19 Nisan 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

19 Nisan 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TEE AŞ — — AAKII 19 NISAN 195, GÜNÜN — -— İŞARETLERİ Müstakil namzetlere tavsıye “Memlekette irtica yardır. Mem- leketin yüksek menfantlar önün de İsmimi Ha'k Pirkasına ver mek mecburiyeti hasıl oldu Kalben Halk Firkasına “bir dakika bile matbu olmadım. . Siyasi kanaat lerim bu fırkanın programına mu- halifı Müstalillen o namzediğimi koyu yotuüm. Eğer mürtehibi daniler gizli emirlere let olmazlarsa kuzanacağıma eminim. Bu sözleri söyliyen müstakil bir meb'us namzedidir. izmirden namzetiiğini koyan bu zatın ifade lerinden anlaşılıyor ki Halk fır- kasına muhaliftir. Şimdiye kadar onun içerisinde bulunmakla be- raber inkılâp fırkasına bir türlü ısınamal O kadar ki memleketin yük- zek menfaatleri karşısında sade- ve İsmini Halk fırkasına vermek” le iktifa etmiş. Memleketin irtica karşısında vüksek menfaatini bu zatın Halk fırkası defterlerine kaydedilmesi ile temin edilmiş! Bu ne kuvvetli, bu ne hari: | kulâde isimmiş, ne sıhir, ne ke- ramet, ne buluş!,, Müstakil nam- zet şimdide ismini parlamentoya vererek oradada memleketin yüksek menfaatlerini temin ede cek demek! Var olsun ismini o memleketin yüksek menfaatlerini korumak için bir muska gibi kullanan va. tandaş! Bu vatandaş için üç kere de: ğil kırk bir buçuk defa ... Şa. Şa.. Şa... ismini memleketin âl menfaatlerini himayede bir mus- ka gibi kullanan vatandaş, tek “bir şeyden korkuyor: Müntehibi sanilerden! Ya onlar rey ver. mezlerse... Memleketin âli men- faatı ne olacak? izmir müntehibi sanileri... Bu noktaya iyice dikkat edin... » işin alayı bertaraf, bu kadar gürültülerden ve bu kadar tecrü- belerden sonra halâ (Konstrürüktif) bir muhalif fikre rasgelemiyoruz Müstakillere de rey verilecek- dir denince aklına gelen ilk fikir kendi adımı ber nasılsa kaydettirdiği inkılâp fırkasının defterinden sildirmek olan insan- . larla karşılaşıyoruz. Ben Halk fırkasına ısını Uşak şeker fabrikası S. Nihat B. Hakkı B.e cevap veriyor redildiği bildirilen cevaplarını birkaç gün evvelki nüshanızda okudum. İşin Ive münakaşanın şahsiyat vadisine dö- ikülmesini hiç arzu etmem ve kendileri igibi şiddetli kelimeler de kullanmak ix temem. Beni ve yazılarımı, heyecana ka pılarak hata biraz da yanlış tefsir et- imişler. Ben yazılarımda kendilerinin anlamak istedikleri gibi taarruz eder bir vaziyet almamıştım. Evet şirketin zararı büyüktür. 990 senesi plânçosun- da bir milyonu mütecaviz olarak gü. rünmektedir. Fakat insaf buyursu, bu zarar 980 senesi zararı değildir. E- İğer plânçoda ayrıca sabık senelerden idevver zarar namile bir fasıl açılsa idi. 930 senesi zararının bu müdevver! zaralar yekünü karşısında onda bir de recesinde olduğunu görürlerdi. Binnen aleyh, şirket galopan zarar devresini geçirmiş ve zarar İtibarile tevakkuf dev resine girmiştir. Tâkin ne yapalım ki şirketin 920 senesi nihayetinde sabık isenelerden müterâkim zararları yekü- nu sermayeyi yemiş bir vaziyette bu- lunmaktadır. Bu icap ederse kanunun Jemreylediği ahkâmın tatbikini badi bir neticeye şirketi sürükliyebilir. Vazıh kanun sermayedar (İçin mukriz için ayrı ayrı vaziyet ve hukuk tanımıştır. Bu şirket > bunu değiştirmiye im- kân yoktur. Kanunda hissiyat mevzuu ibahis olamaz. Esasat mağbut ve muayyendir. Bu va ziyet karşısında şirket iflâs edebilir. Veya daha doğrusu icap ederse şirket tasfiye olunabilir. Fakat bu Uşak şe iker fabrikası batıyor, iflâs ediyor de- jmek defildir. Bu noktada hasit düşün menin manasi yoktur. İ o Ben kampanya kârü zararının tama men başka bir şey olduğunu iddia e- denlerdenim. Ve şirketin esas kuyuda tı tetkik olunursa kampanya kârmm büsbütün başka hir şey olduğu anla- Iyasını kârlr olarak kapamıştır. Bu id. idianın aksini ispat etmek çok müşk dür. Bu sebepledir ki Uşak seker fub- rikası kurtulmuştur. İdare edemez #ih iniyeti çok çürümüştür. Amma bu bun dan sonra idare edilemezse fahrika- nm kapıları kapanmaz demek değil. dir. Bu mühim sınal ve iktisadi ve zir İparanm oynadığı o rolü inkâr etmek mümkün değildir. Ben, şunun bunun işahsina cehalet (İsnat etmek isteme- İdim. Fakat bu büyük işin nasıl ki ima lât ve fabrika kısmında Avrupa flmü irfanından istifade edilerek bilmediği miz ve şimdiye kadar memleketimizde yapmümış olduğumuz şeker fabrikaer. liği şeker imal ve istihsali işinde bu i- şin mütehasaslarına müracaat etmiş isek en mühim safhası ve hata esas o lan pancar ziraati ve idaresi işlerin de de bu gibi mütehassıslar ile idarei umur etmiş olsa idik şirketin vaziyeti ü çehreyf arzetmezdi demek İs-!bilhassa incir, Üzüm, ve palamut, su temiştim. Binaenaleyh, burada hepimi zin bildiği tarihin b darülfünun mezunları ve sairenin mev zuubahis olmasına aklım ermez. İstisnalar üzerine bina! mütalea ede. madım, ben Halk fırkasına memleketin âlicek bir asırda yaşamadığımız göz önü menfaatlerini korumak içingirdim demek manasızdır. Hattâ muh- terem » müstakil o meb'us nam- zedinin aflerine mağruren söyli- yelim, gülünçtür. inkılâp fırkası fikirlerini münal etmek, ken- di programı haricindeki prog- ramlarla karşılaşmak, program ve sistem münakaşası yapmak için müstakil namzetlere i müntehibi sanilerine rey verdiri- yor. Müstakil meb'us namzetlerin- den istiyeceğimiz yegâne İş: programlarını anlatma anıdır, Ba- kalım, görelim, fikirleri nedir? Programları bizim programdan ne kadar aykırıdır. Hükümete pasıl bir istikamet vermek isti- yorlar? Anlatsınlar, eğer prog- yoksa, meb'us namzet- li koymadan evel ben meb- Ws olursam ne yaparım diye dü- şünsünler biraz şakaklarını avuç- İarının arasına alıp fikir yumurt- lasınlar eğri doğru bir lâf et- $inler. Gâh sağın, gâh solun, gâh muvafıkın, yâh muhalifin kapı- sına “ — Yahoy canım meb'usluk, Miyav zi aki ne getirilmeli ve manasını çok iyi un da iMtisasa bir kıymet verilme r. Muhterem Hakkı Beyin yazdığı son fıkralara hiç cevap vermek istemem. Çünkü onlar asabiyet ve heyecanla ya- zılmış yazılardır. program lâzım! Müstakil namzetler benden si- ze dostça tavsiye! Sadri ETEM Muhterem Hakkı Beyin telhisen nesi şıltr. Şirket 930 senesinde de kâmpan- d yük yaratıcıları,! e BR kim olan müessirlerin mahiyetini tetkik yeri burası değildir. Fakat gençliğimin bir kaç senesi de geçirdiğim bu Âlemin © tarihe bunun acıları lâkayt ve pür neşve va şımın setlerini aşarak müşahede daire me kadar girer ve beni mustarip eder- di, İzmirle alâkası olan büyük bir Ana dolu parçasının hemen bütün istihsalâ tı gelir, yemis çarşısından başlayarak gümrük havalisine kadar geniş bir si- hayi doldürurdu. Ve bu “ahanın İçin. ecnebilerle çıktıkları muhtelif bayraklara (abi yine dünyanın neresinden malüm olmiyan fakat mirde müteessis oldukları bilinen, cep lerinde muhtelif hatta müteaddit tahi iyet varakalarile, sanki (o Frenkler, ve bunların arasında rumlar, ermeniler, Ihususile musevilerden (mürekkep hir mahşer kaynaşırdı. Bir kovan ki arıla ri dalma vızıldıyarak, daima toplana- icak balları havsalalarından taşacak İkadar emerek nihayeti (o gelmiyen bir İfaaliyet içinde deveran ederdi. Sonra şurada, burada tek tük Türk mağazala İr vardı. Buralarda misafirlerine bel, bol kahve ve çay ikram eden, işlerinin bütün hareket ve faaliyet kuvvetleri- çalışan yine mütenevvi unsurlara men sup gençlere terkeyliyen Efendiler var ii Anadolunun müstahsili sine para ikraz eden bir ecnebi ihra- cat tacirine bağlanmış değilse mahsu- Yünün üşürünü suburubu dediklerimun zam resmi, eğer dairesi ekseriyetle va ki olduğu üzere bir mültezime ihale 6- İ iceremeyi, bir yerlerden para kal dırmışsa bümun faizini — yözde kim İbilii İbahisini işte İzmir o ticaretgâhının bu sahasında bilhassa (yemiş çarşısında komisyoncu denilen vasıtalara sevke- İsıniftan müstahsillerle ihracat tacirle irinin arasında visatetle iktifa edenler idi. İ Arpa, buğday, nohut, darı, sısam, mak, afyon akın akm gelir, bu Efendi lerin depolarında yahut beklemeğe mü tahanımil olmıyanlar yemiş çarşısı ma gazalarınm önünde, sokakta teraküin ederdi. Ozüman ihracat tacirleri üşü şürler fiat verirler ma! tartılır ve satı Urdı, Fint vezin, ve saire bütün müstahsi lin vasıtaya karşı olan emniyetine, ve bunun insafına namusuna mevdu İdi. Şu küçük tasvir ile anlaşılır ki Ana dolunun en zengin bir menbaıdan "İzmire kadar gelen mahsul oluğu her tarafı delik deşik, çürük çatlak bir su borusu gibidi ki yolunun üzerinde sizâ sıza nihayet (o müntehaya bir si- cim kalınlığında vasıl olmuş bulunur. eğer kendi! Hatıralar Arasında izmir ticaret âlemi nasıldı Müstahsilin yükleri — Musevi gençlerinden dostlar — İ Ticaret işleri, din bahisleri — Dans dersleri —- Bir beşer nilmunesi Bu gün İzmirde ticaret âlemine hâ |/Bu sicim de ecnebilerin cebinde gittik ve şartların çe kabaran bir yumak teşkil eder. manzarası o derece fecaati haix idi ki| de dünyanın her tarafından akın etmiş|müsevi olduğundan bahsetmiştim. Da- ni müstelzem aksamını maiyetlerinde|osina idiler. Hele ? Yazan : Halit Ziya Ziraat Bankası ne (yapardı? Onu anlamak için vilâyetin resmi ceridesi- ni baştan başa dolduran satılığa çıka- rılmış tarlaların ilânlarını görmek ki- fayet ederdi. Bu ticaret eidalgâhımm kubanları müstahsiiler, müstefitleri ecnebi veya şibih eenebi unsurlar, O temaşagerleri türkler idi. Bu hareketin içinde en zeki en faal, en kavi unsur da muhakkak musevilerdi. Pederimin mağazasında ecnebilerle olan müuamelât İle meşgul Obir genç vit Benezranın yine bu sahada çalışan yine onun gibi aliyans izraelitten her ötedenberi İz-İtürlü muvaffakiyet cihazile müsellâh u müse m İ olarak çıkmış dostları vardı ki b vi gençleri hemen benim de dostları olmuşlardı. Bilhassa dördü beşi, hep on yedi ile on dokuz arasında cevval, müsteit ve münevver gençler. İzmirde uzun siren öğle tatillerinde Cezayir hanının bize ait olan üst kat odalarında" birinde toplanırlardı. Bunlar o gün piyasada| meselâ kaç cins buğdaydan ne miktar olduğuna ve ne kadarınm ne kadara, kimlerden kimlere satıldığma vakıf ol dukları gibi Fransada harekâtı fikriye ve edibiye, tebeddülâtı o siyasiyeye de aralarında galiba Haham başile yakından rabıtası olan pek zeki bir genç var (idi ki, Rafaeli K.. tetebbüatı diniyetile yaşına göre cidden hayret verecek bir mümtaziyete malikti, Bunlarla her nevinden hasbihaller ederdik, Benim ticaret âleminde dikka time dağımık bir (o surette İsabet eden #akatları, Bu hesbihaller arasında-un- ral işin sevk ve İdaresinde ihtisas ve |dilmişse onun adamlarından muallakilar daha ziyâde vüzuh ile açtılar. Ken di rollerini unutarak, bir türkten zi- yade türk noktai nazarına nefislerini — tesviye ettikten sonra müte- İkoyarık öyle mütalealar serdederler- di ki bunlar: — Yazık değil mi, başka larına bırakıyorsunuz? Eğer türk müs tahsilleri âciz ise ne için şunun banun İderdi. İşte türk tüccarı da hemen kâ-|tarlasını satmak mecburiyetine vasıl imilen hatta bilâistisna diyeceğim, hulolacığına Ziraat bankaları bir koope- ratif vazifesini görecek teşkilât yap mıyor?.... Sözlerile telhis olunabilirdi. Aramızda cereyan eden mübahaseler den birini de din meselesi teşkil eder- di. Onlar hep kendisinden sonra gelen edyanı musevinin o birer zeyli olmak üzere telâkki ederlerdi. Bilhassa Rafa el hiristiyaniyeti o doğrudan doğruya İIsrailiyetin bir protestanlığa, fakat sonradan ihdas olunmuş efsanelerle mahiyeti asliyesini okaybetmiş bir te- ceddüdü olmak üzere kabal ederdi. Sonraları Rafaelin nazariyalmı Er nest Rönan da bulunca bu on sekiz ya şında çocuğun o o zamandan İtibaren bu hiristiyaniyet düşmanı hakimin eser lerile ülfet ettiğine zahip oldum. Bu musevi gençlerile bir refakat rab: tası daha icat olundu. Dans! Bana bir gün izmire yeni gelmis bir dans mualliminden bahsettiler ki kendisine iş bulniak için pek az bir üc ...20202020000888101100008EBEEEEEEEEEEEEEEEEEREEEREEENEEEEEEEEEEAEAEEEEEUEEEEAAEEEEENENENEEEYE NESE EEE ARENASI Bican Efendi ve rüfekası: Hangi muhalifier 14 — O maşallah Hasan Bey, yüzün pek gülüyor ? Gülmez olur muyum, gün iarig olsunlar. Her şeyden svel i artık bizim! — Neden senin oluyor, anla- madık ! — Mustakil ve mubaliflerden meb'us çıkacakmış, ben de olu- i rum diye seviriyorum... — Nafile ümide düşme Ha- san Bey eskiden muhalif olup ta ri muvafakata doğru ağız değiştirenler bu işte avuç- larmı yalasnlar, - e | retle ders vermeğe hazırdı. Fans be) | Karşıyakadaki balo İzihnimin içinde bir çivi gibi saplannı$ olan fikre pek mülâyim gelen bu #in üzerine hemen kararlaştırdık. M4. allim gün aşırı gelecek ve benimle b€ İgençler alayma ders verecekti. Bu © san enmuzeçlerinden gecesinden raber altı kişiden o mürekkep olan 9 damız da bü iş İçin pek müsaittir Hayatta gördüğüm, - tanıdığım ir her tabakay” mensup, öyleleri vardı ki hatıramd! silinmek bilmiyen birer klişe nakşet mişlerdir, Bunlardan biri bu dans mi ullimi Cezana oldu. Orta boylu, iri kafalı, hafif çiçe) bozuğu, sarısına kır karışmış, saçlar” nın altında süzgün o nazarlarla baka mavi gözlü kırkını aşmış bir müsevi W Yunan adalarından — birinde doğmu$ dediler. Irktaşlarile tercihen rumc& nuştuğuna nazaran bü rivayet doğ! ulmalidi. Fakat onlarla konuşmadığ lisan yoktu ki, Bu, İngiliz hikâye nü Juzef Konradın o eşhasından — bil benzerdi. Bahri Sefidin dalgaları 6 adasından koparıp aldıktan sonr talyanın, Fransanın, Şimali Afri Tunusun, Mısirin, şarkta Oo Suriyen muhtelif isklelerine Oata ata mihaj İzmire kadar getirmişti. Buradan ra belki de Boğazları aşarak Kara? nize kadar yuvarlanacak olan bu yöf ga şimdilik İzmirde ilk şakirtle' Cezayir hanının üst kat odasında muş oldu. Elinde kemanile gelir. yandan çalar, bir yandan şâkirtlei gölgesile, omuzlarının hafif bir silk“ tisile, refakat ederek (ders verirdi. zaman ne tango, ne fokstrot, ne çal ston vardı o zaman murabba raski dedikleri Kadril ve Lanciye ile döne) rakslar dedikleri Polko, Mazurka $ tiş ve hüsusile Vals vardı, Cezana b fazla olarak Varsoviyen ve Krakot yen namlarile iki raks daha göste ki İzmirce maruf olmadığı için bu lar sayesinde kendisine bir (rekl yapmak istediğine sonradan vakıf duk. Hakkı da vardı, bunlardan ik si ağır Polka ile ağır Valsten mü kep bir hoş raks idi ki gerek oynl ların gerek temaşa edenlerin üzeri! tuhaf bir tesir yapıyordu. Bu adamın tercümei haline yavaş, parça parça, bir çok Sahife yanmış bir hikâye okurcasına vakif dum. 'Napolide mechul işler görmüş, silyada simsarlık etmiş, Tunusta misafirane işletmiş — İskenderyede çalgı kahvede keman çalmış Ya bir raks mektebi açmış, muvaffak miyarak Berutta bir meyhane k mış, daha bilmem (neler yapmış Ve her uğradığı memleketten o m ketin lisan kırmtılarını — topla; nihâyet İzmire gelmiş di. Ve bu! işte kaç senedenberi arkasından * tuğu serveti yakalamağa (o azmet belki bir otel sahibi olmak için OS ya gidecekti, Bizi kâfi derecede (hazır! sonra İzmirin müsevi âleminde çe genişliyen tedris o dairesine d olan gençlere mahsus hususi dani celeri tertip etti, Daha sonra bu h'4 içtimaların halkasını — tevsi etti. ol man ne şimdi olduğu gibi bir çok kâma, ne de istibdat idaresinin dan sıkıştırdığı o çenbere tabi * yan bu içtimalara kumar müpteli N da ithal edildi. Ben dans ederke” odalarda türklerden kumar ipti rını görürdüm. : Onların beni başı açık görmekten mütehayYi” 4 zarlarile benim onları kumar da görmekten mütevellit tece zarlarımın tuhaf çarpışmaları a Bu müsademelerin arasında “ nihayet maksadını temin etmiğ ki bir gün ortadan kayboldu. » yaşıyorsa seksen yaşımı aşmış ve hakikaten Rusyaya gitmiş ise» da barmamıyarak Bolşevik kas” dan Amerikaya kaçmış ise ven gün orada iflâs eden bankals i rinin başında idi. po Derülbedayi san'atkârl#” tren ücret , Devlet demiryolları umu” dürlüğü Darülbedayi san, larından turne esnasında ait şimendüferlerde seyahat edeceklerini bütün ri yonlara bildirmiştir. Be hi” istifade edebilmek için 8©” ei lerin temsil maksadile V€ beş kişilik grup halinde dır, ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: