5 Aralık 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

5 Aralık 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-—- 4— VAKIT 5 Kânunevel 1930 bolar ga REY T Zararlı bir karar Maliye vekâletinin son günler- de verdiği bir karar, mektep muhitlerinde heyecan uyandırdı. Karar yalnız talebeye aittir; fa- kat idare hey'etile beraber ho- calar da müteessirdirler, Mekteplerimizde kanama gir- miş bir vaziyet vardır. Memur çocukları yüzde yirmi tenzilât ile okurlar. Bundan başka bir ba- banın mektepteki çocukları sa- yim arttıkça tahsil ücretleri a- zal Meselâ liselerde dört oğlunu okutan bir baba birinci için 300 lira verdiği halde ikinci için 240 için 192, dördüncü içi 150 Kira szmekteir. ği aç yıldanberi liselerde bir de pansiyon diye başka bir kı- sım taşkil edilmiştir. Bunun lise- den hiç farkı yoktur. Yukarda bahsettiğim karar işte bu kısma bir darbedir. v Maliye vekâletinin kararı pan- kadaşlarından ayınyor. Onların hepsi senelik ücretlerini üçer yüz liradan ödeyecektir deniliyor. Kaç kardeş olursa olsun metice değişmiyor. Bu işteki haksızlık şöyle bir tarafa bırakılsa bile ders senesinin ikinci taksitinde böyle bir kararın tatbiki, talebe- yi allak bullak edecektir. Ana- dolunun uzak köşelerinden gel- miş çocuklar toksitlerini eski he- saba göre hazırlamışlardır. Bu emir tatbik edilirse onların hep- si sokaklara dökülür. Paraları yok ki taksitleri tamamlasınlar. İstanbulda kimseleri yok ki on- ların evlerine sığınsınlar. Mek- tep idareleri bu kararla çok müşkül mevkie düşmüşlerdir. Bir tarafta'emir, bir tarafta talebe perişanlığı var. * Biz, tahsil hayatımı çok ko- laylaştırmak mecburiyetinde olan bir ntilletiz. Okuyanlara müşkü- lât çıkarmak değil onlara her türlü fedakârlığa katlanmak bor- cumuzdur. Okutan baba- bu za- manda - bir kabraman gibi al- kışlanmağa lâyıktır. Sonra zaten leylilik ücreti diye alınan (300) lira da fazladır. Bu yekündan da indirmek lâziwgelir ve ilim ihtiyacımızın sezilişinden bu bek- lenilirken, son karar her yerde büyük bir hayret ve üzüntü u- yandırdı. Umarız ki bu meselede yavrularımızın o hakları koruna caktır. Seyyah Mirim seien eserler Küçük hikâyeler Resimli sy matbâası limitet şirketi tarafından neşredilmeğe başlanan bu kıy- metli kelleksiyanon birinci cildi indşar etmiştir. Reşat Norinin (Hastz çocuk) isimli tvuktebis hikâyesile Sedri Edhem, K. Şükrü, Mehmet Yesari Beylerin eserlerini ihtiva eden bu cildi büdün okuyucuları miza tavsiye ederiz. Kılıcımı sürüyorum Genç ve kiymetli mabamir Reşat Enis B., şimdiye kadar yazdığı hikâye. leri “Kılıcımı sürüyorum, ismi «lunda bir araya toplamış ve kitap, Muslim Ahmet Halit B. kitephanesi tarafından neşredilmiştir. Kitapta mevzuları hayattan alınmış birçok mefis, kuvvetli hikâye vardır, “Uyanış,, mecmuası * Uyanış, mecmassıma son nüshası, mütenevvir münderecatla çıkmışur. Bu hakaki nüshada Ahmet İhsan B. in “Nis mektubu, , Nedim Aziz B. in Fransanın yeni muharrirlerinden Lui Fransise aft yansı, A Sırn B. in “Sihirbaz, Mel met Selim B. in “Sarant iten çıner,, şiirleri Reşat Feyzi B if “Fecritti, te- ş*kkülüne sit tetkiki, Hasan Refik B. in “Bo bir facienm son perizsidiri. isimli bikâvesi bulunmakıadır. Panamadaki isyan Büyük Okaynusla, Atlantiki biribi. rinden ayıran narin bir kara parçası vardır. Bu kra parçası biraz çahalansa iki deniz birleşecek, koca deniz yolları İbirden bire kısalıverecek, kuytu, kor- kunç, Okyanuslar şenlenecek, sedef ve| mercan adalrında kömür depoları, bar lar atelyeler, antrepolar, mağazalar! açılacaktı. Sapa enginler birdenbire ray döşenmiş bir demiryolu boyu halini a- lacaktı. Fransız mühendis Leseps bu- nu düşünüyordu. Fakat Amerikalı am- canm düşüncesi hiç te böyle değildi. / Amerikalı amca eğer, Panamayı açar. sa, tümen, tümen kâr edecekti. Çü; Atlantikten, Büyük Okyanuna geçmek için gemiler Macellân boğazı denen Al- lahın belâsına uğramıyacaklar, yani bol, bol kömür sarfetmiyecekler, yirmi beş günlük yol birkaç saatte geçilecek ti. Amerikalı #mcanm düşündüğü ikin- ei mesele şu idi: “«— Ya harp olursa!,. Hemen Atlan tik donanmasını alır, büyük okyanusa geçirir. Aflantikte muharebe olursa he men biylik okyanus filosunu alır atlan #tikte biriktirirdi. Bu keşif, Kristof Ko lombun Amerikayı keşfinden, Meksika- daki gümüşlerin, Alaskadaki altınla- rın, Kaptaki elmaslarm işletilmesinden daha mühimdi. Mühimdi amma, Ameri ika (o Panamanın narin, sebu endarılı ince beline bir türlü el atamıyordu. Uzaktan geçip, ağız şapırdatıyor, iç çe- ikiyor, ah ve vah ediyor, için için göğüs iweçiriyor; kendi kendine pazarlıklar yapıyordu. Çünkü, Kolombiya (o Cümhuriyeti, 'bu narin bele sım sıkı sarılmış, s6bu en dam güzeli bir türlü bırakmıyordu. Ko- lombiya küçük, fakir, iptidai bir cüm- İhuriyetti, yarı Amerikalı, yarı İspanyol melezlerinden mürekkep olan bu hükü- met kakao kad düşünüyor. Dünyayı ilindista serizi kadar görüyordu. Onun ine okyanuslar siyasetine, ne de başka işlere aklı ererdi. Yarı yerli, yarı İspan yol ahali, Panama kanalının açılması- na bir türlü razı olmuyorlardı. Dünya- yı bir hindistan cevizi kadar gören, ve zekfiları bir kakao kabuğunu doldurmı yacak kadar kıt olan insanlarm tek bir akil hocaları vardı: İigiltere! İngiltere, Panama kanalı açdmasm da ne olursa olsun diyordü. Orta Ame- rikada bir ingiliz mülâzimi, bir ingiliz kuriyesi dünyayı bir hnidistan cevizi gi bi gören adamları ellerinde top gibi oy narlardı. Kolombiya hükümeti bundan delayı Amerikanm teklif ettiği dolarlara yüz çeviriyor. İsterlinlerin yüzü daha sr cakça geliyordu. Bir gün bir amerika gemisi Pana- maya yanaştı. Oraya çıkan birkaç a- dam, galiba misyonerlerd. Pana- mallarla görüştüler... Derhal, Panama da bir mektep açtılar. Bu mektep bilhassa Panamalılara, Panamanm iktısadi tetkikatile ehemmi yet kazanıyordu. Coğrafya profesörle- ri, iktrsat profesörleri, mühendis mek- tebi profesörleri şunları anlatıyorlar- dı: “— Panama kamalı açılırsa Panama dünyanın en zengin memleketi olacak. 'Knaldan su değil altın akacak! Altın hulyası bilirsiniz çok tatlıdır. Sonra,! bu mektep katoliklerin ahlâksızlıkları- ni müzir ve müfsit bulup yüze vurmak isteyen bir Protestan müessesesi idi. Yani protestanlık namına adamakıllı misyonerlik (ediyordu. mektep on beş senede epey zengin ço- cuğu okuttu... ... 1902 senesinde Kolombiya hükümeti Panamaya Fernandez (isminde birini vali tayin etti, Fernandez, keskin, dişi! pireyi bile elden kaçırmaz bir zampara İdi. Bu müthiş ve keskin zampara ayni zamanda cüretkâirdı. Aklına eseni ya- pardı. Güzel kım olan babalar, güzel karısı olan kocalar ondan elâman de- mişti. Fakat bir türlü kimse pundunu bulup bu Fernandeze karşı isyan edemi| yordu. Çünkü Fernandez müthiş, kes- kin bir zampara olmasına rağmen ka-! tolik kilisesi ile pek can ciğerdi. Kili- senin bir dediğini İki etmezdi. Onun İ- çin, kiliseye nazaran o, bir azizdi. Pa- paslar onun namma dua ederler, e Pa- Panamada! namadan çekilse zelzeleler derhal Pa. namayı hak ile yeksan ederlerdi. Herkesin şikâyeti papak cüppeleri altmda örtülüyor, ona küfretmek isti yenler kiliseye geldikleri zaman Fer- nandeze dun ediyorlardı. Hali keyfiyet bu merkezde idi. ... Fernandezin İki düzüneden fazla atı vardı. Bu atların hepsi de cins şeyler. di. Bir gün biri seyis Manuellayı ni-| şanladı, nişanladı, yallah etti tekmesi- ni beyni budur diye indirdi. Genç Ma- nuella hik bile demeden cavlağı çekti. Genç karısı ve beş yaşındaki çocuğu kara burma beyik, meşin renkli, bü- yük babası İspanyol büyük anası kırmı 71 derili babası zenci çevik delikanlıyı bir hayli beklediler, Fakat nafile, ertesi gün, kapı yoldaşları: “— Fernandez Hazretleri çok müte- esir oldu. Sana ve çocuğuna maaş bağ lıyacak merak etme dediler... Dediler amma günler geçti, seyisin evinde yiyecek bir şeyler kalmadı. Ço- YAZAN : Ömer Rıza İmranır reyini sordum; — Bana kalırsa sen bu işten çekil! Böyle karışık işlere giriş- mekten ise inzivayı tercih etmek daha doğru olur dedi. Ve kem disinin hemen çekileceğini söyle- yerek evine gitti. Âmir oğlu Hişami çağırttım. Ona ne düşündüğünü sordum, bana şu fikri verdi: — Sen hiç bir harekete giriş- nun emrini bekle! Ben: — Peki dedim! Fakat vaziyetin tehlikeli oldu- ğunu anladım. Ayşe ile arkadaş- larının o Basrayı baamalarından korktum. Onun için tedbirler al- cuk aç, anası Aç, Son hindislancevizini ana çocuk kemirdiler... Fakat ne ana, ne de çocuk doymadı. Daha sabah olmadan dul kadm ka- rarını verdi. Bu işe hir çare bulmalıy- ... Dul kadın yanında çocuğu vilâyet! konağından içeri girerken biri seslen- di: “— Hamm. dur. Don Fernandez simdi bayram tebrikâtını kabul edecek. Kadın namludan boşanmış bir kurşun gibi fırladı. Fernandezin odasına girdi. Çocuk ta yanmda idi. Fernandez kadı- nı görünce erkek gözleri döndü. Kadın: *— Açız efendim dedi, ben Manucl- Janm karısıyım bize maaş bağlıyacağı- nızı vadetmiştiniz.. Fernandez, kadına baktı, dik dik bak tı, kadın esmer, keskin bakışlı bir arap! kısrağını me kader Böhziyordu. KTpKIT- mızı dudakları, geniş kalçaları, dolgun memeleri vardı. Geniş ağzı, uzun uzun kirpikleri ona çok eski günleri hatırlat) tı. Bu kadın onu Madride kadar çek- ti. Madritte basık bir izbe meyhanenin “Rozniyasını,, hatırladı. Belki bu kadın dı, belki başkası fakat Fernandoz için! netice değişmedi, O diyordu ki: « — Bana tokat atan, beni bir gece- cik koynuna almıyan ilk ve son kadın.| budur... Hakikaten böyle ani olarak gelip geçen, ve kaybolduğunu zannettiğimiz hisler vardır ki zaman, zaman coşar, ta şar, İnsanı çıldırtır. Fernandezin gözleri karardı. Ve ye- rinden kalktı... Izbandut gibi adam kadma saldırdı. Kadın birdenbire şaşırdı mı, yoksa gü- nahı boynuna esnaftan kaşerlenmiş, sonradan tövbekâr olmuş bir mahlük mu'idi, ne idi bilmiyorum, belki de vali nu da bilmiyorum. Fakat muhakkak 0- lan şey Fernandezin kadına saldırışı, kadının da lâkayt duruşu idi... İş biraz! daha ileri gidince kadın Fernandezin suratına bir tokat indirdi galiba! Ama, bu tokat Fernandezi akıllandırmadı, çileden çikardı. Çünkü bu tokat Mad- ritteki tokatın ayni idi. İlk defa kendi- sine ramolmıyan kadın bu kadındı. ©- nu ne olursa olsun sarmak, sıkıştırmak Tüzımdı. Kadını nihayet uzun şezlonga çekti... İ Çocuk masanm kenarmda bir şeyler yanıyer, piyano çalar gibi ellerini dolaştırıyordu. ... dım. Müsellâh kuvvetler hazırla- dım. Ve halkın tefrikaya diş- memesini temin için hatiblere talimat verdim: Halk camide toplanmış ve bu hatipleri dinle- yordu. Hatiplerin dediği şu idi: “ Şehrimize girmek istiyen bu adamların bizimle münasebeti ne? Bunlar Osmanın kanını isti- ! yorlarmış? İstesinler. Fakat Os- manın katilleri biz değiliz. onun için bunlar geri dönsünler, Os- manın katilleri kimlerse onları arasınlar... Hühümet batibi bu sözleri söyledikten sonra cemaalten biri kalktı. Ona cevap verdi dedi ki: “ Bunlar, bize: Siz Osmanın ka- tillerisiniz, demediler. Bunlar biz- den yardım »e hep birlikte - katilleri - takip. edelim! diyorlar. Ohalde onları terslemek doğru değildir... Onun bu sözleri tesirini yap- mış ve Ayşe ile arkadaşlarının şehirde bir çok tarafterları bu- İunduğu anlaşılmıştı. Diğer taraftan Ayşe ile arka- daşları şehre doğru ilerleyorlar- dı. Bunlar Hafir den Mirbede safhaya girmemesi için bizzat kalktım. Onun bulunduğu yere gittim. Basralılardan bir çok. görmemişti. Bir adım daha atınca sır- malı ceketin arkasından fırlayan kaba çıplak bir et, aşağıya indirilmiş bir pan tolon görünce dona kaldı. Bir dakika İhareketsizce sustu. Belki de ves çikar. fakat amerikalı mektep nrü- meyacaktı işimi çabuk yapsın diye Feranndeteldirinin sırıttığını görünce tahammül hafif tertip müsaade ediyordu. Ba-Jedemedi- Sam Rezalet, rezalet diye seslendi... Bütün güruh seslendi... “ — Rezalet!... Söz merdivenleri indi, şehre yayıl- karabineler patladı. “— İstemiyoruz, istemiyoruz... Kah- rolsan vali... Biraz sonra, silâh sesleri biraz da- iha çoğaldı. Sesler daha gürültülü geldi: “— Kahrolem Kolombiya... “Yaşısm Panama cümhariyeti!.. Vilâyet dairesinde kimsede sağlam | kulak kalmadı. Zırrrr.. Zirrer.. zar, zar,| Zir. EYYTT.. illerin hepsi valinin oğa- sına insanları çağırıyordu. | Bayram tebriki için gelen heyetler, katolik kilisesi erkânı, amerikan mek tep heyetleri, yerli eşraf, mümevverler, askerler, jandarmalar, polisler, tüccar. lar, “— Don Fernandez oodasmda bizi bekliyor, diye söylenerek valinin oda- sına doğru ilerlediler. Kapılar açıldı, papaslar, amerikan heyetleri, askerler;! tüccarlar hep içeri girdiler. Başpapas! odânın yarısma gelinciye kadar bir şey misyoner, biribirile şöyle komuşuyor- du: İ “- insaniyet ve demokrasi bir he- yet dnhu kazandı, harsımızla iftihar e- debiliriz. ... Şimdi Panama cümhuriyettir. Ve bu rümhuriyet ilânının ertesi günü Ameri| ka ile bir muahede imzaladı. Şimdi ber sene Amerikadan iki yüz bin dolar dan fazla pata âlır.. Kanalın etrafın da on millik mesafe Amerikanın asker- leri elindedir. Panamama ağzındaki üç adada amerikan bahriyelileri oturur- lar.. Hulâsa kanal Amerikalılarındır. 1.8. rae Saçı sakalı yolunan adamın acıklı macerası mel Vaziyeti Aliye bildir ve o- | les? | için taraftarlarının serlemele gelmişlerdi. Vaziyetin daha fena | dr... Daha Fernandez pantolonunu düğ.' melemeğe vakit bulmadan sokaklardan Merasimden dönen iki Amerikalı İN —80- kimseler Ayşeye iltihak etmi lerdi. Ben aldırış etmedim. AY” ive | niçin geldiklerini ve ne istedik” lerini sordum. Talha kalkarak bir mutuke söyle Katiller aleyhinde hareket ettik” lerini ve yardım eylediklerifi söyledi. Bizim bir çok rdamlar” miz, onun sözünü tastik ette” bazılarıda aleyhinde söyledile” Daha sonra Zübeyr ayni şekil hareket etmiş, oda söz sö! muvafıklarla muhalifler atışmağ” başlamışlardı. Halkım birbirine diğini gören Ayşe, meydana # karak bir nutuk irat etmiş, tillerin ne yaptıklarını, nasıl şehit ettiklerini, müslü! ların maftlarım nasıl yağma eyle diklerini anlatmış, ondan sonr bunlarla tedip edilmesi tâzum $ liğini söylemiş, onun sözleri zim taraftarlarımızı ikiye yi müştü. Bunların bir kısmı het kalkıp Ayşe tarafına iltihak & kiler, k Tam bu sırada Osmanın yar line iştirak edenlerden Cebeledi” gelmiş, Ayşenin tarafı atlılarını sürmüş, fakat Ayşe muharebe vukuuna mani < emretmiş, o gün bu şekilde miş, fakat ertesi gün Cebele şe hakkında fena sözler sö Şöğieden onun taraftar Üzerile atililış, Gi oğlu onu öldürmüş, öldür adamı bir başkası müdafaa mek istemiş, bu yüzden ii deme umumileşmiş. fakat gün iki tarafı da teskine imi? hasıl olmuş. Fakat buna vi v yeli kik edecek, Talha ile Zabei size nasl biyat ettiklerini & yacaktı. Punlar cebren bist mişlerse onların şehire girme rine müsaade edilecekti. Nİ Basralilar Ka'b ibni Suru ederek buraya göndermişler Hazreti Ali sözü kesdi: KK yirin bana nasil biat e! so? sordular, Halkın bir kısmı pa Yalnız Üsama kalktı. cebren biat ettiklerini Senin kardeşin Sebil ona b i etti. Bunun üzerine dım. Kâp'ta gelip (gör! söyledi. Siz mektubunuzd# gi “Talha ile Zübeyirin ii maları tefrika için değil için idi,, diyordunuz. Ayr taraftarları benim şehirde" gitmemi istediler. Ben 18” dım ve sizin bana böyle vermediğizi söyledim. Bunun üzerine bunlar bir murlu gecede adamları” yarak Basraya ( gelmişle” cide yatsı namazi vaktinde mişlerdi. Ben yağmur biraz gecikmiştim. Halk damaz için beni e ) C

Bu sayıdan diğer sayfalar: