18 Şubat 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

18 Şubat 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i ik 10-2.941 "AN aym SERRA EE SİSE EEE İİİ rası h İsindğİneiliz tayyare- unyaya ve işgal altın- alupsn İstilâ üslerine yaptık» hücum Ye taarruzlar İngies An isilâ hazırlıklarına karşı İteyakkız bulunduğunu gösleren İketerdir. Birçok mütehasms- JE da yeni ve müessir silânlar i- Yt odilmedikçe, Almanların İn- Âltere adasını işgal edemiyecek- rini iğdeda müttefiktirler, anş Cephesi ngiltere, mihver devletleri- le, beş cephede karşılaş- tadır: 1 — Manş cephesi; 2 — At- tik cephesi; 3 — Şarki Ak- niz cephesi; 4 — Garbi Ak- niz cephesi; 5 — Uzak Şark, ifik cephesi. Dünkü ve evvelki günkü ya- iziyeti telkik etmiştik. Bugün Manş ve Atlantik cephele - eki durumu ve harekâtın rindedirler, Son hafta icinde İngiliz tay- lerinin Rhen havalisine, İnovre, Bremen, Mayans, Bolorne, Cale, erzak ve harp levazımı de- hlarını, petrol tasfiyehaneleri- , tersaneleri ve istilâ için ha- anan bütün vesaiti tahrip inek gayesiyle yaptıkları hü- ve İanrruzlara İngilterenin istilâ tesebbülsüne karsı mü- akkız olduğunu gösteren e tmetlerdir. Birçok mütehassıslar, yeni müessir silâhlar icat edilme- ların İngiltere 9- edemiyeceklerini Birkaç zamandanberi Alman iynakları, bu istilâ için kulla- lacak gizli bir silâhtan, yeni İh bir fayyareden bahsetmek- ve bu silâhın, istilâ taarra - da müessir ve kati bir rol ça delikanlıların saçları da kızların saçları kadar önem- or. Bu modadan önce, saç” an şikâyet mektuplarında uz kadın imzaları bulunurken delikanlılar da bu türlü şi: te başladılar... M. T. B. harf en kendisine pek süslü bir tertip etmiş olan bir oku- muz, tabiatla istihza eder gi- Bu gene okuyucumuzu dikka: dolayı tebrik etmek iste- . Saçları dökülürken erkekle- hepsinde baş ortadan daz ka: ama, neden böyle olduğunu edenler pek wzdır. Saç iİmesinin ağır şapka giymek- ileri geldiğini iddin eden na- de o dikkatsizlikten çık- açık kalsa da gene saçlar or- dökülür, öyle olduğu hormonlar en yeni ve merak verecek rinden biridir: Bilirsiniz kız ve erkek çocukların saç- bülüğ yaşına kadar alın ta- lan hemen bir örnek olduğu le, erkek çocuk bülüğ yasına a alpının iki tarafından “abii olarak- dökülmeye ve gençlik ilerledikce iki HEKİMİN AET ERKEKLERİN SAÇI ” Açık baş germek modası ya , | ları en yüksek ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi kli eğ ga 140. Kr, # sene o 2300 Kr 6 Bay 1800 “00 e 3 Ay 800 MW. TAy 400 İngiliz hava mütehassısları ba gizli silâhm Yunkers 88 in tadil ve ıslah edilmiş bir şekli olduğumu ve beklenen neticele- m vermediğini söylemektedir. Bu yeni tip tayyare, sessiz - dir, 300 metreden bile görül - memektedir: En kesif sisler 9 rasında bile uçabilmektedir ve tam yükle saatte 520 kilometre mesafe katetmektedir. Şimdiye kadar Almanların i- eat ettikleri yeni silâh olarak bilinen budur; ihmal buna benzer diğerleri de vardır. Fa - kat İngilizlerin de adanın mü- dafaası için aldıkları ve ifşa et medikleri birçok müessir ted - birlerin de bulunduğunu kabul etmek mantıki olur. Diğer ei - hetten, İngilizlerin, Almanların yeni olarak harp sahasına attık. İarı yeni silâhalara karşı der - hal mukabil tedbirler almak hu- susundaki maharetlerini mıkna- tisli mayinler faaliyete geçtiği zaman isbat etmişlerdir. Müdafaa hazırlıklarını te mamlamak için zaman kazanan, kendi ve Amerikan endüstrisi sayesinde kara, deniz ve hava kuvvetlerini en modern teknik vasıtalarla teçbiz etmek imkâ- nını bulan ve denizlere hâkim olan İngiltereye karşı yapıla - cak bir istilâ taarruzunda, İn - gilizlerden ziyade Almanların büyük sürprizlerle ve sukutu hayal ile karşılaşacakları tah - min edilebilir. Atlântik Rİ e m a cephesine gelince; Hitlerin önümüzdeki ha- harda şiddetleneceğini haber verdiği denizaltı harbi ile İn - giltere adasını aç bırakmak ve Amerikanın vereceği harp mal- zemesinin gönderilmesine mâni olmak kabil görülmüyor. İngilterenin harbin başlangı- eımdan bugüne kadar nakliye gemisi zayiatı hakkında sarih malümetımız yoktur. Alman kaynakları bu zayiatı çok mü - balâğalı olarak göstermekte ve bes milyon tonilâtoyu tecavliz etiğini idda etmektedirler. Dün- kü yazımızda bildirdiğimiz gi. bi, Almanlar son hafta icinde fevkalâde olarak 130,000 toni- lâtoluk İnviliz naklive gemile- rini batırdıklarını ilân etmiş - lerdir. Bu zayiat miktarmı doğru ©- Tarak kabul etsek bile, basit bir hesapla bunun yakın bir istik - balde İngiltere için öldürücü bir darbe teşkil edemiceyeğini anlarız. Filhakika, harp başla - dığı zaman, İngilterenin ticaret filosunun © tonilâto o yekünu 22,000,009 olarak tahmin edil - mektedir. Buna, Holanda, Nor- yeç, Yunanistan gibi devletlere ait olmak üzere, İngiltereye devredilen gemiler de ilâve &- Cephesi dilince bu yekün asgari 24 mil baliğ Ghr. yona DAYE Devamı 4 ünetide) AZA der... Kız çocuk bülüğ yaşına gel dikten sonra da saçlarının alın ta- tarafından görünüşte hiç bir fark olmaz. Bu farka sebep, erkeklik hor- monudur. En iyi delili hadım a Ealarında o saç körfezlerinin hiç teşekkül etmemesi o ve saçların hiç dökülmemesidir... Ondan do- layı bir erkekte saç körfezleri ne kadar derin, yani yukarıya doğru ilerlemiş olursa erkeklik hormon- derecesine o kadar yaklaşmış sayılır. Zaten saç kör- fezleri derin olan erkeklerin si- masında da du'ıa dinç bir erkek- lik hali göze çarpar. Fakat erkek saçlarının böyle tabii dökülüşü daz başlı kalmak değildir. Yalnız daz başın neden dolayı ortadan daz kaldığını izah eder: Başın daz kalması saçların bir hastalığı demektir. Hastalık ta tabii yolu takip eder. Bu saç hastalığına sebep olarak bir p bulunmuştur. Sacla rin ilmezden önce yağlı ve kepekli olması mikrobun zararlı işini kolaylaştırır. Onun icin saç yağlanıp kepeklenmeye başlayın- ca tedavi ile saç dökülmesinin ö- nü alınacağı ümit edilir. Saçların yağlı ve kepekli olma- sına sebep te ipofiz guddesinin Tüzumundan az hormon çıkara- rak erkeklik hormonunun -iki gudde arasında muvazeneyi bo- zacak derecede- fazla işlemesidir. Şu halde erkek saçının dökül mesi pek de keder verecek bir şey Halk İçin Tek Tip Çoraplmaline Doğru ugünün ekonomik şartları- na göre, fabrikalarımızın mütenevvi lüks malları yapma- sından ziyade, herkesin kullana- bileceği eski bir tâbirle “hare âlem,, mullar yapması lâztmdir. Bu husustaki neşriyatımız, res- mi mahafilde büyük bir alâka ile karşılanmıştır. Geçen hafta içinde Istanbul Ticaret Odası, çorap ve fanilâ fabrikatörlerini bir toplantıya davet ederek halk için çorap ve fanilâ tipleri yap- masını temine Çi ar, Halkı en ziyade alâkadar eden giyecek eşyasından biri de ço * raptır. Çoraplardan, bilhassa ka- dın çoraplarından şikâyet etmi- yen bir aile yoktur. Fakat bütün bu şikâyetlere rağmen, her ai- le yine dayanıksız, ince çorap- ları almıya mecbur olmaktea - dır. Geçen harpten sonra kısa €- tek modasının bütün dünyayı östilâ etmesi yü çorap fabrikaları da bu modaya uygun olarak, birbirlerine rekabet ede- rek en ince çorapları yapmiya muvaffak olmuşlardır. Bu itibarla zarif, ince kadın çoraplarını, bugünkü kadın kı - yafeti tarzının zaruri bir netice- $i olarak kabul etmek lâzımdır. Birçok kimseler, ince kadın ço- raplarının kaldırılmasını ileri sürerek, kadınları insaf ve iti- dale davet etmektedirler. Fakat bu arzunun tahakuk etmesi, bu günkü kadın kıyafeti tarzile te- Zat teşkil etmektedir. Bu itibar Ja buna mâni olmiya imkân yok ür. Yalnız, kadın çorabı mese- lesini ıslah etmek, dayanıklı ço- raplar yapmak imkân ve çarele- ri de vardır. * * emleketimizde ince kadın çorabı yapan fabrikalar pek kısa bir zamanda t6essüs e!- miştir. 1927 senesinde bu işle meşgul bir tek fabrika vardı. Fakat 1929 senesinden sonra, di- şarıdan gelen çoraplara ağır gümrük resmi konduğu için, biz de de çorap fabrikalarının adedi artmıştır. Vâkıa el tezgâhların- da kalın ipliklerle çorap doku - yanlar da mevcuttu. Fakat za - rf ince çorap yapan fabrilmlar- dan sonra, bu el tezgâhları da ortadan kalkmış, piyasaya ince kadın çorabı hâkim olmuştur. | Yazan: Hüseyin Avni zengin her tabakaya mensup ka- dınlar, ince çorap almıya mec- bür olmuştur. Tik zamanlarda, çorap fabri - kalarının imalât proğramları kontrol edilmediği için, piyasa- da pek kötü çoraplar satılmak- taydı. Piyasada o kadar mütenevvi markalar vardı ki, halk hangi çorabı intihap etmek hususun - da şaşkın bir vaziyette kalmış- tr. Bir fabrikatörün söylediğine göre, hâlâ piyasada 105 çeşit marka vardır. Bu çorap marka- larının garip garip isimleri bu- Junması da halkı şaşırtmaktadır. Aralarında sinema artistlerinin meşhur opera İsimlerinin, çiçek isimlerinin bulunduğu bu ço - raplar, eses itibarile üçe ayril- maktadır. Bunu İktısat Vekâleti yapmış tır. Bir nizamnameyle çorap ne vileri halis ipek, Benbery, Vis- koz diye üçe tasnif edilmekte- dir. Iktısat Vekâleti halkın al- 'danmaması için, çorapların Üze- rine yukarıya yazdığımız nevi- lerden hangisine ait olduğuna dair, birer damga vurulmasını mesburi tutmuştur. Nitekim pi- yasada mevcut olan çorapların üzerinde, ipek, Benberg, Viskoz diye markalar vardır, Dikat €- dilirse bu markaların yanında, “Birinci ve ikinci kalitede diye ayrıca işaretler de bulunmakta- dır. EF” bu nizamnamenin tat- biki, kadın çorapları hak- kımdaki şikâyetlerin önüne ge- çememiştir. Iktısat Vekâleti sanayi umum müdürü Reşad Berkoy, ticaret odası salonuna çorap fabrikatör- lerini davet ederek, kendilerine iyi dayanıklı çoraplar yapmala rıni tavsiye etmiştir. Fakat bu tavsiye de kâfi görülmemiş, ço- rapların taban ve burunlarıma tesadüf eden yerlerin, mersöri- 2€ olmuş pamuk ipliği ile yapıl- masını temin etmiştir. (Fakat ekseriyetle çoraplar, taban ve uçlardan değil, diğer kısımlar - dan yırtılmaktaydı, buna karşı da çareler aramak lâzımdı. Bir çorap fabrikatörü işin iç 3 * “— Bazı küçük fabrikaların boya tesisatı, çorapları boyamı- ya müsait değildir, çoraplar bo- yanırken, hafif tertip ipliklerin bünyesi de rencide olmaktadır. Itinasız bir şekilde boyanan bu çorapların dayanmasma imkân yoktur.,, Çorap fabrikatörü buna çare olarak şu sözleri ilâve ediyor: “— Hepimiz bir araya gelir - sek mükemmel bir boya santra- lı kurabiliriz, o zaman dayanık- lı çorap yapmak kabil olabilir. Bugünkü şartlar altında, az ser- mayeli, küçük ferdi müessese - lerden, dayanıklı çorap bekle - miye imkân yaktur.,, * * Bg“ kadar yazdıklarımız, normal zamanların icap et- vi ıslahat düşünceleriydi. rp ekonomisinin şartlarına İntibak etmek mecburiyetinde olduğumuz bir sirada, nasıl ço- rap yapmalıyız? Bugünkü ihti - yaçlar karşısında, bunu tesbit etmiye mecburuz. Nitekim Ti- caret odasmda toplanan çorap fabrikatörleri de, bugünün şart larına göre, hangi çeşitte kadın ve erkek çorabı yapacaklarını aralarında müzakere etmişler - dir, Bu mevzu hakkında, muhtelif çorap fabrikatörlerile görüştük. Hepsinin sşylediklerinden, bir terkip yaparak aşağıya yazıyo - ruz. Ticaret odası, halk için bir tip yapılmasını ileri sürmektedir. Fakat elde mevcut makinelerin çoğu, ince çorap dokumıya mah- sustur. Bu itibarla makinelerin bir kısmını çalıştırmamak mec- buriyeti hâsıl olacaktır. Bu, pek *e, mühim bir mesele değildir. Elde mevcut diğer makinelerde kalın ipliklerle çorap yapmak kabildir. Fakat fabrikatörler tek nik meselelerden ziyade, ham madde meselesi üzerinde tavak kufetmektedirler. Bir fabrika - tör diyor ki: “Sümerbank, bize istediğimiz kadar ipek, pamuk ipliği temin edebilirse, çorap fabrikaları da arzu edildiği şe- kilde çorap yapabilirler, görülü yor ki, halk tipi çorap yapmak, için, bir toplantıda bir karar ver tinr menetmek kâfi değildir. Haik tipi çorapların ham mad- desini de tedarik etmek lâzim- dır. Mr. kinci bir mesele daha var. Ticaret Odasındaki toplantı- da, halk için çorap tipi bulun- masına karar verlimiştir. Bü ka rardan anlaşıldığına göre, yine çorap fabrikaları, mevcui çorap çeşitlerini imal etmiye devam &- decekler, bü aralık da halk tipi diye herhalde pek ince olmiyan çorap yapacaklardır. Acaba, bunu bu süretle yapmak, bugü- nün şartlarına göre tatbik edilen hayat pahalılığı politikasına ne dereceye kadar uygun bir ha - rekettir. Çorap fabrikaları, piyasada mevcut çeşitleri yapmıya devam | ederlerse, çorap giyenler ara - sında yine farklar olacaktır. Bu vaziyet karşısında, iyi ve şik giyinmeyi itiyat edinen, bu sü retle şık görünmek temeyülün - de, her sınıf tabakaya mensup kadınlar, yine lüks çorapları al mıyacakmıdır? En fakir kadınlar bile, geniş masraflarma karşı, bütçelerin - den büyük fedakârlıklar yapar- lar, Acaba, bu kadinlar, bugü- nün şartlarına göre, lüks mal kullanmamak hususundaki u - mumi prensiplere risyet ede- bilecek mi? Riayet etmesi için, ne kadar nasihat SE yine m fi gelmez, Ince ve şık çorap gi- yen kadınlar bulundukça, pek a7 kimseler halk çorabına rağ- bet edeceklerdir. Bu meseleyi cezri olarak hal- İletmek için herkes için, bir iki #ip çorap yapmaktan başka ça- zaman, balk ço- Şubeye Davet Beyoğlu Yerli As, Şubesinden: Şu- bemizde kayıtlı ve yalnız tütün İk- remiyesi alan malül subay ve eratla şehit yetimlerinin senelik yoklamın- ları ü cüzdanı, resmi senedi ve tütün ikra- imiye tevzli cüzdanı ve malüller ra- porlariyle birlikte 1 Mart 91 tari hinden 15 Mart 941 terimine kadar her yün öğleden sonra sant 14 ten 17 ye kadar şubeye müracaat etmeleri Gisnierde bu büyük Türk şairinin vefat günü yaz- dığım bir Takvim hakkında bir çok okuyucularımdan mektuplar aldım. Bu meyanda bilhasin Bay Ali Yaver Altay imzasiyle aldı. ğım mektupta Fuzuli hakkında dikkate değer malümat var, Mek tubun bazı noktalarını alıyorum: “Fuzuli Irakta yerleşen Türk aşi - retlerinden Bayat kabilesine mensup- tür, Bu aşiretin Kanuni Süleymandan evvel ve belki Abbasiler zamanında Türkistandan Iraka göçettiği tahmın edilmektedir. Bayat aşireti birçok aşiretler gibi, Dördüncü Murat zams- nında Boğdadın ikinci defa fethinde Kerkük havalisiyle İran hududuna yerleştirilmiştir. Bağdadın YYakube, Şehriban, Kızıl Ribat, Hankin, Men- dili,, karabalarına yerleşmişlerdi, Bur gün bile buralarda bulunan balkın resmi dili türkçedir, Azırlardanberi Türk olarak yaşıyan bu zümre yine asırlardan sonra Türk kalmış; dilin - den, ananesinden bir şey kaybetme miştir. Yalnız muhilin tesiriyle arap- ça ve İran sınırına yakın olanlar darsça bilirler, “Irak Türklerinin ilim ve edebiya- ia olan merakları pek eskidir. Pura- il'den sonra da birçok edipler ve şa- irler yetişmiş, fakat birçoğunun eser- leri tabedilmemiştir. Irak Türkleri - nin türküleri, yanık möânileri, mü — him destanları vardır. Hele Ker- /kük'ün “Horyst,, meşhurdur. “Puzuli'nin doğduğu Hile şehri Fi- tat'ın sol tarafnıdadır. Nehrin sağ ta- rafında bulunan Küfe geliri eskiden ilim merkezi idi, Puzull bu gehirde tahell ettikten sonra Kerbelâ'ya gel- miştir. Fuzulinin en mühim eserlerini Kerbelâ'da “Zaviye nişin,, oldu- ğu zaman yazdığı zannolunuyor. Fuzulinin mezhebi “sünni,, mi idi? Mektup sahibine göre öyledir. Fakat ben büyük şairin Caferi mezhebinde veyahut Aliabâ'ya karşı olan derin muhabbeti dola- yısiyle bu mezhebe yakın bir iti- katta olduğunu zannediyorum. Fuzuli, Yezid'in babası olan Muaviyeyi “tarzie,, edemezdi. E- saseri o kendisini © zamanlarda menküp bir vaziyette bulunduran da bu müfrit tarafdarlığı idi. Hat tâ yine okuyucumun mektubun- da, Fuzulinin Kerbelâ toprağınm kudsiyeti hakkında gayet heye canlı bir şiiri vardır. Fuzülinin mezarı hakkında şu tafsilâtı da alıyorum: “Fuzuli'nin o türbesi ( Kerbelâ'nın “y Kıble kapısı karşısındadır. Bitişik bir sebil vardır. 1910 da Ker- belâ mutasarrıfı Celâl Bey şehri İmar eylediği sırada, Fuzuli'nin türbesini de unutmamış, çarşıyı kestirerek tür- beyi meydana çıkarmıştır, Merkadin Kıble kapısından çıkan bir adam ©- tuz adim ileride blyük şairin törbe- sini görür. Kalır, demir parmaklıklı pencereden içeriye bakıldığı zaman, yeşil bir örtü görülür, Burası Fuzul'- nin mezarıdır.,, Bana bu tafsilâtı veren okuyu- tumun çoktanberi Bağdada git- mediği anlaşılıyor. Bundan bir sene evvel Kerbe- lâda bin müşkülât ile Fuzulinin mezarını bulduğum zaman üze- rinde ne türbe, me kubbe, ne sanduka, ne de yeşil örtü gör- “Benim şiirim inet, gumus, et- mas, lâal değil topraktır ve Ker- Bu vaziyet karşısında, fakir, yüzünü şu suretle izah ediyor: © mek, lüks ve ince çorap imalâ- İlân olunur, “İki Kadın” Filmi PT INI Men ARİ ad in Nasıl Çevrildi G OZ La) b Lİ j e Man ek re Ç İN Nİ N PN 8 Şe Vapurumuz Durduruldu iki hafta evvel ta- mamlanmıştar, Fa- kat, bundan evvel de başından geç- miyen kalmamış- tır. Filmin rejisö- rü maceralarını şöyle anlatmak- tadır: “Rusya İle Almanya arasın- da imalüm olan muahede akto- lunduğu gün tayyare ile Dun- 'kergue'e uçtum, Burada filmin bazı sahnelerinin son resimleri- ni alıyorlardı. Parise döndüğü- müz vakit Polonyada kıyamet kopmakta olduğunu öl Fransada da herkes askere ça- Ririlayordu. Mühim rollerde oymyan Du- mesnil ve Blanchrad'ı askere aldılar. Allahtan Çekoslovakyalı olan fotoğrsfçışa o dokunmadı- lar, Teknik işleriyle uğrasanla- rn hemen hepsi gitti. Artist- lerden elimizde kalan Dita Par- o ve Ginette Leelere idi. Dita Parlo Bir Almandı! ita Parlo Almandı. Stet- Jin'de doğmustu ve asil adı Gerta Kom pe; staedt idi. Fakat, o Almanyadaki Nazi KE rejiminden kaçmış Fransaya iltica et- mişti. Şimdi de düşman teheasından olanların hepsini hükümet topluyordu. Filmin yarda kalmasına reğ- men kendi selâmeti namına ona kaçmasını tavsiye ettim. Gayet süratli olan hususi otomobiliyle en saalte buduğa varabilirdi. Yazan: Sevim SERTEL Fakat o, bu teklifi reddetti. Doğrusu bu tehlikeli bir şeydi. Zira, Paris casus doluydu. Ve Fransızların da bu hüsüsta hiç şakaları yoktu. Bütün ecnebi kadınları temerküz kampına tahvil ettikleri bir binada top” luyorlardı, Fakat, Dita Parlo Fransaya âşıktı ve ondan ayrıl- madı. Bu uğurda öldü mü, yok- sa yaşiyor mu, bugün nerode- dir, he yapıyor bilmiyorum. * Stüdyomuz Yandı isteki stüdyoların hepsi askeri mahafil tarafın- dan istirdat edil miş olduğu halde bizimkini nasılsa . mıstık ki, bir gece stüdyo yandı, kül oldu. Artık sabrımız tükenmişti. Filmde mühim rolleri olan ar- tist ve teknisyenlerin terhis © dilmesi için hükümete müracaat ettik, Ansızın ve esrarengiz bir su- rette ortadan kaybolan Dita Parlo'nun rolünü yeni baştan oynamak üzere Annie Ducaux” yu angaje etmeye muvaffak ol- duk, Bu arada izinli gelen Pi- erre Blanchard ile Blancheete Brunoy da meydana çıkınca, biraz keyfimiz arttı, Filmin bir kısmını daha çe- virdik, Fakat, ikinci erkek ro ünü oynıyan Jacgues Dumes- nil'in bulunması icap eden kıs- ma gelince yine işler durdu. He- pimiz artık ümidimizi kesmek üzere iken o da bir sabah, Üze- rinde üniformalarile karşımıza çıkmadı mı? Az kaldı yüzünü gözünü öpecektik. O da muvak- kaven terhis edilmişti. Bombardımanlar Başladı. B' iyi havadisi vermek Üze- re telefon ettiğim film müdürünün ağır hasta olduğunu öğ rendim. Ertesi gün öldü, Artık herke- sin can sıkıntısı son dereceyi bul- muştu. Fakat, kimse cesaretini kaybetmedi; herkes başladığını bitirmeye azmetmişti, Stüdyo buz gibiydi. Ve bu ateşsiz bina- da sıfır derecei bararette Gi- nette incecik tuvaletler giyerek rolüne devametti. “Zik ae Diğer dertler bişbirini takip etti, İkide bir dalınan elârmlar filmin çekilmesini inkitaa uğra- tik, Filmleri devolope etmekte cektiğimiz güçlük te başka bir dertti. İkide bir çalınan alârm lar yüzünden bunları icap etti- Ki tarzda banyo yapmak müm- kün oluyordu. İşte bütün bu $i- laziranın ikisinde Ameri: kanın Fransa sefiri, Pa- riste bulunan A- merikalılara mem- leketlerine dönme. lerini ciddi su- rette tavsiye etti. Bu filmin camla- rını yanıma alarak bir motosik- letle Bordeaüx'ya geldim. Bu bulabildiğim en iyi vasıta idi. Zira, tren yolları bombalanmış- tı ve trenler işlemiyordu. « Bizi Amerikaya götürecek 0- lan Veşington vapuruna bindi- dim zaman, filmin camları, kap- tan tarafından istirdat edildi. Tam 24 saatlik yalvarma ve is- yandan sonra onu İknaa ve ma- ımı kurtarmaya muvaffak ol- dum. Camları yeniden elime geçir- dikten iki saat sonra Lizbon a- belâ toprağıdır, diye vasferledi- ği yerda dümdüz bir set vardı ve üzerinde bağdaş kuran, yesil sa- rıklı, kınalı sakallı bir seyid şa- irin bu beyti ile alay eder gibi yalancı boncuk ve ayna salıyor- d İmanlern ihmalkârlığı ne &- se Takvimel İşçilerin o Sağlığını Koruma ve Emniyet Nizamnamesi Ankara, 17 (TAN) — Hıfzıs- sıhha kanununun 179 uncu mad: desine istinaden İktisat ve Sıh- hat Vekâletlerince müşterek ola- rak hazırlanan işçilerin sağlığım koruma ve İş emniyeti nizamna- mesinin mer'iyete konulması Ve- killer heyetince tar, çıklarında bir denizaltı gemisillen tarafından odurdurulduk. San- dallarımıza binmemiz için on dakika müsaade verilmişti. Kap tan köprüsünden denizaltına Ri iammdiyen işaret veriyorlar- “Vaşihgton vapuru... Mütte- Li) Amerika devletleri. Bita- Dehizaltı gemisinin kaptanı birdenbire fikrini değiştirdi ve yolumuza devam etmemize mü- Saade etti. En nihayet ben ve bin bir müşkülât içinde çevrilen “İlki Kadın,. filminin camları Amerikaya vardık. Bugün resmi gazetede neşredi- nizamname, üç ay sönra tat bik mevkiine girecektir. Nizamname iş kanununun şü- mulü dahilinde bulunan her tür- lü iş yerlerinin ve isçilere sit i- kametgâh vesaire gibi müştemi- lâtm haiz olması lâzım gelen sıh- hi vasıf ve şartları göstermekte- dir. Bundan başka iş verlerinde kullanılan alât ve edevat, makine ve iptidai maddeler vüzünden zu- huru melhuz kazalarla sair kaza Isra veya mesleki hastalıklara mani tedbirlerin ve vasıtaların her sınıf müesseselerde İş kaza larına karşı iş yerlerinde bulun- durulması mecburi olan tedavi levazımının nelerden ibaret oldu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: