12 Ocak 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

12 Ocak 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 12.1. 1539 Bu Yeni Vazife Beni Bir Çocuk Gibi Sevindirmişt O Gün İşlerimi Bitirdim Ertesi Günü Yola Çıktım mürler gidiyor, zaman bir ekspres hızıyla geçiyordu. n de, sıla dertlisi zavallılar gi- İ günden güne inceliyor, inceldik Se de titizleniyordum. Geceleri yine dedem Ince Kaptan rüyalarıma Biriyor, kimi zaman sarp dağların İpelerinde, kimi zaman da yeşil Smanların derinliklerinde gezdi- Tiyordu beni: Gündüzleri de hül Yalara dalıyor, saatlerce düşünü- Yor, düşünüyordum. Yine böyle çok düşünceli, gam- İ kasavetli bir günümdü. Saray'n Mhtımında oturmuş, güneşin deniz Üzerindeki pırıltılarını seyre dak Miştım, Polis arkadaşlardan birinin ba- min ucunda birdenbire haykırır Bibi yükselen sesi ile sıçrıyarak kalktım, Muhatabım telâşla: — Polis müdürü Azmi Bey, de- Hemen şimdi dahiliye nezaro- tine gidip Nazır Talât Beyi gör- Menizi emretti. arım saat sonra Talât Beyin karşısında, pek te tabii ola- Tak merak içindeydim. Verec: emri unutmuş gibi bir kaç saniye Yüzüme baktıktan sonra güldü ve: — Sadık, dedi. Seni Çakırcalı tm takibi için İzmir valisi Mah- mut Muhtar Paşa istiyor. Gidersin ieğil mi?... — Siz de münasip görüyorsa- Mz giderim. — Çok iyi olur. Kara Salt Pa- M da Ödemişte. Tabil onun em- tinde çalışacaksın. Göreyim seni Sadık, Şu çalı kakan herifi tuta- bilirsen ihya ederim seni. Şimdi Yol paranı al, yarınki vapurla çık yola, Nazır Talât Beyin yanından bir Şocuk sevinç ve çılgınlığı ile çık- im, O gün işlerimi bitirdim. Er- tesi günü de vapura bindim. Boy ölçüşmek için kaderin be- »i ayağına gönderdiği Çakırcalı #eyi okuyucularımın pek çoğu, he- le gençleri hiç tanımaz. Bundan #onra bir ipte karşılıklı oynıyaca- ımız bu marifetli canbazın da kim ve nenin nesi olduğu hakkın- da okuyucularıma birez malimat Yermek her halde faydalı olacak- ter. Çakırcalı Mhmedin dedesi, Is- Parta civarında Burhan köyü hal kından Kara Mahmut adında biri- dir. Bir cinayet işlediği için kö yünden kaçıyor, izini kaybederek Ödemişte (Ayasuluk) köyüne gelip yerleşiyor, Uslenıyor, çalışıyor, ev bark ediniyor ve evlenerek Ah - met adında da bir oğlu oluyor. Çakırcalı oAhmet te büyüyor, babası Kara Ahmet gibi titiz. gö- sü pek bir genç oluyor. On sekiz yaşında iken kaçırdığı bir kızla ev İniyor. Bu kadından Çakır adın- da bir kızı, Mehmet adında da bir oğlu oluyor. O sırada (93) harbi için asker toplanmaktadır. Bast boş yaşamağa alışmış olan Çakır- €nlı Ahmet yurd müdefaasınden kaçınıyor, dağa çıkıyor. Az bir 23- man sonra Tire kasabasının bÜY lerinden “Hacı Ali Paşa,, nin te$- kil ettiği gönüllü taburuna katıla- rak harbe gidiyor. F elâketle, mağlübiyetle neti- celenen harpten ( köyüne döndüğü zaman, kızının köy deli- kanlılarından biri tarafından kaçı- rıldığını öğreniyor. Vaktiyle kendi- si de kaçırdığı bir kızla evlendi- Bi halde, kızının kaçıran delikan- Jıyla yaşamasına tahammül ede miyor. Bir gece demadile kızını, evlerinde koyun boğazlar gibi kesmek vahşetini gösteriyor ve dağa çıkıyor. Bir aralık yaptıkla- rma pişman oluyor, aman dileye- yek hükümete sığınıyor. Kli evlât kaniyle kızıllasan bu şerir köyüne gidemiyor, “Birgi, civarında yer- leşiyor. O zamanm hükümeti, Çakırca bağışlamakla an Ahmedin suçlarını beraber rahat durmuş onu da el alt »,, adında na öldürtüyor, enim karşılaşmağa #tiğim Çakırcalı Mehmet damın oğludur. Bat zaman Mehmet henüz da ve “Ayasuluk,, köyündedir. A- nasının yanında bulunmakta, köy hocasından ders okumaktadır. Ip- tidai tahsilini bitirdi Mehmet, hoca olmak hi demişe geliyor, bir medre: mez oluyor. Bir taraftan okurken, diğer ta- raftan da geceleri tütün kaçakçı- lığı yapıyor. Beş on kuruş edini- yor ve bir gün evleniyor. Aradan bir kaç seneler geçtikten sonra, Çakırcalı Mehmet, kaynanasınm es ki kocası Hacı eşkiya denilen fhti- yar bir kurdun teşvikine okapılı- yor, vasdettiği bir kaç dönüm tar- İs ile yüz altına tamah ediyor, Tip- kı babasının yaptığı gibi, o da bir gece arkadaşlarından Hacı Musta- fa ile Çoban Mehmedi rak kaynanasile üvey kaynatası- ni evlerinde kıtır kıtır kesiyor. Fa kat bu cinayetin Çakırcalı tsrafın- dan yapıldığına kimse şüphe et- miyor, Faili bir türlü bulunamı yan bu cinayı tahkikatına hü- kümet, tesadüfün çok gerip bir cilvesi olarak, vaktiyle Çakırcalı Mehmedin babasını öldüren jan- darma çavuşu Boşnak Hasanı me- mur ediyor, ma ala- EB becerikii çavuş üç ay uğ- raşıyor, cinayetin Çakırcalı Mehmetle arkadaşları tarafından yapıldığını meydana çıkartarak ü- | çünü de tutuyor, adliyeye teslim ediyor. Fakat muhakemede, cina- yetin bunlar tarafından yapıldığı kanunun tarifi üzere İspat edile mediği için, Çakircah o Mehmetle arkadaşları birer sene hapse mah- küm oluyorlar. Çakırcalı Mehmedin müddetini bitirip hapishaneden çıktığı gün- lerde, vaktiyle yaptığı bir koyun hırsızlığından dolayı tutulup mu- hakeme edilmesi icap ediyor. Meh- Izmir hapishanesinden çı- kıp Odemişe geldiğini öğrenen hü- kümet, tutulmasını yine Boşnak Hasan çavuşa havale ediyor. Fa- kat hükümetin aldığı bu haber yanlıştır. Çakırcalı Mehmet he Ödemişe gelmemiştir. Yolda bu- Yunmaktadır. Hasan çavuş Mehmedin evini arıyor, bulamayınca titizleniyor, Mehmede, ailesine ağır bir haka- yet yapmak kasdiyle anasına: — O oynak hergeleyi sen mi ğurdun?.. my ve tüfeğinin ucuyla kadı- nın, açıkça söylenmesi ayıp olan, bir yerini dürtüyor. medin haklı olarak, jandarmanın bu terbiyesiz, yakışıksız hareketin- den acı duyuyor. Hemen bir yakı- niyle bu kötü hareketi oğluna bil Mm anası, tabii pek iyor ve intikam almağa teşvik haberler gönderiyor. Vaktile | babasını vurduğu, kendisini tuttu- lu için, zaten hakkında kin besle diği jandarma çavuşunun anasına karşı yaptığı bu uygunsuz hare- keti bir türlü hazmedemiyen, aile namusuna bir taarruz telâkki eden Çakırcalı Mehmet, köyüne git mekten, sile yuvasına dönmekten r, yolunu değiştiriyor, a çıkıyor. Yalnız has- mı olan Boşnak Hasan çavuşa de- gil, zamanın hükümetine de çok ağır hakaretlerle meydan okuyor. (Devamı var) KURBAN BAYRAMI Yazan : -— » ün doğdü. Toplar atıldı. Kur ban bayramı idi. Yeni doğan günün başı bin üçyüz küsur sene- lik âdete kurban gidiyordu. Demirci Selimin yedi çocuğu var dı. Fakat yedi parası yoktu. Karısı bir parayi mendilde yedi dü bağlardı. Fukara olduğu için değil Huriye harımın doğuştan eli sıkı idi. En çok kurban kesen, en zen- ginlerin evlerine birer çocuğunu en yağlılardan, ümle gönderdi. Böylece en iri kıyım kurban eti sadakası ve rebilecek olanlardan, et gelmesi i- şi sağlama bağlandı. Et hele bir gelsin, Huriye hanım çoc kıymığını bile koklatmadı hemen kavurup küpe teperdi. dört günde bir aşlara tuz biber e - kercesine yemeklere kasık parça katardı. Mukaddes et olduğu için kavurmanın ertesi bayrama kadar dayanması sevap - tı. Bazan yarı başlarında kimse bu Tunmadığına emin olursa ıcu İle Huriye hanım yemeğe koyduğu kavurma- nn beş mislini ağzına atıştı- rverirdi. Demirci Selim tuhaf bir adam - dı. Yazın eşeğine biner köy köy ge zer kslburculuk, k lik, tene - kecilik eder, ve kişın açtığı demir- ci dükklnında yaptığı o çapaları, baltaları, #apan demirlerini satar. dı, Para verirlerse ne alâ, vermez. lerse buğday, darı, tarhana, yumur ta, torba yoğurdu alırdı. Köylerde gezerken âz buçuk katıkla biraz ek GU TL. Grip hastalığı kadar değilse de, onun da adı her yıl bu mevsim- de biraz fazlaca işitilir ve işitildi- Ki vakit insanı az çok meraklan- dırır. Zatirrec, şüphesiz, pek elddi bir hastalık olmakla beraber ne- ticesi mutlaka korkulu — olmaz. Simdiye kadar toplanılan Hstatiy. tiklere re, topinn hesap, ona tutulanlarm yüzde yetmiş beşi kurtulur, Bir İnsan öyle elddi hir hastalığa tutulunca, kurtulmak i cin, dörtte üç sansı bulunmak da büyük hir umut demektir. Hele insan hu hastalığa tutul. mazdan önce dinç ve sağlam o - Tursa ondan korkmağa hiç lüzum yoktur. Ağır sekilleri en ziyade cok alkol kullanan kimselerde © İur. Alkol keyfinin acısı 7a- türree hastelığnda meydana er - kar, Cok alkol kullanmış adam zatürreeye tutulduğu vakit, has- tahıtm sonu mutlaka fena olma- sa da hastalık cok ağır gecer. Bir de zatürree gelmezden ön- ce, zetem o yüreklerinden yahut höhreklerinden müzmin hasta olan lar icin hastalık tehlikeli olur. Sekerli hastalar icin de zatürree- ye tutulmak hiç de iyi hir şey sa- yılmaz, Erkeklerde kadmlardakinden da ha ziyadedir. Sehebi, hir kere er- keklerin soğuk almağa daha ziya- de maruz olmalarıdır. Cünkü 7- türreenin asıl sebebi mahsus mik» robu olmakla beraber soğuk al - mak o mikrobun vücütte çoğala- rak hastalık yapmasını kolaylasti- rr. Erkeklerin, kadmlardan ziva- de, alkol kullanmalari da zatür - reenin erkeklerde daha cok görül mesine bir sebeptir. Alkol hasta- lik geldiği vakit onu daha ağırlaş- tırdığı gibi, hastalığın gelmesine de yol açar. Zatürrec hastalğmm kendine mahsus bir mikrobu olmakla be- raber bulasık olduğu isbat edile- memistir. Yalnız grin hastalığını yaptığı zatürree hulaşıktır, onun da sekli ve yilrüyüsü asıl zatürre- eden başka türlü olur. Bu hastalığın, hekimlerin br- kımından, hir iyiliği vardır: Teş- bisi pek kolaydır. İnsanın sapasağ lam gezerken, birdenbire uzunca bir titremeyle ve 39 hattâ 40 de- rece atesle yatmağa mecbur ol - per derhal onu hatıra getirir. Bu ex. tabii, baş ağrısı da ve HEK ERİ ZATÜRREE rir. Dudaklarm yanık gibi olma- sı ve etrafındaki kabarrklar bu - lunması da hastalığın teşhisini kolaylaştırır. - Zatürreeli hasta - nm nefesi sıklaşır, nabiz normal halinden daha acele atar, fakat a- tesin yüksekliği nisbetinde değil. dir. Teneffüsün güçlüğünden ya- takta yatmak güçleşir. Göğüs hastalığında #ksürük ol ması da tabiidir. Fakat hu hasta. hkta öksürük derinden crktığı bel li ve kesik kesik gelir: Siddetli ol. masmılan sİvade İnsanı sinirlendi- Tir. Öksürükten sonra, aradasırı da balgam da çıkar: Bu dn zatü ree hastalığına mahsus bir renk- te olur: Teşbihte hata olmaz de - dikleri icin, eski zaman hekimle- ri onu kayısı rengine benzetmiş. lerdi. Şimdiki hekimler daha xi. yade zevk sahibi oldukları icin buna sadece kanla bulaşmış der- ler. Hekim hastavı muayene etti- ği vakit, şüphesiz, onun göss de dinler ve hastanın daha yüzüne baktığı vakit şünhelendiği alâmet- leri göğüste bulur. Onlarm ne ol- duğunu bilmenin, tabii, size lü - zumu yoktur. Zatürree hastalığınm bir ivili. Hi de ne vakit hiteceği önceden hel- WU olmasıdır: Çok defn başladığın. dan bir hafta sonra, nteş heniiz yüksekte iken ve hasta ağırinsi- yor dive zannedilirken, gayet hol ter gelir, İdrar artar ve ateş, gel- diği gibi, birdenbire normal dere- ceye düşer, Su halde sıkıntısı bir hafta de- mektir. Ru da, meselâ, kara hum- ma hastalığının yanmda pek ha. fif kalır. Hem de zatürree geefik- ten sonra, arkasından bir şev bı. rakmaz: İnsan ondan tertemiz çı- kar, O, bir hafta İçinde de hastanm iyi beslenmesine dikkat etmek Tâ- xrmdır; fakat daima sulu sıdalarla: Günde İki ür İltre süt yahut önüm yerini tuftacsk kadar ayran, Site kahve, çay, hattâ biraz kakao ka- tılahilir. Cokça İmonata, portakal serbeti, Hasta İsterse sebze suyu da içebilir. Hastayı beslemekle beraber ağ xmı dalma temiz tutmak lâzrmdır. Aradasırada maden suviyle oğzi calkalatmak ividir. Ağzını temiz. İetirken dudaklarının etrafında ka barerklar görürseniz, memnun ol- malısınız. Bunlar İyi alâmet sayı İ İ. Halikarnas Balıkçısı - zından geçmez derdi m adamdır? herk u veya bu va- ziyette oldu ğunu söylerler, fakat dindar mıdır. Çapkın mıdır, delimidir, akilli mi- dır bilmezlerdi V döne dolaşa Demirci Seli - nin kıtca akıllı, hoş bir a - dam olduğu kanaatine daynırdı. No var ki bazan işi ile meşgul o- lurken Demirci Selim birden du - ruverir, elinden çekici düşer, ve si garası parmağını yakıncaya kadar başı eyik dala kalırdı. Ona “ Ne o Selim? Binin yarısı beş yüz, o da ne sende var ne bende! Düşünme derlerdi. Sel iğin n n koydular? Kaldı kaldı da, binin yarısı beşyüz, o da bende yek diye düşüneceğim! 'Tam buldunuz adamı!,, der, yine br, Saatlerce örs üzerine muzlarımızın . Üstüne a yine mübarek gün gel salandı. Çünkü o gün endisi arasın - a bir hır gür olurdu. Evvelemir- Selim ağa, çocukların şundan. bundan et sadırkası toplamağa gön derilmelerini hiç istemezdi, sonra et gelse bile onun kavrulmasına tiraz ederdi. Huriye hanım kom - şusuna şikâyet ederken “Kaçık efendim kaçık! et gelince, hiç ka- vurmamalıymışiz, topunu külbas « tı yapıp çocuklara tıkmalıymışız. Şu ne günlere kaldık bakındı bir! Bu kesatlıkta “insan elini pek tut malı... pek!,, derdi. Selim ağa pek iyi biliyordu. Yine etler kavrula - caktı, yine çocuklar “açız!, diye tuttursı oklava mı, bando muzlka, kestri gibi çocukla. rın, inee kalın seslerini idare ede- cek, çocuklar katılarak gülecek - ler, ve o da “Galiba dünyaya yal nız bakkalla kasaba borç ödemeğe bakalım kimi yere vuraca- diyerek, çocuklara et almak kapıdan fırlayacaktı. O ün çocukların her nin hangi eve gittiğini bili- yordu. Et parçalarını erkence ele geçirenler ötekilerin yanına koştu lar. Nihayet yedisi de en çok kur- ban kesen, büyük Patlıcanoğlu t- carethanesi sahibi hacı (o Kadirin bahçesinde toplandılar, Hacı yedi kere hacea gitmişti. Doğru sözlü bir adamdı. Sözü sözdü lâf değil! Her sözü mutlaka İşine gücüne sit olurdu. Ömründe ağzından yalan çıkmamıştı, Şu kadar para veririm dedimiydi mutlaka verirdi. Bu ka- dar faiz alırım dedimiydi, alır mi alırdı. Hiç harama gözü kaymamış, ağzından kötü kelâm çıkmamıştı. Kurban kestirmenin bizatihi bir sevabı vardı. Adenılan kurbanla - rın kendisi tarafından kesilmesinin de ayrıca bir sevabı daha vardı Dünyada hayat sigortasına yatırı - lan taksitler kabilinden, Haci Ka. dir ahretteki sevap bankasına se. vap taksiti yatırırken, ve yalın - kat bir sevap Y sevabın kredito defterine geçiril li varken, o kadar yi miydi ki, kurb başkasına kestirsin de, kendi paracağzı ile n aldığı kurbanlık £ koyunlar yisiyle kendi hesabına mesi iht nda > ekmiş de, ebe- yağları ile kavrul - dukları gibi hları ile kebap olsalardı bile na. O ci yasını da ahretini de mamur eyle- mişti abi Hacı Ki ah kendisi irin de fnan- gibiy- davul Kâinatı a dönmüş göz- yıldırıyor, öfkeyle dişlerini gi cırdatıyor. Vs neredeyse yer yüzü ya boğmağa hi y İşte bu kurbanların sıcak sıcak kanla- rı önün gönlünü edecek; yaranın ve ufuneti, kırmızı tentür- iği gibi, bu kan- Allahı öfkesinden dezenfek parçal cuğun Kadir mbürdiyerek bir hay a kendi eliy onra hayva - nın üzerine çöktü, Koyun tepindi tepindi, kanı gırtlağında gargarlan dı, harıldadı. Git gide tekmeler ara bğı fasılaları uzadı. Tiril tiril tit» di. Yavaş yavaş gerildi. Son bir tekme attı. Tüten kanlı gırtlağın - dan derin bir “Hah!,, duyuldu. Ve Kadir ağanın altında bir et kemik kümesi olarak yığıldı kaldı Kadir ağa başında duran bahçe- vanma “Bu Akçalanlı Mahmuttan a aldığımız koyun değil mi?., diye sordu, Öteki “Hel, diye cevap verdi. Hacı Kadir “Yirmi ok ka var yok, herif bizi aldattı, de- di Kadir ağanın önünde Demirel Selimin yedi çocuğundan başka, o- uz kadar kız erkek çocuk vardı, Kan çukurunun etrafına dizilmiş hayvanların bazılarının kesildiği - ni, bazılarının derileri yüzü zere tulum gibi | ş ciğerlerinin © söküldü , kembelerinin — patladığını, kın gözlerle seyrediyorlar; iç - lerine alıyorlar, ve yapılan ber binanın temelnide kesilen kurban- lar gibi, varlıklarının iç temeline gördükleri bu vaziyeti nakşediyor ardı. Bunlardan onun, v un rengi tu. İki tanesi az kaldı çi bayılacaktı. Hs Kadir boğazladığı iki ko- yun arasında fırsat bularak şehadet parmağını sicak kana sok. ta ve bütün çocukların alınlarına birer kan lekesi sürdü. “Artık bun ları kan tutmaz,, dedi. Bir başka koyunu önüne yatırdılar. Kesme sevabını kendisine temin edecek (lk bıçak çekişinden sonra, Hacı benzi atan çocuğun birine bıçağı vererek “alış bakalım, kabadayı acar ol dedi. Ve koyunun boğazının mü tebaki sinir damar ve etlerini bir kaç çocuğa kestirdi. Demirci Selimin yedinci çocuğu da etleri alınca, çocukların hepsi €vin yolunu tuttular, Yaklaşan yo di çocuğunun sokaktan gülüşleri Selimin kulağında hoş bir çıngırak * gibi çınladı. Kapı gürültüyle açıl- “Lütfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: