6 Temmuz 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

6 Temmuz 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN... Esme Adres değiştir. 1400 Kr, V gene 2800 Kr.| 400 Ke. 3 Ay 1500 mek (25) Krş, 750 GAY Dünyanın Siyasi: Manzarası Moskovada İngiliz heyetiyle Sov - yetler Birliği arasında İngiliz yar dunıni acele olarak tahakkuk et- yan ettiği Mh. Stalinin nutku muhte leketlerde tabi olarak #kisler uyandırmıştır. Evvelâ Rus- yânm bütün şehirlerinde ve köy- lerinde heyecanlı toplanlılar ya- pılmakta ve her karış toprağın, 8ön damla kanlarma kadar mü- dafsaya and içildiği bildirilmek - tedir, Almanları bilhassa alâkadar eden maddelerin buğday ve petrol ol- duğu tahmin edilmektedir. $. Rusya - İngiltere : loskovada Ingiliz heyeti ile Sovyetler Birliği hü- kümeti arasında Ingiliz yardı - mını acele olarak ot - Üirmek için müzakerelerin de- Yam ettiği bildirilmektedi Alman kaynaklarına göre; In- giltere hükümeti, Sovyetlere da ha müessir yardım yapabilmek için Iranı aralarında nüfuz mın- takalarına ayırmayı ve Iran va- sıtasiyle Rusyaya İngiliz ve Mint askerleri ve harp geri . mesi göndermeyi teklif etmiş - lerdir. Sovyet kaynakları bu haberi kat'iyyetle tekzip etmekte ve bunun, Sovyetlerle komşuları - Bin arasını bozmak maksadiyle Alman propagandacıları tarafın- dan İs b al olduğunu bil - dirmektedir, Iki gün evvel Hindistan kuv- vetleri umumi kumandanlığına tayin edilen General Wavel, gazetecilerin o Sovyet - Alman harbinin Orta Şark harekütt ü- zerindeki tesiri hakkında kendi- sine sordukları suallere karşı şu beyanatta bulunmuştur; “Eğer Almanlar, Sovyetlerin yerine Orta Şarkta büyük bir İsarruza geçmiş olsaydılar, bü - yük güçlüklerle karşılaşacak tık. Bu bakımdan bu harp, hiç süphesiz, bize nefes aldırmak - tadır. Bu harbin neticesi hakkında şimdiden bir büküm verilemez. Alman kuvvetlerinin Kafkas- Yaya doğru gitmek isteyip İste- miyecekleri hakkında tahminler de bulunulamaz, Münakale ve diğer zorluklar böyle hir hare - kete imkân vermemektedir. Sov yet mukuvemetini de hesapla - mak güçtür, Geniş arazi ve bü- Yük ihtiyatlar, bu mukavemeti uzatabilir. Stalin'in Nutku: Mi Stalinin nutku muh- telif memleketlerde, ta- bil olarak muhtelif akisler uyan 'vvelâ Rusyanın bütün şehir. eri lerinde ve köylerinde heyecan. ala iyenl Yazma bilmiyenler gibi, iki seyi den mahrum kalırlar: Biri yüz Me bilmenin faydalarından, Yüzmek zevkinden... bir, İML ET NE BEDELİ Yuri . Eenebi #00 &r. 190 « tay 300» h toplantılar yapılmakta ve bu içtimalara iştirak edenlerin her karış toprağı kanlarının &on damlasına kadar müdafna et - miye and içtikleri bildirilmek - tedir » Bu nutuk İngilterede çok iyi karşılanmıştır. İngiliz matbua - tı ümumiyetle pek az söylyen Stalinin sözlerinin kat'iyyet ifa. de ettiğini ve bunun Sovyet mil letlerinin mukavemetini arttı - racağı kanaatini izhar etmekte- dirler, Londra radyosu bu nutku Fransız, Holanda, Çek ve Po - lonya lsanlariyle neşretmiştir. Bu nutkun, sıkı memnuiyet tedbirlerine rağmen Danimar * kada ve Norveçte dinlendiği ha- ber verilmektedir, Amerika gazeteleri de bu nut ka büyük ehemmiyet vermişler ve hususi nüshalar çıkarmışlar- dır. Malyan gazeteleri, Staline ce- vap vererek, Napoldon'un Fr: sadan gelmiş olduğunu halbi Hitlerin Almanyadan geldiğini ve komünizmin muhakkak su - rette mahvolacağını ve komü - nizme karşı ilk defa mücadele etmek şerefinin dn ait olduğunu yazmak! Berlin gazeteleri bu "nutuk ae KE “Sta line karşı ateş püskürmekte ve Stalinin de Charehili gibi ağla- mıya, ayni nağme ile konuşinr ya haşladığını, bu sözlerin yıl- dırım gibi ilerliyen Alman or- dusunun harekâtı üzerine bir te sir yapmıyacağını yazmaktadır - ar. Bundan başka Alman yanı resmi mahafili, Stalinin, işgale maruz olan Sovyet toprakların- da tahribat yapılması hakkında- ki kararı dolayısiyle Sovyetler Birliği hükümetini ve Rus hal- kını tehdit etmekte ve bu plân tatbik edildiği takdirde Alman- ların Rus halkına yiyecek ver miyeceklerini ve bundan Alman ordusunun müteessir olmıyaca - ğım beyan etmektedirler. Almanların bu karardan endi şe düştükleri ve bu tehdit - erle, işgal altma giren veya üzere bulunan yerler - deki alk üzerine tesir yaparak | erzak stoklarının imhasına mâni olmak ve bu halkı Sovyet hükü- meti aleyhine tahrik etmek. ga- yesini takip ettikleri gn maktadır. Bu tehditlerin, Sovyetler dev Tet müdafaa komitesinin bu ka- rarını değiştireceği tahmin edi- lemez.. Komite, birçok mühim ve tatbiki müşkül ve mesuliyet li kararı verirken herhalde bu mıntakalardaki halkın vaziye - tinin icap ettirdiği tedbiri almış olması icap eder. Buğday ve Petrol: Imanları bilhassa ve şid - detli alâkadar eden mad delerin buğday ve petrol oldu. ğu tahmin edilmektedir. Kömü re, demire kâfi derecede malik bulunmaktadırlar. 'Ahalisi geriye çekilmiyen ya- hut çekilemiyen yerlerde tah - rip edilecek hububatın çiftçile- rin kendilerine ait olan küçük miktarı buğdaylar olmayıp mu- azzam silolardaki stokların tah- DE islem bilmenin faydası, esli Tamanda olduğu gibi. lüzumund nd canımı yah yanını kurtarmak olu di önce de yazmıştım Bu zam it başkasını:2d* y'akat yüzme bilmenin faydasarı Vündan ibaret değildir. Deni banyosunun vücnde türlü türlü faydalarından istifade etmek e0€Y İYİ vasıtadır. İnsan yüzme bil Haftanın Musahabesi “Su,, Kelimesi Hakkında Bilir Bilmez Sözler ex, İle “su, (o arasındeki münasebet göz önüne a- lınınca benim bu hafta size “Su,, kelimesine dair, lügat ba- Kımından arzedeceğim etüde mevsimsiz diyemezsiniz. Bir başka cihetten o gibi etüdler, içinde yuvarlandığımız kanl dünya hâdiselerini unutturup pek yormadan bilmece nevin - den fikir oyalayacağı için fay- dalıdır... Ayrca lisanımızın zenginliğini ve enginliğini mey- dana koyması itibariyle hosa #öidebilir ve öz türkeeye hay- ranlığımızı arttırabilir. akıcı, dah dınlık, daha ber - rak, daha serindir. Bet (Bir İçim Su) yu Araplar (Güra-i- ma') diye tercüme etmi iş üzerimde hiç de ayni tesiri yap- amamış, bir içim sudaki buğulan- mış kadehte duran duru, işikli suyun keyfini ve tadını ver- memişti. Aziz ve değerli dostum Halid Fahri tevekkeli şiir kitabınm, adını “Sulara Dalan Gözler,, ve romanınınkini de (Sulara Gi- den Köprü,, koymamış. Onun da “su,, kelimesine benim kâ- dar muhabbeti var. Bu, İstan - bul çocuğu için gayet tabii bir sevgi ve bir tercihtir. ğe sular şehridir; de- nizler, dereler ve pmarlar memleketi! Boğaziçi nedir? Hiç sararmıyan, bulanmıyan, suyu azalıp artmıyan, lüzumsuzca cağ Jayıp ikide bir yatağından tas- miyan ideal bir nehir değil mi? Marmara ise dünya gölllerinin, suyunu en fazla değiştireni, da- ima temiz, cilâlı, berrak kalanı, cok koket bir dev kızının ban- yo salonudur. Daima dediğim gibi İstanbulu su ile ışığın bas- başa, elele verip sihir ve kera- met deröcesinde oyunbazlıklar gösterdikleri eşi bulunmaz tabiat sahnesi addederim. Bu şehirden denizi çekiniz ve pı- narlarını kesiniz. geri kalanı dona kalır! Bir İstanbullu icin, dünyanın neresinde ve ne k!y- mette olursa olsun sulara akset miven minarelerin. kubbelerin, sarayların ve parkların hiç bir kıymeti voktur. Su, bir mimar- lik şaheserine iki misli değer katar; fenasını ise iyi gibi gös- terir. İstanbul kadar tatlı su pımarı çok bir şehir tanıyor musunuz? İsimlerini saymağa ( kalkışsam yarım sütun tutar. Hem de ne sular! & * ye ki lügatlarımız “su, “kelimesini henüz tamam olarak kavrayamamıştır: ek- lerini bulmakt nüste “su,, ile müni mızda © geçirmediğimiz bazı kelimeler de zikredilmek şar- tiyle! Meselâ “sıva”, bir nevi gü - Yazan: Refik “su” aslından olabilir. Galiba, hasir ve sepet yapilan “saz” da öyle... Çalgı mânasına $az İran- cadır, “sahten”, yâni kurmak, uydurmak, tanzim etmek mas- darından... Öz türkçede “sütse” nin “usare"” mâ geldiği- ni bilenler “süt” ün “su” aslın- dan olduğuna inanabilirler. “Su” Ya izafet edilerek kul- lanılan mürekkep ve bugün müs temel kelimeler arasında sun- lar vardir: Su ciçeği (hastalık), su yolu, su böreği, su muhalle- bisi, su terazisi, su dolabı, su değirmeni, su kesimi (zemiler hakkında) su cenderesi (eski bir fizik terimi), sulu sepken kar, yu yala, kara su (at hastalı" Bütün bunlar, hastalıksa dok tora havale edilerek; yemekse asgı basıya danışılarak, fenni olanları ehline bırakılarak. fa“ kat hepsi de acık türkçe ve ko Jay anlasılır"şekilde izah edil melidir. Öyle, sudan ve cok su götürecek gibi savsakça değil. lİşte, şu “sudan ve “su gö- türecek,. tâbirleri de “su,, ke- Jimesinde iyice o anlatılmağa muhtaçtır.) ** Şen mebatattan: Su kabağı su kerevizi, su teresi, su yon cası, su baldıran:, su fidanı, su- Iu zırtlak gibi bir havli sebze meyve ve ot vardır. Hayvanat da epeyce yer tutar: Su samu- ru, su kırlangıcı, su rubu (bir cins kelebek), su kertenkelesi, su örümceği, su kuşu (kurbağ: su tavuğu (ördek cinsinden bi nevi göl avı), su aygırı, su sığı- rı (manda), su perisi, Daha sonra: Gülsuyu, kurşun suyu, zemzem suyu, et, arpa (bi ra), kolonya, maden, altın su- Karı. Ya bazı ünutu! e vüz tutan sözler? Meselâ: “İki su pirlanta,,ve “akar su gerdanlık, fm Celik haline getirmek mâ “demire su vermek,, ve cilâlamak mânasında “elmasa su vermek,, tâbirleri de vardır. “Bu pırlantanın suyu pek te- mış”, kadina sulanmağı mış,, tâbirlerinde olduğu gibi i- ki mânası da anlatılmalıdır. Su- Ju — “Sulu süt” ve yüzsüz sir- naşık anlamma “sulu adam,, da böyledir. Kuyu kazılırken ras- lanması beklenilen birşey de “su damarı, dır. “Su etmek, kayığa su dolmak mânasına bir bahriye tâbiridir. “Su yürümek”, bahar vakla- sirken ağaçların damarlarına u- Sare işlemesine denir. Su dök- mek, su vermek, su basmak tâ- birleri ai edilmeli, dan ayrılmiş başka > ki İn leyl il Knk Te Hit Halid li sucuk gibi, Kıyma ile yapı- lan sücuklar bu ismi e nin şeklinden almışlardır); vışmak (aslında “sıva,, dan), pi vanmak ve sıvama (yine o asıl- dan). Eski ve öz türkçede. “suv,, ve “sup,, dive de telâffuz edilen yüzlerce kelimeye esas teskil eder. Hattâ şimdi bizim nehir mânasına “çay” dediği - miz kelimenin .bir telâffuzu da “say” dır. Size belki daha tu- haf gelecek: “göml ri meki suvâ batmak demekti; “ço lek”, tıpkı “susak,, gibi gir dap mânasinadır. “Şölen” ve “suğdiç” içkili ziya fet müânasınadır ve bir ismi “surma” “şarab" a, büyük bir ihtimal dahilinde; türkçe di yenler mevcut... “Şapşak” ve “sapa”, “susak” öz türkçe “maş rapa” demeğe gelir; “suyrak” kadehtir, Fakat ben bu bahiste ileri git mek ve iddislarda bulunmak de recesinde bilgiç ve mütehassıs olmadığım icin “su,, aslından olup da İstanbulda ve hattâ memlekette az kullandığımız veya hiç kullanmamağa basla - dığımız öz türkçe bazı lüzumlu iska; sıvat - çeşme; sıvan — Tüzucetli; sölmek — teressüp etmek; sulanç — içki içmi: yen; sunak — su salak — susuz kalmış adam; susun — meşrubat; susun - mak — susuzluğunu teskin etmek; suvak — kanal; suyu” mak — a gibi... imdi, dilimizde bugün kul- lanılmakta olan tâbirlere geliyoruz: Yukarıda “sudan cevaplar”, “çok su gölürür iddialar” gibi sözlerin mânasına işaret etmiş- tim. Diğerlerini, emi “A kan sular durur” (su götürür tâbirinin Mi zıddı); “bin de- “aralarında küne belt suyu” “ağzının suyu akar”; “ez de su- yunu İç” (bu sözün mânası, MEŞ hur: Ey şeyhi Keramatfüruş, ez de suyun içi kullanılan > r, meselâ “ Kiel sularında” tâbiri gibi; “ iktiza etmek, su Farmer abe dö- ie İbezeğii gır taallüku Olan atalar sözlerine de mevki ver- mek şarttır: “Su destisi su yo- lunda kırılır”, “suyu bardakta, gemiyi duvarda gör”, “suyu tasta, günü bacada”, “su aktığı yere yine akar” “su akar, deli bakar”, “su uyur, düşman u- yumaz., gibi... Bir kac hayır dua da vardır: “Su gibi aziz olasın!”, “su ve- renlerin çok olsun!” Rica ms- kamında bir tanesi de pek mü- nasebetsizdir: m suyu” içeyim”. h metine” su götürür. İcinde “su” kelimesinin mevki tuttuğu man zum sözlerden: Geçme nâmerd köprüsünden ko apartsın su seni mısramı ve TI üncü Ahmet ceş- 'Tarihini de unutmamalıdır. Fevkalâde güzelliği ifade icin kullanılan “bir içim su” tâbiri de zikre değer. Lügat kitabi- mın has isimler kısmına “Sular” 1da koymalı: İstanbulun Sa- rıyer civarında muhtelif tatlı su pınarlarının bulunduğu sem- tin umumi adı. Bu pınarlar şun- lardır: Çırcır, Hünkâr, Kestane, Fındık sular, Susığırlığı da) ma vardır. ** Şit ben bü tügata - bam: baska bir marifet ola-|dır. rak - bir kelimenin ilham ve su” faslındayız; “su” size nele- Hi hatırlatır? Üşenmeden bir kısmını sayacağım: Pınar, kay-| sab, munsab, çağlayan, damla, dalga: girdap, sa kıyı, sahil, akıntı, cereyan, ku- Sü deniz, göl Okyanus, kıra » şebnem, havuz, depo, bataklık! feyezan, , ieki, tubet, mesrubat, buğu, buhar, kanal, kanalizasyon, boru, Sa- çak, vaha, musluk, çeşme, se- bil, selsebil, yalak, teneke, küp, testi, acı, tatlı, sicak, serin, kadeh, sürahi, damacana, nacak, tulum, kırba, kova, inbik, 1 türbin, hamam, banyo İ Bir takım masdarları da koy- ra | gayretle (Milletler şıpır şıpır gibi. Birde suyun enini, boyunu anlatan âmiyane ölçüler: “Serçe parmağım ka - ğında; Ciki elin baş ve şahadet| SÖ" Me birleştirip bir hal ka yaparak) “nah, şöyle, bu ka- İnsan, bilhassa dara gelen mu harrir, - çok defa olduğu gibi - m ucuna takılıp da aklına ürlü getiremediği, arayip Kam bir kelimeyi o “su” hususi mahalle baktı Mücadeleleri Ha! İçin Gösterilen Yazan: Sabiha SERTEL devletin hâkimiyeti, di- ğer milletleri bir tek sis - ptem altında birleştirmek fikri i bir fikir değildir. Daha be- şeriyetin ilk tekâmül devirlerin we Tinlerin dünyaya sâmil mahi- ek imak istemelerindeki gaye “i büyük cihangirlerin dünyayı zapt için yaptıkları barplerde ds hi bu fikrin nüvesi vardır, Fakat tek devlet nazariyesi son asırda ital inhisar ve temer- küze doğru yaptığı inkişafla ken dini daha kuvvetli bir şekilde göstermiştir. Mütemadi harplerin büyük sanayi devletleri arasın - daki zıddiyetleri halledememesi, bilâkis galip devletler lehine te zatları çoğaltması, bazı ideolozla rı ziddiyetleri halletmek için tek devlet nazariyesine sevketti. Bun lara göre iktisadi inkişafın inhi- sar ve temerküze doğru ilerleme si aruk muhtelif milletlere ha - yat hakkı bırakmamıştır. Kapi « talizmin inkişafında, millet “e sına dayanan devletin mücade - lesi, büyük emperyalist grupla » rm iktisadi mücadelesi haline in- kılâp etmiştir. Bu devirde küçük devletler büyüklere muhtaç, ek» leme, veya büyük sanayi dev - letlerinin mücadelesinde bir E- tat tampon rolü oynıyan, istik- lâllerini zahiri bir surette mü- a <den devletler mevkiine lüşmüşlerdir. Emperyalist devlet lerin mücadelesinde bu küçük milletlerin yaşama imkânları kal. tır. Bu sebeple bir tek dev tün rakiplerini ortadan kaldırarak, bütün milletleri biz tek devletin, bir tek iktisadi plâ- nın içinde organize etmesi lâzim ye dünya birliği meselesi emperya- lizm ideoloğlarına bir Ultra - Ena * perialism meselesi olarak görün- lü. Emperyalist devletler arasmı- dak! zıddiyeti, mücadeleyi kal - “İdırmak için bütün dünyanın tek; altı bir devletin emperyalizmi “İma girmesi tezini müdafaa elli. ler. Bu noktai nazarın müdafi - A EŞ liberal iktısat nazariyecilerinden sör Arnold Toynbee bü tezi tarif eder: sira “Tarihi tetkik ettiğimiz 2â - man, halline uğraştığımız siyasi) meselenin, bugünkü cemiyette ilk defa bölline uğraşılan bir mesele Soğuk” | olmadığını görürüz. Dünya bâki“ miyetinin birkaç devlet arasında taksiminden doğan siyasi anarşi» den bizden evvelki cemiyetler de müteessir olmuşlardır. Bun « lar istihalevi mahiyette tesirler « di. Fakat bugün kat'i tesirler kat şısındayız. Bu tesirler, ya mil» |letlerin kendi arzulariyle, sulh içinde rational ve kurucu bis Çemi; | gördüğümüz şekilde) küçük mil Jetleri mevcudiyetlerini ortadan kaldırmadan, hükimiyetlerinden Uzaklaşlırmak şekliyle mümkün olabilir, veya maddi kuvvetlerin gür, şiddetli, kuvvete dayanan, irrationel bir tecavüzle yıkması şekilnde olabilir. Münferit millet İet hâkimiyetlerinden vazgeçme « yi reddederek birbirleriyle ardı Sıra harplere devam ederler, bu siyasi mevcudiyet o mücadelesi kahkari bir hezimetle yıkılıncıya, kadar devam eder, Böyle olunca, bütün hâkim devletler (kuv grande vetli olanı müstesna) yalnız hâki Yosu yapabilir, Fakat yüzme Hi! de bir plâjda deniz ban B Ütse denizde daha uzun zamal€f >

Bu sayıdan diğer sayfalar: