15 Ocak 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

15 Ocak 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Va. Belel>.u — TAN Gündelik Gazete eğ TAN'ın hedefe Haber: de, fikirde, herşeyde temiz, dürüst, samimi olmak, kaplin gazetesi olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi © sapi z ile Wo Kr. 1 Sene (2800 Kr. ise , cay 1500 » M0 | 3 Ay 800 » Ww , 14y 300 » Milleioraran pozta ittihadına dahli Siyar memleketler için abone “eli müddet sırssiyle 20. 16. 9, W5 Miradir. Abone bedeli peşi res değiştirmek 25 Cevap için mektuplar 10 hile pes ilSvesi Hâzımder, kuruş” sean en ee İGONUN MESELELERİ i İstanbulun Ekmek Meselesi Besi reisi Lütfi Kırdar, şeh- rin iktisat işlerini telkik ede- *ek kendisine yardım etmek; üzere *Vvelce mevcut olup da uzun mid- toplanmıyan, iktisat kumisyonu- Mu içtima çağırdı. Bu komisyon Reşit Saffet, Galip Kemali, eski şehremini doktor Emin, *ski Konya valisi Müsnüden mürek- kepti, Bu zatların hiçbiri iktisatçı de- ir. Memleketin iktisat işlerile de hiç meşgul olmamışlardır. Böyle bir etin şehir iktisat işlerine çekidü- #en vereceği zaten beklenemezdi.. | Lütfi Kırdarın niyeti samimi idi. | O şehrin umumi işlerini tetkik ile Meşgul olurken bu heyet de iktisat İşlerini gözden geçirecek, ve hem 0- Bu bir zahmetten kurtarmış olacak bem de bu işlerin bir an evvel halli- Bi kolaylaştıracaktı. Şehirde halle muhtaç birçok ikti- Sadi meseleler vardır; Süt meselesi, et meselesi, yağ meselesi, vesnire ve- saire... Fakat heyet işe ekmek meselesile başladı.. Ekmek fiyatını indirmek mümkün olup olmadığın araştırdı. Vaptığı tetkikat neticesinde bugün 1 T daha ucuza mal ss— - evr ucuz bir —sex yaptırmak tecrübesine giriş - ti. Dün bu tecrübe mahsulü olan ek- mek meydana çıktı: Sert buğdaya mısır karıştırmak suretile yapılan bu tecrübe ortaya bir vesika ekmeği çı- kardı. Yani menfi netice verdi. <a # İstanbulun ekmek meselesi fiyat meselesi değildir. Ekmeğin fiyat me- selesi devletin buğday siyaseti ile a- Mikadardır. Bu siyasete dokunmadık- sa ekmek fiyatına da dokunamayız. Bu siyasete dokunmak da belediye. de toplanan iktisat komisyonunun salâhiyetinden hariç bir meseledir. Binaenaleyh komisyon işi yanlış nok tadan tutmuş ve beyhude yere za. man kaybetmiştir. Fazla olarak da bu işten anlamadığını isbat etmiştir. İstanbulda bir ekmek meselesi vardır, fakat bu mesele ekmeğin fi- yat meselesi değil, fırın meselesidir. İstanbulda, fırınlar pistir. Ekmeği hazırlanın, pişirme, ve müşteriye ver | me şartları bozuktur. Medeni hiçbir şehirde ekmek bizdeki şartlar içinde hazirlanıp satılmaz, Bunu ıslah işi de emir veya karar | işi değildir. Fırınların beledileşmesi lâzımdır. Celâl Bayarın vaktile &a-| savvar ettiği gibi İstanbulda modern birkaç büyük fırın kurulmadıkça ve belediye bü fırınları eline alp açma. dıkça İstanbulun ekmek meselesini halletmek milmkün olmiyacaktır, Meseleyi küçük görmiyelim. Bu #itaizam bir belediyecilik işldir. Bu musrsam işi de bugünkü iktisat ko. misyonunun halletmesine imkân Yok tar. ——ğ ma Hendekte Bir Doktor Şarbona Tutuldu Hendek, (TAN) — Harakli köyün de bir çocuk ölmüş, bunun döğüldü- ğü için öldüğü iddia olunmuştur. Hükümet doktoru Saim Gürgün, İethimeyt yaparak bu iddianın doğ- Fu olmadığını meydana çıkarmış, fa- kat fethimeyt esnasınd aşarbon has- talığına tutulmuştur. Doktor, berayı tedavi İstanbula gitmiştir. kim olabilir? Ko K“ kalkınmasını Cümhu- riyet Devleti kendine temelli bir iş edinmiştir. Cüm- huriyet Devleti şimdiye kadar hangi işi benimsemişse mutla- ka başarmıştır. Onun için köy racaktır.: Köy kalkınması her şeyden önce ekonomik bir da- va olarak göze çarpar. Bunun pek tabii bir sebebi var: Eko- nomik davalar sosyal davalar arasında en çok göze çarpani- dır. Köy kalkınması davasının ekonomik bir davadan ibaret olmadığı ve kalamıyacağı da şüphesizdir. Öyle ise sizinle bu dava üzerinde duralım ve onun karanlıkta kalmış olan ve hatıra gelmiyen bir iki yü- zünü aydınlatalım. Köy kalkınma davasının kültürel cephesi nedir? B' davanın yalnız ekonomik değil, bir de kültürel cep - hesi yok mudur?? Şüuhesiz ki var. İlk hatıra gelen okul hayatıdır. Ancak bü apaydın bir mevzudur: Herkes biliyor ki her Türk köyün de bir Türk okulu olacak ve okul- suz kalmıyacaktır. Bu iş doğ- boruları dağızısa Kült bayan yatı dışında kalan kültür hayatı. ni dü yorum, Güneşi ulkun ardına, inekle Tİ ahıra, insanları kulubelerine çex kildikten sonra sosyal hayatı du- ran, karanlık ve sessiz bir köy ta- savvur ediniz. Böyle köyde insa- nın fikir, duygu, irade hayatı, sos yal oluş sıfıra yaklaşır! Böyle bir köyde neş'e, saadet, haz duygula- rı yerine mesirehet, tevekkil, gam, bedbinlik çöker. İşte asıl mesele bu güneş battıktan ve el ayak çe- kildikten sonra köyü yaşatmaktır. Hem de en feyizli ve en ci bir millet ve vecit hayatile yaşat. mak. Gündüz tarlada, işte yorulan adaleleri gerilen, sinirleri canlan- dırmak, gevşetmek, bilginin, san- atin, neş'enin nefesile diriltmek lâ zımdır. O derecede ki köylü erte- si günkü hayata dinlenmiş, diril. miş, tazelenmiş bir ruh ve kafa ile, sevine sevine (o koşabilsin.. Öyle ise köy kalkınma davasının bir de kültürel, manevi cephesi, yüzü yardır. Şimdi bunun imkâ- manı arıyalım Köy gecelerine kültür havasım yayabilecek adam vet, bu adam kim olabilir? Bu adam olsa olsa köy eğit. meni, köy öğretmeni olabilir. Çün kü köyde devletin Bekri uy- gun olarak kültür işi ve temsil eden yalnız odur. Öyle ise bu işi ondan istemekte çok haklı- Z, Öğretmen kendisinden istedi » min bu, ağır ie bilir mi? Hiç şüphe yoktur ki evet. Ancak öğretmenin yalnız bir öğretmen ©- larak değil, gerçek, sosyal bir ar- tst olarak tâ öğretmen okulun » dah beri yetişmiş olması gerektir. Nasıl? Öğretmen yalnız ilk okul programını tatbike memur olarak değil, köy kültürünü yükseltme ye kadir olarak da yetişimiş olma lıdır. Bu apayrı bir bahistir, Se bir yazımda göstereceğim. — tabiatile yetişmiş bir öğretmen dü “Zr yağ kalkınması adına yapacağı işleri düşünüyoruz" Okutup yazdırmanın ne mühim bir iş olduğunu biliyo- ruz. Fakat şimdilik bahsimiz bu değil, yalnız neş'eyi, saadeti, bedii hazzı, sosyal hayatın tatlarını ka- zandırmak İstiyoruz. Öğretmen kö yün gecelerini nasıl diriltebilir so Tusuna cevap vereceğiz. Köyde “halka okuma,, işi nasıl yapılacaktır? fan Lecture populalre dedikleri bir şey vardır. Ne dir biliyor musunuz? Bir toplu - lükta bir adam yüksek bir yere çıkar, cebinden bir gazele, bir ki- tap çıkarır, bunu yüksek sesle o- /Roma müzakereleri münasebetiyle İngiliz Başvekilinin biöflere aldanmıyacağını anlatmak için yapılmış İngiliz karikatürü HVEHA bili Bilir misiniz? Punah TAN Köy Kalkınması Davamızın Bir de Kültür Cephesi Vardır. Ve Bu Davada Öğretmene de Büyük Vazifeler Düşüyor. Muharrir, Asağıdaki Yazısında Bu Vazifelerin Neler Olduğunu İzah Ediyor. Kalkınm Öğretmenin Rolü Chamberlain: — Ben artık İtalyan şarabının cinsini tayin ede- ş a Yazan: İsmail Hakkı Baltacıoğlu kalkınmasını da mutlaka başa- İseaaaeesaaaeesanaseaaeesaraseseeareresaaeekansezsea sasi j Köy eğitmenleri köyün tarlasında çalışıyorlar... erya undan ne çıkar?,, derseniz ben de şu cevabı veririm: İşte Faruk Nafizın Kahraman adlı piyesi. Ger çi ban de sizin gibi bu bir şaheser dir demiyorum. Fakat çok güzel parçaları olan bir piyestir. Bunu gelişigüzel, bir gazete havadisi o- kur gibi okuyunuz, hiçbir güzel tesiri olmaz. Ancak bunu bir de şairin duyduğu gibi, şiirini yarat- tığı andaki saf ve samimi heyeca- mile okuyunuz, hemen canlanır, ruhumuzu büyüler, taşıdığı mil irade hamlesini bize de verir. İşte O zaman ortada bütün bir sosyete canlanır, yaşar ve bizi içine alır, sıcaklığını duyurur, Size bir misal daha veriyorum: Türkçeye Vatan- $ız adam diye tercüme edilmiş bir Amerikan hikâyesi vardır. Eğer asında e ME yi e onu dediğim gibi okursanız din- Miyenlerin vatan heyecanını en yük sek şiddetile yaşımmaası mümkün değildir. Köyde “izahlı okuma,, lardan maksat nedir? #ki Yunanlılardan beri ge - E len giden filozoflar “İnsan,, için: “Politik hayvan, sosyal hay- van, bedii hayvan, metafiziki hay- van,. gibi sözler söylemişlerdir. Hepsi de doğrudur, Halk ve köy- Yü hakkında yanlış fikirlerimiz vardır. Bu yanlışlık yalnız bizde değil, garp müelliflerinde bile gö- rülür. Bir Fransiz müellifi diyor ki: Köylünün bedii idraki öküzü- nün ayaklarından fleri gitmezt.. Bu hüküm çok yanlış ve barber bir hükümdür. Köylü de tıpkı şe hirli ve dahsit görmüş adam gibi “politik, artistik, metafizik idrâkin ta şıyıcısıdır. Ancak anladığını ken- disine göre anlatır, ve arlıyabile- ceği gibi söylendiği zaman anlı « yabilir. Bir balıkçı kahvesine gi- dip bir kenara oturun. Balıkçılar. dan birinin gazete okumasına ku- lak veriniz. Göreceksiniz, yalnız zabıta vukuatı okumaz, hele sine ma yıldızları çıplak bacak gürühile hiç meşgul olmaz. Okudukları en “Devlet işleri, milleilerarası mü- nasebetler, buhranlar, harpler.. En çok merak ettiği bahisler bun- lardır. Şimdi köyde bir öğretmen düşünüyorum. Geceleri köylüleri topluyor onlara gündelik gazete- leri okuyup öbjektif bir dille izah ediyor Köy halkının bu izahh oku ma tecrübelerine karşı gösterece. Bi alâka çok vüksek olacaktır. Böy elo DAYI DA İmalı Konuşma Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel azetecileri imalı neşriyat giy G tıkları için sorguya çekiyor lar, Bir mülerim gibi değil, bir muh- bir gibi. (— Efendi, eğer bir bildi- ğin varsa söyle, yoksa, namuslu va- tandaşları şüphe altında bırakacak imalar yapma.) Doğru. Dedikodu, şayia bir dalga gibi kulaktan kulağa, şehirden şehi- re dolaşıyor. Ben dedikodu ve imza- sız mektup başlıklı yazılarımda, bu tehlikeyi işaret etmiştim. Doğru ve açık söz dil dolaşmadan, temiz he- sap, hileli defter kullanmadan veri- lir, Samimi olan her davanın isba- tı ve müdafaası kolaydır. Zaten açık konuşan, nezaket ve ima perdesinin arkasına saklanmaz. Hiçbir hakikate dayanmıyan iddiaları, ima ile olsun, açık bir lisanla olsun söylesek dahi yalan ve fesat altından sırıtır. Bu- nun üzerine mum koyup, hesabını sormak, mesullerin elbette ki hakkı ve vazifesidir. Yalnız, yazılan her yazıda bir ima aramak, bir vehme kapılıp, satırların arasından mâna çıkarmak da imalı yazmak kadar kötüdür. İma, haki - kati açık söylemekten korktuğumuz, veya söyliyemiyeceğimiz zaman kul landığımız bir Hakikatler serbest sölenen bir yerde korkuya ve imaya mahal kalmaz. Hakikati boğun, dedikoduya yol açan hakikat- İlerin gizlenmesidir. Hürriyetin ab- lâk temizleyici büyük vasfı, hakika- te kapısım açmasıdır, Serbest yazı- lan, serbest konuşulan bir yerde is- bat etmek şartile her hakikat orta- ya konabilir. İşin garip tarafı, gazetelerin bir- birini ima ile sorguya çekmeleridir. İmanın kötü bir silâh olduğunu id- dia edenlerin birbirlerine ayni silâ- hı kullanmaları, ima ile birbirlerini şüphe altında bırakmaları, matbaa» tın açık bir hava içinde değil, zehir. li ve boğucu bir hava içinde olduğu- —— uwsasar catş KEKADEĞMEkapf- madan, şahsi kinlere benliğimizi kur. ban etmeden, hak namına, hakikat namına bildiğiniz ne varsa söyleyin. Fakat ima ile, iftira ile, tezvir ile ne devlet adamını. ne gazeteciyi, ne Ahmedi, ne Mehmedi şüphe altında a hokkınız yoktur. Açık ya pılan her ifhamı karşılamak, ve mü- dalan etmek kolaydır. Fakat kulak» silâhtır, lecel. köylünün seviyesini yük - selterek onu içinde yaşadığı haya. tın zekâsile teçhiz etmiş oluruz. Kültürel kalkınmada köy tiyatrosundan nasıl istifade edilir? Ki bir tiyatro kumpanya - 8i () gelir. Kızları kanto söyler, çiftleri düetto yapar, ak - törleri “cinsi dram,, oynar, biraz Para topladıktan sonra savusup gider: Köylüler, gülerler, ağlarlar, çok kere de bu oyunlardan hiçbir Şey anlamazlar. Köyde bu iptidai tiyatro tecrübesi istereoskopa ba - kan çocuğun neş'esini verir: Bir takım cam parçaları yan ya ge lerek pek hoş bir manzara alırlar, fakat ulak bir sarsıntı ile her şoy, bozulur, kaybolur!,. Benim mak - sadım bu tesadüfleri korumak de- Kil, apayrıdır. Bakım?: Köy öğret- meni köy gençleri arasında sahne- ye İstidatlı olanları seçer, bunlar- dan bir köy gösterit kolu kurar. Bunlarla, temsil faaliyetine baş- Jar. Ancak benim düşündüğüm ti. Yatro profesyonellerin tiyatrosu değil, terbiye ve kültür tiyatrosu- dur. Bu tiyatronun belli başlı ka- râkterleri vardır. Bu karakterler Şu şartların içindedir: 1) Mevzular aktörler tarafından seçilecektir. 2) Rollerin mahiyeti tan kulağa, geçen, karanlık bir bu- lut gibi akan şüpheyi hangi semada, hangi mekânda yakalıyalım?.,, Açık konuşalım, açık hesap vere- lim, hakikate daha kısa yoldan va- rr SİLVAN'DA $. ÖNEN İMZALI KARİB Dedikodu dnizası Hakkında yazdığım yan mya karşılık gönderdiğiniz mektubu aj- dım. Ben de © şaylalardan ürktüğüm için © yeziyi yazdım. Mütalâalarımıza iştirair J ederim. On beş sene demokrasi ve inin Mp terbiyesi alen gençliğin bir daha ge riye dönmiyeceği hakkındaki kanaatiniz- de ben de be: rim, biye ve kültür tiyatrosu böyle o- lur... Köyün kültürel kalkınmasında radyonun rolü 2k rolun ehemmiyetini yaz. mak bile fazladır. Her köy» de bir radyo olacaktır. Boş zaman larda bu radyo açılacaktır. Bil - hassa devlet işlerine ait olan kon İsranslar dinlenecektir. Bu büyük teşebbüsün tutunması için en mü- bim ve İlk şart öğretmenin radyo kullanmasını hattâ tamir etinesini bilmesidir. Eğer öğretmen okulla- rındakt fizik öğretmenleri bu fen- nİ gücü öğretmen namzetlerine kazandıramıyorlarsa vazifelerini Yapmamış olurlar. Bunun gibi öğ- retmenin çök iyi bileceği şeyler a- rasında hitabet, aktörlük sanatı da vardır. Öğretmenlerin bu ehliyeti kazanabilmeleri için öğretmen oku larina bambaşka bir Organizsayon aktörler tarafından tefsir edilecek- tir. 2) İrticalen, tulüat olarak oy- nanacaklır. 4) Sahne yoktur. 5) Dekor yoktur. 6) Makyaj yoktur. 7) Sutlör yoktur.. 8) Temsil bittik ten sonra aktörler tenkidini ken- dileri yapacaklardır. İşte köy, ter kazandırmak lâzım değil midir? Her köyde Halkevleri teşkili. tını devamı demek olan bir köy Halk odası lâzımdır. Bu odanın tabii başkanı o köyün öğretmeni olmalıdır. Eğer böyle olursa köy kalkınma davasının kültürel ta. rafını da tamamlamış oluruz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: