9 Mart 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

9 Mart 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yuğclavyanm vaziyeti ve ver Wzyiri karşısındaki kararı kkında mütenakız haberler hektedir, Macar kaynaklarına gö- ie, Yuzoslavyanın o mihvere kı bir gün meseledir. Reutı ire, . Yüzaslavya o Yunanistanla Malya arasında mutavı & rolünü örmeyi kabul etmiştir. Diğer bir vyele göre, Rooseveli, Yugos- yaya mihver devletlerine ilti- elmemesine mukabil, faal bir İiirette yardım edeceğini vüadet- iştir. Diğer taraftan silâh gitma Alinan Yugoşlav askerleri; şimale İde tahşit edilmekte olduğu söy- İeniyor, En son bir habere göre le Almanya, Yusoslavyadan Al- Man kıtaları Yunanislana karşı Msarruza geçtikleri zaman, hiçbir İerekette bulunmamasmı istediği Wöyleniyor. © — Uzsk Şark ve Balkanlarda ren tehlike, Âyanda yardım İbroğesinin tasdikini süratlendiren ebepler arasındadır. e alkanlarda : | . B ugün bütün dünya efkâ- ri umumiyesini şiddetle kadar eden meseleler, Yu. İn hadudunda tahşit edilmek. bulunan Alman ordusunun eketi ve Yugoslavyanın va- “yetidir. Bu iki mühim mesele hak - “nda birbirine zıt haberler ve. nekte, birçok şayialar orta. dolaşmaktadır. Bir habere göre, Alman kıta 48 saat içinde Garbi Trak- ya ve Makedonyaya girerek ünanistana taarruz hareketine mak üzeredirler. lalyan kaynaklarından ge- i ve Atina ajansı (arafından iyetle tekzip edilen diğer bir bere göre, Yunan hükümeti kıyet kazandıklarını öğreni. ruz, ugoslavya : uzoslavyanın vaziyeti ve DE mihver tazyiki karşısın. iki kararı hakkında da müte- kız haberler gelmektedir. Macar kaynaklarına üs » bir rivayete göre de, Al- inya, Yugoslavyadan mihve. girmesini istemiyecek, sade. 'unanistanla İtalya arasında utavassıt rolünü görmeyi ka- il etmiştir. Bu tavassut me- de Almanların ileri sür- Fakat bu haber, hem Yuna - m, hem de İtalva tarafm - İlan teksin edilmektedir. Diğer bir rivavete göre de, vosevelt Yugoslavyaya, mih- sine mukabil, faal bir suret- yardım edeceğini vaadetmis, İs İngilterenin o Yunanistana diği teminatı Yugoslavyaya *wmiye hazır olduğunu bildir istir, Alman matbuatı bu münase- tle Amerikaya hücum etmek. ve bu garantinin fuzuli ve Miebir kıymeti olmadığını yaz. ktadırlar, | Teeyyüt etmiyen diğer bir İİ ahere göre de, manevra İcin Mlâh alta alımın ve 500,000 kadar tahmin edilen Yuroslav #kerleri simal mıntakasında anlamaktadır. Alman Taktiği : n son gelen bir haberde, Almanyanm Yugoslav» in, Alman kıtaları Yunanis- ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 sene (o 2800 Kr, 10 Ay 1800 40. Say s0 » 180 , 1Ay 40 . tana karşı taarruza geçtikleri zaman, hiçbir harekette bulun- mamasını istediği, fakal bu ta- lebe Yugoslavya © hükümetinin ne cevap verdiği henüz malüm olmadığını bildirmektedirler. Bundan baska Yugoslavyada muhalefet liderleri bir be name neşrederek, hudutların ve İstiklâlin korunmasını iste misler ve milletin vaziyetten haberdar edilmediğinden şikâ- yet etmislerdir. Bulgaristanın Alman kuvvet. leri tarafından isgçalinden sonra her taraftan mihver devletleri tarafından çevrilmiş olan Yu - goslavyanın, çok tehlikeli ve müsküll bir vaziyete girdiği mu- hakkaktır. Almanyanın muhtelif memle. ketleri işgal edip kendi hâkimi- yeti altına almak için kullan- dığı taktik malümdur; memle. keti içinden fethetmek, hariç. ten yardım göremiyecek suret- te etrafı sararak, hareket ede- miyecek bir hale getirmek, son ra harbetmeksizin ve zayiat vermeksizin memleketi teslim almak. Almanyanın, Romanya ve Bulgaristan icin tatbik ettiği bu plânı, Yugoslavya için de tat- bik etmemesine sebep yok gi- bi görünüyor. Bunun içindir ki, Almanya » nın Yunanistana karşı faarruz hareketin. gecmeden evvel, Yugoslavya *----lesini hâllede- ceği tahmin » Ancak Yugoslavya boyun eğ- mediği takdirde, bu taktiğin değişmesi icap edecektir. Yardım Projesi : ü ç haftadanberi Âyanda müzakere edilen yardım lâyihasının bugün tasdik edile- ceği tahmin edilmektedir. Â- yan Meelisinin 28 reye karşı 62 y İle, Amerika harp gemile. şıyan gemi den tadil teklifini bu tahmini kuvvetlendirmekte. dir Japonyanın Uzak Şarkta git- tehditkâr hir vaziyet al. , Viehy hükümetinin, Hin- diçini - Siam ihtilâfında Japon yaya boyun eğmesi ve Balkan. larda Alman tehlikesinin çoğal.. ması, bu lâyihanın tasdikini sü- ratlendiren sebeplerdir. M. Anler Meclise Verilen Lâyihalarla Geri İstenen Lâyihalar Ankara, 8 (TAN) — Kırklare- li mebusu Fuat Umay, on beş ya- şın: bilirmemiş çocukların sine- *İ ma, dans salonu ve bar gibi yer- lere kabul edilmemeleri hakkın- da Büyük Millet Meclisine bir kanun teklif etmi: Şark halı ve kilimleri ve em- salinin serbest mahal rejimine İ tâbi tutulmasına ve hariçten sa- tan alınan buharlı ve motörlü gemilerin memlekette (o yapılan mümasilleri için getirilecek eş- yanın gümrük resminden istis - hasına dair kanuna eklenecek hü- kümler hakkında da hükümet Meclise birer kanun lâyihası ver. Bunlardan başka 1932 yılından itibaren tıp fakültesinden neşet eden talebelerin mecburi hizmet- lerinin İağv ve leyli tıp talebe yurduna alınan talebenin tâbi ©- İacakları mecburiyet hakkında hazırlanan lâyiha ile müesseseler baremine tâbi bütün müessese - lerde tekaüt sandığı kurulabile- ceğine dair lâyiha da Meclise sev. Ani şehir su tesisatının ha- zine uhdesindeki mülkiyetin An- kara belediyesine devri ile mua- hedeler mucibince memleketimi» ze gönderilecek müttefik askeri kuvvetlerin devlet demiryolları. denizyolları ve devlet limanları vasıtalarından İstifadelerinde alı- nacak ücretler ve Türkiye - Fransa dostluk munhedesi ve müşterek beyanname ve protoko. İun tasdikine dair olan lâyihala- rın geri verilmesini hökümet bi- rer tezkere ile Meclisten istemiş- tir, Kadın Çorapları Standardı Nizamnamesi Ankara, 8 (TAN) — Mer'i ni- zamnamenin yerine konulmak ü- z8re ipek ve sun'i ipek kadın co- rapları standardı — nizamnamesi nesrolunmuştur. Bu nizamname. nin tatbikine bir ay sonra başla- nacaktır. Unutulmağa Yüz Tutan Bazı Hoşça Fıkralar erkesçe maruf Nasreddin Hoca fıkrulariyle sıkıla #ıkıla posa halini almış çok “ yide, yani, ağızdan ağıza dola- şarak müptezel olmuş tunafça hikâye ve sözlerden gazeteler bizi, son senelerde epeyce usân- dırdılar. Böyle gider, yazlar bep bildiklerimizi, söylene söy- lene artık gülümsetmek ve dü- şündürmek hastasını kaybetmiş- leri tekrarlamakta devam eder. se dilimizin hikâye ve fıkra zen- ginliği fakrüzaruret manzarası alacak, yeni nesillerin elinde Türk folklorunun, gıdalı tanele- ri değil, kupkuru, yavan ve çıp- ek lacak' ©selâ acemice yapunu ve acemi eline düşen işler Bina bazı hoş fıkralar var- gitgide unutulmıya ba; ladı, İşte misali: © Bir papas çömezi, nasılsa yo- Junu bulmuş, kendisini bir köye papas tayin ettirmiş. Fa- kat ömrübillab vaftiz nedir görmemiş, öğrenmemiş, yap * mamış Talihsizliğe ba- kın ki, köye vardığının hafta- sında önüne, vaftiz edilmek Üzere yeni doğmuş bir sürü çocuk dizmişler. Yeni pâpas eline bunlardan birisini almış, evirmiş, çevirmiş, nihayet $- cak suya baş aşağı daldın- vermiş. Çıkarmış ki, yavru- cak haşlanıp boğulmuş... Hiç istifini bozmamış, çocuğu a- masına uzatmış: — Bunun işi bitti, demiş, bir haskasını verin! tanesi de göz görmeyince uzaktan nasihat vermenin kolay olduğunu pek vuzuhla anlatır: © Yeni evlenmiş bir genç kadın köyün papasına başvurmuş ve kocasının kendisine fazla düş- künlüğünden, gösterdiği mu- habbet çokluğundan şikâyet - te bulunmuş. Papas da herifi çağırmış, İmsak, perhiz tavsi- yeleri vermiş; adamcağız da bu tavsiyelere riayet «etmiye çalışacağı vasdiyle çıkıp git miş, Fakat delikanlı ertesi gü- nü, seher vakti, papası yaka layıp acele evine götürmüş; mevsim yaz imiş, yeni gelin bahçede, bir yeşil çardak al tında, üstünden yorgarı at mış, saçlar darma dağınık, güs bağır meydanda uyuyor- muş, Papas manzaraya şöyle bir müddet bakmış, bakmış ta kocaya dönmüş: — Karının yanına girecek mi- sin, demiş, yoksa ben gireyim mi? di a B irkaç gün içinde bir san'a- ti öğrendim, usta oldum sanan, ayrıca da bu san'at hak- kında hocalık taslıyan gençler - Bilhassa edebiyat âleminde - pek çoktur. Bu “hem kel, hem fodul,, dediğimiz karakteri za- Tafetle tebarüz ettiren bir fıkra hatırıma geldi: © Kadının biri oğlunu kebei çı Taklığına vermiş; oğlan hem pek hâşarı, hem de ukalâ düm- beleği imiş; bir hafta geçme- miş, evine dönmüş. Anası sormuş: — Neye geldin? — Zenaati öğrendim de on dan geldim. Usta dükkünda meraka düş“ müş, kadını bulmuş: — Yahu, demiş, senin çocuk artık gelmez oldu! — Gelip te ne yapsın, artık zenaati öğrendi. — Allah Allah, nasl öğren - miş bakalım, anlatsana" — Direğe yünü sararsın, tek- me ile yuvarlarsın, olur bir kebe... Usta gülmüş: “ — Hay piç kurusu hay, de - kendisi öğrendikten baş- Va snasna da Ağratenie! avva cinsinin aceleci, ay- ni zamanda celft içinde yarım yamalak malümat satrm- ya metuklı olduğuna dair de bir Refik hikâye söylenir: © Başka bir kadın da ölen koca- sının cenazesi başında, âdet olduğu üzere, hafıza (Yâsin) süresini okutturuyormuş; fa ket her durak yerinde bir, Al Jahın kelâmını keser: — Hocafendi, dermiş, bu süre de bir “türeeün,, vardı, oku- madın! Hafız cevap vermez, taham - mülü tükenmekle beraber si rasını beklermiş. Nihayet süre nin sonu Ve (türecün) un yeri gelmiş. Hoca kur'ana devam- İa ve türkçe cevabını arapça- ya karıştırarak usul ve tecvit ile şöyle okumuş: — “Acele etme be hatun! Iş- *e gali Hirrefin! ine içinde tecvit ile okun- ması lâzım gelen bir cüm- muhtevi diğer fıkra da şu- dur: © Bir köylü çocuğu medrese tah- sili yapmak için şehre gitmiş ve sıla maksadiyle köyüne döndüğü zaman artık türkçe- sini küçük görüp hep srapça kelimelerle ve tecvit ahengiy- le konuşmıya başlamış. Bir gün oturduğu odaya bir köpe- Bin girip kenarda duran ha- mi yutmıya koyulduğunu görünce - yerinden kalkmayı #oftalık azametine yediremiye rek - anasına uzaktan birkaç kere seslenmiş: — Ya Ummi vahid kelp da- hilen derunen | ekleyleyor hammüri! Anası sanmış ki, oğlu ders o- kuyor... O perde perde yüksel- tip seslendikçe kadıncağız da içinden şöyle söylenirmiş: — Rabbim kem gözden esir- gesin, hele bakın gürül gürül ne de güzel okuyor! AR ıyafette bir mehabet ol duğu, kıyafete aldanıla - bileceği, lâkin kısa bir imtihana tâbi tutulunca foyanın meyda- na çıkacağı hakkında bir fıkra: © Vaktiyle irfan meraklısı, bir zatın konağı edebi, ilmi, siya- 5i mübahaselere merkez imiş. Fikir erbabı orada toplanıp sohbetler eder, hem yer, içer, hem hoşça vakit geçirirler. miş. Bir gün meclise, başında man kavuk, belinde di- vit. koynunda kitap, kerli felli bir yabancı girmiş. Kılı Lİ lala ag YAZAN: Halid ğına kıyafetine, gösterişine ve kendisini satışına bakarak baş köşede yer göstermişler, izaz ve ikramda bulunmuşlar, Mec liste, bermutad, dini, edebi mübaheseler olmuş. Yeni mi- safir dinler, ağzını açmazmış. Nihayet ev sahibi sormuş: — Zatı fâzilâneleri bir şey bu- yurmuyorsunuz? Yabancı adam cahil, fakat 26- ki imiş; şekline bakarak ken- disinden ilim ve irfan bekle- nildiği halde zahiri mehabe- tinin altında “ecvef,, bir cer mollasından başka bir şey saklı bulunmadığını kıssca anlstmak için kavuğunu, divi- tini kitabını işaretle demiş ki: — Mehâbe ya Seydi, benim- kiler mehâbe! Bu “Mehâbe, ya Seydi!,, s8 zü, bir zamanlar, o kabil dol- gun kıyafetli, fakat boş kafa- b adamlardan bahsedilirken kullanılan bir tâbir idi; unu- *olmeva viz tuttu. PEN N H iken hıçbır mezi- yet ve fazilet gösterme miş olanlara bile “kör ölür, ba- dem gözlü olur, kel ölür, sırma saçlı,, fehvasınca vefatından son Ta muhakkak bir marifet at- fedilmesi üstüne de bir fıkta uydurulmuştur: © Agop ağa isminde birisi öl müş. O memlekette ölünün değerliliğinden bahisle cena zesi arkasından ağlamak & detmiş, amma Agop ağanın hiç kimse bir meziyetini, mas rifetini hatırlıyamıyormuş. C& mert, güzel, cesaretli, - bilgiç, işgüzar, iyi yürekli, hülâsa bir şeycik değilmiş. Karısına sormuşlar: — Ne diye ağlıyalım? Kadın da düşünmüş, taşın « mış, kocasının tek fazileti, me- ziyeti, marifeti yok ki, söyle- sin... Birden hatıra gelmiş, lisanının hususi şivesiyle de- miş ki; — Eve dö merdiyenle- ri dörder dörder atlaridi! Ağlayıcılar hemen bir ağız * dan tutturmuşlar; ik — Ah, Agop ağa" , Agop ağa! Merdivenleri dörder dör- der atlıyan Agop ağa"! ugun«u ve her zamankı €1- hangir siyasetine kurban giden deyletlerin perişan hali- İçerden Gelen Şişmanlık... Dışardan, yani çok yemekten gelen şişmanlığın geçirilmesi lâ- zımdır. Yemeklere çok dikkatle ve büyük sabırla -kısa bir zaman değilse de - uzunca bir müüüet sonra o türlü şişmanlık geçirilir Içeriden gelen şişmanlıkta da, Şişman İnsanın kendi hatası ola- bilir. Şişmanlık bir hastalık neti- cesi olduğu vakitte de İştahı ar - tırır Fakat bu türlüsünde şiş. panlık sadece çok yemenin ne- Ücesi değildir. #çerden gelen Şiz manlık, vücudümüzdeki yağ ni- zamına karışan uzuvlardan birin- de bozukluk bulunması neticesi - dir. Onun için bu türlü şişmanlı- hastalıktan şişmanlık derler, Böyle şişmanlıkta İnsan yeği - ğini bayhca azalttığı halde der- dinden kurtulamaz. Ondan kur - lâzımdır. Bu da, tabii ancak heki- min İşidir.. Zaten bu türlü şiş. manlıklardan bazıların geçirmek değil, aksine, bir dereceye kadar muhafaza etmek kzımdır, Zunu ayırt edecek gene ancak hekimi- »iz olabilir... Vücudümüzdeki yağ nizamına karışan uzuvlar çokça olduğun - dan onların b ileri gelen şişmanlıkların sayılması da biraz uzun sürecektir , Onlardan önce, bugünlük, sna dan, babadan ve atalardan gelen şişmanlığı söyliyeceğim. Bazı ai- lelerde hemen herkes soyca Şiş - man olur, Bu şişmanlar da çok yemeği severler, fakat çok yeme- seler de ın kurtulamaz! lar... Şişmanlığın bu türlüsüne şimdilik - maalesef - bir çare de) Kara hümma gibi ateşli ve w- zun süren hastalıklar geçtikten sonra, çok defa, insanı şişman Ya») parlar, bu türlü şişmanlık, has -| maktadı ne uygun bir kısa fıkrayı da u- nutmıyalım: © Köylünün eşeğini kurt parça- lamış. Adamcağız kurdun ar- kasından şöyle söylenirmiş: — Bir gün sende öleceksin amma heyliyeyim ki, ben ya- va kaldim! > erek politika, gerek ah- lâk bakımından, zaten pi 'lığa müsait bulunanla- ra küçük bir yol gösterme ve a- kıl öğretmenin büyük bir felâ- kete sebep olacağına dair şu keçi hikâyesi, yerli ve ecnebi düşman propagandasının başlan gıçta ehemmiyetsiz gibi görü - Ren tesir ve neticesini de mey- dana koymak itibariyle pek değerlidir: © Bir fakir köylünün szgın bir keçisi varmış; kasabaya gider ken hayvanı sağlam bir kazı ğa bağlıyarak kulübesinin İ- çinde bırakırmış. Bir gün dön- müş ki, keçi kazığı sökmüş, odada ne varsa kırmış, yemiş içmiş, dökmüş, dağıtmış, hü- 18sa yerine çevirmiş. Köylü bu manzara karşısın- da: — Hay şeytan hay, bak ne yapmış? Diyecek olmuş; şeytan hemen köşeden görünmüş: — Vallahi, demiş, ben keçi ye ne yapacağını öğretmedim; valnız kazığın gevsettim' ütün bu hikâyeler aşağı Yu- karı malüm olmakla be- Taber herhalde çokça zikredi- lenlerden değildir; bilenlere ha: tırlatmak yine faydalı sayılabi- lir. Son olarak, şimdi size her zamân tekrarlayıp ta çoğumu - zun aslım bilmediğimiz meşbur “öp babanın elini!, fıkrasını nakledeceğim: © Eskiden - bugünkünden başka şekilde bir kul alım satımı hü küm sürdüğü sırada, zevkine düşkün yaşlı bir zat, ikide bir, esir pazarına gider, en seçme güzellerden bir tanesi ni alıp beraberinde eve döner ve akşam işinden avdet eden genç oğlunu işaret ederek ta- ze halayığa: — Op kardeşinin elini! Detmiş. Zavallı genç karşısı na dizilen bu sayısı tükenmez nazenin kardeşlere, yetişeme- den kardeş oluverdikleri için sataşmıya c€satet edemezmiş, Bir gün efendi baba, yeni sa- tın aldığı balayığı, nasılsa, kendinden evvel pazardan e- ve yollamış. Genç, hüsnü te- sadüf, evde bulunuyormuş, fırsatı kaçırmamış ve biraz sonra kapı çalınıp ta aksakal: lı peder, çehresinde neşe, Zi- yafete hazır, içeri girince he- men halayığı öne sürmüş ve ona şu emri vermiş: — Op babanın elini! Hükümet Havagazi Kazalari İçin Tetkikler Yaptırıyor Nafia Vekâleti Şirketler komi- serliğinde havagazi ile zehirlen. e i tetki kiçin bir komisyon teşkil edilmiştir. Ko- misyon son dört havagazi hâdi- sesini incelemiş ve bunlarda şir- ketin sucu olmadığını görmüştür. Zehirlenme hâdiselerinin sifo: suz halâları bulunan evlerde vu- kua geldiği nazarı dikkati cek betmiştir. Toprak çöküntüleriyle ezilen boruların mesamatının bü. yümesi gazin İhtişarına sebep ol- ir. Bunun için toprak ei-| örtme ve baca açma işleri müte- rek şiymanlıktan şikâyet etme - mek daba doğru olur, Veremlilerin lığı da den gelmiş sayılabilir da ta. bintin hastalığa karşı bir muka - vemet tedbiridir. Bu türlü şişman verem hastalığının büsbütün etmezse de hun- lık geçtiğine delâlet di i tan şikâyet et » şişmi memek iyi olur, madiyen kontrol edilerektir, Fenerbahçe Voleybol Şampiyonu Oldu Klüpler arasında yapılan vo - leybol musabakalarına dün Gâ- Jatasaray klübü salonunda son final musabakası oynanmış ve Fenerbahçe, Galatasarayı mağ- lüp ederek birinci ve ikinci ka- tegoride şampiyon olmuştur, H er zaman yanlarını İezzet- Ile okuduğumuz üstat oğlu üstat, hazakati galip, ata ve ke- üksek Lokman Hekilimi. irkaç gündenberi şiymun- hıktan bahsediyor nanların yağ tabakaların kalınlığını, bumbarlarının şekille rini, barsaklarının faaliyetini, ka» raciğerlerinin yorgunluklarını vel hasıl doktorluk bakımından bü- tün bünyevi tablillerini ehillerine bırakıyorum, manlığın karakter üze- tesirinden bahsedece - im: Bu a şişmanlar elbette zayıflara tercih edilirler, Şişmanlarda abus, ters, meşesi adamlara pek az tesadüf edilir Zaten öyle olsalar bile bunu çeh relerinde tecesüm o Gttirmiye müktedir olamazlar ki. Tabiat fazla etli bir sima üzerine «© murtganlık hatlarını kolay ko - lay resmedemez, Ablak bir çehrede kaşlar göz. ler çekik, ağız daima aralık du - Tur. Bu şekil onları bize her za man gülüyorlarmış gihi gösterir Halbuki zayıf bir simada ulak bir infial ve hoşnutsuzluk derbaj belirir, kendini gösterir. Bu hoş. nutsuzluk şişmanın yüzünde yağ tabakalarım geçerek derinin sat. hına çıkıncıya kadar zaten ölke- si geçmiş olar. Şişmanlar, hoşa gitmek için su- rahi endamdan mabrumluklarını ekseriya tatlı dil ve güler fi ederler; çok defa yüzlü bir zayıfa bu saki lariyle galebe çaldıkları da olür. Şişmanlık, servetin, refahın senbolü gibidir. Eskiden dükikin- larda veresiye verenle peşin alış veriş eden esnafa ait bir Tesim vardı, Peşin aksata &den kapısı aralık duran kasasında kor gibi liralar istif edilmiş, gerdan ger - dan altında, kucağıma karnını o- turtmuş keyifle nargifesini içen bir şışmandır, Veresiye vererek iflâs eden de boş kasasında sıçan: ların cirit oynadıkları sıska bir adam şeklinde gösterilir, Vaktiyle şarkta şişmi zelliğin miyarı gibi idi, çoklarının şimdiki pedavra tah tasına benziyen göğüssüz, omuz» suz, kalçasız ince bacaklı büsün- lerin karşısında: — Bu da kadın mı? Çekirgeye benziyor. Kadın dediğin bir dö- şek gibi olmalı san bir şey anlasın! Der gibi bakışları var Eski saraylarda, konaklarda sıhhat meselesi kilo ile ölçüldüğü cihetle çocukları #emirtmek İçin bazı dadıların onlara her sabah bir tencere soğuk pilâv yedirdik. lerini bilirim. Merhum Emiri kalemen münakaşa ettiği bir muarızın; “... Sen beni ne zannediyorsun? Annem öldüğü zaman o kadar şişmandı ki, cenazesini dürt kişi taşıyamadı. Herkes: “Bu ne'i evlâtmış ki, anasını bu kada; ir. İ beslemiş te semirtmiş!,, diye beni takdir etti...,, Cümlesiyle susturu vermişti » Istanbulun en maruf ve en be- şuş şahsiyetlerinden merhum Re- şat Fuat bey yüz kilodan fazla olduğu bakle İmzasını insanların en zayıfı mânasına gelen “ez'afül ibad Keçeci zade Reşat Fuat,, di ye atardı. Şişmanlar o kadar rind adani- lardır ki, şişmanlıkları yüzünden başlarına gelen acıklı hâdiseler - den bile etrafındakilere neşe çi- çekleri koklatırlar. Fatihli Ömer Bey isminde biri bir gün nasılsa bir kupa arabaya girmiş ve çıka. madığı için arabanın kapı cerçe Velerini © des'cre ile "kesmiye mecbur olmuşlardı. Arabanın ka- pısını büyülümiye uğraşsın ma - Tangozun gülmeden çalışmıya eli varmıyordu. Pariste “yüz kiloluklar klübü, en neşeli adamları bir araya top lıyan bir müessesedir. Açlıktan şimdi ne halde olduklarını bilmi. yorum, Yalnız bildiğim bir şey varsa güzel memleketimizde bizim şu zamanda şişmanlıktan bahsede - bilmekliğimizdir. Bir yiyip bin şükredelim ve... Şişmanlıyalım! Takvimci Gülhane Müsamereleri Gülhane tıbbi müsameresi per şenbe günü saat 17,530 da Profe- sör Doktor Nüzbet Şakir'in Re- isliğinde toplanmıştır. Henoh Pürplrası Prof. Kema! Hüseyin, Nadir İhtilâtlı bir ko- lit Ulserenz Gırav vakası Prol Kemsl Hüseyin. İsnanserde bi iğne Prof. Murat Cankat, Sempa tektomi lomber ile iyi olmu rat Cankat. Röritgen iyi olmus bir kromea kanseri Dr Şilcaeddin. Şark Cibarı Doktor Hakkı Salman. Bir Eritme annü- ler santififöj vakası Dr. tarafından takdim edilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: