İ — li beni Parapalas otelinde kabul etti, aT ” S LE İK a a W | 17 -7 - 1939 Tunceli Türkiye cümhuriyeti dış siyase « tinde ne kadar vazih ve samimi ise, iç siyasetinde de o kadar sabit ve â- zimlidir. Zaten devleti böyle bir taksim ile mütalea etmek bile doğru değildir. O, ayrılış kabul etmiyen bir küldür. İçten en geniş mânâsiyle kuvetli olan bir devlet dış münase - betlerinde de kuvetlidir. Biribirine karşı tesir ve aksitesiri olan devlet kuvetini bu tarzda bir taksime tâbi tutmak realitenin tetkikini iyice ko - laylaştırabilmek içindir. Türkiye Cümhuriyeti yurdun her tarafında devlet nüfuz ve kuvetini ve kanun hâkimiyetini ayni derece- €e hissettirmeği ve vatandaşlara hu- zür ve emniyetin nimetlerini her ta- rafta ayni şekilde tevzi eylemeği ö- tedenberi umde saymıştır. Bu zihni- yet içinde yürüyen devletin karşısın- da Dersim gibi zaman zaman bu ha- rekete engel olmak istiyen bir mania — kalamazdı. Türkiye'de bütün vatan- — daşlar kanunların verdiği serbesti i- çinde hareket ederler. Çalışma ve iş serbestliği de ayni hudutlarla mu- çe luyyettu'. Haydutluk ve ıekıvı! ile k devri bu h ar- tık kati surette tarihe karıtnış bir efsanedir. İşte üç yıl önce Tunceli kanunu ile başlıyan kati icraat bu - nun için yapılmıştır. Her şeyde oldu- iıı ıiln bütün bu l;len yıpırken İ iyet reji: en sar hedefi geçen gün sayın Dahiliye Ve- kili Faiz Öztrak'ın millet kürsüsün- den çok kati bir lisanla izah ettiği gibi, yaptığı işlerin geçici değil, “Müstakar, daimi ve asla bozulmı - yacak olan nizam ve asayişin ebedi- yen takriri"dir. Bu maksada vasıl olmak için hükümetin üç yıl daha Tunceli kanununun meriyette kal- ması hakkındaki talebi lisin u - mumi tasvibi ve alkışlariyle kabul e- kanunu tâ ikmal ettiği islâhatı temelleştir - mek ve ona ebedi bir vasıf verebil- mek için kanunun üç yıl daha deva- mınr lüzumlu ve faydalı görmüştür. Tunceli kanununun devletimizin takip ettiği sisteme göre oldukça şid- detli hükümleri vardır. Fakat bu devletin temelleri realizm zihniyeti içinde atılmış ve türk inkilâbı bu te- miz ve samimi hareketin ifadesi ol - duğu için Tunceli vilâyetimizde el- bette başka türlü hareket edebilmek mürtkün değildi ve oradaki krizi söndürmek için onun bünyesine mu- tabık tedbirlerle hareket etmek ka- dar tabii bir şey olamazdı. Her der- de kendi cinsinden bir deva ile mu - kabele etmek çok eski zamanlardan beri malüm olan bir şeydir. Bu ka- nunun tatbiki ile mükellef olanlar tam bir devlet şiar ve haysiyetiy- le kendilerine yükletilen büyük ve tarihi mesuliyeti daima göz önünde tutarak hareket etmişler ve tedbir - lerini daima ölçülü alarak şiddeti memleketin yüksek menfaatlerinin emrettiği hususlarda vaziyetin ica - bına göre derece ile kullanmışlar- dır. Tunceli vilâyeti bugün tam ve normal bir çehre arzetmeğe başla - mış ise bunda en büyüğünden en kü- çüğüne kadar devlet. memurlarının büyük bir iftihar hisseleri vardır. Ayni zamanda böyle büyük bir salâ- hiyet içinde çalışan adamların her şeyi milli ve yüksek menfaat ile öl- çerek makineyi arzu edilen bir isti - kamet içinde sevkedebilmeleri ma- hareti, her millete nasip olmıyan bir kıymet ve kabiliyettir. Bu ancak bü- yük hilkatte ve asil kumaşta yara- tılmış milletlerin kârıdır. Meclisin son ıünlınıdı sayın Dıhılıyı Vekı— lini bu göğüslerimiz gurur ve iftiharla bir daha kabardı. N A, Küçüka dilmiştir. Hükümet başladığı ve hat- Fransız Heyeti buyün şehrim'zde (Başı 1 incı sayfada) taşenevali yarbay Lahal, ingiliz ata - racaktır. Bununla sevirliyoruz ve övü- nüyoruz.., — Anlı daki J ne kadar şemiliter ini ve fransız | hanesi erkânı tarafından karşılanmış - tır. Bir polis müfrezemiz muhterem mi safirlere selâm resmini yapmış, 2 dost — memleket komutanlarının garda kar - şılaşmaları çok samimi olmuş ve İstan- bul komutanı misafir generali türk or- dusu adına selâmlamıştır. Orgeneral Hutzinger, gösterilen mfisafirperver- — likten ve samimiyetten dolayı teşek - | İ sürecektir ? “— Görüşmelerimizin ne kadar de - vam edeceğini bilmiyorum, Şimdiden bir şey söyliyecek vaziyette de; değilim. Bu akşam Ankaraya hareket ediyo - TUZ.,» < Saat 11 de İstanbul vâlisi ve beledi- ye reisi ve onu müteakiben — İstanbul P: gidenk isafi kürlerini bildirmiştir. İki 4 — birlikte otomobile binerek doğruca Pa- At rıpılıı oteline gitmişlerdir. Heyetin dlğer âzaları da diğer — otomobillerle — peşlerini takip etmişlerdir. S Dost F ıiyıret işlerdir. Orgene- ral Hutıinıet. saat 12 de vâli ve bele- diye İstanbul komutanının zi- yaretle de etmiştir. Misafir fran- sız heyetlsüzaları öğle yemeğini husu- kıymetli org â- ve sorduğum muhtelif suallere cevap vererek şu mühim beyanatta bulundu: Generalin beyanatı “— Üçüncü defa çok sevdiğim mem- leketinize gelmekle bahtiyarım. Ha - tay meselesi müzakere edilirken hbir kere daha Ankaraya gelmiş ve çok iyi intibalarla ayrılmıştım. Zaten öteden- ben ;ok takdir ettiğim Türkiyeyi ya -« için bundan evel- — ki gelişlerim çok guıel birer vesile ol- muştu. Bu suretle burada bir çok dost- lar kazandım.,, — Bu defa memleketimizi ziyareti - nizin sebebini lütfen söyler misiniz ? “— Biliyorsunuz ki Avrtupa sulhu |— çok nazik bir safhada bulunuyor. İşte — böyle bir zamanda Türkiye ile Fran - sa arasında karşılıklı bir yardım paktı, imzalanmıştır. Buraya bu pakt etrafın da sulhu ve medeniyeti korumak için K berıbem yapacağımız ışlenn tefer - — ruatını kah türk ord ko- müutanları olan türk arkadaşlarımla görüşmiye, iıkır teati etmıye geldim. Buü görüş iki in ve dünya sulhunun menafiine hizmet gi- — bi yüksek ve insani bir gayeye matuf olduğunu ayrıca söylemiye lüzum - görmem.,, " — Mihver devletlerinin yakında bir |— Harbe girişeceklerini tahmin — ediyor — musunuz ? “— Mihver devletlerinin ne yapmak istediklerini bilmiyoruz. Fakat bildi - ı,.mlı bir şey varsa o da sulhun muha - /| tazası için her badireye ve her kotü si olarak Parapalasta yemişler ve saat 14 de Genel Kurmay başkanlığı tara - fından mihmandarlıklarına tayin edi- len kurmay yüzbaşı B. Talat Baturla birlikte Boğaziçinde bir gezinti yap - mişlardır. Misafirlerimiz saat 18 de Mareşal Fevzi Çakmak tarafından bir cemile olmak üzere kendilerine tahsis edilen mareşallık motoriyle — Haydarpaşaya geçmişler ve Anadolu ekspresiyle An karaya hareket etmişlerdir. Polis Enstilüsünde Diploma tevzii töreni yapılacak Bugün polis enstitüsünde bu dev - re mezunlarına diplomaları verilecek- tir. Bunun için bir tören yapılacak - tır. Törene riyaset edecek olan Da- hiliye Vekilimiz B Faik Öztrak'in bir nutuk söylemesi muhtemeldir. Tören saat 16.30 dadır. Bugünkü müsabakaların teknik ne- ticeleri aşağıdadır: 100 metre serbest: 1. ci Ali Köpük devlet konserva - tuvarından 1.15 3/10, 2. Nejat Nakkaj Gençler B. 1.26 3/10, 3. cü Salim An- karagücü. 100 metre sırtüstü: 1. ci Kâmil İçli rakipsiz 1.30 3/10. 200 metre kurbağalama: 1. ci Nejat Nakkaj Gençler B. 3.44 3/10, 2 ci İhsan Telli Gençlerbirliği, 3. cü Natık Balker Ankaragücü. d00 metre serbest: 1. ci Ali Köpük devlet konservatu- varı 7,30, 2. ci Halil İşlek 7,43 A. gü- cü, 3. cü Salim Kandemir A. gücü. 50 metre küçükler serbest: 1. ci Natık Balker 42, 5/10, 2. ci Ke nan Kıvılcım 44,3/10, 3. cü Muhsin Aksoy. Atlamalar: Bülent Gençlerbirliği rakipsiz. Güneş fakımının Çankırı'da yaplığı maç Çankırı, 16 (Hususi) — Ankara te- nezzüh treniyle şehrimize gelen An - kara Güneş spor kulübü ile Çankırı spor kulübü arasında bugün bir maç yapılmıştır. Çok alâka ile seyredilen bu maçı Çankırı spor kulübü sıfıra karşı bir golle kazanmıştır. Şirketlerin devir muamelesi bitti İstanbul, 16 (Telefonla) — Tram - vay, tünel ve :lektnk idarelerinin te- sellüm l bitmiştir. Belediyeye devir ve ferag muımeleıı d yüpılmığaz. GA Hklüğsöcnkkda IHAVA Dün Karadeniz havuzunda yüzme müsabakaları yapıldı Teknik neticeleri yazıyoruz Ankara, 16 a.a. — Beden terbiyesi su sporları ajanlığı tarafın- dan tertip edilen yüzme teşvik müsabakalarına bugün de kalaba- lık bir seyirci önünde Karadeniz havuzunda devam edilmiştir. Anialya kanalı förenle açılacak (Başı I| incı sayfada) ğundan bu noktada çeşitli fabrikalar kurmak mümkün olacaktır. Bir taraf- tan da Antalya şehri bu enerjiyi çok ucuz olarak istihlâk edecektir. Kepez sırtlarında suyun kuvetini kırmak İ- çin 92 sütun inşa edilmiştir. Bu kanal cümhuriyet devrinde inşa edilenlerin hemen hemen en büyüğü ve geniş kuturda olanıdır. Vakıflar idaresi, bilhassa son senelerde mem - leketin bayındırlığı emrine hasrettiği şuurlu ve plânlı mesaisiyle yurda ye- ni ve güzel bir eser daha kaza.ıdırmış olmaktadır. Bir taraftan dedelerimi - zin yadigârı olan kıymetli milli eser- leri, gelecek nesillere sağlam ve ayak- ta olarak devretmek yolunda takdir değer bir başarı gösteren idare, diğer taraftan, bunlar arasında modern te - sisler istiyenlerin bu - ihtiyaçlarını karşılıyarak o muhitlerdeki vatandaş- lar için yeni ve müsbet iş imkânları yaratmaktadır. Böylelikle vakfın — i- çinde mündemiç hayır mefhumu, en güzel tatbik şeklini bulmaktadır. Kanalın Antalyaya yakın olan kıs- mi, sık çamlıklar arasından geçmek- tedir ve buralar, şehrin çok beğenilen mesire yerleri olmuştur. Açış törenini ' yapacak heyet gidiyor: İnşasiyle nüfus kesafetine ve istih- sal hayatına büyük bir ehemiyet veri- len bir mıntakada bu canlı ve hareket- li hayatı doğuracak kadar kıymetli 0- lan eserin açış törenini, Başvekilimiz namına Ziraat Vekilimiz B. Muhlis Erkmen'in reislik ettiği ve Riyaseti Cümhur umumi kâtibi B. Kemal Ge - deleç'in iştirak ettiği bir heyet yapa- caktır. Heyette mebuslar, Vakıflar umum müdürü, muavini, idare heyeti âzaları, ile ziraat ve inşaat müşavir - reket edecek, salı sabahı Afyondan o- tomobillere binerek Isparta - Burdur yoluyla akşamı Antalya'ya varılacak- tir. Heyet çarşamba sabahı otomobil- lerle kanalın menbaına giderek ıuyı.ın ilk salıverilmesinde hazır bul lardır. B sonra kanal boyunca d. Bazı yerlerde yağmur yağdı Dün şehrimizde hava çok bulutlu öğleyin hafif yağmurlu geçmiş rüz - gâr şimali şarkiden saniyede saniyede 5 metre hızla esmiştir. En yüksek sı- caklık 28 derece kaydedilmiştir. Yurt ta hava, Karadeniz kıyıları ve doğu Anadolu'da mevzii yağışlı Trakya, Kocaeli ve Ege bölgesi ile Akdeniz kıyılatının garp kısımlarında açık, diğer bölgelerde umumiyetle bulutlu geçmiştir. Yirmi dört saatlik yağış - ların metre murabbaılarına bıraktıkla rı su miktarı Giresun'da 74, Hopa'da 41, Sinop'ta 19, Ordu'da 18, Rize'de 9, Gerze'de 6, Erzurum ve Van'da 4 Ar- dahan'da 3 diğer yağışlı yerlerde de 1 -2 kilogram arasındadır. Rüzgâr - lar: Trakya bölgesi ile Akdenizin şark kıyılarında cenüptan diğer böl - gelerde ümumiyetle şimal istikame - tinden saniyede en çok 9 metre kadar hızla esmiştir. En yüksek sıcaklık Bursa'da 30, Balıkesir'de 31, Edirne- ve İzmir'de 32 Adana ve Siirt'te 34, Antalya'da 36 derecedir. *|la hazırlandıkları haber verilmekte - evkaf tarafından yaptırılan ziraat te - sisatı görülecektir. O gün Antalya'ya dönüşte evkafın yaptırmış olduğu demirciler çarşısı - nın da açılış töreni yapılacaktır. Ziraat Vekili B. Muhlis Erkmen - perşembe günü yvapurla — İstanbula geçecek ve diğer heyet âzası per- şembe günü Ankaraya döneceklerdir. Antalyalıların kazandıkları bu iki güzel eserin açılış törenine heyecan- dir. Hamidiye gemisi Hatay'a gidiyor İstanbul, 16 (Telefonla) — Hamidi- ye mektep gemimiz 250 stajyer tale - beyi de alarak Hatay'ın anavatana il- tihakı şenliklerinde bulunmak üzere çarşamba günü hareket edecektir. Ha midiye gemisi dönüşte Akdeniz ve E- ge limanlarına uğriyacaktır. Köye giden seyyar salış otobüsleri Milli Endüstri, köylüyü giydirip kuşatıyor ! L A Bir koylu erkeğin şap savi bir şey.... yinişi sekiz liranın ıçındıdır. Yanı, bir şehirli Bayanın Avrupa mamülâtı bir ipek çoraba verdiği paraya mü- kadar gi- (EMAL KUTAY K arabük fabrikalarının temel- atma töreninden dönerken Kayseri'ye uğramıştık. Koca kom- bina, günde üç ekip halinde çalışı - yordu, Biz Kayseri'ye geldiğimiz zaman henüz şafak söküyordu. Kom- bina, eski çağ Kayseri'sinin bağrın- da bir yeni hayat miknatisi gibidir, sizi hemen kendisine çeker, götü- rür... Kapıda bekliyen birkaç köylü, fabrikanın bahçesinde sabah jim- nastiğini yapan hemşerilerine biraz hâyret ve biraz tereddüdle, fakat muhakkak tam bir giıpta ile baki- yordu. Ah onlar da şu kapıdan bir girebilseler... Bol gündelik, sıcak yemek, rahat hayat!... Şu iğin her dönüşü, bir dönüm tarlanın buğda - yının bir yılda getireceğini veriyor. Bizi, fabrika memurlarından san- dılar, birisi sordu: “— Efendi, sen buranın adamıy- san şu bizim işimizi bir yaptırıver..,, İşlerinin ne olduğunu öğrenmek istedim, anlattı : “— Ben buradan kumaş ılıp köy- lerde satmak istiyorum...,, Fabrikayı gezdikten sonra öğren- dik ki, Kayseri'nin bezi türk kö- yünde su gibi satılmaktadır. Ve bun- dan kâr olduğunu gören köylü bu satış işinin komisyonu ne kadar az olursa olsun köy köy dolaşmıya ra- zıdır. Bu köylerde, kendi bölgele - rinde bu satış işini üzerlerine almı- ya gelmişler... “— Bu köylü otuz kuruşa basma giyemez, fabrika kurmaya ne lüzum var? gümrükleri açalım “on beş ku- ruşa basma satalım!,, demagojisini hatırlıyarak dinlediğim bu hâdise - yi, Sümerbank yerli mallar pazarla- rının türk köylüsünün ayağına çe - :ı.ı?iyle bir daha m T ürk köylüsünün. iç pazardan aldığı mallar mahduttur: tuz, şeker, petrol, kahve ve eviyle hayvanına lâzım olan ufak tefek malzeme... Bu istatistikler ve tetkikler bu alınan şeylerin içine giyeceği esas- 11 olarak almazlar, rakam itibariyle giyecek, köylünün pazara ödediği en büyük parayı teşkil eder. Fakat Türkiye'de herhangi bir işin millete mal olduğunu söyliye - bilmek için onun köyde * üş olmasırdan daha tabii bir şey var mıdır? Bizim bütün işlerimiz de köy, en hakiki miyardır. Bir mem - leket nüfusunun yüzde yetmiş altı- sının yaşadığı yerlerin bu tabit hakkıdır. — Birinci beş yıllık sanayi plânı, bizde ilk maddesi bulunan ve dışar- dan gelen mamül istihlâk edilen maddelerin,bu imal tarafını milli - leştirmek üzere yapılmıştır. Mese - lâ biz, dışarıya pamuk satar, buna mukabil — pamuklu bez alırdik. Burada mazi siygasını kullanmanın ne büyük bir zafer ifade ettiğini unutmiyalım. Şu hesap çok enteresandır: eğer her türk köylüsü, üst üste bir sabah çayı içecek olursa, günde 30 gram, ayda vasati bir kilo şeker istihlâk süretiyle 14 milyonun yediği şeker 200 bin tona yaklaşırdı. Fabrikala - rımızın senelik vasati istihsalleri 60 bin ton olduğuna göre, Türkiye- de daha asgari 8 şeker fabrikasına lüzum olacaktı. Dokuma fabrikalarımızın günde üç ekip halinde çalışmalarının sırrı işte buradadır. Fakat köylümüzün giyecek dâvası, böylelikle bitmiyor, O, yalnız beze değil, daha bir çok şeylere muhtaçtır: Dahllîye Vekâ - leti, çarığın kaldırılması için tet- kikler yapmış, nihayet bunun bir ekonomi ve köylünün kazanç sevi- yesi lesi olduğu neticesi rılmıştı. Sümerbank Yerli Mallar Pazarı - nin ilk kamyonları, türk köyüne çe- şitli giyecek götürmekle, köyde ye- ni bir devrin başladığını anlatmış - lardır. İlk otobüsler Kızılcahamam ve Çubuk köylerine gitmişlerdir. Bu iki kaza, Ankara'nın çok zengin ka- zaları da değildir. Eğer buralardan köylü, kendisine biraz rahat ve me- deni giyecek alabilmişse, bunu, bü- tün türk köylerine kıyas edebiliriz. Muayyen mıntakalar hariç, köylü « müzün geliri, aşağı yukarı aynıdır. Bir köylünün baştan aşağı giyin- mesi, bakınız, kaç lira ile mümkün oluyor. Bu rakamları, şehirli bir bayanın tanınmış bir firmadan aldı- Zğı Model Şapka'ya ödediği para ile mukayese etmeyi unutmayınız: Sümerbank Ereğli fabrikası Dok kumaşlarından yapılmış köylü yaz- lık elbiseleri vardır. Ben bunları, bir çok şehirlilerde de gördüm, Gi- yenler, bunların 15 - 20 liraya çıktı- ğını söyliyebilirler ve bu rakam hiç çoğunsanmaz, Eğer beden biraz darsa böyle bir elbise 300 kuruştur. VA Vvan yapısıdır - Bu e tur. Hazır bir elbise üç yüz kuruş çok mu? Eğer köylü, elbiseyi hiç olmazsa bir sene ve yaz kış giy- mek isterse o zaman Feshane fabri- kasının mamülâtı olan Çulakiyi ter- cih edecektir. Bunların boyuna ve büyüklüğüne göre 375 -465 kuruş arasındadır. Bir de kalın şayaktan elbiseler vardır: Bunlar 575 - 715 kurussaras — sındadır. Eğer bi Tin kol ve Tilikli olursa o za- n 605 - 755 kuruştur. Muhakkak olan bir şey varsa kalın şayak elbi- seler, iki sene dayanacak kadar sağ- lamdır ve köylü kış için bilhassa bunları tercih ediyormuş. Bir de köylünün ufak tefek gi - yim eşyası var. Bunların cinsleri ve fiyatları şöyledir: 12 kuruşa ço- rabın çifti, 60 kuruşa dirilden fi& - tan, 45 kuruşa gömlek, her numara- dan kasket 30 kuruş... u erkeklerin kısmı... Bir de kadınlara ait olan eşyalar var, Kolombiya'dan yapılmış olan kadın mantolarının fiyatı 280 - 350 kuruş arasında oynuyor. Yünlü ku- maştan yapılmış olanlar 505 - 635 kuruştur. Köylüye lüzumlu olan bezler metresi 25 kuruşla 32 kuruş arasındadır. 'Türkiye sanayii mamülâtını türk köyünde satarak kendi büyük ve ana halletmiş oluyor. Tekrar Lembet - Volk dansı Musikiyi ayağa düşüren dansın en masumu bence şu son Lembet Volk denilen icaddır. Ne tango gi- bi çifti biribirine girift yapıyor, ne vals gibi baygın, ne de fokstrot gibi kulak - fısıltısına müsaiddir. Neşeyi iyle kalabalığa yayan — hkarekete karşı hazır olduğ /— Sön hâdiseler bir kere daha göstermiş- — tar ki sulhü korumak için kuvetli ol - pık lâzımdır. Bu bakımdan kalpleri - — Ruztamamen müsterih bulunuyor. Çünkü kuvetliyiz, bilhassa şunü teba- Ydz ettirmek isterim ki şarki Akde - nizin en kuvetli ordusuna sahip olan — Türkiyenin sulh cephesine iltihakı — sülh ıeuulenn cephesini yenilmez bir hale geurmı;:ır Bugün bütün Fransa türk - ingiliz, türk - fransız paktları - — nialkışlamakta ve merd yürekli, temiz — ruhlu kahraman türk ordusuna saygı ve takdir hisleri beslemekti Biz ve kalabalıktan neşe alan bir dans. Ahlâk kalabalıkta daima masüm ol- duğuna göre bü dansın masümiye- tinden şüphe edebilir misiniz? Figürlerine bir bakınız. Çiftler nihayet kol kola giriyorlar, ayakla- rını biribirlerine doğru değil hava- ya sallıyorlar; bu itibarla Lembet Volk biraz da nezaketli bir danstır. - Sonra erkekler kadınları kadınlar erkekleri değiştiriyorlar. Bu itibar- la da dans fazla lâubali olmuyor. Ve nihayet erkek kadına, kadın er- keğe “seni gidi seni!,, gibilerden ki icap etiğ an -« rdusuü çelik bir | işı.ret yapıyor ve Iletlyl diquı. UUD U duyduğumuza göre Almanya'da VA N ar ıııı varmış: her yeni nesil, bir letten kaybediyor. Ve menedilmiş. Bunu bir münakaşa ediyorduk. Ben bunda ahlâki olmıyan taraf — göremedim. Fakat arkadaşım izah etti: — Dansın Almanya'da menedil- mesi gayet mantıkidir. Çünkü: Evelâ: Lembet Volk kalabalıkla nihayet öyle bir zaman geliyor ki, meselâ dört nesil önce prenslik asalet unvanını taşıyan bir ailenin efradı vatandaş oluyor. Fakat eğer Kıral, bu inişi dur- d ik isterse o zaman bir fer - ynandığı için Kollektivizm'e ka- çar. ç Saniyen: Herkes bu dansa iştırak ettiği için demokrattır. Salisen; Birçok çiftler halka o- lup dans ettikleri için çemberleme uyıntlnl Iutırlıur( N man çıkarıyor ve aile asalet dere- cesini nesiller boyu muhafaza e - diyormuş. Eğer Siyam kıralı, memleketi , için ıyıbirııyıpmk isterse şu- b Sarder e y KAKAAAU AUAUA AA KUK ADKOA KA KUK A KA KKK K AAA AAA KOK KU YU NKU K AUA U DA KU R KA AAA AAA KU KA / kendi iltihak ederse adı tarihe ge- çer... İnsandan çok olan sayılar: Yeni Zeland adasında ineklerin sayısı insanlardan çoktur: bu a - dada her bin kişiye 1233 inek düşmektedir. Yeni Zelandlı, milli servetin te- melini teşkil eden bu çokluktan adamakıllı memnundur. Eğer bu sayı, meselâ birkaç misli artsa o zaman refaha hudut olmıyacak... Fakat bizde deöyle değil mi? Meselâ on yedi milyon ev, on yedi “milyon radyo, on yedi milyon te- lefon, on yedi milyon okuma yaz- ma bilen, on yedi milyon otomo- Bir çok şeylerin - kolaylıkla imkân altında olmasa bile - edelim: bizde köye dayanan ve köy- de güler yüz bulan, iyi kabul gören her şey kendisine sağlam bir istik « bal yapmış demektir. Köylüler Sümerbank otobüsleri- nin bilhassa mahsul mevsiminde tekrar gelmelerini — istemişlerdir. Vasati olarak beş milyon köylünün senede birer çift Sümerbank ayak- kabısı giydiğini farzediniz: Beş milyon çift ayak kabı, bir kaç tane Beykoz fabrikası, binlerce işçi de - mektir ve nihayet köylü, bu ayak « kabılarına ödediğini, fiyatı mühim sürette artan derisine aldığı yüksek paradan geri almış olacaktır. Köylümüzün fabrikalarımızın bü- tün mamülâtını seve seve benimse - mesi ve giymesi için bir başka ku- vetimiz daha var: Bütün bunların nasıl yapıldığını k onun için bir ikalarımızın te- siyle, çocuğiy- e köylü aileleri mdan çeşitli ları, milli nt Küi — ub d İ | | o Haa ada eli saniü