24 Mayıs 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

24 Mayıs 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

nl il" > il Tefrika No. S4 Unyon Fransezde Toplanılmıştı Muhteşem Ziyafetin Son Saatlerinde Kapiten Halit de Fasih Bir Türkçe İle Bir Nutuk Söylemişti — Süratle Tünel başına, Ham- son apartımanına. Emrini vermiş, otomobilin yu- muşak koltuğuna takatsiz bir hal- le serilmişti. evfik paşa kabinesinin İsti- faya davet edildiği, yeni kabinenin teşkiline damat Feridin memur edileceği, suçlu ve suçsuz bütün ittihat ve terakki erkânının tevkif ve tebit ettirileceği haber- leri pek çabuk şayi olmuş ve bu, halkta derin bir yeis ve infial u- yandırmıştı. Hüseyin Cahit, Mit- hst Şükrü, Rahmi ve Canbolat beylerin evvelce tevkif edildikle- rini bilen ve bir taraftan hürriyet ve itilâf fırkası, diğer taraftan da mühipler cemiyeti tarafından da- mat Ferit lehine yapılan propa - gandaları gören ve bilhassa Yoz- gat tehciriyle maznun olarak mu- hakeme edilmekte bulunan Ke- mel beyin idam edileceğini işiten halk, bu şaylalara da hemen ve pek tabii olarak, inanmıştı. Halk, buna inanmakta haklı ve özürlüy- dü. Çünkü, o sıralarda hemen hor yerde çalkanmekta olan bu türlü türlü şaylalar, yalnız hürriyet ve İtilâf ile muhipler cemiyeti ocak- larından değil, bazı gizli menba - lardan da sinsi sinsi sızmağa baş- Jamıştı. Bu yeni menbaları da Fransız istihbarat servisi açmıştı. Bir “Fransız muhipler cemiye- 1i,, tesisi için uğraşmakta olan ka- piten Halit, Delor ve Şari, bu ş4- yialardan kendi yolunu cidden iyi bulmuşlar, sinsi »si çalışmağa o koyulmuşlardı. Teşkitine çalıştıkları “Fransız vu- hipleri cemiyeti) nin, pek yakında yapılacağı katiyetle söylenilen taz- iklere karşı gelecek bir teşekkül olacağını ileri sürmüşler, buna da bir çok kimseleri inandırmışlardı, Bir kısım halkta birdenbire uya- niveren bu itimat, kapiten Halit tarafından (Ünyon Fransez) de tertip edilmiş olan hususi bir pro. paganda ziyafetine icabeti, umu- mileştirivermişti O gece, “Ünyon Fransez,, salo- nu gerçekten kımıldamılamıyacak, nefes slıhamiyacak kadar, davetli ve davetsiz misafirlerle dolmuştu Bu kalabalığın ekseriyetini, üç is- tihbarat zabitinin sdamlariyle on- ların yardakçıları teşkil ediyordu. Vaziyet ve memleket düşüncesiy- le, Yapılan propagandanın mahi- yetini ve verilen ziyafetle takip edilmek İstenilen maksat ve ga - yeyi anlâmak için gelenler de yok değildi. ece, pek tantanali ve pek eğ- lenceli geçiyordu. Hüfeler- den çeşit çeşit içkiler akıtılıyor, her tarafta artsız arasız şampan - yalar patlatılıyordu. Davetçiler de davetliler de hep memnundular, O gece yaptırılacak propaganda için tedarik edilen çeneleri kuv- vetli yardakçılar salona serpilmiş- lerdi. Yer yer dağılıp masalara dizilmişlerdi. Fransız nezaketini, Frunsız terbiyesini, Fransız ilmini, Fransız edebiyatını ve Fransız fa- ziletlerini kendilerine mevzu edin- mişler, durup dinlenmeden söylü- yor, içiyor ve yine söylüyorlardı. Dinliyenlerden çok, hem de pek çok söyliyenler vardı, Koca salo- nu bir uğultu kaplamıştı. Duman- Isnan başlar dönmeğe, oynıyan gözler ve kaşlar süzülmeğe, öteye beriye savrulan dokunaklı taşlar tesirini göstermeğe başlamıştı ki, kapiten Halidin sesi ansızın yük- selmişti. Fasih bir türkçeyle: — Muhterem © hamfendiler ve beyefendiler, Bu geceki davetimi- 26 icabet tenezzülünde bulunmak- la bizleri şenlendiren ve şereflen- diren dostlarımızın müsaadeleri le bir kaç söz söylemek isterim. Demiş, Türk - Fransız dostlu » Zundan bahis bir hitabeye başla- muşlı. Fransızlarla Türkler arasın- da olan tarihi münasebet ve yakın- lıktan misaller getirmiş, uzun uza- diya söylemiş, söylemiş ve niha- yet: — Muhterem misafirlerimizle ve cidden müstesna bir zevkle ge- çirdiğimiz bu saadetli gecenin bir hatırası olmak, kuvvetlenmesini pek dilediğimiz Türk - Fransız dostluğunun istikrarını kolaylay- tırmak için hazırlattığımız şu def- terin umum tarafından imzalan- masını teklif ediyorum. Demişti ve elindeki defteri ma- sa masa gerdirmişti. Defterin be- yaz kalan sayfaları azalmış, ka- Tordıkça kabaranları çoğalmıştı. Tam bu sırada yardakçılardan L.) de ortaya atılmıştı, O da çok uzun süren ve diğer yardak- çilar tarafından sürekli alkışlarla sik sık kesilen bir nutuk söyle- mişti. Sözlerini de bir (Fransız mu- hipleri cemiyeti) teşkil edilmesi teklifiyle bitirmişti. Ekseriyetini zaten yardakçıların teşkil ettiği hazırun bu teklifi de derhal ka- bul etmişler, salonu uzun uzun alkışlarla inletmişlerdi. Bu esnada sandalyeleri üzerinde kanat çırpa- rak yükselen yeni yetişme horoz- Jar da uzun uzun ötmüşlerdi. Ya- şasın Fransız muhipleri cemiyeti, diye bir hayli feryat etmişlerdi. şte nihayet istenilen olmuş- tu. Fransız muhipleri cemi- yeti de İstanbul muhitinde kendi. ne bir yer bulmuştu. Fransız is tihbarat servisi, bu teşekkül habe- rini muvaffakıyetli bir tebşir gibi daha geceden Parise bildirmişti. Sababileyin “gün doğüren”Lnyen Fransez kapılarından çıkanların mahmur bir neşeyle süzülen gözle- ri, otomobillerine atılan o günkü “Renesans,, ve türkçe sabah gaze- telerinin, geceki ziyafet tafsilâtına | tabsis edilen şaşaalı sütunlarına di. kilmişti. Bu gazeteler, Fransız istihbarat servisinin daha akşamdan verdiği bir direktifle, ziyafetten sitayişle buhsediyor, Fransız muhipleri ce- miyetinin teşkilini alkışlarla kar- şılıyor ve bu havadisi okuyucu! rına çok mühim bir tebşir gibi müjdeliyorlardı. Bu teşkilât haberi, sarayın, hür- riyet ve itilâfın, İngiliz muhipler cemiyetinin ve diğer istihburat servislerinin zaten kirişte ve ka- barık duran kulakların birden çın- latmıştı. Hafiyeler derhal kelem- lere sarılmışlar, harıl harıl jur- mallar, lâyihalar yazmışlar ve her tarafa yağdırmışlardı. — Fransız muhipler cemiyetinin İstanbulda ki ittihatçılar tarafından teşkil &- dildiğini ve bu suretle sarsya, hürriyet ve itilâfa muhalefet ede- cek bir parti meydana getirildi - ğini bildirerek, bilhassa saray ve firkada heyecanlı bir telâş uyan- dırmışlardı. İşte bu haber, Vahdettini fena bâlde kuşkulandırmıştı. Gece uy- kularını kaçırttırmıştı Düşünmüş, düşünmüş ve nihayet vaziyeti 18- lah çaresini, zaten ötedenberi teş- kilini düşündüğü damat Feridin riyasetindeki hürriyet ve itilâf ka- binesini bir an evvel mevkii ikti- dara getirmekte bulmuştu. Hiya- net ve melünet vasıtalariyle he- men faaliyete geçmiş ve mütare- ke devrinin ilk hiyanet kabinesini iktidar mevkiine geçirmişti. 335 senesi martının beşinci çarşamba günü sabahıydı. Bir gün evvel, çok zamandanberi özlediği ve gözlediği sadaret ma- kamına kavuşan damat Feridin salonu, yeni vükelâ heyetini teş- kil eden refikleri ve hürriyet ve #tilâfın hatırlı ve sayılı yarenleri ile dolmuştu. Damat Feridi etek- liyerek tebrik eden paşalar, bey- | ler ve ömrüne, muvaffakıyetine el açıp dualar eden hocalar, şeyhler salonlarda kümelenmişlerdi. Bü - tün yüzlerden şevk ve sürur aki- yor, bütün diller şakıyordu. Tebrik merasimi bitmiş, dulka- vuklar birer birer çekilip gitmiş- lerdi. Yeni vükelâ heyetinin, o gün sarayda, Vahdettinin buzu- runda tahlifleri icra edilecekti. Fakat, damat Feridin şımarıklı- ğl tutmuş, o zamana kadar bir a- nane şeklinde devam etmekte © Jan bu merasime şahsan iştirak et- miyeceğini tutturmuştu. Buna se- bep olarak ta, sevmediği fi Si- mavi beyin başmabeyincilikte bu- lunmasını ve teşrifat usulleri veç- hile onun bu merasimdeki huzur ve delâletine tahammül edemiyeceği- ni göstermişti. Şeyhülislâm Mus- tafa Sabri, maarif, graf nâzırları Kemal ve Mehmet Ali efendi ve beylerin bütün rica- larını reddile, saraya gitmemekte inat etmişti Ferit, bu kareketiyle kabine ar- posta ve tel- kadaşlarına karşı, güya Vahdetti- | ne karşı bile icabında kafa tuta- bilecek bir kuvvet ve vaziyette bu- lunduğunu göstermek istiyor ve: — Lütfi Simavi sarayda ve baş- mabeyincilikte kaldığı müddetçe, emin olunuz efendilerim, yaraya ayak basmamak için ahdettim. Sözleriyle muhataplarına, ak- nca hünkâra kinayeli bir tariz Lo OK Otomobillerin, icat edildikleri zaman, hiç kimsenin hatırına gel- miyen büyük bir faydası oldu: Bir kere, şehirler at gübresinden kurtuldu. Sonra da, bütün şehir- lerde, bir çok yerlerde şehirlerin dışarısında bile asfalt yollar git- tikçe artiyor. Yakında insanların yollarda toprakla rabıtası büsbü- tün kesilecek denilebilir, Bugünlerde İstanbulun bazı caddelerinde, topraktan kalkan tozlara bulanarak — geçiyorsak ta, bunun İstanbulda da caddelerin pek yakı asfalt olacağına bi alâmet olduğunu bildiğimiz için, pek kısa bir zaman için nefes ho- rularımızı dolduran bu tozdan hiç şikâyetimiz olmadıktan başka bu- na seviniyoruz. Asfalt yollar böyle çoğalmadan önce, şehirlerin toprakları dünya- nın en çok mikroplu yerleri sayı- Urdı, Türlü türlü gübrelerle kapa- ulan bostanlarda bile bir gram toprak içinde ancak altmış binden nihayet on bir milyona kadar mik- rop bulunduğu halde şehirlerde, meselâ İtalyadaki Torino'da ze- ne bir gram toprakta 1,390,000 den 78 milyona kadar mikrop bulun- muştu.. Bizim güzel Istanbulun Galata semtindeki yan sokakların- da yemri yumru olmuş paket taş- larının örtemediği sokaklarda bir inde kaç milyar mikrop bulunduğu henüz sayıle mamışsa da. Bütün şehrin asfalt yollarla ör- tüleceği kararlaştıktan sonra, şe- hiç içindeki toprağın miktopların- tasalanmağa artık lüzum ol Si şilphesizdir... Ancak bu yaz mevsiminde, şehir ne kadar t6- miz olsa, insan kırlara gitmek İs- tiyor, Açık hava teneffüs etmek, doğrudan doğruya toprak üstüne oturmak bile hu mevsimde insan oğlu için bir keyiftir. O keyfi a- rarken de, toprağın mikroplarına karşı gelmek, onlarla kucaklaşmak zaruridir, Bereket versin ki, kırlardaki top- rağın mikropları asfalt yolları ol- mıyan o şehirlerdeki toprakların mikroplarından pek azdır, Hattâ kayalık yerlerde, bir gram toprak İ içinde iki üç bine kadar inebilir. * Hemde topraktaki mikropların KEREM i Topraktan Gelen Mikroplar BULMACA Dünkü bulmacamızın balledilmiş şekli 12345671809 19 ER BULMACA 12.9 4 We.v A Bacakta bulunur © deniz, Fiiller, Kurum © Yiyecek g Bernber. Ortamektepten sonra © Geç değil, yapacağını anlatmak istiyordu. Halbuki, günün iki büyük entri- ka üstadı daha akşamdan arala- rında bu tarzı kararlaştırmışlardı. (Devamı var) hemen hepsi insanların ve hayvan- | ların ha; in mutlaka lüzumlu | şeylerdir. Onlar olmasaydı, nebat- lar beslenemezlerdi, Topraktaki uzvi maddeleri parçalıyarak ne - hatlara azot temin eden o mikrop- lardır. Bunlar topraktan kalkan tozlarla bize gelseler de hastalık yapmazlar. Bununla beraber, toprakta bize hastalık verecek mikropların bu » lunduğu da vardır. Mattâ bir ri yete güre, şimdi bize hastalık ve- ren mikropların hepsi ilkin top - ruk içinde zararsız yahut nebatla- ra faydalı yaşadıktan, az çok uzun bir müddet, sonra hastalık mikro- bu olmuşlardır, Bu, derin ve istik- bal için ehemmiyetli bir nazariye- dir, Şimdiki halde, bize topraktan gelen hastalıkların en kötüsü te- tanos hastalığıdır. Bunun mikro- bu toprakta pek çok bulunur, O- nun için biraz derince bir yara toprakla © bulaşınca pek tehlikeli olur. Topraktan bir de şarbon hasta- lığı gelir... Verem mikrobunun da toprağa karıştığı vakit orada bir seneye kadar yaşadığını yet ederler, Kara hümma hastalı gının, difteri hastalığının raktan gelebileceğini iddi ler vardır, Bu iddiada bulunanlar o hastalık mikroplarının toprak ü- zerinden geçmiş yahut çıkardık- ları maddeleri toprağa karışmış insanlardan geldiğini de ilâve €- derlerse de, biraz önce söylediğim nazariye zihinleri haylice karıştı. ri. Onun için topraktan ve tozlar- dan çekinmek her halde ihtiyatlı bir şeydir. Bir tarafınızda, hele açık bir yerinizde yara varsa, onu toza karşı tutmamayı tabii hilirsi- niz... Yara olmaymea tozlarla ge- lecek mikroplardan sakınmak için çare sadece temizliktir. Akşamları yemekten önce elbise değiştirerek, hele kırlarda giydiğiniz elbiseyi açık havaya, bir gün güneşe kar şı asmak, su dökünmek, sabunlan- mak, ağzınızı, hoğazımızı birde burnanuzu mikropları telef eden her hangi bir ilâç karıştırarak su ile temizlemek — bilhassa çocük- larınkini temizlemek — yetişir. İ büşon gibi HI K A Y E Şam Fıstıklı Vanilya Tristan Bernard'dan Çeviren : Feridun Osman 100040000 em Gantelller. bana fran- sızca ve tarih dersleri ver- diği sıralarda ihtimal pek yaşlı değildi. Lâkin ben ancak sekiz ya- şında idim, ellisini geçen herkes bana, ihtiyarlık diye tarif olunar plânda ve uzak görünüyordu. Matmazel Gantellier'nin uzun, enli bir vücudü ve tereyağı yibi teni vardı. Bir kaç hafif çi alnını fena şenlendirmiş Anbar misali hir cepten çikardi- ğl sarı kâğıda sarılı kocansan dik- te kitabı da, tıpkı kendisi gibi'ko- kardı. Bize, haftada üç defa, dörtle baş arası geliyordu. Benim ders aldı ğim o sitalarda, bu bir sist pe bi- tip tükenmez şeydi Yarabbim! Mü temadiyen akreple yelkövana ba- kip dürmamam için beni, sırtımı 5 da- Ama dura: mazdım ki! Ikide bir, insana ümit. sizlik verecek kadar hareketsiz gö- rünen battal iğnelere göz atardım mübarekler benden daha tenbel- diler. B* günler, suallere, şaşırtıcı ve süratli cevaplar verir- dim. Diğer günlers»' bütün zekâm birdenbire; ağzımı açık, gözlerimi bomboş bırakarak beni terkeder giderdi. Ve o zaman Matmazel Gentel- Wer, boş bir evin erafında bağıran müvezzi gibi; suallerini beyhude tekrarlar, haykırırdı. Aldatıcı za- manlar da olurdu. O anlarda kaş- lar çatılmış, dudaklar sıkılmış, tir- sandalyeme vidalana- rak, müthiş bir onerji ile dikkati mi seferber etmiş görünürdüm. Dinlemekten azap çektiğim a- çıkça belli olurdu. Sonra ansızın, sualle cevap münasebe: tesis eder- diz — Vouille kazandı? Clovis! Ve bu cevaptaki başlan savma, tehkirâmiz ton gizli kalmazdı, * Nöb bir gün babam karar verdi. Ne zaman ben mu- vaffakıyetli bir ders yaparsam ho- camla beraber pastacıya gidip bi- rer dondurma yiyecektik. Bir ders günü, iki kişi pastane ye gittik. Ben çikolatah hir don- durma yedim; o şam fistiklı vanil- ya... Işte o dakikalar Matmazelin bütün âlemden tecerrüt ettiği bir zamandı. Dondurmamı ondan ev- vel bitirdim. Ve onun bir elinde sarı, ötekinde yeşil birer kaşık; ağzını şapırdata şapırdata dondur- ma atıştırmasını seyrettim. Gözle ri kapalıydı ve küçük kaşıklar muntazaman İşliyordu. stk o günden itibaren dersle- rim mükemmel oluyordu hep. Matmazel Gantellier, bana ayır. dığı altmış dakika zarfında çok ciddi, şiddetli davran'yordu: çün- kü çikolatalı dondurmanın nefis manzarası da benim serseri ruhu- mu inzibata sokamamıştı. Fakat tam ders bitip te babam veya an- nemi ödaya girdiği zaman hocam hiç. değişmiyen cevabını veriyor- muharebesini kim .......0 — Bugün ders mükemmel geçti! Ve beraberce pastacıya gidiyor” duk. ir gün tahammülü imkânsız bir haldeydim. Bu, çocuklur ğumun çok ağır ve acı bir hatıra- sıdır, Hokkaya batırıp çıkardığım parmaklarımla üampete Çalıyor, kâğıtları parçalayıp çiğniyor, balı ları altüst ediyordum. Zavallı Maf- mazelin birinci ve ikinci heceleri- ni söylediği meşhur isimleri bile tamamlamaktan âciz yörünüyor- dum. Fakat dersin sonuna doğru, ak” İm suya ermişti; cezam muhak- kak merhametsizce olacaktı, Bu düşüncenin dehşeti içinde işi şir” retliğe vurdum. Gözlerim yaş do- Ju, babama seslendim ve o kapıda görününce tazallüm ettim; — Derste, dedim, hiç te akıl! uslu değildim bügün... Babam kızmadı, . lâkin. prensip» lere esir bir adamdı — Oh, oh! diye cevap verdi, © halde bugün dondurma yok! Bu hükmü korkunç bir süküt takip etmişti, Birdenbire, —gökten iner gibi— tatlı, ulvi ve ölicenan bir ses işitildi, matmazel — Efendim, diyordu babama; © nu lütfen affediniz. Çok şaşırmıştı derste. Gelecek defa çok sakin, çok muti ve bilhassa çok dikkatli ola cak Babamın ciddiyeti de yumuşatıl- mayı bekliyormuş zaten; elini c€- bine attı ve bizim dondurma mas rafına yetişecek kadar para çıkü- rarak uzattı Mw berâber sokağa çıktık. Yanımda dağ gi” muazzam ve sakin yürüyordu. NE hayet; söz söylemiye karar vermiş olacak ki durdu. — Çocuğum, dedi, bundan son- ra şunu daima hatırlayınız ki siz den memnun olup olmadığımı söy liyecek olan siz değilsiniz. Bu ka” rarı yalnız ben verebilirim ve zan" nederim bunu söyliyecek kadar da yaşım büyüktür! e İİ kemana İstanbul Asliye Altı Hukuk Mahkemesinden: Sirkecide Afyon Eskişehir oteli karşısında 10 sayi evde oturan Nedimenin kocası olüP İmukaddema Sirkecide tramvay cad” desinde Hüdavendigâr oteli da” ki kebapçı dükkân: müsteciri Cel Gönen aleyhine açtığı boşanma ds vasının 20-4-939 tarihli tahkikat cel- sesine ikametgâlumın o meçhuliyet hasebile ilânen davet edilen muma leyh Celâlin o gün hazır bulunmam!$ olmasına mehai hakkında giyap k#” rarı ittihaz olunarak, işbu karan» dahi ilânen tebliği için Gain 8-6-939 perşembe günü saat 108 rakıldığı ve imlâ kılınan irani Rin bir nüshasının da mahkeme İf vanhanesine asıldığı tebliğ yerin? rini Bir borçtan dolayı mahcu? olup satılmasına karar verilen 110 çeki odun 3-6-39 Cumartesi günü saat 12 den 13 e kader Fındıklıd Kalafat sokağında 19-21 Nolu ma” halde açık arttırma suretile satl#” cağı ilân olunur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: