3 Ocak 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

3 Ocak 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ç Ku E ! & t ! l"_hlı--n-ııv)ı Opanyada milletlerarası bir urlaştırma . SAYFA 4 ULUS GÜNÜN MESELELERİ Arupa gazetelerinden iktibas İspanya işlerine karışmazlık meselesi - Alman ordusu - İngılız ordusu - Bulgaristanda rejim meselesi Le Temps gazetesi 2912936 tarihli baş yazısında Fransa ve İngilterenin, akdedilmiş olan karışmazlık paktına ri- “ayet edilmesi, İspanya'da harb eden il $tarafa, silâh mühimmat, para ve gönül- Tü gönderilmemesi bususunda, Berlin, Rama, Lizbon ve Moskova'da müştere - ken yapmuş oldukları siyasi teşebbüs - ten bahsederek, bu teşebbüsün dostça ve anlayışla karşılanmış olduğunu — ve ehemiyetle tetkik edilmekte - bulundu- funu, esasen Berlin, Roma ve Mosko- wa'nın, daha başlangıçta, İspanya iç S waşının bir Avrupa harbına çevrilme: istenmiyorsa, İspanyaya ne silâh, ne pa- ra, ve ne de gönüllü — gönderilmesine müsaade edilmemesi kanaati izhar edil. miş olduğu için, fransız ve in; iflerinin bu muhitlerde hayret uyan - Jrracak bir mahiyette olmadığını söy- “üyor. Almanya ve İtalya tarafından, — Bugünkü İspanya vaziyetir ü takdirde de, her ne olursa olsun bir. Avrupa harbıni önlemek hayati lüm- — mmana karşı bu iddiznm kuvveti olmıya Cağma işaret ederek, İspanyada gerek — hükümetçilere, gerek Ssilere bütün yar- /dimlern durdurulması keyfiyetinin İs- teşebbüsünün ierası ve İspanya rejimi hasasunda İspanyol halkının reyine mü- n tek çare olduğumu ve ancak bu süretle, bu memlekette bir Flüğün teessüsüne mani olunabi- fikrinde bulumuyor. İngiliz - itafyan uzlaşması Akdeniz: de gerginliği izale edeliberi, Romada, İspanya işini uzlaşma yoluyla hafle doğ- “mu mahsüs bir temayül belirmiş oldu. Humu kaydeden Temps, Almanıyada çef “ne büsbütün aykırı bir yol takip etmi- G Cark a Alman ordusu LEcho de Paris'den. 1936 sonunda alman ordusunun mev. Cudu 800.000 kişiye yükselecektir ki bunların 450000 ini meslekten —asker- derle hizmetlerinin ikinci senesinde bu- Tunan erat teşkil edecektir. Ordunun arganizasyonu bakımın - - dan, 1936 ilk teşrini sonunda, 16 mart 1935 tarihli pragram: tabakküle ettire zek, alman ordusu biri motörlü ve areb İ olmak üzere 13 kalerdu. 36 piyade fırkası ve bir dağ livası, 3 zırhla fırka, bir süvari Hivası ve bir mikdar umumt ihtiyat üniteleri. Tahakkuku, merhale merhale, 1807 sonunda bitecek olan ba program böy- dece 1996 senbeharmda. tamamlanmız oldu. Almanların gayreti bunumla da kalmadı. Anlaşıldığına göre yakında yeni büyük üniteler kurulacak (piyade fırkaları ve zırhir fırkalar), yahud da umumt ihtiyat mikdarr mahsüs derece- de arttırılacaktır. yet ve bilhasın, 1985 sonunda, hususiyle tankdardan, hçr sahada yü - rüyen motörlü vasıtalardan, motosik - detlerden, motörlü toplardan mürekkeb üç zırhh fırkanın yaratılması alınan or> dusuna süratli ve kudretli, büyük bir taarraz kabiliyeti olam ve bir. harbm başlangıcımda birinci derecede bir rol oynamıya namzed üniteler kazandırmış- tır. Esasen zirlık fırkalar mikdarı - nin Üçe nihisar etmemesi, ve ya kım bir — istikhalde — veya — bir - kaç benzer ünitenin kurulması pek mümkündür, büyük zırhlı ümitelere rilen tanklardan maada, kumanda ma - kamları, normal üniteleri kuvvetlendir meye matuf tanklardan mürekkeb bü - yük bir ihtiyat kuvvet vücude getirmek tasavvurundadı Netice itibariyle, alman ordusu, bi gön hava kuvvetleri müstesna olarak, 800000 faal nefer, 50.000 ihtiyat nefer, 30000 yardımcr nefer, 200.000 iş servi - sine mensup nefer ki ceman 10800000 kişiden mürekkebtir. İngiliz ordusu Le Petit Jourma gazetesine verdiği beyanatta ingiliz harb bakanı diyor “Ordunun — imparatorluğun - birçok kısımlarında devamlı garnizonlar ba - Tundurması, Avrupzda milli müdafaa i- çin gerekli askeri elemanları” vermesi ve dominyanların taleblerine cevab ve- recek kadar bir ihtiyat mikdar bulun - durması Tüzımdır. Bu ordu hem impa- ratorluğu ve hem de metropolü / koru- makla mükelleftir. Fakat bu iki büyük vazifesi için faal ordumuzun asker mik. darı ancak yüz elli bin kişiden ibaret- . Yani 1914 mevcudundan 21 piyade taburu noksandır. Hafbuki tcahhüdle - rimiz © devirden çok daha ge Bulgaristanın rejim meselesi Ka Parole Bulgare gazetesindem Bu sön ” zamanlarda, — memleketin | müstakbel normal hükümeti meselesi bulgar matbuatı sütunlarında Tayık ol- duğu bütün ciddiyet'e münakaşa edül - mektedir. Mazide, muhtelif siyasi grup- manlara mensup olmuş bulunan birçok mühim şaksiyetlerle, siyasi hayatta faal bir rol oynamamış salâhiyetli kim- seler bu mevzu üzerinde fikirlerini söylediler. Bötün bu yazılarda muhte - Kf mütalanler müdafma edilmektedir. fakat hepsinde hareket noktası aynıdır, yani eski parti zihniyet ve sisteminim Göriltilmemesi hususunda fikirler bir - Dün, siyasi fırkalarda nüfuzlu mev- gal etmiş şahsiyetlerin de şim- parti hükümeti sistemine karşı - bir vaziyet almaları ferahlatıer bir keyfi - L 3 SONKÂNUN 1937 PAZAR Devlet ve hükümet adamları ve gazeteler Yeni senenin memleketleri ve dünya için bir barış ve sükün Yyılı olmasınıtemennidedevam ediyorlar Sovyet gazeteleri Yeni yılda rejimin muvaffakiyet- lerini anlatıyorlar Meskova, 2 ÇALA.) — Gazeteler ye- ni sene için başmakaleler ayırmaktadır. dar. Pravda diyor ki: *Dünyadaki bütün hükümetlerin en eskisi ve en kuvvetlisi olan Sovyet hü- kümeti, sağlam sosyalist temeli üzerin. de sarsılmaz bir surette - durmaktadır. 1997 senesi ikinci beş senelik plânın son yılıdır. Ve bu plân başladığı kadar parlak bitmektedir. Sovyetler birliği barış taraftarıdır. ve barış için faal bir surette mücadele etmektedir. Bununla beraber, sovyet- ler birliği fırtınalardan da korkmamak- tadır. Sovyet gemisi iyi cihazlanmış ve iyi silahlanmıştır.” İsvestiya gazetesi yazıyor: “Emperyaliam hararetli bir surette askeri maceralara — hazırlanmaktadır. Memlekcitmiz ise, evelce olduğu gibi, yettir. Bu da gösterir ki 19 mayıs 1934 denberi memleketimizin, içinde yaşamı: olduğu hal ve şarlar memlekete eski istemin sokulmasından artık bahsedil- demiyeceğini herkese öğretmiştir. Fakat pratikte Bu mesele nasıt bah dedilmelidir? Münakaşaya iştirak edenler arasın- da fikir ayrılıkları işte bu noktada be - Tirmektedir. Muhakkak ki problem güç ve kazışıktı Meselâ, eski bir sosyalist lideri, doktor Cidrov, devlet reisi - tarafından tayin edilen ve ancak onun — iradesine tâbi olan layık ve mütehassıs zatlardan mürekkeb bir bükümet usulüne taraf - tarlık ediyor. Cidrov'a göre parlamen mete uğratmamak için, bakanlara hü - 'cum etmek hakkını halz olmamalıdır ve tecrübe, tâ millet bunun faydalarını an- Jayıncaya ve yavaş yavaş kendiliğin - den ona bağlanıncaya kadar devam et - melidir. B. Burov da, mi kimselerden mürek - keb bir hükümete taraftardır. Ancak o- 'nun fikrince devlet reisi tarafından se - çilen bu hükümet azâları, hafk tarzfın - dan seçilen parlamentoya tabi olmalr - dır. Çünkü B. Burov, yaratrer ve na - muslu bir hükümetin, krsa zamanda ka- moyu kazamacağına kani / bulummakta- dir. Yeni rejimin tatbikatı şekilleri üze rindeki bu fikir ayrılıkları milletin hü- eümete iştirak etmesi şartlarını hazırla- mak işinim ne kadar ağır ve güç oldu - ğunu göstermektedir. Mesele, otomatik olarak eski siyasi sisteme dönüşle hal- ledilemez. Onun için vaziyeti normal - deştirmek gibi müşkül ve - mesuliyet bir işi ürerlerine almış olanlar, em uy- gun hükümet şektinin kabulüyle tasaz Tanmış olan inkılâp işini — başarmakta #erbest bırakılmaları doğru olur. dünyanın Üstünde, insan terakkilerinin ve barışın müdafaası için yükselmek- tedir?” Gazete, sövyetler birliği vatandaşı- 'na hitab ederek diyor ki: “Memleket senindir. Onun, her şe- yi sana aittir. Çalışmak hakkı, dinlen- mek hakkı, kültürel ve mösterih ihti- yarlık bakkı senindir. Tam bir hak bir- liğine maliksin, memleket yeni seneye Stalin anayasasının nimetleri ile gim mektedir.” Bugar kültür bakanının radyodaki konuşması Solfya, 2 ÇA-A.) — Radyoda iç ba. kanından sonra üçüncü hitabeyi söylü 'yen kültür bağanı doktor Nikolaef, bul- vaş yavaş tekrar tesis yolundaki gay- zetlerini, bütün alanlarda - ve bilhassa açıksız bir büdce ile finans - sahasında elde edilen neticeleri ve maarif edebi- yat ve güzel sanatlar yolundaki ilerile- meleri kaydeylemiştir. Atina Katedralındaki z Atina, 2 (ALA.) — Yeni sene müna- sebetiyle, Atina Katedralındaki yunan tır. Kural ailesi, Fantal, kordiplomatik, hükümet etoriteleri bu törende hazır Takımsuştur. Ayinden sonra kıral kordiplomati- Hin, başbakarın ve bakanlarm tebrükle- Fini kabek etmiştir. Krral Karol ve B. Tatareskonun tememnileri Bükreş, 2 CA.A.) — Kıral Karol ken- Gisine yeni seneyi tebrik için gelem hü- kümet ileri gelenlerini, parlamenta ve senato reislerini, büyük memurları ka- bul etmiştir. u münasebetle bir hitabede - bulu- man başbakan B. Tataresko, yeni sene 'nin, geçen sene derecesinde endişeler: 'e dohr olarak başladığını söylemiş ve iyi anlaşma ve sulb arzusu mefküresi: 'nin güçlükleri yenmeye yardım etme. Si ümidinde bulunmuştur. — Başbakan demiştir kiz — Umumi meselelerin, kinler ve bırsların alıp yürümesi ile halloluna- mıyacağı, umuraz refahin da ancak mik Ti nizam ve disiplin içinde devamlı ça Tışma sayesinde temin olunabileceği ka- maatleri gitgide kuvvet bulmaktadır. Majesteniz, yaratıcı başarılarını, bü- tün memlekete yaymak - suretiyle, bu imanın yorulmaz önderi olmuştur. pilmi Geçen sene sonunda majesteniz ta- rafından yapılan birtiğe ve toplanma- ya davet, bütün romen kalplerinde akir uyandırmıştır. Bötün romen milleti ber davete koşmuştur ve hiç bir zaman mik- det, bu endişesinin başlangıcında olde M kadar, tahtın etrafında bu kadar küvvet ve imanla toplanmamıştır.” Başbakan bundan sonra yarına ima. nt olduğunu, bütün romenlerin, mifif hayatın bütün şubelerinde bereketli ne- ticelere erecek olan kalkınma ve kuv- vetlenme hareketine iştirak etmek az minde bulmduklarını söyliyerek söz- lerini şöyle bitirmiştir “— Memleket Böyle hisler, Böyle düşünceler ve Böyle ümitlerle majeste. nize hitab eder, ve yolunuzu aydınlat- masını tancıdan diler.” Kıral Karol'un cevabı: mek zorunda olduğumuz ve gelecek yık içim hazırlanmaya mecbur olduğumuz gündür. Geçmiş olan sene, endişe ile Golu olmakla beraber, barış içinde geç miştir. Şimdi se bazı kalkınma ve re. fah alâmetleri görülmektedir.” Bundan sonra kıral, iki sene evvel ve aynı münasebetin vermiş olduğu işa- retleri tekrar ederek, hükümet progra- kelime ile, yani/ “iyi idare* kelimeleriyle ifade edilebileceğini söye Temiş ve demiştir ki: *— Memnuniyetle görüyorum bi, w amumf faaliyetimizin Bazı sahalarında bu tavsiyeye riayet edilmiştir. “İyi ida- re” hissinin idarecilerin esas endişesiz ni teşkil ettiğini görmekle bahtiyarım. Başlamakta olan senenin geçmiş olan seneden çok fazla Bir sulh ve bereket senesi olmasını temenni ederim. 1937 senesinin başarıları ne olacak. 'tır. Bumları burada saymağa — Tüzüm yoktur. Bununla beraber üç ehemiyetli fedakârlığı 'na muhtaç olacağını şimdiden söylüye. bilirim. Bu davalar, ordu, münakale ve umumi sıhattir. Elimizde bulunan mah- düd vasıtalara rağmen, onlara aid olan söyde “iyi idare” prensipi tatbik edil- diği takdirde bu davaların kısmen bal ledileceği çüphesizdir. Gerek şimdiki idarecilere, gerekse İerde memleketi idare edecek olanlara ga nasihatte bulumurum: “Eğer iyi şöl retlerini muhafaza etmek, mület tarar fından sevilmek ve hükümdar olarak idarecilerime yapmara lâzım gelen yar- dımdanı tam olarak faydalanmak - istir yarlarsa, bu ancak umumi menfaat için sarfedecekleri doğru müsbet sâye bağı İk olacaüitir.” B. Kardenas'ın söyledikleri Mieksika, 2 (A.A.) — Radyoda bir bitabede balunan başbakan — Kardenas Meksikanın dış pelitikasının, mazide Tefrika No: 45 İKİNCİ tileilw KiTABI Çakal : İ — Fevkalâde, mükemmel, bu kadar bol yiyecek hikâyesini dinleye din- eve karnım doydu. Eğer sormağa müsaade edilirse, yoksullar koruyucusu, ondan sonra 'ne yapmıştır? — Gunga'nın sağına, ve soluna karşı muhakkaktır. Onlara karşı bi kolay değildir. Fakat ben Benares üzerinde- ki eski günleri hatırlıyorum. O çocuk da sağ- sa o da, elbet, hatırlar. Nehir boylarında do- laşırken günün birinde eli zından nasıl kurtardığını anlatır ve bu hikâ- yeyi anlatmak için yaşar. Ben taliimden dedi, benim şe girişmek bir timsahın ağ- “Haber verildği zaman bütün dünya ça- kalı ve bir 'ya dalıyor! ne yaparsın balıkçıl, soukça: Bir çakal bir Muggerle birlikte nasıl na- sıl avlanabilir? dedi, büyük hayırsızla kü- çük hayırsız yan yama; kimin dilediğini ala- labileceğini söylemek kolaydır. irini unutur.” Şimdi de uyku- Yazan: kendi kendime; bir daha böyle yolculuk yap- Memmunum; fakat kayığm omurgasındaki —— Çakal, artık sabırsızlanarak ağaç göl ğ Rudyard Kiplinç Waleniin ARTAM Kamüğe 'eüz yerdim ve çengicerimi kapadımı. — bu küçük beyaz çocuk, bazan rüyalarıma Bi — sinik alında Sinip yatmağa Eldiy e b n Bımun üzerine buraya Got'a geldim; burada- "eTek beni tedirgin ediyor. den bire ürktü ve izerinde köprür — İstediğimden fazla. Hattâ - ben çamur — ki köylülerime göz kulak oluyorum. Onlarda — Büyük hayvan esnedi ve sonra çeneleri- nüm kenarındaki dallara baktı. yiyenlerden olmadığım halde - sessiz cesed- lerin bu kadar çoğunu bir arada görmekten usanmış, biraz da korkmuştum. Köyümdeki halk, bütün ıngilizlerin öle ğünü söylüyorlardı. Halbuki nehirde yüzü koyun sürüklenenler, ingiliz değildi. Bunun üzerine bizim köylüler, hiç ağız açmayıp toprağı ekerek vergi vermenin çıkar yol ol- — duğumu söylediler. Aradan uzun zaman geç- tikten sonra gelen cesedleri seller batırdığı için nehir temizlenmişti. Her ne kadar, o zaman yiyecek bulmak kolay olmaktan çıktı — isede ben bundan memnundum. Şurada bu- rada tek tük av yakalamak fena olmuyor ve meşhur sözdür, bir Mugger bile böyle tat- — minedilebiliyordu. ni kapadı. — Artık, benim dinlenmeğe ve düşün - meğe ihtiyacım var, dedi, sakin olunuz ço- cuklar ve yaşlılara saygı gösterü Arkasımı döndü ve kumluğa doğru gitti Çakalla Balıkçıl demiryolu köprüsünün ucundaki ağacm altına çekildiler. Çaki, yukarısında duran kuşa bir ler sorup öğrenmek istermiş gibi dedi ki — Hoş ve istifadeli bir hayat; lâkir kat ettin ya, bir defa bile kıyının neresinde ırça yiyecek kaldığını söyliyemedi. Böy le olduğu halde, nehir boyunca ben ona ne kadar güzel şeyler söyledim. Şu söz ne kadar doğrudu!r beni o kadar sevdiler ki beni gördükleri za- man üzerime sarı çiçeklerden yapılma çe- lenkler attılar. Evet, bahtım da bana yar ol- du. Bu ırmak da benim denizsiz varlığıma saygı göstermek kâfi geliyor; yalnız. Balıkçıl, sempatik bir tavır alarak: — Hiç kimse, dedi, gagasından kuyruğu- na kadar bahtiyar değildir. Got Muggeri'nin daha neye ihtiyacı var? Mugger, derin bir göğüs geçirerek: © kapmadığım küçük beyaz çocuk, dedi, çok ufaktı; fakat kendisini asla unut- madım. Şimdi yaşlıyım; fakat ölmeden ev - vel yeni bir şey yapmak isterim. Onların ağır ayaklı, gürültücü ve çılgın bir halk olduğu Balıkçıl, kanatlarını açarak sordu: — Ne var? — Beklede görürsün. Rüzgâr bizden on- lara doğru esiyor; fakat onlar bize bakma- yorlar; Şu iki adam. — Adam mı onlar? benim mevkiim bemi muhafaza eder. Bütün Hindistan benim mu- barek hayvan olduğumu bilir. Balıkçılın her yerde dolaşıp germesine müsaade olunurdu — Benim eski la değerim yoktur, dedi ve tekrar başladı. Bir az sonra devam etti. (Sonu var) ayakkabıdan bile faz- emi

Bu sayıdan diğer sayfalar: