14 Aralık 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

14 Aralık 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© A ŞAM . Meclis reisimiz vatandaşlara a e kunda , - olunmadığı tasavvur olunabilir, — 6o—VAKTI 14 Kânunuevvel 1931 Bir şey alirken acaba bunun yerlisi var mıdır diye düşünmiye alışmalıyız! Ankara, 13 (A.A) — Tasarruf © haftası münasebetile Meclis reisi Kâzım Pş. Hz. radyoda bir nu- “tuk irat etmiştir. Kâzım Pş. nut- vatandaşlar, iktısadi | vazifelerimizin en ehemmiyetlisi yerli malı kullanmaktır, dedikten sonra, ne için her Türkün Tür- | kiye malı kullanması lâzım gel- diğini izah ederek demiştir ki: — Bu memleket her sene ya- bancı memleketlere satabildiğin- den fazla yabancı memleketler- den satın alıyor. Bu suretle her sene ticaret muvazenemizde va- sati 50 milyon lira açık vardır. Bu açığı nasıl ödüyoruz? Bu açığı fakirleşerek ödiyoruz. Bu açığı oOmemleket ve millet servetlerinin harice akmasile ödi- yoruz. Eğer bu açığı kapatamaz- sak Türk parasının kıymeti dü- şer. Bu tenezzül ayrı ayrı her Türk vatandaşın bütçesinin sar- mlması (o demektir. Bunun için Türk parasının kıymeti ile he- | pimiz alâkadar bulunmaktayız. Bü açığı kapatabilirmiyiz ? eve, kapatabiliriz. Şurasını her Türk iyice bilmelidir ki bu mem- lekete her sene yiyecek ve gi- yecek eşyası olarak 107 milyon liralık mal giriyor. Bu 107 milyon liralık ithalâtda Tereyağ, Zey- tin, Peynir, Et, Pirinç, Fasulye ve Yumurta gibi mem- leketimizde xlâsı ve külliyetli mıktari iw Ot olan maddeler vardır. Pamuklu, “olü, ve ipekli men- sucatta bu .ualât eşyası meya- rında büyük bir yekün teşkil eder. Bu saydığım, yiyecek ih- tiyaçlarımızı memleket mamulât ve mahsulâtile temin edemiye- ceğimizi kim iddia edebilir? Bu memlekette tereyağ, peynir, zey- tin, ptinç, yumurta yokmu dur? Yahut mıktanı bize kâfi değik midir? Herhalde bir Türk vatan- sından maada bir de yüksek o mevki ve rütpe sahibi olan bir erkeğe daha ihtiyaer vardır. Bunun vazifesi, ara-| da sırada hanım efendiyi ziyaret ede rek gerek hanesinin gerekse kendisi.! nin mevkiini ve şerefini yükseltmek ve süslemekten ibarettir. İ Kadınm bu erekklerden hiç birisi- Je hatırımıza gelen münasebette hu - Böy le bir halin birçok kadenlar için varit olduğu söylenir. Fakat, o zaman ka- dının hir de bir şehvet partnerine ih. tiyacr vardır. Maceraperestane ma» vi saatler, işte bü partnerle yaaşnır. Bu partner arada sırada değişir, bn. zan da icabı hale göre, unutulur ka- Tır. Bu erkektir ki kadınm hayatımı biraz karartır, uzak dostlar arasmda dalma bir muamma olarak Omevzuu bahsedilir ve mahiyeti hiç bir zaman lâyikile anlaşılamaz. Kadmm bugün hiç mubtaç olma. dığı birisi varsa o da artık romantik devre intikal eden ruh arkadaşıdır. Çünkü kadmlar öyle zannediyorlar ki bir kadınm ruhi ıstıraplarını anlıya- bilecek ve o ıstıraplar!a alâkadar ola» bilecek bir erkek kalmamıştır. Bu| ruh arkadaşına mukabil kadinen bu- gün birkaç tane en samimi kadın ar- kadaşı vardır, onlarla beraber anlaşır, ağlaşır ve gülüşür. Ve onlardan her defasmda şu sözlerle ayrılır: — Ah kardeşim, böyle arada «e rada senin gibi bir doslla dertleştikçe #nizyorum ki bütün erkeklerin hepsi birden on para bile etmiyorlar?, a.mu | dağı yiyecek içecek ihtiyaçlarını yerli mahsulât ve mamulâtımızla İ temin etmeyi bir vazife bilirse İ 6 vakit bu memlekete dışardan on paralık bile yiyecek ve içe- cek şeyler giremez. Kâzım Pş. bu idhalâtın sebebini Türk vatandaşının yerli malı kul- lanmayı henüz itiyat etmemiş ol- masına ve bir şey alırken acaba bunun yerlisi de var mıdır diye düşünmediğinde aramak Jâzım geldiğini ilâve etmiştir. Halbuki diğer memleketlerde buna çok dikkat edildiğini, hat- ta Fransaya ecnebi oyuncakları girdiği için : gazetelerin bütün Fransız milletine elele veriniz, ve ecnebi oyuncakları almayınız diye bitapta bulunduklarını anlatan meclis reisimiz, bizimde zengin milletler arasına girmemiz için, böyle bareket etmemizi ve harice çıkacak 10 paramızın patamız üzerinde menfi tesirler yapacağı nı, binaenaleyh memleketimizde yerli malı mefhumunu bir milli ahlâk haline sokmak lâzım gel- diğini beyan ederek demiştir ki: — Harp yalnız top ve tüfekle olmaz. hudutlarımızda sulh ve sükün olmasına rağmen iktisadi cephede harp vardır. Iktısat har- binde ise Jyalnız askerlik vazi- fesile mükellef olanlar değil ka” dınlı erkekli bütün millet çocu ğundan ihtiyarına Ee sefer- brdir. , Bütün dünya hliniebiği ni seferberliği ilân ettiler. “Sulh zamanında; fakat iktı- sadi, harp içindeyiz. Bu yeni ik- tısadi cihan harbinde Türk mil- leti yeni bir Dumlupınar zaferi kazanacaktır, ve behemahal kâ- zanmalıdır.,, Iktısadi. vazifelerinizden biri de tasarruf etmektir. Tasarruf edebilmek için çok para kazan- mıya lüzum yoktur. Lüzumu olan şey buradada itiyat ve şuurdur. Kâzım Pş. sözlerine şu suretle devam etmiştir: — 5 milyon Türk vatandaşı günde beş küruş biriktirse se- nede yirmi milyon lira toplanır. 14 milyonluk Türk milletinden hiç olmazsa 5 milyon yatandaş biç şüphesiz ki günde 5 kuruş biriktirebilr, O balde vatandaş- larımı bir tasarruf seferberliğine davet ediyorum. Gelecek sene “Tasarruf ve yerli malı haftası, nın üçüncüsünü kutlularken ge” bankalarımızın tasarruf hesap yekünunda milletimize . iftiharla ilân edebilmeliyiz. Bugün belli başlı milli ban- kalarımızdaki 30 milşon lirayı bulan tasarruf hesabatını hiç ol yerli malı almanın ve İ Bu acem “İvası ikame edilmiştir. | bur İngiliz bangeri Oecklingerle mazsa 90 milyon liraya çıkart- | mak, tasarruf seferberliğinde ilk hedefimiz olmalıdır. Bunun için de yerli malı kullanmak dava- sında olduğu gibi bir içtimai tasarruf ahlâkı tesis etmek icap eder. Az bile olsa fakat munta- zam bir tarzda tasarruf etmiyen, eline geçen paraları hesapsız sarfeden bir Türk vatandaşı ken- disini hem nefsine, hem de mil letine karşı müçrim telâkki et- melidir. Prensi de Kim ? Paris gazeteleri “Bir acem pren si tevkif edildi, serlâvhası altın»! da şu satırları yazmaktadırlar: Cumartesi günü büyük bir ku- lüpte, bakarada 120,000 frank! kaybettikten sonra sokağa çıkan, ve isminin prens Sultanof Kerim| bey olduğunu söyliyen bir acem, iki sivil polis tarafından tevkif e- dilmiştir. Sultanof Kerim B. Prens Sultanof, (kendisinin kâh Bakülü, kâh da Tunuslu ol- duğunu söylemektedir. Fakat ne- reli olursa olsun, aranılan şahıs kendisi olduğu için, tevkifaneye sevkedilmiştir. Çünkü prens Sul- tanof'un aleyhine birkaç tüccar, işadamı, hatta bir de opera şan- tözü tarafından dolandırrerlık da- Şikâyetçi»! ler, prens Sultanof'un kendile - rinden bir milyon franktan fazla para çektiğini söylemektedirler. Prens Sultanof, şikâzetcilere, Sovyet hükümetile Türkiyeden a- lacağı olduğunu, vadesi gelince bu paraları alacağını söylemiş, ödünç diye para almıştır. İddin- sına nazaran, prensin Rusyadan Baküde petrol membalarına mah- suben 60 milyon frank, Türkiye- den de islâha ve mühimmat satı- şından 283,000 ingiliz lira alaca- ğı vardır, ve elinde buna dair ve- sikalar mevcuttur. Sultanof'un elinde Türkçe ya- zılı, pullu ve tamgalı bir çok ve- sikalar varmış ve gene bunlara is- tinat ederek, Amerikan ekspres bankasından da bir milyon frank istikraz etmek üzere imiş. Fakat, evvelce istikraz ettiği şahıslar şi- kâyet edince, Amerikan ekspres pek tabit bu parayı vermemiştir. Sultanof'a Baküdaki petrol membalarına mukabil para veren- lerin başımda M. Charles Metz-, ger vardır. Bu zat 300,000 frank, eshabı emlâkten bir başkası 250,000 frank, bir opera santözü 15,000 frank ve bir Rus tüccar da 150,000 frank vermişti. Prens Sultanof geçen sene meş de temasa geçmişti ve Nis'te bulu- şarak kendisinden 50,000 İngiliz lirast alacaktı. Fakat bu sırada sahte çek imzaladığından tevkif edilmişti. M. Metzger o zaman Sultanof'a itimat ettiği için, sah- te çekin ihtiva ettiği meblâğı öde- miş ve onu hapisten çıkartmıştı.! Fransadan ihraç edilmesi “için aleyhine üç mahkeme kararı mev- cut olan Sultanof, öyle zannedi- yoruz ki bu sefer artık kat'i suret- te yakayı ele vermiştir. Sultanof, kendisini tevkif e- den sivil memurlara, serbest br rakılması için beşer bin frank rüş- vet teklif etmiştir! i vinlerile Palas oteline —34— Moris Löblandan: tasarruf etmenin bir vatan borcu olduğunu söyledi (Valne, Baratof'un not izci esrarengiz gencin adresini bzden Türo, derhal telefonu açarak) komiserle görüştü. Ve madam Destol'un başında şaşkına dön- müş olan Valne'nin yanına döndü Onu ayıltmıya başladılar. Komiser, derhal yanında mua- gelmişti. ürültüve uyanan kapıcı kendile- rini şaşkın şaskın karşılamıstı. Ko miser, derhal kendisini Joan Ba- ratof'un apartımanına götürmesi- ni emretti, yukarı çıktılar. Kapr- cı, apartmanda Türe ile baygın bir kadının ve bir yabancının mev cudiyetini görünce Hesriğiadeni dona kalmıştı. Komiser derhal tahkikata baş- lamıstı, Valne. madam Destol'un ay El larma, etlerine vuruvor. ve masa- da bulduğu eteri o kokletryordu. 'Türo da bir havluya kolonva dök- müş, yüzünü gözünü silivordu. Netice şu oldu ki madam Destol- un yüzündeki bütün bovolar çık» tı fokat kendine de geldi. Bu esnada komiser hademeleri sorguva çekiyordu. O katın gar- sonu, iri ve esmer bir gencin içeri- ye girdiğini, o gön sündüz de aynı adamın Bsratof'u ziyarete geldi- ğini söyledi. Sonra, Baratof'un odasma ve- mek getirmiş olan garson iki adasi mın kavga ettiklerini ve arkadaşı» na: “— İcerde iş kızışıyor... Dediğini bildirdi. Yemekte hazır bulunduğu zamanlar, iki a- dam, sadece alelâde mevzular ü - zerinde konuşmuşlardı. Görünüse nazsvan ahbartlar; “samimi biri surette ve senli benli konusuyor *) , lardr. Birbirlerine Baratof ve Je- rar diye hitap ettiklerini işitmiş ti. Komiser bu sözleri duyunca: — Eh, dedi, işte bir şey öğren- dik demektir. Bu gencin ismi Je- rar demek... Fakat, bütün gayrete rağ- men, komiser bundan baska bir şey öğrenemedi. Yalnız, bu Je - rar denilen mechul gencin muhak- kak katil olduğuna kanaat getir - mişti, Peki, yalnız, şimdi mesele katlin hangi sebepten dolayı ya - pıldığını bulmıya kalıyordu. Ani bir kavga neticesi mi? Sırkat mı? İntikam ve ini mi? Baratof'un Sarillan, odanın bir köşesinde, yarı açık duruyor du. Fakat içindekiler alınmamıştı. Demek bu cinayetin sebebi sırkat değildi. O halde iğ Bir ikinci mesele de şuydu. Bu Okadınne diye burada bulunuyordu? Komiser, tahkikata hiç müda- hale etmemiş olan Türo'ya yaklaş» t: -— Tuhaf bir mesele efendim, dedi, her halde bunun altından bir takım şevler çıkacak. Zanne- dersem malümat da elde edebile- ceğiz, Bunları söylerken, komiser ma- dam Destol", u kastediyordu. Türe: — Ya, dedi, öyle mi zannedi- yorsunuz. Belki... Fakat, hemen neredeyse şimdi müd delimi ge lir. Ben de polis müdirivetine der- hal haber vereceğim. Siz de ra- porunuzu hazırlaymız. Komiser işgüzar görünmek is- tiyordu. Fakat Türo'nun sözleri kâfiydi. İsrar etmedi ve madam Destol hakkında fazla sormadı. Türo devam ediyordu: — Bu Jerar denilen adamın kim Olduğunu tahkik ediniz. Eğer sabah olmadan onu tevkif e- debilirseniz mühim bir iş görmüs olursunuz. Türo, koltuğunun içinde daha yarı baygın duran madam Destol- a yaklaştı: — Madam, dedi, saat 4. Her) v halde yorgunsümuz, DE leye polis vaz'ıyet etmiştir. büt? halde birkaç saate kadar gidip biraz istirahat edeceğin; — Evet, hakkınız var. Geliş” Türo dostu Va'ne'ye döndü i kendisine bir seyler söyledi. De tol'a: — Hazırmısınız. dedi, gideli. le kendine gelmişti: p — Evet, dedi, gideceği? kat İstirahat edeceğimi zanneii. dukça rahat edebilir miyim Madam Destol değismişti. İf a sakin olmuştu. Sörlerinde iy ve metanet vardı. nün boyaları çıkmış bu kadm b denbire yirmi yaş ihtiyarlam. Anne sefkatile her şeyi boğuk bir sesle: ai — Dinleyiniz, Valne, tünde bir not defteri gördün dip şunu bir muayene malümat bulabiliriz. Valne hayretle itiraz etti? mışlardır bile? # — Sen dediğimi yap, dah# miş gibi karıştırınız bakalım. i Valne itaat etti, rak, orada, lâkayt bir dolasmıya başladı. sonra masaya yaklastı, ve haf” dönüp istirahat etmelisiniz. vaziyet meydana çıkar. Ben * rum, ra Valne geldi ve madam Madam Destol artık yiniz, Nelliroz bu haydutla bul” di eski suh kadın değildi. kıyordu. Saçı başı Yali olan bu kadma hayran iz kabil değildi. Madam bu alçak Baratof'un masasını” belki orada bize bir iz — Olur mu hiç, polisler vi nu dösünmediler.. Farkında yazan komüsere yan gözle Bir müddet böyle gerindii bakmaksızın gene lâkayt bi ei ketle not defterinin yapr: w karıştırdı. Mamafi yan kıyordu. Birkaç vaprak lir sonra Valne titredi, masa rılarak madam Destol'un geldi ve: — Buldum.. Dedi, Jerar'ı” ir resini buldum. Otöy de Rus siyonu. — Tamam.. Muhakkak b9 Jerar, Nellirozu bu Rus nuna emri iğ Geliniz. — Nereye — Maliye kurtarmıya” çi” Madam Destolle Vanlı lar. Fakat dişarda itiraz ei — Niçin komisere haber miyoruz, daha iyi olmaz pr? (Bi za Eski bir Hint mil liyeiporyer Bömbay, — Gandhi vunda buraya gelecektir. dsi bhmbayda ancak saat kaldıktan sonra Riv# ram mederesesinde ağir basta yatan eski dostu sahibi ziyaret için Ahmet gg gidecektir. Eundah bir çok ne evvet (— Cenubi Hindistana hicret edip we büyük bir servet kp Sahip itaats'zlik bii v7 rak edenlerin önsafında muştur. İmam Sahibin s4bb” ziyetindeki o vehamette" oeilefi * Hint kongresi icra komili Halbuki bundan evvel mi z bir karara tevfikan Komi! ü »vsuevvelin 30 unda A bavda içtima edecektir. Ni da toplanmağa geviş eki —me ea ai

Bu sayıdan diğer sayfalar: