20 Mart 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

20 Mart 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

FE m > |! aim A | il e 20.3.9140 / 20 MART 940 “TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi e W0O Km ven 200 Kr. w ” 8 Ay 19“ —. 3 Ay so ide > porta ittihadına dahil olmiyan o memleketler için mbonm Dedeli müddet sırasiyle 30, 16, 9 38 Kradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Pu Hüvesi lzımdır. 1 Ay ilecik Mebusu General Doktor Besim Ömer Akalının ölümü , bilâistisna bütün vatandaş. çok tabii ve haklı bir tees. “ürle karşıladıklarından eminiz. Türk tababetinin burünkü teki. Mile kavuşmasında büyük hizmetle . sayılı insanlardan birisi Ap Besim Ömer, tertemiz geçmiş Yık hayatiyle, taşıdığı “Akalın, bihakkın liyakat kazanmış baktiyardı. Çünkü, ilmin geniş içinden dışarı taşmadığı, geniş çerçevesi içinde ya- siyasi ihtiraslara kapılmaktan bir itina ile sakındığı, ve kadar temiz bir yürek taşıdığı Besim Ömer Akalın, yaşa. telif devirlerin biç birisin. tine leke sürülmesine mey- li yer j Hi 5 Ee ; ş ; i atandaşlarının sıhhatlerine olmak uğrunda bilfiil ça. Ve yine daha çok kısa bir za- *Yveline kadar, yorgun başın- bilgi meyvaları ikramına Ömer, çalışmanın ma. hiç unutulmamıya hak meşru, haklı gururunu, biraz daha tekâmüle yak. yüksek zevkini, çok sevimli Siği, veak bir tovazula, bol bol tat. içindir ki, o, 80 yıllık sonunda, gözlerini, bütün fazlasiyle © başarmış bir ve huzüru ile dünyaya 1 ; i ; li 7 z unsurunu kaybeden her şok değerli bir uzvandan aran kalmış bir aile istırabı duy- dan daha tabii ne olabilir? vi an içindir ki, biz, Besim Öme- silesine, yani bütün millete: > Başın sağ olsun!,, deriz. ; . Tal e Koridorlarındaki 9k mafuf bir vatandaşımız, bi. yor yi gönderdiği bir mektupta ta 7, Btanbul adliyesi koridorları. ag E # / : ? ; : / Ni ziyaretçileri ilemektedirler, 5; İş i E. i : ; z ş ; kan lüva İf te; abahtan akşama kadar Ran #iselerini takip sini, Bun. lehgyeriten ve mektepten ka aktan, oldukları da muhakkaktır. Bikkına, derelerinin, bu talebeler İ değ » “a takibata girişmesi zaru- Pühakika tem Mdleri, davaların, bazı se Yİter yg #€NİŞ bir alâka uyandıracak İN, aüzebiyet almaları, son baftalar. koridorlarında, —iiğer Ha fe il ni : FE akat biz, bu talebe te. © davalarla birlikte i tahminimizin yanlıs bize yukarıdaki zatın haklı çık- öndür. Çünkü ma- » gazinolar kadar bile mahkeme kori. dersten kaçmak emin sayılabi. 'akat, soğuk kır bedavadan o. değil, biraz 773 F i da Veet aha ; yol Zİ il iie / i iyle ii i 1 # #sınmak ihtiyacı dolma. edinen bir koridorlarına Âdet İ 1 im kimle, iskemlede be. nimel Ne zaman otursam şikâyete bas. lar. Biraz kıpırdasam gicirdar ve azıcık yaslarisam çatıtdar. Be mübarek! Madem ki; bö seye tahammülün yok, ne diye kemle olursun? İskemle denilen şey nihayet ü- zerine oturulmak İçindir. Ben otur. masam bir başkasmın altında gıcır. dıyacak değil mi? Lâkin, ağaç Hf anlamaz. Benden şikâyet eder, du. rar. Biliyorum içinden geçeni. Tali ine küssün, ben ne yapayım! A- gaç var, ağaç var. Kimisi Madam Röcamler'ye yatak olur, kimisi ba. na İskemle. Lâkin bunların içinde kazma sapı, balta sapı, hattâ tene. şir olanları düşünüp memnun oL. ması, baline şükretmesi lâzimken, bilmem ne oluyor da iskemlelik. ten şikâyet ediyor. 7 Bütün iskemleler için böyledir, diyorlar. İliç birisi memnun de. ğilmiş. İyi amma iskemle baş tacı değildir ki! Takunyalara, nalınla- ra ne dileyim! Hiç gıcırdar, şikâ- yet eylerler mi? Kimin ayağına gi- yilseler onların yürüyüşüne göre tıkırdarlar. Yalnız dikkat edilecek şey yaşa basmamaktır. Yoksa in. san kayar, takunyalar ayağından fırlar ve kafası yere değer. İskemleye oturanlar içinde gö. rüşürken kol yerine yumruk vu. ranlar, yemekten sonra yaslanıp horul horul horliyanlar ve benden yirmi beş, otuz kilo daha ağır ba- Sanlar olabileceğini bilse şikâyet etmez amma, meyliyelim ki; is- .kemle ağaçtan mamuldür. Lüks Lokanta | Mar da lüksü olur mu? (Vâ - Nü) dostumun ri. ba i zere başımıza bir belâ oldu. Sine- mada lüks koltuk, vapurda lüks kamara, otomobilde Miks araba, bisküide lüks, sigarada lüks, içki- de lüks, çorapta lüks, kundurada lüks, Hepsini anladık, lâkin lokan. tada lüks ne demek? Rivayete nazaran bu o demektir ki; müşterilere artık yemek, kul. lanılmış peşkir ve yalanmış kaşık vermezler. O halde lüks olmiyanlarda bun. İarı bulursak tiksinmiye lüzum yok. Desenize bu, içinde paçavra çı. kan işkembe çorbası hikâyesinin başka şeklidir. ( zülmezse ne yazık ona! Kusçukla karşısı biribirinden #payrı iki âlem. Öyle apayrı ki biribirine geçecek bir köprüsü bile yok. Ne ayıp Balkana! Sofyadan ayrılırken sempatik konsolesumuz Sadi Karsel'e bir daha uğrayıp tokalaştım. Bu özlü, bu gerçek, bu eserli ses sanatkârı benden notalık şeyler istedi. Benden notalık sözler! Ne acı Karsel'in sa. zına! TAN Demek oluyor ki; az para verin- ce çorbamızdan bulaşık paçavrası çıkmasına razı olacağız. Benim lokantalarla aram iyi de- ğildir. EL sofrası ne de olsa yadır. gadığım bir yerdir. Fakat zâruret olur da dışarda yersem, en çok ti. tizlik ettiğim şey çatal kaşıktır. Şehrimizde lokantalarda maalesef bu avadanlıklar pek bozuk, Bıçağın kesmediği, çatalın o saplanmadığı şöyle dursun, ekserisi yangından çıkmış gibi eciş bücüş şeyler. Size bu münasebetle bir hikâye anlatayım. Sanırım Pariste bir avare, ce. binde on parası olmadan lokanta. ya girmiş. Yemiş içmiş. Parayı ver meden nasıl sıvışacağını düşünür ken karşı tarafta bir müşterinin bir takım çatal bıçağı havluya sa. rip cebine İndirdiğini görmüş. Bi. raz sonra, herkes yemek yemekle meşgul iken ayağa kalkıp hitap et. miş: Muhterem Madamlar, Mös. yöler! — * Ben, “meşhur hokkabaz, spir. tizma ve manyetizma profesörü falanım. Yakında şehrin en büyük tiyatrolarından birinde hünerleri- mi göstermiye başlıyacağım. Her bulunduğum yerde yaptığım gibi burada da size bir küçük meharet göstermek isterim. Fakat daha ev. vel şunu sorayım: İçinizde beni ta. nıyan kimse var mi? Süküt!.. O sırada, kaşık çatalı aşırmış 9- lan müşteri bu nutuktan bilistifa. de parasını verip çıkmıya hazır- Yanmış. Tum kapıdan çıkarken be- riki seslenmiş. — Mösyö! Rica ederim. “Siz de dinleyiniz! — Eyet sammah YAcele “işim Daha fazla şüpheyi celbetme. mek için herif kapının önünde durmuş. Hokkabaz olduğunu iddia eden sdam da hünerini göstermiye baş. damış: — Bakınız efendim! Şu kaşık ça. tali bu peşkire sarıp cebime ko- yuyorum. Kimse kıpırdamasın! Bir... İki... Üç.. Uçtu... Gitti, Şimdi şu kapının önündeki Mös- yönün cebini arayınızl, Gi ei BALKAN MEKTUPLARI çık dövizeiyi beki Hemen meraklı müşteriler, be. rikinin cebini karıştırmış ve tabil herifin çaldığı kaşık çatalı çıkar. mışlar, Herkes gibi tabii hırsız da bilmecburiye hayret etmiş. Ve bu hayret siraşında meşhur hokka. baz da hem parayı vermedön, hem de çatal bıçağı asırarak Jokanta dan çıkmış, Kadınlardan İtfaiye DALAR; Wah Allah! Daha neler görüp işiteceğiz?.. Kadından itfa- iyeci olur mu efendim! Bu, gaz ya- ia ile yangın söndürmiye benzer. Gazetelerin rivayetine göre böy. le bir teşebbüs Meksikada yapılmış ve gayet İyi netice vermiş. Acaba bu itfaiye takımına kay. dedilen kadınlar ne mene şeyler. dir ki; âlemi yakıp kavurma cibil, etlerini bir tarafa bırakıp yangın söndürüyorlar? Eskiden amatör tulumbacılık et- miş yaşli bir arkadaşa bu bahsi açtım: — Sade erkeğin olmaz ya! Kadı- nın da sulusu vardır. Belki ondan istifade edip yangın söndürmede kullanmışlardır, diye alay etti, Şöyle bir düşündüm, bizim ba- yanları bir itfaiye takımında. Yani Allah saklasın amma, insanın sırf onları görmek için, çıra gibi çayır çayır o yanacağı gelir. Bakalım nasıl söndürecekler? Tuna Taşmış “Tuna nehri akmam “Etrafımı yıkmam diyor “Şanı büyük Osman Paş: “Plevneden çikmam diyor,, Ne zaman Tuna lâfı olsa; benim aklıma bu güzel, bu melânkolik ve yanık asker şarkısı gelir. İstanbul konservatuvarı müdürü kıymetli sanatkâr Yusuf Ziya Demircioğlu. nun geçenlerde bahsettiğim Ana. dolu halk türküleri ismindeki ki tabında bu türkünün tamamını buldum. Ne kadar sevindim bilse- niz. Orada bu türküyü terennüm eden talihsiz asker, Süleyman Pa- şa kolunun Plevneyi kurtarmıya gelmediğinden bile şikâyet ediyor. Âdeta, siyasi, askeri ve edebi bir eser, Gazetelerde Tumanın taştığım okuyunca aklıma bu geldi Hattâ yine gazetelerin rivayetine naza, Tan Tuna nehri etrafını yıkmıya da başlamış. Bu taşiş, bizim galeyanımızı temsil eder. Biz onun suyundan içtik ve onun suyuna kanımızı döktük... Tuna, kaynağı Almanyada ağzı Romanyada da olsa gönlümüzdeki yatağından akan bir Türk neh- ridir. m OKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ Şeker Hastalarında Gangren u acıklı gangren bahsinin, oku- yucularımı sıkacak kadar u- B açınca şeker hastalarını unutup geçmek haksızlık olur. Biliyorsu- nuz hastalarının. sayısı haylice çoktur. Şimdi o hastalığı tutulmuş olmıyanlar, ilerde de tu. tulmıyacakların bilemezler. Şe- ker hastalarının yüzde onu gan- grene tutulur ve ondan gider, der- lerdi. Vâktâ, şeker hastalığını daha iyi tedavi etmek usulü öğrenildiğin. denberi o söz artık doğru değildir. Bir'kere gangrene tutulan şeker hastasının mutlaka bundan git. mesi şart değildir. Seker hastasın. da gangren başladıktan xonra da şekerin tedavisi ile gangren ken- disi geri gider. Sonra da, şeker has- ) SESSİZ MELODİ usçuk bir şerit. Diken diken, baca baca, tümsek tümsek, eğri büğrü bir şerit. Sivri külâhlı, al yanaklı, şişko kayıkçı bu şe- ridin düğümü. Çözülürse ne mutlu sana! Çö- Eski bir melodinin örneğini karşıya geçerken mı. rildandım: Karşımıza gar geliyor — Arkama baktım kar geliyor — Şişko kolların kırılsın — Bu sal bana dar geliyor — Aman, aman, aman! Garın rıhtımında nazik gümrükçüyü ve gözü fıra. Jerken içime sessiz bir melodi çök- tü, Evet sessiz, Fakat olduğu gibi, gelişi güzel kaydet- tim. Bu yaştan sonra ses mi kaldı, saz mı? Hiç te (Ya. zik oldu Süleyman Efendiye) değil, Asıl (Yazık oldu izleri bırakarak., bu yaştan sonra bana!) Dostum Ozansoy'un Baykuş'u beni didiklemek için gülgemi gazalamasın. Yorulur. Ben saten kendi ken. dimi sessiz bir melodi ile ine cekiyorum. Suda ayak Suda Ayak İzleri İzli su köpük köpük. Köpükler dalga dalga. Dalgalar küçtük, büyük. Dalgalar keskinleme. Dalgalar şahrem şahrem. Kıyı Aslı, ben Kerem, Köptükler sivri sivri. Köplikler büklüm büklüm. Büklümler süklüm püklüm. Bilinmezlikten gelen Dehri yan çizen, çelen Tükenmezliğe giden Tilki izi, kurt izi, İt izi dizi dizi. İnsan izi, at izi, Bir nice hoyrat izi. Sal izi tombay izi, Oku kırık yuy izi, Boş on günlük ay izi Suda ayak izleri... Su üstünde hir manda Boynuzunda bir serçe. Minimini serçenin Sırtında çan kulesi Kulede rüzgür sesi. Kulenin başı köpük, Köpükler dalga dalga. Domuz, malak izleri, Suda ayak izleri... Suya kargalar kondu. Anla be! Tuna dondu. —ı1m0 — Vid. ie Aka Gündüz : kirlilikten birde, talığı tedavi edildikçe gahgrene ihtimali şimdi yüzde on rl mm gangrene hiç tutulmamak elbette daha iyidir. Şekerli gangrenin büyük bir fena. lık yapması ihtimali ne kada; 1, miş olas da, bu iki aksiliğin bir raya gelmelerinin fena bir hatırası vardır... Gangren, şeker hastalarının se. mizlerine, hem de yaşlıca olanları- na musallat olar. Ellisinden önce gelmesi nadirdir. Bir de epeyce za- mandanberi şeker çıkaran —mese. lâ on senedenberi— hastalara ge. lir. Kadınlardan ziyade erkekerde olur. Bunun sebeplerinden biri kol, biri de temizliğin aksidi: Gangren, kanında fazla şeker olan vücude musallat olmayı severse de o vileut alkolik olursa daha zi. yade keyfine gider. Bayanlar ara. sında “arada bir çakıyor,, şarkısını hatırlatan ra'na dilberler bulunsa bile, akşam sofrasında karşıların- da bulunan erkekler kadar içe. mediklerini kendileri de teslim e. derler..Sonra da kadınlar yıkanma. Yı, temizlenmeyi ötedenberi sever. ler. Ayaklarını da —daha kısa €- tek ve ipek çorap modasından ön- ce— erkeklere nisbetle daha sik yıkadıkları şüphesizdir. İnsanın kanında Jtizumundan fazla şeker olunca vücudün her. hangi bir tarafında mikroplar ufa. cık bir yer yapmea o yer gangre. ne yol açar. Meselâ ensede bir kan çıbanı şeker hastalığının âdetidir. Ense temiz olmazsa gangrene yol açılır... Bunun gibi ayak parmak. larının birinde bir nasır iskarpin- ler içinde çok acı veriyor, diye ke- silir, ayak fa temiz tutulmazsa ge. ne öyle olur. Bir de, gangrenin şekerli hasta, lara en ziyade, yüzde 95 nisbetin. de, soğuk ve rütubetli mevsimler. de geldiğine dikkat edilmiştir. Bu- da, tabii, rütubetli havada mik- ropların daha fazla yüz bulmala. rından... Demek oluyor ki, insan şekerli hasta olunca, şeker hastalığının en tehlikeli ihtilân olan gangrenden korunmak için tiç şart vardır: AL kolden, mikroplara yer verecek rütubetten ve soğuktan çekinmek... Şekerli hastalarda dn müzmin damar iltihabından gangren olur. Fakat bu türlüsü, şekersiz ihtiyar. larda olduğu gibi, her vakit arada sırada durmak mecburyetiyle ve bacaklarda ağrılarla belli olmaz. Onun için şekerli hasta olunca ya. vaktaki derinin engine, Avrupanın İskeleti Yazan: Sabiha a Sertel 2.0.5. iy gpiri Ertem, “Avrdpehin iske, leti,, ismiyle bir eser neşretii Kitabın İsmine bakıp ta, Avrups medeniyetini “tek dişi kalmış cana var,, diyen şairin zihniyetiyle iske- let olmuş bir Avrupadan bahsediyor zannetmeyiniz. Sadri bu kitaba yaz. dığı mukaddemede diyor ki: “Bu kitabı hazırlamaktan maksat, Avrupalılaşmak, Avrupa medeniye. tine intibak,. sözlerinin bedihi bie hakikat ifade eder" gibi konuşulduğu zamanlarda modern Avrupa bünye. sini vücude getiren âmilleri gençliğe hatırlatmaktır. Bu sebepten "yalnız tarihi seyir içinde kalınmış, harp sonrası rejimleri bu kitabın kadrosu içine sokulmamıştır.... Tarihi seyri nazarı itibare alan bu eser, Avrupa medeniyetinin geçirdi- ği tekâmül safhalarını, bu tekâmü- lün İçerisinde devrini yapıp çürüyen iktasadi gidişlerle, yeni doğanların ve bunların arasındaki | çarpışmala. rın tarihi bir ifadesinden, objektif bir mütalâasından ibarettir. Avrupa kapltalizminin (teşekkülü, liberaliz. me geçiş. müstemlekeciliğin doğuşu, liberal iktısattaki iktisadi mezhepler, siyasetin tlcaret ve iktisat mekaniz. masının tahakkümüne geçmesi, tica- retle mali sermaye arasındaki müna- sebet, sanayi ihtilâlinin tesirleri, ik. tsadi emperyalirm ve doğurduğu hatpler, liberalizmin çöküşü, hulâsa Avrupanın “İçtimai, iktadi, siyasi bünyesini veren bu mevzular bize Avrupanın iskeletini göstermekte. dir. Bu içtimai bünye buhranları içerisinde, Iktmadi mekanizmaların, bilhassa liberalizm ve onun çocuğu olan emperyalizme dayanan Avru. panın nasıl bir buhran geçirdiğini, ve niçin geçirdiğini anlıyoruz. “Avrupanın iskeleti, harp sonun- da doğan rejimlerden bahsetmiyor, fakat bunların nasıl ve niçin doğdu- ğunu anlamak için bize mazinin a. nahtarlarını veriyor. Bu anahtarla Avrupa tekâmülünün muhtelif de virlerini açtığımız zaman, medeniye. tin bugün gelip takıldığı harp çıkma- zından niçin çıkamadığını, çıkamıya- cağını anlıyabiliriz.. Terihi ve ikti. sadi seyri objektif bir görüşle verem bu eser, Avrupa medeniyetinin daha yüksek bir medeniyet lee e Daha doğrusu bugüne kadar katetti. ğimiz merhaleleri gösterdiği gibi, bundan sonra geçilecek merhaleler hakkında tahminler yapmıya da İm- kân veriyor. “Avrupalılaşmak, Avrupa mede- niyetine intibak sözlerinin konuşu. duğu bir zamanda,, hattâ Avrupalı. laşmıya karşı zaman zaman gösteri. len rie'i mümnnaat karşısında, han- gi medeniyete intibak etmek gerek- tiğini izah etmese bile bu eser, tekâ. mül eden ve daha yüksek tekâmtille.. re namzet olan Avrupa medeniyedi. nin şemasını çizmektedir. Avrupa medeniyetinin tekâmül rotasını hiç şüphesiz bugünkü harp çizecektir. Ancak bu harpten sonra Avrupa İs- keletinin giyineceği elbiseleri, ve insanlığa bahşedeceği seyri, vüzuhla görebilecek tekâmülü çizebileceğiz... Bir dünya tekâmül process'inin dö. nüm noktasında olduğumuz bu devir. de bu kitap gençlere geçtiğimiz ve geçmekte olduğumuz devirleri bildir. İmesi itibarile enteresan, ve kiymetli bir etüddür. Müellifinin gençlere ha» tırlatmak istediği tarihi âmüller ma. rinin olduğu kadar, istikbalin de dü- ğZümlerini çözmiye yarıyacaktır. Bu Mibarla bu eseri kültür kütüphane- miz için bir kazanç sayabiliriz. e. ——— Mehmet Celil, Hapishanede Öldü Sofya — Bulgaristan Türk Vakıf. lar müdürü ve son yıllarda çıkan Rehber, Doğru Yol gazetelerinin sa. hibi Mehmet Celil, casusluk töhme- tile mevkuf bulunduğu hapishanede ölmüştür. Kartal ve Beşiktaş Hâkimlikleri Kartal sulh ceza hâkimi Alâeddin Kirman, kendi tölebile Beşiktaş hâ- kimliğine nakledilmiş, yerine Tokat sulh hâkimi Naci Öztin tayin olun. muştur. ———-————— dikkat etmek iyi olur. Tabi, her- gün değil, o zaman bu da bir illet olur. Arada sırada, İsterseniz sık sık, fakat hergün değil Müzmin damar iltihabı başlamış ise, çok defa, bacak yatakta düz dururken renksiz, solgun görünür. Sonra bacağı yukarı kaldırınca, er- guvani renkte uzun konçlu çorap giymiş gibi, mora yakın kızarır. Bu muvakkat çorabın rengi hoşu- Buza gitse bile beki, © vermekte ihmal eti haber

Bu sayıdan diğer sayfalar: