30 Mart 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

30 Mart 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Sıfatiyle Ben mize hafif bir yağmur Yağ” or, alçaları bulutlar ortalığı ME İİ bir karanlığı boğuyordu. JiX İslmiz evdeki şehir telefonu ile, O Sivardaki bir düşmen Karr Sina uzanan askeri telefonun tef tini, biraz sonra da elektrik © “yanını kesmek olmuştu. Ark aki eski elbiseler, YÜZÜMÜZ” eki maskelerle üçümüz de, HT zlâta değil, eski zaman alarındaki gülünç paskallara ; ük. ae (Evdoksiya) ara” di bıraktığı için, uğraşmak 7 m inden kurtulmuştuk. Aptred€ il kaç dakika bekledik. Ter i# afin baştan, aşağı kulak kesilerek dik, — Bulunduğumuz Kati © Södaki büyük salonun duvarında 3nlı santin muntazam ve myUsrit 4k Haklarından başka, Bir set yi Milmiyordu, Evin tertibatını, erir i krokinin yardımı ile, içinde “(| Kiler kadar iyi bien Mim Sıfır, r Şakire beraber zemin kata idi. K Artık, esasen sarhoş olan nefer 0 erden gelecek tehlike, Şakirin ka ma dikilmesiyle önl makları tüylü yol balılarıle i ipli olan merdivenlerden İkinci Bİ Kata çıkmak hiç te güç olmadı, İĞ Yüniz merdiven başındaki sahan- ikla koridor arasındaki camlı Ka: Binin kilidi, hem beni, hem d9 İm Sıfırı epeyce yordu, terletti. illdi, arkasından kapıyı açtik irtolu bir sünger ile, kapı üze inde bıraktığımız parmak ve âY4 İzlerini erer girdik. Sok SES “İİ “aki odada evin sahibiolen zatın, bir kağnı arabası gibi ses veren “İS meirtılarile horultusunu bi! dakika dinledik. Ben de Y” İK odasının kapısı önüne diki)” K dim. Mim Sıfır da yazı odasın kapısını sessizce açtı ve içeri Gi “ Kapının aralığından Mim Si H8 elindeki elektrik fener!vin Sü- maf sn görüyor, içerdi ke © Üüthdığı kâğıtların hışırtısıyı işi” iyırdum. Becerikli arkedaj be - Üilerinde getirdiği kistik törbala- R nmağa lüzum görmemişti. Dücıkta bulduğu iki koca bavula #he geçen harita not değterleri, Yayalar dolduruyor, dolduruyor” # Bir kaç defa, yatik odasından, a atları deler gibi gelen öksü - Sesleri beni olduğum (yerde a, Tmiş, Mim Sıfıra da ışığın! Ürtmüştü, : , Bs Vaziyette ne kadar kaldığımı” We Söyliyemiyeceğim.Çünkü he- | Ve heyecan çekmekten vakit Yeş < imkân kalmamıştı. Niha- dürgyee Sifir işini bitirmiş, dol - paye kl büyük bavulu salonun i Önüne getirmişti. Bavullari l azla, Merdivenin ber basa- me Ei bin helecanla indik, Artık ii #mer kördidorda idik. Elektrik , Seneri ile Müştak line zi Dervişi bavul miştir, Verdiğimiz bir. işaret i bahçeye getir - wullar Kadrinin otomobi- ilmişti. Mim Sıfırla larla beraber selâmet i | l i pi S İrkat hâdisosi, pek erken kalk- Mİ mak itiyadında bulunan ev İ meş Sarafından anlaşılmış, polis rkezine bildirilmişti, Ertesi sa- “4, 0 mintakanm taharri Sİ Duru sıfatı ile işe ben de e m Tahkükatımız, bu sirkat “illerinin yabancı olmadığını hat- Ni evin içinden aranılmasi icap ©- 3 neticesini vermişti. Çünkü, âzgn bekçi köpeğinin ve hele betle uyanık bulundukları söy- rilen iki neferin mevcudiyetine n sirkatin vukuu, bizce ol - ĞU gibi, tahkikata iştirak eden u polis zabitlerince de çok i ve manalı görülmüştü. He- elen hırsızların birçok kiy - i sevlere el sürmemesi, hep k n Tarinin E “Tasarladığımız Hırsızlığı Başardık © Günü O Mıntakanın Taharri Başmemuru peni Ge de Hırsızları Aramıya Başlamıştım LGAR SADIK n Esrarlı Çehresi. 130 evrak ve dosya götürmesi. üzerin- de uzün münakaşalar yapılmış, i- malı ihtimaller ortaya atılmış, ma- nalı bakışlara meydan vermişti. Tabii ben Türkçeden başka lisan bilmediğim için söylenilen sözleri, yapılan imalar anlamamış, müna- kaşaya karışmamıştım. Benim yap - tığım tahkikat, İsili meçhul kalan sirkatlere bir dosya daha katmak- tan ibaret kalmıştı. Hoş düşman polisleri de başka bir şey yapama- mışlardı yal. I ki gün sonra bavulların müh- teviyatı ayrılmıştı. Yanlış- lıkla alınan çok kiymetli bir pul kolleksiyonu ile aile mektupları da münasip bir şekilde sahibine iade edilmek üzere saklanmıştı. Bunlar bir müddet sonra İstanbul polis müdürlüğü &ısmı siyasi müdürü Giridli Kerim bey ile Mim Sıfır *a- rafından sahibine iade edilmiş di- lâkadar makama Vahdettinin İstanbuldan firar, 'skanın tatlısu frenklerini, ahbarlarmı, palikaryalarını şok dü- şündürmüştü. Güvendikleri dal - Jarın kuruduğunu, az bir tazyik karşısında kırıldığını pek güzel anlıyan bu yadigürler, İstanbulda ekmek kalmadığı rörünce, o gü- ne kadar beslendikleri yağlı kapu- ları birer birer bırakmışlar, tok kö- pekler gibi yalana yalana dağı - mışlardı. Nihayet onlar da pabu- cun pahalı olduğunu anlamışlar, İs- lanbukdun uzaklaşmağa başlamış- lardr. Fakat, gerçekten mesleğin kıymetli bir incisi olan o vakitki İstanbul polis müdürü Sadi bey, bu kara yüzlülerin kaçtıkları de - likleri daha 9 gün kapamıştı, Elini, kolunu sa. sallaya eskisi gibi vapurlara girmek şöyle dursun, denizden karadan yaklaşmak im- kânlarmı bile kaldırmıştı. Pasaport muamelesini bir takım kayıt ve şartlar altıma almıştı. u sıkılık karşısında, işledik. leri çeşit çeşit suçlar sebebi ile kendilerinde İstanbulda kal - mak cesaretini göremiyen palikar- yalar, ahbarlar savuşmak için öte- ye beriye başvurmağa başlamışlar. dı. Karşıyakada oynanan bu telâş ve kaçmak ihtiyacı, İstanbulda bir adam kaçırıcılığı işi doğurmuştu. Galatada, Beyoğlunda ve hele Ta- tavlada bu iş için birçok gizli yazı- hanelerin kurulduğu duyulmuştu. Ve ben de, aldığım bir emirle, bu gizli seyahat acentelerini idare © den belirsiz ve kara ellerle uğraş- mağa koyulmuştum. Bir günümü güvendiğim ağız - ları dinlemek, üç günümü © ie 5 gördüğüm yerlerde gezin. m gemi Z işçiler hakkında oldukça malümat edinmiştim. O sırada, bizim gibilere 'karşıyakanın bu suretle gizli acentelere aktar- macılık yapıyordu. Bu yolları & - keyfiyeti biraz gülünç olduğu için, okuyucularıma bu hâdiseyi anlat zincanlı Şakirle, Kuruçevnede! malüm ada ile kömür depoları ö- zi kimseye tanitmadan, bu işin ili. | şikliklerini işkillendirmeden, kö- Sicim gibi yağan yağmur. ikimizi | de fena halde ıslatmış arkadaşlar: | gün denizde bulunmak ve o gün de saatlerce yağmur altında kal - mağa ve beni kıvrandırmağa baş- lamıştı. Şakir sandalın demirini a- hararetlenmek için küreklere sarıl- | muştım. Bulunduğumuz noktadan, | oturan Şakirin asık yüzü birden güldü. Ve ardıma düşen istikamete dokuz kuşi geliyor üzerimize. Biraz dişlerini sıksan, siziya tahammül kamak da güç olmadı. Yalnız Ku- ruçeşmedeki 'deliğin o kapazması mak isterim. A Ye ağmurlu, çok çamurlu bir gün idi. Arkadaşım komiser Er. | rasında, bir sandal içinde balık tu tuyorduk ve bu vesile ile kendimi- mür boşaltan iki vapuru gözlü- yorduk . mun bile tanıyamayacağı bir ha- | le sokmüştu. Birbiri ardına birkaç mak süretiyle rutubetlen mütees- sir olan donuk ayaklarım, sızla « Lrken, ben de oltaları toplamış ve biraz vücudümu hareket ettirerek Ortaköye doğru yirmi metre kadar ayrılmış, ayrılmamıştık Dümende | dikkatle bakarak: — Baba. Dedi. Bir varka içinde etsen de şunları da bir gözlesek, (Devamı var) Lok TUZSUZ Tuzsuz yemek lezzetsiz olur a - ma, vücudun içinde işler peyda olduğu vakit tuzsuz yemekler ys- mek zaruridir. O vakit İn san bir müddet “Yalnız tuzsuz ye- meklerle kanaat edince, vücudun- daki sişler iner, nefesi rahatlar, İdrar azalmışken çoğalır, ferahlık gelir, Zaten büsbütün tuzsuz yemek kabil olmadığından, tuzsuz yemek- ten maksat tuzu mümkün olduğu kadar az tuzlu yemekler demek - tir. Vücut şiştiği vakit tux vücu - dun İçinde toplanmış demek oldu- Bundan, insan ne kadar az tuzlu yese gene büsbütün tuzsuz kal - maz, Ekmeğe fırmcılar kilo başına $. 10 gram kadar tuz katarlar. Onun icin ve: sismiş böbrekte müz- min iltihap bulunanların yiyecek- leri ekmeğin hiç tuzsuz pişirilme- sini fırımcıya tenbih etmek Iyi olur. ü ları kapalı, bütün ağiz- ae Müracaat ettirdiğim birkaç hakiki vatandaşa, bu yazıha: nelerin kurnaz sahipleri el lı gülmüşler, ret cevabı ver- erdi. Kendileri işkillendir - memek için fazla üzerlerine düş medi. Hemen plânımı değiştir - dim. Bu yazıhanelerin hareket istasyonu olarak kullanmaları ih: tmalli olan kıyı ve köşeyi göz al- tina aldım ve bu kara yüzlü ve yü- reklilerin kaçtıkları delikleri bir- kaç gün içinde buldum. Bu delik- lerden biri Kuruçeşmedeki kömür depoları idi. Gizli seyahat acenle- leri, gizli yolcularını bu depolara kömür boşaltan yabancı gemilete bindiriyorlardı. Diğer delik de li- manda idi, O zamanlar tahmil ve tahliye işleri yapmakta olan, İsmi- ni şimdi pek iyi hatırlıyamadığım bir palikarya, gizli yolcuları, amele elbisesiyle, vapurlara günderdik- O halle bir kilo ekmekte unun kendi tuzu olarak kilo basma an - cak on sanfigram tuz bulümür. Ette vasati olarak kilo Obaşma bir gram tuz hulunur, demek ki yüz gramda ancak on santigrom et, üzerine tekrar katılmadan pek âlâ yenilebilir. Ondan dolayı kanı- ma üre karışmak tehlikesi olmayan sisli hastalara günde dört yüz gra- ma kadar et yemeğe izin verirler. Et tuz katılmamak şartıyle ıskara- da, frrmda kızartılmış yenilebilir, başlamayı tuzsuz yemek güç olur. Sığır eti, koyun eti, tavuk eti ham- gisi olursa olsun. ik etine gelince, onun da tat- lı suda yetişmiş olanmı bulabilir. seniz. Bir kilosunda aneak birkaç santigram tuz çıkar. Üzerine tuz katmamak şartıyle istediğiniz tarz- da yiyebilirsiniz. Fakat tuzlu su balıklarının kilosunda dört grama kadar tuz bulunur. Yumurta taze olunca çiğ yahut rafadan kolayca yenilebilir. Yu- murtanın sarısı salçalara ve başka tuzsuz yemeklere lezzet verir, Taze tereyağı, yoğurt, tuzsuz leri işçiler urasma karıştırıyor ve | peynirler de vücuttaki sişlere do- knnacak seyler değildir. MAN HEK ©ĞÜUTLERİ << ee SELCCEACCCCa İ Mebpehanenin en çevik deli. kanlısı oydu. Yağmurlu ve sisli sabaha karşısında ameliyathane. nin demirlerini keserek binanın üçüncü katından bir moloz yığını- na atlamak suretile kaçtığı ve hududu geçmek üzere iken -bir ka. dın yüzünden. yakalandığı meş hurdu, Siyah saçlarım alnına düşürür, yumruklarını bileklerinden itiba- yen çevirerek geniş adımlarla av- bir gecenin * luda volta dururdu. Uzak Arabis tan şehirlerinde hurma ve portakal ağaçları arasındaki haremli selâm- Jıklı “beyaz bir evde oturan amea- $i öldürülmüş, bir miras münase- beti yüzünden şüphe ile tevkif e. dilmişti. Mibpüshanede ağır cezelıların itibarı vardı. — İdamımı istiyorlar, diye â- deta seviniyordu. Ben vurmadım amma İdanumı İstiyorlar, Hirsizların ve kaçakçıların ona garip bir ihtiramla baktıkları belli idi. Konuşurken (ağabey) diyorlar, suyunu getiriyorlar, sigarasım ya- kıyorlardı. Kızdığı zaman iyi döğüştüğünü ve yumruklarırın kuvvetli olduğu- nu herkes söylüyordu. Mavi gemici fanilâsının altında omuzları geniş ve yuvarlaktı, Bir gece koğuş arkadaşlarile ça- taştı. Karşısında ayağa kalkanlar altı kişiydiler, sltisı da katildi. Bir tür- Tü atılmaya cesaret edemiyorlar, hepsi de ayrı ayrı lik yumruktan korkuyorlardı, İşte o geve bacaklarını hafif ha- fif yaylandırarak, ellerini pantolus nunun cebinde, meydan okuyan ha kikaten cesur bir delikanlı görmüş oldum. İMİN .YEMEK Patates haşlanmiş olduğu vakit tuzsuz yemek güç olursa da, püresi, tavada kızarmışı, salatası tuzsuz yenilebilir, —Pirinç pilâvını büs- bütün tuzsuz yiyemesenir bile sütlaca tuz katmağa tabii lüzum görmezsiniz. Bezelyenin tazesi ve kurusu, ha vuç, pırasa, fasulye, enginar tuz- suz yenilebilir. Salataya zeytinyağı ve limon katılınca tuzsuz olsa da yenilir. — Ispanak etle birlikte pi- YANİNA eee ececoorececededeeş 'BiKÂYE TAHLİYE İŞARETİ Yazan: Namı Müstear B aşım sallayı saçlarını alnı- na düşürerek etlerile cep. lerinin içini dışarı çıkardı; — Korkmayın, diye güldü, sus- talım yanımda yok. Haydi atlayın Hemen atladılar. Biz yetişince- ye kadar onu eski bir öcü çıkarır gibi hınçla yumrukladılar. Başın- da bir küçük tahta iskemle para- lanmış, ağır bir maltız ornuzunu sıyırmıştı. Gözlerinden bir tanesi» Bi $am on beş gün mosmor taşıdı. Oraya baktığımızı görünce u- tanmayı hiç hatırlamayarak yu- muşak bir gülüşle: — Dayak yemek ayıp değil, dö- vüşmemek ayip, diyordu. Zaten Bekir efendi gördü. İlk yumruğü ben savurdum. Bir gün düşünceli düşünceli gel di: — Annem havadis getirdi, dedi, bizim memlekette alfoluyormuş. Pek inanmadım amma insan ümit. leniyor, Ne dersiniz, orada affo- lursa beni tutar m?. H* bir siyasi ve kanuni mü- nasebeti hesaplamadan, ye- re düşürülmüş bir kitabı hızla kal dırır gibi acele acele cevap verdim: — Mutlaka tutar, j Bir hafta sonra gözeteler affı ilân ettiler. Her sabah: — Bugün artık çıkarım. diye u- Sirilinee tuzsuz olarak yemek müm- | yanıyordu. Üstüne dehşetli bir tu- kün olur. Zaten usta aşçılar her ttirlü yemeğe tuzsuz olmak sartıy- le salçalar yapabilirler, Et süyünun bir litresinde 10, 15 gram tuz bulunacağından vücu - dunda şisler bulunanların bundan vazgeçmeleri lâzımdır. Fakat tatlıların, hatta hamur tatlılarını her türlüsü, reçeller, koyu kompostolar ve yemişler ta- bii herkesin hoşlandığı tuzsuz ye- meklerdir. Hoşafın suyu çok ola- <cağından yalnız ondan yazgeçme- lidir. Kakao karaciğerleri bozuk © - i talarına dokunmasına bir sebep yoktur, hatta yüz gramında 67 san- tigram teobromin bulunmasından dolayı böbrek hastalarına —gıda olduktan başka— tam yerinde &- Jâç bile olur. Çay İle kahvede de tuz pek e - hemmivetsiz olduktan başka idrarı arttırdıklarından dolayı fayda da verirler. Tuzsuz yemeklerle mümkün ol- duğu kadar az su: Günde bir, nl « hayet bir buçuk Titre. Su da, tuz gi- bi, böbrek hastasının şişlerini art- tırır. İskeçe'de Bav Sekir — Tevec - cühünüze tesekkürler, fakat uzak- tar hekimlik etmek hekim kşlde- lerinece yasak olduğu gibi, sınır a- srt hekimlik te —her'yerde oldu- Au ribi— bulunduğunuz memle- ketin kanunlarıyle yasak olsa ge - rektir. aki hekiminize muaye- ne alımmaniz en İvi caredir, lara dökunursa da böbrek has- | tukluk gelmişti. . Artık çalımlı a- dımlarla volta vurmuyor, yum. ruklarını sıkıp çevirerek meydan okur gibi dolaşmıyordu. Avluda i-* ken bodur ve yapraksız erik ağa- cının dibine bir küçük iskemle ata- rak hemen kalkacakmış gibi iğreti fakat büyük bir yorgunluk içinde imiş gibi bitap oturuyordu. Bir iki kere güvercinlere ekmek doğradığını, mısır ve darı serpti- | Bini gördüm. Bir defa da iğne oltasile kuş av- layan bir hırsızı: — Sana kuş avlamak günahtır demedim mi? Diyerek tokatladı, © Oturmaktan canı sıkılınca yata- gana giriyor, kollarını başının ar- kasına koyarak yatıyor, tavanın tahitalarını sayar gibi dalıyordu. Biz düşüncesini - dağıtmak için alay ediyorduk, fakat actyanlar da vardı. Kendi işlerinden başka hiç bir şey düşünmediklerini saklama- yan bir kaç kişilik dalgın gruplara geniş kol hareketlerile haksızlık- tan ve kanunsuzluktan bahsettiğini | gülümseyerek seyrederdik. itiikçe zayıflıyor, sararıyor- du, Bir müddet işini gecik- tirenlerden intikamlar alacağını yeminle temin etti. sonra merkeze GEC .223993933333320 rica ve istirham telgraflar; çek- mek için bir sürü müsvedde he- alrlattı. K» gününe hiç yakışmayan güneşli ve ılık bir öğle üstü kastahanenin avluya inen mermer merdivenlerinde oturuyorduk. * Ortadeki elektrik direğinin di- binde küçük taş yalakta güvercin: ler yıkatıyordü. Mahpushane avlusu, muzla şip, boş ve bunaltıcı idi. İnsana öeniş bir yolun başında durup ge- piş geniş nefes almak arzuları Ve- iyor, uzaktan duyulan vapur ve tren düdüklerini duvardan ik çarparak uzun müddet yerde kiyordu. AL Yanıma geldi, Çömeldi. Kendi ne konuşur gibi: z in Mutlaka tutar değin amma, edi, bak bir şey çıkmadı. a “< Mahkemede ne diyorlar? laç Hariciye vekületine sormuş” kâna 2 takip ettik, “9 kadar gözlerimizle Karın #ey yedin map Yür, dedi, sen bİr — Yedim, — Yemeseydi d Canım da bir şey, >etiker ik. ne yedin? İNtetmiy or, Sen — Tahan pekmez, — iyi Sirtini bir duy, 8ibi dümdüz ayağa kal Yı kilik. muş Yeşil bir çinko tabakla köşesindeki AV İnüy tam. Hi Şirerken baz. iç (e aç bir adam hali Dönüşte sanki bösbütün gp <t& tu, Elindeki tabağı verecek giz ni arıyormuş gibi otrafına bala yordu. dk Tam merdivenin fik basama gelince syağı sürçtü. Tabak mer. mere kapandı. İkimiz de Şaşırmı; tak, Mahzun mahzun güldü, Eğ Vip tabağı kaldırdı. Pekmez ve ta. han sarımtırak ve koyu kahve ren- gi bir kabarıklık halinde taşın ös. tünde kaldılar. — Ne şüns, dedi. Birdenbire acıdım, burada bi- rine acıyınca çıkmaktan bahsedi- dir. — Elbette şans, dedim, sen bili- yor musun tahan pekmez dökülün- ce Insan mutlaka tahliye edilir. Gözlerimin ta içine anlamadan bakiyordu. Bir kelime daha söyle sem inanacağını sezdim. — Göreceksin, dedim, bügün olmazsa yarın seni mutlaka bi- rakacaklar, Bu esnada yanımıza bir mahpus çarkadaş gelmişti. Feci bir ümitle ona sordu: — 'Tahan pekmezin dökülmesi neye delâlet eder. Mahpus arkadaş tereddüt etme- der, cevap verdi: — Tahliyeye delildir. — Yok canım. i Ve cevap beklemeden acele ace- le koğuşa girdi . İki saat sonra onu müddetu- mumilikten çağırdılar. Ancak or- talık kararınca döndü, Avludan i- Gbaren adımı çağırıyordu. Kapı mın önünde karşılaştık. — Affa dahil olduğum anlaşıl- mış. dedi. Hariciye vekiletinin *elgrafı gelmiş. Tahliye edildim. Kr ve uzak Sesimin çırçıp- lak hasedini saklamaya ü. şenerek tebrik ettim. Minnete benziyen küçük cümle. lerle: — Sen zaten biliyordun, dedi, bugün söyledin. Hakkın varmış. Tahan, pekmez dökülünce tahliye di > (LüMen #anrlar mamivinili

Bu sayıdan diğer sayfalar: