi yim? Içmiyeceğim! Aferin bana! Yolda giderken ne iyi bir tesa » düf oldu. Istanbul müzesi fotoğraf atölyesi şefi Esada rastladım. Ta - Jebemdendir. Bana... Selâm verme. di, dememi bekleme! Bana hem se lâm verdi, hem de Kumkapıdaki evi ni verdi! Tapusunu değil, oturmak, yatmak, insanca yaşamak, insanca barmmak haklarını verdi. Karşılık olarak benim sevgimden başka bir şey istemedi... Ne sandın? Her in. san adam olmaz! Adam, böylesine denir. Bu sayededir ki, azat aylarmn bundan ötesi gürültüsüz geçti. Zustosun sonu yaklaştı. An. karaya vakitlice gitmeyi pek lüzumlu. gördüm. Öyle ya, ben den önce giden bir bayan evlâdı bu lunur da kimbilir benim için ne mü zevirlikler eder? Önlemek lâzım, Çok insun var ki, realiteden değil, kulaktan hüktim veriyor. Ah, hayatta hayvan gibi yaşa - manın duygusuzluğu büküm sür. seydi! Ben de Sultan Mahmudun milsahibi Sait Beyin kızlarağası İ- çin söylediği hayat lâkırdısını tat. saydım, Evim olsaydı da pencere Sinin perdesini açıpr' aziz vatanı - mn bana doğum yurdu olan bu kö pesinden rk Marmarayı seyret - seydim, Hamdolsun, dünya cennet, insan melek! deşsydim. Günden gü ne ilerleyişimize şükretseydim. Ne mümkün! Her © belâyı hazırlıyan benim zavallı kafam! Annem rahmetlinin boyu iki ka rış daha yüksek, babam selâmetli nin dev cüsse endamı biraz daha mutedil yaratılsaydı; ve ben bu uy gun manzumeden dünyayı teşrif etseydim, elbette dimağ fromanin. lerim bugünkü zıpırlıkta olmaz - dı, ve ben Ledün denilen varlık es rarmi arayıp tarıyan budalalar zümresine dahil olmazdım. Cebimdeki para Ankarada ancak üç gün kalmıya ve Yozgat . Ço- rum yolile İskilibe dönmiye vet di, Hör ihtimali aklım sıra ölçmü biçmiş, sarraf Mişonun bilânçosu gibi bir bilânço çizmiştim. Nedense bu defaki Ankara yolcu Juğu ilki gibi şataretli geçmedi. Kompartiman bir alay hrrbo e dolmuştu. Uykudan kalkmış ada. mın zoraki sahur yemeği yemesi gibi bir gidişti, (Arkası var) Düzeltme ve Özür Bu yazılarm arasında geçen ke- bapçı Nizamettin adı yanlıştır. Doğrusu Sahaflar Çarşısmdaki ki- tapçı Bay Nizamettindir. Teker rür eden bu yanlışı düzeltir, özür dileriz. (©İKÂYEDEN MABAT) Nerede imiş? (Başı 6 ıncıda) — Veroçka, yavrucuğum, dedi, ne yapıp yapıp bu toplantıyı baş- ka bir zamana bıraktırmak Iâ- zmn. — Aman büyük anneciğim, top. lantıyı ne diye başka bir güne b. raktıralım ?. — Ben daha hazırlanmadım. A- man Yarabbi, işler nekadar da ak si gitül, üyük anne, büyük birder mansızlık içinde kendini bir kanapeye bıraktı, HAlâ güzel - liklerini muhafaza eden siyah göz lerile, yalvarırcasına torununa ba. karak her şeyi anlatmıya başladı: — Veracığım, dedi, bu yapılacak toplantıda söz söylemeyi epey 28- mandır kefama yerleştirmiştim.. Benim bugünkü gençliğe çok söy- Hiyeceklerim var, Bunun için de ü- zunca bir nutuk hazırladım. Bu - nu güzelee yazdım. Bu iş için Üç gecemi feda ettim, Fakat hafızamı kayibettiğimi sen de bilirsin!. Kâ- ğrttan okumak ta muvafık değil. Bunun üzerine hatırıma başka bir çare geldi. Bizim eski süflör Ar- kadi Petroviçi buldum. O şimdi bu rada Moskovadadır. Onun da yaşı oldukça ilerlemiştir. Galiba o da yet mişini geçgindir. Evden kayboldu ğum günlerde ona gidip bazırlanı. yordum, O bana yazdığım nutku #üfle ediyor, ben de eski zamanla. rom: hatırlamıya çalışarak nutke uy gun jestler yapıyordum. Bu âdeta bir nevi prova oluyordu. Ben bü « tün nutku ezberlemiye çalışyor - dum.. Halbuki şimdi gördün mü o. lan işleri ?. Ben nutku tamamen ez berliyemedim., Halbuki bu akşam, hiç beklemediğim sırada bu top - Jantı olacak.. Veroçka, acaba top- lantıyı hiç olmazsa bir iki saat ge. ciktirmek kabil değil mi?, Ben bir koşu Arkadi Petroviçe gider onu alır gelirim.. O bana silfle eder, ben de © suretle nutku söylerim. — Büyük anneciğim, Arkadi Pet roviçin hatırı için toplantıyı gecik tirmezler ki... — Aman Yarabbi, şimdi ben ne yapacağım ?. Maamafih ne olura olsun ben gidip süflörü getirmiye salışacağım. Belkide yetişirim..... İhtiyar kadın gemsiyesini eli ne aldı, Aynanm karşısına geçerek eskimiş kadife şapkasını düzeltti ve kapıdan çıktı.. Büyük anne salona girdiği za. man toplantı sona ermek üzere idi. Mariya Nikitiçnanm kolunda, Don kişota benziyen uzun boylu, zayıf | ve ihtiyar bir adam vardı. Bunlar, Veroçkanm yanma oturdular. Ih. tiyar kadm, sapsarı bir halde, tıka narak ve yüksek sesle: — Söz isterim, diye bağırdı. Mariya Nikitiçna, ufacık boyile, titrek adımlarin hitabet kürsüsüne — Insan bu yaştan sonra hita - bet kürsüsünden nas söz söyliye- bilir, dedi, Ihtiyar kadın, üç dakika kadar, sessizce, kâh ağzını açtı, kâh ka padı. Bir türlü söze başlıyamıyor. du, Fikirlerinin karmakarışık ol. duğu, ve söyliyeceklerini unuttuğu besbelli idi. Süflör Arkadi Petroviç, elini ağ- sına götürerek klâsik ve fasih bir fısıltı ile: — Dostlarım, bana da... diye fi- sıldadı. o # Büyük anne âdeta boğularak, bir papağan gibi tekrarladı: — Dostlarım, bana da, bu ihti . yer artiste de fikirlerini söyleme. sine müsaade ediniz! Her taraftan: — Rica ederiz, sesleri yükseldi. M ariya Nikitiçna, yaşmdan w- mulmıyan bir sesle söze baş ladr.. Uzun uzun söyledi. Güzel söy ledi. Artistlerin eski hayatından bahsetti. Onların çektikleri sıkmtı.. Jarı anlattı, Bütün salondakiler onu dikkatle dinliyordu. Yalnız Mariya Nikitiçnayı din- lemiyen bir tek insan vardı. Oda İhtiyar süflördü. Ihtiyar süflör, e Jini, önündeki sandalyenin kenarı. na dayamış duruyor, ve Veroçka. nm kulağma sinirli sinirti: — Beraber yazdıklarımızdan ba. Ti birtek kelime söylese diyordu. Hep irticalen söytüyor.. Böyle ya. pacak olduktan sonra beni ne diye TAN BULMACA DUNKU BULMACAMIZIN HALLI: 123466789 10 BUGUNGU BULMACA «9 0 128 t 5 $i X SOLDAN SAĞA: 1 — Kepaze — Nota 2 — Tarı — Sada 3 — Şişmanlık (arapça) — İtalyada bir şehir 4 — Yanı — Törpü $ — Camiin en yüksek yeri — Derinlik (arapça) 6 — Meveskir 7 — Anne — Baş (farisi) 8 — Ehli hayvan — Iriyarı (eski tabir) 9 — Balık tutmaya yarar 10 — Türkiyenin bir gehri * YUKARDAN AŞAĞI: | — Şekil — Vasiyetin tatbikine bakan 2 — Bir Usanm en yüksek derecesi 3 — Vakit - Ehli hayvan 4 — Dul kadınlar $ — Sorgu sözü $ — Bryan 7 — Başa giyilen bir nevi takke 3 — Yazım içilen sw 9 — Tuzla 10 — Etrafı su - Sabahın aslaklığı &RTUĞRUL SADI TEK TIYATROSU Bu gece VENUS PUDRASI Alman ve İngiliz kimyagerleri tarafmdan en son keşfedilen yeni bir şahe- serdir, Bu yeni Venüs pudrasile pudralanan bir eüt dünyanın en taravetti güzelliğini ifade eder. Hiçbir pudra VENUS pudrası ka dar cildi mat tutup cazibeli gös- teremez. Sarışın, kumral, esmer her tene uygun renkleri vardır. İsmine dikkat ve taklitlerinden buraya getirdi? Ihtiyar kadın nutkunu bitirdiği zaman onu şiddetle alkışladılar. O, artistçe derin reveranslar yapa- rak torununun ve süflörün yanma oturduğu zaman bile alkış sesleri bir türlü kesilmiyordu. Ihtiyar ka dn 6 kadar heyecana kapılmıştı ki, o da kendi kendini alkışlamıya baş ladı. İhtiyar süflöre eğilerek: — Otuz senedir böyle bir muvaf fakıyet görmedim, dedi, Bütün nut ku kendimden irticalen söyledim., Seni de boşuna yordum. Süflör ihtiyar kadınım ellerini tutmıya çalışarak: — Ne yapıyorsunuz, Mariya Ni kitiçna ?. Şu alkışı birakınız!, Siz bütün tiyatro kaidelerini altüst dt tiniz!, Kendi kendinizi alkışlıyor - Sunüz!, 19-1909 az Fransız Donanması Mahvolmuştu (Başı 7 incide) kadar Kullodan kalyonunu sığdan kaldırmıya çalışan Leanâr sefinesi de, İngiliz donanmasının en çok » tehlikeli ve zayıf yerine yetişerek bu suretle üç İngiliz gemisi Lor yan ile altıncı Fransız kalyonu Lefranklen'i ateş altına aldılar. nunla beriber gece yarısına doğru vaziyet Fransızlar için yine ümit verici idi: Birinci ve ikin ci Fransız kalyonları gerçi artık ateş odemiyorlardı. Fakat bunlsr zaten donanmanın en fena gemile ri idiler ve Üstelik üç İngiliz kak yonunu işgal ve tespit etmiştirdi. Buna mukabil İngilizlerden sığ su- da oturan bir kalyonla ateşle zede lenen Bellerefon kalyonu hizmet- ten çıkmışlardı, Fransız hattının merkezindeki 120 toplu Loryan, yanmdaki iki kuvvetli kalyonla karşılarındaki 74 toplu “üç İngiliz gemisine ateşçe üstündüler ve bun Jarm karşılarındaki İngiliz kalyon larına verdirdikleri hasarat, ken- dilerininkine nispetle, fazla idi. Bu yüzden, ateş muharebesinin bütün gece devam etmesi ve komodor Ville neuve'ün de nihayet sabah uyanarak emrindeki rek tek mermi atmamış ve mermi yememiş beş iyi kalyon ve iki firkateyn ile, İngilizlerin yor- | gunluktan bitkin gemilerine sal- dırması mümkündü. Fakat, zafer daima ve daima yalnız harbin €2€- Ii kaidelerine sadık olan azim, ka- rar ve cüret sahibi tarafındır ve onun hakkıdır da. Fransiz Amiral gemisinde bir yangın çıktı ve bastırılamıyarak arttı ve nihayet Loryan saat 11 de havaya uçtu, Bu beklenmiyen ka- 30, zaferin cihetini artık tespit et- mişti. Fransız amirali Brueis bir kahraman gibi dövüşmüş ve aldr ğı müteaddit yaraları rağmen ku manda yerinde kalmış ve burada zalen, gemisinin infilâkından ev- vel ölmüştü. Ingiliz gemileri som tane attrk- larına göre, yangının dahili bir te- #irden ileri geldiği zannolunuyor. Loryan'ın müthiş infilâkı muha- rebeye bir çeyrek kadar fasıla ver dirmişti. Maamafih Fransız gemi- leri, tekrar şiddetli ateşe başladık- larına göre, amiral gemisinin ziyaı onları yeise düşüremediği anlağı - Ir: Hülâsn üçüncüden altmerya kadarki ve sekizinci Fransız kalk yonlar: sabahm üçüne kadar ate şe devam ettiler. Bu ateş saat 3 ten beşe kadar her iki cihette za yıfladı. Sant 5 ile 6 arasmda şid- detlenerek yine dehşetli bir hal al dı ve nihayet öğleyin muharebe hâlâ devam ediyordu ve ancak 2 aj saat 2 ye geldi de sona er di, şte komodor Villenewve an- cak bu zaman uyanmış ve 24 saattenberi muharebe edildiği- nin farkma vararak, Fransiz hat- tın on birinci kalyonu ve bizzat kamodorun bindiği Giyyomtel ile isbat AS emin ol gınlıklarına ve ağrılara karşı şlesiri şaşmaz bir ilâç olduğunu kasına dikkat”ediniz. birlikte on ikinci Jenerö kalyonu nu ve 2 firkateyni alarak denize, kaçmak için açılmıştı. Fransızların sol cenah gemilerini teslime meo- bur eden İngiliz kalyonlar: bilâha- re onüncu Fransız gemisi Merkür'e ateş ederek bunu ehemmiyetli z& yiata duçar (o etmişlerdi. Fransız hattmın sekizinci, dokuzuncu ve © nuncu kalyonleri baştan kara &t- ler. Fransızlar, kaçan dört gemiden maada bütün donanma ile 3500 can kaybettiler. — İngilizlere gelince, bunların zayiatı ve kargaşalıkları Loryan'n müthiş kazasma ve ko modor Villeneuve'ün © anlaşılmaz inadına rağmen o derecede idi, ki sekizinci Fransız kalyonu Tan- nan'ın üzerinde muharebeden 24 saat sonraya kadar Fransız sanca Zi dalgalanmakta devam ettiği hal de, Nelsonun elinde buna hücüm €- debilecek bir halde tek gemi kal mamıştı. £ İngilizler, kaçan dört Fransız gemisini yalnız takip ede- memekle kalmadılar; bilâkis bu « Yundukları harabiyet halinde, sa pasağlam dört Fransız harp gemi. sinin uzaklaşıp gitmelerini mem- nuniyetle gördüler. İngilizlerden 890 telefat olmuş ve Amiral Nek son da bir gülle parçası ile başın- dan yaralanmıştı. YE Selimiye Askeri Satınalma Komsivomu İlânları Ciheti askeriyeye ait kestane doru dişi katırm 21. 1, 938 cuma günü sa- at 10 da Usküdar Atpazarnda satı. Incağı ilân olunur. (270) 1 ÇOCUKLARA izel Bu havalarda cebinizde PASTİL MIDAT bulundurunuz. Boğaz hastalığına tutulmaz, ağrıyan boğazınız iyileşir. Fiatı her yerde 25 kuruştur. Çünkü ASPİRİN” seneler? denberi her türlü soğukal- etmiştir. P İR İ Nin tesirinden Imak için lütfen mars

Bu sayıdan diğer sayfalar: