5 Ocak 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

5 Ocak 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

r SAYIFZA 4 Yabancı puşlası ULUS Bazil Zaharof, esrarengiz adam Bazil Zaharof kimdir? Diye sormak pek kolaydır. Fakat zamanımızın en e- rarengiz adamı olarak tanınan Zaharof hakkındaki böyle bir suale kolayca ce- #ab vermek kabil midir? Şair Homer Bibi, bu adamın da doğduğu yer olarak, birkaç şehcin adını söylerler. Hattâ Bazil Zaharof'un hayatta mı, yoksa öl- müş mü olduğunu doğru dürüst bilen e yoktur. 16 eylâl 1934 tarihli gazete- Jer, Londra'dan aldıkları bir habere da. yanarak, onun öldüğünü haber veriyor- dardı. Fakat ertesi gün bu haber tekzib edildi ve Bazil Zaharof'un hayatta o1- duğu bildirildi. Londra'dan gelen yeni bir haberde de, onun kendisini çok iyi hissettiği ve koltuklu arabasiyle şato- #unun parkında bir sabah gezintisi yap tığı bildiriliyordu. Bunun Üzerine, bu işteki esrar perdesini yırtmağa karar veren bir amerikan gazetesi, bir muh- birini Londra'ya yolladı. Bu muhbir Amerikaya dönerek şu hayret verici ha beri getirdi: Bazil Zaharof öleli epiy olmuştu ve onun adını alan başka bir adam onun yerine top tacirlerinin şey. tanca entrikalarını çeviriyordu. — İşte, Bazil Zaharof hakkındaki son haher bundan ibarettir. Fakat — amerikalıla- rın heyecanlı şeylere olan merakları bi Tindiği için, bunu Ihtiyatla telakki et - mek gerektir. Bütün bunlardan anlaşı- Tacağı Üzere, bu adamın doğumu Ho - mer'in doğumuna, ölümü de Musa pey. gamberin ölümüne benzemektedir. Aynı zamanda müsteid bir romancı olan bir gazeteci, bu adamın hayatını saran esrar perdesini kaldırmağa uğ raşmıştır. Bu adamın mazisini öğren- mek için sarfettiği gayretler, Zaharaf- un hayatı kadar alâka uyandırıcıdır. Adı Noyman olan bu gazeteci, faraza Viyana savaş bakanlığında Zabarof'un dosyaşını ele geçirdi mi, bunun boş ol- ——————————— teblerin şimdiden iflas etmiş oldukları- nı görüyoruz, mantıka ve normale dö, nüş için bütün garbta bir aksülamel başlamıştır. Modernizme gitmeden yüksek ta - nat kabiliyetleri — ortaya çıkamaz mı? Elbete çıkabilir. Böyle olunca da, bahu. #üş ki sanat mazisj olmıyan memleketi- #nizde, istikbalde bu maziyi yaratınak için modernlikle işe başlamak kadar hatalı bir iş olamaz. Modern sanatın iki Başlıca kusuru vardır ki göz önünde bu Tundurmamız gerektir: 1 — uluslarara- B bir düşünüş ve telakkinin ifadesi ol- mak itibarile ulusal sanatın doğması. ©a mani olur. 2 — sanat hareketlerinin halka yayılmasına imkân vermez. En ileri sanat ülkelerinde moderniz- Min ne şiddetli hücumlara uğramış ol . duğunu biliriz, estetik bakımından ileri sürülmüş bu iddiaları burada tekrarla- mıyacağız, Çünkü maksadımız. mo- dernizmin muhakemesini yapmak de - gildir, sadece bize dokunabilecek zarar- Tarına işaret etmektir. Bu cereyanların, en doğru, en yerinde sanat telakkileri olduğu herkesce tasdik edilmiş bulun- #aydı bile, memleketin sanat seviyesini yükseltmek mecburiyetinde olduğu . muz ve her şeyde “halk için" düsturu- nu güddüğümüz şu aralarda gene bu gereyanların aramıza sızmasını doğru bulamazdık. Kaldı ki bunlar teesstis et, miş bir otorite de değillerdir. Yalnız bizde değil en ileri kültür memleketlerinde bile modern - sanatla halk arasında daima bir marj kalcgak - tır. Fakat modernlik garb memleketleri için bir tehlike değildir. Bu cereyanı temsil edenler azlıklardır ve bunun ya mmda normal sanatın bayrağı uüsta sa - natkârların elinde ileri götürülür. Eğer bizde de vasiyet aynı olsaydı, efer bu gereyanlar kendilerinden eser bhekledi - Yimiz bütün gene muhitleri istilâ et . mek, bütün değerleri içine almak teh- Hkesini göstermeseydi, varsın yalnız beş ©n entelektüet için çalışanlar da bulun sun der ve geçerdik. Sanatkârlarımız tarzlarının model- kecini garbtan seçerlerken kendi mefa. leketlerini, onun yaclarını da biraz düşünmelidirler. Bilirler ki geniş küt - Jelere hitab edecek normal modeller (e orada vardır. Sanatlarından değiy, far- Ja İleri görünmek övünelinden mem'e . ketleri hecabına biraz fedakârlık etre- Te: ne Ho, bederler? Ben birçok şey ka- zanacakları kanaatındayım. Yaşar Nabi NAYIN duğunu görüyordu. Ona, dosyanın için. deki kâğıdların başka bir bakanlığa gön derildiğini söyliyorlardı. Oraya gidip araştırryor, bir şey bulamıyordu. Zaharof'un nüfus kâğıdı bile yok » tur. Onun doğumunun yazılı olduğu ki- lise defterleri, bir yangında yanmıştır. 1873 de Londra'da hir mahkeme önünde, Zaharof, İstanbul'da Tatavla'da doğdu- ğunu söyliyordu. 1908 de fransız hükü- meti ona Lejyon donör nişanı vermeği Güşündü. Zaharof o zaman bir belge ib. raz etti. Bunda, üç şahidin de şehadeti altında, Zahari Vasilyo Zaharof'un, bi. TİNCİ teşrin 1849 da, Muğla'da doğduğu yazılıydı. 1921 de Skeç adlı ingiliz ga- zetesi bir gene kız resmi neşretti, Res- min altında, bu genc kızın Zaharof'un torunu olduğu ve isminin de İvon Za- harof olduğu yazılıydı. Bundan birkaç gün sonra Zaharof bir tekzib gönderdi. Bunda, kendisinin nerede doğduğu hak kında yeni bir haber vardı: İstanbul'da Haliç fenerinde doğduğunu bildiriyor. du Bundan başka Londra'da asrl adı Ha yim Maneleviç Zahar olan, Hiram - Barnet Zaharof isminde birisi vardır. Miss İvon Zaharof'un babaşt olup Lit, vanya'da Vilkomir şehrinde 1868 yılm- da dağmuş olan bu adam Bazil Zaha- rof'un ağlu olduğunu iddia etmektedir. Noyman, bu dört şekli de anlatmak. ta, fakat bunların hangisi dağru oldu- Buna kendisi de karar verememektedir. Hayim Zaharof'un sözleri ciddi bir de. lile iştinad etmediği için bunlar nazarı dikkate alınmasa bile; Zaharof'un ha- kimleri yumuşatmak ümidiyle yaşını küçük gösterdiği ve iki yaşından itiha- ren Tatavla'da oturduğu için orada doğduğunu söylediği biliniyorsa da, 1849 da Muğla'da doğduğu daha doğru gibi görünmektedir, Etrafında esrarlı bir hava yaratmak isteği bu adamda o kadar küvvetlidir ki, Franga'da Balenkar şatosunu satın aldığı zaman, civardaki bütün şehirler. den bu şatonun kartpostallarını toplat- mış ve yeniden kartpostal yapılıp satıl- masını menetmişti. Zaharof iki veya üç yaşında İken ana siyle babasının Tatavla'ya gelerek ora- da yerleştiklerini söylemiştik. Tatavla ya gelmeden önce onlar 30 yıl kadar Rusya'da kalmışlardı. Onun için isim- leri, Rus adı gibi ”of, la bitiyordu. Za. harof'un çocukluğu ve gencliği de, do gumu gibi karanılıktır. Noyman İstan- bul'a giderek, onun hakkında ağızdan haber toplamağı &madı. Fakat öyle bi- ribirini tutmaz şeyler öğrendi ki, bun- lar kendisine önce bildiklerinden fazla bir şey öğretmedi. Bazılarına göre Zaharof mektebten çıkınca, en yabancı sanatları yapmış, hattâ “kılavuzluk,, bile etmişti. Başkaları da Zaharof'un ingiliz mis. yönerlerinden iyi bir tahsil gördükten sonra, kumaş taciri olan amucaşmın yanında çalıştığını, birgün kasadaki pa raları aşırarak Londra'ya kaçtığını, fa» kat amcasının onun peşini bırakmadığı- nı ve yukarda bahsettiğimiz davanın bu yüzden doğduğunu eöylediler. Nihayet Noyman, merakını daha iyi Riderecek bir şey, tahriri bir belge bul- du. Bu, Taymis gazetetinin — 14 ve 17 ikinci kânun ve 4 şubat 1873 tarihli sa- yıları idi. Bu gazete, İstanbul'da tacir olan Manuel Hifentides “adir birinin, kendisine aid 1000 ingiliz Nirası değerin de yirmi boş sandık lâstikle 169 çuval cevizi yolsuz bir şekilde rehine koydu. ğu için Zaharya Bazilyüs Zaharof is - minde birisine karşr açtığı davadan kr- saca bahsaediyordu. Suçlu, kabahatini tanıyarak bu parayı ödemeğe çalışaca ğinı söylemiş ve 100 ingiliz Nirası kefa- let mukabilinde muvakkaten serbest bırakılmıştı Buna göre muhakkak olan bir şey warsa © da 1873 de Zaharofun Londra. da olduğu ve mahkemeye düştüğüdür. Zaharof Londradan Atinaya gitti. Ora da bir müddet yaşıyarak ne olduğu bi- linmiyen işler, bu arada da seyyahlara tercümanlık yaptı. Londra'daki dava yüzünden haysiyeti kızıldığı için, vazi. yeti güçleşmişti. Fakat, daha o zaman nüluziu olan ve ileride yunan başbaka. # elmuş olan B. Skuludiş ona âlâka - dar oldu: İsveç'teki Nördenfeld . silah fabrikalarının Atina mümessili olan bir isveçli yüzbaşı, daha büyük bir me- müliyete tayin olunduğu için hareke- te mecbur kalmış, ve yerine birisini bulması gerekmişti. B. Skulidis'i göre - zek ona akıl danıştı. O da ona, Zaharofu tavsiye etti. İşte İstanbul'da “kılavuzluk,, ettiği söylenen, Londra'da muhakeme edilen, sonra Barone olan ve Lejyon donör nı. şanının büyük salib rütbesini alan, haki Fi bir ispanyol düşesiyle evlenen, Vi - kers fabri'tasının ve Monte Karlo ku - marhanesinin sahibi, dünyanın sayılr zenginlerinden Bazil Zaharof, iş haya- tına böylece atıldı. Bu iş hayatının B.Noyman'ın kita- bında okunan tarihcesi, hayret verici olduğu kadar alâka uyandırıcıdır. Bun- da o kadar inanılmıyacak şeyler var - dır ki, muhayyelesi en geniş bir roman cı bile, hakiki olan bu şeyleri düşünüp bulamaz. Zaharof'un yeni patronu olan Nor- denfelda, yirmi yaşında İngiltere'ye ge lerek yerleşen ve kırk senedenberi ora- da silâh imalâtiyle uğraşan bir İIsveçli idi. Birçok yeni iycadlar yapmıştı. Fa- kat en son icadı, hepsinden büyüktü: ©, Nordenfield adir bir denizaltı gemi, si icadetmiş ve yapılan denemelerden, bunun hakiykaten işe yaradığı anlaşıl. muştı. Bununla beraber, bülyük masraf. larla yaptlan zırhirları faydasız bir mev kie düşürecek olan bu silâhr hiç bir Avrupa donanması kabul etmek İste » miyordu ve Zaharaf olmasaydı, bu icad isveçliye hiç bir menfaat temin etmiye- cekti. Zaharof yunanlı idi. Ne için bir yurdseverlik göstermesin? Yunan do- nanması bir denizaltı gemisi satın alın ça ne kadar kuvvetlenccekti. Bu yolda yaptığı uğraşmalar muvaffakiyetle ne- ticelendi ve ilk denizalti gemisini yu - nan deniz bakanlığı satın aldı, ©O sırada Zaharof, kan bakımından yunanlı olmakla beraber, Türkiye'de doğduğunu hatırladı. Türkiye de onun yurdu demekti ve onu Yunaniştan'a gö ve kötü bir vaziyette bırakmak doğru olamazdı. Onun için Türkiye'ye de iki denizaltı gemisi sattı. Tabift Rusya'nın buna — içerlemesi için daha fazla birşey lâzım değildi. Onun için Nordenfeld firmasının Pe. tersburg'daki mümessilinin, çarın ba » kanlariyle müzakereye girişmesi çok ko laylaşmıştı Ruaya'nın bu icada alâka - dar olduğunu güren öteki bükümetler de onun peşi sıra gittiler, Böylece, sonradan bütün silah tacir- lerinin kullandıkları ve Zabarof siste- mi diyebileceğimiz bir politika doğdu. Bu kendi memleketinin katılmadığı bir savaşta çarpışan İki hükümete de silah satmak veya kendi ülkesinin doğrudan doğruya veya dolayısiyle düşmanı olan hükümetleri bile silahlandırmaktı. Şim di bile hava silahlanmasında bu siste- min ne kadar iyi kârlar bıraktığını bi. liyoruz. Bunu da Zaharof'a borçluyur. Bilah tacirleri kendi noktal nazar- Tarını ahlâk hakımından doğru göster. menin yolunu da bulmuşlardı; — Silah da diğer mallar gibi bir metadır, Siz bi zim haydudlara gilah satarak onların cinayet yapmalarını kolaylaştırdığımı- zı söyliyorsunuz. Fakat, haydudlara karşı kendilerini koruyabilmeleri için biz namuslu adamlara da silah satıyo - ruz. Eğer biz bu namuslu adamlara da silah satmayıp yardımımızı onlardan esirgeseydik o zaman onlaşın şikâyete bakları olmaz mıydı? Kabahat, öldür - mek niyetile bizden silah satın alan. lardadır. Asıl siz - onları ıslaha çalışın. Eğer bütün insanlar birleşip de silah satın almaktan vazgeçselerdi, silah ya- parmıydık? Biz kendi hesabımıza faraaz tencere yapıp satmağı tercih ederiz. Siz bize, her gün daha modern silahlar yap. tığımızı söylüyorsunuz. Fakat silah ni- hayet bir âlettir ve olan bitenden mesul tutulamaz, Mesul olan, insanlara silahı ele aldıran öldürme isteğidir. Böyle hir isteğin tesiri altında olan adam, taban- ca bulamazsa bir iskemle, şişe veya taş. la bücuma kalkışır. Siz madam ki iyi ahlüklr adamlazsınız, kendi işinize ba- kın, kalpleri rslah etmeğe çalışın. Doğru gibi görünen bu mülâhazanın hakikatte yanlış bir tarafı vardır. O da, S SONKÂNUN 1938 CUMARTESİ Bir ingiliz gazetesinin görüşile yeni yıl 30 birinci kânun tatihli Sondey Tay- mis gazetesi, *1934 - 1935, başarılan iş- Ter ve verilen vaidler,, başlığı altında şu Baâş yazıyı yazmaktadır: “ Yarın akşam İngiltere halkr, göz nülden yeni bir yılr kutlulıyaçak, Bü - tün cesaret kıracak vaka ve hadiselere Tağmen geçen on iki ay içinde birçok işler başarılmış ve gelen 1935 yılr da üÜmitler vadederek girmek üzere bulun- muştur. Bir yıl önce yeni bir yıla şüp- heler içinde, fakat ümidli girmiştik; Bu yıl içinde büyük ve mühim tecrü- beler geçirdik. Bundan sonra henüz halledilmemiş olan meseleler, dilediği- miz şekilde inkişaf gösterecek midir? Geçen yılın olan biten hadiseleri, bir yıl evelki ümidlerimizi kuvvetlen. dirmiştir. Henür işsizlik yakamızı bı « rakımış değildir. Hükümet bunun önü - ne geçmek için bültün gücünü harcrya- rak tedbirler almaktadır. Fakat ticare- timie adamakıllı canlanmış bulunuyor. Bu canlarıma neticesi olan hberkeste ye- ni ve canlı bir güven duygusu uyan. mıştır. Hattâ — yeni tabiri ile söyliyelim — fevkalâde mıntakalarda bile göze çar - pan bir kendine gelme ve bir kalkınma vardır. Bu mıntakaları dolaşmış olan- lar, işsiz halkım yeni ümidler besleme- Be başladıklarını bildiriyorlar. Bunun bir çok sebebleri vardır. Bunlardan bi- risi işsizlik merkezlerindeki gönüllü soysal hizmetlerdir. Bu şuretle işsiz . ler kendilerinin unutulmadıklarını an- Jamakta, kendileri için iş alanı hazırlan. dığını hatırlamaktadırlar. İkinci ve mühim sebeb de ticaretin gelişmesidir. Bu sayede en fazla sıkın- tı çeken mıntakalarda bile iş bulmak imkânları çoğalmakta, şartlar yoluna girmektedir, Bazı yerlerde yeni sanayi kurumla. rı vücud bulmuştur. Bazı yerlerde de iş | cilerin mıntakaları değiştirilmek sure. tiyle daha fazla iş bulunması imkânları araştırılmıştır. Bugün muhtac olduğumuz refahı, sanaylin devamlı surette canlanmasın. dan başka hiç bir şey temin edemez. Bunu da ulusal hükmetin tesis etmiş olduğu malf Istikrara borçluyuz. Dışarı sıyasasının görünüşüne ge « lince, geçen on iki ay içerisinde birçok defalar barış tehlikeli yollara saptı, Öyle zamanlar oldu ki Avrupa devlet« leri 1914 yılındanberi görülmemiş bir derecede biribirlerile savaşmağı yak « Taşmış bir hal ve manzara gösterdiler. Avrupa dramının birçok yerlerinde şiddet başlıca rolü oynadı. Fransa'da, Almanya'da, Avusturya'da, Holanda'da, İspanya'da Amerika birleşik devletle . Tinde smaf ve sıyasal sıkmtılara kan dökülmesi de arkadaşlık etti. Bununla beraber bu yıl, daha - fazla ümidler vererek kapanıyor. Pekaz za « man önce ea fcna şekle bürünmüş olan hadiseler, bugün en Iyi şekle dönmekte- dirler. Her ne kadar Sar muamması henüz bir cevab beklemekte ise de bunun ye- ni bir çatışmaya değil Fransa ile Al . manya aratında bir yaklaşmayı temin edeceği umulmaktadır. Cenevre'de tehlikeli hir vaziyet alan yugoslav — macar ihtilâfı dostça bal- edilmiş, Rusya uluslar kurumuna katrl- mış, Vaşington kollektif bir sistem için de barış davasına çalışmağa hazırlan » mıştır.,, Gazete, bundan sonra tekrar sözü İngiltere'nin içeri işlerine getirmekte ve o durum Üzerinde fikirler yürüttülb ten sonra yazıyı şu cümle ile bitirmek- tedir * Yeni yıla ümidle bakmak için bir gok sebebler bulmaktayız.. katmamaktadır. Hoşlanmadığı bir kim- seyi kafasına şişeyle vurarak öldürmeğe kadar varamıyacak olan bir adam, o kim seyi, rahatca cebinde taşıdığı ufak bir tabancanın tetiğini hafifce çekerek da- ha kolay öldüreceğini düşününce, dl. dürmeğe daha kolay karar verir. Öldür meyi maddeten kolaylaştırmak - öldür. me isteğini ona aşılamak demektir. Si- lah tacirleri ne derlerse desinler, “si - lah da her hangi bir mal gibi bir meta değildir.,, Onun için, silah ticaretinin, faraza kokain satıcılığı veya umumha- me işleticiliği gibi telakki edilerek hoş görülmemesi tabif bir çeydir. Yalntz herhangi bir salonda bir silah tacirinin bir umumhaneci gibi hafif bir tenezetil. Te karşılanmaması, vledanımızın daha eden Sir Hiram Maksim'di. Aralarında- ki çarpışma, 1886 dan 1888 e kadar, iki yıl sürdü. Bu çarpışma hakkındaki ma- Tâmatı asıl kaynağından Sir Hiram'ın hatıralarından öğreniyoruz. 1886 da Hiram, mitralyözünü satmak için İtalya hükümetiyle gi rişmişti. Fakat bu işte kendisine rakib elan biri vardı. O da, gene mitralyöz satmak isteyen Nordenfeld'di. Fakat Hiram'ın silâhı bu gibi silâhların hep- sinden üstün olduğu için, o hiç kimse- den çekinmiyordu, La Spczzia'da Ce- neve Dükünün önünde silâhın tecrübe. lerinin yapılması kararlaştırılmıştı. O zamana kadar silahmın — tecrübelerini Hiram daima kendisi yapmıştı. Fakat © sıralarda mühim bir İş yüzünden İn- giltere'de kalmağa mecbur olduğu için tecrübenin, en iyi mütehassıslarından ikisi tarafından yapılmasını kararlaş - tırdı. Bu adamlar kendilerin güveni. yorlardı. Yalnız bir kusurları vardı: iç. kiyi çok gevmek. Teecribe günü geldi. Vikers - Maksim'in acentesi, mütehas - sısların öteldeki odasına gittiği zaman, ikisinin de zilzurna sarhoş olduğunu gördü. Bir gün önce, Nordenfeld'in acentesinden başka birisi olmryan çok nazik bir adam onları davet etmiş ve iç- ki içirmişti. Bu yüzden tecrübe ertesi güne kaldı ve Ceneve Dükü yirmi dört #aat fazla beklemiş oldu. Çarpışmanın ikinci safhası Viyana'. da cereyan etti. Orada da Hiram ve Nordenfeld karşı karşıya idiler, Zaha. vof rakibini atlatmak için ne yapacağı- ni bir türlü kararlaştıramamıştı. Tec « rübelerin yapılacağı günden bir gün Gönce bunlara riyaset edecek olan Arşi- dükü buldu. Onunla konuşurken lakır. dr araşında yarın yapılacak olan tecrü. belere gitmenin faydasızlığını, mitral- Yözün işe yaramaz bir silah olduğunu ve tecrüibelerin, Arşidük'ü memnun ete miyeceğini kendisine anlattı. Aksi gibi Arşidük bu tecrübeleri görmeği çok İs4 tiyordu. Onun üzerine Zaharof daha iyi bir çare buldu. İngiliz işçilerine para vererek Hiram'ın yeni tecrübeler. de kullanılacak olan silakımı tahrib et- tirdi. Hiram son dakikada işin farkmna vardı. Tecrübe saatı gelmişti. Zaharof tecrübeyi görmeğe gelen gazetecilerin arasına karışarak, atışlar bittikten sön ta Nordenfeld mitralyözünün kazandı - gt muvaffakiyeti methetmeğe - başladı. Ertesi gün gazeteler hep bu mitralyöz- den bahseden makalelerle dolu idi. Bundan birkaç gün sonra Hiram, Zaharof'u görmeğe gitti. Bu ziyarette me konuştuklarını kimse bilmiyordu. Fakat aynı yıl içinde, yani 1888 de Lon dra'da Zaharof'la Hiram Maksim ortak- Jaşa bir şirke! kurmuşlardı, Naoyman kitabında Zaharof'un Rus, yayı nasıl elde ettiğini, rus - Japon mu harebesinde, sonradan büyük harpta, ya manlıların Anadolu'da yaptıkları savaş- ta ve nihayet Müausul petrolleri işinde oynadığı rolleri de anlatmaktadır. Za harof nihayet 1923 de son büyük dala- veresini çevirdi. Monte Karlo kumarha. nesini bir milyon ingiliz Hirasına satın alarak 1927 de üç milyon dört yüz bin ingiliz Hrasına sattı. Ayar yıl içinde de Vickra şirketin den çekildi. Sevdiği biricik kadın olan Düşes dö Villafranka ölmüştür. Şimdi de Zaharof S'mü beklemektedir. “Les Annales,, — 10. 12. 914 . Açık teşekkür Duçar otduğu hastalıktan ma- alesef kurtulamıyarak hizi ve diklerini göz yaşlarına boğan c ğerpare oğlum Aram'ın ziyar do- Jayısiyle gerek şifahen ve gerek- se tahriren beyanı taziyet eden ve cenaze merasiminde bulunan doat- larımıza ayrı ayrı teşekkiür ve minnettarlıklarımızı arza karşılaş- tığımız büyük felâketin tececürü mani olduğundan muhterem ga- zetenizin bu hususta delaletini ri- ca ederiz. , F Margarita Karpiç Jorj Karpiç

Bu sayıdan diğer sayfalar: