16 Eylül 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

16 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16- 9-939 16 Eylül 1939 TAN EDELİ Ecnebi ABONE Türkiye 1400 Ke ze » 400 150 1 Sene (260 Kr. Bay 100 sAy 400 1 Ay 300 Milletleraran pasta ittikadına dahil elmiyen memleketler için abone bedeli müddet sırasiyle 30, 16, d 3.5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 28 kuruştur. için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. İLGÜNUN MESELELERİ | Yeni Harbin Hususiyetleri Yazan: Naci SADULLAH 939 harbinin, bir çok acı husu- siyetleri var. Bugünkü har. bin ateşi, cephelerden açık şehirlere kadar sirayet ediyor. Ve bu yüzden, bugünün harbinde, cephelerde dö - vüşen askerlerden ziyade, cephe ge- risinde kalan halk yıkılıyor, Bir Fransz muharririnin yazdık - larına göre, cephelerde dövüşenleri, cephe gerilerinde kalanlardan daha az tehlikeye maruz bırakan başlıca sebepler şunlardır: 1 — Cephelerde dövüşenler, düş. man karşısında bulunduklarını bil - dikleri için, daima, âzami derecede dikkatli ve ihtiyatlıdırlar. Üstelik te, her türlü taarruz ve müdafaa imkân ve vasıtalarma maliktirler, 2 — Hali harpte bulunan devlet- ler, ordularını her türlü mahrumi. yetten uzak tutmak mecburiyetinde. dirler. Zira mahrumiyet, o milletin mukadderatı uğrunda dövüşen bir or dunun maneviyatını tehdit eden en büyük tehlikedir. Bu itibarla, ordu. larn büyük ihtiyaçlarını temin ede » bilmek için gösterilmesi lâzım gelen Janların omuzlarına yüklenir. Yine ayni meslekdaşın iddiasına göre, “bugünkü ordular, en korkunç hücumlarnı, müstahkem mevkiler - Ane va nöral merminin sirada açık şehirlere tevcih etmektedirler. | Bu suretle, düşmanın, yardım men- balarını, ve en kuvvetli silâhımı yâni maneviyatını, en kolay yoldan tah » rip etmek gayesini gütmektedirler. Bu yüzden, müthiş tayyare bombala. © rı, cephelerden ziyade, sivil | halkın başına yağmaktadır. Cephelerde dö - vüşen ordulara nisbeten, çok daha az müdafaa imkânlarına sahip bulunan halkın, en ağır darbeyi © yemesi de Nitekim, Leh - Alman n kadınların, çocukla rın, ihtiyarların, ve henüz cepheye gitmemiş bulunan erkeklerin sayısı, cephe çarpışmalarda ölen nelerle - rin sayısından çok üstündür!” Bu orijinal makaleyi bir mizah mevzuu olarak kullanan Fransız mecmuası da bir karikatür neşretmiş. Bu karikatürde, konuşan iki kadından birisi soruyor: “— Acaba mevcut sığınakların en emini hangisidir dersin?” Diğeri ciddiyetle cevap veriyor “.— Cephediri” : * Yeni harbin bir hususiyeti de, he- men her vasıtayı bir kavga silâhı ola- rak kullanmasıdır: Bugünün 'nuha- rebeleri, sade tanklarla değil, radyo - İarla, sade zehirli gazlarla değil, ze- hirli fikirlerle, sade iğneli tüfeklerle değil, iğne Gazeteleri bile birer muharebe mey-| danına çeviren kanlı havadisler, bil. tün sayfaları istilâ ettiler: Ve kanlı havadislerin bu müthiş istilâsı, son bir hafta içinde, hemen bütün dünya güzetelerinin normal sütunlarını bir anda İmha etti, Bugünkü halde, faraza (o Fransız gazeteleriyle Alman gazeteleri ara . sında başlamış bulunan harp. Fran- sız neferleriyle, Alman neferleri ara- sında başlamış olan harpten bile şid. detli, Gazeteler arasındaki hu kapiş- mada mütekabilen kul kin silâhlar arasında, yalı tahrifi, tevili, tekzibi, © tahkiri, nükteyl sayabiliriz. Meselâ, Göringin nutku, Fransız ların en ağır başlı | gazetesi olan “Temps” tarafmdan bile istihza ile karşılandı. Göring, 0 nutkunda: “— Bizim, diyordu, gıda madde- sinden mahrum kaldığımızı söylü - Yorlar. Ne çıkar bundan? Bilâkis, bu, diğer hir! TAN Muharrir, bugünkü yazısında, beşeriyetin harplere sürüklenmesinde terbiyenin rolünü tetkik ediyor. milletlere hâkim olan terbiye sistemlerini anlatarak (fikirlerini izah ediyor. Harp Ve Terbiye âdiselerin, herkesin gözüne çarpan yakım, sathi ve hu- susi sebeplerinden başka — ane. deşildiği zaman meydana çıkan— uzak, derin ve umumi sebepleri vardır, Asırlardanberi milyonlarca, mil. yarlarca insanın zekâsı ve cehdi neticesi meydana gelen maddi ve manevi kıymetleri ifnaya başlıyan bugünkü harbin yakın ve hususi sebebini herkes biliyor. Fakat, uzak, derin ve v Mi sö bebi herkes için vazın değildir. Geçen makalemizde, harp âfeti. nin, medeniyetin maddi unsurlari- Je manevi unsurları arasındaki W- çurumdan,bizzat vemiyetin içinde. Xi ve cemiyetlerin arasındaki te- zatlardan ileri geldiğini göstermi. ye çalışmıştım. Bugün, beşeriyetin harplere sü- rüklenmesinde terbiyenin rolünü teikik etmek istiyorum. Nazi rejiminin, harpçi temay! leri ve hisleri inkişaf ettiren terbi. ye, daha doğrusu (tedrip — Dres- Sage) sisteminin genç nesilleri doğ rudan doğruya harbe hazırladığın- dan şüphe edilemez. Bunun içindir ki, bu anormal terbiye sistemi hak kında tafsilât vermeyi faydalı bul. muyoruz. Bizce asıl mühim olan mesele, bütün yirminci asır milletlerinde hâkim olan terbiye sistemlerinin, beşeriyeti bu hâileye sürüklemek- teki mesuliyet hissesini meydana çıkarmaktır. Hakikaten, terbiyenin bu işte bir mesuliyet hissesi var mıdır? Ve ne dereçededir? Ve bu terbiye sis- temini değiştirmek mümkün mü- dür? szı mütefekkirler, terbiye- min Bilsin metkiie. ratları üzerinde hâkim bir rol oy nadığını, terbiye vasıtasiyle insan» ları düzeltmek ve cemiyeti islah €tmek mümkün olduğunu iddia et. mektedirler, Diğerleri ise, cemiyetlerin ken- di kanunlarına göre tekâmül ettik- lerini, terbiyenin bu seyri değiş. tirmekte müessir olamıyacağı fik- rindedirler. Onlara göre, bilâkis, her cemiyetin terbiyo sisle siyasi rejimi, iktısadi ve i bünyesi arasında sıkı bir tabiiyet münasebeti vardır; ve terbiye bu rejime göre şekil ve istikamet alır. Birinci noktai nazar kabul edil- diği takdirde, terbiye ve mektep vasıtasiyle dünyayı ıslah etmek ve sulh ve süküna kavuşturacak ne. siller yetiştirmek mümkün oldu. ğuna inanmak lâzım gelir. « İkinci noktai nazara taraftar o- lursak, dünyanın düzelmesini ve insanların insanlaşmalarını ter- biyeden ve mektepten beklemek beyhude olduğunu kabul etmemiz icap eder, bizim için bir fali hayırdır. Zira az. gıda ala ala, biraz daha , sayıflarız. bu sayede de, kumaş sarfiyatımız 0 zalmış olur! Alman mareşalinin yaptığı bu nüktelerle de yapılıyor; | nükteye, “Temps” gibi, bütün Fran- «ız gareteleri nükteyle cevap verdi. ler. Mareşale cevap teşkil eden nük - telerden birisi, tercümesini buraya geçirmekten kendimizi ulamıyacağı- mız derecede incedir. “Paris » Soir” gazetesi, Göringin nüktesinden bah- sederken: “— O “Esprit” bizi güldüremedi. Diyor. Ve gülemeyişinin sebebini de ilâve ediyor: ; “.—- Çünkü mareşalin nüktesi bi. le “Erzats” dı! Görülüyor ki, 1939 Yılının keskin rı arasında, “nükte” bile yer almış bulunuyor. Mesut © kusların kokladığı geniş hürriyet havasım te- elfüs etmek için icat ettiğimiz tay. yare ile, dünyanın en Yumuşak ve tatlı seslerini dinlemek için icat etti. ğimiz radyo ile birlikte, gülmek içini icat ettiğimiz nükte de, bir ölüm si- lâhı haline girdi, Ve ne hazindir ki, 1939 dünyasında, nükteler bile, bom- ba Yerine savruluyor! Yazan: Sadrettin Celâl Antel Bu mesele hakkında doğru bir hüküm verebilmemiz için evvelâ, eski cemiyetlerde ve medaniyetler- deki terbiye sistemlerinin .bu ce- miyetlerin muükadderatları üzerin. de ne yibi tesirler yaptığını; sonra, bugünkü cemiyetlerde terbiyenin harpçi nesiller yetiştirmek husu- sunda oynadığı rolü; ve en niha- yet, bu sistemlerin yerine, sulhçü bir nesil yetiştirecek diğer bir sis. tem koymak mümkün olup olma- dığını tetkik etmek lâzımdır. H ayatın mânası ve insanın ha- yatta oymyacajı rol hakkın. daki felsefi düşünceler, gayrikabi- liiçtinap bir surette her terbiye sistemine hâkimdirler. Terbiye | sistemlerinin her ze. man ve her yerde mülhem olduk- ları bu insanın mukadderatı mese- lesi, muhtelif cemiyetlerde çok başka şekillerde halledilmiştir. Fa. kat, medeniyetlerin ve İçtimai te- şekküllerin tenevvüüne rağmen, başlıca üç büyük temayülü ayır. mak mümkün olur, Bunlar ekseri- ya ayni zamanda berabe* bulun- muşlardır; bazan bunlardan biri hükim vaziyete geçmiştir ve bu suretle cemiyetin âdetlerini, ana. Beleri hlâkiyetini tanzim et- miş, terbiyesine şekil ve istikamet vermiştir. © Bunlardan, ihtimal en bariz olanı ve en evvel kendini göstere- ni faaliyet temayülürdür. İnsan, her seyderi evvel faal bir varlıktır. Bütün beşer tarihi, faa- liyet menkibeleriyle doludur. Faaliyet temayülünün hâkim ol. duğu hayat telâkkisine göre en yüksek adam, faaliyet adamı, iş a- damidır. Bundan dolayıdır ki bu idealin hâkim olduğu cemiyetlerde terbiyenin gayesi, yeni nesle faa- liyet için Jâzım olan maddi ve ma- nevi vasıfları kazandırmaktır, Bu vasıflar, cemiyeti idare e. denler için: Kuvvet, cesaret, irade, teşebbüs ve idare ve teşkilât kabi- liyetleri ve ahlâki inkişafı ilerle- miş olsn cemiyetlerin tekpik ihti. sasıdır. Kütleler için iş: Bedeni kuvvet. le beraber biraz teknik meharet- tir, İtaat, mevcut nizama hürmet ve inkıyat, en esaslı ahlâki fazilettir. Bu tipteki cemiyetlerde çok sıkı bir inzibat ve silsilei meratip var- dır. Böyle bir cemiyette terbiyenin formülü: HAYATINI YAŞIYAN insanlar yetiştirmektir. Bu cemiyetler, harp ve sergü- zeşt peşinde koşarlar. Kuvvetli bir disiplin üzerine İs- tinat eden eski Roma cemiyeti, bu- na en canlı bir misal olarak göste- rilebilir, © Diğer bir felsefi telâkkiye gö- Te, İnsana tabiatte mümlaz mev- kiini temin eden, onu tabiste hâ- kim kılan, yalnız kuvveti, teşeb. büsü, iradesi değildir. Bilhassa fik- Tİ tefevvukudur. Zekâ, insanı hay- vandan ayıran en esaslı vasıftır. Biz, faaliyeti ilk safa koymıyan ve baş mevkii zekâya veren cemi- yetler ve medeniyetler de taniyo. ruz. Eski Atina medeniyeti, bun- lardan biridir, 5 Bu tipteki cemiyetlerde en yük- sek insan, en müteşebbis, en kuv- vetli ve iradeli insan değildir, bel. ki fikren en olgun, en hakim olan insandır, Burada en mühim fikri kabili- yet, fikri tenkittir. En yüksek ah- lâki fazilet, kör ihtirasların basi- retkâr aklın kontrol ve tazyiki sl. tıma girmesini mümkün kılan ruhi mühtariyettir. Bu lerbiyenin formülü HAYA. TINI DÜŞÜNEN insanlar yetiştir mektir, Bu telâkki, bir sulh ve sükün medeniyeti ilham eder. D iğer bir telâkkiye gore, ınsanı hayvandan ayıran, ona ta- biatteki müstesna mevkiini kozan. dıran, ne kuvvet ve iradesi, ne de zekâsıdır. Bu, hiç bir hayvanın yüksek şeklinde tanımadığı ve ta- mıyamıyacağı teessüri yasıilardır: Bütün diğerkâm. hisler, iyilik, fe- dakârlık, merhamet, feragat... his. leridir. Bu idealin en hararetli ve müte- assıp taraftarlarına göre, hi haddi zatinde hiç bir kıymeti yok- tur, Hayat, ölümden sonra gele. cek olan daha yüksek bir hayata hazırlıktır. Hayatın bu telâkkisine göre iksek insanlar, kahramanlardan ve azizlerden teşekkül eder. Bunlar bazan, tam bir inziva ve itizal içinde yaşıyan, bazan da bed- bahtlar ve yoksullar için çelişan; adalet, kardeşlik ve iyilik ideş)le- rinin tahakkuku için nefislerini fe da eden insanlardır. Böyle bir idealin hâkim olduğu bir terbiyenin formülü; HAYATI. NI VEREN insanlar yetiştirmek. tir, Hayatın bu telâkkisi, bilhassa Asyada, faaliyete ye bilgiye kıy- met vermiyen Hint fakirleri ve Ti bet Iâmaları o arasında başgöster- miş, fedakârlık hissini en yüksek dereceye çıkaran hiristiyanlık dini ile inkişaf etmiş ve yayılmıştır. Yer temayül, kendi hususiyeti. ni, yarattığı âbidelerle çok kudret. Hi bir surette ifade etmektedir. Ağır bir Asüri sarayı veya bir derebey şatosu, faaliyet hırsının ve harpçu bir kuvvetin timsalini; gotik bir kilise de, derin ve mistik hamlelerin mahsulünü; Atina âbi- delerinde, yüksek ve derin hislere yabancı ve mütevazin bir zekânın ifadesini görüyoruz. * K etkik ettiğimiz bü üç hayat telâkkisi ve idealinden hiç biri, terbiye esası olarak alındığı takdirde, müstakar bir içtimai ni, zamın, sulh ve sükünun fees$üsü için kâfi gelemez. Çünkü: Faaliyet ideali, fikir terbiyesini ihmal etmekle ve bilgiye münha- siran faaliyetin yardımcısı bir un- sur olarak kıymet vermekle ve ah. lâkı, otomatik bir inzibata irca et. mekle, fikri ve ahlâki kuvvetlerin tezyiki gltında mahvolmıya mah- kümdur, Faaliyet üzerine müsteni! kuv- vetli Roma cemiyeti, bir taraftan Yunan medeniyetinin tenkitçiliği diğer cihetten hiristiyanlığın getir- diği fedakârlık ve İsragat hisleri- min tazyikleri altında göçmüştür. Münhasıran fikri Idealden mül. hem olan bir terbiyenin de kifa. yetsizliği aşikârdır. Fikri tenkidin, bütün kıymetleri tetkik ve tenkit haddesinden geçi- recek ve bütün sistemlerin zayı/ taraflarını meydana çıkaracak ka. der keskinleşmesi, insanı menfi şüpheciliğie götürür. O zaman in- sanlar, hiç bir şeye İnanamaz ve bağlanamaz bir hale gelirler, Şeni- yetle temaslarını keserek, gittikçe daha fazla mücerredat âlemine çe. kilerek, kütlelerden uzaklaşırlar ve mütecerrit bir vaziyette kalır. Jar. Bundan istifade eden faaliyet ve İş adamları, yüksek zeküların tabiiyetinden o bilfil kurtularak, cemiyet İçinde hakiki hükim vazi- yetine geçerler. Faaliyeti sevmiyen ve faaliyetin tesis ettiği otomatizmi İstifa e- den bu mütefekkirlerin, kalp ham- Jelerine karşı da lâkayt ve slâka- sız kalmaları daha az vahim neti. celer tevlit etmez, Şüphesiz “bu mütefekkirler, en yüksek fikri ve bedii hazları tanı- makla beraber çak yüksek bir şa- his, bir ahlâk sahibi olabilirler. Fakat fikir terbiyesi iptidai kalan kütle, ruhi muhtariyete yüksel- miye, ihtiraslarım susturmıya mü- ak olabilirler mi? Faaliyet a damları üzerine müessir olamıyan mütefekkirlerin itimadını muhafaxa edebilir mi? içtimei teşkilât, bir cihetten. itiyat disipli. nin freni olmadığı ve fedakârlık hissi bulunmadığı, diğer cihetten şüphe vetenkit ile kemiril için, mahvolmak tehlikesine ma. ruzdur. u vaziyette Böyle bir cemiyet ancak kendini komşu cemiyetlere karşı koyacak bir tecerrüt vaziyeti içinde yağar. Bu tipe en çok yaklaşan, eski Çin Eski Atina cemiyeti, fikri ten- kidin harikulüde' inkişafına faali. yetin inhitatı tekabül” ettiği, inzi- batın gevşediği, fedakârlık ve fe- ragat hislerinin azaldığı zamanda mahvolmuştur. Münhasıran hissi ideal üzerine kurulmuş bir cemiyet te, daha sağ- lam değildir. Şüphesiz, fodakörlik ve feragat idealleri; bazı müstesna fertleri in. sanlığın en yüksek zirvesine çıka- rebilir, onlara cn büyük insani hakları tattırabilir, Fakat faaliye- te hevesi olmıyan, fikri kabiliyeti bulunmuıyan bir ekseriyet, bu yük- sek insanların tahayyül ettikleri muhabbet ve kardeşlik ideallerini iahakuk ettirecek kudrete malik olmaksızın, şuursuz bir foragat ve tevekkül içinde yaşarlar. Neticede içtimal nizam bozulur ve cemiye. tin idâresi, faaliyet adamlarının e. line geçer. Görülüyor ki, bu üç temayülden hiç biri, yalhiz başına, aağlam bir cemiyetin ve terbiyenin esası olâ- rak almak mümkün olmuyor. Gelecek makalemizde, bugünkü cemiyetteki terbiyenin mahiyetini ve harpçi bir nesil yetiştirmek hü. susundaki mesuliyetini tetkik ede- ceğim ve müstakar bir sulh ve sü. kün medeniyetini tesis için lâzım olan terbiyenin o muhiyetini teba. rüz ettirmiye çalışacağım. İşçilere Mesleki Kurslar Açılıyor Ankara, 15 (Tani — Geçen sene İBüyük Millet Meclisinden çıkan ve İmeriyet mevkiine girmiş o bulunan mesleki kurslar hakkında İktisat Ve- kâleti bir ders proğramı tesbit etmiş ve kanunun kurs açmağa mecbur tut. tuğu bütün müesseselere bildirmiş - tir, Iktısat Vekâletinin iş yerlerine gönderdiği talimata göre her mües - sese iki kurs açacak, bunlardan biri- ne okuma yazma bilmeyenler, 2 reisi ne de okuma yazma bilen işçiler de- vam edeceklerdir. Her kurs senede 150 saat ders göstermeğe ve 10 saat konferans verdirmeğe mecburdur. Kurslar en geğ birinciteşrinin ilk gününden itibaren faaliyete geçmeğe mecbur tutulmuşlardır. O O zamana kadar kanun ve nizamname hüküm « lerine göre icabeden tesisatı ikmal edecek ve muallimlerini tayin eyli - yeceklerdir. Kurslar bu tarihe kadar açılmadığı takdirde müesseseler hak. kında takibat yapılacaktır. Konferanslar kurs saatleri hari - cind& ve her iki kursa iştirak eden işçilere verilecektir. Hatayda Belediye ve Mebus Seçimi Hazırlıkları Antakya, 15 (A.A) — Hatayda GÖRÜŞLER Papanın Nutku Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel eni Belçika sefirinin itimatna. Y mesini takdimi münasebetiyle Papa ikinci Pie bir nutuk © söyleye- cekti. Nedense Papanın manevi şah- siyetinden sulh kurtarıcılığı bekle » yenler, bu nutuktan adetâ ümitlere düşmüşlerdi. — Bukalım, Papa Pie ne söyliye. cek? Diye adeti uçan rüzgârdan gur- betteki sevgiliden haber bekleyen hasretzedeler gibi sulhün O hasretini çkiyorlardı. Papa Pie nutkunu söyledi. Harbe karşı duyulan mutat © teessüirlerden sonra da: “Sivil ahalinin her türlü askeri harekâtın tesiri haricinde ka» Tacağımı, işgal edilen arazide halkın hayatına, emval ve emlâkine, namu. suna ve dini hissiyatma riayet edile. ceğini, harp esirlerine insani muame- le yapılacağını ve ayet zehirli ve boğucu gazlar kullanılmıyacağımı ü- mit etmek isteriz...” Cümlesiyle sö. İzünü bitirdi. Kilisenin loş duvarları arasında, , önünde mumlar yanan miheabın ü. zerinde, Meryem ananın bakir ruhu karşısında, yünlük kokan buhurdan- ların arasında okunan, bir dun gibi kuru bir ümide bağlanan bu hitabe- © ye karşı, hiç bir mesuliyeti olmadığı için hepimiz amin diyebiliriz * Fakat, Habeşistanda © geçenleri, Afrika sahillerini boydan boya örten hurma ağaçları, palmiyeler, mazılar saklasa, İspanya faciaları, unutulsa, Çindeki gayri insani boğazlaşma göz. den ırak olduğu için duyulmasa da. hi, Polonyada taze taze gazle boğu - lanların kanı kurumamış cesetlerini görememezlik edemeyiz. o Topların, tayyarelerin, zehirli gazlerin, keskin bir reslile gibi konuştuğu, hiç haya- le, ümide, temenniye bel bağlama . dan dünyayı kasıp kavurduğu bir devirde, Papanın din namına bütün ümitlerini bir temenniye bağlaması, onun manevi şahsiyetinden © ümit bekleyenleri kimbilir ne inkisüra uğratmıştır, ge” 5 Bir zamanlar bütün tiyan â“ lemi üzerinde fermanları o okunan, , kralları önünde hürmetle ( eğilten, dünya siyasetini dini iradesine bağ- an, Ehlisalip ordularını Asyanın göbeğine salan, Napolyonun Impara. torluk tacını başına geçiren, toprak- larda, denizlerde, göklerde ferman ferma olan Papalığın, Avrupanın bu- günkü siyasi boğazlaşmasında, kurt bir korkuluk gibi zayıf sesiyle insan. lığa hitabı müstehase bir dir. Yıkılan yalnız Vatikan mı?.. şerin bugüne kadar ümit bağladığı, kanaatle, imanla, şuurla bağlandığı ne akideler, ne ilmi kehanetler, ne kökü asırlara dayanan medeniyetler yıkılıyor. Bakalım, bu önümüzdeki harpler daha neleri yıkacak? Artık mesajlar- dan, nutuklardan ümit bekleyenler, gözlerini harp tebliğlerine çevirirler. se, hakikate ve sulhe daha kısa yol dan varırlar, gibi geliyor bana. Spor Sahaları İçin Yeni Bir Talimatname Ankara, 15 (TAN) — Futbol maç. ları esnasında vukua gelen müssif hâdiselerin önüne geçmek üzere be den terbiyesi umum müdürlüğü tara fından yeni bir talimatoame yapıl. yaştır. Bu gibi hâdiselerin data ziya. de sahaların uygunsuz olmasından ileri geldiği anlaşıldığından yeni ta- limatnameye bilhassa bu bakımdan bazı mühim maddeler konulmuştur. Bu arada inzibati ve sıhhi tedbir ve şartları ihtiva etmiyen, seyircilerle o- yuncunun kolaylıkla ihtilâ! etmesine meydan veren yerlerde maçlar sahas ya seyirci almadan yapılacaktır. Spor sahalarının haiz olacakları asgari şartları gösteren bu talimatname ka- ti şeklini almıştır. mebus seçimi hazırlıklarına başlanıl. İmuştır. Nüfus cetvelleri süratle hazır İlanmaktadir. Birinciteşrinin sonun- da, ikinci müntehipler seçilmiş ola- caktır. Belediye seçimi faaliyeti de İlerle. miştir. Biriciteşrinin yirmisinde be- lediye meclisi kurulmuş olacaktır. ———————— Evlenme İşlerinde Yer Değiştirme Kâğıtları Ankara, 15 (TAN) — Evlenme iş lerinde yer değiştirme ilmü haber- lerinin aranmamasının usul ittihaz edilmesi Dahiliye Vekâletinden vilâ- yetlere tamim edilmiştir ? kuvvetin © ne acıklı manzarasını göstermekte » |

Bu sayıdan diğer sayfalar: