18 Ağustos 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9

18 Ağustos 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

> - vs 1937 ” €dij bi Hiç şe da merhamete e 2. ç Utursuzça oradan da bakı. tü © hilekâr koca, çak dd en keskin cadi- çöle SD gene iL S ie Yolda Yarısına kadar hi olay yp ra batmış boğul- Yisini görürsün “İm- diye bağrır. Onun yoluna de : ek e d tadı aha yol gidersin. 6 bi tesadüf edersin. İk, “İŞ mel'unun cadı. a ke iyi olma. Yak erini dinleme. hi tana bir çomak indir. J' ik gz erişin. Ber- i rbir su görür- yi ama bir taht kurulmuş, Bh 098 Gibi iki güzel oğ 4 ii ae otururlar. Ön- |, , , Siyar yarı beline ka- Song ülmüş çırpınıp du- No iha; imdat ister. Sen a ,,, Yarı sudan çek, çıkar. K * O iki oğlanı kesip içi, © ihtiyara kana 4 a it ik « ferah bulunr, sana alkış taşi, rl gösterir o kimse oy, Sösterir. O kimse eyler diyarının ulusu- dey, A»E Yağrık., dır. O- iyi Mahsus selâm söyle, i İ İNİ görür, Seni her su- an sonra Dede leri, © dedi ki: Ya Atiz! ” ir kelimesini, bir j Sn güzelce Biri er ehemmiyetsiz İY bir noktasında ih- “al, Samaha edersen bü- İ belâğ, 2 Zayi olur. e Belki Ki Sen a i i Olur gidersin. , anan rakibimi or- Yol, “ak büyük bir kah- "n cihetle en büyük va ği Samet ettim. En kes- ç iş üfürükleri öğrettim. ve zayi olmaz. ve *ehin gibi büyük a ip elimizden kaçıp ük, hasımla aramız a“ » .“birpız. ,Sadire meydana Hİ, im seni... Olanca gren hazakatini, ep, “ubu yolda kullan, Yi vey ONganIn sanduka» tirg, ti. Himmet di- O ulu ağaca e i kesti, Yolda leri atlattı, hep anıp ilerledi. En b Yaşa ÇE tahta ge- hi Bönterdi Bu iyiliğe sane razıyım. Ordu: Meşin Altındadır, de- karma 9 büyük oğlanlar Çer- Ge —« adamlarından yi İdi. Beni saçı suda ww gafil bu- p Psetmişi #eldin ki helâk “ inden kur- “andın. Onları aya bacetini bi- ım,, de- EE Yağrık dört ği Düksek . cihetin dev- f topuz indir. Ora- | © Yaklaşana bir çomak indir. Sahraya “rişir, süt gibi su görürsün ! memur edeceğim. Böyle olmakla arama saran Yazan : Kastamonu Meb'usu ere seasesamasa saraya! leri, ifritleri, cadıları yüz binler» ce dehşetli, korkunç mahluklar orayı dolrdurdu. Hepsi huzurun- da seçde edip emrine intizar et- tiler. Yanğ Yağrık Atizin hace- tini, bu uğurda çektiği meşekkat- leri hep anlattı. Zavallı Toygarın uğradığı zül- mu beyan etti. “Çertici (o Sevinç habisi dünyayı kastı, kavurdu. İnsanlara yapmadığı kalmadı. Hava ve hevesi uğrunda herke- sin aile saadetini oyuncak edip çok hanumanları söndürdü. Çok biçarenin perişanlığına sebep oldu. Artık onun da vücudunu kaldı- rıp bana büyük bir iyiliği doku- nan Atizin niyazını yerine getir- menizi isterim.,, dedi.. Oradaki halkın başları olan keskin ifrit- ler hepsi birden yer öpüp boyun büküp mel'un Sevince karşı ha- rekete hiç birinde cesaret olma- dığını söylediler. Yanğ Yağrık çok sıkıldı. Hid- detinden gözlerinden ateş, ağzın- dan ve burnundan dumanlar fır- ladı. “Ben şimdi şu anda dünya! yı birbirine katarım. Ateş fırt:"* nasile hepinizi helâk ederim.) Yahut ki bana bir çare söyleme- lisiniz. Nasıl olur. Bu fedakâr kimse; zevcesinin Âdem eviğdın- dan bir hemşiresine verdiği söz üzerine insanların değil, yedi başlı devlerin bile cesaret edeme- diği bu seyahati yapsın. Gelsin benim gibi azılı bir ifriti mel'un Sevincin iki müthiş adamı elin- den kurtarsın. Ve onları da he- lâk edip kızıl kanlarile bana ta- ze hayat versin de siz benim bir hacetime (çare bulamıyasınız. Aciz insanlar gibi karşımda bo- yun bükesiniz! Şimdi ben.....) der demez olanca ifrit reisleri feryadı figanla yerlere kapanıp (aman fendim, beş dakika müsa- ade et. Aramızda bir konuşalım) diye güç halle gazabını teskin e- debilmişler ve müzakereleri ne- ticesinde (efendim! siz de bilir- siniz ki bizim için maşrik, mağ- rip olmaz. Tehlike meşakkat bil- meyiz. Her ne emrederseniz uğ- runda helâk olanlarımızın sayı- sına bile ehemmiyet vermeyiz. Biz ihtiyarlarımızla konuştuk. Olanca tedbirlerimizi harikulâde mekru hilelerimizi saydık döktük. Bunlarla bu işin hallolmıyacağı- na kanaat getirdik. Yalnız topu bir çare kalıyor ki oda ancak sizin elinizdedir. Yarın bütün dünya şeytanlarınm kendisine başeğdiği Kaf dağı ardında sas kin olan (Dahavuş) cadıya bü- yük adamlarmızdan bir kaçı ile beraber bir haber gönderirsiniz, ne diyecekseniz büyüklerin ara- larındaki lisanla meramınızı an- latırsmız) dediler. Yanğ Yağrık meselenin çok ağır olduğunu bil- diği için çok müteessir oldu. (Ha yatımda ilk defa olarak kendimi aciz mevkiinde görüyorum adam: larım da tamamile doğru söle- diler. Elde çare olsaydı. Şu an- da senin için en müthiş fedakâr- lıklara katlanırdım ve kendim bizzat senin için çalışırdım. Evet! Bunların dedikleri gibi Dahavuş cadıya bu uğurda başvurmaktan başka çaremiz yoktur. Sana yar- drm için en müthiş ifritlerimi de resmen sanane a > eş AKIT Sahife 9 200 Bin | Türk Kadin hakkında Lira kazanan köpek KlodFarerin bir methiyesi Rintintin Nasıl öldü Bir iki gün evvvelki telgraf- lar düvyanın en meşhur köpeği sinema artisti Rin Tin Tinin öl- düğünü bildiriyordu. Rin öldüğü ği 14 sene evvel Meç civarında ilerliyen Amerikan askerleri bul- muşlardı. Askerler bu havalide iki Alsaslı,köpek bulmuşlar ve “Rintintin,, In yerine ge: i ve onun kadar kabiliyetli ol- duğu söylenen oğlu L. onlara Rin Tin Tin ve Nenette isimlerini takmışlardı. O zaman Pariste en çok rağbet gören bebek isimleri bunlardı. Iki kö- peği Amerikalı tayyareci yüzbaşı Duncan almış. Kaliforniyaya gü- türmüştü. Seyahat neticesi ola- rak Rin Tin Tin dünyanm en meşhur kökeği oldu, Rin Tin Tin sinemada çalışan | Fransız romancısı “ Ankaralı dört kadın, / ismile bir roman yazıyor vebu müna- sebetle verdiği bir konferansta Türk kadınından bahsediyor l en meşhur köpek olmakla beraber bugün sinemalarda çalışan kö- peklar pek çoktur. Rin Tin Tin öldüğü günün sabahı mükemmel kahvealtı et- miş, büyük yen bir filim çevi- rirken felce uğramış, ve birkaç saat sonra ölmüştür. kendisi ye- ni bir filme hazırlanmakta idi. Rintintinin Okazandığı Opara 100,000 dolar tahmin olunuyor, Yani bizim para ile 200 bin lira almıştır. Buna mukabil deyin sa hibinin Rin'nin bu parasını sahi- bi olan mister Dumkan evine yakın bir yere defnolunmuştur. Londra gazeteleri Rinin vefatı münasebetile baş makaleler de yazmışlardır. “Deylimeyil,, ga- zetesi Rinin dünyanın en meşhur köpeği olduğunu söyledikten son- ra şu mütaleaları ilâve ediyor ; “Rin, Ohang filiminde oyni- yan maymun Rinber kadar zeki değildi. Yirmi sene evvel herkesi hayrete düşüren Elberfeld atları derecesinde hüner göstermemiş- ti, fakat Rin de şayanı hayret bir hayvandı. Oda, holivudu elektrik- leyen kadınları kurtarmakta bü- yük muvaffakıyetler göstermişti. beraber gene senin yolda uğrıya- cağın mühlikelerin uhdesinden Erkek ve kadın birbirine benzemez zaman 14 yaşında idi. Bu köpe- | VE kadın hiç erkekten aşağı değildir “Ankaralı dört kadın, adile bir roman yazmak üzere bulun- ması vesilesile Klod Farer Paris- te bir konferans vermiştir; bu konferanstan Türk tarihini alâ- kadar edecek bazı parçaları alıyo- ruz: “Fransada ne zaman Türkiye- den bahsetsek, alelümum Müslü- manlardan bahsediyoruz zânne- deriz; ve Türk kadınını öteki müs lüman kadınlarla ve bilhassa A- rap, Cezayir, Fas kadınlarile ka- rıştırmıya mütemayilizdir. Bu çok mühim ve ağır bir yanlışlık- tır. Bir Arap kadını serbest bir â, yani yirmi yaşmı geçmeden el, bir süs, bir zevk aletidir ki kendisine yüz verilir, ve söyle- dikleri dinlenmez; - hoş, dinlene- cek bir söyliyecekleri yoktur da ondan, - sonra, yani artık arzu edilecek çağı geçtikleri zaman artık bir yük hayvanı olur. Bir yük hayvanı dedim. Evet. Farzediniz ki müthiş bir kurak- lık. Toprak çok güçlükle sürülü- yor, Eşek sapanda fazla yorulu- yor. Bir Arap kadınını eşeğin ya- nma koşarsınız ve ikisine birden sopayı basarsınız. Bir nokta, bu kadar, Fakat Türk kadını, kendisi için büyük bir talih eseri olarak, hiç bir sapana koşulmamıştır. Türk kadını bir Asyalıdır, Afrikalı de- gil, Ve eskidenberi her zaman Aş- yalı kadın cemiyette Yâziyetini muhafaza etmiştir.,, “,... Hem bu Türkler nedir? Nereden geldi? Bu meseleyi bir başka gün konuşuruz. Bugün sa- dece tanınmış müelliflere nazaran Türklerin ana yurdunun Sibirya ile Mançurya arasinda, Baykal gölü civarında olduğunu söyliye- rek, meseleyi bir tarafa bıraka- lum. Türkler oradan kalktılar, yük- sek Asyadan atlarını sürerek iler- lediler Çuha ve sazdan yapılmış ! ve ismine “yurt,, denilen geniş | çadırlar — içinde konaklarlardı. Türkler Patriarcal bir millet. Erkekler at üzerinde sürüleri gü- derken kadınlar "“yurt,, altında «esirlere hüküm sürer, emir verir. lerdi. “Yurt,, hiç bir vakit bir ha- rem olmamıştı. Kadınlar orada o- tururlardı; fakat ne zaman istese- ler çıkarlar, ne zaman isteseler gi- rerlerdi. Ve İstanbul Kara Kuru- ma halef olunca Türk kadınları değişmiyeceklerdir. Türk kadın- ları aslâ değişmiyeceklerdir. İs- tanbul haremlerinde tahta ve taş çuha ve sazın yerine keçince es- kiden ne iseler öyle kaldılar! Bi- rer kıraliça..... Dikkat ediniz, madamlar, Türk kadınları hâlâ bu saatte nail olamadığınız haklara her zaman sahiptiler. Da- ha dün, bir Türk kadını, kocasının ındır. Bir Arap kadını, evve- sizin | © z i miye bile cesaret edeceğim, müdahale hakkı olmadan kendi | servetini idare ederdi. Ve çocuğu, 14 yaşına gelinciye kadar, diledi- gelebileceğini ümit etmiyorum. | ği gibi büyütmek hakkına malik- (Devamı var) İh hususta tir, (Alkışlar) Ben her m ilerisi dr femtinist değilim; fakat böyle şey» ler için feministim, (şiddetli al- kışlar) pi ai O halde bu kadmlar- la sizlerin arasında (madamlar) ne fark vardır? İstanbul Kara Ku» rumaj halef olduğu zamandanberi arada ne fark oldu? İşte bunu si- ze söyliyeceğim: Bu fark İslâm di- nininigetirdiği mecburi fark ol- du.,, | “sussa, Kadınlar için mutlak iki kaide vazolundu: Evvelâ teset- tür. Sonra, haremden hariçte Her hangi bir erkekle kat'iyyen ko- nuşmamak, ayni zamanda ön ya" kın akrabalardan olmadıkça evi- ne hiç bir erkek kabul etmemek. | Tesettür üzerinde durmak zahi- mete değmez. Pek o kadar ihtiyar değilim ama, Fransız kadınları- nın evlerinden dışarı örtünmeden çıkmadıkları zamanı bilirim. Bu örtüye “peçe,, derlerdi; fakat bi- zim peçelerimiz ve örtülerimiz de Sultan Abdülhamit zamanındaki Türklerin çarşaflarından daha şeffaf değillerdi ve bu zamanlar, İstanbulda, güzel bir Türk hanı mı ile daha az güzelini hiç bir za- man biribirlerine karıştırmadım. Görüyorsunuz ki çarşaf pek o kas dar ciddi bir şey değildi. (gülüş- meler) Fakat bütün kadmlara en yakın akrabalarından gayri erkek M. Klod Farer E lerle görüşmek yasağı, çok fena bir yasaktı. Bunu pek iyi anlars nız, Bu şu neticeye yarıyordu: İki cins arasında dürüst münasebatı kaldırmak, herhangi bir erkekle herhangi bir kadm arasında nas muslu bir dostluğa mâni olmak... İşte bu mühim idi. Bunun büyük ve ağır bir ehemmiyeti vardı. Kas drs ile erkek bütün manasile tam bir surette benzeşen iki mahlük dez Zerdir, fark vardır ve erkek kadından hiç te aşağı değildir ve kadm hiç te erkekten aşağı değil- dir; fakat ayni değillerdir. Hatta bir müşterek noktaları yoktur de- Netice şudur ki biribirlerile mü- nasebette bulunup biribirlerine yalnız başlarına kaldıkları takdire de ayrı ayrı kat'iyen tahayyül #de miyecekleri bin bir kıymetli şeyi öğretmek için bin sebep vardar... (şiddetli alkıslar)., BG i İİ male dk” vari e

Bu sayıdan diğer sayfalar: