23 Temmuz 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

23 Temmuz 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYIFA 4 Günün meselelerinden : Habeşistan bilmeces Yazan: Piyer Benua *Üzünlü bir halde Harrar'a xaş, Çerçer den Ras Ma Kendisiyle özel şekilde yaptığım — ko- Bgider- sında Adisababa'ya gi- önnen — ile karşıla nuşmada, Ras acılarımı paylaşarak be Dİ avutmnağa çalıştı. Adisababa'ya gitti- ğini, imparatorun yanına varınca, be- im d üzcltmek için uğraşa cağını söyledi ve “size güven vermesi Iâzım olan bir şey de, tancı korkusu al- tında iyi yetiştirmeniz için size oğlum Tafari'yi brrakmış — bulunmaklığımdır. Benim sizin için yapamadığımı, benim yerime onun yapacağını dedi. İşte bunun için hem hem de bahbasının resimleri Monsen Jaroso'nun odasında asılıdır. Bu son zamanlarda Pransarımı Habeşistanda iş- gaİ ettiği yerden hiç bahsolunmıyor Bununla beraber bu yerin var olduğu ve aynı zamanda bunu kime borçlu ol- duğumuz meydandadır ... umuyorum.., imparato: Burada her gece sükünu, korkunç kükremeler yırtar, İusan biraz — titrer gülümser gibi olur. Bütün bu tuhaf şey- lerin ne olduklarını bize anlatacak olan ev sahibine, bunun ne olduğunu sorar. Ev sahibi babacan bir tavurla cevah ve- rir: “Bvet, döşündüğünüz gibi, bu kük- reyenler aslanlardır., Bununla beraber acele etmeyin. Bu aslanlar başıboş do- laşmazlar. Bunlar imparatorun büyük Gebi demilen sarayındaki — aslanlardır. İnsan biraz önce kendisini yazak olan yerlerin ortasında bilirken, bu cevabı duyunca, bir cambaz kumpan yasının bulunduğu bir il merkezinde ol- unu sanıyor. Bununla beraber, say- gısızlık etmiyelim. Aslan, imparatorluk aylesinin başlıca sembolüdür. Negüs'ün gözüne girmek istiyen bir kimse, ya- girilmesi kaladığı aslanı ona göndermekten geri durmüyor. Onun için, önceden haber verilmeden Habeşistanın en uzak köşe- lerinden bile saraya aslan gönderiliyor. Böylece de büyük Gebi'de oldukça gü- zel bir kölleksiyon meydana geliyor. Adisababa'da en güzel bir koyunun budu 1.50 franktan fazla olmadığı için bu aslanlara bakmak © kadar pahalı bir şey değil. İmparator bazen, şereflendir. mek istediği bir konuğa bir aslan arma ğan ediyor. Artık bu armağanı Avrupa- ya götürmek için başının çaresine hak- mak da konuğa düşüyor. İşin en tuhaf tarafı, bu kükreyişle- ri biz ateşin başında, kalın bir rob dö şambr giymiş olduğumuz halde dinli- yoruz. Perdeler sırnsıkı kapalı. Şümine- de kütükler, büyük alevlerle yanıyor- far. Biraz sonra yatarken bir viski de- ğil, bir punç içeceğiz. Bunları okuya- rak şaşanlara bir noktayı unuttuklarını söyliyeyim: Adisababa denizin yüzüm- den aşağı yukarı 2.600 metre yükseklik- tedir. İnsan geceleri pardesüsüz soka- ga çıkamaz. Beyaz ve kaynar denizin kenarında- ki Cibuti'ye varmak için 36 saat yeti- yer. Aradaki bu uygunsuzluk, «k sık bu yolculuğu yapmak zorunda olan kimselerin sıhati için pek de iyi değil. Orada olan fransızların çoğu bu durum- da olduklarından, bu yüzden oranın ik- Hmi kendilerine, sandıklarından — daha sert geliyor. Halbuki herhangi bir sı- cak Afrika şehri, bu ılık, Auvergne ılık yaylaları üzerine kurulmuş — görü- mnen şehre göre daha az tehlikelidir. ... Çok eski bir memleketin yeni başşeh- vi olan Adisababa kurulalı çok çok ya- rım asır olmuştur. Burası, şebir kuru- lürken dikilen bir ormanlık içinde, bir nevi büyük köydür. Şehre gelirken kurşuniye çalar mavi renkte dağların yamacında, bu donuk yeşil renkteki otrman görülür. Sonra, yavaş yavaş, İm- paratorun büyük Gebi ve küçük Gebi Adlı jiki sarayının beyazımsı — duvarları We, Katedral'ın ve Menelik'in mezarı- nan yaldızlı haçları belirmeğe — başlar. Ökaliptüs ağaçlarının altına rastgele serpilmiş olan evler görünmez, Şüphe- siz, bu çok pitoreektir. Fakat bunun bemen ber zaman koanforun zararına o- larak elde edilmiş olduğu görüldüğü saman insan bundan pek de hoşlanmaz... Adisababa'da kaldığım — müddetçe, garda yatıp kalktım. Etrafı — çiçekler Fransız akademisi üyelerinden ve ağaçlarla çevrilmiş olan Adisababı garı o kadar güzel ki! tabiiğ ga nımdaki yaprlan da demiryolu kump: yasının fransız olan mimar ve müh lerinin eseridir. En küçük hamaldan, kurmpanyanın Hal mındaki oruntağına kadar herkes ora da oturur. Yapıların arasında geniş ve ©$ topraklar vardır ki imparator bun- gibi vermiştir. — Orası kendi özel kanunu, görenekleri, sürüle ri, sebze ve meyva bahçeleriyle, başlı başma bir şehirdir. Sıhhat kurallarına hiç aldırış etmiyen bir memlekette, de- miryolu kumpanyasınm yerli işçileri. Übelerindeki temizlik g lara tıpkı bir elçiliğin — toprağı 'masuniyet,, hakkı şaşmamak mümkün değildir. Bu dünyada yaşryanlar, kendilerinin ay bir kanunu olmasından çok babtiyar. dırlar, Kapımım önünde, kucağında tü feğiyle yatarak bekçilik eden — ihtiyar beleçi, resmiğ polisle hiç bir ilgisi olmı- yan bağınsız bir milisten olduğu için duyduğu gürürü saklamıyor. Garin üs- tünde fransız ve habeş bayrakları nasıl beraber dalgalanıyorsa, bu bekçi de ö- teki polislerle, kendisiyle lermiş gibi konuşuyor Ah, bu saatlerin büyüsü! o kadar ya- oldukları halde uzaklaşıveren anı eşit kimse- lar! Habeşistan akşamlarının — kokusu olan bu karanfil, günlük ve bal koku- ları arasında çok defalar uygunsuzluk la dolu odamı bırakarak, gelip bu ihti- yar adamın yanı başına — oturdum, O, sıçrayarak ayağa kalkıyordu. Benim için rahatsız olmamasını ona anlatmak- ta çok güçlük çekiyordum. Yoksul kim- seler her zaman, büyüklerin önünde ye- re kapanmak lâzımgeldiğini Bu adamcağız buna ötekilerden —daha eğgindi. bekçi, halkı en geri — kalmış kimseler oldukları söylenen, güney il- lerinden, Guragiye'dendi. Şoa'lı, Göcam'li veya Tigre'li olan asıl habeşler, bu adamlar çalış büğ buldukları için onları rürler. Benim bekçi de çalışmağa kat- sanırlar. lananlardan biri idi. Ne zamandanberi Adisababa'da olduğunu, kaç yaşında bu danduğunu bilmiyordu. Tabiiğ nc gibi sebebler yürzünden başşehre geldiğini kendisine sormak da faydasızdı. Böyle yapılırsa, “ne? Sahi anlamadın mı,, de- mek ister gibi gülümseyecekti. Neyi anlamamışım? Ha, evet, anladım. Am- ma da safmışım, bunu düşünemedim bi- le! Bir köle imiş! Sonunda bu korkunç kelime ağzımdan çıktı. (Sonu vur) .— Dağınık duyuklar Harb bir İhtiyaçmış? İtalyan akademisi — üyelerinden fütürist ve her zaman yeni ve sivri fi. kirlerile tanımnmış olan Marinetti ital. yan ulusuna bir bildirik yazmıştır. Ma- rinetti italyanlar gibi canlı ve dehalı bir ulusun ancak geniş sömürgelere ve- hib olmakla gelişebileceğini anlatarak bütün italyanları soğuğa, su baskınla- rına, alkole, dondurucu gece soğukla- rına ve böceklerle savaşa alışmak için şimdiden idman yapmağa çağırmakta- dır. Harbı bir ihtiyaç, ve bemen de bir erdem gibi gösteren İtalyan şairi sö- mürgelerde tabiatla çarpışa çarpışa ruh ve vücudun yükseleciğini söylemekte ve bunun eyiliklerini öve öve bitire- memektedir. LONDRA'DAKİ UÇAK GÖSTERİSİ Viner Jurnal gazetesine 6 temmuz tarihiyle Londradan bildiriliyor: Bugün Mildanhal, uçak alanmda ya- pılan süel uçak gösterilerinde kıral ve kıral aylesinden olan bütün prensler hazır bulunmuştur. Bu gösteriye 350 süel uçak katılmıştır. Gösteride 300,000 seyirci vardı. 23 TEMMUZ 1935 SALI Yabancı ngâelerd_e_pl_qıduklarımg Dünya basını arasında Büğün oku Tarımıza, arsıulusal önemi olan başlıca meseleler hakxında Avrupanmın belli başlı dergilerinde tanınmış yazarlar tarafından yazılmış betkelerin özetlerini sunu- yoruz. Olturlarımız böylelikle, yorulmaksızın, bu meseleler hakkında bir fikir leceklerdir. İNGİLİZ SIYASASI 'The Slavonic Revlcu dergisinde “Doğu politikasında Sir Bernard Pases, yeni eğlimler,, başlığı altında Sovyet- ler Birliğinin Uluslar Sosyetesine gir- mesinden sonra meydana çıkan yeni du- rumu incelemektedir. Yazar, abloka sı- yasasının yeniden canlarımış olduğuna ve Sovyet Rusya Almanyayı kuşatıyorlar; Almanya ve Japonya Sovyet Rusyayı kuşatıyorlar ; Sovyet Rusya ve Birleşik Am ponyayı kuşatıyorlar,, şimdi Si lâzım olan şudur ; Rus taktiği Cenev- röye Moskovanın arzularını kabul ettir- inanıyor: “Fransa mek mi istiyor, yoksa, tamtersi, kendi yönetiminin ruh ve usullerini mi hafif- letmek niyetindedir. ei halde, İn- giltere Uluslar Sosyetesinden çekilmek zorunda kalacaktır. Fakat bir anlaş- mazlık meydana çıkarsa, durum ne ola tak? Yeni bir harb olursa İngiltere kö- şede kalabilecek mi? Yoksa fırtınaya © da mı karışacak ? "Napolyon'dan önceki devirler — bir misaldir. — İngiltere kıta üzerindeki komşularını biribirine düşüren en ağır ve teblikeli kavgalara karışmamak yü- zündendir ki büyük harba kadar ekono- mik egemenliğini muhafaza — etmiştir. Fakat Lord Beaver brook'un gazetele: rinde ayrılma sıyasası için devamlı sa- vaş yapılırken, veya her ne olursa ol un harb etmiyeceğimisi ilan cderek düşmanlarımızdan kurtulmayı tavsiye edenleri dinlerken meselenin bu kadar basit olmadığını düşünüyoruz. İngilte- re gibi, varlığı dünyadaki tecimine bağ- li ve dünyanın beş kıtasında yer almış bir memleketin hiç kimsenin saldırımı- na uğramıyacağını ummak bağışlanmaz bir saflık olurdu.,, İTALYA VE MANDA B. Allero Theolidi, Nuova Antolo- gia'de Uluslar Sosyetesinin mandalar komisyonundan bahsederken manda ss- hibi devletlerin bu komisyonda ege- men olduklarını söyliyor. Manda, geri bir ulusun korunması demek olduğuna göre bütün eski ve medeni ulusların bu işte aynı derece payları olmak lârım olduğunu söyliyen yazar, İtalyanın, M Musolininin çizdiği yönette, kendisinin olan rolü alması gerektiğini söyliyor. Bu rol, oranlanacağı gibi, Habeşistanın medenileştirilmesidir. B. HİTLERİN SIYASASI Pransız - alman yakınlaşmasından yana olan B, Alfred Fabre - Luce VEu- rope Nouvelle dergisinde, Almanyanın yakında bir harba atılmıyacağını söyli- yor: Arsmılusal durüm böyle bir har- ba uygun değildir. *“Fakat herhalde Hitler düşünüyor ki, doğu harbı başlamadan Önce Avru . pa'da kuvvetlerin durumu değişecektir Ulusal . sosyalizm, yalnız propaganda- giyle dışarda bir sürü başarılar elde e. debilir ve bu başarılarla yöreyde kal. masını imkânlı kılacak kadar değiştire. bilir. Hitler ba kanağattedir. Ve bu öl- çü içinde bugünkü barışçılığı içtemdir. Gelecek aylar içinde Almanya komşu- larından hiç birine — saldırmıyacaktır. Daha ziyade küçük anlaşmayı dağıtmı. ya, alman partilerinin çalışmasiyle Çe- koslovakyayı — tarafsızlaştırmaya, Yu- goslavyayı Macaristana — yaklaştırarak Romanya'dan uzaklaştırmaya ve İtalya nın çalışmasını Avrupa dışına çevirme. ye çalışacaktır. Avusturyaya — gelince, Berline göre, bu, kendi kendine olgun- laşmakta olan bir yemiş! Viyanada sıyasal ve ekonomik güçlükler günden güne artıyor. Günün birinde Avuşutr. ya hâalkı nasıl olsa açıkça fikrini söy- lemek imkânını bulacaktır, ve © gün Almanya için oy verecektir. “Şüphesiz ki eğer bütün bu ihtimsl- der gerçekleşirse Almanyanın batı dev letleriyle olan ilgileri değişecektir. Al- manyanın gittikçe artan kuvveti, doğu- da sömürgeler aramak ödevi en sonra zehinlere yerleşecektir. Böylece Alman- ya, batıda, kalkınması için her zaman lüzumlu olan dostlukları ve yardımları bulabilecektir., AVUSTURYA MESELESİ B. Robert d'Harcourt, Revue des Deux Mondes dergisinde ufuklarını gözden geçirerek yanım bugünkü durumu akımsarlık ve- Avusturya Avustur. recek gibidir. Uzun zaman ulusal - s06- yalist dininin cazibesi altında yaşamış ölan halk yavaş yavaş bu sarhoşluktan ayılmaktadır. “Ulusal - sosyalist her delasında er- tesi gün İçin utkuyu aramak hatasını iş- lediler. Fakat bütün bünlar boşa çıktı. Ve halk artık adamalara inanmamaya başladı... MAKİNA MESELESİ Çuestions du Jour dergisinde İşsizlik ve makina ürerinde bir aytışma yapıl- maktadır. Makinayı müdafza edenler arasında B. Louis Dumat diyor ki: “Filoroftarım gözüne ilk önce İnsa- nt otomatikliğe hizmetçi ederek işken- ceye sokmak için yapılmış 0» aran gidi görünen makina, aradan geçen yıllarla ambaşka sürette lmeye - başladı Bugün biliyoruz ki karardan kaybet girişimden ve el daha fazla ser- bestlikten, dinlenme zemanından ve da- ha az yorgunluktan kazamıyor. İyi dü- zenlenmiş bir makinacılığın içinde ü- retimle yoğaltım arasında daha iyi bir denklik bularak, dünya, bugün maki- nayı işsizliğin sebebi sayan kötü ine- insan, yıpra- an kurtulduğu zema ticr işlerden kurtularak istediği — gibi kullanabileceği boş zamanlara sahib - lacaktır.,, L. Montout bunun tersine cılığın, sosyal, ekönomik ve fi- lerini saymakla kalım- olarak mak nansal kötü yor, onu çalışmadaki bütün artistik un- Je suçludur. nsanda ideali öldür- . Tuh ürpe- surları öldürme “Makinacıli; dü, insan artık hissetmiye rişlerini duymıyor, patronu da işçisi de hepsi materyalist oldular,. B. Lebreton da diyor ki “Makinacılık, karşı konamıyacak bir şeydir. omun için makinayı müdafan etmek de, suçlamak da boş bir uğraşma dır. İnsanlık bir asırdanberi nerleyişi- ni makinaya borçludur. Ve her ilerleme acı sarsıntılarla beraber olur. Bugünkü daralmış hayat durumunda bütün yeni ilerleme yalları kapanmış değildir, yal- nız bunları bulmak için yaratma dehasr icra kolaylığı ve arz incelikleri lâzım- dır. Sosyal hayata ilmin yeni buluşla- rını ve üretim imkânlarımı sokmalıdır Derin bir sarsıntıya uğramış — ve inti- bak edememekten muztarip bir dünyada makina bize cn #rhhatli ekonomik ru- bun yardımcısı, artan ve yenileşen zen- ginlikleri sosyal ihtiyaelarım en altına koyan bir unmar gibi görünüyor. ÇİN VE AFYON Cenevrede afyon kaçakçılığı — danış ma komitesi Cenevrede yirminci topla- mışinı yapmıştır. Komite afyon kacak- çılığının arsrulusal şiddetli bir savaşla ortadan kaldırılması Tüzumu üzerinde ısrar eden bir karar ulmıştır. Çin dele- gesi afyon kaçakçılığı ve tecimi yapan 263 kişinin idam edilmiş olduklarını ve 100.000 kişinin bastanelerde bu hasta- lıktan sağıtılmış olduklarını bildirmiş tir. ALMANYADA KISIRLAŞTIR- MALAR Ükkânun 1934 e kadar, Almanyada, irsiğ sakatlıkları 6- Tan 56.214 kişi, 205 ırkarıtma — kurulu- pun — karariyle — kısırlaştırılmışlardır. Aymı devre içinde açılmış olan davala 1 sonkânundan 31 edinebi- rın sayısı 84.525 di. Bunlardan 3.602 sl Üzerinde menfiğ ve 4.666 sı Üüzerinde müspet karar verilmiş ve ötekilerin du- Tuşması sonraya bırakılmıştır. Bu kısır laştırma istekleri, ya doğrudan doğru ya hastaların kendileri tarafından, da bunların vasileri, doktorlar veya ht- pisevi direktörleri tarafından yapılmak tadır. ESPERANTO YASAK Alman hükümeti, ulusal dilek ege- menliğine zararlı görerek memleket İ- çindeki bütün esperanto ktırslarını kar pamış ve esperanto dilinin öğretilmesi- ni yatak etmiştir. TAKVİM YÜZÜNDEN: Yunanistan eski rumt takvim yerine medeni takvimi kabul ettikten sonra bazı papaslar bunun - ortodoksluğa uy- gun olmadığı hakkında propagandalar yapmışlardır. Sen - Sinod kurulu, bune kardan ikisinin ödevlerine son vermiş ve bunların bir manastırda kapatılma- larına karar vermiştir. BÜLÜCİSTAN TEPREMİ Ketta şehrini yok eden — korkunç teprem kayıbları saptanmıştır. — 40.000 nüfuslu yalnız bu şehirde ölenlerin sa- yısı 26.000 dir. Şimdiye kadar bilinen tepremlerin hiç birinde bu kadar çok ölen olmamıştır. Yıkılan evlerin altın- da ölenlerin kokması dolayısiyle hükü- met şehri kuşatmış ve bir sene — içine kimsenin girmesini yasak etmiştir. leksika'da hayat ucuzluğu Meksikanın hükümet merkezi Mek- siko'da bir ay geçirmiş olan bir ameri- kalı yazar bu şehrin ucuzluğunu öve öve bitirememektedir. Yazar, şehre daha yeni gelip de 300 frangını 70 gümüş pezo ile değiştirdikten hemen sonra karşısına çıkan bir kadın satıcının e- THindeki piyango biletlerinden bir ta- nesini satın almaktan kendini alama- mıştır, çünkü büyük ikramiyesi bir o tomobil olan bu eşya piyangosunun (fi- atı yalnız ..8 kuruştu. Yazar bir ayını geçirmek üzere eyi bir caddede rahat, geniş, yüksek tavan- lı ve görülü güzel bir oda kiralamıştır. Sabah kahvaltısı, öğle, akşam yemek- leri, banyo, çamaşır, ütü, kola, yama, hizmet, her şey içinde olduğu halde bu odanın aylığı yalnız 15 liradır. Bu kadar &x bir para karşılığında yenilecek yemeklerin pek kötü olaca. ğinı mı sanryorsunuz, hiç de öyle de- işte sabah kahvaltısı: İri bir porta« kal, büyük bir tes süt, kahve, rafadan yumurta — ve birkaç küçük — fırancala, Öğle yemeğinde ise sebzelerin pek yağlı olmasından dolayı başka memle- ketlerde hiç tanılmıyan bit lezzette güzel bir et çorbasından sonra iki ta- bak sebzeli et ki biri her zaman yağlı bir hindi parçasıdır. Ayda 64 kuruş fazlasile her gün hir piliç yemeğe de hak kazanırsınız. İspanyadan gelen yıl lanmış — nefis şeri şarablarının — şişesi için ödenen para yalnız bir liradır. Otokarlarla gidip gelmek için ha canan para ayda bir buçuk Hrayı geç- memektedir. Bu kadar veuzluk nasıl oluyor, di- yeceksiniz. Sebebi basit. en eyi bir aş- çı ayda $ lira almaktadır. İri ve yağlı bir bindi 80 — 90 kuruşadır. Bu rakamlardan sonra Meksiko- mun dünyanın en ucuz bükümet —mer« kezlerinden biti olduğunu kabul etmek

Bu sayıdan diğer sayfalar: