4 Ağustos 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

4 Ağustos 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— 41-8.939 TAHLİL VE TENKİT. Son Haftalar Tr TAN Yerli Mallar. Sergisinde : > i Bu Seneki Sergiden Alacağımız Dersler Neşredilen Eserler TÜRK ELİŞLERİ Yazan: Kıymetli fesim üstadımız Bayan Melek Celâl Basan: Kenan Basımevi izim edebiyat farihimizde yer alması, bence, pek de - gerli olan bir ta- kim — şiirlerimiz vardır ki bilin - mezbir tahsk- küm onları sanat terihinin kucağı » na doğru sürmüş İ ve bu kucağın ih. mal zinciri İle sı. ki sıkıya kapalı olması ise o şiirleri avareleştirmiş, hattâ ekseriyetle vatancüda ey- lemiştir. Eski oyalardan, işleme - lerden, çevrelerden, yağlıklardan bahsediyorum. Ruhunda bedit e - serler için tutuşmuş aşk ateşi bu - lunan her ince duygulu vatandaşa sorarım: Bir tokatlı şühunun öptüm dudağından, dedi Bu kiraz âlâ, fakat bir tane kandırmaz beni Gibi yaveler mi şilrdir, yoksa her nakşında zarffetin bir başka renkte tebessümü pırıldayan eski bir Türk çevresi mi?... Yine este. tik mofhumları kavramış münev « verlerin vicdanına baş vuruyorum: Babalarımızın, dedelerimizin ya - şadıkları devirlerde Türk kadını - nin parmaklarından renk renk ve Vs dıkları hazzı bir İngiliz kadifesi. nin fâni taravetinden, hettâ bir Hind şalının uzun ömürle mübeş. şer şuh zarafetinden duyabilirler mi? Evet, Türk yorganları, a bohçaları, Türk yağlıkları, ürk çevreleri, Türk mendilleri, 'Türk havluları ve hulâsa bütün Türk iş. lemleri insani zevkin en olgun de. Tecesine misal teşkil etmekte ve gerçekten canlı birer şiir sayıl - maktaydı. Garbın tekniği şarkın zarafetine . ucuzluktan aldığı cü- retle - tahakküm edince bu şiirler artık işlenmez oldu. Lâkin eski iş. lemeler birer altın kitabe kiymetini buldu, Avrupalılar ve Amerikalı. lar tarafından . nerede bulunur - larsa - kapış kapış edildi. Şimdi o işlemeleri. yaratmak o küdretinden mahrum kalışımız bir yana dur. Sun, vaktiyle işlenenlerden birer örnek tedarikine bile kadir değiliz. İşte kıymetli — sanatkârımız ve pek değerli resim üstadımız bayan Melek Celâlin yazıp ta bas. tırdığı “Türk elişleri” adlı eseri © heder olmuş sanat hayatının bizde ilk defa ortaya konan hal tercüme. sidir. Bu kitapta eski elişlerinin sa- nat bakımından taşıdıkları mahi » yet hakkında pek mükemmel ve hattâ mufassal malümat var. Muh- terem bayan Melek, değme baba - yiğitin tahammül edemiyeceği $i- kıntılara katlanmış, müze (Müze gezerek ve yüzlerce cilt kitap ka- rıştırarak bu eseri yazmıştır. Eserin ilmi kıymetine bedii de- gerini de ilâve etmek gerektir. Çün. kü eser, mevzuundaki güzellikle mütenasip bir şekilde tertip olun- muş ve basılmıştır. Kâğıt güzel - dir, resimler . asıllarını gözönün - de canlandıracak derecede - mü » kemmeldir ve hulâsa: Zarf ile maz- ruf birbirine uygun olup eser, 8- ki bir Türk destmali kadar zarif - tir, kıymetlidir. Evlerinde eski Türk elişlerin - den bir nümüne bulunduramıyan- ların bu kitaptan birer tane edinir- lerse o eksiği bol bol telâfi etmiş olacaklarını söyliyerek sayın sa « üatkârt candan tebrik ederim. Yazan: i M. Turhan TAN ZİYA GÖKALP Yazan: Hilmi Ziya Ülken Basan: Kanaat Kitabevi Z iya Gökalp, Avrupa ve A- merikada — benzeri çok ve bizim yurdumuz» da ise “hiç yok, olan mütefekkır- lerdendi, O, tefek- kürü ancak ilâhla Ta: yakıştıran ve derin düşünebilen adamları da ilâh. larin gözdesi sa- yân devirlerde yetişseydi mutlaka peygamber tanılırdı, büyük * veya küçük bir ümmet sahibi olurdu. Nitekim tefekkür âleminin güne- şe bağlı dünya gibi aydınlandığı bif asırda yetişmesine rağmen kü- me küme müritler, alay alay hav- ranlar yetiştirmekten geri kalma- dı ve ölümünden sonra da yurdu. muzun yegâne derin mütefekkiri olmak payesini muhafaza etti, Fakat tereddütsüz teslim etmek icap eder ki, Ziya Gökalp bir fikir bazirgânı değildi. Gerçekten imü- tefekkirdi ve memleketin içtimsi hayatını zamanın ihtiyaçlarına mümkün oldu; kalâsr. 'üydün sokmak, yaşayış tarak urlüğ- tirmak istiyordu. O manzum ve mensur bir çok şeyler yazdı. Müritlerine, tilmizle- rine çok kuvvetli telkinler yaptı. Lâkin “Ona bir başka zemin, başka zaman lâzımdı,.. Ondan * ö- türü muhiti meramına 'ram ede- medi, İçtimai engelleri yıkamadı ve bir inkılâpçı olamıyarak süde- ce mütefekkir kaldı. Bu büyük adamın hüyatinı hikâ- ye; fikirlerini tahlil, içtimai sahâ. da oynadığı rolleri tavzih; fikirler üzerindeki tesirini teşrih ve bütün eserlerini tesbit eden kıymetli mü. telekkirimiz Hilmi Ziya UL kenin de kanaati .'aşağı yukarı - böyledir ve genç mütefekkirimiz u Garip Dünya: Biri Denizde, Biri Karada Doğan|kizler Geçenlerde Selânikte garip bii bâdisesi olmuştur. iğını anlayınca kolları sıvayıp, usaya ebelik etmeğe başlamışlar ötürmek istemişler, fakat doğum a ermediğini anlamışlar ve bi “ Ziya Gökalpın ilm! mevkiini şu sü- retle izah ediyor: “Içtimai meseleyi ifade . edecek öyle bir lisan lâzımdı ki, hemi müs- bet ilimlere dayanmak iddiasile ha- reket etsin, hem de “efkâr; umu- miyeyi,, rahatsız etmesin. Dine, ahlâka, dile.. ve bütün içtimai kıy- metlere karşı muhafazakâr bir ba. kışla hâkim zümrenin yapmak is. tediği reformeye uygun olsun. Yok. sa cemiyetin hakiki derdine cevâp vetmiye, yarayı deşmiye kalkışma» sın. İşte bu ihtiyaç, (İttihat ve Te. rakki) nin siyasi hamlesile muvazi olarak Ziya Gökalpın içtimai po- zitivizmini doğurdu!,, Bu pozitivizmin bülün içtimai mevzular üzerinde nasıl tatbik e- dilmek istendiğini ve Ziya Gök- slpın fikir bakımından hüviyetini öğrenmek istiyenler Hilmi Ziya Ülken tarafından kaleme alınan bu kitabı okumalıdırlar. Böyle bir zah- metin çok şümullü faydalarla öde- neceğini temin edebilirim. MEMLEKET HİKÂYELERİ Yazan: Refik Halid Basan: Semih Lütfi Kitabevi izde, milli veya mahalli vas- fına hakkile lâyık küçük hikâyelerin ilk ha. Jiki Omer Seytet- tindir. Gerçi bü- yük üstat Hüse- yin Rahmi'de a- ra sira küçük hi- kâye nejretmiş ve romanda” olduğu gibi “o vadide de Küherverliğini bütün memlekete kabul ettirmişti. Fakat Omer Seyfettin bu yolda bir yenilik hissettiriyor ve o yolun bü. tün şerefini nefsine inhisar ettire. cek kadar da olgunluk gösteriyor. du. i Rahmetli edibin edebiyatımıza yaptığı hizmeti ve hepimize bol, bol sunduğu bedii zevkin şükranı. ni inkâr etmek günahından kale- mimi dalma tenzih ederek söy« Biyeyim ki, Refik Halid, memleket hikâyelerini neşre başlar başla” maz Omer Seyfettin, ikinci safa intikal etmiş ve “milli, mahaili,, bilsüyede üstatlık hakkı Refik Ha- lide geçmiştir. Benim bu hükmümdeki isabeti şüpheli görenlere şimdi yeni harf- lerle basılan “Memleket Hiküyele- ri”ni okumalarını tavsiye ederim. Bu kitapta meselâ. bir Sarı Bai, hikâyesi var ki, eşini bugüne ka- dar hiçbir kalem vücude getireme- di. Obür kikâyeler de: âyni kıy- mette ve ayni lezzettedir. NELER YAZDIM? Yazan: Emekli Hâkimlerden Hüseyin Şevket Aydüz Basan; Istanbul - Halk Basimevi ara günlerde, gibi mevzu bakımından çok yanık, üs- *üp itibarile de pek müessir man. zum eserler “Kah. kaha,, gibide şen kitaplar neşret - miş olan şair Bay Hüseyin Şevket Aydüz, son hafta içinde “Neler yâz- dım,, adını taşi- yan bir kitap daha bastırdı. Nazmın dimağ ve ruh üzerinde nesirden daha müessir olduğuna İ- nanan, bundan dolayı da eserlerini bep manzum olarak kaleme alan saym şair, bu son eserinde de “Tav- rı muhtarı” ni muhafaza etmiştir. Kitapta yüz kırk beş manzume var ve her manzume içtimai, ah. Jâki bir mevzua ait: Evini sev, Düş- müşe destek ol, başlıklı parçaları gibi!.. Selis ve... mânalı 10, 12 düzü ne manzume okumak istiyenlerin bu kitaptan birer tane edinmeleri” ni-tavsiye ederim, B u sene; Galatasaray lisesi bi. nasında açılan, 11 inci Yer- li Mallar Sergisi'nin şekil ve ma- hiyetini şu birkaç cümleyle hu- lâsa edebiliriz: Sergiye iştirak edenlerin adedi ağdır. Kitap sergisi, yarınki İstan- bul pavyonu, İnhisarlar, Sümer- bank, Etibank.. bütün bunların ara. sında da küçük küçük pavyonları da dolaştıktan sonra, sergide gö- rülecek bir şey kalmıyor. Bir ta- raftan serginin hacmi küçük oldu- ğu halde, diğer taraftan sergide dekorasyon itibarile bir tekâmül göze çarpmaktadır. Sergiye işti- rak edenler az olduktan sonra, dekorasyonun ne ehemmiyeti var? Hatıra şu sual geliyor, acaba fab- rikatörler, sınai müesseseler, yer. li malı yapan imalâthaneler, ser. gilere neden iştirak etmiyor? El- bette ki, bunun kendisine mahsüs bir takım sebepleri vardır.. Ss ergi” hazırlıkları yapıldığı zaman, birçok fabrikatör lerle temas ediyordum. Ekserisi sergiye iştirak hususunda İikayt- tı. Sergi ile alâkadar olmak iste- miyorlardı. Müşahedelerimize gö- re, bu alâkasızlığı muhtelif sebep. lerle bir tasnife tâbi tutmak ka. bildir. Bunlardan bir kısmı, ma- lının yerli malı olduğunu inkâr ettiği için sergiye iştirak etmez. Kumaş, çorap, krem, ruj gibi ka- dın tuvaletine dair eşya yapan bir kısım fabrikalar, sergiye iştirak ettikleri takdirde müşterilerini kaybedeceklerine kenidirler. Çün. kü bunlar, yaptıkları mallara, Av- rupada yapılmış gibi bir sekil ve- rirler. Gerek malın ismi ve üze. rindeki marka, türkçeden.gayri bir Meanla. ifade r. halli birçok. ları da yaptıkları krem, Fuj. tuva- let sabunu gibi eşyanın üzerine “Paris, kelimesini bile ilâve e- ,derler. Hâsılı mağazalarda, ya- bancı bir kelime ve markayla satın aldığımız eşya, burada yapıldığı halde inkâr edilir. Bünun da sebebi şudur: Piyssa ve halk daima Avrupa malını aramaktadır. Mevcut kana. ate göre Avrupa malı kalite itiba- rile, yerli malından daha üstün. dür. Bu kansat değişinceye kadar fabrikatör imal ettiği kumaşın ke. Barına İngilizce birkaç kelime yaz» mak mecburiyetinde kalacaktır. Bu kanaatle mücadele etmek, yer- li mallarını halka tanıtmak için, daba uzun seneler, yerli malları sergisi açmağa mecburuz. Bu mü- cadelede, Başvekilimiz Refik Say. damın yerli mallar sergisinde. ga- zetecilere söylediği gibi. matbua. timıza bir vazife o düşmektedir. “Yerli malım, Türk malım, Av. Tupa malı diye satanlarla mücade» le etmek...” , ir kısım fabrikatörler de var- dır ki, mallarının yerli ol- duğunu : iftiharla İlân ederler. Fakat işleri tıkırında gittiği için, sergiye iştirak ederek mallarını ta- mitmağa ihtiyaç görmezler. “— Piyasanın siparişlerine ce- Yap veremiyor. hattâ mal yetişti. Temiyoruz” derler. Bu fabrikatör, De diye sergiye gelmeli? Bu şera. iti haiz fabrikatörler az değildir. Meselâ: Çorap fabrikaları, geceli gündüzlü çalısarak, piyasaya güç“ Tükle 'mal yetiştiriyorlar. Ellerin- de: gümrük duvarları vasitasile temin edilmiş bir pazar da var. İstedikleri fiata, dayanıksız çorap yapmakta serbest kalmışlardır. Bundan sonra, yüzlerce lira sar- federek, sergide pavyon yapmağı lüzumsuz bir fedakârlık telâkki &- derler. Bu fabrikatörlerden bazı. ları sergive ancak hatır için İşti. rak etmiştir. (iy vetamray Jisesi binasında. ilk yerli malları sergileri a. çıldığı zaman daha kalabalıktı, o zaman milli sanaviimiz, bu dere- ce inkişaf etmediği halde. Son bir iki sene içinde açılan sergilere da- Bu seneki serginin giriş kısmı ha az iştirak vâki olmaktadır. Bu- nun sebeplerinden biride, sergi komitesinin satışa müsaade etme- mesidir. Hattâ bu seneki sergide, satış, yalnız küçük sanatlara ve'el işlerine tahsis edilmiştir. geriye kalan kısımlar, yalnız teşhirden ibarettir. Bu sebeple şimdi sergi komitesini işgal eden bir fikir vardır. Satış olsun mu, olmasın m? Satış olursa, sergi Mahmutpaşa pazarına dönüyor. Koridordan ge- çen Ziyaretçileri rahatsız edecek şekilde bağırmalar, zorla müşteri çevirmeler, . “Senin. güzel hatırın için Bütün bu hâdiseler sergiye - ckddi bir şekil vertmemişti. Sergi ko. mitesi sergiyi, Mahmutpaşa çar. şısına benzetmemek için satışı tahdit etmeğe mecbur olmuştur. O zaman sergiye de devlet paviyon- larından ve bir iki müesseseden başka iştirak eden kalmamıştır. Acaba sergide satış olursa, ne zarar var? Satış, olduğu zaman, Mahmütpaşaya mı benzemek lâ- zım?.. Halbuki sergilerde, ziya- retçiler “gördükleri nümuneler ü- zerine pekâlâ sipariş verebilirler, Bir pavyon bu siparişleri kabul ederek ziyaretçinin evine kadar bu eşyayı gönderebilir. Halbuki bugünkü sergide, insan beğendiği eşyayı almak imkânından mah- rTünidur; Pavyon sahibi, sipariş ka. pazarlıklar vesaire bul edemez, ancak fabrikanın s3. tış yerini târif eder, yahut eline fabrikanın ve satış deposunun ad- resini bildiren bir kart verir. Tk- bi bu kartı alan ziyaretçi, sergi- den çıktıktan sonra, o mala olan talebinden de vazgeçer, unutur gi der. Pavyoh “sahibi, kart yerine sipariş kabul ederek, peşin para almış olsaydı, daha pratik bir me- tice elde ederdi. Hem pavyon sa. hibi, hem de ziyaretçi memnun 0. Jurdu. Sergilerimizde, bu şekilde 82- tış usulünün ne zararı var? Bunu neden kabul etmiyoruz? Bu tarz salış usulü sayesinde, sergiye işti- | rak edenler çoğalacağı gibi, halk için de kolaylık olabilir. çünkü muhtelif malları satın almak mak- sadile, yekdiğerine uzak çarşıları dolaşmaktansa, bunların hepsini, bir sergide toplu olarak bulmak müşteriler için de en büyük ko- laylıktır. Sergilerin en büyük fay- Jalarından biri de budur, Sergile. rimize bu şartları temin etmiye. rek, teşhir pavyonları açacak olur. sak, büyük zahmetler ve masraf- lar yapıldığı halde beklenen fay. daları elde edemeviz. ir de bina meselesi var. Şim- diye kadar Galatasaray li- sesi binasında açilan sergilerin noksanları, hep binasızlığa atfe. dilmiştir. Acaba arzu edildiği gibi, bir sergi kurulsa, nasıl bir sergi meydana gelecek? İstanbulda açılacak serginin ne zaman açılacağını tetkik etmek lâ. zam... Bu işle uğraşanların tecrü- belerine göre, sergiyi teşrinievvel- de açmak daha doğru olur. Yani bir sonbahat serkisi... Bu ayda Zi Tal mah satılmış olduğun dan, sanayi mamülâtina karşı bü- yük talepler başlar. Anadoludan siparişler artar. Herkes kış hazır. lıklarına girişir. Soba, yakacak maddeleri, madeni eşya, kışlık gi. yecek eşyası da en ziyade bu mev» simde sarfedilir. Bu itibarla sana- yi mamülâtının hararetli bir za- manında, yerli malı sergisi açmak daha isabetli olur. N Hâsılı, simdiye kadar yapılan tecrübelerden istifade ederek, I&. tanbul sehrine bir hareket temin etmek maksadile, bir sergi sara. yında, şimdikine nisbetle daha | mütekâmil bir sergiye ihtiyaç var. dır. Valimiz Lâtfi Kırdarın bu ih. tiyacı temin edeceğini kuvvetle ö- mit ediyoruz. Hüseyin Avni Kartalda İmar Faaliyeti İlerliyor Bozuk olan Kartal . Yakacık yo- luhun, Çarşı caddesile birlikte, asfalt olarak yapılması tâkarrur etmiştir. Yakacık yolu üzerinde istimlâk ve Gençler Birliği spor sahası ittihaz e- dilen yerin tesviyel turabiyesi biti. rilmiştir, Yakında küşat resmi ya. pılacaktır. Yapılacak Mendreğin projesi ha. zırdır, fakst inşaat gelecek seneye bırakılmıştır. Belediye namına satın alınan şim- diki Gençler Birliği salonu ve eski klisenin tadil olunarak halkevi itti- | hazmdan vazgeçilmiştir. zira bu para İile yeni bir halkevi yapılabileceği an- aşılmıştır. Belediyeler Bankasından borç 4- lınan 40 bin lira ile, Kartalın büyük derdi olan susüzluk meselesi halledi- lecektir. Su yolarının inşasina baş- lanılmak üzeredir. Yakacık yolunun elektrik tesisatı ikmal edilmiş, mevcuda yeni elek- trik lâmibaları ilâve olunmuştur. Va. pur İskelesi meydanında istimlâk e. dilen kahvenin yerine yakında park yapılacaktır. Kartal rıhtımı tanzim edilmiş ve bilhassa geceleri halkın temiz hava alacak bir yeri olmuştur. 1 Vahşi Hayvanlar Parçaladı izmir, 3 (Tah Muhabirinden) Z Bügün Seydiköy civarında vahşi hay vanlar tarafından parçalanmış bb ceset bulunmuştur. Hüviyeti edilememiştir. Tahkikata başlanmış- tır, . ——— İzmirde Cinayet Izmir, 3 (Ten Muhablrinden) — Dün gece Kemerde zeytin sokağında bir cinayet olmuştur. Sebebi kâdın meselesidir. Sekiz kişi biribirlerine girmişler, bıçakla yaralanan Şerif öl- müştür, Mehmet Ali isminde bir genç te yaralıdır. Kavga eden iki taraftan Ahmet Kalender, Hilmi, Orhan, Rıza, Bahri Gümüş ve Ahmet tevkif edile mişlerdir. Katilin kim olduğu henüz tesbit edilememiştir. —— Eniştesini Öldürdü Odemiş, — Birgi nahiyesine bağlı Gereli köyü civarında Kavsk suyu mevkiinde bir cinayet işlenmiştir. 25. yaşlarında Şerife Gökçen, kocası Hü seyin Gökçen ile münakaşa ederken, kardeşi Mehmet Yıldız gelmiş, işe karışmıştır. Neticede iki erkek o tabanealarına davranmışlar, fakat Mehmet Yıldız, evvel davranıp eniştesi Hüseyini ö dürmüştür. Katil zabıtaya teslim ol. muştur. r ” f Pe U : bam in L

Bu sayıdan diğer sayfalar: