30 Haziran 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

30 Haziran 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a — 306-939 İİ SYLVESTRE BONNARD'ın CÜRMÜ Yazan. ANATOLE FRANCE Tercüme eden: Nahit Sırrı A nstole France, yurdumuzda tanınmıs bir ediptir ve Les dicux ont soif Le jerdin d'Epicure, Thais gibi dünya- ca okunmuş ve se vilmiş © eserleri türkçeye de çev- rilmiştir. Onun i- çin “Silvesir Bo. narın cürmü,, adlı romanının ter- cüme edilmesi roman severler ta- rafından heyecan Üe karşılandı. Bu heyecan bir rağbetle müteradif midir, bilmiyorum, Fa- Kat eserin aslı üzerine yapılan $a- taşın « hem de yirmi yıl önce « Fran- sada beş yüz bin nüsha olarak tes. bit edildiği düşünülünce bizde bu tercümeye gösterilen rağbetin ra- kamla ifadesinden vazgeçmek mu- hakkak ki yerinde bir hareket o- lur. Anatole France, derin bir bilgi ile yüksek bir üslübu eserlerinde daima izdivaç ettiren bir edebiyat üstadı olduğu için başka dillere tercümesi çok" güçtür, Fransızların yle hârmonievü, diye tarif ve tevkir ettikleri o ahenktar üslü. bun tadını türkçeye nakletmek ise değme mütercimin kârı değildir. Sonra, Anatole France'ın hemen, hemen kendine has cilvekârlukları vardır. Okuyucularını da kendi se» viyesinde- farzederek sık sık mi- tolojiye, eski Yunan ve Lâtin şi ne, tarihinen bakir safhalarma — fakat bir kelime veya bir cümle ile — temas eder. Bu da üstadın bir yük altın. liğidir. Fakat #ransızcayı o dille român yazacak derecede iyi bilen edip dostumuz Nahit Sırrı Anatole France'ım eil- velerini de yenecek kadar muvaf. fakıyet göstermiş ve eseri — türk- çe kaleme alındığını zannetlire. cek bir selâsetle — tercüme etmiş- tir. Sayfaları şevk ile gözden geçi- rirken mevzu ile idrâk arasına hiç bir engel girmiyor, mütercimin e- sere hâkimiyeti cümle cümle sezi. iyor. 'Tercümenin kiymetini yükselten bir nokta daha var, Tâbi Ibrahim Hilmi Çığıraşanm başa koyduğu mefis tahlilname, Bastığı eserlerde tam garplı bir tâbi gibi hareket e- den ve o eserlerin bir tahlilini de okuyuculara vermeği itiyat edinen değerli kitapçımızın bu mukadde- mesi eserin güzelliğile mütenasip bir kıymettedir. Ingiliz edebiyat profesörlerinden bir zatın Anstole France hakkında yazdığı eserden telhis edildiği anlaşılan mukadde- me bize büyük edibin hayatını ve o hayat ile bu eser arasındaki mü. nasebeti öğretiyor, esere karşı a- lâkamızı çoğaltıyor. Onun için e- dip dostumuz Nahit Sırrı ile bera- ber Ibrahim Hilmi Çığtraçanı da tebrik etmeği borç tamyoruz. Bu ayarda eserler böyle tercüme olu. nur Ve böyle basılır, AŞINMIŞ VİCDANLAR Yazan: HAYRETTİN ZİYA Basan Trabzonda Yeniyol Basımevi B y kadar evvel elime geçen Bu kitabı okumadan (Ulus) gazetesinin neş- rettiği tenkidi bir fıkra gözüme İliş- ti. Ankaralı reti. kimiz eserin mu- harririni kendi o- kuyuonlarına şu cümle ile tanıtı- yor: debi Sahışmaları « daha 2i- vade yilâvet cerçevesi içinde mah- TAHLİL VE TENKİT Sön Hafta İçinde Neşredilen Eserler gereesenemaseeeeseesarareş Yazan: M. Turhan TAN sur kalması nden » lâyık ol- duğu alâka ile karşılana Hayrettin Ziya!,, Ulus rı seri tahlil ederken de şöyle diyor: “İki sene önce İntişar eden “Insan Artıkları,, isimli bir hikâye hakiki bir edebi kıymetten haber veriyor ve ciddi bir alâkaya lâyık bulunu- yordu. Yüzüm, bu satırları okurken, ki- zarır gibi oldu. Çünkü Türkiyenin evvelki günkü, dünkü ve bugünkü edebiyatından, adları tanınmış ve tanınmamış edipleri erer. .e.assseesames : izin hayatın- dan fırsat düştükçe bahsetmek hak. kını kendinde bulan muharrirler- lerden biri de benim. Muhtelif de. virlerin şairlerini; nâsirlerini ve ilk romandan son romana kadar çıkan okumuş duymuş olmak iddiasındayım. Hal- buki Hayrettin Ziya adlı bir ros mancmın var: olduğundan ve bu zatın “Fatoş”, “İnsan Artıkları”, “Kahbenin aşkı”, adlı büyücek ro- eserleri ve hiç olmazsa manlar, “Dert veren pinar” “İsmi altında toplanmış, bir çok hikâye- ler neşrettiğinden haberim yok. Daha hazini böyle bir haber taşı- yan tek bir meslektaşa da bugüne kadar tesadüf etmeyişimdir. O hal. de biz çoğumuz gafil kişilermisiz de kendimizi bilmiyormuşuz. | şte “Aşınmış vicdanları böyle bir hükmün hicabi al. tında (okudum, yerli roman mar. kası ile çikarıl - miş eserlerin yüz de doksanından güzel buldum. Hemen “ilâve edeyim ki bu gü. zellik eserin yüksek bir uslüpla kaleme alınmasından, yahut işti » mai ve felsefi tahlillerin seçkinli « ğinden ileri gelmiyor. Daha doğ - rusu © güzellik uslüpta suniliğe te. mayül edilmemesinden ve *ahkiye in tefelsüf ve tefennün e hırpalanmamasın « dan doğuyor, Muharrir, tam bir reslisttir. Hâdiseleri sadece kopye edip ese « rine geçirmiştir. Hayli güç olan bu ameliyeyi yaparken onun çir. kin bir vakıâyı güzelleştirmeğe, sanat düsturlarma yabancı telâk « kilere rüşvet vermeğe ihtiyaç his. setmediği de apaçık görülmekte - dir. Benim eserde bulduğum ye « gâne kusur, tasvir olunan vâkıâ » ların orijinal olmayışıdır. her yerde, her memlekette bir Nec mi - Güzin. Refik - Sacide murab- ba: vardır, Sıtkı tipinde insanlar da - hayli az olmakla beraber - yi. ne mevcuttur. Fakat bu hal, roma- nin kıymetini küçültmez. Çünkü Güzin gibi kadınların © sukutuna, Refik. gibilerin şenaatine, Necmi ayürindaki bam ve kölü kimsele. rin hayatına hergün şahit oluyor. sak da bu sahnelerin böyle canlı surette tasvir edildiğini pek sey - rek görüyoruz. Onun için Hayret. tin Ziyayı gerçekten yüksek kabi. “liyetli bir muharrir ve ( (Aşınmış “Vicdanları) da sevile sevile oku nur bir roman olarak okuyucula. rım; takdim: ediyorum. Bugün ser Necmi ve Güzin-adlı bir karı « kocanın Sıtkı adında bir dostları ile işret o sofrasin . da konuşmaları i. le başlıyor. Nec. mi, (karısından çok aşağı bir se . viyede iken imet- res sahibidir. Lâkin, metresi tam usta bir fa. hişedir. Ondan sldiğı paraları be lâlısına yedirmektedir. Güzin, ko. casının” ihanetine vakıf, Bu vuku. funu sile dostu Srtkıya da sözdi - riyor, Hattâ ona karşi kuvvetli bir temayül beslemeğe başlıyor. Sıt » kı, kârikadim ahlâk düşüncel fazlaca bağlı, Bundan ötürü nin hissettirdiği zaaftan istifade et. mek istemiyor. Bir eğlenti günü tanıştıkları Refik adlı zengince bir gencin Güzine komplimanlar yap- tığını ve kadının bunları sükünet. le karşıladığını görünce elemleni - yor. Avrupaya gidiyor. Refik ise pek beğendiği Güzinin ardından | ayrılmıyor. Onu . Sacide adlı bir | kadının yardımı. ile . eğlenceden eğlenceye götürüyor ve bir gece sarhoş edip sukut ettiriyor. Sonra ne oluyor?... Okuyucu - larımın bu cevabı romanda ara - mslarını dilerim, ÖLMÜŞ ANNEME NİNNİ Şairi: HUSEYİN ULAŞ Basan: İl Basımevi - Edirne A E nne, bir şiirdir ve beşeri has yatta tasavvur tahayyül ve tasvir olunabi. len şiirlerin en zarifi, en güzeli anne Kalbinde ya şar. Onun için - genç bir şair ol duğu yazılarm - dan anlaşılan - Hüseyin Ulaşın “Ölmüş anneme | ninni” adını taşıyan ve'otuz man. zümeden teşekkül eden kitabını | görünce yüreğim 'hopladı, Ölmüş. | lere dünlar ithaf olunmak mutat | iken şairin annesine ninni söyle - mesi ölümü uyku telâkki etmek ve anaya yakıştıramamak gibi bir inceliğin ifadesi olduğu için ay- rica hoşuma gitti, kitap ta sayfa gözümden geçti. Şair, seziliyor, üç dört senedenberi şiir sazıns mızrap vurmaktadır. Onun için teranelerde yeniliğin hem saf. eti, hem taraveti var. His, her genç şairde olduğu gibi, fikre hâ. kim ve bu vaziyetten uslüp hayli müteessir. “Güçtür koma, | şairi kayda” sözündeki hakikat, o genç şairlerin kalemlerinde bambaşka bir irtifa alır've onlar kaide tan: - ahenk tanımazlar, yalniz his tanırlar, “Ölen anneme . ninni” dede coşkun tahassüslerin sesi var. Yarın ayni seste olgun bir ahengin de te. bellür edeceğine — eminim. Genç şairi, bu eserinden dolayı takdir, yarınki muvaffakıyetlerini düşü - herek te tebrik ederim. * YENİ NEŞRİYAT: TÜBERKÜLOZ — Tüberkülordan ve tüberkülorla ilgisi “olan (hastalıklardan bahsetmek Üzere üç ayda bir bu eserin 3 üncü cild.4 üncü sayısı inti- şar etmiştir. sayfa | bütün manzumelerinden mazlar, kayıt tanımazlar, çıkanlar * HAVACILIK VE -SPOR-— Türk Hava Kurumu Genel merkezi tarafndan çıka- nilmakta olan bu mecmunnın son sayısı da çok güzel bir tertiyie ve dolgun mün- derecatla İntişar etmiştir. Tavsiye ederiz. EL İN PAVYONUMUZUN AÇILIŞ GÜNÜNDE YAPILAN MERASİME AİT BİR İNTIBA “Sulh Mabedi,, Büyük Sergideki Pavyonumuza Bu Adı Verdiler Mi dünya sergisine me- mur heyetimizin fik müufas. Ticaret Vekâletine gel- tir. Rapor, pavyonlarımız, bun- ların açılış hakkında malüma: vermekte, sistematik şekilde yapı. lan milli propagandanın muvaffa- kıyetli semerelerini * mektedir. Heyet reisi Vedat sorgi hazırlıklarının vaktinde biti. rilerek pavyonumuzun tam günün- de açıldığını ve bunun uyandırdığı tâkdiri en başla kaydediyor. Dev- let pavyonumuzdaki teşhir tarzımi- za, yalnız serginin umumi şiarı o. lan*iyarinın dünyası) parolasına sadık kalmak için değil, kendi milli menğaatlerimizin icapları da düşü- nülerek daha ziyade ideolojik bir mahiyet verildiğini tebarüz e& tirdikten sonra devlet pavyonumu- Zu şu şekilde anlatıyor Ih meydanı denilen geniş sa. hanın İki tarafına sıralanmış ve ha- rict cepheleri sergi idaresi tarafın- dan hazırlanmış biribirine bitişik binalardan biri bizim devlet pay- yonumuzdur. Bunun dışımda, Istanbulda hey. keltraş Zühtü tarafından yap'lan ve Güzel (o Sanatlar oAkade - misinin taşvibine mazhar olan bir bronz heykelimiz vardır, Bu hey» kel, preistorik © bir Eti güneşini havaya uzanmış ellerile tutar. Biz bunu insani ideallere doğru yük- selen gençlik sembolü diye vasıf. landırdık. Kapıdan içeri girince Milli Şo- fimiz ve Reisicümhurumuz İsmet İnönünün heykeli görünür. Bu hey kelin yirmi metre gerisinde, dört buçuk metre yüksekliğinde, e'leri- le bir halatı düğümliyen ve yine İstanbulda ayni sanatkâr tarafın. dan yapılmış bir heykel vardır. Bu, bir bacağı Asya, bir bacağı da Av- rupa yazili iki sokl üzerinde du- rur. Aralarından hafif bir meyille dört kaskattan düşen ve gızli neon tüplerile mavimtrak ışıklandın! - miş bir sü akar. Öyle ki, Ismet İ- nönü heykelinin iki metre gerisi â le Kolos arasında iki buçuk metro genişliğinde ve on sekiz metre u- zunluğunda Boğazları temsil eden ve daimi akan bir havuzu vardır. Havuzun bittiği yerde altından k şıklı ve hafif me; buzlu bir ca- mm üstünde bronz harflerle şu cümle okunur: “Türkiye Avrupa ve Asyayı sulh içinde bağlar,, Bu manzara, her gideni teshir edecek kadar manalı ve muhteşem- dir. Bu yüzden pavyonumuza, “Sulh Mabedi, lâkabı veril: Kaptdan içeri girip te bu teskin edici ve ümit verici manzara İle karşilaşan zair, sol cephenin iki SERGİDEKİ mİ ZİN REİSİ VEDAT NE- | DİM TÖR'ün TÜRK PA - | VİYONU HAKKINDA | GÖNDERDİĞİ MALÜ- | MATIN BİR HULÂSASI- | İ NI BU SÜTUNLARDA O- KUYACAKSINIZ. köşesini kaplıyan iki metre yük - sekliğinde ve on Üç metre genişli. ğinde bir Foto - Mural ile karşıla- şir; “Türkiye çeşitli iklimler ve mahsuller memleketidir.,, Bu Foto - Mural, Türkiyeyi ek- seriyetle Arabistanla karıştıran mu- tavassıt Amerikaliya, Türkiyenin Birleşik Amerika Devletlerinin şi- msl kısmile ayni arz dairesi âra- sında bulunan ve Amerika kadar çeşitli iklim ve mahsullere mâlik bir memleket olduğunu cazip ve veciz bir tarzda anlatır. | mpi havuzu sağma alip ta hafif meyilli yolu takip ederek, Kolos heykele doğru iler. liyen zair, bunun hizasına geldiği zaman Sol taralında duvara gömü- li ve gizli ışıkkı bir vitrinle kar- şilaşir. Duvarda şu yazı okunur: “Türkiye topraklarından çeşitli medeniyetler yükselmiştir.,, Vitrinin içine müzelerimizden getirttiğimiz Hitit, Grek, Romen ve Bizans devirlerine ait tipik eşya yerleştirilmiştir. Bu cephe boyunca, 25 X 35 e badında dört Foto - Mural vardır. Bunlar, Hitit, Grek, Romen, BL Zans, Selçuk, Osmanlı devirlerine sit sanaf âbide ve eserlerinden kom poze edilmiş! Ve gayet monü- mantal bir tesir bırakırlar. Bu pa- rolar, Türkiyenin çok eski ve asil bir medeniyet ve kültür memle- keti olduğunu gösterirler, Ve bil- hassa bugünkü medeniyetin asır. larca süren zincirleme bir cehdin muhassalası olduğunu en iyi isbat eden memleketlerden birinin Tür- kiye olduğunu anlatırlar. Asma katta Ebedi Şefimiz Atâ- türkün büyük bir maskı vardır. Bunun bir yanına “Yurtta sulh,, diğer yanına da “Cihanda sulh, şi- arı bronz harflerle yazılmıştır. Al tında da şu okunur: “Atatürk 1831. 1938, yesin panoların bulunduğu cepheye muvazi cephede i- se umumi manası şu cümle ile ifa- de edilen, dört Foto - Müralimiz vardır: “Türkiye, yarının dünyasını kurmağa hizmet eden memleketlerden biridir,,. Bunlardan birincisinin üstünde “Demokrasiye doğru,, yazılıdır. Bu, Ebedi Şefimiz Atatürkün ve Mill Şefimiz Reisiçümhur İsmet Inönü- nün halk arasında alınmış resimle. rinden, intihabat ve açık hava top- lantılarına ait intibalardan terkip edilmiş bir Foto - Montajdır. Ikincisinin üstünde “Sulhe doğ- ru yazılıdır: Bu yabancı memleket lerin çef ve devlet adamlarınm | Türkiyeye yaptıkları resmi ziya. retlere ait resimlerden, sulh ve dostluk muahedelerimizin fotoğ- raflarından terkip edilmişitir. Uçüncü panomuz. Amerikalrlar için pek şayanı dikkat olan “Tole- | rans,, mevzuuna tahsis edilmişitir. Bu mevzu Rum, Ermeni patrikle- rile Haham başının ve bunların İs. daresindeki dini müesseselerin (6- toğrafları, üç dini reisin Türkiye- deki vicdan bürriyetini izah eden imzalı mektupları, Türkiyede türk» çeden başka dillerde çıkan gazete- lerin başlıkları ile tertip edilmiş bir Foto . Montaj İle tebarüz et- tirilmiştir. ördüncü panomuz Türkiye- deki insan ve madde mem balarını inkişaf ettirmek için ya puan kültürel ve ekonomik kalkın». ma hamlelerimize tahsis olunma. tur. Bu panolar bitince, tarihi Gel “hedeki vitrine muvazi bir vitrin da ha vardır ki, bunun içinde de Sel- çuk ve Osmanlı devirlerine ait en tipik müze eşyası bulunmaktadır. Türk kadınına tahsis olunan pano» da, Türk kadınmı haremden başka bir yerde tasavvur etmiye alışa. miyan mutavassıt Amerikalıya ka- dın inkılâbımızın her sahadaki ba şarıları canlı bir tarzda gösteril miştir, »

Bu sayıdan diğer sayfalar: