17 Mart 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

17 Mart 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yahudi Edebiyatı » Kolak erkenden uyandı. Çocuğu ağ- Liyordu. Uyku sersemliği ile, gözlerini uğuştutarak seslendi: — Gelde, piçin zırlıyor . Kimse cevap vermedi. Yavaş yavaş vaziyet anlaşıldı: Çocukla kendisin- den başka odada kimse yoktu. İ Önce şaşırdı. Gölde bu kadar er) ken nereye gitmiş olabilirdi. £ Sonra dere kenarina çamaşırları oyıkamağa gitmiş olmak ihtimalini düşünerek sü- &ünet buldu. Camı sıkılarak, aklından, o gece â- ırmağa muvaffak olduğu gümüş şam- danların kaç para © edeceğini hesaplı. yordu. Şamdanları sakladığı tavan 2- rasına, (merdivenleri dörder, dörder çıkarak koştu. Fakat bir gey bulama» dr. Aradı, taradı, etrafı boşuna alt üst etti. Süratle aşağı indi, Goldenin el biselerinin bulunduğu dolaba © atıldı. Artık orada da bir şey yoktu. İşte o zaman bütün esrar çözüldü, Ye her şeyi anladı. Golde kat kiminle kaçmıştı? Çilingir Şeylum ile mi yoksa Hayim Gup İle mi? Terkedilen Kolak, kendini teselli için: — Git, elin ayağın kırılsın, bütün geçen zamanlar zehir zokkum olsun. Diye küfür ediyor duvarlara tükürü- Yordu. Al sana bir iş hi! hi! hil Döndü, çocuğu baktı: — Piçi ne yapayım. Diye düşündü. Eğer karının ner. de olduğunu bilse, gidip çocuğu sura- İma fırlatır ve: —AlL, detdi, işte. Honra aklına fena bir şey geldi. Yü- xi morardı, üst dudağını ısırdı, elle- Ti titriyordu. Küçücük parmaklarımı emerek hafifçe tebessiim eden çocuğu Koştu Onu görünce kasketini kafası- na geçirip sokağa Çıktı. Daha ou metre gitmemişti ki kalbi burkuldu. Kulaklarında çocuğun ba gırışları çınlıyor, onu, mini mini ayak. Tarile tepinerek babasını arıyor o di; tahlil ediyordu. Uzaklaşımadığı ici tükürdü, geri döndü. — Ah, orospu burada olsaydı, bo- dardım, gırtlağına basmca dilini sar- kıtırdım. Küçük O francalalar Onldı. çocuk uslu uslu oturuyordu, sakin bir tebessüm yüzünü aydınlatıyordu, o bu- nu görünce Kolak küfrederek (tekrar Fakat, bu sefer de bir türlü uzakla- gamıyordu. Daha sokağı (dönmeden çocuğun ağlamağa başladığımı İşitiyor- — Pöh... Ölecek değil ya. Diye boş yere kendine cesaret ver. meğe, sükünet bulmağa © çilıştyor, fa- kat bir türlü muvaffak o olamıyordu. Esrarengiz bir kuvvet onu mütemadi. yen eve doğru döndürüyordu. Bu sefer. Çocuk, hakikaten ağlıyor, ve mim. mam... Diye epeliyordu . Bunu duyunca, Kolakın kan yüzü- ne hücum etti: — Ne, bu orospuyu çağırıyor! Ara da bal peç. Nereye tıkıldıysa koleraya tütulsun. Kolak çocuğu kucağına aldı. Yav. rucak babasına yapışıyor. yumru yum-i ru ellerile göğsünü karıştırıyordu. Kaçan karısına küfretmekle (bera ber, Kolak çocuğun gür ve tombul Ya- maklarını okşiyor: — Seha, yavrum, ağlama, rem sana.. Diyordu. Çocuk, mütemadiyen elleri ve du- Adam ve Çocuk kaçmıştı, |t Şüphesiz muvakkat bir zaman için, fa-! Evde, yalvarr.! Şalom Aş" dın SHikter Adit | — Kolak kucağında bir çocukla ge iliyor, — Ulan bunu nereden buldun? Gradnik anne, güle güle, çocuğu al- mak için kollarını uzatarak, o geldi. Çocuğun kıçına vurarak, soruyordu: — Senin mi Kolak? Yemin et. Mini mini burnuna bak, Ama me çocuk! Ne de güzel.. Göster bakayım. Hırsızların reisi, ihtiyar, çolak Grad. nik yavaş yavaş yörinden kalktı, ço cuğa yaklaştı, dikkatle muayene etti sonra Kolakın omuzuna vurarak: — Fena çocuk değil. Duvardan a- şıp. daracik bir delikten geçebilmesini temenni ederim, Peki ama annesi kim? — Nerede ise gözleri kör olsun. Şam- danla beraber Sİ... gitti, — Çocuk ta sırtımda kaldı ha? — Görüyorsun. Ihtiyor Gradnik başını kaşıyarak: — İşte bu olmadı, dedi. İ i O aralık genç Gradnik de yaklaşmış»! — Fena değil, dedi, artık çalışmana Hüzum yok, sütnenelik edersin. i Kolak, kızararak cevap verdi: İ — Benim için. merak etme, Allah İrizzakıâlemdir, Kolak da Kolaktır.. 4 İ Sonra, çocuk kucağında sokaklarda; İdolaşmağa başladı. Ona öyle geliyor- İdu ki herkes kendisini birbivine pi makla gösteriyor. Alay edenlere bağırdı: — Ne gülüyorsunuz? Çocuğum var| diye mi? Sizin de çocuklarımız o var. Hepiniz koleraya tutulun inşallah. Dos| doğru, ortaya kadar yürüdü. Orada| kimse yoktu. Yalnız ağaçların muttarit! muriltesı duyuluyordu. İlerde suları şelâle halinde akan bir o mambaa ka- dar yürüdü. Çocuğu “ uzati, ve canın, İskan Gi YUK Mike” Küçük; püfrsak) ilarını emiyor; Welki de annesini düşü- nüyordu. Kolak çocuğu ne yapacağını bilmi- yordu. Onu yanından savmak İstiyor. dü. Fakat kalbini boğucu, derin bir mer- met doldurmuştu. Çocuğu kucakla- İdi, göğsüne (o bastırdı ve ona © kadr müteessir, o kadr muhabbetli, o kadar şefkatli bir bakışla baktı ki çocuk far- ma vardı ve minnettar bir surette gül. ü. — Kimsin Seha.. Sen kiminsin? An- nen nerede? Anneni görmek ister mi- .sin? Söyle... Ister misin? i ! Küçük, mini mini ayaklarını oyna. itiyor, gülüyordu. Kolak, küçüğün yü! izinde kendi yüzünü tanıdı. | üçük Kolak, adam olmağa ç& iş! i yerleri bulmağı, kasaları kır- 'mağı, kilitleri açmağı öğren, Senin de !çocukların olacak, anneleri o bırakıp kaçacak. Söyle kimsin, küçük bir Ko- lak mı? Benim yavrum mu? Benim, benim.. Sonra onun taze vücudile kıllı göğ. sünü ısıtmak için çocuğu (ceketinin içine aldı, Sonra da onu yumuşak ça-, yıra uzatarak, birkaç metre ötede, kü-| çük bir ağaçın arkasına saklandı. Çocuk hâlâ gül parmaklarını © miyor ve mütemadiyen tekrar ediyor-| du: “Mam.. ma, ma, Baba, biraz daha uzaklaştı, o kadar ki, kulakları çocuğun ağlamalarını an-! cak işitebiliyordu. Kolak daha uzak” lara, şehre varmcıya kadar (uzaklara) gitti. Fakat ormandan çıkar çıkmaz, ç0-| cuğun ağlamalarını daha vuzuhla işi-| tivordu. Onun küçük, tiz, titrek sesi: #yor: Şükrü Beyin evinde çok feci, tüyler ür- Dertici bir cinayet olmuştur. Hadiseyi B. yeiğie demiştir: ! geldiğini söyledik. Bugün ilmi — ve sokağa cıktı. daklarile araştırıyor, hir şey söylemek ni duyuyordu. Kalbi çırpmıyordu. Şa- ister gibi başmı saliryordu. Baba, ço.'kakları terlemisti. Elleri titriyordu euğunu göğsüne (bastırarak, bir kap fakat daima kaçıyordu. Süt buldu, içine ekmeği banarak aç Birdenbire durdu, etrafına şüpheli yavruya uzatlı. pi bakışla baktı, geri döndü, ve yumu- — Afiyet olsun yavrum, Annen de-İşak çayırın üzerinde çocuğu buldu. felüp kaçtı. Domuz bile yavrusunu ter) (o Filhakika küçük, morararak (ağlı. ketmez. Domtzdan da belermiş. Ke.jyordu: di yavrularını bırakmaz, demek © ke) — Mamf! ma, ma, ma... diden feha imiş. Merak etme yavrum.) © Kat'i bir hareketle çocuğu alıp gö ben seni terketmem.. türdü. Çatlak bir sesl& hütün kapılar. Çocuk kâfi derecede yiyip içip kar-|da duruyordu: İ ni doyunca, Kolak onü sarıp sarmaladı| — Yetim bir çocuğa biraz sül verin, Gradniklerin dükkü| annesini kaybetmiş vetim bir çocuğa! #unm önünde bir hâdise olmuş O gibilbiraz süt verin. ber taraftan bağırışıyorlardı; , 6 | Diyarıbekirde kanlı Bir arzuhâlci karısının âşıkını | kurşunla vurdu, ustura ilc kesti Hususi Diyarbekir muharririmiz ya-|nasebetten şüphelenmektedir. Cinayet gecesi Mihriye Hanım mutadı hilâfı na süslenerek, kocasından kiz kardeşi- nin evine gitmek için izin istemiş, Şük- rü Efendi izin vermek istememiş fakat bu benisie asabiyet gösleren Mihriye İki gün evvel gece yarısı arzuhalci haber almca der- İ hal mahalline git- Hanım gitmekte israr etmiş ve gitmiş- m aya a tir. Bu hâdise Şükrü Beyin şüphesini ei eş tali harekete getirmiş ve bu arada sokak bi Rai <0 vaa İkapısının bir iki defa açılıp kapanması Zi di İ ida Şükrü Meyi fevkalâde sinirlendir- sisl mr İmiştir. Bir müddet sonra yatak odası- e eN İsa geçmek istiyen Şükrü Efendi oda: Kğ EDİ i min kilitli olduğunu hayretle anlamış a .ü pencere miti ile Hamdi, - e larm üzerinden geçerek Celâl Efendi- miser muavini Şev Öldürülen genç inin yattığı odanın üstüne gelmiştir. Şükrü Efendi'tavan aralığından aşağı ya bakınca karısı ile Celâl Efendinin Ayni yatakta yattıklarını görmüş ve şüphesinin gözlerinin önüne (serdiği bu meş'um hakikat karşısmda âsabına ,hâkim olamıyarak tabancasını çekmiş, yukardan aşağıya ateş etmeye başla» muştır. Kurşun bitince ayni delikten a- şağıya inmiş ve üzerinde bulundurdu- ğu usturayı kurşunların tesirile der- Ki Beylerle polis mırangoz Ce âlEf. Celâl ve Şükrü efendileri, müddei- umumi muavini Zeki, Doktor Şükrü! Beyleri orada buldum. Hep beraber ci nâyetin yapıldığı odaya gittik. Man zara çok fecidi. Odada bir portatif kar yola vardı. Oda çok küçüktü. Karyola. da birçok yerinden kurşunla vurulmuş ve ustura ile kesilmiş bir genç erkek cesedi uzanıyordu. Yatak, yorgan, ka- pı, bütün eşya kanla mülemma idi. İptidai tahkikat öldürülen gencin Celâl isminde bir murangoz olduğunu ve evin bu odasında pansiyoner sıfati- le oturduğunu meydana çıkardı. Evin bir kısmında Şükrü Bey ve ailesi otu ruyordu. Ev de Şükrü Beyin refikası lamıştır, Burada ustura kırılmış ve Şükrü Bey kırık ustura ile refikası Mihriye Hanımı da birçok yerinden ya ralamış sonra kapıyı kilitliyerek hadi seyi gidip karakola haber vermiştir. Mihriye Hanım sağdır, yarası hafiftir. Mihriye Hanıma aitti. Cinayet bir na-| Katilin Yıldız ve Ahmet Saim isminde mus mes'elesi yüzünden olmuştur. İlkidörder beşer yaşında iki çocuğu var- tahkikat cinayetin şeklini şu suretle'dır. Tahkikatın şimdiye kadar meyda- tesbit ediyor: , ina çıkardıkları bunlardır. Maahaza ha w Arzuhalej Şükrü Bey bir wüdetten|kikat bittabi adli tahkikatın neticesin beri refikası Mihriye Hanımla o Celâl|de anlaşılacaktır. Efendi ürasında meşrü olmıyan bir mü Sabri Diş tabibi mi, diş doktoru mu? Etibba odasından ve Darülfünun emanetinden gelen cevaplar okundu. Dava edilenlerin vekili, bunların kâfi olmadığım söyliyerek, bir ehli vukuf heyetinden de sorulmasını istedi Diştabiplerinin doktor unvanı- | iş'arıma atfen diş tabiplerinin nı kullanamıyacakları Sıhhat ve- | mahdut miktarda ilâç istimaline kâletince takarrör ve kendilerine | salâhiyettar oldukları, kendilerin- tebiiğ edildiği halde, tabelala- i de diğer doktorların * salâhiyeti ! | rından bu unvanı silmedikleri | bulunmadığı, kaydile dava edilen Nuruhayat H.la Fazil Nedim B.in muha- kemelerine dün sabah Beyoğlu birinci sulh ceza mahkemesinde devam olunmuştur. Dava edilenlerin vekili irfan Emin B.in talebi üzerine mah- kemece vaki istilâima Etıbba odası riyasetinden gelen cevapta Tıp fakültesinin son sınıf icazet imtibanlarının doktora imtihanı sayıldığından “bahsedilerek diş tabiplerinden maadasının doktor unyanına istinat edebileceği bil- diriliyordu. Bu cevaba karşı irfan Emin mektebinin #on sınıf imtihanları- na doklora imtihanı unvanı ve- rilmediği gibi her fakültede dok- tora için ayrı ayrı mevzuat bu- lunduğu yazılıyordu. irfan Emin B., buna karşıda şunları söylemiştir: — Biz, doktor tabirinin umu- mi, beynelmilel (manasını ve memleketimizdeki örfi istimalini sorduk. Gelen bu cevapta, bu- Bu halletmemiştir. Bir taraftan mahkemenin kararı ve maksadı dairesinde tekrar istilâmla bera- ber diş doktoru unvanının faik bir salâhiyet iddiasını tazammun edip etmediğinin salâhiyettar ehli vukuftan da sorulmasını istiyoruz. Bunun üzerine, hâkim Reşit B., istizah etmiştir; — Meselâ, kimlerdir? — Dişçi mektebi müderrisle- rinden biri, diş tabipleri cemi- pt reisi ile Besim Omer Pş., evap, mahkeme kararına uyğun değildir. Biz, doktor ke- limesinin örfi istimalinden bah- settik. Hekim, tabip manasına ve kanuni istilâhların bile Türk- çe kelimelerle mübadelesine ve beynelmilel tabirlerin kabulüne matuf bir temayül vardır. Nete- kim, kâtibiadil yerine noter, me- hami yerine avukat kelimeleri ikame olunmuştur. Asıl mesele, iş dokloru tabirinin faik bir salâhiyet iddiasına müncer olup olmadığı ve diş tabibi manasına gelip gelmediğidir. Yoksa yal ız son Sınıf imtihanlarına icazet İmtihanı demekle, me imtihanın mahiyeti, ne talebenin sıfatı des giştirilmiş değildir. Sonra Darülfünun emanetinin cevabı okunmuştur. Bunda da,Tıp Fakültesi müderrisler meclisinin İer gibi beynelmilel kıymeti haiz İzevattan mürekkep bir ehli vukuf heyetinden. Hâkim Reşit B., gelen cevap etmek üzere, muhakemeyi 21 mıştır. VAPURDA ÖLENLERİN AHŞASI HENÜZ TAHLİL EDİLİYOR «Rüstemiye» vapurunda ölen- lerin neden öldükleri anlaşılmak bir hadise | !hal ölen Celâlin boynuna sürmeye başi faköltenin son si- | nıfında olduğu gibi yüksek dişci | azhar Osman, Akil Muhtar B. | lan tetkik ve talepleri teemmül | Mart cumartesi sakahına bırak- | — VAKIT 17 MARI 1Y$ı — VAKIT'ın takvimi Salı 17 Mart 931 Şavval Bu geceki ay Güneşin Zoğuşuz 6.10 ss-hatışr 1S, Namaz vakitleri Saban Öğle İkindi Akşam Yatı, İmsak 448 1227 1545 IRİS 947 48 BORSA Karb yo ! Magiliz lirası Kr, (103 ey. - TL. mukabili Dolar, 044p 7 Frask N Viret Relgs Drahm (| 1400 . Frank | Leva Elotin Kuron Şileg , Pezeta Mark Ziou İ Pengö #oLey (oOKuruş | 0 Türk Tirası Dinar Çerroneç Kuruş | o Pı Nukut | 1 Beerlin o Cugiliz) 1Dölar (Amerika) O Frank (Fransiz s0 Liret (İtalya O Frank Belçika) 0 Drahmi (Yana) (| ao Frank Üİsviçref | e oLeva JBulgar) 1 Florin (Pelesenk) 10 Kuron (Çekoslovak) | Şilte (Avusturya) 1 Pezeta Şispanya) 1 Rayşmark| Almanya) 1 Ziosi (Lehistan | 1 Pesgü "Macaristan (20 ey (Romanya) 0 Dinar iYugeslorya) 1 Çevöneç Sevyet Ahım s1 Heeidiye | Bora İ sıl Bankomot be 0 e Bulmaca o Soldan sağa yukarıdan aşağı: 1 — Çok tezzetli (4), yanlış (4) 2 — Su akan yer (4) 3 — Ay (5), ile (2) 4 — Balık iğnesi (4), kibar (4) İ ö—A(M) 4 6 — Fena bir şey (11) 7 — Haç (3) 5 — Bir nevi dans (4), bir Cl " 9 — Renk (2), aptal (5), za (2) 10 — İngilizce “olmak, (4), bir #* miş (4) 11 — En oz (4), yapışkaç (4) | özere ölenlerin ahşalarının izmir adliyesinden Tıbbıadliye rildiği yazılmıştı. Tıbbıadli kin” yahanesi, tahlile başlamış, henüz netice alınmamıştır. Tek kikatın daha bir müdet ceği anlaşılı r, Na elan MUHAKEMESİ Bir italyan sigorta şirketinde ibtilâsta bulunmakla mazmun or. rak omuhakemeleri neticesini? stanbul ikinci ceza mahıkeni”” sinde Kazereto kardeşlerden sef beş, küçük kardeşi Anti ! bir sene hapse mahküm © ye : lerdir. Temyiz, bu karen! dür ait bazı cihetlerden bozmU$ “ie . | mahkeme nakza uyarak me$* O£ | yi tetkike karar vermiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: