——— — —. Hamid Görelin resim sergisinde ULd5 SAYIFA 3 sergisinden birkaç tablonun reSi sergi 20 mayısa kadar her gün S Dünkü sayımızda açılışını bildirdiğimiz Bay Hamid Görel'in resı: imlerini okurlarımıza sunuyoruz. Bu er gievinde gezilebilir. dir. Bunlara ve büyük gümrük vergile- rine karşı göğüs gererek o memleket- lerde çok tütün satmak kabil olmuyor. Maamafih çalışmaya devam ediyoruz; yeni tecrübeye Mısır'da başladık. Bu tecrübenin eyi netice vereceğini umud ediyoruz. Mallarımız henüz piyasaya çıkmıştır. Bugün kati bir netice almış konuşmak zamanı henüz gelmemiş- U ll B , ykbek meclis hatırlar ki, tütünde vaktinde u- cuzluk yapıldı. Bunun üzerine satış da coğaldı. Fakat varidat başaşağı gitti. t hükümet ve meclis bunu göre- ndüler. Ucuz- gibi tir. Nihaye't rek varidatı tutmayı düşü latmak sarfiyatı arttırabilir, nız mesele sarfiyatı çoğaltma Varidatr da arttırmak lazımdır. yon satarken 11 milyona varmıştı kat 10 — 11 milyon “satarsak satalım 20 — 21 milyon liralık varidatı da ala: hm, Yaptığımız tecrübe göösterdi ki, herkes ucuz tütünü aldı. Bu suretle Sa- tış vasati fiatı düştü, varidat da düştü. Varidatın düşmesine bigâne kalamadık, kalsaydık bu tarifeyi devam ettirirdik. Ve tütün de 11 milyonda kalır ve belki de çoğalırdı. Fakat biz istedik ki, vari- datı kaybetmiyelim, bunun İçin mecbur olduk ve eskiden indirdiğimiz iki kuru- sun bir kuruşunu geri aldık. Bunu ya-> par yapmaz varidat kendini toplamıya Ve sene doğru bu tec- rübe kati bir surette kendini gösterdi ki, bu tarife varidat için yolunda bir ta- rifedir. Varidattan fedakârlığa razı ol saydık, yeniden daha fazla satışa mi- vaffak olurduk. Encümen kilo itibariyle satıştan 400 bin az satıldığını arzediyor. Bu tarife değişikliğinden doğmuş bir şey değil- dir. 400 bin kilo az satış ancak bir sene olmuştur. Geçen yılın ortasında tari- feyi değiştirdik ve sene sonuna kadar kiloda eksiklik olmadı, Eksiklik bu se- ne başladı. Bunun sebebini yaptığımız tetkikata nazaran, biz müdafaa vergisinin — ilave edilmesine atfediyoruz, Biliyorsunuz ki, müdafaa vergileri geçen sene kon- du. Konan bu vergi kilo itibariyle sa- tışı biraz düşürdü. Aldığımız malüma- ta nazaran şimdiye kadar yüzde * nis- betinde bir kilo düşmesi vardır. Fakat buna mukabil ne asıl tütün varidatı düş- müştür ve ne de milli müdafaa vergi- sinden beklenen miktar azalmıştır. Bun- fakat yal- k değildir. On mil- k. Fa- kaslad 3 ların hepsi tahmin edildiği gibi kati surette tahakkuk etmiş bulunuyor. Tüz için bahsettikleri layiha mec- listedir. Yüksek meclis tuz için ne ka- rar verirse hükümetin de onu tatbik e- deceği şüphesizdir. Barut için bundan bir buçuk sene &- vel gene bahsettiler, o zaman fişek 8 kuruş idi. Bugün beş kuruşa kadar in- dirdik. Bu iş askeri fabrikalara geçtik- ten sonra, maliyet fiatr ilk günlerde hariçten getirdiğimiz malların maliyet fiatından biraz yüksekce idi. Fakat ya- vaş yavaş hariçten aldığımız malların maliyet fiatlarına maletmeye muvaffak olduk. Maliyet fiatı indikçe fişek üze- rinde de yeni tenzilatlar yapabiliriz. Gümrük ve İnhisarlar Bakanının bu sözlerinden sonra kanünün maddeleri okunmuş ve inhisarlar idaresinin 1935 yılı masrafları karşılığı olarak 7 mil- yon 421 bin 513 Jira tahsisat kabul edil- miştir. İdarenin 1935 yılf geliri de 42 milyon 157 bin lira olarak tahmin olun- müuştur. Denizyolları işletmesine 10 yılda 10 milyon liralık yeni vapür alma tahsisâ- esine ve askeri ve mülki teka- tr verilmi R üd kanununa ek kanun layihalarının i- kinci müazkereleri yapılarak kabul e- dilmiştir. İnhisarlar idaresi koruma sandığı kanunu üzerindeki görüşmelerin, bu i- daredeki bir kısım memurların kazanıl- mış tekaüdlük haklarının tesbiti için bir şekil bulunması hususunda geçen top- lantıda verilmiş olan takrir etrafında büdce encümenince yapılacak tetkikat sonuna bırakılmasına karar verilmiştir. Bundan sonra dahili telgraflardan alınacak ücretlerin Bayındırlık Bakan- Irğınca tanzim ve bakanlar kurulunca tasdik olunacak bir tarifeye göre alın- ması hakkındaki kanun layihasının bi- rinci gürüşülmeıi yapılmıştır. Bu & diğer maddelerine gö- umumiye, İ iye ve lere dahil resmi makam- It dille yazılr telgraf- tâbi tutulmakta- re İ mülhak büdce! ların açık ve kapa ları da üçte bir ücrete dn(;em birinci müzakeresi yapılan bir kanunla yukarda isimleri geçen idare- lerin her nevi posta müraselatının aynı suretle üçte bir Ücrete tâbi tutulması ve posta idaresinin alelimum posta mü- raselatından alacağı ücretlerin Bayın- dırlık Bakanlığınca tayini kabul olun- muştür. Kamutay yarın toplanacaktır. Ekonomik araştırmalar Köylü ve toprak » Agrar politik, bir köylü sorumu o- larak ele alınınca karşımıza — çıkacak başlıca problemler şunlardır; 1 — Şimdiki köylülerin toprak du- rumları eyi ise bunu kötüleşmekten ko- ruyucu tedbirler almak, 2 — Bu durumu uygun ve elverişli olmıyanların durumlarını düzeltmek, 3 — Şimdi topraksız olan köylü ar- dalarını (ailelerini) birer” köylü eko- nomisi haline getirmek, 4 — Gelecek nesilleri yerleştirmek ve yeniden buluş yapmak — zorluğunda kalmamak için elde yedek toprak tut- mak, $ — Köyleri daha eyi yaşanabilir ve geçinebilir bir duruma sokmak. a Eğer şimdiki köylü ek i, geri ve dejenere bir görünüş veriyotrsa, bu- nun başlıca sebeblerinden birisi, toprak durumlarının eyi olmamasıdır. Köylü toprağı, sık sık bölünüyor, elden ele geçiyor; miras, ipotek, ve borc ödenil- mesi işleriyle toprağın her istenildiği zaman satılabilir, daima harekette bir piyasa değeri olması, köylü ekonomisi- ni yıkılmaya götüren yollardır. Çünkü bir yandan her köylü ardasının elinde kalan ve biribirinden uzak bir sürü kü- çük toprak paraçları, vakitten ve güc- ten tam faydalwımmaya engel oluyor- lar (2) ? Bir yandan da sık sık el de- ğiştiren toprak, sürekli bir bayındırlık- tan mahrum kalıyor, toprağı her eline geçiren, bir öncekinin yaptığı bayındır- lık üstüne ve onun anlayışiyle bir yeni- lik koymıyor, belki yeniden bir şeyler yapmağa başlıyor ve bu durum gittikçe daha kötüleşiyor. Çünkü toprak ile köy- lü, değişmez ve devamlı bir durum için- de biribirine kaynaşmış değildir. Oysa, ki eyi bir köylü ekonomisi; her şey- den önce, içinde barındığı yüvası ile toprağı hiç bir zaman, satılamıyan bir bütün, bir ocak, halindeki köylünün işidir. Gerçekten köylü olmak, köklü olmak demektir. Böyle bir düzen kur- manın hukuksal yanı, çeşidli prensip- lere bağlanabilir. Bunu yapmadan bile, ve şimdiki “Roma,, hukuk sistemine rağmen dahi, başka memleketlerde ve bizim de birçok yerlerimizde hâlâ rast- ladığımız “büyük evlad,, ın arda miras- çısı ol ve arda arda elin- den çıkarılamazlığı usulü - birçok mah- zurları olmasına karşılık - en eyi bir şekil gibi görünüyor. Böyle sağlam bir temel atılmadıkça, köylü ekonomisinin en köklü derdini kaldırmanın güçlüğü — ve imkânsızlığı meydandadır. Denilecek, ki böyle bir eşkil, “tasar- ruf hürriyetini, — daraltmış olur. Bu düşünceyi pek yerinde bulmayız. Çünkü soysal ve ulusal düşünceler ö- nünde bu tasarruf hürriyetinin ve mül- kiyet hakkının sarsılmadan ayakta kal- dığı nerede, hangi ülkede gösterilebi- lir? Herhangi bir sebeble para değeri, emtia fiatları, vergi ölçüleri... ilh. deği- şince, “mülkiyet hakkının, ve “tasar- ruf hürriyetinin,, altüst olduğunu ve temelinden yıkıldığını her yerde gör- müyor muyuz? Oysa ki buradaki hür- riyet daraltılması, hem köylünün hem de soysal bütünlüğün iyiliğine yarıya- caktır, Bu, bir hakkın tüm kaldırılma- sı da değildir. Herhalde köylü varlıkları birer el dokunulmaz “ocak,, haline getirilmeli- dir. Köylü ocağı, hem bir bütün olarak, hem de ev, toprak ve envanter (inven- taire) gibi p.ıçılıriyle, her türlü para ve piyasa işlerinden, her çeşid borc yükleri altına sokulmaktan korunmak gerektir. 15 mart 1918 tarihli bir alman kanunu (bu, şiradiki nasyonalist —Al- / () Gazetemizin 8 nisan 935 tarihli sayısındaki aynı başlıklı yazımızla kar- şılaştırılması. (2) “Karınca, mecmuasının (5) in- ci sayısında çıkan “Samsun kooperatif- leri,, başlıklı yazımızda buna bir örnek vermiştik. Yazan: Said Aydoslu manyanın değil, liberal — Almanyanın yaptığı bir kanundur) dahi, köylüler- den 5 hektardan fazla toprak satın alı- nabilmesini - eğer satım alan kişi köy- lülüğü ve tarımı (ziraati) meslek edin- miş değilse - ancak aid olduğu devlet na göre “nereden başlıyalım?,, sorgu- sunun cevabı da kendiliğinden çıkıve- rir: Önce işi bol, tarımı entanzif, nü- fusu sık ve muvasala imkânları çok ©- lan deniz kıyılarile işlek demiryolları yakınlarından başlıyarak iç topraklara doğru gitmek, Böylece her yandan nü- fus sıklığı, iş bolluğu, işleme entanzif- liği, muvasala kolaylığı yavaş yavaş bi ribirine kavuşacak şekilde yürüyerek, günün birinde orta ve iç topraklarda da her çeşid entanzif teknik imkânlarının J dairelerinin özel iznine tâbi t ş Böylece toprak - spekülasyoncularının köylü mülklerine el uzatmalarının önü- ne geçmek istemiştir. 16 nisan 1932 tarihli bulgar kanunu; köylü ocaklarının 5 hektara kadar olan ve sahibinin dilediği gibi belli edeceği bir parçasını, ürününü kaldırıncıya ka- dar köylünün ve hayvanlarının nomal geçimini, her çeşid tohumlukları, sağ- mal veya çeki hayvanı ve makina gibi envanterini her türlü haciz ve zorla satıştan korumuştur. İskandinavya ülkeleri (hele Norveç) kanunları, köylü ocaklarından herhan- gi bir suretle elden çıkanlarının, eski sahibleri tarafından beş yıl içinde tek- rar geri alınabilmesi hakkında hüküm- ler koymuşlardır. Yeni alman kanunla- rı ise bunlardan daha pek çok geniştir ve köylü için can kurtaran hükümlerle doludur. Byak Köylü ekonomilerinden toprak du- rumları pek eyi olmıyanların düzgün ve uygun bir hale getirilmesi, bugünün evrensel sorumlarından biridir. Bunu eyi anlatabilmek için mülkleri şöyle bir ayırdıma sokabiliriz: a — Pek büyük mülkler, ki bunların bir elden idaresi imkânı yoktur. Ancak direktörlü ve işyarlı (memurlu) büyü- cek bir kadro ile idare edilebilir. (La- tifundia); b — Büyük mülkler, ki bunlar, sa- hiblerinin beden çalışması ile değilse de kafa işi olarak pek çok uğraşmasını isterler (çiftlikler); © — Köylü mülkleri, ki bunlarda sahibleri bizzat sapan başındadır ve: 1 — Ya kendisi ve ardasının başa çıkabildiği büyüklüktedir, ki bunlar küçük köylü ekonomileridir, 2 — Yahut da hem kendisi ve arda- top. ş olacağı yoktur. Nereden sorusunun yukardaki ge nel cevabı yanında bir de özel cevabı olabilir, ki onu da “nasıl?,, sorgusunun cevabile birleştirmek, sözümüzü kısalt- maya yarıyacaktır. Yukarıda tarim tekniğini entanzif ve ekstanzif diye iki şekilde göstermiş tik. Bu iki şekli birer kutub sayarsak, denizden iç Anadoluya doğru uzaklaş- tıkça bu iki kutub arasında kalan basa- mak başamak nüans kertelerini de yer yer bulabiliriz. Gerçi burada da şaşmax bir kanuniyetten bahsetmek sevdasında değiliz. Birçok deniz kıyıları, iç yurd toprakları gibi seyrek nüfuslu ve geri tekniklidir. Onun için muvasala kolay- lığı da hesaba katılmalıdır. Bu nüanslar, köylü ve tarim işlet- melerine verilecek çoğay ve azay bü- yüklük ölçülerini de mıntaka mıntaka belli edecektir, ki gerçeken organik, yurd bünyesine uygun ölçüler bulabil- mek için yerinde araştırmalar yapmak lüzumlu olacaktır. Agrar bilgisinin araş tırmaları, genel olarak, on hektardan küçük ve yüz hektardan büyük toprak- ların pek uygun olmadıklarını göster- mekle beraber; ülke ülke, iklim iklim, yer yer çoğay bucun değişmesi lüzumu karşısnda kalınabilir. Bunun gibi, bi- yük şarlar yanındaki bostan ve bahçe gibi mülklerle geçinenlerin toprakları da çok daha küçük tutulabilir. Sonra ,mutlak surette entanzif ve- ya ekstanzif işletme tekniğinin Üstün. lüğünden bahsetmek de doğru değik dir. Büyük bir bilginin verdiği misali tekrarlıyacağız: Arjantinde bin iki yüz sığırı güden bir çobanın bu ekstanzif taşim şekli; verim bakımından en güç- lü ve makineli entanzif tarım ile bile ça FM , sı çalışır, hem de ayrıca yanaşı kullanır. Bunlara da büyük köylü eko- nomileri diyebiliriz: d — Pek küçük mülkler, ki bunlar, çok kezler, sahiblerini geçindiremez- ler ve yanı başında başka bir iş daha tutmağa zorlarlar. Böylelerine parselci denilebilir. 'Toprak durumları, uygun ve elve- rişli bir hale getirilmek gereken köy- lüler, işte bu parselcilerdir. Bu iş; bir yandan çeşidli hamur kanunlariyle, bir yandan da köylü için bölünecek ve da- ğıtılacak yeni topraklar bulmak yoliyle bir sonuca götürülebilir. Bugün - top- raksız olan köylü yurddaşlara toprak verilmesi de hep beraber yapılabilir. Toprak düzeni sorumunun en önemli ve en çok özene değer yanır da işte bu- rasıdır: Nereden ve nasıl? Önce (nereden?) sorgusunu araştı- ralım: 'Tarımda (ziraat) ve genel olarak e- konomide bir özel yer (Standart) kanu- nu göze çarpar. Bu kanunun anlamını, me ilişikli y dan araştır- sak, nüfusu seyrek yerlerde ekstanzif, sık yerlerde ise daha entanzif tarım tek- niği gerekeceğini söyleyebiliriz. Bu ge- reklik ve gerçekliğin, köylü işletmele- rine, daha geniş bir deyimle, tarım İş- letmelerine verilecek nomal büyüklü- ğün ve toprak genişliğinin bucunu (hu- dudunu) belli edecektir. Nüfusu sık, tarım tekniği entanzif, veya entanzif- leşmeye yüz tutmuş olan yerlerde kü- çük toprak, ekstanzif teknikli tarım için geniş toprak gerekir. Bu düşünüşü biraz daha ileri götü- rürsek şu sonuca varabiliriz: Genel olarak ekilebiecek bütün yurd oprakla- tı eğer aynı zamanda ve aynı ölçü ile bölünseydi bile “özel yer, kanunu; tıp- kı vaktile orta Anadolunun şurasına bu- rasıma, hele Ankara çevresine yerleşti- rilmiş olan göçmenlerin yaptığı yolda hükmünü yapacaktı; hepsi veya çoğu, gene kalabalıklı yerlere koşacaktı. Bu- B B d * bin iki yüz sığırdan her yıl üçte biri, dört yüzü satıldığını kabul edersek, bu kadar kolay bir iş ve bu kadar az insan gücü ile bu kadar zengin bir veriml hangi entanzif tarım işletmesinden bekliyebiliriz? Bundan başka at ve sıgır gibi çok faydalı hayvanların, bir agrar reform sonunda çoğalıp çoğalmıyacağını dü- şünmek de yerinde olur, Bunun İçin deniz iklimi ile iç ülke iklimini biribik rinden ayırd etmeliyiz. Genel karakter- lerile deniz ikliminde — eğer nüfua kalabalığı da varsa — besi bakımı; İç ülke ikliminde ise yaylak ve sürü ba- kımını görüyoruz. Eğer her iki iklim- de de topraklar bir agrar reform ile ve biribirinin aynı genişlikte küçük kü- çük parçalara bölünseydi, deniz — ikli- minde bu, at ve sığırın artması, iç Ük kede ise l di k olacaktı. De- nemeler bunu göstermiştir. Bundan do- layı ülkenin iç topraklarında geniş ot daklar bulundurmak çok önemlidir. İmdi üzerlerinde kısaca durduğu- muz bu sorumların yardımile gelecek nesillerin de hakkını anıklıyabiliriz: Gelen nesiller, bugün nüfusumuzun en sık bulunduğu yerlerden başlıyarak he- nüz pek boş olan iç topraklara doğru bir sıklık yaratırsa bu; basamak basa- mak insan bolluğu, iş bolluğu, teknik entanzifliği imlânı, yol ve demiryol sıklığını getirecek ve bütün bu imkân- lar dahi küçük küçük köylü ocakların- da yeni yetişecek genç türk ardalarının bar imini kolaylaştıracaktır. O zamana kadar, iç ülkedeki geniş top- raklı köylü ve çiftlik ekonomilerini de olduğu gibi brrakırken, gelecek nesiller içinselde yedek toprak bulundunmuş ©- lurduk. Yazımızın başında ortaya koyduğu- muz sorduğumuz sorgulardan beşincisi Herke s Ankara birası içiyor