24 Kasım 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

24 Kasım 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ikindi ER NY — 4-— VAKIT 24 Teşrinsani 193U , PPT FERİ Yanlış ölçüler Şpoliket, milletlerin hayatında çok defa bir miyar vazifesi görür. Büyük muharebeden son- raki işgal faciasıda bu mihek taşlarından biridir. O kara gün- lerde, vatan çiğnenmiş, ordu da- ğılmış iken düşmanla emel or- taklığı eden bazı alçaklar da tü- remişti. Yarasaların gece uçtuğu gibi, bazı kötü ruhlarda istilâ karanlıklarında nefes alırlar, or- taya çıkarlar, Mütareke küsufunda bunları gördük. Her biri bir kemik, bir deste bankonot, bir kinin söndü- rülmesi uğrunda işgal kuvvetle- rile beraber olmaktan çekinme- diler. Kara listedeki yüzelli isim, işte bu alçakların atlarıdır. Ci- nayetlerinin hseabı mahkeme hu- zurunda görülseydi, şimdi ancak | mezarlarından babsedebilirdik. Fakat kaçtılar. Memleketde kendi topraklarını bu soysuzlara haram etti. Sicilleri, vatandaş kani ve kendi namuslarının le- kelerile bulananlar biyanetlerinin cezasını yabancı topraklar üstün- de çekmektedirler. Onlardan bahsetmek, bize ağır gelir. Fakat bir hadise bu aza- ba katlanmamızı emrediyor. Yunan hükümeti, Türklere karşı bir cemile olmak üzere hudutları içindeki yüzellilikleri kovmıya karar vermiş. Iki hükö- met arasında yeni başlıyan ateş- li dostluk, bu hareketle yeni bir delilini göstermiş oluyor. “Buna mukabil Yunan gazete- leri, “Umarız ki Türkiyede akal liyetlerin başına < belâ kesilen “Papa Eflim,i kovar.,, Diyor- larmış. “Hronika, isimli gaze- tede Istanbulda bu fikri benim- siyerek neşriyattan çekinmiyor. Milletle hükümetin ne ayrı şeyler olduğunu gösteren bu te- zahürü o kaydetmekten kendimi alamadım. Papa Eftim bu vatanın evlâ- dıdır. Onu Memlekete: hiyanet €tmiş, bu yüzden vatandan ko- vulmuşlarla bir tutmak, hangi aklın, hangi mantığın eseridir? Niçin bu yola dökülüyorlar? A- tina ile İstanbul arasındaki ga- zete birliğini yapan hava, sesleri akort eden anahtar nedir? Papa Eftimi bir, milli kavga- nın koptuğu yıllarda tanımıştık. O vakte kadar Anadolunun bir köşseinde mütevazı bir papastı. btanbula geldikten sonra adı etrafında hayli gürültüler oldu. Fakat bağıranlar, bize onun ka- dar inandırıcı görünmemişti. Kilise davalarına - aklımız er- mediği için - karışmayız. Amma bir vatandaşı sebepsiz mahküm etmek için Atinadan gelen ses- 'erin kulaklarımızda pek fena te- sirler bıraktığını da saklamak iş- temeyiz. Hele buradakilerin ayni nağmeyi tekrar etmelerine asla tahammül edemeyiz. Papas efen- di ile bir geçmişleri varsa, mah- kemeye gitsinler. Boş lafa hacet yokl,, Seyyah “VAKIT,, e abo- ne olunuz | Kyiiralen » Çok nazlı bir çocukluk devre- sinden sonra, Janet ilk genç- lik çağına haylı müsait şartlar | içinde girmiş, okumuş, yaradı- lışındaki hassasiyetini artıracak eserlerle başbaşa yaşamıştı. Taşkın, istekli vücudunun için- de bu kadar ince bir ruhun giz- lendiğini tahmin etmek kolay değildi. Babası taşra eşrafından bir burjuva, anesi saf durgun ruhlu bir kadındı. Jannet, fikren ailesinin hududunu aşmış çocuk- ların mağrur talihsizliğine uğra- mıştı. Onlarla çok konuşmaz da- ha ziyade kitapları, defterleri, ve nihayet uzun, sonu gelmez gezintilerle uğraşır, kendini a- vutmiya çalışırdı. İşte bu vaziyette iken, kendi malikânelerinin yanındaki şatoya yeni sahibler taşındı, Uğraşarak zengin olmuş mazileri karanlık kimselerdi, Ama, altın anahtar her kapıyı açar derler. Bu ke- lime bir kerre daha hakikat ol- duğunu ispat ederek Janetin ailesine yeni komşular şerefine bir ziyafet verdirdi. Misafirlerin, yeni zenginlerin bekâr bir oğulları vardı. Kaba, katı rublu, kapamk bir adam. Hepsinden fenası kırk beşlik, ağır,. bağlı bir bünyenin sahibi olmasiydi. Janetin onunla karşı- laşışı hayli hazin olmuştu. Fakat herifin kravatındaki iri inci dam- lası, parmağındaki pırlanta nüma- yişi kusurları örten bir parıltı neşrediyor ve kamaşan gözler hakikati göremiyordu. Misafirlikler, kâh bir tarafta kâh öbür tarafta bütün kışı sür- dü ve bekâr bu kışın serlerinde ekilen tohumları filizlendirdi. “Janet, “Hanri, yi gün geçtikçe daha sıcak ve ateşli buluyor, kuvvetli vücudünün tabii ihtiyaç- lerile aralarındaki ruh farkını unutmağa (başlıyordu. Nihayet günün birinde onları biribirleri ne verdiler, Yirmi iki yaşında hiç örselen- memiş, hiç israf elmemiş Janetin vücudile, parası arttıkça sefaha- tı ilerliyen Hanrinin ellisine yak- laşan bünyesi daha ilk aylarda aralarındaki farkı ortaya koymuş- lardı, Kadın kemend gibi, arzu sar- maşıkları gibi sarıldıkça erkeğin kolları gevşiyor, çeneleri esne- mekten aynlacak gibi oluyordu. Beş sene sonra ise artık bahar- la kış kadar birbirlerinden ayrıl- | mışlardı. Janetin ruhu gene eski kızlık devresindeki rüyalara dalmıştı. Geceleri yavaşça dirseği üstüne kalkar, gece kandilinin penbe karpuzundan süzülen tatlı ışıkla- rın bile güzelleştiremediği koca- sının harap vücudune bakar ve nefretle dolan gözlerini onun her tarafında ayrı ayrı dolaşdırırdı. Hanri bilmem ne akla hizmet ederek sakal da bırakmıştı. Uy- ku onu olduğundanda ahmak gösteriyor, dağılan sakalı, karma karışık saçlarile, yünleri fırla- mış bir yastığa benziyordu. Dal gibi ince bir delikanlıyı | hayalinin gergin perdesinde sey- reden zavallı kadın, mafsallarını çatırdatan tatlı gerinmelerle dün- yayı kucaklamak isterken koca- sı horlar, horlar horlardı. Janenin Parisdeki arkadaşları Parisin Sırrı arada sırada ona müsafirliğe gel- dikçe öyle acaip ve ihtiraslı hi- i kâyeler anlatıyorlardıki zavallı kadın günabkâr rüyalarla harap olurdu. Nihayet kocasının domuz tacirlerile uzunca bir seyahate çıkması bahanesile oda Parise, bir akrabasının yanına gitti. Geceleri tiyatroya gidiyorlar, | opera dinliyorlar, zevk ve eğ- lence yerlerinin aile ziyaretlerine kapalı olmıyan kısımlarını dola- şıyorlardı. Günün birinde şairlerden bi- rile tanıştılar. Bir şair... Oh?.. Janeti 18 yaşında iken doya doya tatlı tatlı ağlatmış olan bir şairle.. Onün ne cana yakın, ne yakıcı şiirleri vardı. Bir çoğu hâlâ ezberden ve bir tek yanlış yapmadan okuyabilirdi, Kaç kere İ bir şairin masıl, ne biçim bir erkek olduğunu düşünmez, ena bin bir itina ile çehreler, vücut- İ lar yapmıştı. Hayır, gördüğünüz adam onların hiç birine benze- miyordu, gerçi bununda mana, ve vekar dolu gözleri vardı. Bunun da burun kanatları müte- harrikti, Fakat boyu kısa ve o- muzları dardı. Erkekten çok ço- cuğa benzer bir hali tai Ziyaretler o siklaşınca, arada samimiyet arttı ve genç kadın bir akşam şaire eski şiirlerinden birini okudu. şaire kendi şiirini sesle bu- kadar (besleyen © muhatabına hayran bir hürmetle baktı. Çün- kü o, adeta eseri besteliyordu. O günden sonra şairle o, Parisi beraberce gezmeğe başladılar. Müzelerdeki heykellerde kadim medeniyetlerin güzellik telekki- ii tetkik ve öğleden sonra » otelde aynı o mücevi kendi vücutlarına tatbik edi- yorlardı. Bir ay böyle geçti. Janet, sene gençleşmesi, rengine, harekâtına bir tazelik gelmişti. Parise gelmeden O koparılmış fakat gökü topraktan ayrılınce solmuş bir çiçeğe dönmüştü şimdi Parisin vazosunda suya kanarak tekrar dizilmiş yaprak- ları gerginleşerek renkleri birbir belirmişti. Kocası geldiği vakıt onu bu halde buldu. Çok se- vindi, Hemen her sene bir kaç ay Janeti parise yollar. Dekur ay- nıdır yalınız şairler değişir. Res- samlar batta diplomatlar bile tedaviye karıştığı vaki oluyordu. Ama netice değişmediği için hanri memnundu. Urla cinayeti Maznunların tahliyesi talep edildi Urla hâkimi İhsan Ziya Beyin katli İdavasına İzmir ağır ceza mahkemesin- de devam edilmektedir. Son celsede müddeiumumi bey mütaleasını söyliye- rek maznunlar hakkındaki delillerin bu suçun sahipleri olduklarını kabul ettirmeğe kâfi olmadığını bu husustaki esaslı mütaleasını evrakın tetkikatı da- Iha ziyade ilerledikten sonra söyliyece- iğini ifade etmiş ve maznunların şimdi- lik tahliyesini istemiştir. Maznun vekilleri bu talebe iştirak et mişlerdir. Hâkimler heyeti meseleyi tetkike muhtaç görmüş ve bu husustaki kararın tefhimi için muhakemeyi bugü- ne bırakmıştır. (Bir kadını diri diri yakmışlar Balıkesirde feci bir cinayet yapıl imiş ve şehre yarım saat mesafede bu- İlunan bir kireç ocağında bir kadm di- ri diri yakılmıştır. Bu cinayetin men- fur bir tecaviizü müteakip işin meyda- na çıkmaması için yapıldığı zannedil- mektedir. Bu esrarengiz <inâyet hak- Jamie tahkikat yapılmaktadır. YAZAN : Ömer Rıza Sebe oğlu ile adamları yeni kararlar vermişlerdi Fakat (Ali), Osmanın tayin ettği bütün valileri azletmek hususunda ısrar etti, Bunun Üze- rine Muğnire ona tekrar nasihat etti, ona dedi ki; İstediğin kim- seleri azlet, Yalnız Muaviyeyi yerinde bırak. Çünkü Maaviye | nüfuzlu bir adamdır. Şamlılar ona merbuttur. Sonra onu Os- man değil, fakat Ömer tayin etmişti, Ali, bunu da kabul etmedi. — Olmaz, dedi. Ben bu vali- leri bir gün bile yerlerinde bı- rakmam. Onlara emniyetim yok, dedi. Daha sonra (Ali) nin am- cazadesi İbni Abbas da ona nasibat etti, ona dediki: Sen Muaviyeyi yerinde bırak. Sana biat etsin. Ondan sonra ben sana onu istediğin zaman yerin- den söker atarım. Böyle yap- mazsan Muaviye kalkar, sen, devletin başına şura tarafından intihap olunmadın, Osmanın kat- line iştirak ettin, der, Şamı ayaklandırır ve İrakı elinden alır, Ali, onun nasihatini kabul et- medi. Bunun üzerine Ibni Abbas vaziyeti ona daha açık anlattı, | Ona dedi ki; — Sen Osmanın valilerini azil ve bunlar seni dinlemezde işleri başında kalırlar, sen de onlara karşı burada toplanan heriflerle hareket edersen o zaman but- ların hepsi Osman kanını sana yükletirler. " Fakat Ali, Ibni Abbasın söz“ lerine kulak vermedi ve onu Şam valiliğine tayin etmek iste- di. Ibni Abbas kabul etmedi. (Ali) de “Sehli,, Şama, Hanif oğlu Osmanı Basraya tayin etti. Şihap oğlu Amarayı Küfeye, Kaysi Mısıra gönderdi. Bakalım bunlara ne olacak, Biz bu vaziyet karşısında Me- dinede kalmanın bir faidesi ol- madığını anlamış, oradan kalkmış ve buraya gelmiş bulunuyoruz. Size ebvali anlattık, bakalım siz ne düşünüyorsunuz. Ayşe, Zeyirin verdiği bu iza- hati dinledikten sonra cevap verdi : — Ben burada bir islâh hare- ketine teşebbüs ediyorum. Mak- sadım. İlk hamlede Osmanın katillerini yakalayarak adalete teslim etmek, bu suretle bu hadise yüzünden ümmet arasında bir ihtilâf vukuuna meydan verme- mektedir. Buna sizde iştirak e- dermisiniz? Ben bugün (Mekke) deki ümera ile görüştüm. Basra ya ve Yemene adamlar gönder- dik. Onlarin da bize iltihak etme- lerini istedik, Yakında bunlardan cevap alır ve hareketimizi hazır- larız. Artık sizde istirahat edi- BİZ, Talha ile Zübeyr kalkmışlar, Ayşeyi selâmlıyarak (Mekke)deki evlerine gitmişlerdi, (Mekke) de bu vak'alar cere- yan ederken Medinede ki Sebe oğlu boş durmuyordu. Sebe oğlu Medine ahalisini tehdit ettirerek onları bir halife intihabına zor- ladıktan sonra plânının ikinci adımını, tahakkuk ettirmisti. Bun- dan sonra onun yapacağı iş, Hazreti (Ali) ye sım sıkı sarıl- | mak ve onun siyasetinde mües- 7” ser olmaktı. Onun yapacağı tesit herne babasına olursa olsül Emeviler ile Haşimiler arasınd mücadeleyi körüklemek ve da hili harbi açmaktı. (Ali) nin intibabından sonr! Sebe oğlu adamlarını toplıyaral vaz'iyeti tetkik etti. Meymun oğlu ona şunları bil dirdi: — Talha ile Zübeyr mutlak aleybhimizde hareket edeceklerdir Onlar Aliye müracaat etmişle! ve bizi takip etmesini istemişler dir. Bunlara karşı ne yapacağı? — Bunlara bizim (Ali) ile bir likte olduğumuzu ihsas idini — Başka ne haber var?.. Cermuz oğlu ona Ayşenin b reketlerinden bahsetti, — Ayşe, Medineye dönmeli üzere yola çıkmış, sonra ge dönmüştü. Onunda aleyhimizdi bir kuvvet toplamak istediği ap laşılıyor. — Buda kolay, siz Ali il Ayşe arasında ki şahsi husumet" ten obahsediniz, onun kadi” kini güderek Ali ye karşı hasıns" ne hareket ettiğini söyleyiniz.» Sebe oğlu bu talimatı verdik ten şonra sordu: — Alinin valileri yola çıkmak için hazırlandmi? İşte asıl mübim mesele b” dur. Şama tayin olunan Sehil”* zaman hareket edecekse of tespit ediniz. Onun bürekeii © ribinden bir kaç gün evvel m# yetinizden küçük bir kafile yola çıkarmız. Bunlar Şam Y© lunda ilerlesinler ve yeni valiyi Hicazın ser haddinde beklesinle” Sehl oraya vardığı zaman, yolunu kessinler ve geri sönler. Ona bütün Şamın kıy?” ettiğini ve Aliden Osmanın &* nını istediğini söylesinler. (Ali) " sövsünler, saysınlar. İki tari arasındaki münefereti körüki” sinler. Buna dikkat eliniz mi?” Hepisi de maksadı anlamış Seba oğlu öteki valilerden bö” setmedi. ötekiler gideceklef » kendisi tarafından bir mu: uğtramayacaklardı. Seba oğlun” adamları bu talimatı aldıkt” sonra onları harfi harfna tatbik etmişlerdi. Ertesi gün Medinenin öt“ sinde berisinde Talha ile zak aleyhinde, Ayşe aleyhinde ©“ kodular başlamıştı. leri Talha ile Zübeyr, katili tedibini istediklerinden değil”. Aliyi kıskandıklarındam, nf itibarlarının düşmesinden atik Osmanın kanından ve Halb” mından babe ediyorlardı. Hyr ki Osmanın en büyük Ay” ları güya onlardı. Hele Alinin devlet reisliğine 0 sinden dolayı, kininden çet?” cak hale gelmişti. Halbuki oda Osman neler söylemiyordu. Hatta O manın katline bile fetv$ yordu. Sebe oğlunun bütün sie rı bu dedi kodulara türlü geri? renkler vererek ve onlar! pi garip şekillere sokarak yeri” mübalağalandırarak ber * söyliyorlardı. d Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: