24 Mart 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

24 Mart 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ütue 2ELEk X YE, Aramam minen Vi Ni 24 MART 940 . TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 100 Kr, 59 » 400 » 160 olmıyan . memleketler için abode bedeli müddet sirasiyle 30, 16, 9, 85 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâveşi lâzımdır. Bir Gürdeliğe Bir Ömür mü? Asla... ünkü nüshamızm- “Görüşler, sütununda, Sabiha Zekeriya II, çok mühim bir mevzua temas #diyordu: Bir genç kız, arkadaşımıza bir Mektup göndermiş. Mektuptan öğ. imize göre, genç kız bir mü. *sesede çalışıyormuş. O müessese. «6, zayıf ahlâklı bir patron varmış. patron, genç kızların saffetinden, taruretinden, . görgüsüzlüğünden ve İtade raafından istifade ederek, on. ları iğrenç heveslerine vasıta yap- maktaymış. Bayan Sabiha Zekeriya Sertel'e mektup yazan genç kız, bu- Na tahammül edememiş, ve işsiz, aç yı göze alarak, o müesseseden rŞ. Sabiha Zekeriyanın, bu mektup- tan bâhis yazısı, gerek matbuat, go. tek adliye muhitinde çok geniş ve “ok yerinde bir alika uyandır. Müşter. Bu alâkanın mahiyeti hak. knda, diğer süitunlarımızda maldmat Verilmektedir. Temenni ediyoruz ki, bu alâka bizi, bu ietimai meselede, Müsbet ve hayırlı bir neticeye ka. am. Çünkü bizim kanaatimizce, na. Müslarile çalışmak istiyen genç kız- ların, — hattâ genç çocukların — hi- Mayesiz ve muhtaç bulunuşlarından © bozuk ahlâklı patron gibi, Müstefit olan başka vicdansızlar da Yardır. Ve bizce “is, in bu şekli, ten çok daha fenadır. Ken. hevesini tatmin için, bir “kadın, zayıf tarafından istilade eden Pes elde e pa SPİN $İ tatihim için, namuslarile çalışmak İstiyen görgüsüz genç kızların için. de bulundukları zarureti istismara Teltenmek, © genç kızların sade if. İetlerine değil, diğer beşeri hakları- da da taarruz etmek sayılır. Bunun r ki, kanun, inkılâbın İş haya- Una gikardığı temiz Türk kızını, bu kabil şeniğ taarruzlardan korumak Mecburiyetindedir. Biz kadnın, kendi vücudünü, para bilinde ve kendi ihtiyarile sat, Panna bile aleyhtarız. Çünkü bir amın, kendi ihtiyarım bu şekil. kullanmasını, yine bir takım içti. Mai ve iktisadi aykırılıkların doğur. “oğu acıklı bir netice sayıyoruz. at hele, bir genç kızın iffetine, ve o genç kızın ihti. Yarma vağmen daha doğrusu mastim biçare mukavemetine rağmen, te- ni» olunması; hiç affedemiyece- v bir cürettir. kendilerinde bu cüreti gö- » kullandıkları kuvveti evvelâ ndan, keselerinden, sonra da, uhafaplarınn aezinden alıyorlar. nkü patronunun o adi hevesine olmıyan genç kız, işinden çıka. tır. Vâkıâ, bu hareket iş ka. mubhaliftir. Fakat patron muhal olarak — sorguya takdirde, haklı çıkmasına hileli tedbirleri alabilecek kurnazdır. Sonra, bir ek. Parası peşinde koşan © zavallı , koca bir patrondan hesap sor. örme nereden bulsunlar? biz, böyle düşünmüyoruz. biz kaniiz ki, böyle düşünen, sa. 9 cüreti kendisinde bulabilen » dur. Zaten, o patron, böyle düğü İçin, öyle davranmıya ©der. Lâkin, bu İşte, davacı de, koca bir patronla hesap- cesaret edemiyen, mahke- harcanacak vakti, ve parasi zavallı bir kız değil, Türk hayatındaki |, mane- aşma. korumakla mükellef rumi. v üriyet müddeium Nitekim, ditn, o mektubun intişa makamı, — ayni vaziyette bü- 'Türk kızlarına emniyet titizlikle harek-te ve. flip fiş / j KARIM! 5 £ z 1 TAN i Haftanın Musahabesi Seyyar Bir Karakter LABORATUVARI erkes aleybinde alıp tuta- dursun; ihmesinden, binme- sinden; beklemesinden, gecikme- sinden; kalabalığından, kargaşalı. Zindan; biletçisinden, vatmanın. dan sızlansın, dert yansın, yaka silksin, elâman çeksin, battâ fer. yat koparsın... Ben memnunum. Bence tramvay arabası insanları dışından ve içinden görmiye en el. verişli bir tecrübe odası, seyyar bir karakter lâboratuvarıdır. İm'an gözüyle bakmayı bilen. ler için bundan müsait, faydalı, düşündürücü ve güldürücü bir eğ- lence ve bir ders bulunamaz. Ruh. larla huyların foyalarını meyda. na vurdukları yer, orasidır; orası Şehir Tiyatrosunun hem komedi, hem dram kısımlarını bir araya toplamış şaheserler sahnesi, ibret perdesidir. Bir muharrir, bir ro. mancı, bir fikir adamı, hattâ bas. bayağı bir meraklı insan için tram- vsyda boş durmak, meşguliyetsiz kalmak imkânı olamaz sanıyorum. Evet, sıkışır, ezilir, hor muamele görür, belki işkenceye uğrar; lâkin ezaya mukabil bir zevk ve istifade ciheti çıkarabilir. Tramvayda sıkı. lanlar, kendi cinsinden mahlükla- rı tetkikten bâz alamıyanlar, bu is- tidatta olamıyanlardır; yani ruh gözleri miyop > ve hayal keseleri tırıl, basit ve cevhersiz, sözde a. damlardır, canlı omankerlerdir. Onlar bir tramvay arabasının, bir vağonun, bir lokantanın, bir kal. dırım köşesinin ne gibi ibret ve. rici karakter piyeslerine sahne 0. labileceğini o idraklerine sığdıra- mazlar; kapısında oyunun adı zılmamış yerlerden başketında ti- yatro oynanabileceğine akıl erdi. ——mie — Ben tramvaya, kütüphanesinden yeni bir kitap çeken, mikroskopu. Da gözünü yanaştıran, hastasının çıplak sırtına kulağını dayıyan, maden hümunesine pertevsizini çeviren bir ilim ve fen adamı he. yecaniyle, “yine neler göreceğim, ne etütler yapacağım!,, Diye gi. terim. Çıkarken de şöyle söyleni. rim: “Yarabbi, ne insan örnekle- riyle tanıştım, nelere vukuf kes- bettim!,, z Messi bilet elışlar, karakter. leri pek belirgin surette gösteren hareketlerdendir. Baka. rım, biri, evveleöden tam olarsk avcunda veya yan cebinde hazır. ladığı parayı bemen biletçinin eli. ne sıkıştırıyor. İşte o, dürüst, inti. zamlı bir adamdır; ne kendisi zah- met çeksin ister, ne başkası. U. mumi nizamı bozmaktan ürker; bir irkılâpçı, ihtilâlci değ.ldir; ber re. jime ilaatli bir vatandaş nümune. âidir; apartman komşunuz olmuya tam Idyıktır. Emin olunuz ki böy. lesinin evinde saat ondan sonra radyo çalınmaz ve duvara çıvı mıhlanıp tablo asılmaz. Bronşit ol. duğu zaman, istırabından fazla yan odadakinin uykusunu kaçırmak. tan çekindiğine eminim. Sonra, he- saplarında da sağlamdır, borçları- ni ay sonunda öder; yazihanesinin çekmeleri istiflidir, evrakı sırasın. da, elbiseleri düzgündür; traş bi. iğrenç kıl parçalariyle yaş birakıp paslandırmaz. Kızım olsa idi da. madımı muhakkak tramvayda, tet. kikten geçirmeden izdivacına rıza göstermez ve böylesine rastgelir. sem yakasını kolay kolay bırak- mazdım. Kullanılmış biletleri du- rak yerindeki demirden sepetlere iner inmez atan medeni insan rin böylesidir. Bazısı ise biletçi kulak zarını patlatacak kadar yanında bağırma. dıkça, bu bile kâfi gelmeyip omu. zupu ü göreceğiniz ilk değişiklik bir bü. yük hayrettir, Sanki: “Bilet ha? 'Tramvayda bilet alınır mı? Tuhaf şey!,, diye düşünüyordur; sanki bi. let almak değil, almamak tabii bir şeydir de nasılsa, bir tesadüf, bu- gün tramvaylarda fevkalâde vaka- yiden olarak isteniliyor! O adam için çantasını 'bulmak bir mesele. dir; her cebini yoklar, rast mez; hattâ yanındakilere bile göz atar; sanırsınız ki — cenlerinize el | çağını, sabun köpüklerine yapışmış dürtüşlemedik ak getire. müddet atıp kendi kesesini sizin üstünüz. de arıyacak! Nihayet, en akla gel. mez bir yerde, ceketin mendil. ce. binde bulur; fakat bundan sonra da içinde para aramıya koyulur. Parmakları, acemi dişçi kararsız lığı ile, titriyerek kâh liraya, kâh elli kuruşluğa, kâh çeyreklere ya- pışır, birini bırakır, ötekini yak Jar; biletçi lâhavle çeker; siz, şay. benim kadar sabırsızlardan iseniz elinizi çantasına uzatıp gözünüze batan on kuruşluğu çekmek ve onün yerine hesabı görmek arzu. sundan kendinizi güç alıkoyarsı. nız; sinirli iseniz de baygınlıklar geçirir, dişlerinizi sıkarsınız. Artık bu adamın “işleri, evi, aile geçimi, babalık ve kocalık hali nedir, ta. tasavvur ediniz! Kontrolör gelince her cebinden bir tane eski bilet çıkarıp itiraza uğrayınca'da “bana verdiği bu idi, yalan mi söyliyeceğim?,, diye bö- bürlenen çocuk kafalı adamlara da çok rastlarsınız. İş masasındaki ev- rakinın ve çekmecelerinin vaziye- tini göz önüne - getirip lüzumsuz kâğıtlardan ve karma karışıklık. tan neler çektiğini ve başkalarına da neler çektirdiğini anlamak 20r değildir. Binaenaleyh sade iyi de. mat değil, iyi memur da tramvay. da seçilebilir, Benim bir ticareths. nem olsa idi alacağım kâtip veya kasadarı gizlice takip ettirip ah. valini tramvayda inceletir ve ka- rörrmi, gelen “rapora göre“ ermni- Yetle verirdim. Z» tramvayda kötü huylar kendilerini, iyileri gibi pek belli ederler. Meselâ, bazısı, önce. Yazan: Refik Halid den hazırladığı bozuk çeyreği sür. mek azmindedir; kafası sabahtan.,, mak nerede, göz atmı; beri bu ufacık işle —bir petrol trüstü kurmak için çalışan Morgan veya Karneci'nin beyni kadar— meşguldür. Biletçinin en zorlu tâ. manında, şöyle, kalp beşliği iki çil yirmi paralığın arasına sandviç yaparak uzatır. Muvafak olursa sevincinden içi hoplar, bir tarafını ezseler değil a, o sırada gözüne parmak sokup 'nasırına bassalar sesini çıkarmaz, dudağından tebes. sümünü bırakmaz. O kadar neşe lenmiştir ki, tramvay arabasi ye- rihe mahalle kahvesinde bulunsa idi, bütün müşterilere bol keseden kahve :smarlıyabilirdi.. Etekleri zil çalarak arabadan bir atlar, evi- ne doğru bir gider ki uzaktan gö. ren tanıdıklar ecnebi dil imtiha. nında kazanıp Baremde bir derece yükseldiğine bükmedebilirler!... Bazısı kıta farkını kazanmak maksadiyle biletçinin bir müddet gözüne görünmemek için ne rol. ler oynar... Cüce kadar küçülür, yerle bir olur, ayrıca bir şişmamn arkasına gizlenir, sahte bir dalgm. hık hali takınır; sanki dahs demin den geçmitşir, dü değildir; zavallı... Lâkin kıtayı at- Jattı mı, yeni istihkâm topları gibi, birde bakar o yerden yap. ma, yere gömülü nesne kabariyor, önündeki şişman zatın, Majino si. perinin arkasından uzuyor, hava. “ür İRİekiE ilşpi &le şimdi onu biraz. dürtüşleyiniz bakayım.. Sekiz, on, mistre geride iken halıya mürekkep dökmüş ve- Her hastalık tablatin bir haksız. lığı sayılabilir. Vâksd bir çoğu kendi ihtiyatsızlığımızdan, tedbir- sizliğimizden ileri gelirse de tahi. atin hastalık sebeplerini icat ede. rek bizi onlarla mücadeleye mec- bur etmesi de bir haksızlıktır. Fa- kat bu haksızlıklar arasında en büyüğünün kadınlarda çocuk ya. tağına musallat olan kanser oldu. ğu şüphesizdir. Tabiatin, neslin bekasını temin İçin meydana getirdiği kadınlığa karşı daima lütuf göstermesi ve kadınlığı her türlü O hastalıktan müstesna tutması lâzım gelirken, her ay kadınların hepsini bir kaç gün rahatsız etmesi yetişmiyor. muş gibi, bir de, kadınlığın en ul. vi uzvu olan çocuk yatağına kan. ser "hastalığını musallat etmesi, doğru mu? İnsafa sığacak şey de- #ild'r. Bereket versin ki o medeni- yet, yani onun temeli olan ilim ta. biatin büyük haksızlığını tamir et- mek için uğraşmaktadır. Gerçi hiç bir türlü kanserin büsbütün önünü almak çaresi henüz bulunamamış. sa da, çocuk yatağı kanseri vak. tinde teshis edilirse bu zamanda artık pek te tehlikeli bir hastalık sayılamaz. Mesele onu tâ iptidasın. da —alâmetine göre— hatıra ge firerek vaktinde mütehassıs heki. me müracaat etmektedir. Onu hatıra getirmek için de, bir kere, çocuk yatağı kanserinin iki türlüsünü bilmek lâzumdır: Biri çocuk yatağmın ucunda, öteki yu- karısında, > Bunları bilmenin lüzumu İkisi. hin avr; ayrı yaşlarda olmasında. dır. Birine türlüsü daha genç yaş. ta musallat olur: . Kırk beşle elli arasında, fakat daha erken —yir- mi has vasında bile— geldiği var. dır. Öteki türlüsü daha geç: Kadın- , ağın sonbahar o mevsimi gelip bi. raz geçtikten sonra... İkisinde de ilk ve en mühim a. dem gelmesidir LOKMAN'HEKİMİN ÖĞÜTLERİ; ; VAKİTSİZ GELEN DEM nun mutlaka çokça olacağını zan- etmemelidir. Bazılarında sızımti halinde gelir... Kadınlıkta vakit, siz gelen dem daima şüphelidir, mütehassısına o müracaat etmeyi hatıra getirmel'dir. Birinci türlüsünde ehemmiyetli bir fark ta olur. Hastalığın ilk za- manlarında, yani tam da tedaviye «n müsalt olduğu devrinde, dem kendi kendine gelmez de b'r vor. gunluk üzerine, yahut otomobilde veya arabada bir sarsıntıdan son. za, yahut bir temizlik tuvaletinden sonra... Böyle zamanlarda gelme. sine dikkat edilmez ve ehemmiyet verilmezse daha sonra kendi ken- dine gelmiye baslar. O zuman teda- vi ümidi kesilmezse de vakit bi- raz gecikmiş demektir. Bu hastalıktan sünhe edilince, daha doğrusu hastalık haıra geti. #'lince © şünheden kurtulmak için çare —meselâ mide kanserinde ol. duğu gibi— büyücek bir ameliyat değildir. Şüvhe edilip mütehassısa müracant olununen, hekim kanser bulunduğunu kendisinin de şüphe eti'ği yerden küçücük bir parca keser, çıkarır, onu mütehassıs lâ, boratuvarında m'kroskon altında muayene eder, yahut ettirir. heden kurtulur ve kati teş! yapar, e kücücük par için cok defa onun alu ; uyuşturmıya bile “um görülmez: O kadar az acı verir. Mütehassıs hekimin teshisi kati ve müsbet olduktan sonra da me- raklanmıya, telâşa lüzum yoktur. Hastalığı gecirmek icin amelivat pek cok faydalı olduktan baska, şimdi o kanser radivomin, Röntgen ısıklariyle de tedavi edil'r. Bu te. davi usullerinin o hansisini tafh'k etmek. şünhesiz. miitehasıs beki. min Wleceği şeydir: Her biri yeri- ne müre... Sizin bileceğiniz ser, vakitsiz gelen demdan eskinmaktir. nak nx da olsa, görüntste hir sebebi de bulunsa vak'tsiz relen dem mite. hassış hektme miiraeaat ettirmeli. dir. Bu kaide ber kadının hatırın. da kalacak kadar basittir. ya babasının mürekkepli kalemini kırmış çocuk gibi boynu bükük, yere bakıp duran © adam şimdi ka- Ta gömlekliler çavuşu, Nazi buy- rakdarı kadar sert, dik, gösterişçi ve meydan okuyucudur; dokun. Bazısının ise biletçi ağzından lâf alamaz; “nereye? diye sordu rau, “sonunal,, mâna. ına bir çene veya el işareti. O kadar! Bunun bir mânası vardır: “Biletçilerle söhpete girişecek a. dam mıyım ben? Benim ağzımdan hikmet ve cevahir çıkar, israf cde- memi,, Bir kismi ise acayip bir “hüsnü kuruntu,, içindedir; ister ki het bi- İetçi kendisini tanısın ve ineceği yeri sormadan, zahmete sokmadan bilsin. Biletini oaldıktan sonra, ikinci dolaşışta bir daha müracaat etti mi kızar vedikdik yüzüne bakar: “Ben unutulacak şahıslar. dan, çehrelerden miyim ahmakl Bu göz, bu ağız, bu burun, bu ta. vir, böyle şahsiyet kaç adama mü. yesser olmuştur?,, mânasına... ramvaya giriş, oturuş, ayakta duruş gibi hareketleri de ka. rakteri gösteren ehemmiyetli işaret. ler, alâmetlerden sayınslıdır. Bazısı yaylı kapıyı lüzumsuz bir pehlivan kuvveti sarfederek bir açar, bir Kapar, içerdekilere kabahatli arar gibi gazapla bir göz gezdirir, bir surat asar ki dördüncü Murat za- manda Asesbaşı tarafından basıl- mış meyhanede bulunuyorlarmış kadar hazırunu bir dehşettir kap. ar. Gözüne görünmemek için, far. olmıyarak büzüldüğünüzü, kafanızı omuzlarınızın arasına s0. anlarsınız. Tutulmuş yerlere de bakişı “müt- hiştir; sanki gözüne kestirdiği kim- seyi yakasından tutup bir tarafa fırlatâcak ve boş kalan yerine ge. şip kurulacak! Bir kısmı ise derse giren hoca çeşmisi alır; arabadakilerin, hep birden, onu görünce talebesi imiş gibi syağa kalkmalarını bekliyen bir tavır... Nerede ise, kürsüsüne geçecek ve elinin kisa bir isare. tiyle: — Oturunuz! “ Müsaadesini verecek ve sizde bunun üzerine, “gür!!”, hemen yer lerinize çökecek ve ders takririni dinliyeceksiniz! Tramvay müşterileri arasında bir de keskin, kemikli suratlı, o. muzları geniş, pantalonları koyu renki ceketleri İskoçya kumaşlı ve. ya karyağdılı bir takım Amerikan tipi gençler bulunur; bankacı, ya. hut mefsuh bankaların bol maaşlı ve üç gün süren ikballi eski me- murları... Burların yüzlerinde de işmez ve çözülmez bir buz kesmiş gerginlik, bir dişlerini sıkma hali göze çarpar. Bizim gibi, zamaneye ne derece uymıya çalışsalar yine kıyafetlerinden babayanilik sırıtan yaşını almışları, İlle şemsiyeli ve galoşlu olanları yukarıdan, bak. mıya tenezzül ettiklerine pişman bir süzüşleri vardır, kendinizi zen. ci veya sarı tenli, onu müstemleke. ye gelmiş imparatorluk memuru sanırsınız... “Bunlara sürünmeme. Ji, yüz vermemeli, adamdan sayıl. mazlar!,, mânasına gelen bir yük- sekten bakış! Yanınızda açık yer ş, İn Sumner Welles'e Allah Selâmet Versin 72.4, 8.GÖ Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel iyaset muhtelif menfaatler a. rasında bir entrika vasıtası olduktan, siyasi mütalâalar, tahmin budutlarinı geçemiyen faleılığa inki- lâp ettikten sonra, siyasi yazı yaz. mamıya karar vermiştim. Fakat bâ- diseler ve hayat o kadar siyaset ha. vasıyla meşbu ki, İnsan ne kadar ka. çınsa, o bir hâdisenin cazibesine kâ- pılıp, söz söylemekten kendini me- nedemiyor. Devletler arasındaki mi. nasebetleri, yıldıza bakar, kahve falına bakar gibi, keşfetmeğe ça- lışan siyasi müşahitlerin, günlük hâ. diseler karşısındaki mütalâaları tp- kı fal gibi, bir hafta geçmeden tam aksine dönüyor. Bir falcı mevkiine düşmemek için, dünya seyrinin dış manzarasına bakıp ta, mütalân yürü. tecek değilim, Ateşin merkezde kay- nıyan bir volkan olduğunu, zahirde» ki görünüşlerin ancak bu volkanın lâvları olarak harice aksettiğini bil. diğim için, dünyanın alacağı seyri ancak yanardağın bütün azametile patladığı gün göreceğimize, hattâ is. öyerek, veya istemiyerek, bu cere. yana bütün dünyanm kapılacağına 'kaniim. Bunu, . böyle bilmekle bera, ber, nedense şu Sumner Welles'in Avrupa seyahati, beni cazibesine © kadar çekti ki, şimdi Avrupaya Ak laha ısmarladık deyip, Okyanus yo- unu tutuşuna, yine lâkayt kalama. dı, m. Sumner Welles'in gelişi gibi, gi. dişi de muamma olarak kaldı. Wel. les, Avrupada mürekkep faizli be. saplar üzerine yapılan siyaset pazar- lıklarına iştirak için mi gelmişti? A. merikalılar bunu şiddetle reddetti. ler. Welles bir Mesih gibi, insan ka. nı dökerek, sulhe varmak İstiyen Avrupalılara, insani temeller üzeri. ak bir sulhün esaslarını dediler.. Yalnız Avrupada değil, dünyanın her kıtasında sarsi- lan bu insaniyet temellerini, Wel- les'in hangi mimari ile sağlamlaştı. racağı hakkında bir tek söz sösleme. diler. Avrupalılar, siyaset kurnaz. lıkları içinde pişmiş, ustalaşmış til. kiler gibi, Welles'i şehir şehir dolaş. tırdılar, fâkat onu bu temellere bal- vurmak. değil, el dokundurmak bile sokmadılar. Fakat pazarlıklar hakkmda konuştuklarına hiç şüphe yoktur, Welles'in bindiği gemi, daha Okyanusun dalgaları ara. sında sallanmıya vakit bulmadan, Avrupanın siyaset havasında sulhün değil, kati ve seri olması icap ettiği söylenen harbin havası esmeğe baş- ladı. Her tarafta harp kabineleri ku. rulmiya, büyük devletler arasında menfaat birleşmeleri, siyaset bir. leşmeleri gözükmeğe başladı... Wel. les'in seyahatinden sulh ümitlerine düşenler, ağızları açık. bu Amerika- dan gelen biricik yolcunun arkasın. dan mendil sallarken, bir daha a). andık, diye salladıkları mendille göz yaşlarını kuru! Hele, dört bir taraftan üzerler Tâvlar düşen küçük milletler, Diyojen gibi, kü. pün içine girmiş, “gölge etme. başka ihsan İstemem,, demekten baska bir sey yapamadılar... Zavallı Wellss bir #kinel Vilson gibi, Avrupa seyahatin. den sonra, Amerikalılara bir sull” bilir ne müteessiftir. Roosevelt, Papanın manevi kudreti. ne bu kadar güvendikten sonra, bu hezimetin karşısında bir ikinci insa ni mesaj neşredemediğine kimbilir ve keder edecektir... Fakat Avrupa. ların, hele küçük milletlerin bu in. sani mesajları, bir Hamaylı gibi gö. ğüslerine takp, maneviyatlan o me. det beklemediklerini Amerikalılara senba nasıl anlatsak... : Lİ BİR TESEKKÜR: Dün yazdığım “Hukukçwar suna. pe Darler,, yazısında işçi bir kızın şikâyetim- den bahsetmiş, bu mevzvun bir hukuku bile olsa oturmazlar; “oturursam on | umumiye dave olup olamıyacağını sor« lardan, yerlilerden ve vahşilerden ne farkım kalır!,, Diye düşündük. lerini belli edercesine bir o boş ye. Te, bir size, bir de kendine bakıp kıyas edercesine... Hem bunlarda, dikkat ediniz, iğreti bir duruş, yer. lerine bir ısınmayışta sezilir: “Şöyle, biraz ötede © irleceğim, zâ- ten sizin aranızda ne kadar duru. labilir ki..... Diyen hal! Oysa ki gi. decekleri yer, tramvayın daha ile, risine gidemiyeceği son durak, ter. minüstür, Ayakta dururken sünepe görü- nen, fakat ver açılıp ta cam tara. fına yerleşti mi, beklemediği bir zamanda nezaret koltuğuna geç. miş gibi birdenbire pürazamet ke. silenlere de rastlarsınız. Öyle bir kurulur, yerlesir ki yeni bir vükelâ buhranına kadar mevkiini muha. faza edeceğine emindir, sanırsınız. tauştum, Bu sabah iş'bürcm müdürü Bay” Helük telefon etti. Burun adliyeyi alâka dar edecek bir imesele'olduğu gibi, iş bm rosunu de elâkadar ettiğini, İsim ve ad- resleri bildirmekliğimi istedi, İş bürom- mun gösterdiği bu alâkaya teşekkür edes rim, Melâhat Evren İsimli okuyucuya, ieleri ban kendi sütunumda Yakat bu meseleler TAN'ın selesi, sütununda neşredildi, “Günün i Men Dükkâna Çarpan Otomobil Ayalıçeşmede Mutavan apartma- nında oturan Yorginin idaresindeki 1708 numaralı otomobil Karesteciler caddesinden geçerken 23 numaralı hırdavatçı dükkânına carpmıştır Bu

Bu sayıdan diğer sayfalar: