25 Mart 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

25 Mart 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Atlântik Harbi Jantik deniz harbi birinci plânı işçal etmekte de- vam ediyor. anın, Amerika yardı- mının vüsat ve sürati karsisın- da, bütün hazırlıklarını lamadan hurekete geçtiği şılıyor. Alman kaynaklarının verdiği mübalâğalı rakamlara nazaran, içinde — Atlantikte 250.000 tonluk gemi batırılmış. tır. Bunun 110.000 donununun, seri hücum botları tarafından batırıldığı hakkındaki beyanat bilhassa şayamı dikkattir. Diğer cihetten Almanların a- çık denizde nakliye gemilerine, denizaltı, tayyare ve hücum bot- İariyle taarruzla iktifa etmiye- Tek, nakliye gemilerinin yanaş- tıkları limanlara dört beş yüz tayyarelik kalilelerle hücum €- derek harp malzemelerini kara» ya çıkmadan evvel tahrip etmek taktiğini de kullanmaya başla» dıkları görülüyor. İngiliz kaynakları, yapılan tahrihatın, ağır olmakla bera- ber, büyük bir tehlike teşkil et- imediğini ve zayiatın haftadan haftaya azaldığını bildirmekte» am anla- z mahafilinde, bizzat İn- gilterenin ve İngiltereye harp inalzemesi imali ve nakli mese- leleriyle syni derecede alâkadar 9lan Amerikanın aldığı ve alaca- G tedbirlerle bu tehlikenin ön- leneceği kanaati mevcuttur. merikanın gemi kafilelerine kat etmek üzere vermekte bulunduğu muhripler ve bilhas- # sivri sinek adını taşıyan seri hileym botlarının o ve iptimal henüz mevcudiyetinden haber- dar olmadığımız diğer müessir silâhlerın, Alman denizaltıla- “na ve hücum botlarına karşı muvaffakıyetle mücadele edece- j8 kuvvetle muhtemeldi Cav «bir rivayete göre- Öz türkçemizde şöhret manasna ge- İr. Bu halde çavdar şöhretli de- hek gibi bir şey olacaktır. Çav. İara bn türlü mana vermek doğ- olmasa bile, bu zamanda çay- İar unu bizim ara: etli şey olmuştur: Yüzde on beş #vdar unu ile karısık “tek tip eği,, iki üç haftadan beri yi- ler onun lezzetinden pek hoş- Aandıkları gibi, sevgili radyomu» in her gün verdiği haberlere gö- £ çavdarlı ekmek yemek isteyen filâyetlerin sayısı gittikçe artı- for. Onun için çavdar ununun tassalarını bilmek istersiniz sa Mrwm... Bizim yurdumuz gibi, buğday İttiştirmeye müsait olan memle- #etlerde buğday unundan ekmek Meta israf edilerek yenilirse de, dütün dünya bakımından buğ Ay ekmeği lüks şeylerden say! ir. Çünkü buğday ber iklimde fetişmez, yetişemediği topraklar. pahalıya mal olur... Ona kor- "lik çavdar soğuk ve sıcak ara madan hemen türlü iklimde jetisecek kadar alcak gönüllü ol İuğundan, buğday yetiştireme- fen şimal memleketlerinde bizim Yuğday ekmeği yerine cavdar ek- Meği yerler, Katık yerine buğday #kmeği yiyenler de vardır. Böyle yapmakla da, doğrusu, Mic zararlı cıkmazdır. Kendileri buğday ekme; renlerden Pazı kimseler, onu yiyebilenleri »skanarak, çavdar unundan tam btifede edilemiyeceğ : de bunun aslı yoktur. ASONE BEDELİ Ecnebi sene Ay Ay 2800 Kr, 1500 başlanan nakliye geçen harpte olduğu gibi bu harpte de, zayiatı telâfi edeceği muhakkak nazariyle bakılmak- tadır. Yugoslavyada gee olanı haberlerine naza- ran, Yugoslavya başveki: li ve hariciye nazırı, mahiyeti henliz tamamiyle malüm olmi- yan, fakat Bulgaristanınkinden daha hafif şartları £i zannedilen pakti ü Viyanaya hareket etmiş- Memleketin istiklâl ve serefi i telif görülmeyen bu pakt dolayısiyle, Yuzoslavyanın henüz zail olmıyan bir buhran geçirmekte olduğu; halk arasın- da, orduda ve ii mahfiller- de protesto mahiyetinde teza: hürlere ve niimayişlere sebebi- yet verdiği anlaşılmaktadır. Şimdiye kadar gelen haberler. den alınan intihaa göre: Alman tazyiki altında kalan hükümet ve Prens Paul, uzun tereddüt- lerden sonra bu paktı kabule mecbur kalmısla, Mırvatlarla' Slovenler ve Nazi taraftarı Sırp- lar buna taraftar olmuşlar; Sırp) milli köylü vartisi bunun kabu- lüne şiddetle muarız kahaıstır. Bu paktın, Alman askerleri» nin Yuroslav . topraklarından geçmeleri o müsaadesini ihtiva etmemesi, bugün icin, Yunan müdafaasınn yükünü azaltacak büyük bir kazanç olacaktır. Süveyş Kanalında Iman kaynakları, son tây- yare hücumu esnasında Süveyş kanalında iki vapur ba-| tarıldığını ve bu yüzden kanal| tıkandığını ve mecmu to- lâtosu 600.000 i bulan bir cok nakliye gemilerinin yolun açıl-| masını beklediklerini bildiimek tedir. . Bu haberdeki -propaganda maksadiyle işaa edilen bütün ha | berlerde olduğu gibi- mübalâ hissesini hesaba katmak lâzım- dır. Alman hava kuvvetlerinin Sicilyaya yerleştikten sonra, Sü- vey; kanalına bir kaç defa ta urruz teşebbüsünde bulundukla- Tı malümdür. Sicilyadan Port Saide kadar takriben 1.700 kilometrelik bir mesafe vardır. Ağır bambardı.| man tayyarelerinin bu kadar u- zun mesafeyi ağır hombaloriyle katedip üslerine geri dönmeleri pek kolay değildir. İ Buna rağmen, bu mesafeyi a- p 160 kilometre uzunluğunda- | alın herhangi bir verin deki bir gemiyi hatırmaları, bir kaç zaman kanalda seyrü- seferi muattal bırakabilir. Ancak İngilizler, sulh zama- nınğa senede 6.000 gemi geçen (Deva: Çavdar ekmeği, pek fakir şimal köylerinde yaptıkları gibi, çavdar unu hiç ellenmeden ve az pişirile- vek yapılırsa deve hamuru gibi. hazmi ve barsaklardan gecmesi güç olursa da çavdar unu yolunda elenip hamuru lâyikiyle pişiri se -sadece çavdardan olsa bile- pek hazim ve imtisas edilir. Çavdar ununun buğday bir de önemli üstünlüğü vardı Buğdayın tanesinde iyot madeni- nin nisbeti yüzde 0,003 miliçram olduğu halde çavdar tanesinde tam iki misli nisbetle bulunur. Vücudümüzün beslenmesine ni- zam veren tiroit guddesi hormo- nunün esas maddesi bu maden ol- duğundan çavdar ekmeği vücü- dün beslenmesine buğday ekme-| Zinden iki defn ziyade yarar. Vücudümüzü işleten hormen- ediğimiz gıdalardaki /renilmeden pek çok ön- İ ce, iktisadi sebeplerle bazı zaman- larda bı yerine çavdar unundan ekmek yiyen memleket» lerde, çavdar ekmeğiyle bes- lenen cocukların daha cabuk üdüklerine dikkat edilmişti. Bundan dolayı simal memleket- leri »halisinin daha uzun boylu ve daha iri olmaları cavdar ekme- ği yemelerine atfedilirdi. Fakat wk hikâyelerine | inananlar bu fikre karsı gülerlerdi... İ Hormonlar ve gıdalardaki ma- İ denler öğrenildikten sonra çav- dar ekmeğinin insanları niçin da- İ ha iyi heslediğinin sırrı da anla- İ sıldı. Simdi © narariye, yabana atila ir söz değil, fence bir hakikuttir. ger İ Bugünün e Ticare TAN İhtiyaçları Karşısında Birlik leri gibi Sınai Birliklere De Ihtiyaç V (İhtikârla mücadele işi yalnız, haftada bir, iki toplanan ları Mürakabe Kon üzerine yüklenmişti Belediye İktisat | M Muntaka İktisat Birliği, Ticaret Odası, Milli Ekonomi Kurumu gibi müesseselerin de, kendi sa- halarında yapacakları işler çoktur, İktisat Vekâleti, sanayi mües- seselerinin kâr hadlerini tayin etmek suretiyle ihtikârla mü- eadele sahasında yeni bir adım daha atmış oluyor. Acaba kâr hadlerini masıl tayin etmeli? Neler yapmalı? bu husustaki düşüncelerimizi aşağıya yazi- yoruz) * * imdiye kadar Fiyatlar Mürakabe Komisyonları, dısardan gelen eşya ile, bazı yi- yecek maddelerinin fiyatlarını tesbit etmişlerdi. Bugünkü şart- lar altında dışardan gelen me- hifatura eşyasının tesbit edilmiş fiyatları olduğu halde, dahilde yapılan malların bir fiyatı yok- tu, yerli fabrikalar, piyasadaki arz ve talep kidelerine göre, yat tayin etmekteydiler. Fab: kaların bu fiyat hareketleri h bir kontrole tâbi tutulmamıştı. Halbuki fabrikaların maliyet fi- yatlarını tetkik etmek için, harpten evvel bir kanun da çı- karilmıştı. Acaba, alâkadar dai- reler, bu kanunun tatbikatı ile neden meşgul olamamışlardır? Halbuki piyasada ithalât eşya- sından ziyade, yerli malı sat maktadır. Yerli kumaşlar ve di- ğer, giyecek . eşyasının ekserisi yerli fabrikalar tarafından ya- Ve bu eşya da harp nisbetle pek pa- balı satılmaktadır. Acaba bü pa- halılık r nisbette mi- dir? Değil midir? Bunu anlamak ve tetkik et- mek mecburivetindeyiz. Vâkıa harpten sonra | fabrikatörlerin ham madde bulmak hususunda gördükleri müşkülâtı inkâr et- memek lâzımdır. Dışardan ham madde getirmek, ve getirilen malı pahalıya mal etmek, yahut kâfi derecede ham madde bula- mamak, bütün bunların ne ka- dar güç birer mevzu olduğunu teslim etmek lâzımdır, Fabrika- törün, bütün bu müşki rağmen, malını ziyanla sattığı da vâki değildir. Her gördüğü milşkülâtin zararını, maliyet fi- yatına zammetmektedir. Yukar- da yazdığımız gibi, acaba ne nis- bette?.. ve İktisat Vekâleti sanayi tet- kik heyeti, ilk iş olarak yün lü kumaş fabrikatörlerini Anka- raya davet ederek, kendilerin- ar Yazan: Hüseyin Avni i : ; Yerli fabrikalarımızdan birisinin dahili görünüşü den malümat almış, kâr hadle- kâr hadlerinde, bir istikrar ha- sıl olmuştu. Ham madde fiy ları malâmdu, ve ham maddenin De kadar günde ve hangi fiyata buraya mal olacağını hesap et mek kolaydı at bugünkü sartlar altında, mal sipariş edil- diği zaman, kaç ayda buraya ge- Teceği belli değildir. Mal yollar- da kaldıkça, fiyatı da o nisbette artmıktadır. Ayni evsafı haiz bir mal, muhtelif zamanlarda birbi- rinden ayrı fiyatlara mal olmak- tehir. Bu itibarla kâr haddi ta- in edildiği zaman, bu gibi müş. külleri gözönünde tutmak ve 0- na göre kür hadlerini sık sik değistirmek icap eder. Kür haddinin tayin edilmesin de, hatıra gelen bir mesele da- ha var. Muhtelif fabrikaların maliyet fiyatları arasında fark- lar olduğuna şüphe yoktur. A- caba umumi olarak kör haddi yin edilirken hangisi esas ittihaz edilecek? ** lesele, yalnız kâr hadleri. ni tayin etmekten ibaret değildir. Malın da kalitesini tet- kik etmek lâzımdır. Meselâ bir kauçuk fabrik; k kaloşa ne nisbette ham kauçuk koyu ya mecburdur? Bugünkü şart- lar altında kauçuk fabrikatörü bu işte hiç bir kayde tâbi de- Kildir. Söylendiğine göre, bazı kauçuk fabrikaları, lâstik kaloş- lara yüzde on nisbetinde kauçuk koymaktaymışlar... Halbuki bey| nelmilel teamül, yüzde yirmi ol. malıymış... Bütün bunlar, kau- cuk sanayinin teknolojisine ta- allük eden meselelerdir. Bizim aradığımız gibi mesele, kauçuk esvaya az nisbette kauçuk konul duğu takdirde, dayanma nisbeti azalmaktadır. Aile babaları, c0- cuklarına bir lâstik ayakkabı aldığı zaman, bunun bir iki haf ta içinde parcalandığını görü- yarlar. Bu hadiselerden anlıyı ruz ki, bazı fabrikalar, dayanıklı mal yapmıyor. Neden? imalât programları sik sık kontrol edi- lir, bir malın evsafı evvelce bir nizamname ile tayin edilirse, bu gibi hadiselere meydan verilme. miş olur. » mevzu etrafinda çorap şikâyetlerini de hatırla- mamak mümkün değildir. Alâ- kadarları söylediğine göre çorap ların dayanıksız olmasındaki mühim bir sebep te, küçük, fer di müesseselerin teknik tesisatı pin kilayetsizliğinden ileri gel- mektedir. İyi bir boys santraline | malik olamıyan küçük bir fab-| rikanın yapacağı corapların dâ- yanıksız olması tabii görülmek- te ütehassısların söyledi- ğine göre, corap boyamak €a in-) ce ve tehlikeli bir istir. Basit bir| boys santralinde, corap boya-) eri, yanmakta. bu suretle ip-| lik mesçi de rencide olmaktadır. | Vaktiyle çorap fabrikatörleri bu mahzurları gözönünde tuta-| müsterek bir boya sahtrali| kurulmasına karar vermislerdi.| Milli sanayi birliğinde haftalar- ca süren münakasalardan son- ra, corap fabrikatörleri, bu mev- zuu basarmak icin yanyana RE- lemediler. Halbuki davsnıklı çorap imali isin, sermayenin mu ayyen isler üzerinde temerküz etmesi lâzımdı. Aralarında re- kabet olan kücük ve ferdi mües seler bu sahada anlaşmaya mu- vaffak olamamışlardır. Ayni mevzu. kumas fabrikala ri için de tekrar edilebilir. Kü- çük sermayeli kumaş fabrikaları da, kücük mikyasta boya san- trali yaparak, kötü kumaş bo- yamaktadırlar. Nitekim “ipekli mensucat fabrikaları, kumaşla- rını Fransa, İsvicreve göndere- rek orada boyatmaktadır. Hasılı kumaşların boyanırken ası, ve boyanan kuma- $ın Kisa zamanda solmaması İ- cin, boya santrallerine büyük bir ehemmiyet vermek lâzımdır. Bunun icin de, fabrikaların müş terek sermayeleriyle bu gibi te sisatı vücude getirmek yollarını aramalıyız. ** thslât ve ihracat tâcirler bugünkü müşterek menfa-| etleri karşısında, birlikler, şir- ketler yaparak birleşmişlerdir. Halbuki fabrikaların, bu gibi hu suslarda birleştiklerine tesadüf edilmemiştir: Ticaret birlikleri &ibi, sınai birliklere de ihtiyaç vardir. Nitekim bu yolda 3018 numaralı kanuna müstenit bir nizamname ile sınai birlikler teşkil edilmesi hususunda hük mete salâhiyet verilmişti, İyi ve dayanıklı mal çıkarmak için müşterek tesisattan istifade et- mek ve sınai birlikler kurmak lâzımdır. Hayatı ucuzlaştırmak, ihtikâ rın.önüne geçmek için, maliyet fiyatını da ucuzlaştırmak, ma! evsafını kontrol etmek lâzim- dir. Şubeye Davet İ Yerli Eminönü Askerlik Şubesin- | den: Aşağıda pdları yazılı yedek su- 1 tetkik edilmek nları ve ellerindeki numara ile şubeye fa oğlu Ferruh 324 Çeşme, 2 — Tabib teğmen (45020) Ahmet Rüştü oğlu Âsım 335 Giresun, 3 — Levazım teğmen (33600) Kâ- m” oğlu Nuri 21 Bursa, YENI NEŞRİYAT; İTALYAN HARBİ — Askeri mecmuanın 119 uncu sayısının tarih Kası redilmiştir, Çeviren; beril Demir Kaya'dır. VARLIK Milliyetçi ve memle- kekçi fikir mecmuasımın 184 üncü sö yı çıkmıştır. Amerikanın En Mühin On Ad. merikada halkın arada Sı- rada nabzını o yoklivan meşhur © Gallup enstitüsü. geçtn- lerde halk ara- sında soruş- turma ( yaparak Roosevel'ten son Ta Amerikanın en mühim şahsi- yetleri olan on kişiyi tesbit et- meye çalışmıştır. Verilen rey- lere göre elde edilen netice Şu- dur: Amerika Cümhurreisi Roos&- vel/ten sonra Amerikanın en €hemmiyetli adamı erkin: har- biye reisi General George Mar- shall'dır, İkinci olarak silâhlan- ma faaliyetinin başı olan Willi- am Knudsen gelmektedir. Bu listede üçüncü, dördüncü ve beşinciliği birer vekil kazan- mışlardır. Bunlar sırasiyle Ha- riciye vekili Cordeli Hull, Ma- liye vekili Morgenthau ve Tica- ret vekili Jesse Jones'dir. Yedinci dereceyi alan Rdose- velt'in karısı Elennor Roosevelt ve sekizinci gelen sanayi birliği şefi John L. Lewis, en kabiliyet- li propagandacılar olarak seçil- mişlerdir. Diğer üç şahsiyet Avrupada nisbeten daha «z tanınmıştır. deyit) ll! Yazan: Sevim SERTEL Bunlar tröstlerin en kuvvetli unsuru olan Thurman Arnold. Roosevelt'in gahet dostu Harry Hopkins ve yine Roosevelt'in New Deal sisteminin en ileri ge- len adamlarından biri olan Coy- coran'dir. Amerikanın en mühim sahsi- yeti diye ayrılan bu on kişinin arasında hiç bir mebusun bulu mayısı enteresandır. eo Ame: kongresinde senatör Borah'nın nden sonra barmakla gös- terilecek kadar kuvvetli bir se? kalmadığı itiraf edilmek- * * Malta Adasında birlerinden epey mesafe- de olan ve sönük lâmba- larla aydınlatılan sığınakların icin- de kadınlı erkek- li gruplâr birbir. leriyle gevezelik etmektedirler. Malta halkı harp başlıyaliberi 270 inci defa hava uğramıştı Alman Pichiatell dolaşıyorlar ve derhal müdafaa tayyareleri de yükseli- yorlar. Bombalar düsmeğe baş- lıyor. Siyah ve kivircik saçlı inleri korkmuvorlar. m bir kayadır. Ka- e tarihten evvelki usırlarda muazzam tüneller &- clmiştır. l mezar vazifesini görüyordu. Ba- zıları ise rahiplerin ruhani top- bücümüna tukaları ve İtalyan rinde İngiliz velki mağara ve tüneli nak olarak (kullanılmaktadır Ayni zamanda bahriye nezareti de bu muazzam tünellerden ba. nlarına yaz'ıyed etmiştir ve on- ları zahire siloları olarak kul zun bir tünel mevcutdur. Mal- tada üç sen& işecek ka- dar bol erzak vardır. İşte onları bu şekilde muhafaza etmekte- dirler, Ye M. Eden'in Pilotu r. Eden son Akdeniz seyu hatini yaptığı zama; kendisine verilen tayyarenin pilotu W. Benette iş- minde gayet va kısıklı ve meha retli bir tayyare ciydi. Benette hem Sorbon. hem de Berlin Üniversitesinde tahsi etmis, Goethe muhtelif e- serleri üzerinde bir tez yazmış: çok okumuş bir adamdır. Fakat bu kadar üstün bir tah- sile rağmen Benette, tavyareci. liği her seve tercih etmekte, bun dan hususi bir zevk duvmakta- dır. Kendisi bilhassa gece ucuş larında ihtisas kesbetn Kımlay Beykoz Şu Hik kongre pazar güni Beykozda Parti Merkezinde caktır. yapıla” HALKEVLERİNDE Kadıköy Halkevinden: Çarçamba #aat 20.30 da Prof, Dr. Süheyl Ünver Yangınlar air Mehmet Emin Yurda- kul bir felâkete uğradı Altmış sene çalışa çabalı - uğraşa didine, edinebildiji e- ni bir yangın sildi, süpürdü. Kıymetli şairin elemine candan iştirak ederiz. Bu felâket onun için katmerli bir belâdır. Çünkü Mehmet Emin yurdun kulu ol - duğu kadar, ilmin de kulu oldu ğu için senelerdenberi büyük bir İtina ile topladığı kütüphanesi de alevlere lokma olmş... Bu, telâfisi imkânsız bir zi- yadır, Istanbullu olup ta yangın ste- şinden yüreği yanmamış kim v: dır? Hiçbir şehir Istanbul ka - dar yangın tahribatına maruz kal- madı, Bu tam mânasiyle üfet ne güzel eserlerimizi, he mühteşem âbidelerimizi, ne milli servetle; mizi mahvetmedi. Boş arsa hali- ne gelen Vefa gibi, Şehzadebaşı gibi kalabalık, mamur kibar ma- hallelerimizde bugün cinler top oynuyorlar. Yangınlar Istanbulun hüviye - tnde bazı tarihlerin hareket hok taları gibi telâkki edilir, Meselâ: “Bizim büyük peder tam kereste- ciler yangını olduğu sene doğ - muş!,, yahut “Fatih yangınında evlendim!,, denilirdi. Yangınlar şairlere, münşilere en yanık mevzular teşkil ederdi. atasaray lisesi yandığı zaman fârisi bocamız muallim Feyzi merhum: Dedilet yi medrese'i Sukâni dedim bu kazanm Ani Diye uzan bir manzume Yaz- mış, biz de bunu hüzzam'dan bes teliyerek Muharrem mersiyeleri gibi okuyup “sinezenlik,, etmiş - tik. Veled Çelebi de - yangının i- kinci müdür Föyye'nin dairesin- den çıkması dolayısiyle « şu tari» hi söylemişti, Öevherin t du mazmun “Mektebi yakdı Fözye mel'un Haliçten başlayıp birçok ke lara ayrılarak Marmaraya da - yanan meşhur Cibali yanımı hak- kında Selânikli Atânın “tenasüb,, i ile dolu mektubu © za- in parlak bir inşa müm « nesidir. Fakat bütün bu yazılan kâ - ğda dökülen mürekkeplerinin yangınları söndürmek değil hat- lerine geçecek tedbirler a - lınması için bile bir ikaz vazifesi görmediğine eminiz, Yeni rejimin Istanbula en büyük hediyelerinden biri de itfaiye ol- duğunu kabul ediyoruz. Bu sa - yede eskiden olduğu gibi bir yan ının bütün bir semti birkaç sant- te arsa haline koymasının çok şü- kür önü alınabiliyor. Bu itibarla münferit yangınların biraz da kendi ihmal ve teseyyübümüz yü- xünden vukua geldiğini kabul et- mek icap eder. Takvimci Yedek Subay Ve Askeri Memurlaı Arkara, 24 (TAN) bay ve askeri metm nun 3923 sayılı kanunla tâdil & dilmiş olan üçüncü maddesine iki fıkra ilâvesi hakkındaki kanun 18 yihasını hükümet meclise gönder- miştir. bu fıkralar şun AA — Yabsncı memleketlerde yüksek mühendislik ve mühen - dislik tahsiline talebe olarak gön derilip görülen lüzum üzerine memlekete celbedileri in memleketlerde yedek sub mak için görecekleri | tahsil staja tekabül eden iki senelil müddetin mütebekisini memle ketimizde tamamlıyarak Ti; ri usulen tasdik edilenler yeğek asteğmen nasbedileceklerdir. B — Yine görülen-lüzum sebe- biyle memlekete celbedilenletden ühendislik tahsilinden sarfına - zar ederek harp okullarına iade edilmiş olan talebenin subaylık naspları askeri liselerden harp o- kuluna geçen emsallerinin nasp larına ve san'at lisesi mezunları - nın memurluk naspları san'atkâr olarak yetiştirilmiş olan emsalle- rinin nasplarına göre tashih edi- İecektir. Askeri öğretmenlerin Aylıkları Lâyihast Devlet memurları aylıklarının teyhit ve temdülü. hakkındaki 3656 sayılı kanuna ek kanımur üçüncü maddesine bir fıkra ek lenmesine dair olan kanun lâyi - bası meclise gelmiştir. Bu fikre yandi bu geb Olamaz bence a rda öğretmen bu lunmadığından dolayı vekâletçe ilâve vazife ol. öğretmenlik verilen sübay ve askeri memur « lar, haftada dört saat kaydına bi tutulmayacaklardır. Bunl ücretleri ders saati başına iki vü Evimiz salonunda (Dargmlik) mev- zulu bir konferans verecektir, altı lira üzerinden hösap oluna - caktır

Bu sayıdan diğer sayfalar: