22 Nisan 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2

22 Nisan 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

pa mam MAŞ WE SN AŞ YY A AŞ Mİ bi yeis —? — VAKIT 22 NISAN1931 lah usta benim, dedi. Baz: mü- ; tecessis komşular eski dostluğu- | na gövenerek içeri girmişlerdi, | bazılarıda dükkânın içinde olup bitenleri görmek için sokakta dükkânın önünü arşınlıyorlardı. Hayrullab Ustaya : — Gazeteciyim, sizinle görüş- mek istiyorum, dedim. Nazikâne yer gösterdi. Kendisi de tezgü- hının başına geçti. ilk sualleri sordum: — Namzetliğe nasıl seçildiniz; Bizi dinlemekten kendilerini ala- #Mıyarak başlarını kaldıran kalfa- lara sertçe: “Çalışın, o işler ak- şama çıkmalı!,, dedikten sonra ine şu suretle başladı: en hafta bir gün... — Geçsn hafta bir gün dük- kânda çalı svordum. Saat 3 vardı. Dükkând- sabit B. lere ayakka- bı giydirisordum, iki müşteri dükkânın Kapısından baktılar. Ben buyurun demeğe kalmadı, çekilip gittiler. Ehemmiyet ver- medim. Alacak müşteriler değil, dedim. Aradan 1 buçuk saat geçti. Ayni müşteriler dükkâna girdiler, Biri 41 No. kahverengi ayakkabı istedi. istediği iskarpi- ni çıkardım giydirdim. Ayağına tam uygun geldi. Fakat altı iki kat köseleden yapılmıştı. Bunun bir katlısı yok mu? diye sordu. er ısmarlarsanız... — Yoktur beyim, dedim. Eğer ssmarlarsanız daha iyisini yaparız. ç — Olamaz, bize bayaa lâzım, aşraya gidiyoruz, ceva! ver- diler, Ya x Hâkırdı arasında di- ğer arkadaşı benden işim ve san'ata sülüküm hakkında bazı izahat aldı. Diğeri de bazı şey- ler sordu. Fakat hemen her müşteri buna yakın sualler sor- duğu için bir fevkelâdelik his- setmedim. (o Çikiyorlardı birisi “inşallah firkaya gel, görüşelim,, dedi. Fırkanın azasından oldu- ğum için akşam dükkânı kapa- a fırka merkezine gittim. Biraz bekledim, Dükkâna gelen müşterilerden biri -sonradan öğ- rendim bu Samih B. imiş- beni bir odaya aldı. Burada beni Ye- dikulede deri fabrikasında çalı- Hamdi usta ile tanıştırdı. — Cevvet Keşir Tm geldi. Sualler sordu. > nameyi okudu. Bundan sonra namzetliğimin konması için bir talepname verdim. — Namzetliğiniz konduğundan nasıl haberdar oldunuz? Ertesi sabah bütün gazeteler. Fırkadan öğrendim, eve git- tim. Ertesi sabab bütün gazete- i lerin namzetliğimi yazacağını bi- liyordum. Gazeteleri okuyanlar eve gelerek refikama bir takım sualler soracaklardı, Talepname- yi verdiğim zamanın üzerinden bir hafta geçtiği halde evi va- ziyetten haberdar etmemiştim. Artık her şeyi söyledim. Çönkü zevcemin komşuların sunlleri kar- şısında habersiz kalmaması Jâ- zımdı , Dün sabah da gazeteler , ismimi yazdılar. — Tercümei halmız; nerelerde okudunuz, çalıştınız? — Mercan sultanisinde on bi- rinci sınıfa kadar okudum, Mek- tepte iken 316lıların ihtiyat zabit namzetleri talimgâlna çağın. ması üzerine mektebi bırakarak asker oldum. Talimgâhı bitirece- ğim sırada da Ramisteki topçu endaht mektebine pakledildim. Bundan sonra mütarekeye kadar Akbaşta mustakil obüs taburu 19 uncu bölüğünde takım zabitli- ği ettim. Terbisten sonra ağabe- yim İstanbul belediyesi mektup- çusu Osman beyin delaletile ma- 101 gaziler pazarmda bir kalfa- nın yanına çırak olarak girdim. bir buçuk sene hevesle çalış- tığım için kalfa oldum, Bundan sonra başka yerlerde çalıştım. iki sene evvel de şimdiki dük- İYIZAR (Harding nasıl öldü?), (Deli file saf) tefrikalarımıy mündericatımızın çokluğuna mebni bugün derced'leme. di, Okuyucularımızdan özür dileriz. kânımı açtım. Evliyim iki çocu- gum var, fırkanın bidayettenberi İ azasıyımı, Meclisteki faaliyeti neolacak? Meclisteki faaliyetinizin başlı- ca hedefi ne olacak? — Mecliste kunduracıları tem- sil edeceğim için tabii san'atıma sit olan hususat hakkında söz söyliyeceğim. Kunduracıların müş küllerinin takip ve halline çalı- şacağım, Daima çalışacağım — Bugünkü işinizi bırakacak mısınız? — Hayır. San'atım bana da- ima olâzumdır. Hiç bir zaman bırakmıyacağım . Giderken ye- rime bir kalfa bırakacağım. Meclisin (o tatil o zamanlarında gelip yine çalışacağım. Zanten talepnamemde de bunu şart koş- muştum. — Bildikleriniz ve meslektaş- larınız intihabımızı nasıl karşı- ladılar? — Sabahtan ma kadar yüzlerce kişi geldi. Bunlarm he- men hepisi esnaftı. Ekseriyetini kalfalar teşkil ediyordu. Tebrik ettiler. Bir çoğu hayrette kalı- yordu, o Kunduracıdan meb'us olur mu imiş, diye şaşıyorlardı. Hemen hepisi memnundu. Bun- lardan bazılarda yahu arlık meb'us oldun, benim şu işimi yapıver, kunduracı! lundulr. Garip bir hadise! Daha garip bir şey oldu.Tanı- dıklardan birine tayyare piyan- kosu çıkarsa sana bir kundura veririm diye vaitte bulunmuş- tum, Bu zat dün çıka geldi. — Eh, dedi. Piyanko çıkmadı amma taliin yavermiş, ondan bü- yüğüne nail oldun. Hadi ver bakalım ayakkabıyı!... Bayram üzeri işim çok. Yeni birkaç müşteri geldi. Yetiştire- miyeceğimi söyledim. ? — Dabi ve e ker ura yapı KW ler. Evde birçok ea gel- miş, akşama ve tebrikler de- v etmiş. Hayırlısı inşallah. Çalışacağız, Hayrullah B. in iş başında bir resmini çıkardıktan sonra ruca Yedikule haricinde çeşmeye gittim, Hamdi usta Alber Jozef ve Kamhi deri , fabrikasını sordum fabrikayı geç- miştim. Burada fabrikayı sordu- ğum adam da; — Yeni meb'usun fabrikası değil mi? diyerek fabrikayı tarif etti. Yarı aralık kopıdan fabri- kanın içine girdim" ren- ginde elbiseler giymiş ameleler makineler arasmda çalışıyorlardı boşta görünür kimse yoktu. iler- ledim, sağdaki camekânlı odaya daldım. Posteki konmuş bir san- dalyenin üzerinde oturmuş, tır- naklarını kesen kapıcıya: — Mehmet ustayı arıyorum? dedim. Kapıcı, elinde makası doğrul- du, bana ve arkadaşımın elinde- ki fotoğraf makinesine baktık- tan sonra: — O, yok. Birazdan gelir. Bekleyin dedi, Biraz sonra fab- rikanın sahiplerinden bir genç geldi, Fabrikayı ziyaretimin mak- sadını anlattım. Telefon etmek üzere konuşurken makine sesle- rinin duyulmaması için yapılmış telefon odasına girdi. Fakat © henüz odadan çıkmamıştı ki, içe- ri Hamdi usta girdi. daha kendimi (tanıtmadan © vaziyeti kavramıştı. Birer sandalya çeke- rek oturduk. Oda, keskin let mut kokuyor, makineler uğultulu gürültülerle işliyordu. Hamdi Ustaya namzetliğinin nasıl konduğunu sordum. Şu suretle anlattı: en perşembe günü İdil... “eğen perşembe günü idi. Fabrikada kâtip yoktu. Balya tartıyordum. Bekçi geldi. “Sizi teşviki sanayiden İstiyorlar., dedi. Bizim amele arasında sanayi mü- müşkül. | lerini hallet, diye ricalarda bu- | se yi, dir. 10 dakika işim var, bek- lesinler dedim. Beklemişler. Yan- larına gittim. 6 kişi beni bekli- ordu. Evvelâ tüccar zannettim. akat dikkatlice bakında tüccar- i olmadıklarını farkettim. Bize fab- rikayı gezdir, dediler, Deriler hakkında malümat verdim. Elimi kuyuya sokarak ıslak bir deri çıkardım. Gösterdim. Sonra bu- yurun yukarıyı gezdireyim dedim, — Kâfi, kâfi, dediler. Tahsi- lim hakkında malümat istediler. Sonra içlerinden biri, sizinle ya- rım saat kadar görüşmek isti- yoruz. Dedi. Şimdi vaktim müsait değil. — Müsaade edin şimdi vak- tim müsait değil, akşama görü- şelim cevabini verdim. — Olmaz, şimdi konuşalım di- | ye ısrar etti, Nihayet bahçeye çıktık. Sonradan o öğrendim ki, benimle konuşan Cevdet Kerim beymiş: —bBiz seni altı ay için bu fab- rikadan almak istiyoruz. Dedi ve aramızda şu şekilde bir muhavere' cereyan etti: — Fabrika sahiplerinden izin alınırsa kabil olur aksi halde ge-| lemem. i Bb iş vatan işidir — Anadoluya gideceksiniz. Bu | iş bir memleket ve vatan işidir. —O takdirde kabul. Bu iş bugünkü kazancımı temin etme- ile gitmiye hazırım. Çünkü ben her şeyimi bu memlekete ve vatana medyunum. — Seni amele meb'usu yapa cağız. Kabul eder misin? — Madamki beni meb'usluğa | lâyık görüyorsunuz. Kabul edi- | yorum. Dedim, işte namzetliği- | mi bu şekilde koydum. Gece fırkada bir talepname yazdım. — Tercümei halinizi rica ede- cektim. —Söyliyeyim efendim.Ben 314 tevellütlüyüm. ineboluda doğdum. Babam Kara Ali oğullarından müteveffa Mustafa Ef. dir. 1928 de de evlendim. Bir yaşında bir kızım vardır. iptidai, rüşti ve I mülga inebolu ticaret idadisinin racaatla tam gün çalışabilmek i- çin tavassut etmelerini rica et- miştim. Bu iki aylık bir iştir. Hat ta beni de bu ricamı da unuttuk larını zannettiğim bir zamanda İ Fıfka merkezine celbettiler. Ben tam gün çalışabilmekliğim için Fırkanın intizar odasında Sadul lah Beye bir tavsiye mektubu ve receklerini beklerken, riyaset o- dasında Cevdet Kerim Beyin bir saat kadar san'ate nasr! sülük ettiğim nerelerde çalıştığım ve sa ire hakkındaki isticvabile karşı" laştım. Arzu ettikleri cevapları verdim. Günlerdenberi hariçte hakkım | da topladıkları malümatın sözle“ rimi teyit ettiğini anlamış ola- caklar ki beni Halk Fırkasının İstanbul amele namzeti olarak merkezi umumiye teklif edecek- lerini söylediler. Hayretlerde kal dim, ne cevap vereceğimi şaşır- dım. Biraz sonra vaziyetimi an- ladım talepnamemi verdim. Bu akşam da namzetliğimin büyük reisimiz, memleketin ha- lâskârı Gazi Hazretleri tarafın» | dan kabul edildiğini öğrendim. Bizim gibi elleri nasırlı ve tez- gâh başında demirlerle uğraşan arkadaşları düşünmek ve bizle- rin halini hükümetin membama yetiştirecek kuvvet ve kudret ver mek ancak Ulu reisin dehasında tecelli edebilir. — Meb'usluğunuz esnasında nasıl ağı düşünüyorsunuz? . Tabit çocukluğumdanberi seve seve çalıştığım — san'atımı kat'iyen brrakmıyacağım. Millet Meclisinde dilim döndüğü kadar arkadaşlarımı ve sam'ati bildir. | meğe uğraşacağım. Bu makine- | nin en ufak bir parçasını tamir | ile yerine koyduğumuz zaman | duyduğum heyecan o makine- | nin muntazam işlemeğe başladı- ğı zamanki sevinçle telâfi olur ve san'atkâr bir haz ve (gurur du- yar, Meselâ boş zamanlarımda uğ» raşarak küçük bir buhar makine si yaptım. Son parçalarını bugün lerde takryordum. Bu sıralarda üçüncü sınıfına kadar okudum. 1916 da Kastamonu vilâyeti he- sabına Almanyada dibagat tah- siline gönderildim. 1919 da mü- tareke dolayısile avdete mecbur kaldım. istiklâl harbine iştirak çettim. 3 sene askerlik yaptım. 1922 de tekrar Almanyaya git- tim. 1925 te tahsilimi ikmal ede- rek memlekete döndüm. 1927de de şimdiki fabrikaya usta başı muavini olarak girdim. 120 lira maaş almaktayım. Şimdiye ka- dar siyasetle meşgul olmadım. iki senedir Kazlıçeşme Hâlk fır- kasına kayitliyim.,, — Meclisteki mesainizin he- defi ne olacaktır? — Mecliste amelenin maddi ve manevi refahını temin etmek çarelerini aramak ilk işim ola- caktır. Sanayiimizin ikişafınada elden geldiği kadar çalışacağım, ni san'atı Türkiyede çok tarakki etmiştir. Birkaç sene | sonra hariçten mal getirmeğe ibtiyaç hâsıl olmıyacaktır yalnız yeni fabrikaların himayesi İâzım- — Bu namzetlikten memnun- musunuz? — Tabii, Bilhassa vatan ve millete büyük hizmet etmek em olduğu için yeni vazifem bösim için büyük bir bahtiyar- lık olacaktır. ,, Yaşar usta nerede? Hamdi beyle kâfi derecede konuşmuştum. Vakit geçiyordu. Üçüncü namzet Yaşar usta ile konuşacaktım. Seyrisefain fabri- kasına gittim. Yaşar usta çoktan itmişti. Onuda, kahvelerde ara- PN Bulamadım. Nihayet fırka merkezinde bulabildim. Gazeteci olduğumu öğrenince: — Sabahtanberi (kaçıyorum, nihayet yakalandık, dedi sualle- rime şu cevapları verdi: namzetliğim tepşir olunduğu İ- çin bu makineyi itmam ile Fır- kama yadigâr yapacağım. — Tetcümeihaliniz hakkında malümat verirmi sini? — 314 tevellütlüyüm. İptidai tahsilimi nümune Kasımpaşa mektebinde ikmal ettim. Babam Seyrisefain kaptanlarmdandır, be ni, Topanede san'at mektebine verdi. Dört sene orada çalıştım.” sonra tersane bahriye fabrikala rında bir buçuk sene tesviyeci o- larak çalıştım. Oradan Seyrisefa- in fabrikasına girdim. Bir sene İzmirde Pirine şirketi fabrikasm da ustabaşılık ve iki sene motör- lü bir vapurda makinist muavini olarak, Fransada bulunduğum zaman hariç olmak üzere dokuz senedir Seyrisefain fabrikaların da tesviyeci olarak çalışmakta- yım; Yaşar usta ben ayrılırken ar- kamdan fazla birşey yazarsanız | tekzip ederim ba,, diye sesleni- | yordu. : o Mahallede sevin: Yalnız birşey küğelnüği unuttum. Yaşar ustanın oturdu- ğu OArapcamideki (mahallesi dün heyecan içinde puyandı. Ame| le ailelerinin kesif bir surette toplu bulunduğu mahallede pen- cerelerden uzanan konu komşu- başları Yaşar ustanın iki kız se —Güzün aydın hemşirel.. Söz- lerile tebrik ediyordu. Hasan Vâsıf B. Dördüncü namzet nesçiye mühen» dislerindenHasan Vâsıf B.di. Ha- san Vâsıf B. dün sabahtan ak- şama kadar hayli beyecan geçir- miştir. Ankaradan gazetelere çe- kilen telgraflarda dördüncü nam- zedin ismi dokumacı mühendisi | Hasan Basri diye bildiriliyordu. | Fırka merkezine gelen telgrafta İ çenlerde ayrılan Halil B.,, ise bu İsimAliVâsıfidi.Bumübayenet! — Son zamanlarda Seyrise- fain fabrikasında yarım yavmi- i ye ile çalıştırıldığım için kalaba- ! Ik ailemin iaşesinde müskülât çe Dün geç vakıt halledilmiştir. | Ankaradan gelen dün akşamki | afta * ü namzedin sanayi birliği tarafından namzet düriyetinin ismi “teşviki sana- | kiyordum. Fıfka âmirlerime mü | gösterilmesi rica edeilen sanayi İ müdüriyeti müfettişlerinden ve mensucat mühendisi Hasan Va» sıf B. olduğu bildirilmiş, yanlışlık halledilmiştir. Hasan Vasıf B, e dairede iş” başında buldum. Namzetliği bak- kında şunları söyledi: — Muhtelif sanayi erbabının teşviki üzerine Ankaraya müra“ caat ettim. Hatta bu sana; erbabı ayrıca bir mazbata yaj rak sanayi birliğine ve or Ankaraya göndermişler. Fakat gazetelerde çıkan isimleri de bir yanlışlık var. Dokumacı mühem disi değilim. Ve Zismim Hasan Vasıf. Benden başka Hasan Va" sıf isminde mensucat mühen yok. Fırkaya gittim. Ankarays soracaklarını söylediler. Nihayet anlaşıldi namzet benmişim. —Tercümei haliniz? — Aydınlıyım. Pederim idadi muallimi idi. Harbı umümi içim de idadiyi bitirdim, Ziraat nez2” reti tarafından Almanyaya gönderildim, Almanyada (Krat* felt mektebinde boyacılık kimya” gerliği, Avusturyada Brüm mek” tebinde mensucat mühendisliği tahsil ettim. Sulhu müteakı? memlekete geldim. iktısat veki letinin hizmetine girdim. Sonf# Istanbul senayı müfettişliği em” rine verildim. 40 yaşındayım, ef liyim, — Meclisteki mesainizin esaf ları? — Fırkanın prensipleri de sanayin itilasına çalışmaktı” Geçen seneki sanayi kongresi ve daha evel de vekâlete v gim raporlarda sanayi mesaisifi tafsil etlim. Ooların bül da söyliyeyim# Senayii ko GF esası üzerine biretı raptetmek,,, İstanbulumuzun dör! yeni meb'usumuzun sözleri istanbulun bunlardan başka pi yeni meb'usu daha olacak: Hai ve Salâh Cimcoz beyler. Müzeler müdürlüğünden $*| tmın bundan sonrasını kö; istirahate hasredeceğini mişti, fakat şimdi yeni bir vazifesi çıkınca bu istirahatın sa bir zaman sonra tekrar kânsız bir hale gireceğini tal ederek bu kısa zamandan bol istifade etmek üzre cilerin kendisini kolaylıkla mıyacakları bir tarafa y kedilerini sevmekle -vakit yor olmalıydı. Salâh Cimcoz B.,, i NAAR bulunduğu şehir meclisinin mama gelmişti. içtimadan salona bitişik odada şehir lisi azası etrafını almıştı. hoş sohbet ve kibar meb'us””. tebrikler, kahkahalar ve ler arasında yanına v gazeteciye: — Damgalıları geç, ış” sen yenilere bak!. gi Diye cevap vererek tatlı ye petine devam etti, Gazeteci lay kolay geçmek niyeti ei ğildi. Evvelce de Istanbul yili usan meclisinde iki dafa “5 timizin o meb'usluğunu z siyesi hayatta rüsuh ve m kiyetile tanınmış olan * vekilimize : çi — Meb'usluk uhtei j ze def'ai salise olarak yer diliyor değil mi? Diye sordu. Salâh 7 — Ne diyorsun mi daf'ai ulâ !. Gürmüyiy li imiz sabi! listede ismimiz $: m Cümburiyet Halk Fu heyeti azasından diy€ * “ö onları sildik şimdi. net, Neş'eli meb'ueymi ey / arkadaşları mütemat”. ii mekte oldukları İSİP diri si rasmda cümlenin ehir temedim. Bu Sr am lisinin içtima zili Be, layınca Salâh Çimc0# , tecilerim elinden bunu fırsat bildi. yeke Bilim

Bu sayıdan diğer sayfalar: