21 Kasım 1929 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

21 Kasım 1929 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tenkit Darülbedayide : Katil e bedayi, bu halta Alman müelliflerinden Beye yı, “yu Kol isimli eserinin teremesini sah , oydu. Üç perde'ik bir dram ki ilk temek Sağ, er perdenin sonunda tiyatro salonu alkış ta, enlarile doldu, taştı, hiç şüphesiz bu takdir ahd, peraber ve beiki daha ziyade mümessilleri diyordu. Zira eser, güzel ve müessir tin, , beraber kudretini o muharririnin san'a- Bocuk, ziyare mevswurdan ve insanların zevce, aile, baba sevgisi gibi za'tlarına hitap et Y Olmasından ehyordu. Apıldığından “yirmi'sene sonra meydana çıkan ti, <dslet hora masum bir. adöm, bir katil Mile müebbet köreğe mahküm olmuştu Mez | 2ği ie dem kadar ellerinin de temiz olduğunu, kaç, vak. inilti ve ıstırop içinde haykırmış, genç iy iki küçük çucuğuna, kendi gençliğine Diye hası için yalvarmış, fakat ne müddetumu- tüy iy de hâkimlere dinleteimemişti: çünkü bü ©i'er aleyhine idi! de, » “Ler in müebbet küreğe mahküm edilmesin: Vi tene sor1a an'aşılıyor ki katil başkasıdır. Pakaç aletin hatası yirmi yıl sonra tashih ediliyor. Ve bizi sene içinde artık eski genç, şakrak kay e*üt adam yerice küviyet! silinmiş, karısını hay miş, mahbes'n kararil ğra ve uçurumlarına Med, ELİN: her şeyini gömmüş bir “ihtiyar karşı: Yeniye Bu adam şimdi ne yapacaktır ? Hayata (Kk) basıyabilecek mi? Nasıl? Meni” ti) piyesi bize bir hayatın feclasnı söylüyor. Mn, pe9e sonra mahpesten çıkıp ailesini arayın m ka i İN üye Asmam geçinmek ve çocuklerin. besleyip tana, mek için bir meykenecin'in metresi oldu- Aralarıy gün bebasının o lekeden sonra bir daha nı Aşapj, önmiyeceğini temin: ederek bir köy'ü Ki Pe ya paraf olduğunu öğrenir. Oğlu in gi YA yi ii, ve utanç içinde Bir cinayet ithamile yirmi beta yatan ! Mig Tomas Ler, oğ'u o'duğunu b'lmediği bu Ne tasavvurunu öğrenince onu bu korarından Mp*çirir. Soma görüyosuz. ki ihtiyar Tomas Lr, | dgn cİrayeline meni olduğu ha'de bir zaf ğında oğ unun öldü.mek istediği adamı Eş öldürüyor, tekrar hap'saneve dönüyor. hn ANEL AR a PN Mey erde yer yer ince sözler, müfekkteye hitap <ihetler var. Bu demi ketil yapan edlive al midir? Bu aileyi kim msbvetti? İhtiyar Üy Zer bu faclanın bir sr o'an hesabın 'kim- yoracak? Pikayağrul Muhaln, Tunc L » rolünde mükemmel, aş “© mükemmeldi: San'atkâıın esere kendi diy ve hüviyetinden kattığı kıymet, eserin Magg setinden yüksektir. Her y letmum! ro ünde Emin Beliğ Bey insicamlı, Zi muvaf aktı, Müdde'umumi muavini ro T,, mi Bey nazarı dikkatı calip şekilde idi. © in kanan Neyyire Neyyir, kumu a'p,, vumlar itina ve ehliyetle, hassssiyetle, Bi H iyetle “ oynadılar Tomas Ler in oğlu ro kiz, seyin Kemal, meyhaneci rolünde Hâzım, anl Ga ip Beyler gg A MM elm Şema ro'ünde / Yeni Amerikanın Çikago gl Yapılan pera tiyatrosu, muhteşem eş tahı, asılmış ve Çikagonun Opera kumpan mii başlamış ın. Yeni Opers tivatrosu Yon ingiliz lirasına malomuştur. BR Mr İN haramda Musiki ve sesli film) Amerika sahne- Son senelerin yarattığı san'at harikalarından biri de “ sesli filimdir. Gittikce bütün memle- ketlere dağılan bu son keşif hiç şüphe yokki cihan musiki hayatı üzerinde büyük tahavvüller husule getirecektir. Artık bundan sonra beynelmilel şöhreti olan san'at. kârların bir takım memleketleri dolaşmalarına , O emprerzayolarla münasebete girişmelerine ve halk kitleleri o karşısında heyecanlar. malarına lüzum O kalmıyacaktır. Bunlar studyolarda O makinalar karşısında rahat rahat konserle. rini yapacaklar ve eserleri de kısa bir zaman içinde bütün cihana yayılacaktır. Bu suretle san'atkârlar şaheseri mevcutmuş gibi görülecek ve güzel musiki si de işitilecektir Sesli filimlerin ayni zamanda musikili temaşalar üzerinde de mühim değişiklikler yapacağına şüphe edilmemelidir. Yavaş yavaş opera ve operet kumpanyalacının faaliyet . sahaları studyulara inti- kal edecektir. Öperalar ve ope retler ekseriyetle hükümet mer kezlerinde ve büyük şehirlerde bulurur, sesli filimler sayesinde ise ikinci ve üçüncü derecedeki şehirlerin batta ufak kasabaların bile opera temaşası o zevkinden istfadesi mümkün olacaktır. Ar- itık; Trovatore; Travyata, Ayda, Kar- men nevinden Tanınmış opera- lardan başka Paris, Berlin, Londra gıbi ancak büyük şehirlerde tem- sil edilebilen ve sahneye konul ması için yüksek İiyakatte san'. atkârların o mevcudiyetine lüzum gösleren ve ayrıca dekor içinde çok külfeti icap ettiren “Ring des Nibelungen, Tanhavzer, Lo. hengrin,, gibi. Nagner operaları- bın bile her yerde görülmesi imkân dahiline girecektir. Yalnız insanların v: musiki aletlerinin çıkardıkları seda ile makineden çıkan sesler arasında bir farkın halen mevcut olduğu gayri kabili inkârdır. Fakat son zamanlarda Avrupa da işitmiş olduğumuz sesli filimlerde bu fark o kadar haddi asgariye indirilmiş ki san'atın bu / al Fransız opereti Şehrimize gelen Fransız. operet beyeti, dün akşam Fransız Kiyatro sunda ilk temsilini vermiş ve alâka ile karşılanmıştır. Fransiz operet heyeti, İstanbulda öç, kinumasyeel. akışamıss kadar. Ka lacaktır. Gonkur akademesinde Paristen gelen son haberlere göre meşhur ediple'den ve tiyatro müelliflerinden Ro'an Dorjölesm Gonkur akademisine intihap edi - diğini bildiriyor. Gonkur akademisi Gonkur bi raderler tarafından bırakılan servetle tesis edilmiş olup, on azası vardır Bu akademinin mesleği asıl büyük akademinin mesleği ile teratffuk etmediğinden her iki müessesei ilmiyeye intisap eden- ler ayrı ayrı birer edebi meslek sahibidirler. Elyevm Fransanın en büyük üdebasından Pol ve Vik- tor Marrörit, Gonkur akademisi azasıdırlar, “Küçük Raberler sahadaki tekâmülüne hayret et- memek mümkün değildir. Sesli filimlerde iş ailen ve tabii sedaya pek yaklaşmış olan sesler, hayal ile birleşince bu cüzi farkta kayb- olmakta ve his edilmemektedir. Sesli filimlerin musiki zevkinin artması hususunda gramofonlarla radyoların fevkinde mühim bir rol oyrıyacağını da kabul etmek lâzımdır. Çünkü ufak bir aletten çıkan seslere nisbetle san'atkâr- ların icraatını görerek işitilen musikiye karşı alâka ve dikkatin fazla olacağı tabiidir. Aynı za- manda gramo'on ferdi ihtiyaclara göre imal “edilen ve binnispe ucuz satılan bir cihazdır. Halbuki sesli filimler, daha umumi bir maksatla yapıldığı için bu hu- susta büyük fedakârlıklar ve masraflar ihtiyar edilmekte ve bunlardan çıkan sesler, gramo- fonlarla kıyas kabul etmiyecek derecede gerek vüs'at ve gerek tabiilik cihetile daha mükemmel olmaktadır. Bu itibarla sesli fi- limler, bir taraftan musiki zevkini bir kat daha tamim etmekle beraber diğer taraftan da eser yetiştirmek için bestekârlarla san” Aikarların adedini artıracaktır. Sesli filimlerin bir faydası da musiki kabiliyetlerinin meydana çıkmasına imkân hazırlamasıdır. Gramofonlar bunu bir dereceye kadar yapmışbr. Sesli filimler ise temsil san'atile musiki liya- katini ocemetmiş olan yüksek san'at mensuplarını tanıttıracaktır. Yalnız sesli filimler badema mu- siki san'atkârlarının şimdiki faa- liyet tarzını ve opera, operet hayatının şekli bazırını temamen ortadan kaldıracak mı? Bu suale cevap olarak denilebilir ki perde- de gözüken eşhas tecessüm etti- rilir ve işitilen sesler de. tabii sadanın aynı olursa bünların de- vaına niçin lüzum ka!sın. Mama- fih medeniyetin bir gün bunları da tahakkuk ettireceğine hiç şüphe edilmemelidir. Musa Süreyya i Darülbedayiin tarihi Darülbedayi müdürlüğü Darül bedayiin tarihini yazdirmıya ka- rar vermiştir. Bu suretle tiyatro tarihimize mühim ve faydalı bir hizmette bulunulmuş olacaktır. Darüibedayide bu imkânı ibzar için çalışı makta, müessesenin te- sisinden bugüne kadar gelip ge- çen idare meclislerinin, edebi heyetlerin muame'âlına ait evrak tasnif edilmektedir. Yeni telif piyesler Darüibedayiin bu seneki reper. tuvarında e birkaç tane telif eser vardır. Vedat Nedim Beyin Hoyona fikri yedi Musahip zade Celâl Be- yin Kafex' arkasında genç şairleri- mizden Cevdet Kudret Beyin Tersine akan nehr isimli piyesleri bu meyandadır. sinde 60 sene Bugünkü tiyatro Belâskoya çok borçludur Sahne üdadı Davt Beldsko Nevyorklular ve onlar'a beraber Amerikanın hemen bütün san'at muhipleri geçen temmuzun 25 inci günü hayatınm yetmiş beşinci yıl dönümü nü idrak eden sahne üstadı Davit Blaskoyu tebcil © tes'it etti Bugünkü Amerika sahnesi fen ve ilim yardımı ile hakikaten birçok temsil mucizelerine vücut ve imkân verir. İşte bu tekâmül ve terakkide Blaskonun tam altmış sene süren hararetli ve Gstadane mesaisi büyük bir rol oynamıştır. Blasko, 1882 senesinde ilk defa olarak ei yorka gelmişti. O zamanlar şehir tiyatroları kafada bir takım müdürlerin elinde idi. Hatta bunlara * Tiyatro mahsulâtının toptan tüccarları, denirdi . Bunlarla ilk defa mücadele edip sahnede bir inkılâp yapmağa muvalfak olan Blasko olmuş'ur. Şekispirin tiya'ro hayatına başlaması ile Blas- konuu mesaisi arasında bir müşabehet vardır. Blasko da tiyatronun muhtelif şekillerile alâ - kadar olmuş, tiyatro mektebi açmış, aktörlere ders vermiş oyunlarda rol kabul etmiş, hulâsa birçok fanilere nasip olmıyan bir azimle 60 sene mütemadiyen çalışmıştır. Kendisi bir tiyatro sahibi oluncuya kadar da muhtelif vazifeler almıştır. Onun tiyatrosu sahne tesisatının tekâm“lü için bir laboratuvar olmuştur. Sahnede ilk defa şano marargozu yerine elekrikçiyi ikame eden odur. Hatta diyebiliriz ki Blasko olmasaydı, ve o, sahne üzerinde elektrik vasıtası ile bir sihirbaz gibi ha- rikalar göstermesydi, meşhur san'etkâr Raynhart (Reinhardt) olamazdı. Amerika sshnesinde ziya mucizeleri ilk tatbik edildiği zaman tamaşa edenlerin takdir ve tahsini pek müthiş olmuştu. Aktörleri bezirgön kafalı patronların elinde birer meta olmaktan kurtaran Blasko da'ma şu fikirde bulunmuştur. * Tiyatro, her şeyden evvel bir piyesin temsil edileceği yerdir. , Tiyatro münekkitlerinden M. Vilyam Winter diyor ki: “ Ben ömrümde tiyatroya ve sahneye bu ka- dar âşık ve meftun bir adama rasgelmedim. , Davit Blaskonun babası San Fransiskoda bir manavdı. Çocuğunu ilk önce Bur isminde bir adamın idare ettiği küçük bir Irlanda mektebine vermiştir. Sonradan çocuk pedea Maçir isminde bir katolik papasının yanın verilmiştir. Çocuk iki buçuk sene bir manastırda kalmış, fakat bir gün kaçıp oralardan geçmekte olan bir cambaz kumpanyasma girmiştir. Burada Blasko çıplak atın sırtına binmek hünerini gösterirdi. Daha sonra bir oyun kumpanyasına girmiş ve on yaşında iken Şeridanın (Pizarro) tiyatrosunda 1929“

Bu sayıdan diğer sayfalar: