25 Mayıs 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

25 Mayıs 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ i# İdamı...” ai Tefrika No. 5S Iki Entrikacı Uyuşmuşlardı Damat Ferit Vükelâ İle Birlikte Saraya Gitmemiş, Gizli Bir Yoldan Giderek Padişaha Mülâki Olmuştu Vahdettin, o günkü merasimde da- Mat Feridin bulunmamasını biz- Zat münasip görmüştü. Bu tarzı “s, Saray dahilinde yapılmasını İstediği değişikliğe kurnazca bir ?emin ve vesile olmak üzere biz- Za tertip etmişti. Hakikatin böyle olduğunu bil Miyen vükelâ heyeti, damat Feri- dir gösterdiği bu inat ve tecellü- dü takdirle karşıladıktan sonra, birer birer etekleyip salondan çık- Mişlar, bir kafile halinde sarayın Yolunu tutmuşlardı, eyhülislim Mustafa Sabri e- fendinin başında bulunduğu Yehi vikelâ heyeti, alelusul saray €tkânı ve ayrıca Vahdettinin has ehdeleri tarafından karşılanmış, Ağırlanmış ve nihayet başmabe- Yinci Lütfi Simavi beyin mutat delâletiyle hünkârın huzuruna a- Anmıştı. Entrikacı Vadettin, her irerlerini ayrı ayrı ve muhtelif Suretlerle taltif ederek kabul et- “Ğİ yeni nâzırlarına, evvelce ya- #lan ve başmabeyinci tarafından $ıra ile gezdirilen tahlif varakası- “ okutmuştu. Ve ihtizazlı bir ses- le: — Cenabı Haktan cümlenize Ayrı ayrı muvaffakiyet dun ve temenni ediyorum. Hasis ve sefil hissi menfaat ve İntikam üc İdarel “hükümet © etmiyeceğinizi Kuvvetle ümit etmekteyim. Pu- Müh, icraatınızla milletime ihsas Ve ispat edilmesini hepinizden klerim. Esasen böyle hissiyat- tan münezzeh olduğunuzdan emi- Bim. Demiş ve merasime nihâyet ver- işti, Hünkârın pek hakimane görü- Ben bu nasihatlerinden Şakir ve Ahmet Abuk Paşalarla Tevfik Y pek mütehassis olmuş ve di- İerleri de bu sözleri pek yersiz VE yakışıksız bulmuşlardı. Halbuki, * vükelâsınm bir hissi İntikam ile hareket etmelerine a- Yhtar gibi görünen ve bu beya- Matanı, resmi tahlif münasebetiyle Vükelâya hitabel hümayun başlı- ile gazetelere neşrettiren en- trikacı Vadettin bu merasimlen Sonra hemen harem dairesine çe- kilmiş ve gizli bir yoldan seraya Belen eniştesi ile başbaşa vermiş- 8. Titihat ve Terakki rüesa ve er- kânının tevkifleri başta olmak ü- Zere yapılmasın İstediği bütün Mmelânetlerini Dainat Feride not ettirmişti, Bilhassa pek çekindiği Mustafa Kemal Paşaya karşı çok hürmetkâr davranılmasını ve va- ki olacak müracaat ve teklifleri- NİN müsait suretlerle karşılanma- Mini teklif etmişti. Bu teklifi hay- tetle karşılıyan eniştesine şeytani bir tavırla gülümsemiş. Ve: : — Hayret edecek bir şey yok Paşa. Demişti. Siz İttihat Tüesa ve #rkânını tevkif ettieirken, onu da ben tathca baştan savulması çare- Tini düşüneceğim. * Ni Bey ve arka'laşları, Bel- grat ormanlarında yuvala- Ban hain çetelerine Türk varlığı Ni, erliğini biribirinden parlak mi- Sallerle gösterdikten ve lâyık ol dukları dersleri de biter birer ver- dikten sonra Sarıyere &vdet etmiş Ve bir müddet için istirahate çe- kilmişlerdi. Kimler tarafından gös terildiği anlaşılamıyan bu varlık Ve erlik Sarıyer Türklerini sevin- dirmiş, Büyükderedeki kara yüz- lüleri derin derin düşündürmüştü. © civardaki kahve ve gazinolarda 8p Domuzdere ve Kerrerburgaz taraflarında dolaşan bu kuvvetten €srarlı ve mübalâğalı bir şekilde bahsediliyordu. Hele son günler- İe, nankör çetelerinin birden ar- tadan kaybolmaları bu esrarlı kuv- vetin saldığı dehşet ve korkuya hamlediliyordu. Nafiz Beyle arka- daşları da kendi haklarında deve- İsmail Bey ran eden bu türlü türlü rivayetle- re kulak misafiri oluyor, i gülüyorlardı. Yeni akınlar için ha- zırlıklar yapıyorlardı. Fakat, ne yazık ki bu fedakârlerden pek kahbe talih ğimizi biliniz ve ona göre hare- ketle bize görünmemiye ve bizim- le karşılaşmamıya çalışınız. Allah hepimize muin ve zahir olsun. Demiş, Nafiz Bs elele verip Rei- selâraetleyiver- Ismail Reisin Sarıyere avdeti teşkilâtı yine canlandırmıştı. Çiiı- lacak ikinci akının sahasi tayin e- dilmiş hareket günü ve saatli ka- rârlaştırılmıştı. Fakat, şemnetli bir tesadüf verilen kararı tarbi- kine mâni olmuştu. Bu seferde fedakârlarımız Sarıyerdeki işgal cilerin tasallütuna © uğramışlardı. Hareket gününün sabahır bir kaç düşman polisi, Yenimahallede Fa- zarbaşında bir gazinoda Nafiz Be yi beklemek üzere oturan Halime ansızın saldırmışlardı. Fakat bu saldırış onlara pek pahaliya mal olmuştu. Çünkü, Halim pek tetik ve sert davranmış salgıncıların canımı yakmış, en atılganının da kafasını patlatmıştı ve tabii he- men de kaçmıstı. (Devamı var) BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli 133 45 6 1 8 5 10 SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI: i — Tavukların evi © Mangalda bu- Tanur. Şöhret, şan © İşitme © Bir hay- v art g Parçalamak © Bir no- ta İşsiz g Tanri. Duyulur g İstikbal © Bir hart, Müddet, vâde © Yükseltmek. — Pis g Yuymuk, tanitmak, bildir- mek, 8 — Bir harf © Bir borf e Tanrı. 9 — Dadının erkeği g Korkunç. çevirmek namertliğini göstermişti. Kim olduğu anlaşılamıyan bir ak- gözlü kara kulak, bu varlık timsal- lerinden birini, Ismail Reisi o z4- manki hükümete haber vermişti, | Ne acıdır ki, aylardanberi o civar- | da dökülen Türk kanma, kurtlara | ve kuşlara didiklettirilen mağdur şehitlerin o mübarek karşı göz yuman, köylerde Kopan acıklı. feryatlara kulak tıkıyan saltanat hükümeti, bu ihbar karşı- sında derhal ve şiddetle harekete geçmek garabetini göstermişti. Bir gece, aldıği emirle Yeniköy jan- darma kumandanı, maden mahal- lesini sarmış, her tarafı arayıp ta- ramıştı. Nihayet İsmail Reisi bu- lup ellerini bağlamış, karakolunun budrumuna atmıştı, Hâdiseyi daha o sabah Nafiz Bey haber almıştı. Teşkilâtlarınm ööpenildiğine kendisiyle birlikte diğer arkadaşlarınm da tevkif e- dileceklerine hükmetmişti. Fekat, bir yere sokulup saklanmak zille- tini göstermemiş bilâkis meydana atılmak, arkadaşını kurtarmak gi- bi mertçe bir hareketi tercih et- işti. Derhal Yeniköyde oturdu. ğunu bildiği Sait Halim Paşanın yaveri yüzbaşı Mehmet Ali Beye koşmuştu. Meydana getirdiği gizli teşkilâtı, Türklüğün şüksek şerefi için atıldıkları mücadeleyi açıkça anlatmıştı. İsmail Reisin kurta- rılması için Yeniköy ji kumandanı nezdinde delâletini ri- ca etmişti. Mehmet Aii Bey bu ri- cayı kabul ve fakat, Yeniköy jan- darma kumandanı reddetmişti. Iki #aat sonra, zavalhı Ismail Reis, bir çavuşla dört süngülü jandarma â- rasında, ellerinde kelepçe, boy- nunda lâle tabir edilen halkalı zin- elrler takılı olduğu nalde Beyoğ- Iu jandarma taburu kumandanlı” ğına gönderilmişti. NN” Bey, her ihtimali göze almış, o yüne kadar lani- madığı tabur kumandanı binbaşı Ali Rıza Beyin de odasını dal- mıştı, Bütün safiyet ve samimiye- 4 ile müracaat sebebini açıkça &n- latmıştı. Mert kumandan Nafiz Beyi hürmetle kabul eylemişti. Derhal Ismail Reisi de, evrakın da getirtmiş, dikkatle tetkik et- mişti. Karşısındakinin bir yurt fedaisi olduğuna anlamış, kelepçe- yi ve zincirleri çıkorttırmak, 1s- mail Relsi serbest bırakmak mert- liğini göstermekte tereddüt bile etmemişti. O sırada Nafiz Beye dönmüş, ve sert bir sesle: | — Haydi arkadaş hiç durma. Al arkadaşını da git işine bak, Korkmadan, çekinmeden milli va- zitenize devam edebilirsiniz. Yal- nız, bizim sizi yine takip edece- Yiyecekten Gelen Mikroplar Yediğimiz şeylerle hastalık ge- lebileceği insanların vek eski za- manlardanberi bildikleri bir dir. Eski İsrail oğulları bu b Musevi seriatinin esaylarmdan bi. ri olarak yerlestirmisler lecek her sey o serlat adamlarının muayenesine *âbi tutulu ve onlar üsaade ettikten sonra venilebi- Hâlâ. dini bütün Yahudile- rin haham tarafından kaşer oldu- ğu tasdik edilmemiş bir seyi ye- mekten çekinmeleri eski zaman- dan kalmış bir âdettir. Kaşer de- mek, galiba, biraz da. hastalıktan silim yiyecek demektir. Mikroplar kexfedildikten sonra, eski zamandan kalmıs kanaat bir kat daha kuvvetlenmistir. Vükıâ, yediğimiz şeylerin ber türlüsü, nebat olsun, hayvan olsen, türlü türlü mikroplar getirebilirler. Bu mikropların bazıları yiyecek mad- delerinin kendilerinde bulunur, fakat daha coğunu onları bize sı tanlar ellerile bulaştırırlar. Yiye- ceklerimizi satan esnafın. hele on- ları evlerimize kadar getiren çi rakların kirli elleri bize karşı ta- biatten daha cok insafsızdır. İlkin - Kadıköyünde marul se- ven sayın okuyucumurun kulakla- rı çınlasın - sebzelerden baslıva- hım. Sebzelerin üzerine dükkün- Jarda, tazelemek fikrile dökülen sularla yahut o zerzevateiların te- miz olmıyan ellerile ne türlü mik- ronlar geleceği kestirilemezse de, dükkânm bulunduğu O sokaktan kalkan tozlarla yahut daha önce bostanda kirli mecralardan gelen sularla kara humme, dizanteri, verem mikropların — geldiğine imisaller vardır... Hele enginarı in- sanlar gibi mikroplar da cok sev- dikleri için onun icinde barsak hastalığı mikronlar gelebi- lir. Bereket versin ki hirim mem- İekette enginarı pisirdikten sonra yediğimiz İçin bu meiktoplardan korkmıya lüzum kalmaz. Zaten pişirilmiş yenilen baska sebzeler için de... Salataya mavula gelince onlarin mikroplarına karsı çare - gecenlerde de vardığım gibi an- cak bol ve müm olursa akar su ile yıkamaktır, Yemislerin üzerine de. ağacla- rmdayken değilse bile, dükkânlar» da dururken türlü tüslü mikrop- lar gelebilir. Gecenlerde Ameriki h hekimler dükkânlardaki ye! leri tetkik etmisler ve verem mik» robuna kadar türlü füelü mikrop- lar bulmuslardı. Onların bulusun- dan çok önce, meshur hekim Meç- nikof yemişleri <lihlime ile, sonra da kaynamış su İle vıkıyarak ye- meği âdet edinmişti ylece, kendisinin çok yasıyacağını iddia ederdi, Halbuki vitaminler kesfe- dildikten sonra zavallının kendi- sini vitaminlerden mahrım bırak- tığı ve onun icin pek te uzun sayı- lacak hir ömür süremediği anlaşıl- « Yemislerin ürerindeki kabu ğu soyarak yerse vâlnâ mik- roplarından kurtulursunuz. Ancak, vitaminler en ziysde yemişlerin kabuğundudır. O halle ya vita- minlerden vazgecmeli, yahut mik- rop korkusundan. İkisi ortası ve- misleri de boles akar <u ile yıka- dıktan sonra âfivetle vemektir.. Cilek yıkanmaz hem de kara hum- ma mikrobu getirdiğine misaller | vardır. Frenkler onu saraba batı- yerler. Bizim vaptığımız gibi şekere batırarak vemek te ye- tisir, cünkü şeker birçok zehirlere karsı panzehirdir. Etlerle de türlü türlü hastalık mikropları gelehilir Mezbahs o- lan yerlerde hayiar arkadaslar, eski İsrail oğul'armın o hahamları gibi, kesilen havverlerm hasta'ık. kı olmamasına cok dikat ederler- se de sonradan etle mikroplan- mıyacağını, tahıl iin edemez- ler. Yolda, dükkânda. kosahm e- linde... Su kadar &* iğ yemek âdet olmadığın fan mikrop getireceğinden tasa çekmeğe lü zum kalmaz... Ciğ et vivehienisre deve rem hastalığı almaz diye, at eti yedirirler. Otomobiller uhu ziyade coğalıp ta 2“ nesli hic kal madığı zaman da eli atınkinden daha lezzetli olduğu "ein, ciğ et isteyenler icin mahsus esekler ye- tistirilerektir. İstridyenin kara roplarımı getire wonma vik yerler, Bizde istrifeyi rakıya meze olarak - bir ka üç tane | vedikler! için kura hum. manm İstridve İle sercii davul mamıştır. Rakıdaki alkol, hiç ol- masa, istridyede o bu'unahilecek mikropları telef etmeğe yarasa şe yektir. Gıda maddelerinden, bize mik- rop getirmesinden en ziyade kor- kulacak sey süttür, Mikroplar sü- tü pek çok sevdiklerinden ona mü- sallat olurlar ve süt icinde keyifle gelisirler. O derecede ki tertemiz sağılan hir sütün içinde iki saat sonra bir santimetre o mikâhında dokuz bin tane mikron bulunur. Bunların kimisi faydalıdır, birco- ğu da hastalık yapar... kaynattıktan sonra, beklemeden icmektir,.. Kücük c0- cuklar bu da vetişmer, mah- sus âletlerle büsbütün mikropsuz yapmak lâzımdır... Kendiniz icin sütü kaynatmadan icmeği isterse- niz, anenk eşek sütü İcmelisiniz. Bu hayvan verem hastalığına tu- tulmadığı icin, doktor İbi na elendimiz tavsiye | ettiğindenberi esek sütü âdeta mübaret bir gıda olmustur... | ..0.0020026 i 2.20... enelerdenberi yüzmüş olan- Jara has bir kolaylıkla ku- lsçlıya kulaçlıya açılıyordu. Uzak- ta demirli kayığa varınca, hem çe- vik, hem zarif bir iki hareketle kayığın küpeştesinden (tırmanıp, içeriye hopladı. Güzel kızdı doğ- rusu, Ardısıra ben de denize atılım. O sene ilk sefi clarak denize gi- riyordum. Onun kadar hızlı yüze- miyordum. Onun kadar açılmıya da niyetim yoktu. Kız ayağa kalktı Beni seyredi- yordu. Reklâmlardan bakip gü- lümsiyen bir genç kadın resmine benziyordu. Bir farkla ki bu canlı idi, Banyo şapkasını. başından si- yırmıştı. Ilık rüzgâr sarı sarı süç- larını savuruyor, pırıl pırri çaktı- ryordu. Elinde bir ip tutuyordu Bir elbise mankeni kadar zarif. ti, gözleri de bir Meryem Ana ka- dar berrak ve amdu. Bu iki zıt şeyin onda biribi ması, onu seyredeni hayran birâ- kıyordu. * pi kadının elinde görünce kadının demiri kaldırıp, ka- yığı açığa yürüteceğinden kork- tum. Zaten onun arkasından hızlı hızlı yüzmekle yorulmüştum. Ke- sik kesik bağırdım. Bana: “— Ne oluyorsun? Boğuluyor musun yoksa?,, Diye seslendi. “— Annenden bir hâber getiri- yorum,, dedim. Kayığın pangosuna oturdu. U- sanç ifade eden bir bakışla baktı. “.- Seni telefonda İstiyorlar. mış, Dedim “— Bu kadar zaman beni tele- fonda bekliyen acaba “ Adını vermemiş, hususi bir işmiş. Bizzat sizinle görüşmek is- tiyormuş. Fakat acele etmeniz lâ- zam, Bakınız nasıl olda: Babanız otelin balkonundan deniz kenarın- da oturan annenize bir şeyler ba- ğirdı. Anneniz de sizi çağırmak üzere ayağa kalktı. Fakat sesini size duyuramıyacağını anladı. Ber denize dalmak üzereydim. Anne- niz çağrılmakta olduğunuzu size söylememi rica etti. Size yaklaş- mak güç oldu, fakat işte zor belâ yetişebildim.,, “— Siz şimdi geri yüzüp. bana yetişemediğinizi — söyliyemiyecek kadar yorgun musunuz?., “— Peki, döner söylerim. Fa- kat, müsaade edin de bari, biraz, yorgunluğumu alayım... “ Pek âlâ kayığa tırmanın, 0- turun.,, Büyük bir şükranla kayığa tırmandım. o Karşısıön oturdum. Tuzlu suları gözlerimden sildim, saçlarımı arkaya doğru sığadım. O, sözüne devam etti: '— Getirdiğin havadisin ne de- mek olduğunu kestiriyorum. Ga- HWba buradaki tatilim bitecek. Mutlaka ilk trenle Londraya dön- mem İstenecek. Saat üçte, yani ...... Li YAZAN: HYLTON CLEAVER İngilizceden Türkçeye Çeviren: Halikarnas Balıkçısı *..00.00 müessesemizin müdürü müessese- ye döndüğü zaman idarehanede bulunmam tenbih edilecek. Tele- fonda ne deneceğini anlamak keramete lüzum yok. Zaten bü kara haberi bekleyip duruyordum. Benim yerime iş gören kızın has- #alandığını duymuştum. “— Size bu kadar kara bir ha- ber getireceğime, keşke denize dalmadan evvel ayağım kırılsaydı.. “— Deniz kıyısında kimsecikler yüzmediğine göre, annem size Tastinmasaydı. Ben de burada ra- hat rahat güneşlenir, beni Lon. draya götürecek treni pek âlâ ka- çırırdım. Bu gece şehrin içine ti kıla kalmak gücüme gidecek. Bü küçük kayığın ay ışığında beşik- lenip duruşu rüyama girecek. O da göz yumabilirsem.., “— Öyleyse beni “ü ünüz Ben kayığın içinde yapayalnız otu- Tücağım.,, Sahiden kayıkta oturacak mısınız? “. Mutlaka!, “.- Oyleyse gider ayak. kayık- tan başka size bir kaç miras daha birakayım. Bakın işte şu küçük dolabın işinde bir kitap var. Her gün güneşle yayılır, ve o kitap- tan bir kaç sayfa okursunuz. Ama benim bıraktığım yerden başla- yin. Ben okuduğum yere kadar ne- lerin olup bittiğini size anlatı Tim. “.— Ben de size mektup yezar ve kitabın nasl bittiğini bik Kiz küçücük yumru rine çenesini dayadı, Ve bakışları hulyalara karışarak ilâve »iti; “.— Bir insan tatilde iken kıyı boyunu araştırır, ve orada içine ancak bir kişinin sığacağı küçü- cük kumsallık koylar bulur. Ben tâ şuracıkta öyle bir koyu keşfet- tim. Size gösteririm. Fakat onu derli toplu tutunuz... “— Muhakkakl, “ — Şu yamaçta bembeyaz, ve minicik bir kulübe var. Orada yü- rümeğe mecalleri olmıyan iki in- tiyarcağız Yaşar. Onların da bir köpekleri var. O köpe3i arasıra gezdiriniz. Gezdirmezseniz zaval licik o kadar çok üzülecek ki “5 Onu bugünden itibaren gez- dirmiye başlıyacağım!,, «— Bir şey daha var. İhtiyar balıkçı Sam'ı arayıp bulunuz, ©- nunla balığa gidiniz. Başkaları da var ama onlur yaramaz. Insan göy- le bir tatile çıkınca neler de neler | bulmuyor. Derken birdenbire ho hazinelerini birakıp gitmek mec- buriyetinde kalıyor. Acı doğrusu. Fakat insan onları —meselâ sizin gibi— adamma bıraktığı akı keserse, gözleri arkada kalmıyaca- | ğa benziyor. Kız bunları söyleyince tleri doğ- Tu eğik başını kaldırdı. Gitmeden | (Lâtfen Sayfayı çeviriniz.)

Bu sayıdan diğer sayfalar: