14 Mayıs 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

14 Mayıs 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 14.54 940 14 MAYIS 949 z TAN ABONE Türkiye b 100 e, we » — 8 Ay M0 * vay Milletlerarası posta ftsihadıns dahil olmıyan geemleketler için aboe İ müddet sırasiyin 30, 16, 9. 34 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değişirmek 25 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Pul iâvesi lizimdir. BEDELİ Ecnebi 1 Sene SAy & Çanakkale Şehitlerini oi de Unutmıyalım “i Eveeki gün, İnönü şehitlerinin Ma “ aziz hatıraları merasimle anıl Yarın da, tayyare şehitlerimizin Matıralarını yâd edeceğiz. Tayyarecilerimizden » bir kısmının vehit düştükleri günlerde, henüz sa. tayyareye binmek bile bir kahra. (04 Manlık sayılıyordu: Çünkü o devir t tayyare, bugünkü kadar emin ve Mmütekâmil bir vasıta değildi. Hattâ, dâha bir kaç yıl önceye kadar, tay- Yerenin bir muharebe silâhı olarak değil, bir seyahat vasıtası olarak kul. masını bile şayanı tenkit bir Gaflet sayanlar vardı. Halbuki, kah. Yaman Türk çocukları, içine binil Wesinden bile korkulan o eski ve İp- tayyarelerle harbe girdiler: Bu hudutsuz bir cesaret sahibi 0- lân © kahramanların kanını taşıyan gençlerimizin, bugünün mütekâmil ve modern tayyareleriyle ne büyük çe İşler başarabileceklerini düşünmek, LA Yor. n ir. İmize emniyet ve iftihar duyuru- a Yin, mezarları başında kiymet. li hatıralarını anacağımız ha. Va şehitleri, Türk milletinin şerefli alnını semalara değdirmiş olan “ilk ii kahramanlarıdır. Medeniyetin gökle. vii yükseliş yarışında bizi onlar tem. sil etmişlerdi. Ve cesaret, metanet, ticriibe ve zekâ istiyen o yarışta bu Bün kazanmış bulunduğumuz şerefli dereceyi hepimiz, semaları fethet. Mamize rehber olan o aziz şehitlere borçluyuz: Bunun içindir ki, yarın. onlarin Mezarı başında hürmet ve sevgiyle K eğilerek ağlıyacağız: Çünkü, onların Mezârı şerefli Türk * havacılığın Mukaddes ve ebedi beşiğidir! . ünyanın her. yerinde, şerefli ve ileri davalar uğrunda ölen- leri unutmamak bir vazifedir. Çiin- ” tecek olan en büyük hâdise, ileri ve Yrefli davalar uğrunda ölenlerin Saygı ve sevgi ile anıldıklarını, ve â5- unutulmadıklarıni görmektir. Ye- “şmetke olan nesillerine, bu şerefi İmrenişi aşılıyan milletler, istikbal. tam bir emniyele bakabilirler. bu hakikati müdrik bulunuşu” Muzun en bariz delilleri arasında, *vvelki gün yapılana, ve yarın ya- Bulacak olana benziyen tâziz ihtifal. in bolluğu da vardır: İstikbalde an yetiştirebilecek olan mil. etler, böyle, mazilerinin kahraman- hürmet etmesini bilen millet- , Yone biz, bu vesileyle, Çanak. kale şehitlerini mevzuubah- *etmekten de kendimizi alamıyaca- Üz. Bu milletin tarihindeki en şerefli #aler destanlarından birini temiz iyle yazmış olan o kahraman #ehitler, bugün hâlâ, istediğimiz aza. Mette bir âbideye kavuşturulmuş de- Üldirler, / Vâkıâ, onların ebedi azametleriyle Mütenasip bir âbide yaratmamıza | *ibette imkân yoktur. Çünkü buna bilmiye, hiç bir zekâ, hiç kir Servet. ve hiç bir gayret kâfi değil » Ve İhtimal bizi ürküten de bu kânsızlıktır. Fakat bu imkânsızlık, elimizden geleni yapmaktan alı. alıdır. Ve biz, İnönü şehitlerine, tayyare tehitlerine karşı yaptığımız vazife. Yİ, Çanakkale şehitlerine karşı da Mnutmamalı, onlar namına, “Meh. Met Çavuş,, taşından çok daha hey- bir âbide yaratmak uğrunda, fedakârlığa bir an evvel katlan- mı a aa Sulh Hukuk Mahkemeleri Taşınıyor Sultanahmet birinci, üçüncü ve be- Yinci sulh hukuk mahkemeleri pe- Tartesi gününden itibaren tapudaki isi dairede calışmıya başlıyacak. lardır, TAN Bu yazıda Holanda Kraliçesi Vilhelmina'nın hayatına dair dikkate değer bazı ila parçaları okuyacaksınız. o ezen Bir Kraliçe: VİLHELMİNA Ss ırtında eski bir yağ- murluk ve başında bi- çimsiz bir şapka taşıyan yaş- lıca bir kadın Lahaye'in en kalabalık caddelerinden bi- rinde bisiklet ile ilerliyordu. Hiç kimse de ona dikkat et- memekte idi. Gide gide saray kapısına yakla. Şen kadın, kapıdan içeri girmiş, bisikletinden inmiş, biz elile Pp. kesim, diğerile kürkünü düzelt. miş ve doğrudan doğruya içeri girmişti. Bu kadın, Kraliçe Wilhelmina idi. Ve bu kadın, bugün çok bü. yük mesuliyetleri » taşımaktadır. Çânkü Hitler, onun yurduna da tecavüz etmek ve onun sahilleri. nı kullanarak İngiltereye hücum etmek istiyor. Sonra bu memleket ihtirasları tahrik edecek derecede zengindir. Onun 6 milyar dolar. bk altını ve dövizi var, Ve Avru. pacs hiçbir memleketin elinde bu küdar para yok. Holandalıların Amerikadaki pa. raları bir milyar dolardan fazla. dır. Ve bu bakımdan İngilizleri tahir ediyorlar. Sonra Holandalı. Isr dünyanm üçüncü derecede büyük © müstemleke Imparatorlu. Bunu idare ediyorlar. 61,000,000 Köfeslu olan bu imparatorluk, sor derece zengin olduğu hâlde, ancak üç kruvazörün, bir avu; destroye. tin ve İngiliz donanmasının. mu. hafazası altındadır. Almanların, İngiliz donanması. ni zaafa uğratmaları üzerine, Ja. ponlar Holandanın .Uzuk Şarktaki İmparatorluğuna taarruz edebile. cektir. Müttefiklerin Hariciye Ne. zaretleri, Japonyanın bu tasav. varlarından . haberdardırlar, “Bu İmparatorluğu korumak vaz'fesi, 60 yaşina varan bir kadının sirt. ga yükleniyor. Kraliçe Wilhelmina, iş başına getirdiği adamları seşmekteki hi nerile tanınmıştır. Kraliçe, bir Fransız diplomatının vaktile mü. Jâhaza ettiği gibi, bugün Avru. pada hükümdarlık eden biricik hükümdardır. Mi sene önce, anasının elini tutarak, belikona çıkmış ve büyük kalabalıkları selâmlamişti. O zaman babası Kral Üçüncü Wil. iism vefat etmiş ve on yaşındaki Wiibelmina, Kraliçe ilân olun. muştu. Çocuk anasına bakarak: — Anne, bütün bu insanlar ba. na mı ait, diye sorduğu zaman; a. uası Kraliçe Emma: — Hayır kızım, demiş; sen bütün bu halka aitsin! cevabını vermişti. Holanda meşrutiyetçi bir mem. iwkettir. o Memleketin | başındaki hükümet, Parlâmentoya karşı me. #wdür, Fakat Kraliçe Wilhelmina win hukuku, diğer hükümdarların hukukundan fazladır. Çünkü, Ve. to hakkı, parlâmentoyu feshet. mek, teşrii her meselene istişare olunacak (meclis âzasım tayin etmek hakkı mutlaktır. Fakat Kraliçe Veto hakkın kullanma. mış, ve meclisi yalnız iki defa ta. Hi etmiştir. Kendisi, geçen harp- ten sonra “milletin anası,, İlân o. armuş ve her Holandalı onu “Landsmoeder . mille: anası, ta. am.ştr. Kraliçe her sabah erkenden u. yaparak 8,30 da işe başlar. Doğ. rudap doğruya mektuplarını aça. tax okur, bir kısmının cevaplari. nı dikte eder, bir kisminı kendi e. hile yazar. Daha sonra nazırları kabul eder ve nazırların en kaba. dayısı dahi, onun karşısında imti. han veren bir talebenin sıkıntısı. mı geçirir. renin malümatı çok ge. niştir ve hafızası çok kuv. vetlidir. Onun için nazırlarından dirme: Vilhelmina Z- Bu sözleriniz. geçen sene verdiğiniz rapora uygun değil! de. diği sık sık işitilir. Hattâ bir defa Başvekil Cç de şu sözlere muhatap olmuştur" — Şu mesele hakk'nda bara malümat vermeden önce, onu bi. raz daha tetkik etmeniz daha mü. nasip olacak! Yabancı .diplomatlar, — bitaraf müşahitler, onun beynelmilel va. ziyeti kavrayışma hayrandılar, A meriks Âyanından bırı, birkaç se. ne evvel kraliçe tarafından kabul olurmuş ve kraliçenin Amerikayı slâkzdar eden zenciler derirden vâkıf olduğuna bakarak, ha etmişti. Onun bu kadar geniş mülümatlı olmasmın sebe. bi, daima okumasıdır. Kraliçe Wilhelmina, son derece cesur bir kadındır. 1990 da henüz yirmi yaşında bir gen; olduğu si. rada, Boer rüesasından Paul Kru- meselasine ger” İngilizlerden kurtarmak için , &linden geleni yapmış ve muvaf- fek olmuştu. Daha sonra 1918 de Linyd Cöre Holandaya iltica eden Kayser Vilhelm'in Londrada mu- m hakeme edilmek üzere teslimini istemiş, kraliçe, bunun gayot &p- tales bir hareket olduğunu şıfa. hen bi Bry iktifa etmiş, bu sevap İngiltere hükümetini hid. Antiendirmiş, fakat dahı sonraları Uloyd Core ta bu cevabı şükrarla karşılamıştı. ç sene önce Hitler, Veliaht Prenses Jülyananın bir Al. man prensi ile evlenraesi sırasın. da, gamalı haç bayrağının dalga. lar.dırılmaması yüzünden köpüz. müş, fakat kraliçe şu sevabı ver. mişti: “Kızım, sevdiği erkekle ev- len'vor, yoksa tesit olunan izdivaç Almanya ile Holandanın izdiyacı değili,, Lshaye sarayı, Avzupann en durgun ve en ciddi sarayı olduğu «or, diplomatların çoğu oraya gönderilmeyi istemezisr Bir de. (3, bir resmi kabul sırasında 82. rox erkânmdan birinin Paris mo. deil bir şapkayı giydiği kraliçenin peşüne çarpmış ve kraliçs sor. rauştu: — Gehç kadın, bü şapkayı ne. reder buldun? — Paristen aldım, haşmetpe. rah! — Fakat biz burada Holanda mal giyeriz! Kraliçenin sarayında yasak o. lsn şeyler, ruj, kokteyl, ve uzun eğlencelerdir. Dansların en resmi. sinden gayrisi yasaktır. Prenses Jülyana ile kocası Prens Bernard, bir gün Niste kekteyii içerlerken « görülmüşler, bu hâdise memlekette bir buhran koparacak mahiyet almıştı. Geçen harp sırasında İngiliz ab. tokası mereleketi; bir haylı yox. sullandırdığı için, harbi müteakıp krallık aleyhtarı sosyulistler ikti. dar mevkiine gelmişler ve sosya. hst Troelstro hükümeti kurmuş. tu (Devamı 7 incide) OKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLE Prostat Hastalığının Marifetleri Prostatın şişmesi yalnız idrar yolunu daraltmakla kalsa ona ta- hammül etmek gene mümkün o- lur: İnsan sık sık oraya gider, git- tiği vakit biraz daha uzunca 78- man kalır, Bu kadarıda sıluntı verse bile... Fakat onun arada sırada büyük marifetler göstermesi de vardır. Bunların her biri insana çok zah. met verir ve'başına İş a Bu marifetlerin en çok görüleni mesa” nede ve idrar yolunda iltihap yap- maktır. O zaman idrara gitmek ih. tiyacı pek sıklaştıktan başka her defası pek istiraplı olur. Mesane nin gerilmesine tahammül etmek güçleşir. İdrarla birlikte cerahat. ler de gelir.. Bu hale sebep çok de İfa üşümektir. Bazılarında bir üşü. mek neticesi başlıyan hal bir müddet sonra şiddetini azaltsa da müzmin olarak kalır ve uzun sü. Fer... Bundan sonra, en çok görülen marifeti de idrar yolunu büsbütün kapatmaktır. ğini zaten biliyorsa bir gün idrar büsbütün kesilince sebebini kendi kendine anlar. Fakat idrar yolu. nun böyle birden bire kapanması çok defa kendi hallerini hilmiyen- lerde olur. Bazıları prostatın şiş miş ve yolu daraltmış olduğunun farkına varmazlar. Geceleri sık sık kalkmıya, oraya gittikleri va. kit çokça durmaya mecbur olduk. larına ehemmiyet vermezler... Son. ra, bir gün herhangi bir sebepten, bilhassa Oçokça yiyip (içmek. ten, yol büsbütün tıkanır. İnsan ©. rada ne kadar çok dursa, kendisini no ka zorlasa hiç bir şey gel. mez, yahut bir kaç damla... Bu ha- lin vereceği zahmeti ve telâşı tarif etmek İnsafsızlık olür. O zaman yapılacak şey hemen hekimi bularak sonda koydurmak. tır. Fakat onu koydurup rahat et- tikten sonra da İş her vakit o ka. dar basit olarak bitmez. Bazıların. da bir veya bir kaç defa sonda koyduktan sonra önceki hal geri gelir, yalnız darlık kalır. Fakat kendi kendine, sondasız olarak, az veya çok uzun müddette su dök. mek kabil olur, Arada sırada da gene yol büsbütün kapansa da... Bazılarında önceki hal artık geri gelmez, bir daha, kendi kendine su dökmek kabil olamaz. O zaman, her defasında sonda koymak, hut bazılarının yaptıkları gibi son. dayı hiç çıkarmamak zararlı olur... Kimisinde de prostatın büyüme. si orada kanser hastalığı ile netice. lenir. Ereklerde prostat kanseri kadınlardaki çocuk yatağı kanse. rinin karşılığı sayılır. Prostatın bü- yüyerek idrar yolunu dı an, ba, larında o yolu büsbütün kapatan kısımı kadınlıktan kalan parça ol. 'duğundan bunun sonradan bir de kansere tutulmesında taaccüp edi. lecek bir şey yoktur. İdrar yolunün o daralmasından böbrek iltihabı hâsıl olduğu da haylice vardır. Bazılarında yüksek ateş yapmıya sebep olduğunu da geçen gün anlatmıştım. Bu marifetlerin hiç birini gös. termese bile idrar yolu darlığının sonu gittikçe insanı zayıflatmak. tır. İdrar yolu daralmış olan yaşlı adam kansere tutulmuş olmasa bi. le, ona tutulmuş gibi erir, benzi toprak rengini alır, Bu hale girmenin en İyi çaresi şimdi, erkekliğin sonbahar mevsi. mi başlayınca onun farkına vara. rak vaktinde hormonla tedavi et. tirmektir. Sevim Sertel, tayyareci Zeki ile birarada Amerikada Tayyare Mektebi Idare Eden Bir Türk Genci: Zeki Yazan: — Bakalım Zeki Beyi nasıl bula. caksın? Nevyorktan şehir haricine giden milyonla şoselerden birinde süratle hareket eden otomobilde iki kişiyiz: Amerikaya (o tayyarecilik tahsiline gelmiş bir Türk genci ve ben. Hede. fimiz, Amerikanın meşhur Roosevelt tayyare meydanında Zeki Derbent Tayyare Mektebi... Bana sorulan bu sual, mektebin müdür ve müessisi Zeki Bey hakkında. Arkadaşım; — Doğrusu ben onu anlıyamıyo. rum; nedense benimle Türkçe konuş. mamakta ısrar ediyor. Diyor. İçimden; eyvah diyorum, bu da A. merikanın büyüklüğü içinde şah. siyetini ve Türklüğünü kaybeden za vallılardan biri olacak. . evyork şehrinden bir buçuk sant © mesafedeki meydanda karşıma çıkan esmer, orta boylu ya. sık benizli Zeki Bey gayet kuvvet. li bir şahsiyettir. Şimdi buradaki lo. kantada üç Türk oturmuş, yemek yi- yoruz, Zeki Bey insana memleketine hasret çektiren candan bir Anadolu şivesiyle anlatıyor: — Buraya, diyor, ilk defa 1925 se. sesinde geldim. Girmediğim iş, yatın geçmediğim çemberi kalma Bir türlü kendimi tatmin edemiyor. dum. Bir ara sadece eğlence olsun diye tayyareciliğe | başladım. Der. ken bu işe dehşetli bir merak sar. dım. Tuttum buradaki Curtis Riyhts Fabrikasının o mektebine yazıldım. sinde nazari dersleri dum. Gece gündüz uyumuyor, mo. törlerin, makinelerin içinde kendim. den geçiyordum. kadaş söze atılıyor. abey, işte ben de böyle — Evlâdım, ben sana söylüyorum, sen şu Türkçe konuşmayı bırakıp ta İngilizce öğrenmedikçe bir şey ya. pamazsın. Burada vereceğin bütün imtihanlar, bu hususta okuyacağın kitaplar hep bu dilde. Sen buraya geleli üç ay oldu, hâlâ İngilizcenin yanına uğramıyorsun, Sonra bana dönüyor: — Ben de kendi dilimi ve memle- ketimi çok severim, diyor, Ve bu se. bepten dolayıdır ki onunla yalnız İn. gilizce konuşmakta ısrar ediyorum. Öğrensin de bir işe yarasın diye. İlk defa olarak Zeki Beye dikkatle bakıyorum, Yüzünde İstiraplı uzun senelerin çizdiği çizgiler, gözlerinde Türkün azim ve metaneti okunuyor. Yemeği müteakıp gittiğimiz mek. tep binası içi tayyarelerle dolu bir hangar ve buna bitişik küçük bir odadan ibarettir. İşte burada herkes ondan emir alıyor, İzin istiyor; ona akıl danışıyor. Nihayet girdiğimiz küçük oda (müdüriyet) da üçümüz yalnızız. Bize doğru dönen Zeki Bey benim gözlerimi duvarda asılı iki resme takılmış buluyor. Amerikanın ücra bir köşesinde Roosevelt Mey. danındaki küçük odanın duvarında, benim hayret ve heyecanla baktığım |bu siki tablo Sarayburnu ve Dolma bahçe sarayıdır. Yan gözle bunların sühibihe bakıyorum; gözlerinin içi nemli” gibidir. Görmemezliğe geli. yorum. Fakat artık kafamdaki istif. ham çözülmüştür. Anlıyorum ki kar. şimda kalbi uzak olduğu diyarlar için çarpan mert ve şerefli bir Türk genci vardır, Bize mektebi hakkında izahat ver mekte devam edivar. Mwarda natlı, Sevim SERTEL yan bir makine gürültüsü onu hes men o tarafa sürüklüyor. Tayyares lerinin her birini birer evlât gibi se viyor, — Ben burada uçmayı öğreneces Zim, buradaki Türklere sermaye ko. 9 duracağım ve, ne pahasına olursa ole sun, buradan Türkiyeye uçarak gide-iij ceğim. Hem bana, hem de Türkiyeye ne Şeref! Bizim hulyacı, takat samimi arkas daşın bu sözlerini o dakikada geri dönen Zeki Bey de duymuştur. Şimsii di iliştiği koltuğun kenarında vakur ve olgun bir tavırla; i — Oğlum, diyor. Bu hayalleri bı rak. Bir kere bir tayyare en aşağif 150 bin liradır. Bu şaka değil, Gelgesği lelim ki buradan Türkiyeye uçmuyi kalkmak bir avantüre girişmektiri Bugün memleketin kafası işliyen, ge. linden iş çıkan gençlere ihtiyacı vari en burada oku, dini yolda öldür. Bu olmadı, Orayaji sağlam var da kâfanın İçindekileri den istifade etsinler. Ve sonra gayet mahzun bir saslağ devam ediyor. — Sakın burada beş seneden fazla . )kalmak hatasını yapma. Bugün oradaği müşterek bağ seni seven bir ailen, larınız olan arkadaşların var. Sakini onlarla rabıta kesme, Sonra künden kopmuş bir nebata dönersin B»" sözlerde senelerdenbir içinde gizli kalan istırapların iniltisi var. Bu ufak, fakat samimi nasibafi bana neden ücra bir Roosevelt Mey danında o Dolmabahçenin © resmi gözleri sulanarak bakan bir Tü tayyarecisine rast geldiğimi anlatın gibi oluyor. Ayrılacağımıza yi muammanın esrarı yavaş yavaş çö” zülüyor, Mektepten mezuniyeti müteakip elinde bir ticari, bir de askeri tayyi recilik — diplomalariyle memlel dönen Zeki o zaman Türkiyede nınmamış bir gençtir. Burada hk: olan itibarı görmüyor. Amerikada ona yüksek bir maaşla hocalık tek lif eden mektebine dönüyor. O şöhret ve itibarı günden yor. Mali vaziyeti düzeliyor. Bugün Zeki Derbent tarafından işletilen tayyare mektebi Amerikanın Şimsii lindeki en meşhur üç mektepten biriö dir. Zekinin riyaseti altında çalı muallimlerin hepsi o Amerikalı ol çoğu kendi yetiştirdiği gençlerdir Burada hem askeri, hem ticari tay: reciler yetiştirilir. Bize bu malüma! veren Zeki Bey derin derin içini çej kiyor. — Ah, diyor, taliin ne acayip eli veleri vardır. Ne olurdu. bu yetişti diğim gençler kendi yurdumun mal Tarı olsaydı. Belki o zaman acele et” meyip bekleseydim! Bu vaz burayi telen genç tayyarecimiz Naciye 'Toğ rosun teşvikiyle memlekette icap den makama yolladığım istida hâl oradadır. Eğer, müsait bir ceva; lursam hemen giderim, ra — Müsait cevaptan kastınız neğigi Zeki Bey? Diyorum, — Bana bir kont sınlar. Ne şerait tahtında n mağ rak orada işime baslıyacağımı bili yim. Kırkına yaklaşmış bir imani için başlanmış ve tutmuş bir fsi bazi vvelâ yine soğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: