x- dÜ eai D B ÂN 10935 PAZARTESİ ” ULPS SAYIFA: 5 " Somik fraştırmalar Köylü Bunda 4200 yıl önce, Babil'de de, < kler CüN vadeli borçlar, ödünçleş- “ * İiPotekler, toprak vergisi, gün- :ğü"ı İthalat ve dhracat; para Ui ökonomisi vardı. Bugün böyle ve toprak Yazan: şala AYDÜUSLU rak sıyasası, zaman zaman aristokrasi- nin, kilisenin ve hele para kapitaliz- minin yardımı ile soysal uyuma (a- henk) ,ökonomik denkliğe birer en- gel olmuşlardı. *tin her yerde doğurduğu ö- Bu günün “agrar politiği, biı;;ok han aç S AT politik problemler o uluslardaki yapışlara yakından bakar- öğe * A vardı ve kafaları yormuştu. | sak, artık ne salt ekim, ne salt para ve “tmurabi'nin yurduna verdiği piyasa, ne zahire ticareti, _nc de ult ["! n m:deük törenin şu maddeleri bir ihracat sorumudur. O, köy v.e köylü | "M;d;ey İ birer belgedir: mihveri çevr"eııfıde. doıtm_cktedır.ı z Köy ve köylü sözlerinin gerçek a bit, Ve nk37 — Eğer bir kişi; bir TEN tar b €r ve bir faiz borçlusun- âp » bahçe veya ev satın alırsa, Satın alma bağıtı hükümsüz kirdir. ve verdiği parayı yi- vi bahçe veya ev, eski sahi- lamları üstünde ne kadar özenle ?uı- sak yeridir. Bugünkü soysal 'bilgfıi.e, pozitif olduğunu iddia eden bı'r gjmiq ve gidiş, yaşanmış tarihi devir oeîir bölmek ve her bir devre daha öncekin- ğer vererek, 1 ug'" Verilir, den üstün bir anlam Ye de FY a ll &dde 48 — Ödünç olarak borçe | yanlış. ve sonsuza doğru düz bırıyo K, ” bit kişinin ürünlerini kötü bir | e gidildiğine inani? "'l'k “kî';:nı:;' Ü h Zarsa ve P Ve orisi,, ile çalışır. verlık, çob , h ter yarileinler ae | tarım, zanaat, ticaret... V.5- diye bu lada €yi yetişmezse, o kişi, © B ı_ Saklısına zahire vermez, borc- *vhasını suya batırır, o yıl i- a öi ödemez. Vlim * 60 — Eğer bir kişi tarla- " Bühçaya $e haline koymak' üzere bir Üyı :;:': Verir ve bahçavan da o tar- Bi maz y'l'bayındır ederse, beşinci P Bölü %i_bı ile bahçavanın o bahçe- Bin, i "Eerekir; mal sahibi ken- | B N Pjarçayı kendi idaresine a- K P faiz ( ' :l:addelerde ne yok? Bunlar, s- li h&,myw_" süel düşünceler altın- Ölünm, , Mülkünün satılmazlığını ve T dezliğini anlatıyorlar. : __(ıirııt) borçlarının öden- Tün ve yetirimin bolluk ve az- 'î B y “hnmzkla tarımcı — için sağ- Bt p. venli bir kredi sistemi kuru- ( f | | 4 . n:“ ise ancak ödünç alman de- M Serçekten bir kâr elde edilirse İ Ptak n Giyorlar. — Bu maddeler hdir mî“kîyuini de, çalışma ve !)l' B Gen SA biğlşrı içinde onamık“_* Mtion € bu yolda da bugün “coloni- mîğüe“fc.. adı ile hemen her Orlar, U8raştığı işe güzel bir yol açı- hî::; ve Babil medeniyetleri, öy- £ 0:.]uâmde olmuş ve yaşamışlardır, ı.ı p 2 ancak geniş sulama kanal- B Buk ğgüçlü bir tarım yapılabilir- trin ,, Nallar, bütün o medeniyet- Üai O damarları idi. Bunların her Sebeble yıkılmaları o medeni- qe 'topfik altına gömmeğe ye- k Eğe:ş'—h' İ de aç olmasaydı, kim bilir, bel- Ü. vem yıldır tarihin türlü türlü Düah. , Btri zikzaklarını yaşamamaış, İite eğî::ek bir olgunluğa ve crgîn- Pöetar |S olurduk. Çünkü bu gün 4 devirleri adlandırır. Eğer bu bölüşler, her devrin ideal tipini göstermek sı- nirında kalsaydı, bir kerteye kadar ©- nanabilirdi. ; Gene bu tekâmül teorisi, sıra ile kovukları, köyleri, kasabaları, şarları ve metropolları; her birinin daha ön- cekini silip süpürmesi, önündenr ka- maz birer sonuc olarak göstermek- ki bunu sonuna kadar düşünür- bütün — insanların akarak birkaç met- gerekecektir. Bu, Ve bunda çınıl tedir, sek günün birinde tarlayı, evi, köyü bır. ropolda toplanması yanlış bir düşünüştür. layış da göremiyoruz. Oysa ki gerçek pozitif bilgi, hiç de böyle kohy:"aîık, hazır ve ı;îgirîhniş kotarılmış c'iuşun- me kalıplarına girmeden gerçeği ırağ' trar ve görmeğe çalışır. O zaman gö- rür, ki insanlığın — her devrinde, %ıer medeniyette, — Vt fakat birçok imr kânların bağları içinde — köy de, şe- hir de var olagelmiştir. Bu, tarihin bildiği en eski bir medeniyet olan Su mer'de de, ondan sonra tanıdığımız Ö- teki medeniyetlerde de böyle olmuş- tur. Hepsinde de gerek köyün, gefek şarın iyrı ayrı “fonetion, ları olduğu- Örüyoruz. "i â:;ey diyebilirîz, ki “Iâtifund.ı'a.,, asla, köylü ökonomisi- nin daha yüksek birer tekâmüli k.er.te- si değillerdir. Köylü ökonomifı ıle: “farme, — VE vjatifundia,, Nn , l.w.kler_ı ve oluşları başka başkadır. Biliriz ki, Amerikan farme'ı, daha bıştîni fır.ı;ne olarak kurulmuğtur. Önce küçük k?y- lü ökonomisi iken sonra fırn'ıe haline gelmiş değildir. Ancak, Rotı.ıa da olcîu- ğu gibi, bazı ökonomik rejimler, koyk- lü ökonomisinin birer birer yutu.lara sını olagan kılabilece- veya *farme,, » Ptobi,. Politik,, in problemeleri ile bu ortadan, kajkmasız ıyasal ve soysal p ö:lele,e verilen hal tarzları, 4200 | &i gibi; her bt'urmın: yb:rıkırık sırf z “Stinin hemen hemen benzeri - | düşünceleri DiT ;",i çevresinde dö- eği Rda geçen uzada en anlaşıklı Somalıların — “atifundia,, ları rkek Ga petatye Biğ i'de — tarımda, nen liberal bir ökonomi n bir kerteye kadar büyük teşebbüslere pozitif denmeğe hak kazanmış bir an- | öncelik verebilir ve köylü ökonomisi- ni yıkabilir. Bu böyle olmakla bera- ber, bu gibi sebeblerinde ve prensip- Jerinde herkesin birleşmediği ve bir- leşemiyeceği bazı rejimlerin getirebil- dikleri sonuçları; her yerde ve her u- zada önünden kaçınılamaz birer “ka- nuniyet ve zaruret,, olarak onamakta da, asla pozitif bilgi anlayışı göremi- yoruz. Bu günün “ağrar politiği, , köylü mefhumu çevresinde dönmektedir, de- miştik. Köylü ise kendi toprağı içinde kendi ve ardası (ailesi) çalışan kişi- dir. Köylü ve köylülük, soysal iş bö - lümünün yarattığı çiftçilik, ticaret, sa- nayi.. ilah gibi kök mesleklerden biri ve başlıcasıdır. Köylü ve çiftçi mes- tekleri de biribirine karıştırılmamak gerektir. Köylü ökonomisi mi, yoksa büyük toprakcılık mı, daha doğrusu, büyük zahire fabrikaları mı sözleri, ar- tık, ancak geriye döndüğümüz zaman görebildiğimizi Jliberal ve piyasacı ökonominin sorguları »idi. Köy mü yoksa şehir mi, yahud da biri ötekini bile bile unutarak ortaya çıkan köycü- lük mü yoksa, şehircilik mi sorgusu da doğru değildir. Köylü halkın artı- mından şehirler doğdu. Yüzlerce ve binlerce yıldır şehirler, şehir yaşayı- şının baş döndürücü hızı içinde yıp- rattığı ve yok ettiği fizik ve pisişik varlıkların yedeğini durmadan köy- lerden çekti. Şehirlerin yaşaması için dahi, onların fizik ve psişik yedekleri olan köylülerin varlığını ,sağlığını ve plânlı bir şekilde yayılmasını dilemek hakir olurdu. Kaldı, ki köy ve köylü; yalnız bu sorumun dar çerçevesi içinde de dü- şünülemez. Köylü sözü öyle bir Aanlam taşı- maktadır, ki bunun kökleri ulusal var- lığın her yanına yayılmıştır, ve her yana dal budak sarmıştır. Yurtta, aklı bütün, siniri sağlam, becerikli, yapma — erdemliği yüksek, güçlü, gerçeği yaşayan ve yaradan yurttaşlar üretmek ve çoğaltmak; yur- du arık kanlı yurrtaşla doldurmak mı istiyoruz? Bunun kaynağı köylü öko- nomisi ve köydür. Nüfus, köyde artar! — Ulusal kültürün, ulusal ahlâkm yeri köydür! — Yurt sevgisi; yurdu, ocağı ve toprağ tile kaynaşmış yurttaşda elbet- te daha köklüdür! — Batı acununun en büyük derdi olan, her çeşit sıyasal propagandalara gönlünü-ve tnimi açmış bir - proletar - yanın bizde de olmamasını mı istiyo- ruz? Köylülüğe elden gelen genişli- vermek gerekir. — Soysal ve ökonomik krizlerden kaçınmanın en başta gelen çaresi, hiç olmazsa €n az ölçüsünde _geçimini kendi yuvası çevresinden kendi çıka- ran bir köylü ökonomisine geniş ölçü- oe sarılmaktır! — Köylü sorumunu; para, piyasa ve acun ökonomisi bağları içinde dü- bunun yüksek ehemmiyetini şünmek, z Köylü sorumu, bir anlamamak olurdu. — DIŞ DUYUKLAR BİRLEŞİK DEVLETLER'DE AÂmerikan ordusu için yeni bir kanun Vaşington, 7 (A.A.) — Saylavlar meclisi bir savaşta 21 ile 25 yaş arasın daki eratın silah altına alınması için cumur başkanına salahiyet vermiştir. Bu erata, uzman olmıyan İşçilere verilen gündelik derecesinde bir aylık verilecektir, Amerika'ya göre barış Vaşington, 7 (A.A.) — Bay Hul de- miştir ki “Barış, silâhları bırakma ve sıyasanın durluğunu temin yolunda iler- lemek, son derece güçleşmiştir. Geçen yılların tecrübesi bunu gösteriyor. Ay- nı d daki i ların büyük bir kısmı işsizlikten ve yoksulluktan acı çekmektedir. Bütün ülkelerin iç ve arsı ulusal alanlarda düzenli ve şuurlu bir ökonomi programiyle arsıulusal alanda mali münasebetleri düzeltme ve milyon- larca işsize iş bulmak için bu programı tatbik eylemeleri bugün her - vakitkin « den ziyade gerektir. Böylelikle uzun sü- ren bir barış temini ve arsıulusal piyasa- ların yeniden açılması için sağlam bir temel kurulmuş olacaktır.,, B. Hul, bu söylediklerinin arsıulusal bir ökonomi konferansını toplamaya ç- ğırma olmadığını söylemiştir. B. Hul'ün bu söyledikleri barışm korunmasına bi - ricik yol olarak arsıulusal ticaretin ya « şatılmasında gören amerikan görüşünü anlatma arzusundan ileri gelmiştir. Amerika dışarı işler bakanlığı kendi yurd ve yurddaş sorumudur, borsa he- sabr değil! Salt usal (rasyonel) ve teknokrat dü- şünenler: “hangi köylü? hani şu pazar- larda gördüğümüz zavallı insanlar mı? Eğer bu gider bir yol olsaydı, köylü bu- gün acunun her yanında acıklı bir du- rumda bulunmazdı. Bu sapa ve amaca eriştiremiyen yolu artık bırakmak ge- rektir 1,, diyeceklerdir. Bunu söyleyen- ler, kafaları birer cansız hesab makine- si gibi işleyenlerdir, ki buna göre ulus ve insan valığı rantabilite ökonomisi- nin durmadan dönen dolabı içinde döne döne tanınmaz birer toz zerresi haline gelmelidir. Tıpkı, bir dişi ağrıyan has- taya, dişçinin: “azizim, asrımız takma dişi bu kadar mükemmel hale getirmiş- ken ağızda tabif diş taşınır mı? Gel şunların hepsini de çekiverelimi,, de- mesine benzeyen tedbirleri takma diş kadar olsun tecrübe edilmiş bulunsa idi, bari! Kaldı, ki köylü ökonomisinin en ta- bii, en uygun ve hele en verimli bir ö- konomi şekli olduğu da meydandadır. Gelecek yazılarımızda bir sorum üs- tünde tekrar duracağız. (1) (1) “Ülkü,, mecmuasının 21, 22, 23 ve 24 üncü sayılarındaki “ökonomik devridaim,, başlıklı yazılarımızı da sa- Hık veririz. sıyasasını, Belçika ile ticaret anlaşması yaparken göstermiştir, B. Hul Amerika'nın tarifeleri en ziyâ- de üstün tutulan devlet kurallarma göre indirmek yolunda harcadığı cmeklerin her tarafta iyi karşılandığı umudunda- dır. Silah alım satımı Vaşington, 7 (A.A.) — Saylavlar meclisi silah alım satımı inceleme ko- misyonunun önergesini birlikle onamış- tır. Önerge, Mak Soin kanun projesi- nin savaş içinde cumur başkanına ülke- nin bütün mali kaynaklarına el atmak hakkını vermektedir. ALMANYA'DA Deyli Kronikl gazetesine göre yeni alman icadları Londra, 7 (A.A,) — Deili Kronikl gazetesinin bildirdiğine göre son on beş yıl içinde alman teknisyenleri biribirin- den yaman 5 yeni savaş vasıtası bulmuş- lardır. 1 — B. Maks Örlih tarafından yapı - lan Holgar Ultra adı- verilen ve her hangi bir maddeyle işliyen tüfek mermi- si 180 santim kalınlığında bir zırhı del- mektedir. Bu mermilerden günde 480.000 dane yapılmaktadır. 2 — İçinde beş tane yer değiştirebi - len silâh bulunan ve dakikada binlerce mermi atacak olan yer değiştirebilir bir Krup topu... Bundan şimdiye kadar 2.000 dane yapılmıştır. 3 — Şiddetli patlayıcı maddeler, bo- ğucu gazlar ve hastalık mikrobları ile dolu olup 320 kilometrelik bir alan için- de dilendiği yere giden bir nevi hava fk şeği, 4 — Kıskanç bir özenle gizli tutu « lan ve Fransaya karşı görünmez bir sed olacak olan “Z,, şuvağı. Bu şuvağla köprüler yıkılmakta, tops lar erimekte, tayyareler parçalanmakta, telsiz istasyonları ile demiryolları, zırha İrlar toz haline gelmektedir. 5 — 10 kilo ağırlığıntda ve dakikada 600 mermi atan Strange makineli tüfeği Aynı gazeteye göne etomobil İle çe « kilen ve dakikada 1.400 mermi atan bir başka mitralyöz daha yapılmaktadır. Dört nazi Litvanya'ya sığındı Kaunas, 7 (A.A.) — Nazi savaş kıta larından oldukları söylenen 4 alman Lit vanya'ya sığınmışlar we yakalanmışlar « dır. Bertold Jakob'un kaçı- rılması sorumu Berlin, 7 (A.A.) — Yüksek bir al- man işmeninin; Berthold Jakobi'n yurd hayınlığı ile muhakeme edilerek asıla- cağını ve Almanyanın hükmüne baş « vurmaktan geri durduğunu söylemiş ol duğuna dair çıkan duyukların yalan ol- Üğünün * i 8ünün farme,, ları olan bir top- ğ a TÜUN - 4 Hu B Z romanı 3nMichele'nin kitabı Yazan: Aksel MUNT Türkçeye çeviren: Nasuhi BA YDAR i ; SEKİZİNCİ BÖLÜM " L Sayaş -. — NAPOLİ — : | kly“ bir kimse Napoli'deki ikametim | bu“!aîı Uzun boylu malümat almak ister- Tefrika: 42 — &6 Klar aslı bir şehirden mektublar,, Tm- labipi, ” Pünların herhangi . bir nüshasım! (B '—Iokıîğe"' Bunu ummam. Çünkü bu kitab- | 3a - t_üke“miî ve unutülmüştür. | aDuı;ç diliyle yazılmış olan aslının adiyle K bir im-e ktubları,, denilen bu risaleyi de- Btarm.ciyle yeniden okudum. Hayatımı K? deh. Pahasmna bile olsa böyle bir kitabı çük a__y_;_ı__z amam. Bu mektublarda bir çok Bçte iog““meler 2 ve kendini beğenme de- hN vardıçln - oldukça bol kendine güvenme- | apOli’dr' Anlaşılan o yakitler ben, herkes Nü ayîn kaçarken, tâ Laponya'dan kal - ha dinde, kosmuş olmamdan dolayı, Sradapı PEk memnunmuşum. Kolera 28 İlk AZ Napoli’yi anlatışım oldukça df’S' ş m"Vo, Sak kendimi anlatışımı Pîk doğru dan :m. Koleradan korkmadığımı, © * Orkmadığımı — yazmak cesaretini h kendi | östermişim. Yalan söylemişim. Baştan so- î:skadarîbu ikisinden de pek oçk k?x:şı; tum. İlk mektubta, boş trende, asidfenik :u arı zehirlenmiş bir hald_e_,_bış' akşam usd ğ ğomboş durağa nasıl indıgıgu_._ ve yollar ıa, koleralılar mezarlığına göt_ışrulçn” olule'ıı-a î dolu süprüntü arabalariyle oı_nnıbu_sleteh n sıl rastladığımı, bütün ge_çeyı, aş_aîı nğîıı ü lelerin sefil evlerinde, olpm_ h_a_l_ın e zzi nanlar arasında nasıl geçirdimiği yazm tş’ü k Bu mektubta, bu cehennemden' kun“(ı)îırüz —. mek için Roma'ya, Kalaberya'ya, ea lere, velhasıl ne kadar uzak ol_ursa o ka Di iyi saydığım yerlerd_et_ı birine ilk tremın ö zaman kalkacağımnı, iki saat sonra nasıl y reğim sıkışarak, öğrenmeğe koştugumdî hiç bahsetmemîşim. Eğer tren olsayı “Yaslı bir şehirden mektublar,, olmıyacak - tı. Salgına uğramış şehre gic_îîp gelcı_ı hfmf? büsbütün kesilmiş olduğu için, ertesi gün öÖğ- leden önceye kadar tren yol.;_tu. Bunun üze- rine, Santalucya'ya gidip güneş çıkımcaya kadar içmekten ve ondan sonra da igaşmı rahat, yüreğim korku içinde, gene sefil ev- lere dönmekten başka yapacağım kalmad_t. Öğleden sonra Santa Madelena hastanesi- deki hekimlerle beraber çalışmak teklifim kabul edildi. İki gün sonra y'e_rimm hasta - nede ölenler arasında değil, ölen' yoksullar arasında olduğunu keşfederek h'astaneden yok oldum. Kendi kendime düşünüyordum; can çe - kişmeleri bu kadar uzun ve bu kadar korkunç olmasaydı benim için de, onlar için de bu iş ne kadar kolay olurdu! Halbuki karşımda saatlarca, günlerce, ölüm halinde ve ölüler gibi kanları çekilmiş, gözleri açık, ağızları açık, görünüşe göre tamamen ölmüş ve an - cak gene canlı, upuzun uzanmış yatıyorlar- dı. Bir şey duyuyorlar mıydı? Bir şey anlı- yorlar mıydı? Kızılhaç gönüllülerinden bi - rinin koşa koşa gelip ağızlarına akıttığı bir kaşık lavdanom'u yutabilen nadir bahtlılara ne mutlu! Böyleleri, hiç olmazsa, neferler yahut yarı sarhoş ölü kaldırıcılar, gece yarı- sı, gelip de “Kampo santo dei kolerosi,, nin müşterek çukurlarma yığın halinde atmala- rından önce ölebiliyorlardı. Bunlardan kaç tanesi bu çukurlara diri diri atıldı? Sanırım ki yüzlerce. Ölüler ve diriler biribirinin eşi idi. Ben bile hangisi ölü, hangisi diri ayırd edemez olmuştum. Kaybedilecek vakit yok- tu, her yoksul evinde onlarca ölü vardı, e- mirler çok sertti, gece hepsinin gömülmesi gerekti. Salgın son haddini bulduğu -sırada, yal - nız can çekişmelerinin uzun sürdüğünden başka bir şikâyetim kalmadı. Birkaç zaman sonra yıldırım çarpmış gibi sokak ortasında düşmeğe başladılar; polis bunları toplayıp koleralılar hastanesine götürüyor ve orada | birkaç saat sonra ölüyorlardı. Potiçi yakı - nındaki Granatello hapishanesine sabahle z yin beni götürmüş olan bir ispinez gibi neşt şeli arabacı, akşam üstü gidip kendisini araş dığım zaman arabasının içinde çoktan öl & müştü. Potiçi'de onunla kimse uğraşmak is« temedi ve arabadan çıkarmaya kimse yar dım etmedi. Arabacı yerine çıkıp, içinde öl arabacı olduğu halde arabayı — Napoli'yı kadar kendim götürdüm. Orada da - hiçbirf' yardımcı bulamadığım için nihayet kolera: İrlar mezarlığına kadar götürüp kendisin« den kurtulabildim. Çok zaman olurdu ki akşam hana dönün. ce yorgunluktan, elbiselerimi çıkarmadan, hattâ elimi yüzümü yıkamadan kendimi yak tağa atardım. Bu pis su ile yıkanmak neye yarardı? Dört yanımdaki her şey bulaşık iken kendimi temizlemek ne içindi? Yedii ğim yemekler, içtiğim su, yattığım yatak, hattâ tenefüs ettiğim hava bulaşıktı. Ba zan yatağa girmekten ve yalnız başıma maktan korkarak titrediğim olurdu. O vaki gece gündüz ağzına kadar dolu olan kilises lerden birine sığımırdım... Korkum yalnız koleradan da değildi. İl günden son güne Radar fareler de ödüm koparmışlardı. Ancak doğruyu demiş i için şunu da söylemeliyim ki bunlar tehli kesiz, âdeta terbiyeli farelerdi, hiç olmazsa dirilere karşı.. Kediler kadar insana alışık' ve en az, onlar kadar da, büyüktüler.