4 Ekim 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2

4 Ekim 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—2 — VAKIT 4 Teşrinevel aa Ankara, 3 (A. A.) — Başvekil y Paşa Hz. B. M. Meclisinin z dünkü içtimamda Serbest Cüm- huriyet Fırkası Lideri Fethi Be- yin hükümetin programı hakkın- daki tenkidatına cevaben aşağı- daki Ve irat buyurmuşlardır: uhterem efendiler; taraf lideri Ali Fethi Be- Ik fırkası programı, hükü- netin icraatı gibi muhtelif vesi- lelerle söyledikleri sözlerde ha- kikaten güzel şeyler buldum. Çok mahirane taktikler, politi- ka tuzakları vardır. Biz de epey- ce gün ve tenkitler (görmüş ol- duğumuz için güzel zannettiğimiz bu tuzakları ve o- yunları birer birer teşrih etmek- ten kendilerini zevkiyap edece- ğimizi zannederim. (Alkışlar ve bravo sesleri.) Evvelâ meclis niçin toplanmış, bunun sebebi hakkında kendile- edemiyorum. Meclisin ması resmen ve alenen neşretti- ğimiz kararname ile milli para” © mın kıymetini korumak için alı- © maçak hususi bir tedbire taallük — ettiğini tasrih etmiştik; fakat na- zarlarından kaçmış olacak. O ka rarnamede bu vesile ile Millet meclisine günün siyaet me selelerini omemleketin vaziyeti- ni mütalea için de fırsat vermiş olacağımızı kaydetmiştik. Bunun için bütün harekâtımızda evvel- den ilân ettiğimizden başka bir tarz yoktur. Para meselesi için meclisin toplanmaşma (o hakika- en lüzum var mı idi? Kendileri- eğim mutmain eder zan nederim. Türk parasının fazla yükselmesine karşı meclisi topla madan bir karar ittihaz etmeğe hükkümetin o salâhiyeti var mi- dır? Bunu ariz ve amik tetkik et- miştik. Şürayı Devlet reisi, mec- isin bütçe Oencümeni reisi ve meclis reis vekili ve şimdi hükü- mete dahil vekiller, arkadaşlar - ve eski vekiller daha ben Sivasa © — gitmeden evvel ve Sivasa gi © ten sonra def'atle toplandı. Ha ettiler. Bu kadar belli olan zat- - larla birer birer mütalea edile- rek varılmış bir enticenin her — hangi bir politika oyunu adde- © dilmesine imkân yoktur. Haki- kat budur, bunu böyle kabul et- » mek lâzımdır. Görüyorum ki bu toplanma münasebetile hükümet ten bazı vekillerin çekilmesi ser- ın tefrikası: 95 gz il pi mülâbaza ile titredi ve bü- tün vücudundan soğuk bir terin — geçtiğini hissetti. Ve kendi ken- — disine gelerek kapicının odasım © aramak hatırına geldi. Ve met- balin nihayetindeki küçük kapı- ya ilerledi. Vaktin gündüz olmasına rağ- men kapıcının odasının methale bakan kü, ceresi elektirik- le yalar bei e © Yavaşca »yı vurdu. Sonra topuzunu bükerek içeri girdi. Küçücük oda hamam gibi sicaktı. Kırtnta ibtiyar bir arnavut, kö- © şede otürmakta ve mangalma - sürdüğü kahveyi pişirmekte idi. Rüştü selâm verdi, va sonra “sordu: — Affedersiniz... dedi.. bugün dan bir çocuk cenazesi çık- ğil mi? tenkitler | 1430 Başvekilimizin n mühim nutku — Ismet Pş. Hz.nin B. M. Meclisinin perşembe günkü ünkü içtimaımda —— irat ettikleri mühim ve tarihi nutkunu aynen neşrediyoruz i met rini bir türlü kâfi; derecede ikna | toplan- ! Büyük | riciye hukuk müşavirleri iştirak | lerini takip gtmeme, imkân yok- hd AHALLE MUHARRIRI : SELAHATTİN ENIS “best fırkanın faaliyeti ese eseri ol- mak sebebile kendilerini iftiha- ra müstağrak etmiş. Eğer vekil çekilmesinden çok hoşlanırlar ve fikir münakaşaları karşısında çok dermansız kalırlarsa bana haber versinler, bizzat istifa e- der, kendilerine (sevinmek için fırsat veririm. Bililtizam fazla sözlerden azade olarak sırf işe taallük eden kısa, musarrah mad deler üzerinde arzettiğim hükü- programından o bahseder- ken bunun haricine (o çıkmaları, memlekette alâka uyandırmış bir tabif vaziyetten halk fırka- sının teşkilâtını, omutemetlerini bir daha teşrih etmek için fırsat görmüş olmaları hazin bir man- zaradır. Kendileri kabul etmeli- dir ki serbest fırkanın vücude gelmesinde biz samimi olarak teşvik gösterdik, elimizden ge- len yardımı — yapmağa, çalıştık, kendileri de bir fırka lideridirler. Bir fırkanın idaresinde bilhassa başında bulunan adamların nok- | tai nazarları o fırkanın meslek ve temayülü için bir miyar olmak lâzımdır. Eğer böyle telâkki e- derse daha ilk tenkitnamelerini ve programlarını yazarak mey- dana çıktıkları zaman benim ken di fırkaları hakkında ihtiyar etti- ğim tavır ve hareketi derahtır e- derler. Dedim ki serbest fırkanın meydana çıkması, böyle bir fırka teşekkülü, siyasi hayalımızda mü him bir tekâmül olacak- tır. Bundan O fazlasını yaptım. İlk günlerde dahili, harici siya- set aleyhinde malt, iktrsadi bü- tün yaptıklarımızın milleti, için- den çıkılmaz bir çıkmaza soktu- ihamma karşıtambir ay sesimi (o çıkarmadım. o Bilmec- buriye Sivasta nutuk (söyledim ve ondan beri de hiç söylemiyo- rum. Her gün memleketin her köşesinde her gazetede, arkadaş- larım diye kendilerini şerefyap ettikleri gazetelerinde her gün fırkamız, hükümetimiz, şahısla- rımız hakkında türlü omeşriyat devam etmektedir. Hiç ses çıkar- madım. Eğer benim kadar müte- hammil olurlarsa, fırka hayatın- da, politika mücadelesinde çok tekâmül yapabiliriz. Temenni e- derim ki benim kadar müteham- mil olsunlar. Halk fırkasından bahsederken zabıta vukuatını an dıran bir çok teferruattan bah- settiler ki bu yolda benim kendi» Bu sözleri söylerken, dudak- larmın etrafını çerçeveliyen ade- lelerin gerildiğini, dilinin ağza içinde şişkin bir kösele halini alarak müşkülât ve betaetle ha- reket etmekte olduğunu hissedi- yordu. Arnavut kapıcı, karşısındaki adamın kehanete benziyen bu suali karşısında hayret gösterdi: — Evet... dedi. Sonra karşısındaki üstünü bağını süzdü: — Ne olacak?... Diye sordu. Rüştü, omuzların silkti: — Görmek istiyorum kendisi- ni... Dedi.. Acaba kaçıncı kat- ta oturuyor ?.. Arnavut kapıcı bütün kolunun adamın Lİ tur. Eğer bizim fırkada iseleri| mazbut adamlar olurlarmış ve e- ğer bizden çıkar da kendilerine girerlerse derhal şereflerine na- kise gelebilecek (o isnadata ma- ruz kalırlarmış. Bunu nereden çıkardılar? Der- hatır ederler ki C. H, fırkasmın hükümeti, Büyük Millet - Meclisi doğru yoldan sapmış mutemetle- rideğil, vekilleri bile yerinden kaldırarak (hapishaneye atmış- tir. (Alkışlar) Memleketin şu köşesinde, bu köşesinde mutemet müessese ve ya fırka teşkilâtina dahil her hangi bir zavallı adamın hatası- nı bize, hükümete, rejime, rejim tabirini kendileri kullanmadılar, bütün bu teşkilâta isnat etmek zayıf anlayıştır. Bunları yapabil- mek için bizden manada bir mu- hatap bulmak lâzımdır. Biz asla kusur tutmayız. Biz kusur gördüğümüzü behembhal iftiharla & maa hköma ederiz. Bu bildikleri siyasi mücadele- İ nin safahatında bizim kadar dü- rüstlük ve dürüst olmıyanlara karşı bizim kadar şiddet göstere bilirlerse kendilerini (o şimdiden tebrik ederim. B'nlar öyle dava- lardır ki her davada itham ve is- nat yapılabilir amma böyle dava larda ahlâk, dürüstlük ithamı bi- ze yapılmaz (Alkışlar.) Fethi Beyin barem kanunun- dan rücuu hakikaten mahirane- dir. Mmeurinin maaşlarında te- adül kanunu üzerindeki ilk mü- nakaşayı biz mi çıkatdık? Bu bi- zim yaptığımız. bir. kanundur. Tetkik olunacak bir (meseledir, diye batta bize taraftar olan ga- zeteler tarafından mı tahrik o- landu, asla. İlmi şöhret sahibi ol mak vaziyetinde bulunan arka- daşları sureti mahsusada tenkit olunacak bir mevzuumuzda diye teadül kanununa (temas ettiler. Manhaza kendileri de ufak ta ol sa bu teması büsbütün selbetmi- yorlar mı. Emsal ve nisbet üze- | rinde düşüneceğiz ve tetkik ede- ceğiz manasile şimdiye kadar vaki olan bütün neşriyatı tehir ediyorlar ve tekrar mevzubahis edeceklerini o söylüyorlar, Anlı- yorum, evvelce mevzubahis bu- yurdular ki maaşların teadülü kanununda büyük makam sahi- bi olan zevata küçüklerden da- ha fazla zam yapılmış. Politika çevirdi?: — Atıf Beyi mi?.. Diye sor- du.. Üçüncü katta. Ve sonra ilâve etti: — Bugün ölen çocuk, onun | oğlu değil, evlâtlığıdır ... Rüştünün kafası okadar dak gındı ki birden bu kelimeyi an- lıyamadı. Ve sordu: — Yani üvey çocuğu mu ?... — Hayır... Evlâtlığı Ve huşunetle söyledi — Sen bilmezsin üvey ço- cuk nedir, evlâtlık nedir?.. Sonra iki ellerini kaldı. rarak sözüne devam etti: — Evlâtliktı amma.. Evlâttan farkı yoktu. Bu zamanda Atıf bey gibi adam nerede bulünur?.. Turhanm gözünün içine dakar- Fakat kapıcı buraya gelince karşısındaki yabancı adama faz- la açılmış olduğu endişesile sö- zünü kesti: manevresi için hakikaten güzel mevzudur, Fakat böyle manev- reli mevzuların bulunduğu yer- de tutunmak için * şunu ve bunu memnun etmeğe ne çare bulaca- ğım diye dermansızisktan dizle- ? titriyen adamlara karşı yapı" ir. Biz doğru gördüğümüzü tek başımıza kalsak yine doğru di- ye israr ve sebat edecek adam- Hayır efendim büyük memur- lara yapılan zam haksız değil- dir. Küçük memurların refahmı ve ihtiyaçtan müstağni kalmala- rını biz daima düşündük. Fakat burada daima ihmal gören ve böyle, demagoji ile, zaif olan a» damları korkutmak © endişesile ortaya sürülen küçük memurlar manevresinden dolayı büyük me murlar hakikaten çoktan beri mağdur kalmışlardır. İnsafla dü şünmez misiniz kırk senelik bir larız. (Bravo, alkışlar) İ memur ömrünün son zamanla” bunu çok mu görürsünüz. Bu ar- kadaşlar insaf ile kendi maişet- lerini temin etmek için ellerine tarlarını düşünsünler. Birinci de recede maaş olan büyük memur- lar memleket içinde nihayet on kişi kadar. Bunlara altı yüz İira- yı çok görmesinler. (Bravo sesle ri, alkışlar) Bu devletin idare hayatı, kırk sene bir meslek Ouğrunda sağ- lam ihtisas kespetmiş adamların. omuzuna dayanır, (bravo sesle- ri). Memuriyet hayatı genç efen- | dilerin istikbalini başka bir mai- şette aramaları için üç gün otu- racakları bir menzil noktası de- ğildir. Eğer büyük memurları terfih etmek esasından vazgeçer seniz devlet idâresinin bütün me murlarını genç ve ( çalışkan za- manlarmı osaslı maişet ve mes- lek bulmak için isı .f etmek mec İ buriyetine düşürmüş olursunuz. Bundan devlet batar. Büyük me- den azade olursa devletin teme- üt kanumunun münakaşasında geçip sarfettikleri paraların mik- | murlarınız ne kadar kuvvetli, ne | kadar mütehassıs, ne kadar po- | litika cereyanlarmdan ve her şey li de o kadar sağlam olur. Teka- | m m m am va m kaüt hakkına sahip olup ta bu tes kaütlük meb'usluk Oomüddetince tenkit olunacağı mevzuuna te mas etmemeleri ve yahut namış temas etmeleridir. Büyük Millet meclisinde sene- lerden beri aza olanlar o bilirler memur iken meb'us olanların te- kaüt maaşını almaları dün veya bugünün mes'elesi değildir. Bis zim burada faal volitika yapa madığımız zamanlarda cephe de çalıştığımız vakitlerde de mil let meclisinin kabul ettiği kanun lar böyledir. Bu usulde tekaüt lerine karşı her hangi bir itiraz ve izahatı hangi zabıt ceridesin: de görebilirsiniz, Lütfen gösterir ler mi? Vekillerin tekaüt maaşmı mü- dafaa etmeğe bizi mecbur etme- İeri hakikaten mahiranedir. Ma- liye vekili arkadaşımız beyana- tında bunları birer birer mevzu bahis etmiştir. Bu meseleye ar- Ikadaşımızın söylediği gibi vazife- rında altı yüz lira bir maaş alırsa | ten temas etmek zaruretinde kal dr. Yoksa burada kendi tekaüt maaşlarımızı müdafaa etmek gi- bi bir vaziyeti göstermekten ih- tiraz ederdik. Maahaza kendileri ne bu imkânı yeniden vâsi mik- yaşta vereceğiz millet meclisinin doğrudan doğruya kanun teklif etmek salâhiyetine (o maliktirler. Teklif buyursunlar, tekaüt ma- aşlarımızı muhafaza Oetmeklâ- zrm olduğunu ispat oetmek için asla emek sarfetmek © niyetinde değiliz. Maliye vekili bu mesel&- “de vazife sevkile- düşündükleri" ni söylemek mecburiyetindedir. / Başvekil Hazretlerinin nutukları bu» tada bitmemiştir. Fakat gece yarısından sonra saat dötde kadar telgrafhaneden parça parça ancak bukadarını alabildik. Bu mühim nutkun mütebak! kısımlarını karilerimiz : yarınki nüshamızda > bula caklardır. | Darülbedayi Pazartesiye kadar talebe- nin müracaatını kabul edecek Tiyatro mektebine talebe kaydolunmak için Pazartesiye kadar müracaat kabul olunur. bir tuzaktan sakındılar ve diğer tuzağı mahirane bir surette aya- ğımızm altına koydular. Sakın- “dıkları tuzak slar içinde te — İşte d çüöncü katta,. o. Rüştü, odada birkaç saniye kadar durdu. Fakat kapıcıyı fars la söyletmek mümkün değildi. Mecburen kendisine teşekkür ederek odayı terketti. Şimdi üçüncü kata çıkan mer- mer merbivenleri tırmanırken, saatlerdenberi beyninin içinde zifiri karanlık bir surette yaşayan muamanın, kapıcının verdiği iza- hatla bir kat daha kesafet ve zul- met kesbettiğini düşünüyordu: Turhan, Atıf beyin üvey ev- lâdi olmayıp evlâtlığı olduğuna nazaran Semahat ne olmuştu?... Şimdi bir an içinde kafasının içinde bin bir sual, bin bir şüphenin helezonları kıvrılıyor, sonra ka- rısının ölüm yatağında can çe- kişen bayali gözlerinin önüne ge- liyordu. Turhan, Atıf Beyin evlâtlığı olduğuna göre demek ki Semabat ölmüştü ve kendisi bügün şu Lİ İ açılmış iki Orta tahsil şarttır. Kabul olu- nanlara ellişer lira ücret veri- lecektir. a 3 üz By ak üstünde el diğeri başka bir mezarcı elile toprak tümseğinin ortasında bulunuyor demekti. Hele sovuncu mezar, bele sonuncu mezar... Gayri ihtiyari ellerini burnuna götürdü. Birkaç saat evvel oğlunun mezarımı Öör- ten toprakların kokusu hâlâ el. lerinde ve toprakların zerratı hâlâ ellerinin mesameleri arasın- da idi. Dünyada hangi baba, bilmiyerek kendi oğlunun meza- rmı kendi ellerile kazabilmişti? Eğer hakikaten o biraz evvel açtığı mezar, kendi oğlununme- zarı ise, bu kadar büyük bir haile hiç bir insanın başından geçmemiş demekti. Atıf beye karşı duyduğu hissi tayin edemiyordu. Yalnız kapı- cnın söylediğine göre Atıf Bey Turham kendi oğlundan farksız addettiğine göre bu hissi daba ziyade minnete mütemayildi. (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: