4 Şubat 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

4 Şubat 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| ğe az 4.2.88 T AN Gündelik Gazete TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her- geyde temiz, dürüst samimi olmak, kariin © gazetesi olmıya çalışmaktır. e ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 2000 Kr, 1800 >» son > 80» 10 200 » Milletlerarası posta Mhadına dahil ol- mıyan memleketler için 30, 16, 9, 3.5 Mi- radır. Abone bedeli peşindir. Adres de- Biştirmek 28 kuruştur. Cevap için mek- tuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. İsonex MESELELERİ Çocuklar Ne Okuyorlar ? (Yazan: M. Zekeriya) Yeni neslin nasıl yetişmekte oldu- funu anlamak için mektep haricin- de okudukları kitaplara ve oynadık- ları oyuncaklara bakmak lâzım. Biz masalia yetiştik. Nat Pinker- ton, Şarlok Holmes ve Arsen Lü- pen hikâyelerile büyüdük. Bizim zamanımızın en çok okunan eserleri bunlardı. Bugün çocuğun alâkası tamamen değişmşitir. Çocuk kitapları satan bir kitapçı diyor ki: “Bugünkü çocuk polis romanları- a, cinai hikâyelere artık ehemmi- yet vermiyor. Bilâkis tabiate ait hi- kâyelere, bilhassa seyahat hikâyele- rine ve kendisinin teknik kabiliyeti- ni artıracak eserlere rağbet ediyor. Nat Pinkerton hikâyeleri raflarda uyuyor. Buna mukabil “model uçak nasıl yapılır?,. diye iki ay evvel bas- tığımız kitabın hemen de mevcudu kalmadı. Çocuk bu kitapları okuyup kendi eliyle bir eser meydana ge! diği zaman çok seviniyor, nefsine itimadı artıyor. “Oyuncaklarda da öyle. Bugünün çocuğu artık kaynana zırıltılarına, hacı yatmazlara bakmıyor bile. Mu- bitinde gördüğü şeyler onu cerbet- tiği için yürüyen bir otomobil, uçan bir tayyare, yüzen bir yemi çocuğu şiddetle alâkadar ediyor, bunları mer ye ame sölanceli oyun Bugünkü çocuk makine ve teknik medeniyetinin çocuğu olmıya hazır- lanıyor. Okudukları ve eğlenceleri bu alâka etrafında toplanıyor, bu şe- rait içinde yetişen bugünkü çocuk, yarın Türkiyeye yeni bir medeniyet getirmiye hazırlanıyor demektir. * Halk Konserleri İstanbul konservatuvarı bu ak gam ikinci konserini veriyor. İstan- bul müzik bakımından dünyanın en fakir şehirlerinden biridir. Alaturka | musikiyi ancak meyhanelerde dinli- Yebiliyoruz. Alafranga müzik için radyodan başka vasıtamız yoktur. Bu derin boşluk içinde İstanbul konservatuvarının konserleri | bize temiz musiki zevki veren ve müzik terbiyemizi yükselten biricik vasıta. | dir. Halkın bu konserlere gösterdiği Tağhet te konservatuvarın bu hiz. Metini takdir ettiğinin en büyük de- Mlidir. Bu suretle konservatuvar | Yalnız müziğe aşina gençler yetiş tirmekle kalmıyor, halka O müzik terbiyesi vermek suretile muzaaf bir hizmet görüyor demektir. * : Yenicami Kemeri Yeni Adamda İsmail Hakkı Bal! tacıoğlu diyor ki: “Yıkmah mı, yıkmamalı mı? Kemeri kaybetmek istemezseniz Yıkmıyacaksınız. Yenicami etrafın. AN sizin anladığınız gibi modern bir lan elde etmek isterseniz yıka Şaksınız, birini elde etmek için mut- ötekini kaybetmek gerek. Ba- im ne yapacaksınız? Bana mi 80- Tuyorsunuz? Ben işi şöyle hallede- ana meydanı er Ye meri ile birlikte güzel gö Tünecek bir halde yaparım. O 2a- an kimse hiçbir zarar görmez.,, am a an Eyüpte Yeni Belediye Teşkilâtı — Eyüp kazasında belediye toşkustı a için umumi reye müracaat *dilmiş, fakat tahsisatsızlık yüzün- şimdiye kadar bu teşkilât yapıla- maşa, 938 mali yılı başından iti- öten Eyüpte belediye kurulması “çin bütçeye para konulmuştur. Eminönü meydanının modern bir şekilde açılması artık bir emrivakidir. Mükemmel bir sanat eseri olan Yenicami âbide n etrafı çok yakında tertemiz bir vaziyet kazanacaktır. Fakat sanat eseri âbidenin etrafı açılırken, onun bitişiğindeki "Kasır,. ne olacak enicami Kasrı Niçin Yıktırılmamak Lâzımdır ? pp YAZAN... Ibrahim Hakkı Konyalı enicami Kasrı; yeri, ya- pılış tarzı, çinileri, ki- tabeleri, iç süsleri, gayri dini oluşu, tarihi ve bediiliği iti- barile eşsiz bir eserdir, Yeni- cami olmasaydı bile yalnız bu pırlanta tarih yadigârını or- taya çıkarmak için bir mey- dan açmak lâzımdı. Kasra gir- meden evvel Yenicami külliye- sinin ve kasrın yapıldığı yeri tanımak, bu tarihi manzume- nin kıymetini tebarüz ettir- mek bakımından çok önemli- dir. Yenicami külliyesi hakkındaki en eski malümatı Selânikli tarihin- de buluyoruz: Tarihçi Mustafa E- fendi (Nuroşmaniye kütüphanesi numara 3132, yaprak 299 A) kita- bının henüz tabedilmiyen kısmın- da 1006 Hicret yılının vâkıalarını sıralarken cami yerinin Üçüncü Mehmedin anası Safiye Sultan adı- ge iki aldiğim şöyle anla ar: «Emri Şehnişahı Vacib - ül - im- tisal ile validel mükerremelerinin Emin iskelesinde olacak camii şe- rif ve imaret ve Ribat ve hayratla- rı mahalli Yahudi taifesinin mahal- lâtından kârgir yapılı evler alınıp kal' olunup yeri hazırlanmıya şö- ru' olundu. Darüssande Ağası Os- man Ağa kethüdası, kapıcı Kara Mehmet emini bina tayin ve bir gayrı kapıcı kâtip olup ahyanen Sadrâzam Hasan Paşa fırsat ile bi- nayi yoklamıya varır oldular.« sirin Hasan Paşanın ne- zareti altında camiin yapı- lacağı yerdeki kârgir Yahudi evle- ri yıkıldıktan sonra 1006 yılı Ra- mâzanının ikinci günü temel kaz- ma merasimi yapılacaktı. Şafakla beraber Sadrâzam, Vezirler ve bü- tün devlet erkânı Emin iskelesine çıktılar. Çifüt kapusundan girdi- ler. Temel kazılması içih münec- cimlerin tayin edecekleri esref saat bekleniyordu. Sadrazam ilk kazmâ- yı vurmaya hazırlanırken «Bos- tancıbaşı Ferhat Ağs gelip Sadrâ- zam Hasan Paşaya tezkerei huma- yunu sunup okuduğu gibi müte- gayyir-ül-leyn oldu (1)» Ferhat A- ğa Sadrüzamın elinden mührü al- dıktan sonra onu kayığa bindirdi. Padişaha götürüyormuş gibi Saray burnunu dolaştırarak Yedikule zin- danına getirdi, dört, beş gün sonra da burada boynu vuruldu. Temel kazma törenini yapacak olan heyet dağılmıştı. Ve 1007 yı- hı muharreminin on birinci cumar- tesi günü parlak merasimle Molla Fütuhi Efendinin yazdığı zayiçe İ- le camiin temeli atıldı. B u merasimde bulunan tarih- çi Mustafa Efendi hâdiseyi şöyle canlandırır: «Lâkin lebi der- yaya karip olmakla ve dağ eleği mahalli bulunmakla tulumbalar i- le suyu değirmenler yürütür eari- dir, Mühendisi ruzigârı mimarı za- man Davut Ağa lebi deryada böy- le bir azimülbina düşvar'a temel bırakılmamıştır. Aceb eseri hâs o- lup nümunei deveran olacaktır de- di.» Yenicami okülliyesinin plârını Mimar Davut Ağa hazırlamıştı. Bü- FI Selânikii tarihi, Yarak 801 A yük Sanatkâr temelatma törenin- deki söylevinde o vakte kadar sa- hilde böyle muazzam bir bina kur- maya kimsenin cesaret edemediği. ni söylerken de sanatinin ve eteri- nin yüksekliğine işaret etmiş olu- yordu. Camiin temelleri açılırken tulumbaların çıkardığı su, değir- menler döndürecek kadar çoktu. Post bir ay kadar ilerileme den İstanbulun üstünden müthiş bir taun tırpanı geçti. «eMü- hendisi Ruzigir Mimar Davut A- ğa da marazı taundan sekt vâki o- lup bâkidanı dünyadan göçtü, Mi- marbaşılik Su Nazırı Dalgıç Ah- met Çavuş denmekle maruf bir fa- yik-ükakrane tayin olundu.» Sinan mektebinin kıymetli bir şakirdi o- lan Dalgıç Ahmet Yenicamiin in- şasına devam etti. Davut Ağa Ye- nicemii 25 - 30 günlük bir sanat öksüzü olarak bırakmıştır. Fakat şakirdi bu öksüzü, Davudu arattır- madan büyütmiye başladı. Bina; Fındıklılı Mehmet Efendiye göre alt pencörelerine, Evliya Çelebiye eirekmlei —— inaslam. sriiiremlirlene de 1012 yılında Üçüncü Mehmet öl dü ve Safiye Sultan şimdiki Üni- versitenin yerinde bulunan eski sa- raya sürüldü, İki sene sonra da ök dü. İnşaat beş sene kadar devam ettikten sonra yüzüstü kalmıştı. Ustat Ahmet Refik merhum meha- zindeki 1006 yılı ile 1007 yıl vu- kuatını biribirine karıştırarak Mi- mar Davudun başladığı inşaatın s6- kiz ay fasılasız devam ettiğini söy- lemek suretile hatâ yapmıştır. ee ere Yenicami Kasrında sedefkârı bir kapı vrupalılara da geçen bu ha- tâyı düzeltirken tekrar ede- yim: Biraz yukarıda işaret ettiğim gibi camiin temeli 1006 yılı Ra- mazanının ikinci günü atılacaktı, Sadrâzamın azli ve idamı üzerine temel kazma merasimi 1007 yılı muharreminin on birinci günü ya- pıldı. Mimar Davut Ağa da Saferin ilk günlerinde öldüğüne göre inşa- KMUVAFFAK'Y FOLMANIN'SIRRI» EN MÜHİM İMTİHAN Bugün size, nefsimizi kontrol için tavsiye ettiğim idmanların en mühimmini ve en gücünü anlata” cağum, Bu tecrübe size mânasız ve gayri kabili tatbik görünebilir. Fa- kat öyle olmasına rağmen bunu ol- duğu gibi tatbikten çekinmemeniz lâzımdır. Bir psikoloğ der ki, muvaffakı- yetin en büyük âmili, kendimizi uydurmaya mecbur olduğumuz muhite intibaktır. Bu tecrübe size bu kabiliyeti verecektir. Orduda, donanmada disiplin gayet sıkı ol duğu için askerlerin en çetin şe- killere mukavemet kabiliyetini ka- zandıklarını görüyoruz. Bu kabili- yet hayatta hepimiz için lâzımdır ve gençlerin bir askerlik devresi geçirmeleri kendilerine bu kabili- yeti vermekte hayli faydalıdır. Bu yapılacak şey şudur: On iki kâğu alacaksınız ve bu kâğıtların her birine şu yolda emir- ler yazacaksınız: «Ön kilometre yol yürü, (Hava yağmurlu, karlı olabilir. Fakat sıh- hatiniz mâni olmadıkça bu emir tat bik olunmak lâzımdır). «12 saat yemek yeme, «24 saat uyumadan çalış, «Bütün gün söz söyleme. Sorü- lan suallere cevap vermek müstes- na, Bunlar gibi bir nevi çile mahiye- tini haiz emirlerle on iki kâğıdı dolduracaksınız. Bunları birer zar- fa koyup karıştıracaksınız. Her haf ia sonunda veya on beş günde bir bu zarflardan birini çekip açacak ve orada emredilen şeyi yapacaksı- niz, Bu kâğıtlara yazılacak emirler bir nevi riyazet vazifesini görme lidir, Şarklılar ötedenberi, riyazetin ruhu disiplin altına almak hususun daki tesirini tecrübe etmişlerdir. Oruç nefsi imtihana tutan bir ri- yazettir. Eskiden gayet şiddetli, riyazet usulleri tatbik edilir ve mu vaffakıyetli neticeler alınırdı. Bizim o kadar şiddetli disipline ihtiyacımız yoktur. Biz nefsimizi kontrol etmek, irademizi kuvyet- lendirmek için haftada, on beş gün de, hattâ ayda bir defa bu riyazet- lerden bir tanesini tatbik etmekle iktifa edebiliriz, Bir genç tanırım ki, mahcup ta- biatli idi. Kadınların yanında kıza rırdı. Tecrübe olarak şu riyazeti tatbik etmiye karar verdi: Hiç ta- nımadığı yabancı kadınların yanı- na gidip onlarla konuşmak. Bunu muvaffakıyetle tathik etti ve sı- az gidermiye muvaffak lu. Bu sebeple seçeceğiniz on iki e- mir içinde kendi ihtiyacınıza, ken- di zâfınıza göre riyazet şekilleri seçmeniz müraccahtır, Psikoloğ atı ancak 25, 30 gün İdare etmiş demektir. Bugünkü Yenicami külli yesinden Mimar Davudun plânına göre yapılan ancak cami binasıdır. Mimar Davudun Safiye Sultan için hazırladığı plânda cami, imaret, Rıba—Kervansaray ve hayratlarnı vardı. Bu plânda kasrın bulundu- ğu hakkında sarih bir işaret yoktur, Hatice Sultanın mimarı, Davudun cami plânından başkala- İ rin değiştirmiştir. İ YY ericamiin bulunduğu yerde Yahudi evleri vardı. Surun şimdiki Eminönü meydanına açı- lan ve camlin vakfiyesinde de yer alan kapısına Çifut kapısı denirdi. Deniz de şimdi Eminönü tramvay durağındaki saatin Yanına kadar sokulurdu. Kasrın tramvay cadde- sindeki kule duvarı da denize pek yakındı. Kasrın ve Yenicamiin ö- nünden bakınca Beylerbeyine ka- dar bütün Boğaz görünürdü. 1850 yılında yapılan bir tabloda cami ve kasır şu tarif ettiğimiz şekilde gösterilmiştir. Kasrın eteğine ya- pışan şimdiki Mehmet Kâzım 6cza- nesi ve pastırmacı Serkisin dük- kânı önünde dururken Beylerbeyi- nin görüldüğünü bilen ihtiyarlar hâlâ yaşıyorlâr. Bu mabedin ve kas rın önünü kapayan binaların yaş- ları 50 - 60 seneyi aşmamaktadır. Yenicami 1070 senesine kadar tam 58 sene Yahudilerin çöpleri al tında ıstıraplı bir uykuya daldı. Bu sene İstanbulda üç gün süren ve şehrin en ticaretgâh yerlerini, su yollarını, değirmenlerini ejder gibi yalayan bir yangın çıktı. Halk susuz, aç ve açıkta kalmıştı. ördüncü Mehmedin anası Hatice Sultan yangın yerle rini dolaşırken bu camiin yerini keşfetti. Ve elim âkıbetinden dola- yı nâtamam camle (Zulmiye) adını koydu. Esasen kendisi de daha ev- velce İstanbulun tepelerinden bi- rinde bir cami yaptırmaya karar vermiş, fakat müsait bir yer bula- mamıştı. Hassa mimarı Mustafa A- ğa; Mimar Davudun başladığı bü güzel eserin tamamlenmasını Sad- râzam Vasıtasile Valde Sultana tav siye etmişti. Valde Sultan bu tekli İçtimai Yardım Teşkilâtlandırılmalıdı (Yazan: Aka Gündüz) Bir tanıdık söylendi durdu: — Yılbaşı dolayısile, minasebe- tim olan müesseselerin gönderdik- teri bedava takvimlerden başka altı takvim daha aldım. Birine beş, biri- oe üç, dördüne de birer lira verdim. Sırf içtimai yardım işinde hir çimcik tuzum bulunsun diye, Derken yedin- cisi de burnuma kakıldı. Rica ederim, artık yeter görünüz, dedim. Beş ta- ae bedava, altı tane paralı takvim aldım. İki odalı yazıhaneme İki tane. İki odalı evime iki tane. eder dört, Bir tane koridora, bir tane de mut- fağa.. eder altı. Elimde beş tane da- ha var. Bir de sizden alırsam ne y payım? Gelenlerden birisi yarı homurtula bir sesle: İyi amma biz ne yapalım? dedi. Satamazsak mesul oluruz. Nenin mesulü? Kim mesul ede cek? Böyle bir şeyin olmadığını pek- WA biliyordum. Biliyordum amms adamcağız mânalı mânalı söylenip duruyor. Tehdit etmez görünüyor amma, sözlerinin havasını gel bana sor. Rica eder görünerek çıkışıyor, çıkışırmışçasına rica ediyor. Elli ku- ruş verdim. Benim gibi adama elli kuruş vermek yakışmazmış! Şu içtimai yardım işine bir şekil verilse fona olmıyacak. Bir başka tanıdık ta anlattı: — Bizim şirkete bir bavanla bir bay gelmiş. İçtimal yardım parası is- temişler, Memurlar demişler ki, di- rektör gelsin, söyleriz, verir. Ne va- kit gelir? Niçin öğleden sonra gelir? Sabah gelmez mi? Biz her gün gele- cek değiliz! Peşine mi düşeceğiz? Söyleyin direktörünüze yarın bura İda bulunsun! Ertesi gün masamın başında oturu. yordum. Dün geldiklerini haber al- dığım bayanla bay kapıyı vurmadan karşıma dikildiler. Haydi, dediler, ne vereceksen ver de gidelim. Bekliye- cek vaktimiz yok. — Siz kimsiniz? Size borçlu oldu. Zum nedir? — Hâlâ öğrenemediniz mi bayım!? Fakirlere yardım için topluyo- ruz, — İyi amma yardım bu şeklide is- tenmez. Önce hüviyetinizi | söylersi- niz, sonra nazik davranırsınız, 50- nunda yardımı alır gidersiniz. Siz de biz de memnun kalırız, — Mütalea mı beyan edeceksiniz para mı vereceksiniz? — Bu tertipte devam ederseniz pa ra değil ya zırnık bile vermem! — Demek reddediyorsunuz ha! — Yalnız reddetmiyotum, beni yal nız birakmanızı da istiyorum — Kovuyor musunuz? — Ha; Fakat bir polisle yolunu. zü göstermek tasavvurundayım. İşte böyle azizim, şu işlere bir dü- İzen versek, Evet bu işlere bir düzen vermeli, Bu yardım meselesini bence bir tek kanala çevirmeli. Tek kanal kime ve mereli bir yola sokulmuş olur. Yan içtimai yardım işlerimizi tek çerçeve içinde teşkilâtlandırmalıyız. fi kabul etti, helâl malından beş bin kese ayırarak inşaata başlan- masını emretti ve; — Adı da “Adliye” olsun dedi. Derhal keşifler yapıldı. 1071 yılı Zükadesinin yirmi beşinci günü €s- ki binanın üstünden birer sıra taş sükülmek suretile işe başlandı Y eni mimar camie kasrın plâ- nını da eklemiş ve onun sol temelini Gömlekli kule ve Peçeli hisâr denilen Bizans surunun Üstü- he dayamıştı. Şimdi Eminönünde- ki Mehmet Kâzım eczanesi, pastır- macı Serkis, iki tuhafiyeci, bir ko- lonyacı ile Türk Tokatlı lokantası- nin sarılmakta oldukları bina kas- rm ayağı olan Gömlekli kuledir. Kule Fatih ordusuna en Son tes- lim olan kuledir. Fetih günü İstan- bulda Türk bayrağının en son çe- kildiği yer burası olmuştu. Bu ku- lenin önünde denize seller gibi 'Türk kanı akmıştı, Bu kuleyi alır- ken ölen iki 'Türk kumandanınin kabirlerini de yine buradaki Arpa- cı camiinin bodrumlarında bul dum. Bundan sonraki yazımda, teme- linde temiz Türk kanlarının dökül. müş olduğu kule üzerine kurulan Yenicami kasrına gireceğiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: