13 Mayıs 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

13 Mayıs 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yahat Macera devrini dolduran, nada İspanyolların oCenubi 4 merikada keşif ve fetihle: yaptıklarını biraz evvel gör. Kolomb'un doğmasından bir gir evvel bu sahillerde balık a Jiyan Diyen (Diepp) denizeile 'Termövün sislerine n Normandiyalı ve Britan- , balıker gemicilerini bir tarafa bırakacak olursak, Fran - Sızlar da on altıncı asrın başında p bavalide görünmiye başlamış- Tardı, Kend ri o es- rine en cok İngiltere ie Cenovalı iki gemi - e Sebastiyan Kabo, (Jean et Sebaskler Caboti ile (1497 — 1498), pekaz sonra (1500 1501) bunl ini takip eden Koste « Real Real) takaddüm etmi bo'nun 14 Törnövü keşfettiğini > görmüş” tük. 1506 da Honflör'lü (Hon - fisur) Jan Deni (Jean Denis), Sen - Loran (Saint Laurent) nehrinin mansabını tetkik etti ve © havalinin ilk haritasını yaptı, O tarihten itibaren her sene Normandiyalı, Britanyalı, Bzsk İsrdenizciler Morina balığı av- Iemak icin Terneve ve Breton- birniü adasına gittiler. Fransa krallığı garp vilâ leri halkının kendiliğinden o e hareketini takip eden sey yapamamıştır. Bini Fransova Avrupa - Çin yolunun keşfi icin Floransalı Jan Verrozanoyu (Jean o Verrozano' memur etti. Verrozano Florida- xa çıktı. İspanyol Pons dö Leon #Ponce Leon) 1513 senesi Ramo yorlusu pazar bu yerlere Yanaşmış ve kendi memleketin- de bu yortuya verilen çiçekli pas- Kalya (Pascia Flori tırası olarak a mini vermişti. Bilâhare 1521 de orada bir koloni kurmıya uğra- #rken o Endiyenler tarafından ve ölecek suret- Verrozano F'lo- bugün Cenubi eri dolastı; son ağzını, Ternö- yü ve civar ada! tekrar ziya- Efendisi kral pamına öraları tasarrufuna aldı. Yeni - Fransa ismi ondandır. Üçüncü Lui seyahatte, Fransız» ların Y. Dünyadaki fütuhat gayretlerini kiskançlıkla o takip eden Portekizlilerin gadrine uğ- ık kayboldu. Fakat, onun tasavvurların, Bereton Jak Kar- İlye (Jacaues Cartier) ele aldı. 1534 de Ternövün bir ada oldu- ğunu anladı, 1536 da Sen Lora- hi, bugün Monrealın bulundu- ğu yere Hoşlagaya O (Hochlaga) kadar cıktı; orada kışladı. ve yerlilerle o münasebete girişti 1541 de birkaç kolon (muhacir) çıkardı ve Vis Ruva fayin olu- man Rober Valin idaresi altın da bunları yerleştirdi. Fakat “ Janlatan 1545 de bunların memleketleri ne jadesi lâzım geldi. Oraya Ka- İnada adını veren bu adamdır. Fransız (balıkçıları Tervöv'de avlanmayı birakmadıkları halde, Fransanın Amerikadaki kole: Avrupa politikası icab; ola- rak elli seneden fazla sekteye uğradı. Bu arada Fransız balık- çıları vahşilerle kürk aliş ve dh, ile sulh yaptık nından sonra her koloni politikasına hasım olan Süllü'nin (Sully) muhalefetine rağmen Amerikada, Fransız hâkimiyeti- ni kati bir surette tesis etmeyi düşündü. Döla Ros (De la Roche Soven (Chawin) Sast (Chastel (1598 — 1602) de birbiri ardın. ca kürk ticareti imtivazını aldı- lar; muvaffak olamadılar. 1603 ts isminde biri Sen Dora'nın bunda 40” ile 46“ derece- deki arz dairelerindeki yerlerin yazını aldı, M babrive zabiti, Samuel dö Samplen (Sa- muel de Champlnin) le Paris a- vukatlarından (Mare Les Mark le Karbo'yu götürmüştü. Lokaryo sun öbür yakasındaki bir eser bırakmıştır. Şamplen hakikatte bir tüccar kumpanyasının mümessili ve bi- hare Dördüncü Hanri ve On Ücüncü Lui tarafından tayin e- dilen, fakat Avrupada oturan valilerin ünvanı olmasına rağ- Okyant- hayatını aİmen, Kanadada Fransız koloni- sinin hakiki müessisi bu Sanp- len'dir. Bu Sentajlu (Gentil Rommei b gün bilhassa dükten sonra, bi ren bir plân tasavvur etti, Hazi- ne arayıcılarının hülvalarını bir tarafa (bırakarak, hattâ veni Fransanın Çin Hindistan vo- lu üzerinde bir menzil gibi te - lâkki edilmesini bırakarak Sanp- len (Champlain) ve sağlam ha- valı bir memleketten nasıl fnde edileceğini anladı. Gâh riste gâh Kansdada büyük te- savvuru üzerinde oluz sene day- ret sarfetti; ilk Fransız aileleri- nin yerlesmesine nezaret, Kebe- gi tesis Ontorio ecölüne kadar Sen Lora'nın görlünü, ken: dını taşıyan göle kadar cenubu nun her tarafını tetkik etti, Kebek (Guebece) 1608 de ku- ruldu. Amerika sahilinde ilk ku- kücük Jantivon (Janaestoun! 1607 de kurulmus- tu, İspanyolların daimi | tesisatı daha sonradır. Fransa. İspanya İnsiltere Simali Amerikanın kes- finde ve kolonizasyonunda hep raber ilerliyordu. Bir bucuk 2 sır icinde bu üc devletten ikisi üncüsünün zararına ola- rak birtaraf olacağını ve Şimali Amerikanın ne Fransız ve ne de İspanyol olmavıp İngiliz ve birsz sonra da meniş mikyasia Amerikan olacağını tahmin et- tirecek hiçbir emare yoktu (Arkası var) Jarbot) | beraberinde . | bu vâklava temas rulan İngiliz kolonisi Ceynestain | Memleket e Na TAN yy portajları İ A , Maymuni'de Kara Deniz Nasıl Kavuşuluyor . Petrole Burada Bulunan Petrol Tam Manâsiyle İktisadi Bir Kiymet İktisap Etmiştir Maymuni boğazmdaki petrol kampmın motör —m— rbakıra kadar gelen bir Türk petrolünün kadar göt ni alamı- D. Geçen sene .bu zamanl sadi kalkınmamızda mi âmil rolünü oynuyacak o hadise ile, bülün Türk efkârı U- mumiyesi: meşgul idi. Aradan, tam bir sene gecti. Gazptelerimiz. memleket mikyasında ehemmiye ti bulunan petrol davasına, ne- dense, avdet etmek lüzumunu | duymadılar Ben, TAN sütunlarında hem hem de tün o havi nılan güzel bir seyahatin intibalarını tesbit et- mek düşüncesiyle Diyarbakırdan ayrıldım. Simendifer, Bismile kadar gidi, yor. Kasaba yeni ve muntazam. Halk arasında, hoş bir rivayet te var: Kazaya bağlı kövlerde ya- yp Mm Baf ia, Beldeki, er de iiane Buna dikkat eden nekre bir yol ya girerken: “Besmele efi, İşte, o » zamandanberi, kasaba- nın adı Bismil olarak kalmış. Ri- vayet, amma güzel, Bismil, işlek bir yer. Diyarba- kıra komşu vilâyetlere giden mü- nakale yolunun üstünde. Geç va. kitlere Kadar kahveler, kal» lar açık, Yollar, muntazam. Her taraf ağaçlık. Kaza merkezinin, Diyarbukıra mesafesi 50 kilomet, re, Bismi'in bir de esekleri pek bol, Bunlar burada mühim bir i- se yariyorlar: oSilrt memjâhala- rından tuz taşımak. * * milden sonraki m otomobil ile devam ettik. Ekinler, diz boyu kır cicekleri etrafımızı kuşatıyordu. Öğle za- dairesi | mani Batman çayı kıyılarına gel- mistik, Burada, Diyarbakır - İrak de- miryolunun dördüncü inşaat mer, kezi var. Karşımzda ayakları yükselen bir simendifer köprüsü uzanıyor. Fakat, henüz tamam- lanmadığı için, suyu 8 ceceğiz. Dik bir yokuştan asajt indik; Sira sira kamyonlar ve yı. &ın yığın insanlar arasında idim, Nehrin sığ bir yerine, arkası düz yalnız baş güvertesi an ve tahta bir dubaya biroz benziyen #arip bir mavna yanastı. İçine nöbette olan kaman girdi. Ben de diğer yolcular ile beraber eş- ya denklerinin üstüne kuruldum. Gemimizin bas güvertesinde duran beyaz entarili, beyaz sakal- lı kaptar “— Yallah?” Diverek hareket kumandasmı lacılar, emri asıldılar Hem üfürülen su ile. hem de a kıntının yardımı ile kars sahile A il arı iinde idik Bir müddet sonra, İsmet P) köprüsünü gectik. Bu, kendi kü- cük. lâkin adı büyük köprünün tarihcesi enteresan: Milli Sef'in 1933 yılında yaptığı sark sev esnasında insa olunmus: hek. bu hatıraya izafeten, ona, “İsmet Paen” ismini verms, Yolümuzun üstünde Yarra. Gerisinan ve Sehcoban kA var, Ririneisi 7 “kineisi 130, ü- süncüsü de 3 evlik. * * Üki saat sonra İloh idik, Buradan sağa saptık, Hedefi- miz. Maymuni boğazı idi Akşamın alsca karanlığı yak laşırken dar, uzun, derin bir va- diden giriyorduk, Etrafımızda dağlar kıpkırmızı: Gelihcikler, gelincikler... Nihayet, petrol sondaj kuleleri yesinde yükseldi. Üstlerinde bayrağımız dalgalanıyor, önlerinde birer sün. gülü nöbetçi duruyor. Hor biri 250 . 300 bin liraya ci kan bu kuleler; tam 7 şar emeklerin toprağın 1047 metre dır. Bu derinliğe, kut 20 santimetre olan çelik borular ile iniliyor. Yolda raslanan sert “Karadeniz” Karadeniz. parola petrol dem Maymuni boğazında kuyunun, bir günde 15 ton verim kabiliyeti var, Elde edilen kıy- ri iin terkibi şudur: e © 2 Kükürt vesaire, Safiyet derecesi ise, 0.897! Bu rakamlar, bam petrol vahi- dinin en yüksek derecesing teka. man n dağının ne mildardakl sını cevrelediği tesbit olunmus tur. Tasfive tesisatı tamamlandı. R ak bulunan petrolü ketimize doğrudan doğru- hale getirilmis te- ki etmemiz lâzım gelmekte- iyenin hemen hemen her yerinde petrol vardır. Fakat, ma- alesef su ile karışıktır; Yani gay- ri iktisadidir. Bu mabzur, jeolojik sebepler- den ileri gelmektedir. Suların.| | toprağın yüzüne tamamen çıka- n her Başpehlivanın Son Güreşi Tekirdağlı ve rakibi #utuşurken Edirnede yapılan meshur Kırk pinar güreşlerin ticelendiği- ni, Türkiye pehlivanlığının yine Tek Hüseyin tar i ve Tı dereli kemerine bu son & le tamamen sal olmak ha kazandığını dün yazmıştık. Yu- karki resim Tekirdağlı sabakasını yaparken göstermek- tedir. Münevver nuası JEni Kızılay Muhtaç hs Köylüye Mısır Veriyor. Trabzon (TAN) — Vilâyetin vaki teşebbüsü ve işarı üzerine maması mevzuu bahis maküs ne. | ticeyi vermektedir. Fakat, Beşiri| mıntakasında, tabiat, sularını, bü. | vük nehir ve caylar İle dışarıya | atmış; bu sebeple, Maymuni bo-| #azında bulunan “Keradeniz”| tam manasiyle İktisadi bir kı iktisap etmiştir. ** ik Türk petrol sanasından ay: | rıldıktan sonra Siirdin vo İlunu tuttuk. Yemyesil bir dekor icinde ilerlerken, senelerce Siirt vilâyeti defterdarlığında bulunan | bir dostumun şu Sözleri hatırı- ma e | | “— Siirtliler cok çalışkan ve | hünerli insanlardır. Bunu, size bir misal ile anlatayım: Sehirde| | bir cami insa ediliyordu. Sıra mi- İ pareve gelmisti. Bunu, ne kadar İ zamanda yaptılar, biliyor musu- nuz? Üc günde!” Bu sürate, parmak ısırmıştım doğr Düşüncemi vol arkadasıma söv- ledim, Tasdik etti ve gönlümde- ki merakı ikizlöndirmek icin 0- lacak “« Siirde kadar gittikten son ea, mutlaka Bitlis'i de görmelisi. niz. Cünkü, orada insanı elinin hünerine, tabiatin harikuliyle cö- mertliği de inzimam eder.” Semih AĞLI | Akel İsleri | Yardımcı Hemşireler Kursu Gümüşsuyu Askeri Hastanesi Baş- tabipilğinden: o Yardımı her kursunun dördüncü di na 12.5.41 Pazarlesi günü saat stanemizde Kızılay umum merkezinden köy- | lülere tevzi edilmek üzere Trab zon Kızılay şubesine 300 bin kilo mısır gelmiştir. Bu mi gerek bankada ve gerekse fte kredisi ol- den mısır alamıya' i 1 olanlara ane olara lecektir. Mısırların tevzii i- cin ziraat dalresinde mevcut ka yıtlardan ve yeniden yapılacak ki olduğu denler tevziattar geklerdir. Tevzlat için Kızılay cemiyeti relsi Anktar Mehmet İhrshim —. ür istifade ede- | tas TAN Gazetesi İlân Fiyatları Başlık maktu olare 759 T inci sayfa santimi 500 ? 1 5 . » Ilân snwfasında ... Olkman, lük komu! takkı Kocak ve idüründen kefil etmistir Bu Akşam SÜMER Sineması Sabırsızlıkla beklenen BÜBÜYÜK FRANSIZ FİLMİ ARTİST NAMZETLERİ BÜTÜN PARİS Şaheserini takdim ediyor. olan bu filmin baş rollerinde: Louis Jouvet - Claude Dauphir - Jeanine Darcey Dalio ve ( Komedi Fransezden ) ANDRE Paris... KONSERVATUARI. BRUNOT YAŞAMAK ve SEVMEK İÇİN GENÇLERİN GİTTİ Ma» Rui aksam icin yerleriniri evvelden aldırımız. amm Kıraliçenin Kalbi (Maria a Stuart ) En güzel #ilmi ZARAH IEANDER Böyle bir vitrinde öyle pekde hoşuna gidiyor sayılamazdı. dikis bundan adetâ biraz da ürküyordu bile Akşam, Skimpi ile rami oynarlarken, kendi kendine: — 60 dolar! 60 dolar!... diye söyleniyordu. Erik hülâ suratlıydı; maamafih Nina'yı istedi ğini yapmakta serbest bırakıyordu. Nira kendi sini, daha şimdiden, küçük Ford arabasını seçer- ken görüyor. Gözüne bir türlü uyku girmiyor- dü... Karanlıkta gözleri açık uzanmış, hem yapa cağı işten ürküyor, hem de küçücük başında, ba- şından büyük Sırça saraylar kuruyordu... Gece geç vakit Erik'e; —Düşün, dedi. Artık bir daha hiç canın sıkıl- mıyacak! 'Nefes alışından onun da hâlâ uyumadığı anla- Şilıyordu. Yavaş bir sesle: — Ne zaman? diye sordu. Nina elini öbür yatağa uzattı: — Eee meselâ. Ufak bir arabamız olduğu za man... Akşamları gezmeğe çıkabilirdik... Nina'nın eli, hâlâ Erik'in yatağına doğru uzalı duruyordu; fakat o, bunun herhalde hiç farkında değildi. Nihayet: — Ama ben... “Nina yavaşça: — Oooh, Biliyorum, söylemene ihtiyaç y kalıyorsun. Her akşam Skimpi ve ihtiyar Filipe oturup rami oynamak, senin için herhalde, öyle pek eğlenceli olmasa gerek, Ama, hele dur, göre- öeksin... © Bir dakika sustu. Bu sırada Erik'in eli, onun u- Zanmış elini tutmuştu: — Sevgili küğük akılı serçecik, Lille Spruv, yalnız üç haftalık evliyiz, sen benim için daha şim: dilen korkmağa başladın... Nina bir cevap vermek istedi, fakat vazgeçti. E- teşhir olunmak Nina'nın Bi- Hiç sıkılmıyorum ki... dedi. Yazan : Vicki Baum veriyordü. Karanlık bir yatak odasında dahi olsu onun bir yalan söylediğini anlıyabilirdi. Korku - yordu, evet... Korkuları vardı. Erik, uzak, dalgın, fazla nazik görünüyor, her akşam, rami oynamak ve Brodleylerde geçen hayat, onu gitgide daha çok sıkıyordu. Onun için, küçücük bir araba, baya, ha- Teket, sürat... Erik nihayet öbür yataktan: — Anlıyorsun ya,. Şu “Çikolata öpücükleri,, ne bir türlü alışamadığım için... Nina halsiz halsiz güldü ve uyudülar... Ertesi günü Nina, oynıyacağı oyunu prova edi- yordu. Akşam Erik eve gelmemişti, fakat Rivol- 'di'de birlikte yemek yediler. Sonra o, paçabağları Vitrinini tanzim için, “Merkez”e döndü. Nina yeni işine, bir çarşamba günü başladı. Sır- una, kısa, açık mavi bir elbise giydirilmişti. Dur- madan sıntan onalı balmumu bebekle birlikte, Fidelia çorapbağlarının reklâmını yapmak üzete, vitrine kondu. Çoraplarının nasıl olup ta böyle üzün zaman yıltılmayışına doğrusu kendisi de şe- şıyordu. Sabahtan öğleye kadar Erik, tam üç defa sokağa fırladı ve vitrindeki karısını kontrol için, bir aşağı, bir yukan dolaştı, durdu. Nins ona an- cak gülümsiyebilmişti; tıpkı Şekspir'in bir dramın- da skirismiş gibi. Öğleyin bir buçuk saatlik bir paydos yapıldı; Nina 16 balmumu bebeği, oldukları yerde bıra - karak, Erik'i büfede bulmağa koştu. Sen: Pı sabah başladığı yeni işten, ne o bahis aç rik önün yaly her zaman hemen yakalayı - Nina.. Biraz sonra Lilian da geldi, fakat seti ön 18 duğu üzere, yine karşılarına oturmadı. Karı koca| 5 numaralı merdivende, birbirlerinden ayrıldılar, | ve Nina yine vitrindeki yerini doldurdu, , Doğrusu, çok üzüntülü bir İşti bu, ve ayni za - manda bir hayli sinirlendiriciydi de. Fakat iki gün sonra buna da alıştı. Bâzı bazı içine, kendisi de hakikaten sert sırtlı, çekik karınlı, tahta tebes- sümlü balmumu bir bebekmiş hissi geliyordu. Umumiyetle Nevvorkluların 'boş vakitleri olma- dığından dem vurulur, Fakat etiyle kanıyla böyle güzel bir kız, bir vitrinde “arzendam” edip te, dizlerinden yukarda, çoraplarının. yırtılmadığını gösteriverinee, bütün bu iş güç sahipleri, birden- bire hayli boş vakitleri bulunduğunu arlarlar, Mağazanın şimal cephesi, sabahtan akşama ka dar dolup dolup boşalıyordu. Adeta mahşer gibiy- di, Öyle izdiham olmuştu ki, bir polis intizamı te- min için olduğu yerde küflenmek mecburiyetinde kalmıştı, Bazı işsiz güçsüzler, vitrinin önünde hiç ayrılmadan, beş dakika, ağızları açık kalıyorlar; bir şeyler ümit eden, sabırsız tebessümlerle bakı pıyorlardı... Tıpkı; bir şeyler ümit eden, sabırsız tebessümlerle bakınıyorlardı... Tıpkı, açık saçık bir fıkranın eğlenceli sonunu bekler gibi. Hattâ köşe- başındaki dilenci bile, “körüm!,, levhasını havaya kaldırarak, köpeğinin klavuzluğiyle, kendini ma- Kazaya kadar sürükledi, ve Nina'ya şöyle kaça - mak bir göz at naya gelince; o, bütün bu yüz- lerce çift gözün, yalnız kendisine baktığını tama - miyle unutmuş gibiydi, dışarda olup bitenle kati- Akşam üstü yorgun argın eve gitmiye hazırla - nırken, Li — O-ho-hooh! dedi. Sen nerede, mankenlik ne- Teded! Sen dünysda manken olamazsın. Evet, e zannetmiyorum. Erik, yine kapana kısılmıştı, çünkü mağazanın yaz mevsimi hazırlıkları henüz bt! 'tmemişti. — İyi ama kızcağızım; bu nın kıymetini, hâlâ kavrıyamıy devam etti Lilian, Ninanın yorgunluktar beli ağrıyordu: — Ne gibi? Canım, seni “temaşa eden” bütün bu kala- balık... Bütün bu insanlar... Belki de saadetini ku- racak birini bulursun. Nina yalnız 60 dolerı ve küçük ford arabasını düşünüyordu. Fakat, kimbilir, belki de asıl saadet başka bir şeydi... | — Ne saadeti? diye sordu — Haspama da bak! Sende kafa, nah, Bayanlara mahsus giyinme yerindeydiler. ve yüzlerini pudralıyorlardı. Nina bu süslenme işine öyle pek ehemmiyet vermiyor. Lilian ise, bilâkis büyük bir dikkat ve ciddiyetle boyanıyordu: — Peki, canım, ama, en nihayet tekliflerle kar - Şılaşmıyör musun? Aşk “nüme"leri filân! diye ıs var etti Lillan, — İyi ama ben evliyim!... Lilian onu istibfafla süzdü: — Orada ben olmalıydım. Lilian'ın işte bu düşüncesinde her şey vardı; Haset, kıskançlık, hınç; hattâ o, sade, hoş, küçücük Nina'ya karşi istihfaf ve kin bile. ce, onu altüst ediyordu: yen alâkadar olmuyor, ve rolünü en iyi şekilde İtamamlamıya çalışıyordu. 2, ben olmalıydımlı. “Arkası var) Soldan Sağa: 1 —.Esnasında Masallarda adı geçer 2 — Bir ek - Bir meyva 3 — Bir yarım » Ters okunursa: Kalil 4 — Bele takılır - Hayvan ölüsü 5 — Ayakta tutmak, vazetmek 6 — Aç değil - Mühim bir liman 7 — Bir renk - Faraza, misal olarak 8 — Iskambil renklerinden - Yüz de bulunur 9 — Bağlamak - Yüz kuruş Yukardan Aşağı: 1 gin içinde bulunur - Denizde bu- lanur 2 — Müslümanlarca mu - kaddes yer - Su değil 8 — Bir harfi değişirse: Elekle yapılan y - Ters okunursa: Tire 4 — 'ers okunursa: Afrikadadır - Bir renk 5 — Psikoloji tabiri 6 — Çok Bikkye 7— Es kek - Leke - Kemi - maktan muzari Ö nursa: Eşkiya - Müstesna. EVVELKİ BULMACA — Sol dan Sağa: 1 — Isek - Kedi 2 — Koro - Eğer 3 — Aden -Çi4— Hanya - Nan 5 — Ara 6 — Iki - Sisam 7 — Sole - Dana 8 — Icat- Adin nida) 9 — Müni - Tire,

Bu sayıdan diğer sayfalar: