19 Temmuz 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

19 Temmuz 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İDAM SEHPASI ÖNÜNDE Darağacı Görülünce Katil Alinin Dudakları Ben beyaz Kesildi Dün sabah Sultanahmette idam edilen Alinin darağacı önünde ilk ve son defaya mahsus irkildiği saniye... Dün sabah asılan Aliyi ipte sallanıncıya kadar takip etmiye ve not al- mıya tahammül ettim. K ör olsn Mark venin şu su ali aklımda: — İdam, cemiyetin adâlet na- mına İşlediği ikinci bir cinayet de. gil midir?” Gece yarısından sonra Beyi 7* mevd hatırla dığı mayan ve işlenilecek bir cinajete iştirak edecekmişim gibi içimlürperiyor: Çatalesmın Gökçeören köyün- den, 1324 doğumlu Ali Ürkmezi asacağız!, Kendi kendime: “— Mademki, diyorum, bu, Ali Ürkmez, iki tane insanın canina kıymış, ona cezasını vermek bizim vaziler ir. Küstah herif, “Ürk- mez,, diye de soyadı almış. “Ürk- mez,, ha? Şimdi yazdığımız ka. nu aykırı davranmanın ne demek oldu masile, po mile, süngüsü yağlı ipi, ü nesi ve imamile “adâlet, sonra onun karşısına dik ninr giderken bu sunun tesiri & kelepçesi, zeytin. sırıklı sehpası, çinge- biraz m de, görürüm ber onu: Bakalım, ürker mez mi Fakat böyle düşünmeye çalıştı. Ham halde, nedense, Ali Ürkmeze Karşı istediğim kadar kin, nefret, ve hiddet duyamıyorum: Ali Ürk- mez, öldürdüğü kadınla öldürdü- onlar yüzünden zin. olan kardeşinin int kamını almış. Biraz sonra cemiyet Aliden, öldürdüğü insanların inti. kamını alacak. Hem bizim alaca- Zimiz bu intikam, bu geceden ya- rın sabaha kadar Ayasofya müze- sile Sultanahmet parkının arasın- da, fenalık klarını öldüren beyaz bir ibret bayrağı, gibi salla. nacak: Bu manzara, bütün Ali Ürkmezleri ürkü e tuhaftır: Dün gece, Sultan- ydanında, sehpa- ; iy töşa topri vurdukları çıkardığı #es, bir mezarlıkta, kabre indirile- cek tabutu kesen testerenin tahta- ya sürtülüşünden .çıkan o yürek kazmanın yırtıcı sesi andırıyordu. Sehpanm altına bir masa yer- Teştirdiler Bu masanın üzerine de bir sandalye koydular! Bilirsiniz: Barlar, gazinolar, kahveler kapandıktan sonra, san- dalyı tıpkı bu sehpanın altın- da olduğu gibi, masaların üzerle- rine koyarlar: Fakat bu gece burada, bir bar, bir gazino, bir kahve değil, bir ö- mür kapanacak! arasında bülunan 80- luk çarşaflı ihtiyar bir kadın, ö- nünde bekliyen poli bir lira uzatıyor ve: “— Evlâdim, diyor, şunu al imam efendiye veriver' iki parmak ta bana k uğ inin boynuna geç ipin müşterisi » aflı ihtiyar kad: “taliplisi”, Alinin seyrelmiş saç- larından daha çok: Yani, Alinin ipliği gibi, ipi de pazara çıkarıla- bilse, “adâlet, epey para edecek, çırmadılar, ve dün gece, Sultan- ahmet meydanında, beş santimi on papelden, en âz bin metre ip satıl- dı: Halbuki, bu, bir “uğur, ihti- kârıydı: Zira Alinin boynuna ge- çirilen ipin uzunluğu dört metre. yi geçmiyordu: Üstelik to, ceza ka- nunumuzu ipsiz bırakmamak için, onu da satmadılar! ökçoörenli Ali, etrafı insan- larla çevrili meydanın orta yerinde 'duran otomobilden, beyaz yazlık esvaplarını giymiş bir hü- kümdar gibi indi: Kısa boylu, Yıf, esmer bir gençti. Elleri arka. sında kelepçelenmişti: Fakat o, el- lerini arkasında kavuşturmuş gibi , ğnezyomlar, ya- rımşar saniyelik ve biner mumluk birer ampul gibi yanıp söndükçe Aliden başka herkes poz alıyordu Fakat Ali, etrafındakilerin tarihi () birer hatıra olarak saklamak istedikleri bu resimleri göremiye- ceği için, poz almak lüzumunu duymuyordu. Heyecanlı kâtiplerin, nöbetleşe nöbet , ve titreye titreye oku- dukları kararı, küfür dolu bir düş. man mektubu dinler gibi di “— Bir diveceğin var mı? sondular, İçinde: “— Ben... Cümhuriyet let... Teslim... Hak..” gibi kelime- ler bulunan bir cümle söylemek istedi: Fakat iflâs eden enerjisi hu cümleyi tamamlamasına yetmedi Yağlı ilmik gırtlağına geçmiş gibi Yutkunup kaldı. Ss hpaya doğru. yürüyen Ali- in yüzü, hattâ dudakları, üzerindeki gömlekten daha boyaz- dı: Fakat buna rağmen s4 yor, koluna “giren ami» Jandarmalarla birlikte, tapkı, iki ahbabile kolko. Ja gezmiye çıkmış bir insan gibi, sehpaya doğru yürüyordu: Hattâ sehpaya tıpkı, trene binen beyaz esvaplı bir seyyah gibi çıktı: Se- yirelleri, nerdeyse, birer teşyici gibi selâmlıyacak sandım. Kendi- sile konuşan yegüne insan, hapis- bânenin ak saçlı, ak sakallı, cız vücutlu, ve cılız sesli imami Meh- met efendiydi. İkide birde onun kulağına eği Iiyor, ve: Şu sözleri tekrarlıy du: “— Kaderi Allah affe- bozma... Aklımı ba- “ — Allah, Allah” diye öl! Ne'gariptir ki, Gökçeörenli Ali- pin kulak verdiği yeğâne insan da, hapishane imamıydı: Ve o, tahay. yül ettiği cennetin ilâhi tılsımın ezberler gibi, habre “— Lâ, ilâhe, i meden resulülllah!,.” bu dünyadan n:midini kesmiş yyel efendileri- için hazin bir idma lamıştı. Ve belli idi ki; ne İmamı. Aliyi aldatan &on i Nitekim, Ali, sehpaya çı- karken de kelimci tevhit getirin- ce, Mehmet n'ciliz yüzü. ne baktım arek kurnazın w- facık gözleri, bazirgânca Bir zate. n gururile, verniklenmiş birer a boncuk gibi parlıyordu! rarlıyordu: h, Muham- bu idam adilâne olduğuna yiz? kararının hepimiz * verici bir eseri dık, idam edilecek olan vat boynuna yağlı ipi geçirmeyi ve al tındaki sandalyeye tekme atmayı, paylaşılmaz bir şeref sayardık!. Halbuki, lüzüumundan fazla in- san bir millet olduğumuz için mi zerimize alamıyoruz: Diyebilirim ki, Sulukule'de olmusa, Türk m leti, Türk ceza kanununun 450 nel maddesini tatbik edemez. Fakat ne olursunuz? Biraz da, kendisi; vazileyi verdiğimiz Çinigeneyi düşünü Tıpkı Yahudi gibi vatansız ol duğu halde, Yahudi gibi vatan dâ- vası gütmek lüzumunu duymıyan bir millet ki, yeryüzünün hangi köşesine götürseniz, bir köşeciğe | sığınıp, hiç kimseye zarar vermi. yen tırnaksz bir kedi gibi yaşıya- biliyor. Ve dünyanın her yerinde, çadırını tablatin en sulu, en yeşil küşesine kurmaktan beslemiyor. Halbuki yurtsuzluğun, öksüzlü. ün, yoksulluğun engin İlhamile yetişmiş en essiz musiki dehaları. nı hırpani bağrından © yetiştirmiş olan bu milleti, biz. daima, Azra- ilin ipini çeken taş yürekli bir cel. Fakat iki ge- ce, on sekiz yaşındaki Çingene Hasana, Alinin boynuna yağlı ipl geçirmek vazifesini ler. Evvel dam öldüren genç Hasan, zavallı Hasan, idam sehpasının üzerinde, başka arzu lât gibi tanımak istiyoru: o kadar yamılıyoruz ki, evv zorla verdi- i gece, ölmemek için 8 idam mahkümundan daha ürkek; daha heyecanlıydı: Ve Inanmazsa- nız, orada bulunanlardan sorun: Evvelki gece nerdeyse, Çingene , astığı adamdan evvel öle- Onu ben, şafak sökerken bir daha gördüm: Musalla taşına ben- ziyen bir mermerin üzerinde, ki- vıreık saçli başını avuçlarına göm- müş, hiçkırıyor, hıçkırıyordu! * Niçin yalan söyliyeyim: Ev- velki gece, Sultanahmet :meyda- nından dizlerim titreye titreye U- zakalştiktan sonra, kulağımda yi ne Merk Tven'in mabut cümlesi, ve içimde işlenilmiş bir cinayete şerik olmus bir insanın bunaltısı 1 zaman Zira acemi Çingene ölmemişti: delikanlısı, Vakıf Hanı ve önünde yapılan inşaatın nasıl ileri doğru fırladığını gösteren resim. VAKIFLAR İDARESİNİ Vakıflar Umum Müdürlüğüne lâvhası uzun lan Dördüncü rf vardaki bütün an sallanmış Hanı, o ci nlâk gibi, Eminö- nü açıldıktan kiymetçe çok yükseldi. Ne yazık ki önün. den geçer yolun (Hamidiye cad. desinin) darlığından dolayı, şehrin en belli başlı eserlerinden biri o- lan bu büyük bina kendini bütün remiyor. Yolun te'bu sonra kıymeti ile gi ve caddenin darlığır binanın yapılırken cadde üzerine çök çikarilmış olması ve tam ha- nın karşısında birbirine yapışmış ve yapıştırılmış hissini veren bir takım dükkâncıkların bulunmasıdır Halbuki, Dördüncü Vakıf hanr- nin karşısım darlaştıran ve çirkin. leştiren dükkâncıklar. silsilesinin iki başı ve “Hamidiye türbesi” denilen türbe, mezarlık, medrese ve; aret artik yapılma; ve binaenaleyh - tem: sebop sıralanmış arkası lenip şehres kazandırılması İcap eden kiymet- İli, tarihi bir “heyeti mecmua dır. Yanına veya yakınına bi pılmak suretile kiymet rülmesi tehlikesini önlemek için de eslâf bu mamur topluluğun üç tarafını yol ile çevirmiş, dördüncü tarafını da arsa ve bahçe olarak Yenipostane caddesine kadar ge. niş tutmuştur, Sonra her nasilsa şehir hircilik namına bir cinayet £ rbenin ve mezarlığın hari mine bugün Kazasker Hanı na. munı taşıyan dört, beş katlı bir han yapılmıştır. Fakat bu g gok batan.bir çirkinlik teşkil et. miş olacak 'ki burada bina mak hususundaki bu başlangıca rağmen bu arsaya başka bir bina yapmağa kimse cesaret edememiş ve bu depo, han, otel yığım felâketinden bir- kaç hafta evveline kadar masun kalmıştı. Cehalet neticesi mi, kasden mi, her nasılsa bir zamanlar yapılmış olan tek han binası kaldırılmakla Hamidiye türbesi nın bütün kıymetini iade et imkânı vardı. Ufacık bir fedakâr. yap- sayede burası, teferrüatı- yağlı ilmiği tam ye: memişti lekli adâlet, idam sehpasında bir müddet, yerini bulamamış gibi sallandı. Halbuki, adâletin yerini bulmasi lâzımdı: Vazifedarlar bir- birlerini gayrete getirerek, Alinin bacaklarına sarıldılar: Çektiler, çektiler, ve... Adâleti yerine yer- leştirdiler! Nitekim ine yerleştire- Alinin dili Sultanakmet meydanmdan, hepi. miz, müsterih () olarak hükümle. sarkınca, rimi i vererek uzaklaştık? Adâlet yerini buldu!” Selim Tevfik Bu yüzden, beyaz göm- vakir HANI HAMIDIYE MEYDANLIK cüddem Vakıf Hanı üstündeki inşaatı ve kubbeleri gösteren kroki lıkla da bunu dört tarafı yol ve caddelerle çevrilmiş tarih ve çiçek dolu bir ada haline koymuk kabil- di. Böyle 3 hem vakfı yapanların arzusu yerine getiril miş, hem şehre hizmet | edilmiş, hem Dördüncü Vakıf hanının kiymeti bugünküne nazaran yüz- de yüz arttırılmış olurdu. Bu y&- rin karşısına ve postanenin önüne düşen üç köşeli adada mütehassıs Prastun nâzım plânına göre bir gün ufak o meydan (#giuaire) haline gelince Dördüncü Vakıf hanı ile önündeki türbe ve medrese “heyeti umumiyesine” kiymet biçilemezdi, N* garip ve'ne karıda sayılan bi mar ve Vakıflar İ kazanç imkânla pmakla temizlenip ıma sed çeken yi ne Vakıflar İdaresidir. Büyük, çok büyük fedakârlıklarla önü a- çılan Yenicamiin eski haline bir nazire yaratmak için Vakıflar İda- resi âdeta istical ediyor. Emini nünde istimlâk suretile sattığı Valide Hanı bedeli ile tam bu Ha- liye türbe ve medresesi arsası üzerine yeni bir Valide Hanı inşa ettiriyor. Şehrin imarına * hizmet etmesini haklı olarak beklediği. miz Vakıflar idaresi ilk imarına başlanan civarın en mühim bir yerini, para harcıyarak bir daha düzelmez, kurtarılmaz, imar edil. mez, yürekler acısı bir hale geti- iyor. Eminönünün bir an evvel açılmasında takip edilen tamamile zıddı bir istikamet, tiği zannını veriyor, Hamidiye türbesi harimine s0- kulmuş bir tek hanı faciası vardı. Şimdi ti varsa heps be, medrese, sebil, ne ; Valide hani namı ve- rilecek “bilmem kaç katlık “demir, çimento, tuğla heyülâsi altında e- zilmeğe, mahvolmağa mahküm- dur. Yalnız imar ve güzellik ba. kımından değil, güneş ve hava al mak İçin, gittikçe artan mürür ve ubur derdine çare bulmak için şehre lâztm olan bu açık sahayı tıkamakla Evkaf İdaresi her şey. den evvel kendi aleyhine ha «diyor. Önü açılmakla ve genişle bugünkü © kıymetinin iki mümkün mertebe mislini kazanabilecek olan Dör- düncü Vakıf hanı bu Valic nının İnşasından sonra bugü kıymetinin yarısını kaybedecek- * | marı için kükümetim milyonlarca lira harcama- şehrimizin en sında Vakıflar İ- daresi tarafından şehrin istikbali- ne karşı indirilmek istenilen bu tehlikeli darbeyi sız Vakıflar U- mum Müdürlüğüne şikâyet etmi- yeyim de kime edeyim? Size bu erin hak ehrin is- ikbali bakımındı yeti iyice anlı i siz buraya bina $inâ razı olmazdınz. Müsi mak için de hiçbir mak t etmeğdiniz. Burada Ye: ğa karar verdiği mühim bir i vaziyeti ve n olan ehemmi- na yak; eden medrese, türbe, sebil, gibi kurtar çıkarılacak bulunduğuna katleri celbedilseydi elbette ki si- ze müsaade etmezlerdi. Buna zer- * re kadar şüphe yoktur. Yanlış yolun neresinden dö: se kârdır, derler. Doğrudur. Siz de katlırın hangisinde durursanız size ve şehre o nisbette kâ naensleyh bu feryadım ku gelir gelmez yine büyüklerimize koşup meselenin tarih, şehir, memleket ve istikbal bakımından ehemmiyetini tehli keyi tamamile bertaraf etmek ka- bil değilse hiç ol! 1 ve ONUR büyük kıy. nazarı dik- anlatmanız, ? sa tahdit et mek ve olduğu yerde durdurmak salâhiyetini “Dur. durunuz!” İstanbula almamızı ve müjdesini yıldırım telgrafla göndermenizi ri. ca ederim. * B" bu satırları yazarken fa- elanın birinci perdesi oy- nanmış, ın ikinci katına baş- lanmış bulunuyor. Hastalığı bu- rada olsun durdurslım. Buna el. birliği ile çalışalım. İstanbul şeh- rinin imarına değil, imhasına calı- şıldığı bir sırada gü saçaklarına dayatıla Bankası binası büyük miky. masına r. olduğunu gizlemek için ikinci katın üzerine vüksek yerine taraça yapalım. Si dam diye kader yapılan feralığın kefareti Olarak vanıhastaki Kazasker ha- nini alalım. Üst katlarını tras edip onu da Yni hizaya getirelim ve imkün olduğu kadar az göze batmasını temin edelim. Türkiyenin gözbebeği İstanbu. lün bir an evvel iptidai sarklslık tan kurtulması, açılması, imar e dilmesi, güzelleşmesi hususundu Gok hassas olan büyüklerimiz nez- dildeki teşebbüsünüzü bir vatan- daş sıfatile kolaylaştırmak maksa. dile bu şikâyetnamenin birer su. retini kendilerine de göndermek. te olduğumu saygılarımla srzede- rim,

Bu sayıdan diğer sayfalar: