24 Eylül 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

24 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ABONE BEDegLİ Türkiye Eenebi — geco Kr 10 " pe b» 0 * s0 * Mülletlerazas posta #ttinadına dabi olmıyan - memleketler için sbone bedeli müddet sırasiyle 90, 16 © 38 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 Kuruşluk. pul ilâvesi Mzımdır. 1400 Kr, mo » 1 Sane SAy 3 Ay TAy Harbi Kim Kazanacak ? Yazan: Naci SADULLAH “. Başlamış bulunan büyük har- bİ, hangi taraf kazanacak?,, Suali, insanı hallolunmasına şılan en büyük dünya muammasiyle başbaşa bırakıyor. Bugün, Alman istilâsına karşı dı ran büyüklü küçüklü bir çok millet. lerin başında, hiç şüphe yok ki İn. giltere vardır. Bu itibarla, başlamış olan bu muharebeyi, faşist maskeli cılız Cermen oemperyalizmiyle, de- mokrat kisveli besli İngiliz emper yalizminin mücadelesi sayanlar hak. $ız görülemezler. İngilterenin, hak- #ız tecavüzler karşında haklı bir hiddet ve hareket göstermesine sem. pati duyuşumuz ise gayet tabiidir. Bunun içindir ki, bu yazının başın- daki suale, haksız ihtirasları ezmek üzere sıkılan İngiliz yumruğunun kudreti lehinde bir cevap aramak, en tabii gayretimizdir. Elimizde, bu gayreti kolaylaştıran sebepler de, kâfi derecede mevcuttur. Zaten, bizzat Hitler bile, İngiliz zaferinin katiyetine inandığı içindir ki, son nutkunu, sulh istiyen kelimelerle) doldurmuştu. Fakat buna rağmen, bazı meslek- daşlarımız, İngilterenin bu harpteki galip şanslarından şüphelenmek gaf. Jetini gösteriyorlar. Hattâ, bu gafle- #i hayli ileriye vardıran Muhittin Birgen, günkü yazısında, İngilterenin sırtına vurulan yükün heybetini tasvire çalışan cümleleri. »İ, koskoca bir sütuna sığdırama- muşta. Halbuki, İngiltereyi, Alman mil etine zayıf ogöstermiye çabalıyan Alman propagandacıları bile, mes. sir kelimeler bulmakta, bu meslek- daşın bedbin zekâsiyle boy ölçüşe. memişlerdi. Bize gelince, İngiltereye zafer va- deden aşikâr ve sayısız sebepleri, izah olunmaktan bile müstağni gö- rüyoruz. Meslekdaşlarımızdan, ef. kârı umumiyeyi bu zafere ikna et- mek çin, büyük bir gayret beklemi. yoruz: Bu harbin neticelerni tahmi- ne çabalarken, bizzat Almanlar ka- dar bedbin görünsünler kâfi! * Zelzele Felâketi Tablatin ani ihanetine uğrıyan İzmir kazalarının büyük felâketi, bütün milletin yüreğini sızlatmış bulunuyor. Ne garip ve ne hazindir ki, toprağın bu seferki müthiş hid. detiyle, üzerinde vuku bulan kanlı hâdiseler arasında, tesadüfi bir mü. nasebet var. Fakat, toprağın, —bu münasebeti düşünerek mazur göre. evvelki bileceğimiz— gazabına, yeryüzünün | en suçsuz insanlarının uğraması, ta- biatin insafsızca bir adaletsizliği. dir. Biçare İzmirlilere, bu haksız sil. lenin acısını unutturmıya çabala- mak, elbette bütün milletin borcu. dur: Zelzele kurbanlarının aeilarına ve zararlarına ortak olmak, hepimi- zin, hiç kimsenin davetini bekleme- den koşacağımız bir vazifedir. Fakat, hugün, toprağa basan a. yaklarımız, gayri ihtiyari onun vic- danını ve insafsız yüreğini çiğnemek istiyor. Zira İzmirin, ve İzmir kaza, larının tertemiz çocukları, toprağın duyduğu bu hiddetin mağduru olmı- ya müstahak değildiler; Ne olurdu? Toprağın bu hiddeti, sırasında oldu. Zu kadar yerinde olsaydı! HAFTANIN B ütün Avrupa gazeteleri, baş- ta muharebeye girişmiş ©- lanlarınki, sivil halka gam surat liktan çekinmelerini tavsiye edi- yorlar; Iri harflerle ve gösterişli çerçeveler içinde, aşağı yukarı di- yorlar ki: “Sulh zamanında güler- yüzlülük bir terbiye meselesidir, harp olurken ise fazilet ve vazlfe- dir. Yüreğiniz müthiş bir endişe ile burkulurken bile tebessümden çekinmeyiniz. Bir çok siviller gü- lümsedikleri zaman cephede çarpı. şanlara karşı bir ihanet yaptıkları. nı sanırlar; aldanıyorlar kısacık buhran değildir, yetin başka bir vaziyete intikali- dir ve bu yeni vaziyetin her hayat şekli gibi zor veya kolay devirleri vardır. Asıl istenilen cephe gerisi. nin dayanması olduğu için hiç kim. se sinir kuvvetini zayıflatmamalı, etrafına gam, kasavst saçmamalı- dır. Zira “hele siviller dayansın, askerinki kolay!,, sözü bir büyük hakikati ifade eder, Tebessümünüz. zoraki bile olsa komşunuzun der. dini uyuşturacağı cihetle faydalı olacaktır. Gülümseyiniz, kendinizi herkesin başından geçen bir dra. mın merkezi addetmek fazla bir e. naniyet, nefisperestlik olur.,, Bu sözlerin kısacası şudur: “Gam bir zehirli gazdır, maskesi tebes- sümdür; tebessüm maskeleriaizi takınız!,, 551 u zarif maske, ner halde na- kiki gaz maskesinden fazla insan yüzüne yaraşır. İnsanı başka hayvanlardan ayıran natıka hassa. sı değildir; anladık ki, hayvanlar, çıkardıkları seslerle aralarında an- laşıyorlar; fakat gülemiyörlar; gü. lümseyemiyorlar. Çehreleri kırışa- rak ıstırabı, şikâyeti ifade edebi- liyor, lâkin sevinci gösteremiyor. Demek ki, ancak gülebildiğimiz za. man hayvandan en fazla uzaklaş. mış olmaktayız. Zaten ben dikkat etmişimdir, kedilerle köpeklerin gülen insanlara acaip, şüpheli, şaş. kın bir bakışları vardır, “ne olu- yorlar, ne demek istiyorlar, bu $0#- ler ve bu ağzı kulaklarına yarışlar peye delâlet ediyor?,, manasına id- raksiz, cahil bir bakış! Halbuki es. nediğimiz, aksırdığımız, apşurdu. umuz ve bu kabilden, hayvanlar- da da emsaline raslladığımız sair hareketler yapıp sesler çıkardığı- mız vakit, kayıtsız kalırlar, ağla. dığımız, inlediğimiz zaman ise, ço. ğu defa yanımıza yaklaşır, derdi. mize ortak olurlar. Akıl erdire- ynedikleri tek nokta gülmek ve gü- lümsemektir; yani tamamen ya. bancısı oldukları tek insan hususi. yeti! Tebessüm, tablatin ihtiyat o. Iarak doğuştan elimize verdiği bir mmaskedir, “alınız, hicran ve gam zehirine karşı kullanırsınız. Dünya boğucu gazlarla doludur, çok işini ze yarar!,, der gibi... Hattâ yeni doğmuş insan yavru- larını, agucuk yaparak ilk ayların. dan bu maskeyi kullanmıya ahıştır. mıyor muyuz? Pasif korunma"ka. Bunu beşeriyetin ezelden ebede ka- dar tatbik ettiği ve edeceği bir ka- nunu tabiidir, silâhlarının en tesir. isi ise gülmektir. Gülmek hassa, sından mahrum kalsa idi, insan nesli belki de çoktan tükenir veya dejenere olurdu. Yazık ki, tabi maske, yani te. bessüm ne kadar hoş İse suni mas- ke de o derece çirkin ve korkunç., B en gaz mMaskelerinin zarafet. sizliğinden şiddetle şikâyet. çiyim. Yirminci asır fen icabını hüsün ve zevk msfhumuna mu. hakkak uydurmalıdır. İnsanı iki a— yağı üzerine kalkmış bir cins se- Yimsiz, sakil fil yavrusu şekline koymak ve burnunu iki bacağı ara- sına kadar sokmak, bu miktar kor- kunçlaştırmak, O çirkinleştirmek, Beni Ademe benzemez hale getir. mek ayıptır, acizdir. Fen erbabile | — ş Lokman Hekimin Ojütleri moda mütehassısları bir komisyon kurup bütün hassaları toplamış, yani hem zehirli gaza yol vermi. yen, hem de çehreleri değiştirmi- yen, değiştirse bile, bilâkis çirkin yüzlere bile halâvet ilâve eden bir mütekimil maske tipi bulmalıdır- lar. Öyle ki, takınca dünya Huri ve Gılman ile, kadın ve erkek hep seçme güzellerle bezensin, bu çeh. reler hep mütebessim ve mültefit görünsün. Fırsat bu fırsattır, harp. te gam surat istemeyiz diyenlerin arzuları da yerine gelmiş bir taşla iki kuş vurulmuş olur! Güzellik kadar neşe verici ve ke- der dağıtıcı hiçbir âmil ve kudret yoktur. 7 Şu satırları yazarken, bir aralık sokağa baktım. İki zenç hanım, bir yakışıklı delikanlı ile beraber, çeh- Telerinde sabah güneşinin serin 1şi- p, şapkasız başlarının açıkta bi. Taktığı sarışın, kumral ve siyah üç renk saç pırıl pırıl yalazlanarak, gü- lüşe söyleşe gidiyorlar, yokuş aşağı indikleri için keyifli keyifli, yal. palanarak gidiyorlar. Arkadan ba- karken gençliğin bilhassa iniş ve çıkışta pek belli olan, aksamıyan gevşemiyen sert, gergin, zenberek- Mi, elestikliği gözü alıy çü de güzel, gürbüzdür. Harbi düşündü. ğüm için dudaklarımda bir müd. dettir tüneyen gam kargası bu manzara ile karşılaşınca dayana - madı, uçtu; yerine tebessüm kum- rusu kondu. imdi, o üç güzelin suratları nı mahut ve melün gaz mas- keleri kapatmış olsa idi, bu ferah. lığı duyabilir, size bu ruh hafi. Bile şu satırları yazabilir mi idim? Göreceksiniz, önümüzdeki yeni bü- yük harpte maskeler, muhakkak, zerifleşecek, şirinleşecek, yüzleri- mize bir süslü lâmba abajuru gibi yaraşacak, etrafımıza keyif ve hu. zur verecektir. Maamafih değişecek olan sade maskeler değildir; yen! yeni öğren. diklerimizle harp şekli de büyük tahavvüle uğrıyacaktır. 1914 harbi ..*... Harp Icadları Ve İcapları başladığı zaman, düşününüz ki, tel örgü, tank, kirk ikilik top, siper muharebesi ve hattâ bir cihetten boğucu gaz, sürü sürü icatlar ve â- Jetler henüz meçhuldü. Bunları bi- rer birer öğrendik ve öğrendikçe Şaşkına döndük. Hepsi ne ise ne a- ma şu tel örgünün daha önceden, hattâ asırlarca evvel niçin keşfe. dilemediğine, harplerde kullanıla. madığına pek şaşarım. Dikenli tel, taşıması ve kurması gayet kolay, fakat aşılıp çiğnenmesi fevkalâde zor bir müdafaa vasıtasıdır. İlk kul. lanılışında askeri hareketleri dür- duruvermiş, makaslar, melinit fi- şekleri, asetilen lâmbaları, alev ok- ları hafif, ağır sahra topları, hiçbiri tamamile hakkından gelememişti. Ancak sonunda zırhlı hücum otoma billeri işe yarayabilmişti Halbuki, ne basit bir icattı, dikersizini bağ- lar, bahçeler kensrına çoktanberi çevirir, kuyu, havuz, kümes etra- fına gerer, yemişimizi, çiçeğimizi, çocuğumuzu. kazımızı, ördeğimizi korurduk. Askerimizi ve mem- leketimizi ayni vasıta ile muhafa. zayı akıl etmezdik. H“ böyle, ne basit, ne fay. dalı ufak tefek icatlar var- dır ki, en karma karışığını bul, insan zekâsı onları meydana koy- makta gecikmiştir, hâlâ gecikmek. tedir, meselâ bizler, kâğıt helvası arasında dondurma yemesini nice zamandır bilirdik, bilirdik te böyle gevrek bir hamurdan yapılmış kap. larda, tabağa lüzum kalmadan ye- mesini düşünememiştik. İnsan'ar, faraza, denizin dibinden kara, ka- tı, kirli kabuklu midyeleri çıkarıp temizledikten, o kabukları çilâladık tan sonra içlerine pirinç, fıstık ve üzüm doldurmağı, bu zor, marifetli yemeği asırlardânberi akıl etmiş. lerdir de iki ekmek arasına azık koyarak bildiğimiz pratik sandoyl. çi daha henüz hatırlarına getirmiş. lerdir. Çatal, medeniyetin yaşına göre dünkü icattır; tulumba tatlı- sı mürekkepli kalemden çok daha eskidir; beşeriyet doğduğu günden üleymaniyede Bay Fevzi, 18, 20 ... eri har gün 50 « 80 gram ir çiy soğan yermiş, ahbaplarından bazıları, bu kadar davamlı soğan insa unur, demişler. Bu meseleyi ga- fasıla vermek iy soğanın büyük faydası dil- lerde destan olmuştur. Köylerde çokça siğ soğan yiyen gecukların çabuk bü. yüyüp geliştiklerini herkes bilir. Riva. yete Mısırdakl ehramlarda işçi iere gündelik para yerine soğan verile- rek onların sade soğanla beslenip kuv. vetlenmeleri sayesinde yapılmıştır. Bun. arım birçok 4“ m İsrail oğullarında giy soğan yemek âdeta dini bir mecbur riyet olmuştu. Şimdikilerden ancak pek züğürt olanlar © mecburiyete riayet a- rlerse de onların koruyucu bir des mak şöhretini vermiştir... Bulga- ristan köylülerinden de kanser hastalı ğa tutulanların bulunmamasını hes kimler yoğurttan ziyade çiy soğana #t- federler. Günkü yoğurt yiyenler © has- talığa tutuldukları halde soğan yiyen” — SOĞAN DOKUNUR MU? ler tutulmazlar... bir 10 şeker yapacak lu gibi yürde bir bu- mini, OE de yağı vardır. İnsana en lürumlu en Iki türlü madenin hepsini verir. Mele İnsanın hem zekâyı İşleten, hem de beslen. mesine hizmet eden tirsit guddesine lü- zumlu iyot madeninden yüzde 0,022 ni betinde vermesi ehemmiyetli bir şey. dir. Vitaminlerden A vitamini seğanda hiç yoksa da, sinirleri sakinleştiren 57 vitamininden yüzde 40. beslenme işie- vine lüzumlu 52 vitamininden 32 ölçü, dişlere ve bütün kemiklere faydası çok alan € vitamininden 20 miligram verir. Bunların hepsi çiy soğandaki nisbet- lerdir. Pişince değerinden kaybader. Bir kere vitaminlerden A, BI ve B2 büsbütün kaybolur, yalnız & vitamini kalır, © da dörtte bir misbetin, ki maddelerden yüzde hesabi Klor madeninden 70, şeker veresek maddelerile getasyem, manyezyom ma- denlerinden 50, sodyom madeninden 45, fosfardan 40, kireçle çelikten 30, aibü” min ile bakırdan 20 kaybolur, Onun için çiy soğan pişmişinden el- bette daha faydalıdı beri yağmuru tanır, sicim gibi yağ- dığını görür, altında ıslanır da duş dediğimiz pek sade âleti yeni kul. lanmıya başlamıştır. Hem bunu yıkanmak değil, delileri soğuk su- dan geçirmek gayesile bulmuştur. Düşününüz ki, kancalı İngiliz iğ. nesi kadar faydalı, basit bir icat tralyöz kadar muğlak ve muzır bir icatla ayni yaştadır. Bütün bu saydıklarımın ve uzat. mamak için saymaktan vazgeçtik- lerimin elektrik gibi esaslı bir keş. fe bağlı ciheti de yoktur. Demek ki zahmetini çektiğimiz ve ihtiya. cini duyduğumuz, yahut bir kıs- mını bulup ta esaslı yerlerde isti. malini hatırlıyamadığımız böyle ne basit, fakat ne ameli icatlar var! Meselâ tam manasile pratik bir si gara tablası henüz keşfedilememiş- tir; nezlenin ilâcı bulunamamıştır. Mendilin yaptığı işi daha sessiz, daha temiz, daha terbiyeli başara- cak bir vasıta temin olunamamış- tır. Tıraş için, yirmi asır sonra bu. la bula bir jilet makinesi bulduk ki başka işlerdeki terakkiye göre bir adım ileri gitmediğimize nümune- dir. Henüz rahatça kl düşürmek vastasına bile malik değiliz; fakat beş yüz kişiyi bir çırpıda Yi ateşle yere sermiye yarır ne hü. nerli makineler icat etmişisdi n İcatlar ve keşiflerde büyük bir anarşi, bir müvazenesizlik, bir he. sapsızlık hüküm sürmektedir. b A Ne harbe gelince, şimdilik yer altı istihkâmlarım bili- yoruz ve hayretler içinde kalıyo. ruz. Asansörle inilir, Trenlere bi- nilifmiş, çölik küpilar'açılır, elek. trikli kapaklar kapanırmış, radyo. lar işler, vantilâtörler önermiş, bir düğmeye basarmışsın toplar patlar, bir manivelâyı çevirirmişsin Yer yerinden oynarmiş. Bana kalırsa gelecek harpte bu istihkâmları eski tporak tabyalar kadar değersiz, gülünç bulacağız. Yeni Majino hatları, zannederim, sadece yere gömülü olmıyacak, ay- rıca da sağa sola, ileriye geriye yü. rüyecek. Bir modern seddi Çin far- zediniz ki, her tarafından ateş sa. Ça saça düşmana doğru koşuyor, kolları açılıyor, kapanıyor ve icap edince münasip bir yer bulup yine toprağın altına sokuluyor. Ya, böy- le iki çelik hattın ayaklanıp şahla. erine çullanmasim, te boğuşmasım bir düşününüz ve dövüştükleri saha. GÖPÜŞLEDİ Kulak Gazetesi | Faaliyette azirmin propaganda usullerin den biri de kulaktan kulağa İ hâvadis yaymaktır. Bu, cezai mesuli- eti olmıyan bir usuldür. Her mem. lekette içerde evvelden hazirlanan teşkilât nüvelerinin vazifesi devresine k, ti kurtaracak yegâne Yol yaymaktı. Ayni zamanda tü bazı memleketlerde bu teşkilâtla,. rın silâhlı müdafaa tertibatı da mey. cuttu, hâlâ da mevcut olduğunu gö- rüyoruz. İlarp zamanında da bu nü- velerin vazifesi bir taraftan Alman- yanın kuvveti hakkında fikirlere dehşet salmak, diğer taraftan neşri. yattan istifade edemedikleri takdiş. de kulaktan kulağa kendi kuvvetle. rinin azametini, muhalif cephenli zaafını yaymaktır. İspanyada içerde kalan faşist teşkilâtlarınn elektrikli şunlarla kendi tayyarelerine ne yol. da casusluk ettikleri de malümdur, Şimdi bizim memlekette de he gün kulaktan kulağa dolaşan rivayet. ler var. İngilizlerin ilân ettikleri kuvvet mevhum bir kuvvettir. İngi. Tizler, Fransızlar hâlâ bu harp için hazır değillerdir. Polenyaya yardım etmemeleri, Fransa hududunda faa- liyet göstermemeleri, denizlerde mü. ri bep bunun netice. | sidir. Türkler İngilizlerle anlaşmak. In Türk halkını andatiyorlar, AL manların zaten Türkiyeye karşı bir emelleri yoktur, Türkler bu anlaşma ile İngilizlere Mısırda öldürülmek üzere yüz bin asker satmıştır. i Bu iğrenç rivayetlerin şuuru halk tabakaları üzerinde hiçbir tesir yap. mıyacağı muhakkaktır, Fakat kulak. tan kulağa yayılan bu bozguncu pro. pazandanın bir kısım gafil halkı al datmıyacağını da iddia edemeyiz. Bugün bu mahiyette olan rivayetle. rin, yarın daha tahripkâr bir şekilde zihinleri zehirlemek için faaliyete geçeceği de bellidir. İngilterede bu nevi rivayetleri şifnhen (nakle. denlerden 30 kişinin hapse mahiğm edildiğini gazetelerde okuduk. De- mek ki kulak gazetesi, resmi gazete. lerden fazla bozguncu tesirler yaptı. ha için İngiliz hükümeti buna lüzum görmüş, j Bizde de bu nevi rivayetler ranlara karşı hir tedbir alınamaz mu Gazeteler yalan bir havadis yazarsa, veya efkârı tethiş mahiyetinde ha- vadis nesrederse, kanunen mesul o. hir mesuliyeti yoktur. Hattâ İngiliz. lere asker satmak gibi iğrenç bir va. tan düşmanlığı yapan bu bedhahlar hiç endişesiz hergün bu çirkin iddia. lara bir yenilerini ilâve için kendile. rinde cesaret buluyorlar... Rivayet. ten bir şey çıkmaz demek, bilmem ki çok doğru mudur? Bu heyecanlı zamanlarda, herkesin hassas bulun. duğu bu devrede ürkütücü havadis. lerin, sayilar daha fazla tesir ya. pacağını kabul etmek mantıka ve psi. kolojiye daha uygun olur. Zaten gazeteler yeni harp icat- larından bahse başladılar bile. Fransız ordusu lâstik tekerlekli a- eaip mitralyözler kullanıyormuş, bu mitralyözler hücum halindeki piyade kıtalarını, arkadan kolay. ca takip ediyor ve muhafazaya yâ” Tıyormuş. Almanlar ise neferleri ni çelik zırh ve miğferle belk: de #ekerlekle bezemişler, insandan bi- Ter tank vücude getirmişlerdir; ay- rıca, teyyarelerden görünmesin, diye istihkâm amelesinin yüzleri- ni karaya boyuyorlarmiş! Bunları okuyan ( askeri mütehassısların « son moda şapka ve tuvalet ha- berlerini okuyan süs düşkünü ha- nımlar gibi. muhakkek vürskleri çarpıntı içindedir: Ne zaman biz. de öyle giyinip kuşanacağız. öyle dolaşıp salınacağız. diye... Fransa. da amelenin suratını siyaha boya» miya lüzum yok, Senegallileri kul lanırlâr! eçirdiğimiz bu harp, yarın göreceğimizden çok yumu. şak, çok hafiftir ve gelen gideni arattırır sözü yalnız insanlar için değil, harpler hakkında da pek doğ- ——— rudur. Daha henüz ölüyü soyan | harpteyiz. ona rahmet okutt cak olan kazıklısına sıra gelmedi. Fakat bu gidişe göre eli kulağın. dadır. Hem dikkat ediyor musuunz, harpler “açık arttırma, adını ver. diğimiz âleni müzayede şeklini a). mıya başladı. harp seneleri iki ta, raftan hararetli hararetli arttırılı. Diyor; öteki birdenbire, bol ke. seden: j — Dört, beş, altı! Diyerek boyuna yıllara zam ya- piyor. Milletler ve memleketler i.. e. bu manzara karşısında, mezada çikarılmış esir ve eşya gibi boyun. ları bükük, dizleri çözük, biribirle. rine abanmış, kenarda bekleşiyor- lar. Hüznüma dokunmuyor değil. Fa- kat ne yapayım ki, yeni harp pa. rolası tebessümdür. Ben nem bu parolaya, hem de yüreğimin sızısı. na uymanın yolunu buldum, Gü. lüyorum ama aci acı! ve

Bu sayıdan diğer sayfalar: