7 Mayıs 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

7 Mayıs 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Güneş takımı oyuncuları Güneş - Be şiktaş Maçı Yarın, Çarpışmada Kim Galip Gelecek? MARA İLE YAZAN: Eşref Şefik / / MERE İİ Milli kümenin başındanberi hiç mağlüp olmadan ilerliyen Güneşliler Je, onların en çetin rakipleri Beşik - taşlılar pazar günü bir daha karşıla- © şıyorlar Geçen ay Beşiktaş stadında yapı- Jan maçı Güneşlilerin ne şekilde ka- © zandıkları henüz gözlerimizin önün den kâybolmadı. O günkü oyunu da- © ha ziyade Güneş müdafaası oynamış- © tı. Ekser! maçlarda pek müessir ma- nevralarla ilerliyen Güneş hattı Be- #iktaşlıları bir golle yendikleri mü- © sâbakada oyunlarını tutturamamıştı Jar. O günkü maçı hatırlıyarak Pazar © karşılaşmasını hesaplamıya çalışa - cağız. Hifizamızı iyi yoklarsak, Be- Şiktaş stadında Güneş mühacimle - rinin dağınık hücum tarzlarının ra- kip yüzünden olmadığını çabucak bu luruz. O gün top, Güneş muavinle- rinden hücum hattına ve hücum hat tında muhtelif mevkilere aktarılır. ken iyi kullanılamamıştı. Cenah mu avinleri çok defalar lüzumsuz sürüş- ler yapmak yüzünden sıkışık vazi - yetlere girdikten sonra pas vermek mecburiyetinde kaldılar. Önü ve yan ları kapanmış oyuncular tabiatile verdikleri pası rakibinden aşırmak için yükseltmişlerdi. Yüksek mah - rekli toplar ise, Beşiktaşın tam işine gelen bir avantajdı. Bu avantajı Gü Deşten alan Beşiktaşlılar kendileri de biraz gayret ilâve ederek yerden o- yunu ortadan kaldırmıya muvaffak oldulardı. Saha ortalarında dahi hava dan oyun hâkim olunca, pasların isa beti ve hücum sisteminin müessirliği kendiliğinden azaldı. Ve oyun çok defalar gelen toplara rakipten evvel , vurmak şekline döküldü. Bu hali daha iyi izah edebilmek üzere bir misal elalım” Geniş kavisli yüksekten tevcih e- dilen topların bir oyuncudan diğe- rine gitmesi şüphesiz daha ağırdır. Rakip uzakta dahi bulunsa topu ta- kiben pasın gittiği oyuncuya yaklaşa bilir, Gelen yuvarlak meşini evvelâ kapma mücadelesini yapan bir fut- boleü hem topu hâkimiyetine slmak hem de anında en münasip bir arka daşına geçirmek gibi müşkül (ki iş karşısında bulunuyorlardı, Bu sebeplerle Güneş takımının yer den, ve derin paslı oynamak şertile müessirliği artan hücum kabiliyeti eksilmişti. Top karşılamaktan ve şöyle böyle bir hizalamakla karşı kaleye doğru vurmaktan ibaret ka- lan maçta beyaz siyahlılar uzun vu- ruşlarile Güneşlilerden daha rahat bir oyuna girmişlerdi. Bu sefer Güneş takımının ayni ha- talara düşeceğini zannetmiyouz. Ba- zı taraflarlar Güneş hücum hattında hu defa Rasihin bulunmayışını bir eksiklik olarak hesaplıyabilirler, Kanaatimizce geçen maçta Rasih hücumdan ziyade müdafaada kalmış bir eleman olarak vazifesini başar- muya çalışmıştır. Halbuki müdafaada kanaatimizce, geçen maçta Rasih, muavin hattile mihacim hattı ara- sında bir nevi irtibat merkezliği yap mak istiyerek pasların uzamasından ziyade kısalmasına sebep olacak yer lerde oynamıştır. mizde bir daha canlandırarak tetkik edince şu vaziyeti görüyoruz: Güneş muavin hattı topu yakaladı ğı vakit doğrudan doğruya hücum hattına geçireceği yerde hayli geride bulunması dolayısile ekseriya etra- fn rahat gördüğü Rasihi besliyor- du. Rasih topu ilerlemiş bir cenah muavini vaziyetinde alınca kendi ye- rl olan sağ içi sıfatile ortadan kaldır mış ve bir pssta gidilecek yeri İki pasta katettirmiş oluyordu. Yani Gü neş haf hattı ekseriya İki kademeli bir oyun tarzına bilâihtiyar düşmüş oluyordu. Zannımızca, besley le iki devreye taksim ett da oyniyan bir Rasih ustalığı ve üs- übünün güzelliğine rağmen kendin den beklendiği kadar takımının mü- essirliğine faydalı olamıyordu. Yazımızı ve hatırımıza gelen ihti- malleri daha ziyade uzatmamak ü- zere doğrudan doğruya tah ize geçelim: Pazar günü Güneşliler top bek - lenmeden seri ve yerden oyunu her ne pahasına olursa olsun hâkim kı lacak şekilde oynarlarsa, Rasihin eksikliği yüzde beş nisbetinde dahi hissedilmeden müsabakayı Rasihin bulunduğu oyundan daha iyi bir neti ce ile bitirebilirler. Küçük Antant Konseyi Dağıldı (Başı 1 incide) Ağustos ayı sonlarında Bled'de yapı lacaktır. Küçük Antant daimi konseyinin resmi tebliği okunduktan sonra Ro- manya Hariciye Nazırı" B. Komnen, aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: “Sinsin toplantısı, Küçük Antam- tın kuvvet ve hayatiyeti hiç bir za- man şüpphe götürmez bir teşekkül ol duğunu bir kere daha isbat etmiştir. şeklini böy recek tarz- İ Şuraşını kaydediniz ki, bu kuvveti, bizler, yalnız sulh eserinin ve enter hasyonal iş birliğinin emrine koyu- yoruz. Küçük Antant, yalnız tedafüi statik bir teşekkül değil, fakat sulh yolunda taarruzi dinamik bir teşek küldür. B. Stoyadinoviç ve Krofta şerefle- rine dün akşam foisbor Kral şato sunda bir ziyafet verilmiştir. B. Sto- yadinoviç ve Krofta, bu sabah Bel- grad ve Prag'a dönmek üzere Sinaia dan hareket etmişleridr. Macar gazetelerinin mütaleaları Budapeşte, 6 (A.A) — Macar poli- tik mahfellerinde Küçük Antant top antısından hararetli surette bahse- dilmektedir. Gazetelerin bildirdikle- rine göre Sinaia'da görüşülen mese- leler arasında Küçük Antant devlet leri dahilinde Yahudi meselesinin prensip itibarile halli işi de vardır. Yine Macar gazetelerinin kaydettik- lerine göre, Milletler Cemiyetinden bahsedildiği sırada, Tsviçre hüküme- #inin bitaraflık bahsinde aldığı bat- tı hareketin Milletler Cemiyeti pak- tının 16 ıncı maddesindeki zecri ted birler işinden kendisin! kurtarmak is İiyen memleketler için bir misal teş Beşiktaş stadındaki maçı hayali - kil eylediği netcesine varılmıştır. Askeri lttifak Yapılmadı (Başı 1 incide) tır, Kral - İmparator ile Düçe Hitle- rin yanında oturmuşlardır. Derhal trampetler muttariden çalmağa beş- lamış ve Roma geçit resmi adımile Balila müfrezeleri, silâhşörler, A- van - Grdaister, genç Faşistler, işçiler Mussolini forumu ve Venedik Aka- demisi gençleri, askeri mektepler ta lebesi, Karabinyer ve Humbaracı taburları geçmeğe başlamışlardır. Daha sonra yapılan geçit resmine birçok kıtalar ve tayyareler, motör- lü kuvvetler, 21 kilometre menzilli 152 milimetrelik toplar, tanklar, im paratorluğun yerli askerleri iştirak etmişlerdir. Geçit resmi iki saat de- vam etmiş, daha sonra Fuhrer Kiri- nal sarayına dönmüştür. Çekoslovakyanın vaziyeti Havas Ajansı muhabirinin iyi ha- ber alan bir membadan öğrendiğine göre Hitler Çekoslovvkya harici si- yasetinin, Çekoslovak-Sovyet ve Çek oslovak - Fransız itilâflarının tahfifi ve imkân olursa feshi suretile değiş trilmesi için Italyanın yardımını istemiştir. Hitler bu talebini dün Konte - di - Kavur zırhlısında ser- detmiş ve #aat 10,30 dan 18 e kadar Italyan donanması mahirane münev ralarıma devam ederken, Mussolini ile beynelmilel vaziyetin başlıca ha- diselerini müzakere etmiştir. Resmi mahfeller Düçe ile Führer arasındaki mülâkat hakkında en w- fak malümat vermekten bile çekin- mektedirler. Bununla beraber öğre- nildiğine göre Hitler müzakerelerin cereyan ettiği İlk iki gün zarfında birçok taleplerde bulunmuştur. Alman mahfellerinde söylendiğine göre büyük Avrupa devletlerile mü zakerelere başlanılması için her şey den evvel Çekoslovakya ve müslemi leke halledilmesi şart tır Alman hudutları dışında Çekoslovakya meselesine gelince öğrenildiğine göre Almanlar Duçeye üç buçuk milyon Südetin Alman hu- dutları Çeköslovakyanın harici siya setinde süratle değişiklik yapması lâ am geldiğini söylemişlerdir. Alman lar Südet Almanlarının memlekete ilbakının memlekete ilhakınınDkdef ilhakının derhal halledilmesine ve lüzum görülmiyen bir prensip mese lesi olduğunu Kaydetmişler ve Al - manyanın esasen yukarı Adijdeki Al man ekalliyetinin Alman hudutları haricinde kalmasını kabul — ettiğini hatırlatmışlardır. Almanlar, buna mukabil Çekoslo- vakyanın harici siyaseti meselesinin hayati ehemmiyeti olduğunu kayde derek demişlerdir ki: “İlalyan gazeteleri ne diyor? Mlâno, 6.LA,A.) — Rezime Faşista gazetesi, B. Hitlerin İtülyayı ziyare- tini tamamile mesküt geçen Papalı- no gezetesine siddetle hücum edi vor ve bu gazetenin Yahudile farmasonlara müsamaha gösterdiği- ni, dindar İspanyolları katllâma tu- tanlara dost göründüğünü ve bu hat tı hareketile, Mason localarının, Si- nagogların ve komünizmin takdirini kazandığı yazıyor. Berlin, 6 (A.A.) — D. N. B. bildi- riyor: Bütün sabah gazeteleri, büyük İ- talyan manevralarına geniş sütunlar tahsis etmekte ve bi bu manevraların fevkalâde bir inti- ba biraktığını kaydeylemektedir. Paristeki akisleri Paris, 6 (A.A) — Havas Ajansın- dan: Siyasi mahfeller, B. Hitlerin Ro- ma ziyaretinin mühim siyasi aksü- lâmelleri olmıyscağı kanaatindedir. ler, Bu mahfillerin fikrince Duçe, ağ lebi ihtimal Almanya ile askeri bir ittifaka girişmeyi reddedecektir. Çünkü, böyle bir ittifakın İtalyaya İngiliz - İtalyan anlaşmasile istih - sal ettiği istifadeleri kaybettirmesi muhtemeldir. Ayni mahfiller, Kont Ciano ile Blondel arasındaki son mülâkatların neticeleri memnuniyet verici mahi- yette olduğunu ve İtalyanın Fransa ile münasebatını islâh hususündeki arzusu gösterdiğini o kaydetmekte - dirler. Bu mahfillere göre İtalyanın, ayni zamanda Almanya ile askeri bir it- *fakta girişmesi hayret uyandıracak bir hareket olacaktır. Çekoslovakya ( hakkında siyasi mahfiller, Çekoslovak meselesi yü - ğın naşiri efkârı Osservatore Roma-| TAN Binicilerimiz Romadan Varşo- vaya Gidiyorlar Fransa ve İtalyada büyük zaferler kazanan binieilerimiz Polonya mi sabakalarına davet edilmişlerdir. Sü yari zabitlerimiz 10 mayısta Roma- dan trenle Varşovsya gidecekler - dir. Vişide tedavide bulunan Orgene- râl Fahreddin Altay gençlerimizin Nisteki muvaffakıyetlerini seyret - mek üzere Nise gitmiş ve Roma mü sabakalarında da hazır bulunmuştur. Orgeneral, binicilerimizin Alman ve İtalyan ekiplerini yenerek çetin bir müsabakadan sonra, “Kral, ve “Musolini,. kupalarını kazanmaları na son derece memnun olmuş ve Bü yük Şef Atatürke müsabakanın Şe- refli neticesini telgrafla bildirmiş- tir. Fahreddin Altay subaylarımızla beraber Varşova müsabakalarını gör mek üzere Polonyaya gidecektir. Son müsabakalara iştirâk eden yüzbaşı Eyüp Öncünün atı Ünal, Fransızlar- dan satın alınmıştır. Fransız ekibi bu atla çok çalışmıştır. Fransızlar bu attan çok şikâyetçi idi. Hayvanla başa çıkmak hakikaten o müşküldü Dünya müsabakalarında, bu attan bir fayda ümit etmiyorlardı. Ve bu düşünce ile de bu atı satmakta bir beis görmemişlerdi. Fakat, bundan İevvelki Nis müsabakalarında. Fran- sızlarla berabere kalan ve ikinci bir müsabakada Fransız atlarını geride bırakan Türk ekipinin atları arasın- da Ünal da vardı. Hütayda Tahrikat Yapıyorlar (Başı 1 incide) ARANARAK AAA ABA SABAN) Tandarma kumandanı o mesulle İrin mutlaka yakalanarak tecziye edi leceklerini bildirmiştir. Kayıt muamelesi buna rağmen de vam ediyor. j Kırıkhanda kayıt başladı. | Kırıkhan, — Anadolu Ajansının hususi muhabiri bildiriyor. Kayıt muamelesi bugün burada da başladı. Tabil şekilde devam edi- yor. Şimdiye kadar edinilen malüma- tın tescil müamelesinin Türk cema- atine müsalt şekilde cereyan etmek- te olduğu merkezindedir Yaptıklarına pişman olmuşlar Apadolu bildiriyor: Şamda çıkan Edeifa gazetesi, 26 Nisan sayısında başmakalesine iri) harflerle şu cümleleri başlık yapmış tır: Ajansının Mazide yaptıklarımızdan nadim ol duk, bunu bir daha tekrar etmeyiz. Atatürk Türkiyesi, Osmanlı Tür- kiyesinden başkadır. Araplar Osmanlılarla nasıl müca- dele ettilerse Kemalist Türkiye de öyle mücadele etmiştir. Eğer Arap şehitleri bugüne ka - dar yaşasalardı Türklere bağlı en ya kın kimseler olurlardı Geliniz, mazinin sayfasını kepa - talım, çünkü o sayfa kendi nefsimi- ze vatanımıza kendi elimizle yazdı - Zumız idam kararıdır. Bu neşriyat, Hataydaki intihap #1 rasında slâka uyandıran bir mahi - yet göstermektedir. Kont de Martel değiştiriliyor mu? Adana, 6 (Tan muhabirinden) — Suriye Cümhurrelsi memleket içinde bir seyahate çıkacaktır. Suriye-Fran sız fevkalâde komiseri Kont dö Mar telin yakında Parite gideceği haber verilmektedir. Söylendiğine göre, Kont dö Martel Fransiz hükümeti ta rafından başka bir vazifeye teyin © dilecektir. Fransa meclis reisi Bay Heryo, Suriye hükümeti tarafından Şuma davet edilmiştir. zünden bir ihtilâl çıktığı takdirde İ- talyanın hiç değilse bitaraf kalaca- ğı ve bu suretle İngiltere ile husu « met haline girmekten içtinap edeceği kanaatini beslemektedirler, Filhaki- ka büyük Britanya hükümeti, Fran- sa, Çekoslovakya ile mevcut muahe- desi icabatından olan taahhütlerini tutmak mecburiyetinde kaldığı tak- dirde İngilterenin, Fransanın yamo- da mevki alacağını sarahaten bildir. miştir. UZUN HİKÂYE zarara > e Mermer kaya burada, dedi. Kanla karışan terim! sildikten sonra, önüme dikilen siyah mer- meri gördüm. — Taş, önden arkaya doğru me yillidir. Omüzunu daya ve yukarı it, tâ ki, bir geçit açılsın. Arkasın- da altın maskenin saklı olduğu hücre var. Şimdi ne için yardımsız bu taşa malik olamıyacağını anlı- yordum. Kaderin beni o sdacığa atmasile, çöl kızına talihin çifte yar dımı dokunmuş oldu, Kara merme ri ittikçe arkasında bir delik açılı- yordu. Kadın; mavi burnusunu top yanı hayret bir çeviklik- n içeri atladı. Ancak ma- vi bir şimşek kadar seri idi. Taş, tekrar elimden kaydı. Fakat o, gir Tezli Bira İŞ “aracını tahmin ettiğimden dinlenmek isti- yordum. Buna vakit kalmadan, ince bir sesle kara mermerin ar- kasından seslendiğini işittim. Ye- niden taşı kaldırmıya çalışırken: — Ne zaman atlıyabileceğimi ba na haber ver. Zira olduğum yerden dışarısını görmek benim için ka- bil değil Bütün kuvvetimi toplıyarak taşı ittim. Ok kadar seri bir atlayışla kadın kumların üzrine düştü. Ta- $i bırakıp yanına koştum. Önüm- deki parıltıdan gözlerim kamaştı. Bir aralık şıurumu kaybeder gibi oldum. Kadının göğsüne doğru tut- tuğu altın, burnusunun mavi 10- nunda daha cazip ve daha parlak duran haşmet, Dinç Alinin altın maskesi idi. Benliğimde, heyecan, zevk, hayret hepsi biribirine ka- rışmış, dilim tutulmuş gibi olmus- tum. Çal kabileleri Dinç Ali ve ave- nesinin Bahrel-el-Azrep'te mah- vından sonra, altın maskesini kıs- kanarak sakladıkları yerin binler. ce insan aramış. Fakat onu ilk ve son, gören ben olmuştum. Kadının göğsünde sıktığı bu altın kümesi önünde nice insan korkudan irki- lerek kaçmışlardı. Göz, burun ve ağız delikleri 0- yulmuş altın bir maske idi. Tam al nının ortasında, kocaman kırmızı bir yakut vardı. Bu yakut Tamerla nın tacındakinden, hattâ Şah Is- mailin nişanlısına hediye ettiği ya- kuttan daha büyük; muhakkak ki, bir misli daha, dünyada görülme- mişti. Gözlermie inanamıyordum. Kadının kumlara bıraktığı altın kümesinin yanına çöküverdim. Mu zafer bir Sırla bana: — Zahmete değermiş değil mi? dedi, — Hangi zahmet, dedim. Bu ha- rika, dünya değer. Bir türlü gözlerimi alamıyor ve srada sırada parmaklarımla doku- nüyor, hayal. ihtimalini defediyor- dum. Bütün bir tarih, efsanevi bir maziyi yüklü duran bu küme be- ni sarhoş etmişti, Kadının omuzumu dürtmesile. bu mestiden uyandım. Elile kar « şısını göstererek: — Takip edilmişiz, dedi. — Takip mi? Nasıl? Kimin ta- rafından? — Kaçalım, dedi. Uçurum geçi- dine onlardan evvel varıp, tahrip edersek, kurtulmuk ümidi yar. Al tın maskeyi kaptığım gibi kadının arkasından koşmuya başladım. Bu mhenhus yerden kurtulmak istiyen, ondan ziyade ben idim. Bütün dünyada efsane telâkki e- dilen hakikati, medeniyete ben is- ALTIN MASKE Fransızcadan Çeviren: Şef . 7-5 - 1938 Ço UZUN HİKAYE (© BANA DASALA BA OAAAEAYAESAN g5 Yurdaç YARAARANAAAA NİSAN pat edecek, gösterecektim. Kırmı- zıı gulyabaniler yine etrafımda peydalanmıya başladılar. Bir ke- re arkama dönecek oldum. Demin- ki Arap, bize yetişmek için taştan taşa sekiyordu. — Çabuk. çabuk ol. Diye kadına teslendiğim vakit, ayakları kanıyor ve nefesi kesili- yor gibi idi. Bir kadının bu dere ce'dayanabileceğini hiç tahmin et mezdim. Halat köprüye geldik, Maskeyi ona verdim. Benden ev- vel geçti. Bütün geyretimi sarfe- derek ben de onu takip ettim. Ö- bür tarafa geçince: — Çabuk, bıçağını ver, dedi Bıçağı alıp, halatın ucunu kes- ti. Arkama ürpermeler geliyordu. Fakat elimde parıldıyan altın mas- keye baktıkça... içn buna malik olayım da is- terse biran uçuruma yuvarlan sın, diyordum. — Acaba kim olman var? — Bilmem, dedi. Hazinenin ye- ilen çok az kişi var. Adam köprüye tam erişmişti ki, kadın birdenbire carihıraş bir ses- le öne doğru atıldı. İplere sarılıp kalan adama, canını bin bir. teb- İikeye koyarak, ellerini uzattı. Asm tık bu adamdan başka bir şey gö- Temiyordü. İki gün evvel onu, ko- ca denizin ka'rına birakan bu &- dam. için şimdi hayatını veriyor- du. avı waş önu çekiyor Hayli zahmetike sonra kenar. eriebildi. Herif kurtulmuştu. Bu manzaraya bakarkeu acayip bir haleti ruhiye öşinde idim. Dinç Alinin maskesini çaldırrm- ya kadını sevkeden “kin” müsebbi bini tehlikede görünce, yerini âş- ka terketmişti. O ara, ayaklarım bir taşa çarp- tı, yere yuvarlandım. Ellerimle ça- hlara tutunmıya uğraşırken made- ni bir sesin kaya parçalarına çarpa çarpa yuvarlandığını duyuyordum. Bu, düşerken elimden fırlıyan Dinç Alinin heybetli maskesi idi. Oracıkta, belki bir sast hiç kı- mıldamadan, hattâ bir şey düşüm- miye bile muktedir olamadan ka- la kaldım. Yanıbaşımda peyda 0- lan sesler, beni hakikate rücu et- tirdi. İkisi de yere bakarak ayak izlerimi takip ediyorlardı. Biraz ö- temde durdular Münakaşayı andı- rır bir şeyler konuşuyorlardı. Ni- bayet adam uzuklaştı. Kadın ara- makta devam ediyrdu. Saklandı - ğım çalının önüne geldi. Ben; ne- fesimi bile kestim. Sanki bulundu- dum yerin kokusunu almış gibi * — Burada saklandığını -biliyo- rum. Maske nerede? dedi. — Uçurumun dibinde, dedim. Kadın dona kaldı. Başıma geleni anlattım. Hiç sesini çıkarmıyor. du. Birdenbire bize doğru yaklaşan kocasinin ayak seslerinden kendi. ne geldi #htimalt — Sözlerine inanıyorum. Dinç Alinin maskesinde şeamet varmış Sen buradan kımıldama. Zira şeyh seni öldüreceğini söyledi. Yarın sa- bah sahili takip et. Abbia'ya vâsıl olursun. Allaharsmarladık. Ayni kelimeyi iz'ansızca ben de tekrar ettim. Esrarlı çöllerin © zümrüt gözlü kadını, ceylân gibi sekerek kocası- nın yanına koştu. Çalıların arasin- da kaktüslerin gölgesine karışa- rak uzaklaştılar... (Bitti)

Bu sayıdan diğer sayfalar: