20 Şubat 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

20 Şubat 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 ŞUBAT 1840 ASONE BEDELİ Türkiye Eznabi 1600 Kn, #800 Kr r.;. e .. ww ş .00 e 300 1 Sane 8 Ay say 1 Ay Milletlerarmm porta ttihadına dahil uyan memleietler için abone bedeli müdüet mürasiyle 80, 16, 8, 8.5 liradır. Abone bedeli mesindir Adres değiştirmek 28 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul Mâvesi lâzımdır. Dokuz Numaralı Dosya Misi Güleryüz adında bir va. tandaş, Adana vilâyetinde ve #auhtelif kazalarda tam 13 sene tah.) rirat kâtipliği ve nüfus memurluğu Yapmış, sonra, hastalandığı için ta. yin olunduğu son vazifeye gidemiye. Tek memuriyetten çekilmiş. Kendi. ine, ailesine ve iki çocuğuna uzun müddet biraderi bukmış. Ve Medeni Güleryüzü tedavi ettirmiş. Medeni Güleryüz, sıhhatine kavuşup da ken. disinde çalışmak iktidarını sezer sez. mez, memuriyet hayatına yeniden dönmek istemiş. Hele biraderi de ö- İünce yeryüzündeki yegâne mesne. dini kaybetmiş, Refikasına ve ç0- <uklarına bakabilmek için, mümkün mertebe kısa bir zaman içinde bir işe yerleşmek O mecburiyetini duymuş. Ve bu meeburiyetle, “İstanbul Be- lediye riyaseti. yüksek makama” bir istida yazmış. vaziyetini anlat. Müş ve bir vazife İstemiş. Şimdi, bu istidanın geçirdiği uzun | Maceraları ihtiva eden dosya önü. müzde duruyor. Bu dosyanın numa. Tası “9” dur. Ve “9” numaralı dosya, | “TI Şubat 1938” tarihini taşıyan bu istida ile başlıyor. İstidaya, ilk ve. | tildiği yerden bir numara konulmuş. Ve bu mumarayı koyan memur, İsti. dayı muhasebe müdürlüğüne havale emiş, Bir ikinci numara da mu. bası müdürlüğü koymuş ve istida #hibini, “Hesap İşleri müdürlüğü. 10” yollamış. Hesap işleri müdüriye, li bir köşesine üçüncü bir numar, Dâve ettiği istidayı, varidat şubesine havale eylemiş. Varidat müdüriyeti, numaraları dörtleştirdiği istida kırmızı kalemle ve neye delâlet etfi ğini anlıyamadığımız şu harfleri ve rakamları yazmı | Bu İşaret üzerine, istida. Veysi a. dında bir memura götürülmüş. Vey- si, daktiloyla zât işleri müdürl hitap eden şu satırları yazmış: '— Dilekçe sahibi Medeni Güleryüz, münhal bir su memurluğu, kantar me kurluğu veya münadilik gibi Gcretli bir yazifeye inba edilecektir. Tahkikat ve M- Bart muamelesinin yaptırılması rica olu- Dur!” Bu satırları, “Hesap işleri müdü. rÜ” namına bir rat İmza etmiş. bu kâğıda - kim bilir kimlerce ve kim bilir ne için - bazılarını okuyamadı. Kımız, bazılarını da anlıyamadığımız Bazı işaretleri bazı rakamlar ilâve o. | Tunmuş, şimdi silikleşmiş olan bazı Tesmi mühürler, damgalar vurulmuş. Ondan sonra, tahkikat başlamış. ve almış yürümüş Operatörler, Dahi. hye, Hariciye, Asabiye mütehassıs. ları, Medeni Güleryüzet “— Vâzife görmiye elverişli” dir diye, resimli, imzalı, pullu, mühürlü, numarak, tasdikli bir rapor vermiş. İer. (Okuyucuları, daha fazla yor. #ıamak niyetile, Medeni Güleryüzün, raporu almak için, kaç daire do. laştığını, kaç kapı çaldığını, kaç yere havale olunduğunu anlatan pullu, İmzalı, mühürlü antetli, matbu ve el Yazması kâğıtlardan birer birer bah. setmiyeceğiz.) | Sıhhat raporu böylece tamamlan. | dıktan sonra, Medeni Güleryüz poli. | $e havale olunmuş. Polis, Medeni Gii. leryizün mârisini tahkike girişmiş. Onun kırk yaşına girinceye kadar| dolaştığı bütün şehirlerden, oturdu. ğu bütün mahallelerden, evlerden Malümat toplanmış. Ve kim bilir kaç Polisin, 40 dan fazla karakolun fa. Aliyet ve şahadeti neticesinde tebey- Yün etmiş ki, Medeni Güleryüzün| Suç kaydi ş roktur; ve| “fena hali görülmemiştir.” Bu rapo- Tun verilişine kadar geçen muamele. »İn evrakı, “dokuh numaralı dosya” Yu biraz daha şişmanlatmıştır. Bu halinde “Zât işleri müdürü” nün eline geçen dosya, belki beş yü. Yüncü numarayla, yine “Hesap işleri müdüriyetine"” havale olunmuş, Ve: sü, veya ediaceğiniz va» hkikatın evr n sıhhatinin de “Hesap işleri müdürlüğü” dosyayı gözden geçirip, yine “Zât işleri mü. dürlüğüne” göndermiş. Ve şu satır. ları yazmış (Devamı 6 meıda) Amerikadan NÖ e pili İNİŞ Nevyork, 21 Kânunusani A ruz: — İşte burası! işaret edilen yeri gözlerim arasında bir perde oluyor. Etrafımı hayal meyal görüyorum. Hava o kadar soğuk ve mu z k insanlar yatağı Nevyork, terke, dilmiş bir gel rkadaşımın gösterdiği bina. nin kapısı önünde duruvo bizim gittiğimiz y bin bir köşesine dağılan Türkler, vatandan gelen acıklı naberler, ig- dat işaretleri üzerine her bir bu. çaktan çıkıp geliyorlar. Müşterek felâketler değil midir ki, dağılmış kütleleri bir araya toplar? — Ne bekliyoruz, ayaklarım do. nuyor, diyo; Geniş bir kapıdan giriyoruz. Kar. şınıza çıkan merdivenleri, sıcak bir melcee varmak ümidile hızla çıkıyor, kendimizi büyük bir salo- ma açılan iki kanatlı apı önü de buluyoruz. Buraya konmuş gük bir masa başında oturan iki genç bizi durduruyor: — Safa geldiniz arkad, ze zahmet, şuraya lı verin, Yarı donmuş ellerle önünüze ko. üzerine iğri büğrü bir şeyler çiziyoruz. O, izahat veri. Yor: — Biliyoruz ki, diyor, hiç bir Türk vatanına yardım gibi mu. kaddes bir vazifeden kaçınmaz. Bu. raya gelenlerin isimlerini alıyo- ruz. Böylece gelemiyenler meyda- Ba çıkacök. Bunlar burada bulu in kurbanı olanlardır. On. ları bu yardım zevkinden mahtum etmemek için biz evlerine gidece- ğiz. Kendi kendime: “Tü ve derin zekâsı" di yorum. Tam salona dalmak üzere Iken, o arkadaşıma sesleniyor: — Hey Haydar, paltonuzu şu- radaki portmantoya verin. e lüzum canım? — Oradan alınan hasılat ta va. tana gönderilecek. Bu iki kelime bir sihirli ilâç gibi tesir ediyor, fserismi umduğumdan daha kalabalık buluyorum. Pal, tolarına sarılmış genç bayanlar, in- secik yeldirmeli yaşlı kadınlar, 0. zerlerinde tozli kulaklarını kapayan şapkalarile küçük çocuk. ar... Gencile, ihtiyarile, fakiri, zen. gini, orta hallisile, çoluğu ile ço- Suğu ile; Nevyorkun büyüklüğü 4- çinde kaybolmuş şmiş bu yek. Pare vücut, müşterek matemleri i- çin beraber gelmiş. Hep- s mi yels, ayni yardım azmi okunuyor. Ön taraf, ta, sıralarla sahne arasındaki luğa uzunca bir masa konmu rada bugünkü toplantının a milleri ve onların davetli m leri olan Nevyork Başkonsol Mehmet Ali Yükselenle, sabık ta. lebe müfettişi Ragıp Nurettin Ege oturuyor. Bir parçası olduğumuz milletin 8rasına biz de kati Arkam- da küçük bir çocuğun annesine sorduğunu işitiyorum; Anne, bu hangi cemiyetin iç. 121? 250 - 300 Türkü olan Nevyork- ta iki cemiy yetin içtimal değil, bu Türk milletinin toplantısı. Kadıncağızın bu iki ayrı isimler taşımalarına rağmen, bir felâket karşısında hepsinin tek isim altında toplandıklarını ne güzel izah ediyor. Zira bu günkü bu buluşma bu iki cemiyetin eseri, Çocuğun ikinci bir sualini Yar. dım Cemiyeti Reisi, Mehmet Na. cinin sahneden gelen sesi kesiyor. Şimdi salonda çıt yok... Bu orta Oldular? YAZAN: Sevim Zekeriya Sertel boylu esmer Türk genci, yurttaşla.. rının yeni senesini tebrik ettikten sonra meyus bir ton, berrak bir sesle, Nevyork Ta sen vatanın başından geçenleri a latıyor. O konuştukça, göz önün. bizle dolu salon ve o silini yerine felâket sahneleri canları. yor. Burada yıkılmış bir köprü al. tında, kucağında yavrusile inliyen bir ana; orada seller içinde çırpı. nan evlâtlarını kurta içi la çarpışan ve sonra bir baba; kaldırı. ede enkaz 2 yaz altında taş kesilmiş vücüt birer birer gözönünden g: Çocukların derin ahları rın hıçkırıkları, erkeklerin sessiz Yaşları biribirine karışıyor. B, N çinin bu hikâyesi içlerimizde olan matemi dışarı vurdu, şimdi herites açık açık dövünüyor. Türk mille- tinin mateminde bile bir asalet var. Hatibin sesi hâlâ salona hâkim: düşen vazife, diyor, kudretimiz nisbetinde ve sermıyarak vermektir. B- vet, vereceğiz kl günlerce enkaz altin da İnleyen zavallı annelerimizin d bizi çağıran minimini yav n inim tsi öevapiz kalmasın, vereceğiz ki ölür ken kadın ve çocu boşa gitmesin, köyler mahvolmüş lar yerine modera şehirler, harap örkler düş- üle karşılıya- âp etliği gibi tabiat de ayni yenmeğe çalışacak ve yene- Kulağımda mektep sıralarında avaz avaz söylediğimiz eski bir marşın bir beyti çınlıyor *Türk hiş yılar mı; Türk hiç yılar mı? Türk yılmaz, Türk ileri” ir, arasında sah i meden İniyor. Onu müteakıp konuşan Nurettin Ege de kendi bü. şindan geçmiş bazı felâket sahne. lerini bize canlandırı; lar, diyor, Bay Meh. # metNaci memleketi ve onun acı- larını buraya getirdi. Ben hikâyesinden, tan vâziy den hı çmek İma an hareket t daha fskat ca ş olan hazirunu bi coşturuyor. Fisiltılar tâ zim oturduğumuz ye; Byor: 100 dolar verdi. Gördü Mehmet Dağ 100 dolar kadar ge. üz ver. di Mehmet Dağın önüne ko- şan köşana, onun içine 100 doları koyduğu şapka mukaddes bir taş n çırpınıyor. O verilene memnuniyetle ba sonra kimden geldiğini ve m rım bildiriyor. Uzun :masa başın. daki kâtip habire not tutuyor. Bu i tanırım. Kendisi bı yoksul kalmıştı ki, ge- et acıdı da ken: Dün n on doları aldığı zaman yaş geldiğini anlattı. er eline Şimdi salonun içinde bir faaliyet- tir gidiyor. Herkes veriyor. Yanım. da iki genç kız konuşuyor: nim yanımda yalnız üç do. | eld EA GENE “YARİSİ GEBELİKTE Gebeliğin kendine mahsus türlü | türlü hastalıkları olduktan başka, gebe bayan herhangi bir türlü hastalığa da tutulabilir, bunların afasında en mühimleri mikroplu ve ateşli hastalıklardır, Ateşli hastalıkların hemen hep- si gebelikte gelirlerse dah lurlar. Yalnız kara hümma gi zaten uzun ve ağır olan hastalık. larla kaba kulak, su ç'çeği gi saşen hafif olanların gebelikte farkları yoktur, Herkese en çok musallat olduğu için, grip hastalığının gebelikte hali en iyi tetkik edilmiştir. Ba hastalığa tutulmak gebe bayanlar için hiç te iyi bir şey değildir, çün- kü gebelikte mutlaka daha ağır 0- lur. Uzun sürer, pek zayıf düşü- rür, başka mikroplu hastalıklara yol açar, Grip hastalığı basit geçip te gö- Hüste bir ihtilât yapmayınca ç0- cuğun düşmek ihtimali —istati tklere göre— yüzde yirmi beştir. Annesinin göğsünde ihtilât yapın. ea 6 ihtimal yüzde elliye çıkar. İhtilât olup ta çocuk düştükten sonra annesi için de iyi olmaz. Le husalıkta mikroplu hastalık, bir de, bacaklarda kara kan dumarla- r: iltihabı ihtimali artar. Gebelikte grip hastalığına tutn- lan annenin çocuğu diişmiyerek | tam vaktinde ve görünüşte sağlam yaşta gitmek ihtim, tistiklere göre— yi tir. Gitmiyenlerin bir çoğu da ci. liz büyürler, hastalıklı olurlar. HASTALIK Yakın vakitlere kadar «dejene- Telikn alâmetleri sayılan sakatlık- lardan bir çoğunun da gebelikte hiç ehemmiyet verilmiyen bir grip hastalığının — çocuk üzerinde yaptığı tesirlerin neticesi olduğu iyi anlaşılmaktadır... Kara hümma hastalığı gebelik te geld şiddetini arttr. mazsa da, hafif geçtiği vakit bile çocuğun düşmek ihtimali ziyade o. lur, Düşmiyerek sağlam doğan çocuk © da. cılız" kalır, Bun. dan dolayı, tifo - salgını bulunan zamanlarda gebe bayanların bu hastalığa karşı aşılanmaları doğa- cak çocuğun selâmeti bakımından pek İizumludur. Zaten tin aşısı- Bin gebelikte bir mahzuru da ola- | maz Zatilrree gehelikte şiddetini art. tıran hestalıklardan bi Ço. cuğun düşmek, yahut ölü doğmak ihtimali çok olur, O zaman anne- sinin hali de hiç iyi olmaz, Mikroplu ve ateşli hastalıklar. her birinin gebelikteki hali- ni birer birer savmak pek uzun düşer. Hanrisi olursa olsun, gebe bavan ateşli bir hastalıktan kur. tulduktan - sonra da zayıf kalır, başka hastalıklara karşı mukave, meti azalır. Karaciğeri. böbrekleri bozulur, çok sinirli olur. Onun için, gebelikte mikroplu, bulaşık hastalıklardan - sakınmak lüzumu her vakitkinden daha zi. yade ehemmiyet peyda eder... A- teşli hastalığa tutulum iyi olduktan sonra da cocuk doğuncıyn kadar dalma dikkat ve ihtimam İster, dai Röportaj Nevyorktaki Türkler Felâket Görenler İçin Nasıl Seferber — Bende o kadar bile yok. Her kes böyle büyük para verirken, canım, elimde ne varsa hepsini göndermek istiyor. Amerikada doğan, Amerikada büyüyen bü iki genç bayanın ha. yali vatanlarına olan bu bağlılık. ları beni de mütehassis adiyor. Hiç tirak ediyorl. Bir aralık Mehmet Dağın de bir kahkahadır kopuyor. boylu, şişman bir adam cebinin tersini dışına çevirmiş gösteriyor: der, diyor; son meteliği kadar vermişim, birden aklım ba- şıma geldi. Eve gidecek tren param kalmamış. Şuradan bana beş sent verin de kendimi bizim haneye a- tayım. Ötesi kolaydır. Birisinden börç alırım. Burada herkes ayni vaziyette... Sade yol parasını alıkoyuyor, ö- teslni veriyor. Bana kimse yardım edemez, sonra i Konuşan adamın yüzüne dikkat- le bakınca bizim Kıbrıslı arkadaşı derhal tanıdım. Ds ruk on arası Ellerini gi pıştırmışlar, güçl Büyük bir ga Meh kapatıyo: zaman masanın üz ruşlarla dolu yaşlısı çekingen bir tavı yor: — Ne yapalım, diyor. Asnemle bu sabah ne paraları varsa triyı Yaşları be nden sıkış erliklerinden dolayı teb. rik ediyor. Bu sefer çocuki sında bir galeyan uyaniyo: kamda şöyle bir muhâvereye kulek | olu — Anne, benim kaç dolar var? — Beş dolar. — Anne, bana beş dolar borç ve. rir misin? Eve gidince sana üde- rim — Oğlum, param yok. Yanımda sade beş dolar var. Onunla da di gidip sana pabuç alacağı ayakkabılarının tabanları pa muş. Çorapların #n içinde, Hasta o- lacaksın. Sana pabuç parası birik- trmek için bir haftadır onun, bu. nun dikişini dikiyorum. — Ahne, ben ayakkabı istemem. Meskensiz ve kimsesiz akrınlarıma Yürdım etmek isterim. Salonun öbür tarafından. gelen bir gürültü bu muhavereyi takibi. me mâni oluyor. Başımı çeviriyo- rum. Gördüğüm manzara kalbimi oynatıyor. Saatlerdenberi tuttuğu notlar içine gömülen kâtip, şimdi çıkarmış, cebindeki yegâne cn dolarını Mehmet Dağa uzatıyor; sİz gezen ve ©: ardımı ile geçinen kâtibin herkesi coşturuyor. inden geçmiş, veriyor, veriyor. Bir an geldi ki, herkes o- lanını boşalttı. Fakat hâlâ içlerin. den vazifelerini yaptıklarına kani değiller, Bir fıslaşmadır, gidiyor: — Ah keşki yanımizda daha para | lsa.. Ah keşki sigorta için ayırdı. ğım parayı da getirseydim... Bu sesler, Mehmet Nacinin kula- ğına çalmış olacak ki, o şöyle bir teklifte bulunuyor: — Arkadaşlar, diyor, üzülmeyin. Eğer yanınızda yoksa sonra verir- siniz. Sade burada isimleriniz! ve ne kadar vereceğinizi yazdırın. A. ramızdan bir heyet seçeriz, gelir, sizden tahsil ederler. Dertleri teskin edilen halk, de. rin bir nefes alıyor. Demin son me- teliklerini veren cömert. Türkler, şimdi hafta sonunda alacakları haf- talıklarını vaadediyorlar, Liste ka. bardıkça kabarıyor. Bu kargaşalık arasında bir ara kâtibin notlarında gözlerim bir ra. kama ilişiyor. (Devamı 6 ıncıda) Avrupa sosyete, en doğrusunu ve en yurdun topraklarına v ları yetiş dışında çareler aramı Memleketin ihtiya; Bu gencin iddissma kültürüne arkamızı çevirme! pada yetişen münevverleri iş harici bırakmak, sadece bu memleketin ye. tiştirdiği münevver unsurlarla iktifa Jetmek gerektir. yetişen, hayatın içinde çırpma çırp. na memleketin ihtiyaçlarını dan kavrayan kete çok faydalı kaktır. Avrupa kültürünü, erberlen. miş bir yığın nazariye halinde mem. lekete getiren, bu mazariye ve tekni- #i memleketin İedemiyen İkadar faydalı olamadıkları da doğru- dur. Fakat bu netice Avrü, yan her gencin bu memlekete fay. dalı olmadığını ye kültürünü memlekete gı gencin bir tecrübe devresi gı şarttır. Fakat elinde nİği, metodu olan bir münevver santimetre ile memleketin larını ölçer, bu ihtiyaçlara ilmi me. todlarla ve daha İ mesini bilir, v doğruluğuna Avrupa şahsiyetini kaybet sadece bir mukallidi dönüp gelen züppe münevver zarar. lıdır. Bu Avrupa hayranları, sadece herşeyin kötüsünü arar, fakat bu kö- tüyü düzeltmenin çaresini göster mezler. Fakat yaraları ilini larla araştıran, rinde nazariye ve teknikten istifadeyi düşünen ve hi ver, bu toprağın unsuru ile hirleşip, biri hayati tecrübesini koyarak çalışırsa hiç şüp- he yok ki bugün elde edi yüzde seksen fazlasını elde etmiş 0 İuruz, »ın tekâmül milletler iktısaden o kâdar ne bağlı, beynelmilel kültür itibariy- e biribirine o Kadar muhtaç bir hale gelmişlerdir ki rin bile biribirlerinden vareste kala- madıkları, bir Çin duvarı çekemed'kleri devrede, bizim Avrupa kültürüne kapılarımızı kapamamız, kendi buğ- day anbarımızın gıdamız tan sonra intihar etmemiz demek © lar. GÖPÜŞLEP Avrupa Kültürüne Arkamızı 26.2 Çevirebilir miyiz? Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel memleketin kültürel hakkında yazdığı ye ir genç, kalkınması ve Tan'da neşredilmek üzere getirdi- ği makalede teşhisi ve teda: ten yardım beklememize kızıyor, ve diyor ki memleket dertlerinin si hususunda Garp- “Yaygaraya, şatafata hiç lüzum yok. Bu memleketin, gözünü, Kafası. Pı Avrupa kültü; ne, Avrupa mede. Avrupa Üniversitelerine, ine tevcih etmiş, hı en güzelini, Avrupada müteva. vası bu memlekete, bu ihtiyaçlara ş adamlarına fhtiyacı var. Bun- ek için de kendimizin in en mükemmelini, eğil am lâzım oldi öre Avrupa Memleketin içinde yakın. gençlerin hu memle- olacakları muhak. tatbik lüzumu ihtiyaçlarına münevverlerin ada oku. değil, hu gençlere inkişaf zemini ve, Avrupa teknik en her kültür ve tek- bu ihtiyaç- süratli cevap ver. a bilmelidir. Bugün sanayi branşlarında, fabri. kalarda, bankalarda ve daha bunun gibi bir çok ilim ve irfan mülessese- lerinde bu gençlerin yepyeni bir ruh, ve zihniyetle mekteyiz. tammamaları bir semere vermelerine mâni olsa dahi, hayatın sonra, Avrupa kültürü ile memle- ketin ihtiyaçlarına cevap vermenin çaresini de bula! de muayyen bir kültür seviyesi; yetişen gençler, yaçları tanımak noktasında, Avrupa- İda tahsi göstersel timetresinin noksanı bunların geniş mikyasta yaratıcı ve fay İrina mânidir. Yapılacak iş, arkamıza Avrupa Avrupadan alacağımız tekniği, metodları yaçlarına göre işletmektir. çalıştıklarını da gör Bu gençlerin memleketi zaman için fazla içinde biraz çalkandıktan Jirler. Hayatın için. memleketi ve ihti. görenlere karşı bir faikiyet dahi, ellerindeki ilim san- h olmala. kültürüne çevirmek değil, me Avrapanmn büyüklü körükörüne İnanmış, icinde benliğini, İş, Avrupanın olarak buraya sosvetesi metod. tedavi çareleri üze azami n münev- tecrübesini, öteki ilmi 'n faydanın Böyle Avrupada okuyan miineY- vere, Avrupa kültürüne karşı alna- tak bir püskürtme ketin ka; yaseti ancak dar bir cephesi, memles larını Garbe k Bugünkü seyrinde beynelmi devletler ve biribiri bu ileri memleketle rüne bir ribirlerinin kül içine girip, kendi ükeninciye kadar yasadik” Kökü ve mayası bu memlekete, bu (Lütfen sayfayı çevi

Bu sayıdan diğer sayfalar: