11 Ocak 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

11 Ocak 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i li İ il ii il i İÜ bet neticeler alındığını söylemiştir. Ü ğunu ve Sümerbank iştiraklerinin ne $ lârım geldiğini söylemişlerdir. i y 2 Jet müesseselerinin murakabesi için yü pim i Mili Bankalarımızın Yeni “ Sene Çalışma Programları Büyük Millet Meclisi bütçe, diva- ni muhasebat, iktat, maliye ve zi- tağt öncümenlerile Başvekâlet mü - rahhaslarından terekküp eden milli #esi günü saat 1030 Büyük Millet Meclisinde toplanarak milli müesse- tesi günü saat 10.30 da milli müesse- seler ve bankaların bu arada Sümer- bank, Ziraat Bankası ve Etibankın 937 bilânçolarını tasdik ve idare he- yetleri raporlarını tasvip etti, Rapor- larda bankaların şimdiye kadar yap- tığı, başladığı, yapacağı işler hakkın- da dikkate değer tafsilât verilmekte- dir. Umumi heyet içtimaında evvelâ Zi rast Bankası hesap bilânçoları görü- şülmüş, Ziraat Vekili bilhassa buğ- day politikamız ve silolar hakkında İahat vererek buğday koruma kanu- * nunun müstahsil için en kiymetli bir kanun olduğunu ve tatbikatta da müs Sümerbank bilânçosu görüşülür - ken muhtelif hatipler iptidai madde- ler, amele ücretleri ve mamul fiyatla tının iniş, çıkış nisbetlerinin ne oldu- nisbette faiz getirdiğini sormuşlar ve İ Karabük tesisatının bankadan ayrı bir mevzu olarak mütalea edilmesi Bütün bunlara umum müdür tara- fından cevap verilmezden evvel söz alan İktisat Vekili Hüsnü Çakır, dev- kurulan cihazın bütün bu işleri tet.|5 etmesinden sonra alınacak tedbir | ve kararların daha isabetli olarak © görüleceğini ve bu neticelerin göste- receği istikamet üzerine çalışacağım söyledi. Banka umum müdürü Nurullah Sümer bu mevzulara cevap vererek ? dedi ki: gü mi? Kulak kesiliyor. Vurgun, Meli'den daha ka- yıtsız, ve biraz duyulması istediği bir sesle cevap veriyor: — Sa menteres pa! (Beni alâkalandırmaz) Niçin frenkçe söylüyor? Meli ikide bir frenkçe kelime kullanan bir kadındır. Vurgun onun için söy- Müyor ki bu sözün Meli'ye olduğunu Meli anlasın Geçkin güzel kadın kalkıyor. — Niçin bu kadar erken gidiyorsun? Bir işin mi var Meli? Tok bir sesle söylüyor: — Hiçbir işim yok. Sadece gideceğim. Dolaşaca gım. Sonra? Sonra ne bileyim ne yapacağım. Aklıma pe gelirse. — Toplantımız seni üzdü mü? Vurgunun edasile cevap veriyor: — Sa menteres pal Herkes ayağa kalkıyor. Erkekler elini öpüyor, Kadınlar boyasiz yanaklarını. , “Vurgun, yerinde put. ” Başını bile eğmiyor. Bir misafir mi gidiyor? Sa- © londa bu hareket ne? Hiçbirinden haberi yok. Ha- © beri yok değil, haberi yokmuş gibi, Şahsının guru- * vundan ziyade şöhretinin gururu incinmiştir. Hayatın İ da aftetmediği tek şey de budur, şahsının gururu © na karşı kayıtsızlık. Evin bayanı bir şeyler sezer İ gibi olmuştur, tadil çareleri arıyor, apartımanın ka- iş ın ipliği fabrikasile mütevazi de ol- memleketin mühim bir meselesi olan tiftik mevzuuna hizmet etmiyo | anlatarak şu tafsilâtı verdi: “Sümerbank fabrikalarının son se- memiş ise, bu Sü- | neler zarfında müsait bir konjonktür çalışmıştır. Tiftik ipliğinden imaline henüz geç merbankın muayyen bir plânla ça- lışmak ve imkin'arile mukayyet bu- | lunmak sebebinden mtinbalstir. Fir- sat ve İmkân hâsıl olunen, tiftik do- kuma işi de lâyık olduğu ehemmiyet- | memlekette bilan hem de ham mad-| beklenebileceğini söyledi le ele alınacaktır. kumaş | | Nurullah Sümer, bankanın hedef- (7” lerini ve beş sene içindeki faaliyetini içinde çalışmış olduklarını arzedebili rim. Bu, Sümerbank fabrikaları ma- müllerinin tutunduğunun bir ifadesi- dir. Bu hal, hem iptidai maddesini |tın arttırılması suretile büyük kâr lar için varittir. Dahildeki iptidal| madde fiyatları zamân zaman temev- | vüç etmekle berâber yüksek seviyesi | ni muhafaza etmiş ve yabancı ham madde tedarikinde ehemmiyetli fiyat farkları ödenmiş olmasına rağmen| fabrikalarımız mamullerinin fiyat -| Yarı makul seviyeyi aşmamıştır. Bu- Ba bir misal olmak üzere Beykoz fab- rikâsinn son üç sene zarfındaki sivil kundura imalâtını ele almak müm- kündür. Bu fabrikanın sivil ayakka- bı imalâtı 1936 da yalnız 80 bin iken 1937 de 120 bin, 1938'de 180'bin çifte baliğ olmuştur. Halbuki Beykoz deri ve kundura fabrikası, iptidai madde tedarikinde ehemmiyetli müşkülâtla karşılaşmış bir işletmemizdir., Etibank bilânço ve hesaplarının tetkiki sırasında banka umum mü- dürü B. İlhami Ereğli, kömür tesisa- tı için 115 bin liranın amortismanın hesaba konduğunu, bu sene elde edi- len kârın bankayı da temin etmeyi- şinin sebeplerini, madenin devlet ta- rafından mübayaa edileceğini anlı - yan şirketin son iki sene zarfında ye- Taltı ihzaratım ihmal edişinde bul muş. Etibankın burayı aldıktan son- ra ehemmiyetli miktarda ihzafat yan mak mecburiyetinde kaldığını ve bu- nun neticelerini önümüzdeki yıllarda alacağımızı söylemiştir. Genel direktör 935 senesinde kon- uş olan kömür narhlarının aşağı bu nmasını işaretle kömür vaziyetinin ik kârlar temin edecek vaziyette İ olmadığım, işçi gündeliklerinde mah kselişin, malzeme fiyatlarında | yüzde otuz, maden fiyatlarında yüz-| gösteren brüt kâr miktarında 442.437. de kırk bir pahalılığın mevcut oldu- ğunu, 935 yılına göre maliyet fiyatı yükselen kömürden ancak istihsalâ- İ nikbin prinostiklerin yapılmasına mü barika tarafından İşletilmesi yüzün- den yapılan masrafların da Ereğli ka mürlerine yüklendiğine işaret etti, B. İlhami Pamir, Ereğli şirketinin alınmasının memlekete büyük bir menfaat temin ettiğini, 200 milyon ton kadar bir servete malik olan bu kısmın bugünkü fena tesislerden kur tularak maden programının tatbiki- Je daha iyi bir şekilde işletilmesi neti cesinde bankanın daha çok menfaat temin edeceğin! veya kömür fiyatının daha çok ucuzlatılacağını ifade etmiş tir. Okunan idare meelisi raporunda 37 senesinin de bankanın faaliyeti ba kımından verimli bir sene olduğunu kaydederek bu senenin en mühim hâdiselerinin hükümetin kabul etti 4i üç senelik maden programının tat- biki vazifesinin bankaya verilmiş ol- masını kaydetmekte yapılanişler hak kında geniş izahat verdikten .sonra bir kısmı bugün yapılmış ve yapıl makta olan faaliyet olarak 1938 se- nesi için bankanın İç programını şu maddelerle tayin etmektedir. a - Kömür havzası istihsolâtının Artırılması, b « Murgul bakır madeninin işle- tilmesi; e» Divriki demir yotaklarının işle- tilmesi, d « Bolkardağ kurşun ve altın ya- taklarının işletmiye konulması, e - Keban kurşun madeninin İş- letilmesi, Bunlar, programın ana hatlarıdır. Bu mevzular hükümetin tatbikini bankaya vermiş olduğu üç yıllık ma- den programımızın ihtiva eylediği madenlerdir. Diğer taraftan büyük cihan buhra- nında n sonra, 936 senesi, bilhassa935 yılında başlıyan yüksek konjoktür merhalesinin tahakkuk ettiğini göste ren bir yıl olmuş ve 937 başında çok saade edecek bir şekilde bü inkişafın devamına şahit olmuştur. Raporda bankanın hesapları hak- kında da şu izahat verilmektedir: 20.000.000 lira olan nomlal ser - mayeden 936 senesi nihayetine kadar tediye edilmiş olan 2.800.000 lira idi, 937 senesinde sermayeye1.360.403 1i- ra ilâve edilmiş bulunmaktadır. Bu miktarın 900.000 tirssım nakden ha- zine vermiş, 448.078 lirasını ocakla- rin katiyet kesbeden aldatı ve 12.325 lirası 936 senesi kârı olmak üzere ser maye hesabına alınmasından vücut” bulmaktadır. Bu suretle tediye edil miş sermaye yekünu, 4.160.403 lira- ya çıkmıştır. 936 senesi içinde 28.761 lira gibi cüzi bir meblâğ arzetmekte olan mev cudat hesabı, bu sene mühim bir yük | selişle 511.677 liraya varmıştır. 1937 senesi fasliyeti neticelerini liraya baliğ olmaktadır. Bankanın kredi, faiz ve diğer ban- ka muamelelerinden temin eylediği | ve'Zon - kâr 154,110 liradır. Şark Kromları| 11.1.1939 Hendekte Yol ve Köprülerin Tamiri Lâzım Hendek, (TAN) — Vilâyetimizin hududuna kadar uzanan Bolu vilâye- tinin şoşesi tamamen bitirilmiş, mü kemmel bir hale getirilmiştir. Bu yolun bütün virajlarına tehlike işa- reti konulmuştur. Köy yolları da ta mamlanmış, yol başlarına köy adla rmı taşıyan ve İstikameti gösteren levhalar konulmuştur. Bu mükem- mel şosenin yalnız Çukurhan mev - kiine, verdiği emir gayri kabil tat- bik olan bir levha vazedilmiştir. Bu levhada “Otobüsler boş geçer. Yüklü kamyonlar geçemez) denil - mektedir. Yüklü bir kamyonun yarı yolda saatlerce uğraşıp yükünü in- dirmesi mümkün mü acaba? Bir ucu Bolu vilâyetinin şosesile hemhudut olan Kocaeli vilâyetinin Hendek — Adapazarı yoluna gelin- cer bu yolun birçok yerleri ve köp- rüleri bozuktur. Hele Çatalköprü - ler mevkiindeki köprülerden geçil- mesi tehlikekdir. Pek islek olan bu yoldaki virajlarda tehlike işareti de yoktur. Halk, bu yolun ve köprülerin bie an evvel tamir edilmesini temenni eyliyor. Hendek, (TAN) — 939 köy büt- çelerinin tanzimine başlanılmıştır. Noksan kalan köy yollarmm bu se- ne tamamlanması için kaymakam tarafından köy muhtarlarma şiddet M emirler verilmiştir. Bu yıl körler- de birçok yenilikler yapılması bek- leniyor. Bafrada Bir Fıkara Babası Öldü Bafra, (TAN) — Burada fukara ve gençlik babası olarak tanınan Tevfik Çelebi ölmüş, bu ziya teessürle kar- şılanmıştır. Gençliğinde memleket hizmetlerin de bulunmuş, belediye reisliğimizi yapmış ve bu günkü belediye blimn- nı bıralemış olan Tevfik Çelebi, ya- şının yetmişi geçmesine rağmön: sıh- hatli idi. Her faniye nasip olmiyan bol hayat nimetlerle ömür süren Tevfik Çelebinin ani ölümü, bilhas- sa sevindirdiği yüzlerce fakiri, ken- disini bir hâmi tanıyan spor klüpleri- ne mensup gençleri çok müteessir et- miştir. m m m olduğu kâr da 226.125 lira tutmakta» dır. Ankara sigorta şirketinden kâr 2000 liradır. Bankanın ayrıca işlet- tiği kömür madenlerinin kârı 13.919 liradır. Brüt kârdan 192.194 lirası umumt banka masraflara 2.121 lirasi veri- len fsizlere 40.501 lirası amortisman- desini hariçten tedarik eden fabrika- | guldak limanının ve demiryolunun | Türk Anonim Şirketinin devretmiş | lara ıyrılmıştır, TEFRİKA No. 9 pısı kapandıktan sonra ariayi söylüyor; fakat sözü Vurgunadır: — Zavallı Meli! Kocasının uğradığı felâketten sonra donuklaştı. Gençiiği hiç böyle değildi. Dünya- nın en şen kadınıydı. Kadının en bahtı karası kimdir bilir misiniz? Hayatta kimsesiz kalan kadın. Ne ks- dar varlıklı olursa olsun bir kadın kimsesiz kalma- malıdır. Kadın kalbi daima dolu olmalıdır. Ne der- tiniz üstad? Şimdi açıkça sorayım, Meli'yi nasıl bul- dunuz? — Sa menteres boku! (Beni çok alâkalandırıyor) Bunu inat için mi söylüyor? O da bilmiyor. Yal- wz bu iki buçuk saat, Vurgunun ruhunu altüst et- ir. Meli bunu hissetmiş olmasın? Hayır, Kayıt- sızlığı sadece kendine ait olsaydı, belki. Fakat her- kese ve her şeye karşı kayıtsız. Vurgun gizli gülümsemeleri seziyor, fakat gör- mezlikten, semizlikten geliyor, Daha âçık dav- ranıyor: — Bana bu bayan Betinin hakkında malümat verebilir misiniz? — Bayan Serin değil, Bayan Meli. — Ad olarak kullanmadım, soğukluğa yaklaşan bir serinliği var da. Bir erkek sesi bir kalın kahkaha savuruyor: — Sen steş aldın ya, isıtirsn! — Halt etmenin toz pembesi! — Ben seni tanirim Haydamak! Başkasına mu mara yap, bana yapma, — Beh biraz ma'ümat İstedim. Bunu neye ahr- sanız alınız. «- Eski bir valinin kızı. Zengin bir Filistinliye vardı. Kocasını Kuğüste öldürdüler. Yapayalnız kal d. Onun yerinde biz başkası olsaydı çukurdan çuku- ra düşerdi. Aldığı terbiyenin sağlamlığı onu kurte- riyor. Bu cevap nerede, Bayan Dallının sabahleyin ver diği malümat nerede? Aradan bunca ay geçtiği hal- de işte ilk defa idi ki Melinin'aleyhinde bir şeyler i- şitmişti. Bayan Dallıya inanmak mi İnanmamak mi lâzım. İnanmak lâzım. Çünkü kocaları dallı budaklı olan kadınlar birer kin öğüden değirmene benzerler. İsterler ki, herkes de kendileri gibi olsun. Bunu iş- bat etmek için hiçbir şeyden çekinmezler. Gözlerini yumup ağızlarını açmaktan kolay ne var? Dil de vic- dün gibidir, ikisinin de kemiği yok. İstanbulun en zengin ve en çapkın adamı Ahmet Keskin bile evine normal zamanda götürüp döndü. Bu, en büyük fazi- let delili sayılmaz mi? Masa, kalemler, kâğıtlar, mürekkepler, muharri- rini bekliyor. Muharrir gece yarısını bekliyor. Geceler gebedir, doğacağı bekliyor. İki Tuhaf Mektup — Dişçi Tevfik Bey geldi. Yarım saattenberi (U- yandırma) dedi de onun için gelmedim. — A madamcığım! Ben de onu arayıp duruyo- Tüm. — Ne bileyim içinizden konuştuğunuzu. — Hemen buraya çağır.. (Gelir) Hış! Bana bak doktor! Hoş geldin falan ama, şimdi lâfı uzatmanın sırası değil, Ben seni Ankarada ararken İstanbulda buldum. Beni dinle! Sen benim büyük ablamın kocası oluvereceksin! — O da nesi? Senin büyük ablan var mı” — Yok ama, bu seferlik oluversin ne çıkar? Ab- Tamim kocasına ne derler? Bacanak mı” Ha, peki pe- ki enişte olsun. Sen benim eniştemsin. Ablamın adı da? Uydurma bir ad şuna! Allah Allah! Elâlemin diş- lerini sökmesini bilirsin de ablama bir ad uyduramaz inisın? Gülecek sıra değil doktor! Iş gayet ciddi! Sana mühim bir oyun oynatacağım. Kime mi? Hem sana hem ablama! Bugün senin kakavanlığın tutmuş, Tren yorgunluğu mu? Oyundaki rolleriniz şu: Hani benim o yoktan ablam var ya. Hani sen onun kocasısın ya. Dur canım, bekârlığına halel gelmez, beni dinle, İşte benim o büyük ablam birisine mektup yazacak ve res olarak da kocası olan seni verecek. Hâlâ mi anlı- yamadın? İdrakine kerpeten üşürsünler doktor! Ya- hu, ne sen evlisin, ne benim büyük küçük ablam var, ne karım kızanım. Ben bir mektup aldım, şüpbelen- dim, çünkü pek tuhaf bir mektup. Daha doğrusu iki mektup. Ahlâksızca bir oyuna gelmemek İçin ibti- yatlı davranmak mecburiyetindeyim. Kimden ola- cak? Kendilerine genç kız süsü veren iki meçhul ki- şiden. Bu ikiden birine ablam Emine, yahut Hatice, istersen Fatma olsun, benim adima cevap vereeck. Gö rüyorsun ya, medeni kanunun her maddesine nasıl itaat ve riayet ediyorum. Neye olacak? iki mektubun sahibi de on sekizden yukarı çıkmamış. Sahi bile ol sa on sekizini bitirmiş olmak şart, Ben meşhur bir hukukçu olacakmışım ama çok şükür ki ne buranın ne de Parisin hukuk fakültesini bitirmedim. — On sekizindeyim deyeni en az yirmi almalı, — Biz kitaba risyet edelim de isterlerse kırk do- küzarında olsunlar. — Bu kadar külfete ne lüzum var? Kendin ce- vap yaz gönder. — Olmaz! Dünyada bir takım kötü ruhlu insan- lar vardır, (Maddesine uymıyan genç kızlarla mek- tuplaşıyor) diye adamı defe koyarlar. Hayvanlar bil- mezler ki, yazılan şey sadece bir cevap vermiş olmak hezaketinden başka bir şey değildir, evet, tahminin gibi, iki mektup aldım, ikisine de cevap vermek mec- buriyetindeyim. Romancı olmak kolay mı yavrum? (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: