18 Mayıs 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

18 Mayıs 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İİ 18.5. 940 18 MAYIS 940 TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 7 Ssideli Kanki 00 Kn oo 1 Sene (o #800 Kr ww» 6 Ay 1s * —. say so * o e 1 Ay sw » Milletlerarası posta ittihadına dahil Olmiyan memleketler için sbore bedeli müddet sirasiyle 30, 16 © 88 liradır. Ahone bedeli peşindir. Adres © değiştirmek 28 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Dİ Üâvesi lözimdir. —— Taksilerin Plâka | Vergileri “ pi Meclisi, son toplantısında, Mi taksilerin oplâka vergilerini irmek kararını vermiş, Bu sütünü la iP edenler, daha bir hafta evvel Mevzua dokunarak, bu temennide Di duğumuzu — hatırlıyacaklardır. n, bir kaç şoför imzasiyle matba. Miza gönderilen bir mektupta, de 'Yordu ki: “ Neşriyatırızla yaptığınız Ikazın fik neresine kavuşmuş bulunduğumuzdan olayı müteşekkiriz. Fakat, Şehir Mecli- ap son toplantısında mevzuu bahsolsn İfer bir nokta üzerinde durmanızı da ri- “diyoruz: Taksilerin plâka vergisinin, İn Jeretlerine yapılacak ufak bir zali- İahsti olunması düşünülüyor. Şehir elisi de, bu usule taraflarmış Fakat ME karar verebilmek için Ankaraya da Şanismak mecburiyetini duymuş ve alâ- Fskama vaziyeti bildirerek, Jâzam ha müsaadeyi istemiş. Pika vergisinin bu suretle | alınması, den belediyenin, hem de çofürlerin işine * Çünki bu vergiyi gayet kolaylıkla iş olurlar, — Biz de borçlarımızı azar âzar VE ti çekmeden ödemek imkânina ka- iruzl Ne 7? ül Kl ala Belediyenin kesesine hiç bir zarar İki İyen, bilâkis onun tahsil işini de d, ylaştıran bu temenni, şöförleri Mİ memnun ettiğine göre, alâkadar in muarız kalacağını hiç san- Miyoruz, Çünkü bu işte, o makamın mı mucip olabilecek hiç bir Rikul sebep tasavvur edemiyoruz. Banu İçinidir ki, Dahiliye Vekile. din, kem şoförleri, hem de beledi. e tatmin eyliyeceği anlaşılan bu Mda bir an evvel vermesini te. İ| Sehni ediyoruz. o Müş Musiki Meselesi mak ii stanbulda intişar, eden, ve &- lenen yabancı taraftarlığı Yar İn Fransızca bir gazete, Türkiye Büyü Millet Meclisinde iki gün mu- 24 meselesinin münakaşa olunma. 481 İstihfafa yeltenen bir vaziyet ta- kadı, Ve millet Meclisinde geçen bu İİ Münakaşaları baş sütunlarına gesi "tken; — Dünyanın şu sırasında, Türki- Belerle meşgul?,, demek istiyor. MUŞ gibi bir eda aldı. Fakat: 1 — Evvelâ, bir millet için “Milli ki, meselesi, kâfi derecede 6- imiyetli bir mevzudur. he — Türk milletinin, şu günlerde aa avrula meşgul olması, dünya ra elerinden bihaber bulunduğu- delâlet etmez. Bilâkis, Türkiye, Sünya siyaseti içindeki mevkiini, va- Kesinti, bütün dikkat ve itinasiyle l e etmiştir. Ve bumu kaf'iyetle 4 DİE etmiş bulunmanın huzuru İçin- vg dağ içindir ki, değil milli mü. | Sİ meselesiyle, çok daha ehemmi. Tiz meselelerle uğraşabilecek va- Yettedir. Magi, hakikatin, suiniyetten ilham bir suitefsir yoluna sapmak İsti- Je Dileğimiz haklı de- tee böylece bilinmesini İstiyo- Miyeğer şüpheleri varsa, onları, tokyin sonra, zaman da tashih ede. . pir kaç gün evvel, İstanbul tram. ın seyrüseferindeki bir inti- İvsrliktan bahsetmiştik. Dün © hal #ikâyetimizin nazarı itibare ax Üç Bini gösteren bir mektap aldık. Miz niyetle yazılmış bulunan, ve de tâtmin eden bu mektubu ay- Ra, ye memnuniyetle sütunumuza nh r iz: 0/3/9040 tarihli sayırızm 5 İnci sayfa- İk? Orramvaylarda İntizamaınlık) sers Tİ fikcamıza Cevabinz sey ker, 'cenape geçmesi ve buna benzer İİ mi, lerden dolayı hatların işgal edilmesi #hden geciken tramvayların bir kıs- Kivi tarlartn? #xmal etmeden evvel geri Daniş mecburiyeti hasıl olmaktadır. Mkiy, IM gaye, yolda tramvay bekliyen 8- Kalan bekletmemektir. Bu inlateları Ündyy tahmin etmek mitimkün olmadı “a, ©» batın başında tramvaya, Beılmış ; Yaa nan değiştirilmesi de elimizdeki kabil değildir. Haklı olarak ser- mahzurun önüne geçmek şimdi 7 NV Muharrir bu yazısında, musikideki ikiliğin mahiyetini ve milli musikinin bizde nasıl doğabileceğini anlatıyor. Musikide Alafranga Ve Alaturka Bahsi m koyulan, konser- vatuarlardan atılan, ve An. kara radyosuna bir besleme ök. süzlüğü İle ancak sığınabilen Türk musikisi, nihayet, zayıf bir avu. katın himayesinde, Millet Meclisin. de dert yandı. Fakat Meclis kürsüsünde: '— Ankara radyosu alafrangaya başlayınca, ben de radyomu $#us- turuyorum!” diyen sayn mebusu. müz, maalesef, Milli Türk musiki. sinin istikbalinden ziyade, kendi şahsi zevkini müdafaa etmiş oldu. Nitekim, muarızları da, Milli Türk musikisinin, çenesi samimiyeti ka. dar kuvvetli olmıyan avukatını mat etmekte zorluk çekmediler. Manmafih, ne olursa olsun, bü mebusumuzun yaptığı hareketin verdiği faydalı bir netice vardır: Bu sayede, zavallı Türk musiki, si, bir memleket meselesi itibarı kazanarak, Millet Meclisine girmiş bulunuyor: Senelerdenberi, ikide birde yapılan münakaşaların ver- miş bulunduğu ilk müsbet netice budur. Biz, milli musiki meselesi. nin nihayet Millet Meclisindede bahis ve münakaşa mevzuu olma. sını, bu derdimizin tedavisine doğ. ru atılmış bir adım saymak istiyo- ruz. ün, bu meselenin en selâhi, yettar şahsiyetleriyle gö. menniler, yaptığımız o görüşmeler. de vardığımız neticenin hulâsası o. lacaktır. Bu mevzuda konuşmak salâhiyetini kazanmış bulunan o şahsiyetlerin müttefikan iddia et- tiklerine göre, Türkiyede; iki zih. niyet çarpışmaktadır: 1 — Müfrit alaturkacılar. 2 — Müfrit alafrangacılar. Müfrit alaturkacıların musiki te. lâkkileri, irtican kadar varmaktn. dır. Müfrit ların telâkki- leri ise, milli musikimizi topyekün inkâr etmektedir. Bugün, milli musikiden resmi bir uzaklaşma vardır: Milli musi. ki, devletin alâkasından, tamamile mahrumdur. 'Tereyağının mağsuşuna bile be, Jediye memuru müdahale eder. Fa. kat bir milletin en müessir gıdası olan musiki, hiç bir mürakabeye tâbi değildir. Halbuki geçenlerde memleketi- mize gelen bir mütehassıs, Viyana. lı Jozef Marks: “. Siz Türkler, demiş, Der husuş- ta milliyetperversiniz. Fukat bilmem" neden, musiki mezelesinde, milliyelper- verliklen uzek kalıyorsunuz, Bana ka- Hrsa, bir milledin musiki humusunda milliyelperver olmaması, her hususta gayri mili olmasından çek daha tehli- kelidir: Çünkü milli musiki ile iştigal, milli izseti nefsi takviye eder, Zevk, neşe vahdetini yaratır. Vatan muhabbe- #i, bir musikinin nağmeleri içinde mün- demiştir. o Vatan muhabbetinin tekey- vünlü için, mil elhana rabıta şartur. Kaldı ki, sizler, Şark ve Garp mede- niyetleri arasında bir köprü merklin- desiniz: Şark ve Gerp ruhu, en tabit irmtiznem, bu köprüde yapar. Ve yet- yüzünün en yüksek sanat eserini de, bü tabii ve fevkalâde imtirmç yarata- bilir. “Bundan bir astr evvel, Ruslar, Gpki bugün sizin içinde bulunduğunuz vazi- yetteydiler! Ve onlar da tıpkı sizin tuta tuğunuz yanlış yola saparak, Garp mu- sikisine sarıldılar. Fakat bu taklit, on- lara hiçbir şey kazandıramadı:. Aldık- Heri netice, ne memleket dahilinde, ne de hariçte beğenildi. Ve onlar, bem halkı tatmin etmenin, hem de hariçte bir kiymet tanımanın çarelerini ras dılar, köy munikilerini ellerine aldilar. Ee le eee ik mümkün olmamakla beraber, böyle vakaların tekerrür etmemesine de gayret edilmektedir. Gidecekleri yerden evvel, bu sebeple amvaydan inen yoleuların yeniden bilet almaları icap etmez. Ayni biletle ve di- Ber bir araba ile yollarına devam edebi- tirler. Bu ciheti de herkesin malümu ol- mak Üzere tekrar tasrih ederiz. İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İştetmeleri Umur Müdürlüğü Yazan: Naci Sadullah Tirikorsanof'un. gayretile tutulan bu yok, onları, umduklarından yüksek mu- vüflakıyetlere kavuşturdu: Senelerce halk oyunlarını, halk türkülerini top- Jadılar. Ve maticede, beynelmilel sarat kafilesine yepyeni bir kiymet olarak katıldılar. “Büyük milletler e Beynelmilel sanat meydanına çıkarken, oraya kendi milf bünyelerinden hususi bir kıymet götü. rürler ve «iz o meydana, bu kıymeti götürebilecek. kadar büyük bir millet. giniz Bu nelireye kavuşmak için muh- taç bulunduğunuz malzeme, tarihiniz kadar zengindir. Bilmem, bu zaferi de kazanmak için ne hekliyorsunuz?,, Bize Jozef Marksın bu. sözleri. ni söyliyenlerin iddia ( ettiklerine göre, memlekete getirilen müte. hassısların en kıymetli mütalâala.. rı, ilk mütalâslarıdır. Çünkü muh, telif kimselerle temas etmek on. lar, ilk, yani hakiki ve samimi ka. naatlerini değiştirmek, ve politika yapmak mecburiyetinde birakıyor, Jozef Marks'ın yukarıya yazdığı. mız mütalâaları ise, bu bakımdan büsbütün kıymetlidir: Çünkü o, bu mütaldalarını, tesir altına girme. sine vakit kalmadan İzhar etmiş. tir) u mukaddemeyi yaptıktan sonra, şu suali sorabiliriz; — Milli musiki nedir? En mühim nokta da, bu suale verilecek olan cevaptır, Biz Türk musikisini üç kısma a. yırabiliriz: 1 — Adına, Enderun musikisi, Me musikisi, Klâsik Türk musikisi denilen Tarihi musikiroiz, 2 — Halk şarkıları, 3 — Piyasa şarkıları. Kilisenin, camlin, ve Arap müs. kisinin tesirlerinden doğduğunu in. kâr edemiyeceğimiz klâsik musiki, istihaleler, ıstıfalar Reçire geçire, mahallileşmiş ve - Fuzulinin, Ba, kinin kullandığı lisan kadar - bize mal olmuştur. Fakat, nasıl Fuzulinin, Bakinin, Nedimin lisanını, “türkçe,, saymı. yorsak, klâsik musikiyi, milli Türk musikisi sayamayız. Ve nasıl, lisanlarını bugün kul. lonmamak, Fuzuli ile, Baki ile, Ne- dimle iftihar duymak ve onların sanatlerini takdir etmek zevk ve hakkını bizden almıyorsa, klâsik musikiyi, milli musiki saymamak ta, onun yüksek sanat kiymetini İn. kür etmek sayılmaz. Biz biliriz ki, klâsik musiki, ine kişafını tamamlamış, devrini geçir. miş bir sanattir. Fakat zinhar, bu hükümden, o musikiyi tamamile a. talim mânası çıkarılmasın: Buyü. Dün tarzı mimarisine uymaması, Süleymaniye camiinin o kiymetini azaltabiliyor mu? Ve biz, Süleymaniye camiini yıkmayı aklımızdan geçiriyor mu. yuz? Bilâkis, onunla mültehiriz. ve hem o eserin, hem onun ben. zerlerinin üzerlerine titremekte. yiz. Fakat bugün, milli bir sanat â. .bidesi yaratmak istersek Süleyma.. Biyeyi nümüne edinebilir miyiz? Geçen bir sanat devresi tekrar başlıyamıyacağı için yapılması lâ. ğim gelen vazife, O eserleri, tupkı Süleymaniye camii gibi, tarihi bir sanatin nümunesi olarak muhafaza etmekten ibarettir. akat milli Türk musikisine gelince, tutmak mecburi. yetinde bulunduğumuz yol, büs- bütün ayrıdır. Bugün, devlet ve konservatuvarlar, bu mevzu İle e. hemmiyetle iştigal mecburiyeti. dedir. Bu İştigale başlarken unut. mamak mecburiyetindeyiz ki, sa. nat, bütün hamlelerini halktan a. Ir. Sanatte en müterakki milletler bile, yeni şaheserler doğmaması. nın sebebini, halka dönülemeyişin. de bulurlar. Bu hakikati idrâk e den her memlekette tutulan yol, halk danslarını, halk oyunlarını, toplamaktır. Ve bu, sanıldığı ka. dar kolay bir Iş değildir. Bu vazi. feyi başarmıya uğraşanlar, on'ulu bir Anadolu çocuğuna bir tek şar. kı okutabilmek için, bir çadırda on, on beş gün yaşamak mecburiyetin. de kaldıklarını söylerler. Türk köy Jüsüne, kendi türküsünü, kumanda Ila ckutamazsinız. Onu tanımanız, onun ıztırabını bilmeniz, onunla dost olmanız şarttır. Bunun içindir ki, milli Türk musikisini yaratmı. ya, garp tekniğini kökünden kav. ramış bulunmak kâfi değildir. Mil M Türk musikisini yurulacak olan sanatkâr: 1 — Garp tekniğini, 2 — Klâsik musikimizi, halk mu. sikimizi, hattâ piyasa musikimizi nazariyat ve gmeliyatile bilmek, 3 — Yurdumuzu, bütün ruhi hu. susiyetlerile tanımak, milli ıstıra. bimizı ve milli zevkletimizi, bir sanatkâr hassasiyetile duymak, 4 — Ve bir kompozitör yaratı. lişında olmak mecburiyetindedir. Biz, mekteplerimizde, konserva. tuvarlarımızda, bu ilk iki terbiyeyi verdikten sonradır ki, milli Türk musikisini yaratacak dehanın doğ. masını bekliyebiliriz. u dehanın doğmasını, bu. B günkü şartlar içinde bek. lemek bir hayaldir. Fakat o ilk iki meziyeti, bir çok vatandaşlara aşı. ladığımız takdirde, o meziyetlerir dördünü de haiz bir sanatkâr doğ. ması, bir zaman, hem de kısa bir zaman meselesidir. Halk türküleri, mâşeri bir duy. güyu ifade ederler. Bu türküleri, Şuhsi bir ifade çerçevesi içine sok. mak onların samimiyet ve bekâ. retlerine kıymaktır: Nitekim, bazı halk türkülerimizin müsiki kültür. lerini sade garptan almış bs7r kom. pozitörlerimizin elinde aldığı garip mahiyet, bu hakikati acı bir şekil de isbat etmektedir. Fvvelâ, halk şarkısında sanat a- ramsmak meeburiyetindeyiz. Hsik şarkisile sanat musikisi, biribirle. rinden tamümile ayrı şeylerdir. Sa. nat musikisinde, şahsiyet esere kıy- met katar. Fakat halk şarkısında şahsiyet, eserin ruhuna ve güzelli.. ğine zarar verir. Halk şarkısına kıymeti, kollektif duyguları Wade etmesindedir. Onun havesi içinde yaşayıp, halk duygusuna ifad3 et. smenin yolunu bulacak olan sanat. kârdır ki, milli Türk musikisini yaratacaktır, Çünkü halk eserlerin. de, bu hususiyetin mevcudiyetidir ki, büyük sanat eserlerinin ve do. lay;sile milli musiki ekollerinin doğmasına yol açar. Bütün bunları yapmadığımız tak. dirde, milli bir musikiye sahip ol. mak ümitlerine veda etmek mec. buriyetindeyiz. İtrinm kaftanın. dan frak biçmiye çalışanlara halk, İlilen cevap vermektedir. “Gramer mi Bsandan, yoksa li. san mı gramerden doğar?” suali. Bin cevabı çoktan verilmiştir; Nasıl gramer lisandan doğarsa, musikide de, melodi kaideden de. ği), kaide melodiden çıkar. Bunun aksini iddiaya kalkışanlar bitün bir milletin ruhuna mühelif dav. Tanmıya çabalıyanlardır. Bu yol, hele Türkiyede, büsbütün çıkmaz. dır. Çünkü dünyanın hiçbir yerin. de, halk, kendi melodilerine Türk halkı kadar sonsuz bir aşk ve sa. dakatle merbut değildir. Garp mü. sikisinin en üstün eserlerine, piya. sa musikisinin en kötü eserlerini bile tercih bu merbütiyetin en bariz » Zavallı Türk mu- sikisi, bugün, kendisine gösterilen resmi ihmale karşı son barikatını meyhane sahnelerinde kurdu. Ve halk, kendi ruhunun öksüz kalan sesini dinlemenin zevki arasında, sürünen bir sevgili feryadı duy. manın ıstırabını de çekiyor. Garp cephesindeki harekâtı idare eden General Georges (Lord Gort ile General Gamelin arasında) üttefik Orduyu Idare Eden General He» kazanmak veya kaybet mek, bugün bir adamın elin. dedir. Müttefiklerin harp plânlarını Ge. neral Gamlen yapıyor. Fakat bugün ordular hareket halindedir. Ve iş Dazariyattan tatbikata geçti. Gamle- nin plânlarmı tatbiksa memür olan adam da, General Georges'tur. Bu General Georges kim mi? General Georges, tam münasiyle bir Fransizdır ve Fransanın bütün ordularını yürütecek bir adamdır. Napoleon Korsikalı idi, Foch, Basklardandı. Weygand Brükselde doğmuştur. General Georges ise LL mousin'in Theillay köyünde doğdu. Babası jandarma çavuşu ve büyük babası demirci idi. Çiftçi evlâdı olan Gevrges'un, çiftçi bir millete kuman. da etmesi gerektir. Çünkü toprak Fransanın kuvvetidir. (64) e varan yaşı onun karakterini bir çok şeylerle besledi: Ansneper. verlik “inat, “dostluk; Vefg we Intikam ya hükümdarı Kral A. leksandr'ın Fransayı ziyareti sira sında General Getiriğes Kralim” yahı başında idi. Katil Clemens Petrus Kaleman Kral Aleksandr ile M. Bor. toyu vurduktan sonra silâhını Gene. ral Goorges'a çevirmiş, ateş etmiş ve kurşunlarını göğsüne ve koluna İsa. bet ettirmişti, Onun o gün kurtulması karısının bir hareketine bağlı idi. Karısr, o gün nişanlarının iyi durmadığına dikkat etmiş, bunları düzeltmek için yeni- den dikmişti, Bu sayede kalbe doğru yol alan bir kurşun, Generalin taktı. gı Yugoslavya #alibine takılmış ve ileri gidememişti. Hâlâ bu salibin bir parçası onun kaburga kemikleri ara. sındadır. General Georges, beş ay tedavi 0. lundu ve bu sırada Fransa düşman. larından intikam almayı kâfi dere. cede düşündü. General Georges'un bir vasfı da toprak sevgisidir. Onun bir dostu, Londrada yaşıyan işsiz bir aşçıdır. General iki ay önce bu eski dostuna yazdığı mektupta diyor ki: “Aziz Louls; Ren nehrinde balığa çıktığımız. günler hafızamda ne kadar canlı yün $ıyor. O zaman çocuktuk ve İkimiz Örlesn Kontunun şatosuna kadar yü. rür, kardeşlerin Gaston ve Jozeğ ile birlikte köyün demircisi ile görüşür, kendimizi büyümüş adam sanarak kahvede otururduk.. Bütün bunlar uzun bir zaman öğ. İce geçti. Artık 64 yaşındayım. Çek şükür ki, yeni nesil yetişiyor. Sen Sir'den henüz çıkan büyük oj Paul'ün iki çocuğu var Büyük kızım Elizubeth, Hafpt& hastabakıcılığıa. pıyor. Diğer oğlum da demiryolların. da çalışıyor. Küçük kızım hekimdir.” Geeirüdriğ, askerliği çek büyük üstadlardan öğrendi. Veygand, Lyautey, Petain ve F bunlar arasındadır. Bunlarm hepsi de göçen harp sırasında General Ge. orges'u takdir ettiler, General Georges, vazifesini yaptıle tan sonra Fontainblcau'deki c döner. Kapının üzerinde üvey kızının. adı yazılıdır: Mme Valentin ve bu. nün #ltinda kurşun kalemle yazılan Şu iki kelime göze çarpar: “General Georges” Fakat General Georges, artık cep- hededir ve kim bilir ne zaman evi. ne dönebilecektir. a OKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLER TAZE Mİ, Hin iki gün herkesin balık yemesine bizim denizlerden çıkarılabilen ( balıkların yetişemi- yeceği anlaşılıyorsa da siz İsterse. niz hergün —hem de ctle birlik. te— balık yiyebilirsiniz. Ancak alacağınız balığın mutla. ka taze olması şarttır. Bazıları balığın taze olup olma. dığını anlamak için kokusuna ba- kari ââ kokusu fena olan ba- hk pek ziyade bozulmuş demek- tir. Fakat balık kokmadan da bo. zulmuş olabilir. Onun taze olup olmadığını an. lamak için kokudan ziyade man. zarasına dikkat etmelidir. Taze balığın parlak bir manzarası var. dır. Balığa daha dokunmadan yal- nız görünüşü bir canlılık ifade e- der. Rengi hem güzel, hem de par. İak görünür. Derisinin üzerinde pulları tamam, hiç bozulmamış o- Tur... Balığın tazeliğini gösteren bu parlak manzara, balık dahr kok. mıya başlamadan, kaybolur. O manzaranın o kaybolması balığın bayatlamıya başlaması demektir. Ondan dolayı, yalnız kokuya emni. yet edilemez, Balık “meraklıları, tazesini an- TAmak için, balığın gözlerine ve kulaklarına bakarlar. Bu usul de kokusuna inanmaktan daha emni. yetlidir. Taze balığın gözleri par- lak ve dışarıya doğru cikik olur. Gözünün bebeğine dikkat ederse. niz o da, taze balıkta geniş olur. Siyah bir delik gibi olan göz bebe, ğinin ciralında sarı halkayı ayırt etmek kolaydır... Taze balığın ku. BAYAT MI? Takları da güzel kırmızı renktedir. Fakat balıkçılardan bazıları bayat balığın kulaklarını boyamakta ku. sur elmezler, Bunu ayırt etmek ta- bii kolaydır: Parmağınızı kulağın Üzerine sürünce... Karnı açılınca (o barsaklarının rengi de parlak görlinür. Gene hiç kokusu olmaz... Taze balığın eti de kesilince parlak, sedef gibi ve ko. kusuzdur. 5 Balığın bayat olduğunun alâmet, Teri: > Rengi donuk, kirli, taze balıkta parlak görünen deri ve üzerindeki pullar mikropların tesiriyle çirkin bir manzara alır. Balığın özerine dokunulunca üzerindeki bulaşık maddeden parmaklar kayar, Balık bayatladıkça gözleri çu. kura gider, parlaklığı kaybolur. Bayat balığın göz bebeği ayırt edi. lemez, * ş Kulaklarındaki parlak kı lik tn kaybolur, yerine kurşun tep. ginde bir siyahlık gelir, yat balığın karnı bazi! kendi kendine patlar ve tah ze ; bir koku çıkarır. Fakat bayatlığı © dereceye varmadan bile, balığın ni pe leke bulünursa o. nun taze olmadığına hiikmedilel lir... Bayat balık elle tutulunca Sel muşak ve gevşek gelir. Üzerine parmakla basılınca yeri kalır, tasından tutulunca ikiye bükülür. Karnı açılınca da barsakları artık parlak değildir... Karnı açılmadan balığın üzerine bir bıçağın ucu baz tırılınca —bilhassn torik balığını. da— fena kokusu mevdana cikar,

Bu sayıdan diğer sayfalar: