15 Kasım 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

15 Kasım 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ar e RR ; Puan, yg yy j yy yg yy yyl yy yg gg Acuzenin definesi Seller Müellifi: Nizamettin Nazif çiya, Ressamı; Münif Fehim gm Elmas istersen al sana elmas.. İnci istersen .. Nah bak şu sandık inci doludur. Hele şu altın yığınlarını görüyor musun ? kliniğin. “su, Genç adam, © Tâhnaya el etti, bu lahnaya el attı : ifade eden Ar vuruştu açıldı; ve bir oldu.) Bu galiba W- danışılelr € i- koça ka sal Açılmasile kapanması Herif içeriye daldı. a Koşa koşa büyük bir bahçe -| bi geçti; bir havuz başında iri ar köpek havliyordu. Fakat üze- Ne saldırmıya vakit bulama EFİf adeta uçarak yanından geç- hemen © anda açılan kapı») m binaya girdi. Bu kapının da açılmasile ka - Danması bir olmuştu. avanından avize ifada sarı saçlı genç karsılasmca nefes nefese — Hanım nerede? — Odasında... 4 Âlâ... Öyleyse sen de gir o »| a, Ve söz söylemesine m aşa rledan kızı dertop e Yiyen birine tıktı ve anahtarı ki- yi defa çevirir çevirmez üst fırladı. üzlerce mum yanan bir oda - iğ Yaslı bir kadın, bir sedir üz sil € oturuyordu. Herif bir kille gibi odaya girince, birden - e * ürktü, elindeki mendil ye- S düştü; Mi Oh korktum be.. Fakat Meh bu telâşa sebep ne? mey ayık ağızla konuşuyor, keli -| aba rin son hecelerini iğrenç bir kle uzatıyordu. | 0 Hanım.. Nasıl telâş etmem...) zak, ben de yakalanıyordum.! — Yakalanıyor muydun? “— Öyle ya.. Evi bastılar... — Sahih mi söylüyorsur.? Beş iz nın sırası mr a han'm.. ben dın vardı, beşi de erkek. Bir Her , stulabildim ellerinden. E-| halde ütfakta olmasaydım, her © beni de yakalıyacaklardı.. — Yan.. Şimdi anlad B aj : imdi anladım. Bu Içaklığı Yapan muhakkak o mel! sali Allahım nereden mu * ma? “ttin bu topalı benim başı- Ve derhal ayağa kalktı: — Sel arkamdan... » olayı geçtiler, Asağıya indi-| si bir çeye çıktılar. Kulübe Peri yerden, kadın bir kangal Ve bir tane de harar seçti, sarkan bir —5— Yazı ye resimlerin telif hakkı mahfozdar ) — Nah şunu dedi, Fakat hararı almasile bırakması| bir oldu : — Buna lüzum yoktur.. yazma var mı yanında? Herif çakşırınm çebinden ko - caman bir yazma çıkardı: İşte... Bir! — Öyle ise badi: O şimdi kim bilir kacıncı uykudadır... Yazmayı ağzıma ben tikarıı; Ba Sen de vakit kaybet - kollarını bağlar- ğıramaz.. meden ellerini, sın. Binanın arkasına dolandılar: Bahçe fevkalâde büyüktü. İlerde, sık bir ağaç kümesinin ortasında! * | Küçük bir köşk vardı. Kadım k sarkan bir desteden par- ağıyle bir anahtar seçti. Kapıyı » binaya girdiler.. Bir müddet sonra içerden bo- uk bir hırıltı geldi, ve üç beş d a sonra herif önde rar çıktılar, Bu dı. Ağaçlar hışırdıyordu. Tekrar çıktıkları binaya döndü-! ler. Herif merdiven kenarlarına tutunarak, ıkına sık'na yukarıya! ulaşınca sırtındaki yükü yere bi- raktı. Otuz otuz bas yaşlarında gencin ellerini, kollarını lar, ağzmı tıkamışlardı. » arlık git.. Yalnız göz ku-| « Kızları nereye götürecek- . Gel bana haber ver. .| hanımım. . Herif, yorgun argım, gerisin ge- riye merdivenleri indi. bir amış| 1 an Bir kapı açıldı kapandı. Bir ka- pı daha acılıp kapanınca kadın yerdeki adamın beline bir tekme indirerek homurdandı: — Mel'un köpek. - Yedirdiğim yemekler, sarfettiğim paralar wö- züne dizine durur inşallah.. Za- ten topal doğuşundan belliydi se- nın. , Ve bir tekme daha indirdikten sonra. bacağından tultu, sürükle- miye başladı. Az evvel oturduğu odadan ka- pısı örtülü bir odaya kadar gitti. kilitledikten son- e halmın bir ucunu kaldırdı. Üstü halkalı bir kapak gözüktü. Bunu açınca bir merdi- , toprak kokusu ve dizlere oğuşlu- | sun ama nafile! Ne yapsan ben ven meydana çıktı, Eli kolu bağ- lı genci sürükliye şürükliye merdi- veni indi, . Epi uzundu bu merdiven, “ Ve bittiği yerde, buruna taze rucu bir serinlik geldi. Genci yere bıraktı, daha vurdu beline, , bir tekme — Göstereceğim sana. Demetinden bu sefer biraz bü- vücek bir anahtar seçmişti. B-idak İ: meşeden yapılmış bir kapının kilidini açtı, adamcağızı çekerek içeriye aldı. , Müthiş bir kin ile; — Domuz topal! —diye homur dandı— Beni gebertmek istiyor- bir çaresini bulur içinden sıyrı- İm. Bana inme indirirsen ne o- lacaktı?. Bunlar sana kalacaktı, sefayi hatırla Yiyecektin değil mi? Al işte, altmları sana veriyo- rum, , Bak., Bak.. Yere çömeldi: Orta kıt'ada iki ceviz sandık yanyana duruyordu: — Bunları da istiyordun değil mi? Sandıklardan birinin kapağını açıp iki eliyle avuçladı: — Elmas istersen al san olmas,, İn ci istersen. . Bak, nah şu sandık in ci doludur.. Hepsini al, , Heçisini sölm veriyor... Ha kat bir dirhem ekmek vermiyece - ğim sana anladın mı.. Şu altın yığınlarını görüyor musun. - Bittabi karanlıkta hiç bir şey gözükmüyordu. Fakat kadm elini sağa sola uzattıkça tannan bir şı- kırtı işitiliyordu ki, para denilen nesneden biraz anlıyan bir adam, bu sesin, ancak hâlis ve ayarı tam altın yığınlarından çıkabileceğini! pek âlâ bilirdi. . Bir müddet daha homurdandı.! Sonra, zavallı adamcağızin boş böğrüne bir tekme daha indirdi. | Ve kapıyı üstünden kilitleyip! aldı başmı gitti... Vay canına.. Ulan bu çılgın servetin sahibesi olan şu kadın da! kim oluyordu?. Ya bu elleri kolla-! rı bağlı zavallının suçu neydi ve! kimdi bu, altın yığınları arasında! ngiliz edebiyatı © © O Sönüyormu? Yakın vakte kadar, İngiliz edebi- yatı tarihlerinde, Amerikalının san'- atı münakaşa olundukça ona bir zey! güzile bakılırdı. Sanki bir İngiliz; sadece toprağını değiştirerek daha ta- ze bir hava içersinde memleketinin şarkısını söylemişti, Fakat şimdi, bu eski köy şarkısının, değişen ağızlar. da daha canlı ve kesik nağımelere va- sıflarmı terkettikten haşka, bir hes- tenin sırrını da benimsemekte olduk- larmı iddia eden sihirbazlar yetişi- yor. Büyük romancı Bennett'in ölümün- den sonra, İngiliz edebi mahafili; onun, Westminister'e olan nispetini araştırmakla o meşgulken: Hadiseye ilk defa ve büyük bir şeytanetle gözlerini açan Amerikalı müdekkik oldu: ! Arnold Bennett ölebilir, dediler. Ken| disinden bekleneni yapmış olması itiha | rile ve artık işin, mihanikiyete yardı. ğı bir devrede aradan çekiliyermesine isabet de diyebiliriz. Fakat yerini; kim tutacak?! Ölenler; büyük bir ra. simede bulunmak üzereymişler gibi birbirinin peşinden gidiyor, Hardy; dört sene evvel öldü. Law- rence'i geçen sene kaybettik, Bennetti geçen gün. Gals Worthy; 61 yaşmda Wells; bir yaş daah ihtiyar. Maug- ham; 57 yi buldu. Ve Shaw; bunla - rın hepsinin babası: 75 yaşında.. Bu günkü İngiliz edebiyafınm birinci sı- nf muharrirlerinin tam bir cetvelini teşkil eden bu isimlerde bir taş ve bir tarihle hakikatlerini paylaştıktan son ra, ta on sekizinci arsın Fielding ve Richardson'ıyla açılan bu safhada mu- kadder hayatmı yaşamış bulunacak..' Bundan o kadar uzak değiliz, Sayr- Ir muharrirlerin bir çoğunda inhitat eseri baş gösterdi bile. Wells ve Shaw son zamanlarda dünya O irlanmdan Kendilerini mes'ul sanmıya basls Jar ve eserlerinde tedrisi gayeler tü kip ediyorlar. Romancılığı hiç olm - yan Shaw, bütün hayatmca zaten bu- nu yapmıştı. Fakat son piyeslerinde| bile inkâr olunmıyacak (Okadar düş künlüğü; bu inhitatın açık bir misuli- dir, Şu halde, bütün bu kafilenin çok sürmiyecek olan hakiki vedaından son ra, İngiliz edebiyatında, uzayacağı şerait şimdiden hazırlanan, kat'i bir buhran hüküm sürecek... Ingğzere bu sahada rolünü bitir » miş #örünüyor. Birkaç © sene evvel üstatlarmın yerini doldurabilecek bir! dolgunluk ve iktidar gösteren genç muharrirler, bugün bütün Ken- dilerini o gözliyenlerle beraber ac, bir inkisir içindeler, İlk! baht?. ... ÜÇÜNCÜ KISIM Bir âşık ve bir maşuka Kavuğunun üzerinde kırmızı bir tuğ sallanan, kara bıyıkları taze terlemiş bir genç adam, © lâhnaya el etti, bu lâhnaya el at- tı: — Nah şunu.. — dedi —, — Bunu mu? .—— Hayır şunu... — Başka? — Bir de şunu kes... Dur hele... Dur bakalım... | İğildi, lâhnanın bir iki yapra- | ğını kopardı: — Evet... Evet... Bir de kes... AmI$- bunu! Gözün alabildiği kadar geniş bir bahçe.. Gözleri bağlı beygir- ler, mütemadiyen dönüyer.. İki büyük bostan dolabından fışkıran su; tahta yalakların ağzından de- rince bir çukura fışkırıyor, ora * dan tarhları tarıyan yollardan dört bir yana taksim oluyor... Uzakta iki kadın var.. Toprak belliyorlar galiba... Bir köpek, fasulya sırıklar: rasında kendi kendine saklami oynuyor. i Dört kazığa dayanan tene tahtası gibi bir çardaktan ( Cr yak cıyak!) bir çocuk sesi geli « w Müteveffa Arnolt Benet eserlerle atılan genş ve hakiki ye pek benziyen adımlar, ikinci ve ü“ çüncü den sonra düşünceli, titrek bir hal aldı. Bir yolcunun geçtiğine bile inanamıyoruz. Muharrirler belirdi kiz Kesif ve müesses bir istikrardan son ra birden küçülüp incelerek kaybol « dular. Kısa hikâyeyi (oaşamıyanlar oldu. Muharrir doğdu ki: İnanabile. ceğimiz muvaffakryetinin daha baş. langıcında, inanamadığı o maneviyeti yüzünden intihara atıldr.. İngiliz edebiyatına ne oluyor? Bus bir İngiliz söyliyemez. Bu inhitatta muhakkak, lisanm bir rolü var, Tisana her güm yen; kelime ler ve eski kelimelere yeni yeni mana lar ilâve etmekte büyük bir inkişaf sezen Amerikalı müceddide karşı Londralmın beslediği nefret ve taas sup, onu kend; Tisanının, ana yurtta tekâmül etmesinden alıkoymaktadır. Edehiyatım sönmesine bunun bir neticesi diye bakılamazsa da: her iki derdi de görüşle müt: mümkündü Kim bilir i ki de daha derin sebeplerden geliyor. Lâkin iki kakikat gayet açıktır? I — İngilizce, İngilterede hayati yelini kâybeden bir lsandır. Bu ame rikaya geçiyor. 2 — Mühün İngiliz maharrirleri, ini dolduracak helefler bırak « nu, Buna mukabil oOAmer'ka, yüzünü Avrupaya bağlı mazi den, tamamen kendisinin olan bir istikbale çevirerek tam edebi hürriyet nde müthiş bir devir ve müke bir Tisanın şehkârını yaşıyor, Fukat Dehâ; © görülmemiş rahatsızlıklar diyarında bile aynı nedretle hüküm sürdükçe: Bu yarışmanın tahakkuk etmekte ok duğuna birden inanamıyacağız, BİKMET MÜNİR yor.. Karnı acıkmış galiba.. Bel ki süt istiyor... Kim bilir, belki de kundağından bir zoru var... — Debelenmez mi bu yavru orada.. . — Debelense bile, korkma a ğam.. Korkuluğu görmüyor mu * sun? Düşmez... * Bu cevabı veren çömelmiş ikide bir önlüğüne sürüyor, sonra ağzı tırtıllı ve iğri bir bıcakla de- likanlınm işaret ettiği (o lâhnalar katır kutur kesiyordu. Kırmızı tuğlu adam, adam, yere hayran 7 d Çamurlanan ellerini bakışlarla çardağı seyrederek, çe i cuğun ardı arası kesilmiyen bağı" rışlarma kulak verdi: — Senin mi bu yavru? — Evet beyzadem. — Çok katı yüreklisin öyleyse, — Neden?. — Ayol seslensene nesine... — Gelsin,. Her halde istiyor bu çocuk... â bir 4 — Belki bir ağrısı var..: Belk" ipleri çok sıkılmış kundağm.. mü Ona... Gitmedi) si bunun ans. — Babam beni böyle büyüt. ' 5 Anamı da anası böyle. Ku- | lak asma sen. Bir seycikler olmaz |

Bu sayıdan diğer sayfalar: