1 Ekim 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2

1 Ekim 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—27--VAKITI Teşrinevvel 1931 Başmuharririmizin seyahat notları (Üst tarah 1 inci sayıfada| bi halka meccani olarak fındık fidanı tevzi etmek süretile kanunun göster. diği kolaylıktan istifade hususunun teşvik edilmemiş olmasıdır. Eğer İk. tasat vekâleti her sene birkaç yüz lira gibi küçük bir fedakârlık ihtiyar ede. rek bu teşvik vazifesini üzerine alacak olursa Artvin vilâyetine büyük bir hiz) met yapacaktır. Artvin ve havalisi esasen memleke timizin madenleri ile şöhret alan bir yeridir. Burada Murgul bakır madeni olduğu gibi iki üç sene (o evele kadar Simens Alman müessesesi tarafından işletilen Kuvarşhan bakır madeni var- dır. Murgul madenindeki işletme t sisatı harbj umumi içinde tahrip edil- miş olduğu halde Kuvarşhan bakı madenindeki tesisat buzün derhal ma: deni işletmeğe müsait olacak bir va yette muhafaza edilmektedir. Maale- sef bakır fiatlarınım hariçte çok düş" kün olması bu madenlerin işlenme, sine mâni olmakta, bundan dolayı yerli ahali de zarar görmektedir. İlâve edelim ki (Artvin) havalisin de mevcut olan maden bakırdan iba. ret değildir. (Bundan başka (birçok! madenler olduğu gibi (ormanları da henüz el değmemiş derecede bakir bi; haldedir. Şimdiki halde bilhassa Artvin ceviz ağaçları ve ceviz ağaçla rmın (Ur) denilen parçaları ihraç e dilmektedir. (Ceviz uru) şimdiye kadar en çok Kafkasyadan ihraç edilirmiş. © Fakatl bu havalide (artık ihraç edilecek eg. viz uru kalmamış. Onun için or! manlarında. ceviz ağacı çok olduğu için bunun (alış verişi Oile meşgul olanlar (şimdi artık Artvinden mal almağa başlamışlardır. (Ceviz uru)' nun kilosu (20) kuruştan (120) kuru şa kadar satılıyor. Bir (Ur) elli alt. mış kilodan beş yüz, bazan bin ki; loya kadar (Oağırlıkta (o olduğundan yekün itibarile büyük bir kıymet ifade ediyor. Ceviz ağacı yüz otuz (yaşında! — sonr irtik meyve vermez olur. On sonra bu'ağacın içi siyahlasır. İşte doğramacılıkta o kullanılmak ü- zere satılan bu suretle yaşlanmış vej artık meyve vermek kabiliyetini okay betmiş olan ağaçlardır. Ceviz ağaçla. rnm iki yüz ve iki yüzelli yaşma' varmış olanları en ziyade makbul dür. Bir ağaç yirmi liradan o elli altmış liraya kadar alınır. Bugün f tanbul satışı © vasati metremikâbı 70) liradır. Ceviz o ağaçlarında tesadüf edi” len ve beynelmilel ticarette şüöhre alan O (Ur) lara gelince: Bunlar fa- nilâcılıkta o kullanılır. Bir ceviz rundan bazan yüzlerce ince (o kaplama! tabakası çıkarılır. Bu tabakaların; her birinde van resimleri (ve tabiat manzaraları teressiüm etmiş görülür. Rivayete gö- re mayıs ayinda (şimşek çaktığı za- man ceviz (ağaçları musyyen neşvinema (devresinde Darülfünuna dair Emin olacak bir müderris daha! Apturrahman Münip Bey de okumamış! Yeni Günün evelki günkü nüshi şikâyetçi olsun? Lâkin dersin; bıra- sında hukuk fakültesi müderrislerin- den iki zatın beyanatı çıktı; Ahlür- | rahman Münip bey “darülfünün me- selesi etrafında şimdiye kadar ne ya zıldı ise hiç birini okumadım; bu iti barla bu mesele etrafında hiç bir şey şünmüş değilim. demiş! (Darüilfünuna dair...) (Hiç bir sey okumamak... ) memek.) Hem de şimdiye kadar ve başlangıcı belli olmadığına göre kim bilir ne zamandanberi!... İşte Darülfünuma müderris değil emin olacak bir zat daha!, İktidar mevkiindeki fırka( Dariil- fünun ıslah ve tensik olunacaktır!) | Hükmünü programına yazmış. Bu 1s. lah ve tensik için kanun yapılıyor, Hükümet icabında ıslah projesini ya parken reyini almak üzere ecnebi mü- tahassısları getirmeğe mezun oluyor, vekâlet böyle bir mütehassıs gönde- rilmesini İsviçre hükümetinden isti. yor; meb'uslar meclis açılmadan, bu ( Hiç bir şey düşün. | ıslah ve tensik işini bitmiş değilse | bile, başlamış görmek için neşriyata koyulmuşlar. Maşallahı var. yalnız memleketin irfanı endişesile ve he- | men hepsinin ilm? mevkilerine doku- nacak mahiyette yapılan bu neşriyatı ezelden ebede kadar, okvmıyan ve bunları okumadıktan başka. (Darül fünun ıslahı bahsinde hiç bir şey dü- şünmediğini) güya bir marifetmiş gi bi kurularak söyliyen omüderrisleri- miz görülüyor! Ve söyliyenlerden bi- ri de Ahdürrahman Münip bey!.. Hâ- VA tekzip etmediğine göre demek bun- ları hakikaten söyleye bilmiş: Hay- ret! Ali Kemal beyin beyanatı bundan: az parlak değil! Muhterem müde ris “avukatlık eden darülfünün mü- derrislerinin vaziyetine dair Necmet tin Sadık beyin yazısına cevap ola- rak “kendisini ileriye sürerek, (Şim- diye kadar ne dersimden meclisi mü- derrisin, ne vekilliklerimden dolayı, bir tek müvekkilin şikyeti olmadı!) diyor. Ali Kemal beyin darülfünun müderrisliği vazifesini (eksik yaptı suretinde hiç bir iddia tazammun et- memek üzere diyeceğiz ki bu sö bu cevap kendisini müdafaa için söy- lenmişse kafi gelmez. Evvelâ hukuk fakültesi müder. risler meclisi yüzde doksan iş adam- larından toplanmıştır; kim kimden bir takım eşya ve May-lleri ceviz ağacının (Ur) denilen kis mma akseder, orada tıpkı re benzer hatlar o şekille teşekkül edermiş. Artvin havalisindeki (o ormanlarda hususi bir KöKDAr, çam, meşe, ıhlamur, gürçen, istidada (malik olurmuş. Bu İstidat/kestane, ardıç, şemşir gibi muhte bunların yanın- hayvanlı sayesinde o sırada dan geçen eş Yazan: Jacgues La Guerche —9 Fena biten bir mükâleme Dütriyö (fabrikasının paydos kampanası oçalmış, amele çıkmağa hazırlanıyordu. (Birkaç dakika için- de koca fabrika boşaldı, ve lâmbalar söndü. Maamafih müdürün odasında ışık vardı. Emil Dütriyö daha ça lışıyordu. Oğlu, kendisini bekliyor:i “du. Babasının başını kâğıtlardan kal- dırmadığını görünce: — Baba, dedi, geliyor musun, «- ve gideceğiz. Mösyö Dütriyö kalemini omasaya bıraktı, ve soğuk bir bakışla oğlunu süzdü: — Sana söyliyeceklerim var, Ve başı ile bir sandalye gösterdi: — Otur, Piyer. Genç mühendis, (babasının yine şipr Imalâtının ne zaman başlıyacağı- rı soracak zannederek, (o ehemmiyet vermeden? 0 Sesil Kolomp f cinsten Fakat kıymetli ağaçlar da var- bütün bu ağaçlardan . Nakleden: fa. —Birkaç güne kadar, dedi, her şey biter. Babası sözünü kesti: — Çok iyi! — Evet, fakat bu sefer artıtk tec- rübeye ihtiyaç yok. Bir aydan beri hazırlanıyorum, üç haftaya kadarda biter. Görüyorsun ya. zamansız hiç bir şey olmıyor. Tecrübelerim sa- dece (ucuz çıkarmağa (matuf idi. Ve o kadar muvaffak oldu ki rakip- ler. — İnşallah o öyle olur. Hem bu nun için nişanlına verilecek bir hedi- ye olmuş olur. Piyer sıçradı: — Nişanlım mı — Evet, yavrum, artık evlenme çâ-! ğına geldin. İşte seninle buna dair konuşacağım. Mühendis yüzünü buruşturdu. Fa- kat babası ciddi surette devam etti; kıp iş takibi için Ankaralara, Eski- şehirlere giden ve Maarif vekâletin- €e takbih edilen müderrisler oldu- ğundan kimsenin haberi o yok mü- dur sanıyorlar? Halbuki meselenin can alacak noktası şu (ders) tabirin dedir. ülüyor ki Ali Kemal bey gibi fakültede barem cetvelinin en yüksek mevkiini alan bir müderrisi- miz bile darülfünun hocalığını (ders) verip gitmekten ibaret zannı. nı verecek hbeyanatta o bulunuyorlar. Ali Kemal beyefendi, darülfünün yal nız tedrisat yapılan yer olamaz. Sa dece tedrisat ile meşgul böyle müesse seler meslek mektepleridir. Darül fünunun belki tedrisatın da üstünde bir vazifesi vardır: İlim yapmak, hiç değilse ilimle uğraşmak! Sabah tan akşama kadar dava peşinde olan larm ilme vakitleri kalmaz derler, böyle olanları (© darülfünunde. her yerde olduğu gibi ayrı bir sınıfa a- yırmak İsterlerse doğru olmaz mı ve siz yalnız darülfünundaki müderris Tiğiniz için size (500 lira aylık ver. meğe başladıkları bir sırrda olsun siz bunu haklı © bulmak insafını göstermez misiniz? a Yeni Günün dünkü nüshasında da şu satırlar okunuyor: (Müderris- ler son neşriyattan so n derece mü- teessirdirler. Umumi bir istifayı teklif eden müderrisler bulunduğun dan bahsedilmektedir. £ Bunlardan bir kısmı Maarif vekâletine müraca- atla » bu neşriyatın önüne geçilmesi- ni yahut vaziyeti tavzih edecek sa- rih bir karar o İttihazını İstemeği düşünmektedirler.) Na Garip olmakla, beraber insanın yüreğine su serpen Ve bizde bir da- rülfünun olabileceğinden ümit kes tirmiyen bir haber, müsbet, menfi bir hareket: Demek darülfünunda herkes Abdürrahman Münip hey gi- bi değil! Okuyanlar da var! Am ma bunlar malâyani şeyler okuyor- larsa bu kusur da bizim değil ya darülfünunun! Yalmz şu istifayi umumi olsun diye bahsedenler bunun olmıyacağı nı hilenlerdir; fakat neşriyatın men" ini vekâleten ç istiyenler, ıslah ve tensik edilecek darülfünuna ne ka- dar da yakışıyor? tifade edebilmek için (o (Hopa - Borç- ka) yolunun yapılması Olâzm (gel mektedir. Bu yol bittikten sonra or. manlardaki (milyonlar (o kıymetinde- ki ağaçları o beynelmilel ticaret paza- rına arzetmek kolaylaşacak, bundan Artvin havalisi çok istifade edecektir, Mehme Asım yet iyi bir teklif var. — Kim bu? — Matmazel Pennetiye. — Deniz mi? — Evet Deniz Pennetiye. Deniz, monden bir genç kızdı. Bir az hafif, oldukça güzeldi. Piyer onu sık sik dost aileler nezdinde görürdü. Fakat kendisine ehemmiyet versi mezdi. Onu manasız bulurdu. Babasi o zengin bir kuyumcu idi o ve hakikaten para ( cihetinden iyi bir İzdivaç idi. Babası tekrar sözüne de- vam etti; — Pennetiyenin 10 milyon - frangi var. Drahoma olarak kızına ihi mil yon veriyor. Piyer seri bir hareketle habasımın sözünü kesti: — Rica ederim. Beni kâfi miktarda tanıyorsun. Böyle bir izdivaç o yapa” mam. — Eğer bu sadece âdi bir (opara meselesi olsaydı (Mösyö Emil âdi ke- limesini şiddetle söylemişti) Ne ise, fakat kız fena değil, hiç dikkat ettin — Zeki, iyi musiki bilir. (tahsili — Otuz yaşındasın, senin için gal var, sonrü da mazarı dikkatini cel-| | Almanya eski müstemlekelerinin geri verilmesini istiyecek Şehrimize gelen Alman murahhası, silâhlar adilâne tahdit edilmeli, Alman parlamentosu ikinci re- isi M. Schnee beynelmilel parla- mentolar kongresine iştirak için dün şehrimizden geçerek Bükre- şe gitmiştir. M. Schnee “ecnebi memleketlerdeki Almanlar birli- inin, reisidir. Bu münasebetle buradaki mubtelif Alman mües- seselerile temas etmiş ve Tcu- | tonya klübünde de bir konferans vermiştir. M. Scbnee bareketinden evvel bir muharririmize şunları söyle- miştir: — Kongre ruznamesinde en mübim madde silâhların tahdidi meselesidir. | Almanya tahdidi samimi olarak istiyor. Fakat bu iş âdilâne yapılmalıdır. Biz tah- didi Akvam cemiyeti mukavele- sindeki şeklite kabul ediyoruz. Her hükümet ancak sahil ve hu- dutlarını muhafazaya kâfı dere- cede silâha malik olmalıdır. Hal- buki bizim silâhtan tecrit edil memize mukabil diğer milletler silâh yarışına çıkıyorlar. Müsavat prensipi haricinde iş yapmak im- kânsızdır. Ruznamenin ikinci mühim mad- desi de müstemlekeler meselesi- dir. Fakat bu mesele ayrı bir komisyonda görüşülecektir. Malüm olduğu üzere Afrika- daki müstemlekelerimiz umumi harpte müttefik devletler tara- “fından işgak ve” zapteditmiş;"bu-” ralarda oturan Almanlar hudut haricine çıkarılarak malları zap- | tedilmiş, yerlerine yavaş, yavaş itilâf milletlerine mensup müs temlikler getirilmişti. Şimdiki hal- de Cenubi Afrika ittihadı dahi- linde İ2'bin Alman müstemleke- cisi vardır. Bu on iki bin kişi- den sekiz bini Cenubi Afrika” daki eski müstemlekelerimizden diğer 4 bini ise doğrudan doğ- | ruya ana vatandan gelmişlerdir. Bundan başka Şarki Afrikada da 2000 Alman yerleşmiştir. Müstemleke meselesi bizim için büyük bir ehemmiyet kesb. 3iş- tir. Almanya, çoğalan nüfusu için hariçte bir müstemlekeye muh- taçtır. Eski müstemlekelerimizin iadesi siyasetimizde bir prensip teşkil etmektedir. Bu prensipi şiddetle ve katiyetle müdafaa | koşu! edeceğiz. betmişsin. — Benim için şeref. —- Hem de hoşuna gitmişsin. — Sahi mi, fakat o benim hoşuma gitmiyor, Piyer, sözlerine pişman oldu. Zira babası kıpkırmızı kesilmişti, Birkaç zamandır, Piyerin babasi gittikçe titizleşiyordu. Pek sinirli ol duğu için sözlerinin dinlenmesinj İs- temezdi. Mühendis babasina yaklaştı. Elimi omuzuna koydu ve: — Sevgili babacığım, emin ol ki istikbalim ile alâkadar olduğun için pek mütehassisim. Fakat henüz ev. leneceğim kadar hoşuma (giden bir! kız daha tanımadım. o Tabif ba ilele- bet böyle olmıyacak. Yalnız beni ev- lenmeğe icbar edecek olan matmazel Pennetiye olmyacaktır. — Her halde ona meteliksiz bir kı- zı terelh edersin? Bu sözlerin söylediği tarz pek sertti, Piyer, yumuşak bir hareketi yaparak cevap verdi. Babası cevap verdi: — Düşün ki çeyizsiz kırlar o çeyizi olanlardan daha az uysaldır. Her hali de servet namına sadece güzellikleri 6 rını gördük. diyor İ Takvim — Perşembe | Teşrinievvel I uncu ay 1931. 18 Cemaziyülevvel 1350 Senenin geçen günleri. 274 kalan günler 91 Koç katımı fırtınası Güneş—Doğusu. 5.56 Matışı 17.83 ismaz vakitleri— Sabah 435 Oyle 1204 ikindi 15.22 Akşam 1754 Yatsı, 1925 imsak 417 Hava — Iünkü bâraret azami) (5 Ir | Günün Muhtırası lasgari ) 10 Bugün ruzgar mütehevvil hava yan açık yarı bulutlu olacaktır. . Bugün iler — Türk #aduları biçki vurdu sergisi saat 16 da açılacaktır. Radyo Istanbul radyosu Saat 18 den 19 a sada gramofon plâklanı» neşriyan. — 1930 dan 20304 kadar birinci kısım alaturkasaz, 20,30 dan 210 a kadar carbant 21.30 dan 22804 kadar ikinci kısım saz, Borsa haberleri, Gümrük tarifeleri tadil edilecek Ankaradan gelen (haberlere göre hükümet gömrük tarifele- rinde tadilât yapmağa ve bir kışım eşyadan alınan gümrük resimle- rini indirmeğe karar vermiştir. Buna sebep bütün dünyada eşya fiatlerinin düşmesidir. Gümrük tarifeleri bir kaç sene evelki yük- sek fiatlere göre yapılmıştı. Eşya fiatı düşünce alınan resim sşıri gelmektedir. İögiliz Mesin düşmesi üzerine bazı tüccar #” parişler vermeğe kalkışmışlardı. Bu suretle, yeni gümrük tari- elerinin tatbikından evel yapılan ve bir çok tüccarın felâketine sebep olan stok bulundurmak merakı uyanmağa başlamıştı. Tarifelerde tadilât yapılması kararı bunun önünü alacaktı. Diğer taraftan tadilât yapılırken bazı sanayiimizin daha esaslı bir serelte bimayesi için tedbirler alınması da muhtemeldir. Vekiller heyetinde Ankara, 30 (telefen) — Ve- killer heyeti bu sabah toplanarak müstacel işleri m st koşuları Ankara ,30—(AA.)— Ya- rış ve ıslah encümeninin şehrimiz de tertip ettiği sonbahar at rının birincisi önümüzdeki lıyacaktır. l için asıl olan, hayatımı paylaşacağım ve ismimi ve receğim kadını o sevmekliğimdir. üst tarafı... — Piyer, çocuk gibi konuşuyorsun. Halbuki artık çocuk değilsin, para. | —Pekj amma, para, para. İki hişi- ye yetişecek kadar param var. — İşte burada aldanıyorsun. Emil Dütriyö birdenbire ayağı kalkmıştı. Oğlu itiraz etmek istedi — Çalışıyorum ya. — Evet, beyefendi lâboratuvarın- da bir âlim gibi çalışıyor. Beyefendi tetkikat ile meşgul. — Öyle tetkikat ki bize para hazan. dırıyor... — Beyefendinin dışarı o çıktığı, ve işin ticari o kısmı ile uğraştığı Oyok tabii buna tenezzül etmezler, hunün- Ja ben meşgul olmalıyım. Bu son sözlerde çok haksızlık vardı. Kardeşi öldükten sonra mösyö Emil (bu ciheti kendisine in. hisar ettirmiş ve bu sayede omüdürl yeti umumiyeyi elinde tutuyordu. Şimdi de, oğlunun, onun bu hareketi. ne hürmeten sesini çıkarmayışmdam onu muatep tutüyordu. !

Bu sayıdan diğer sayfalar: