27 Mart 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

27 Mart 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN ABONS BEDELİ Türkiye Ecnebi 4400 Ki 789 1 Sene say 3 Ay s00 LE 1 Ar 300 Milletlerarasi posta ittihadına dahil olmıyan memleketler için abone bedeli müddet. sırasiyle 30, 16, .9, 4,5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres * değiştirmek “25 kuruştur. Cevap. için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzemdir. Lâğım Suyu İle Sulanan Bostanlar Meselesi stanbul civarında, 2000 wen farla sebze bahçesi ve bostan vardır. Bunlardan bazılarının, öte. dönberi lâğım sularile sulandığı mu. hakkaktır. İstanbulun müzmin sıhbi dertleri arasında, bu vâklanın da mühim bir yeri vardır. Senelerden. beri, gazeteler bu derdi sık sık orta- Ya sürmüşlerdir. Nihayet, öğreniyoruz ki, Beledi. Ye, evvelâ, şehir dahilindeki bütün sebze bahçelerini, çok sıkı kontrole tâbi tutacak, bu husustaki memnui- yete muhalif davrananları Yıldırım cezasına çarplıracaktır. Son. ra da, mahalle aralarındaki sebze bahçelerinin şehir haricine çıkanı. malarınm milmkün mertebe süratle teminine çalışılacaktır. Bir doktor olan Lâtfi Kırdarın, en isabetli icraatı arasında, sıhhi ted- birlere dalma ilk plânda yer verme. sini de sayabiliriz. Bugün, lâğım su. Yİle sulanan bostanlar, ve sebze bah. seleri, bizce, bu şehirde yaşıyanların sıhhatlerine, birer bataklıktan bile daha muzırdır. Bu tedbirler sayesinde, İstanbul Şehrinin sıhhatini tehdit eden tehli. keli mikrop yuvalarından mühim bir kısmı daha kurutulmuş olacaktır: Doktor Lâtfi Kırdarın İstanbulun der şeyden evvel “tedaviye muhtaç bir şehir” olduğunu lâyıkile kavra- Ması, bize sıhhi bakimdan huzur ve ten çok isabetli bir teşhistir: Çünkü Se ğa sonra tedavi 2800 1800 . Nesmi Otomobiller esmi otomobillerin adetleri 3. i zaltılacak, ve kimlerin emrine *tomobil verileceği tayin edilecek... Bir mebusumuz, geçen sene, bütçe i esnasında da, bu mev. #üa dokunmuş ve resmi otomobillerin Sarşıya, pazara öteberi almıya gön. inden bahsederek: “Bu beyhude benzin sarfiyatı len, milletin parası israf olu-| Muyor!» demişti. Biz, bu sözleri, o zaman da bu sü. alkışlamıştık. Dün, bu hu. *üsta verilen yeni ve isabetli k day bahseden bir arkadaşımız diyor. t “— Bu resmi otomobiller cidden izladır, Otomobile ihtiyacı olmıyan bisşok kimselerin emirlerine de ve- Silmiştir, Halbuki, biz, zengin bir Millet değiliz. Buna rağmen, büyük Memurlara verdiğimiz para, hiç de başka memleketlerden aşağı sayıla- az, Üstelik de benzin israfına mü. etmemize lüzum yoktur. Kaldı ki, ortada, otomobilden başka sait kullanan müesseseler de'var' Meselâ deniz müestebelerli,” Bütün bu fikirlere iştirak etmemek Ve bu sonuncu nokta üzerine bütçe *Atümeninin dikkatini çekmek iste- Memek mümkün değildir. © yüksek zevatın otomobil. İnmeleri bizi maddeten değil, de kârli çıkaracak: Çünkü © Yeda onlar, halka daha ziyade ka. VE imkânma kavuşmuş olacak. . Muvaffakıyetli Bir Eser imdi önümüzde, Arkitekt mec. e, ciddi sanat ve meslek walarının uzun müddet tutun. yadıkları yolundaki bütün iddialara, fiy vuvaffakiyetile topyekün ve bil. diri vE? veren bu güzel eseri tak- hu © Karşılıyoruz. Hiç şüphe yok ki, Yamap ilin, bu mavaffakiyetinl, her dolgun ve istifadeli yazılar bay nalan ve bir ihtiyaca bi. mm ine Medyundur eyliyebilmesi YanlışRomanya,Doğru Romanya ve Balkan Antantı Yazan: Aka: Gündüz | u Balkanların ne garip Ş tecellileri var. Başka- larının Balkanları tanıma- dıkları şöyle dursun, biz, An- tantlılar bile birbirimizi he- nüz tanıyamamışız. Bu vazi- yette en talihsiz Romanyadır. Bilinmez ağızlar, görünmez müessirler Romanyayı etra- fa, bilhassa dostlarına bam- başka anlatagelmişler. Nis, nasıl ki, bütün Fran$a de. Bilse, Lido nasil ki, ü a değilse, Büyükada nasıl kı, bütün Türkiye değilse, Mamaya ile Bük- Teğ te bütün Römanya değildir. Yanlış : Romanya. Bunu izaha be lüzum var? Yanlış Romanyayı herkes kendi doldurulmuş kulağı na göre bilir. Böyle bir Romanya. nm doğrusunu öğrenmek İsteme- yenlere bir şey denilemez. Gaflet. lerinde serbestçe devam, onların hakkıdır. Fakat biz? Biz ki, Ro- manyanın maddi, manevi dostu, komşusu ve müttefikiyiz. Biz doğ. ru Romanyayı öğrenmeğe mecbu- ruz. Milli vazifemizdir. Kiminle ve kimlerle ak ve kara gün dostu ol. duğumuzu özünden bilmemiz ge- tektir, Yalnız Romanya mı? Bü- tün komşu ve antantlılarımızla da. hi öyle. Gözü kapalı dostluk, ve hatır için hakikatleri saklamak devri çoktan geçti, ww unanıstanla neden bu kadar ölesiye birbirimize bağlı yız? Birbirimizden ayrılmaz bir yekparelik vücude getirdik? Düşü. nülecek ve sorulacak meseledir? Fakat cevabı çok kolaydir. Geçmi. şin ve halin realitelerini cesaretle mütalâa ettik, cesaretle kararlar aldik. Ve birbirimizi özümüzden, içyüzümüzden tanıdık. Onun için. Yunanistanda bir yanlış Türkiye yoktur, Türkiyede bir yanlış Yu- mnanistan olmadığı gibi... Biz, bir “Doğru Bulgaristan, ı öğrenmeğe de mecburuz. Milli va. Bir Kumen köyl zifemizdir. Göğüs göğüse bir kom- şuluk bize bunu emreder. Ve bu vazifeler, - komşular ve dostlar a. rasında karşılıklıdır. 1912 tarihi; nin üstüne bir nargileli bağdaş kürüp oturan ancak bir “Yanlış Bülgaristan,; bilir.“1940'm “dina” mikliği içinde modem bir duruşla doğru Bulgar'stiti' arayıp bülmek lâzımdır, Onlar için de öyle,” .. İtiraf etmek hiç te suç sayıl- maz, beş yüz yılık samimi komşuluğa rağmen, bugün, Bel- gratta bir “Yanlış Türkiye, ve Ankarada bir “Yanlış Yugoslav- ya, bilgisi var. Bu yüzden de her noktada anlaşıyoruz diyemiyoruz. Kendi payımıza “Doğru Yugoslav. tipi ve milli kıyafetleri ile iki Rumen kızt ya,, yı bilmek vatani borcumuz- dur. Boş vakitlerinde “onların da bir “Doğru Türkiye,, öğrenmeleri kendi Wlecekleri iştir, Sönür kestirmesi şudur ki, Ro. manyanın sempatik Hariciye Nazı- rı ekselâns Gafekonun üzerin. srarla durduğu (Bâlkön ensti. parçalanma kabul yar olsaydı, herkes iki el bir baş için deyip geçebilirdi, Fakat'iş öyle değil. Balkanlar öy- le bir vücuttur ki, her hangi bir tarafına bir iğne ucu batırılsa, a cısı bütün vifcude çöker, Hem haş- ka türlüsünü düşünmek, doğma. | e ep Eğ Öyle İse Mesele Yok Adiseleri analiz etmeyi âdet etmiş bir dostum var. Ge- çende rast geldim. Hoş beş, ne gö. rüşülebilir ki? — Harpten ne haber? Diye sor. du. — Görüyorsun! — Evet, görüyorum ve anlıyo. rum. — Ne anlıyorsun? — Şunu anlıyorum ki; matter devletler harbi hızlandırmak isti. yorlar. — Evet. Şu halde fx! şık var. Harbi ya Garp cephsinde yapacaklar, ya başka cephe kuracaklar. Eğer Garp cephesinde yaparlar. sa mesele yok. Başka cephe kurar. larsa Iki ihtimal var. Bu cepheyi ya Şimalde kuracak. lar, ya Balkanlarda kuracaklar. Eğer Şimalde kurarlarsa mesele yök, Balkanlarda kurarlarsa ki ihtimal var. Ya Selânikten ihraç yaparlar, ya Karadenizde bir ha. rTeket, Selânikten bir ihraç yaparlarsa mesele yök. Karadenizde harekete geçmek isterlerse iki ihtimal var. Ya Romanyaya bir ihraç yapacak. lar, yahut Kafkas tarafından hare. kete geçebilirler. Eğer Romnyaya ihraç yaparlar. sa mesele yok. Kafkasyadan hare. kete geçerlerse iki ihtimal var. Ya Bakü istikametine giderler, yahut Batum istikametine. Eğer Bakü is. tikametine giderlere... 6— Azizim biraz müsaade et! E, ÇARŞAM Yazan: B. FELEK ger fiktibi izakta devam edersen iki ihtimal var, — Ya sen çıldırırsın, yahut ben, Sen çıldırırsan mesele yok. E- ger ben çıldırırsam iki ihtimal var. Ya senin gırtlağını sıkar İşi. Mi bitiririm, yahut canını kurtar. mak için sen beni temizlersin. Eğer ben seni gebertirsem me. sele yok! Lâkin. sen beni-öldürür. sen bana yazık olur. Gel şu hikâ- yeden vazgeç te aklını başına top. la! Dedim ve bu ihtimalleri şampi. yonunu savdım efendim başımdan. Biz İçeriden, O Dışarıdan ir gün Nasrettin Hoca eşeği. ni. satılığa çıkarmış. Tellal hayvanı gezdirirken: — Bu merkebin — eşkini açık, rahvan yürürken üstünde kahve içilir. Başı; yumuşak, genç, dinç, kıl kadar ayıbı yoktur. Diye met. hettikçe herkes başlamış biribiri ardından pey sürmiye. Hoca da karşıdan eseğinin bu meziyetlerini işitince! — Vay, benim hayvanım bu ka. dar güzel imiş te, ben niçin kendim almıyorum? Diyerek kendi de pey sürmiye başlamış. Nihayet son pey üzerinde kalınca paraları tellala BADIR ÇARŞAMBA sayıp kendi eşeğini satın alarak e. ve götürmüş ve hâdiseyi karısına anlatmış, karısı da hocaya karşılık olarak şunu nakletmiş. — Aman efendi! Bugün bir tu. haf iş yaptım. Kapıdan kaymak a- Wyordum. Herif kaymağı tarterken ağır çeksin de ziyade kaymak ala. yım diye o görmeden yavaşça altın bileziklerimi © terazinin © dirhem kefesine koyuverdim. ve hemen kaymak tabağını elime alın kaoıyı kapadım. Karısının marifetini kendinin. kinden daha baskın gören Hoca: — Hadi bakalım yahu! Sen içe. riden, ben dışarıdan el birliği ile şu evin İdaresini yoluna koyalımı!, Demiş. Dünyaya bakınca, Hoçanın bu fıkrasını hatırlamamak kabil ol. muyor. Bir tersfta üç muazzam detlet biribiriyle harbe tutuşmuş. lar. Tepeden tırnağa kadar silâh- lanırışlar, milyonlarca adamı hu, dutlarına yığmışlar. Biribirlerini nereden vuracaklarını düşünüyor. lar. Cihan bu maceranın tazyiki al. tında krvranıyor.. Buna , bakan tabiat te şurada bir zelzle, ötede bir su baskını, beride toprak kay- ması, bütün Avrupada müthiş bir soğuk, yanar dağlarında indifalar, fecri şimali, elektrik fırtması, kar fırtınası hulâsa bütün tahrip kuv- vetleriyle harçkete geçiyor. Baka. lim insanlar içeriden, tabiat dışarı. dan şu diinyanın icabına ne zaman bakacaklar? tik hükümlere saplanmak hakika. te aykırıdır. Türkiye mağrurdur, bırak. Yu. nanistan Türkiye demektir, geç. Bulgaristan çekingendir, yanaş- ma. Yugoslavya nobrandır, aldır. ma: Romanya zayıftır, yanaşma. Böyle şey mi olur? Bunu böyle düşünmek, Balkan düşmanlarının vesika ekmeğine taze tereyağ sür. mektir. Balkanlarda hiç kimse, “günü birlik,, değil, “günü istik- ballik,, düşünmeğe mecburdur, yi bildiğimi sandığım Bal kanlarda bu sefer, her se- ferden uzun ve içten dolaştım. Birçok yeni, yeni fikirler edindim. Şu söylediklerim, onlarm yüzde yarımıdır. -Ve burada birbirimizi doğru taraflarımızdan bilmekliği. miz lâzım geldiğini tebarüz ettir. mek istiyorum. İşe, “Yanlış Romanya,, bilgisini atarak, “Doğru Romanya görgüsü ile başladım. Ötekiler için de gör- gülerimi, bilgilerimi ve fikirleri. mi yazacağım. Evet. Şimdiye kadar bize söyle- nenler yüzünden biz, bir “Yanlış Romanya,, bellemişiz. Doğru Ro. manya bambaşka bir memlekettir. Onu Köstenceden Drad'a ve Din- yestr'den Tunaya kadar dolaşıp, görmelidir. Durarak, görerek, 80- Tarak, konuşarak... Romanya samimi bir Türk dos. tu memlekettir. Romanya Türke inanan ve Türke güvenen bir ül kedir. Romanya her bakımdan kuvvetlidir: Kültür bakımından; ziraat bakımından; küçük, büyük, #ğır sanayi bakımından; askerlik bakımından... Dedim ya, her ba. kımdan.. Romanyanm iki talişizliği daha var. Birincisi: Eski dostları ve ye. ni düşmanları tarafından dünyaya yanlış tanıtılmış olması. * İkinel Zengin oluşu. Üçüncüsü de: Neşe- si. Paranın kaç tane tanrısı varsa, sulh sever Rumenin topraklarına bol bol ikramlarda bulunmuş. Bu, bir kıskançlığa baş sebep oluyor. Sonra zengin oluşuna rağmen, neşeli yaşayışı mesele. Malüm ya, zengin adam neşeli olmaz. Para. suni saklamak için somurtur dü- rur, İyi yaşamaz, hastalıklar icat eder. “Param yok., diyebilmesi ve başkalarını inandırması için... albuki Romanya zengin olu. şuna rağmen, neşelidir. Bi- liyor ki neşe, hayat mücadelesin. de muvaflak olmak için, lâ. zım * gelen kuvvetin &na kay- nağıdır. Onun için, bütün Romanya gece, gündüz çalışıyor. İnanınız ki, size dedikleri gibi, yer yüzünde bir tembel Romanya yok- tur. Bu çalışkan ve neşeli yaşayış, Rumen servetini dalmi bir sirkü. lâsyon halinde bulunduruyor ve milli bir servetin bu kadar dina- mik kaynayışmdan halkın her ta. bakası hissesine göre İstifade edi- yor. Vay efendim vay! Öyle ise, batır Romanyayı! Birinci umumi barpten sonra insanlık ne kadar düşmüş. Şu ikincinin sonu ne ola- cak bilinmez. Herkes gibi bize de, düne ka- dar belletmeğe muvaffak oldukla. rı “Yenliş Romanya,, yı doğrula- mak için, birkaç mektup daha ya. zacağım. Fakat şimdiden söyliye- yim ki, Romanya her bakımdan özlü, köklü ve kuvvetli bir mem. lekettir. Bilhassa kuvvei manevi- ye tarafından. Diyorlar ki, (Bulgaryasız bir Balkan birliği olamaz. Evet, ben şahsen buna inanmışlardanım. Yi- ne İnanmışımdır ki, bu birlik Ro- manyasız da olamaz. Ve hakikat bakımından bu haşmetli birliğin meydana gelmesi için Romanya . Bulgaristan arasında bir (kati an- laşma) nin meydana gelmesi lâ zımdır. Bizimle Yunanlılar nası) anlaşmış isek, Rumenle Bulgar birbirlerile ve ikisi beraber bizler. le öyle anlaşmalıdırlar. İki mem- leketi de biliyorum. akıllıları ve & leriyi görenleri çoktur. İkide bir ayaklanan sinir yerine ekl; selim ve itidal hâkim olursa, her imkân- sızlık ortadan kalkar, NIZ Meslek Kadınının Şikâyeti 7 5..5 Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Tlsci kızın metttubu ve ortâya çikan kö“ dise etrafında birçok kadınlardan iektup aldığım gibi, birçokları da şahsan şikâyef lerini söylediler. Bu pikâyetleri ayrı ayrı möselelâr halinde Yözmağı karar verdim. — Memur değilim. Hiç birâmi, rim, patronum yoktur. Hukuk mek. tebinden. aldığım şehadetname İle, her erkek meslekdaşım gibi ben de serbest olarak hayata girdim. Haya- tımdaki ilk tecrübemi size anlata. yım. Genç olduğum, ayni zamanda kadın olduğum için hemen bir yazı. hane açıp avukatlığa başlamayı teh. likeli buldum. İşe memuriyetle baş” lâmayı tercih ettim. Bir makama müracaat ettim. Beni nezaketle kar. şıladı, müracaatimi dinledi, sonra bana dedi ki: — Size kadro dahilinde 300 liraya kadar maaş verebilirim. Ancak ka. biliyet ve iktidarınızı tecrübe etme- den miktar Üzerinde konuşmak mümkün değildir. Sonra oturduğum kanapeye yak. laştı, kolunu omuzuma yaklaştırmak istiyen bir vaziyet aldı ve ilâve etti: — Şunu da unutmayınız ki” bu tecrübede şahsınızın şahsım üzerinde yapacağı tesirin de büyük bir dahli olacaktır. “Derhal kalktım, kolunu ittim. — Böyle bir tecrübede muvaffak olacağıma kani değilim, ben kabili, yet ve iktidarım üzerinde konuşmi. ya geldim, şahsımın şahsınız üzerin, de yapacağı tesir beni alâkadar et. mez. Dedim. “Bundan sonra serbest çalışmıya başladım. Hayatın her merhalesin. de, hattâ müekkillerimi bile beni davasını müdafaa edecek bir vekil değil, ancak cinsiyetimi istismar e decek, bir alıcı vaziyetinde Diyeceksiniz ki bu gibi hayatta olması gayet t: kuvvetli bir şahsiyet bunlara karşı koyabilir. irade ve şahsiyeti çok büyük rol oy- namakla beraber, memleketteki mo. ral seviyesinin ehemmiyeti daha bü. yüktür, Kadın bir istihsal unsuru de. #il, istihlâk edilecek bir unsur el. dukça ve bu z'hniyet devam ettikçe kadının iradesi ya hayatta ve mesle. ğinde muvaffakıyetsizliğine âmil o. lur, yahut ta evlenip meslekten çe. kilmesine. Halbuki biz Omeslek- te erkekle müsavi şartlar al. tında çalışmak ist'yoruz. Mesleğe girmiş bir kadının cinsiyeti mevzuu bahis değildir, olmamalıdır. İki kadaş gibi çalışabilmek için yalnız kadının irades'ni kuvvetlendirmesi değil, erkek arkadaşının da ayni kuvvetli irade ile onu bir meslek ar. kadaşı olarak kabul etmesi lâzımdır, Eğer bu arkadaşlık bir aşka ve İzdi. vaca müreer olacak bir mahiyet alsa diyeceğim yok. Fakat ekseriyetle karşılaştığımız hâdise, sadece bir cinsiyeti İstismardan ibarettir, Ve bu istismara varabilmek için kadının önüne ber türlü müşkül, hattâ bazan gizli tehditler bile konmaktadır. Bu şartlar altında kadın meslek hayatın. da nasıl tekâmül edebilir... “Geri bir zihniyetle, kadın eve dönsün mü diyeceğiz... Asi nin hayata, mesleğe esi içtimai bir zarurettir, Hayat ve içtimai tekâ, mül kadını nasıl bir istihsal unsuru olarak istihsal ve kültür şubelerine çekmişse, memleketin kanunları da bu sosyal ihtiyacı kanunlaştırmış, kadına içtimai ve siyasi haklarını vermiştir. Bu kanunların hayattaki tatbikatında karşılaştığı en büyük engel, kadını cinsiyeti haricinde gö. remiyen zihniyettir. Kadın hâlâ sa. dece dişidir. Erkek ve cemiyet onu sadece dişi olarak kabul etmiştir. Kadın da hâlâ ancak dişi olmak, ve dişiliğini satmak O mecburiyetinden kurtulmamıştır. Meslek sahibi ol. mak, iktisadi istiklâlinre sahip ol. mak, hayat mücadelesinde istihsalei bir unsur, cemiyetin imülünde müstakil bir fert gibi , fenne, İlme hizmetkâr olabilmek imkânları mahdut kalmıştır. Bu hudutları ge, nişletmek için yalnız siyasi ve içti. ai hakları kanunla almak kâfi de. Zildir, bunu ameli hayatta ytrüle, bilmek için hâlâ kadının çalısmasına mâni olan, kadını iş hayatında da di. şi sayan ve İstismar eden zihniyeti öldürmek, moral seviyesini, diişünüş seviyesini yükseltmek lâzımdır. Bu kudreti kadından evvel erkek göster. melidir. Çünkü kadın pasif vaziyet. tedir. Hayatla mücadeleye (atıl- mış bir kadına, bir de cemiyetin mo. rali ile mü; yükünü vüklemiye in vardır. Atatürkün dedi. , eğer cemiyetin tel i (Lütfen sayfayı me iy

Bu sayıdan diğer sayfalar: