3 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

3 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CASUS Beynelmilel ri — yy Kuvvetler Aşenden bir kaç gün içinde Haringtona ait her şeyi öğrendi! Tren, her sabah, her akşam birer | gradda da ayni yerde saat durduğu için arabadan inip biraz dolaşmak mümkündü. Fakat iki yolcumuz, hep (beraber inip yan yana dolaşıyorlardı. Aşenden yolculardan bir kaç kişi ile ta - nıştığı için bunlar arasıra uğru » yorlardı, Fakat bunlar fransızca ve bilhassa almanca, konuşacak o lurlarsa Mister Harington hemen suratını asıyor ve misafirler istis- kal edildiklerini anlıyarak çekili- yorlardı. Bunlar ingilizce konu - şanlardansa Harington onlatın da bir tek söz söylemelerine im - kân bırakmıyordu. Çünkü kendi- si geveze bir adamdı. Ona göre söz, çenelerin teneffüs etmesi, mi denin hazmetmesi gibi pek tabii ve otomatik vazifelerden biri idi. Onun için söz onun ağzından bir volkanın lâvları gibi mütemadi - yen dökülür ve yolundaki her ma- miayı istihkar ederek etrafa yayı- lırdı. Aşenden birkaç gün içinde Ha ringtona ait her şeyi öğrendi. Onu Ye onun bütün fikirlerinden baş - ka onun karısını, çocuklarını, ço- €cukların mektep (o arkadaşlarını, çalıştığı müesseseleri, muhitinin bütün ailelerini tanıdı. Harington bu gün söylediğini yarın tekrar eden, bir hikâyenin yarısında i « ken birisi gelecek olursa, yeniden başlar ve dinliyenlerin çekeceği ıstırapla alâkadar olmazdı. Ondan kısa bir zaman için kurtulmanın yegâne yolu eline bir kitap tutuşturmak ve dalgın dalgın kitap okuyor gibi görün * mekti. Fakat Harington kitap o - kurken de bir mesele bulur bul - maz, hemen gözlerini açarak et- rafına bakrmır, Aşenden bunu his seder etmez yüreği hoplar, ve yu karı veya âşağı bakmıya cesaret edemiyerek okuduğu sayfanın ü- zerine saplanıp kalır, sayfayı bile çevirmekten korkar, Gözleri bir kelimenin üzerinde mıhlanır ve ancak Haringtonun söz söylemek ten vazgeçerek okumıya devam etmesi üzerine rahat bir nefes almıya imkân bulurdu, Fakat Ha- | ringtonun kitap okuması da insa- nı rahat bırakmazdı. Çünkü ken- disi yüksek sesle okumıya alışık- tr. Bu itiyat, bütün Amerikalılara şamil gibidir. Babalar, çocukla- rma, yeni gelinler (kocalarına; yüksek sesle kitap okuyarak onla ra karşı sevgilerini gösterirler, A- şenden, arkadaşının bütün bu hallerinden sinirleniyor, kızıyor ve muztarip oluyor, fakat ondan nefret etmiyordu. Çnkü Haring - ton iyi kalpli bir adamdı. On bir günlük tren yolculuğu bu şekilde geçti. İki arkadaş Petrogradın etrafını seyrediyorlar ken Harington Aşendene arkadaş Iklarının üzerinde bıraktığı tesiri anlattı — Vallah ben on bir günün böyle çabuk geçeceğini (tahmin etmiyordum. Senin arkadaşlığın dan son derece memnunum. Her halde sen de, benden memnun 0- Macakım. Gerçi ben biraz geveze- yim, fakat seni rahatsız etmedi - Rimi sanıyorum. İsterseniz Petro- oturalım i ve her gün görüşelim. — Çok iyi olur! ilağrı. Aşk ve Rus-edebiyatı Aşenden, otelde bir oda bula- rak hemen odasına girmiş ve ya- İ tağına serilmişti. Tren içinde ge- çen on bir gün bir asır kadar w- | zundu, Fakat birkaç dakika geç - meden kapısı vuruldu ve içeriye | üç kişi girdi. Üçü de, çektiler, ihti lâlci oldukları için memleketlerin den sürülmüşler, Amerikada ta - yattun etmişlerdi. Bunların üçü de San Fransiskodan Yokohama- ya kadar Aşendenle beraber gel- mişler, fakat onu tanımıyormuş gibi hareket etmişlerdi. Bunların Rusyaya gelmelerinden omaksat Aşendeni, profesör -Z ile tanıştır maktı, Profesör (Z) Rusyadaki çekler üzerinde derin bir nüfuzu haizdi. Çekler, onun bir sözünü kırmazlardı. Aşendeni o ziyarete gelenlerin başında doktor Egon Ors namında biri bulunuyordu. Kendisi ilâhiyat doktoru idi. Fa- kat memleketini kurtarmak için mesleğini bırakmıştı. Zeki, ve vic dana taallük eden meselelerde pek ince elemek dekumak kay - dından azade bir adamdı. Aşenden doktor Ors ile Yoko- hamada birkaç defa (görüşmüş, ondan profesör (Z) nin memleke- tini Avusturyadan kurtarmıya ha hişger olduğunu, bunun için Orta | Avrupa devletlerini yıkmaktan İ korkmıyacağını, fakat vicdanı muztarip edecek her hangi bir harekete muvafakat etmiyeceğini, her işin doğru dürüst yapılmasını istediğini öğrenmişti. Profesörün nüfuzu, çok büyüktü. Fakat bazı rin nasıl yürüdüğünü, nasıl iler - lediğini ona tafsilâtı ile anlat - mak doğru olamazdı. Doktor Ors, Aşendenden bir hafta evvel oPetrograda gelmiş ve vaziyetin nazik olduğunu, işle ri süratle başarmak icap ettiğini anlamıştı, Rus ordusu © isyankâr bir halde idi: Kerenskinin hükü- meti yikilmak zere idi. Onun devlet başında bulunmasının se bebi, başka bir kimsenin iş başıma gelmek cesaretinde Obulunama » masından ileri geliyordu. Memle keti müthiş bir kıtlık tehdit etmek te idi. Almanların Petrograda yürümeleri de pek omuhtemeldi. İngiltere ve Amerika sefirlerine Aşendenin omuvasalatı bildiril - miş, fakat hangi işlerle meşgul o- lacağı onlardan da gizli tutulmuş tu, Aşenden icap ettiği zaman onlarm da yardımından istifade edecekti, Doktor Ors, Aşenden ile pro - fesör (Z) yi görüştürecek, Aşen- den profesörün fikirlerini anlıya- cak, ona her hangi bir projeyi ta- hakkuk ettirmiye kâfi derecede bulunduğunu anlatacak ve bilhas sa Rusyanın münferit bir sulh aktetmemesi için her kapıya baş vuracaktı. Aşenden bunun için Rusyanın en nüfuzlu adamlarını yakından takip ve her sınıfın na - fiz ricalile temas etmek mecburi- yetindeydi, Ko , dm meseleleri ona fazla açmak, işle - | VAR | Bir fılosof İngilizler Jon Lok'- un hatırasını teb- cil ettiler Jon Lok üç yüz sene evvel doğmuştu Bir kaç gün evvel İngilizler büyük mütefekkir Jon Lok'un üç yüzüncü yıldönümünü tes'it ettiler, Medeni ve dini hürriyet davasının müdafii olarak şöhret bulan böyük İngiliz mütefekkiri fikirlerinin ovüzubu, o üslübunun güzelliği ile bu davayı ilerletmi- ye muvaffak olmuştu. Onun eser- leri, İngiliz edebiyatının en kıy- metli bazinelerindendir. Lok'un Ingiliz milleti üzerinde en çok tesir eden fikirleri, siyasi naza- riyeleridir. Onun bu nazariyeleri Ingiltere hududu içinde mahpus kalmadı. Oradan Fransaya (Russo) nun kalemile Frapsız ihtilâline geçti. Aynı nazariyeler Şimali Ameri- kaya hulül etmiş ve Adams Sa- eoel ile Toms Joferson'un ka- lemile Amerikanın kafasına işli- yerek onu istiklâline kavuşlurdu. | Lok, tabii kanunun hakimiye- tini müdafaa eden bir adamdı. Yazıları hep bu kanuna tercü- | man oldu. Ona göre insanın fitretinde ve idrakinde kökleşmiş olan tabii bir kanun vardır. Bu kanun do- layısile insamn bir takım tabii haklari vardır. Hakkı tasarruf bunların biridir ve en esaslısıdır. Sonra hükümetin de tabii bir sistemi vardır. Hükümetin bütün siyasi kuvveti, balkın tabiat ka- nununa tevfikan yaşamak ve ta- | bii haklardan istifade etmek için hükümete emanet ettiği bir ve- diadır. Bu vediayı yaratan ve ondan istifade edecek olan halk- tır. Lokun bu fikirleri mücerret bir takım fikirler sayılabilir. Fe- kat bu mücerret fikirlerden birer siyasi kanaat basi olabilir vebu siyasi kanaatlar, siyasi fırkaları idare edebilir. Netekim oyle olmuş, ve Lokun fikirleri İnğiliz Ahranmu siyasi proğramına esas teşkil etti. Daba sonra bu fikir- ler İnğiltereden Avrupaya ve Avrupadan başka kıtalara geçti. Filosof Lokun asıl kıymeti bu noktadadır. Fekat Lok bukadarla kalmaz. Kendisi lnğiliz Ahrarın- dan daha çok hürdü. Lok iki buçuk asır evvel par- lamentoya ıslahat tavsiye etmiş, işsizlik ile mücadele için rapor- lar hazırlamış, ve kafasını yal- »ız siyasetle meşgul etmemiştir. Kendisi oldukça yüksek bir ik- tısatçı idi, Sonra Tıp ile meşgul olmuş ve bu ilmin tarihinde nam bırakmıştır. Lok bilhassa tenkitçi bir Filosoftu, Onun be- | şeri idrak hakkındaki yazıları yalnız İngiliz filosoflarına değil, bizzat: Kant'a bile rehber ol- muştur. Nihayet kendisi ilâhi- yatçı idi, ve terbiyeci idi. İngilizler felsefeci bir millet olmamakla ve felsefeyede pek itibar etmemekle beraber bu büyük mütefekkirlerinin hatırâ- sına hürmette kusur etmediler. Onun namına ihüfaller tertip ettiler. A Me 3 Eyi S4 — vi Mütercimi : Zonguldak meb'u9“ Çocuğa nazaran ananın ve babâ iktidar ve nüfuzu nedir ? si ağlar Şüphesiz kendi kendilerini kı- mıldatmıya, beslemiye velhasıl yetiştirmiye muktedir olmıyan ve tecrübesizlikleri yüzünden uzun müddet kendi hareketlerini tan- zim etmekten âciz olan çocuk- ların, diğer kimseler tarafından taşınmaları, beslenmeleri ve da- ba sonra yetiştirilmeleri lâzımdır: Bu ağır yük ve dolayısile bu ik- tidar, onları dünyaya getirmiş olanlara değilde kime tevcih edilnelidir? Çocuğa nisbetle ananın ve babanın iktidar ve nüfuzu tek- tir, müsavi ve müşterektir. Ço- cuk, ananın ve babanın emirle- rine - iktidar ve müfuzca hangi- sinin daba yüksek olduğunu sor- maksızın - itaat etmekle mükel- | leftir. Çocuğun bu meş'um suali sormıya mecbür edilmemesi ve kalbile dımağı arasında bir te- zat husulüne meydan verilmeme- si ebeveynin o basiretkârlığına bağlıdır. Fakat, çocuğun sormadığı ve yahut çok zaman sonra ancak titriyerek soracağı bu suali fel- sefe ve ahlâk sorup cevabını almak mecburiyet. ndedir. Çünkü temamen müttehit iki şabıs ara- sında bile görüşte, duyguda ve istekte devamlı bir mutabakat görmek müşkül ve gayri müm- kündür. Şu halde kat'i ve nihai hükmü «verebilecek - hâkim bir sesin yükselmesi yani, aile ikti- dar ve nüfuzuna malik olan bu iki şahıstan yalnız birinin en yüksek salâhiyeti haiz olması lâ- zmdır. İmdi bu en yüksek ikti- dar ve salâhiyet, bilbassa fikir ve beden kuuvetlerine mubtâç olduğundan “aile riyaseti, onu müdafaa edebilecek kadar kuv- vetli ve idâre akilli olan tarafa ait olmak lâzım gelir. Eu sözlerden biçbir veçhile hakkı kuvvete istinat ettirmek istediğimiz anlaşılmaşın. Fakat her salâhiyet, vazifelerini ifa edebilmek için kuvvete muhtaç» tır. Aksi takdirde bu salâ- hiyet, mevhum ve güyri nafiz bir salâhiyet olur. Benaberin kuvvet, salâhiyetin esası değil, fakat “şart,, ıdır. İşte bu sebep- ledir ki kuvvette tefevvuk, aile ve cemiyetlerin ilk menşelerinde erkekle ifa edilecek büyük bir rol vermiş ve itiraz kabul etmi- yen bir salâhiyet bahşetmiştir. Cemiyetin, henüz sabavet çağın- da iken, iyice müdaffâ ede- mediği aile, ancak erkek bileği- nin kuvvetile muhafaza edebili- yordu. İptidat cemiyetlerde aile reisinin pek nafiz ve müessir bir iktidara malik olması, bu iktida- rın kısmen siyasi iktidar yerine geçmesinden ileri gelir. Fakat i medeni cemiyetlerde aile maddi tehlikelere o kadar az uğrar ki, erkeğin aileyi silâhla müdafaa etmek hususundaki rolü ehem- miyetini kaybetmiştir. Bununla beraber, bu telâkkinin izleri, halk tabakalarının zihninde hâlâ canlı olarak yaşamakta ve ber erkek, hangi sınıfa mensup olursa olsun ailesinin uğrayacağı tehlikelere göğüsgermenin kendisine ait bir vazife olduğu kanaalini muha- faza etmektedir. Sırasında cesur di ve kabrnman fakat (M8 âdeten korkak olan kadi” disini zora ve hakarel* koruvacak bir müdafi€ tır. Erkek, ailenin kolu V ğidir. Fakat şu noktaf! nünde bulundurmak 14 ailenin kolu ve DÜ erkek aynı zamanda ogul değilse ya ücretli bir “Şi yabut muti bir akserdir. ii kuvvet sahibi olan bif ya efendi ve yahut köle lir. Kadın için kaziye ?” | Çünkü kadın bizmetçiliği ii ogi! te etmeksizin evinin ve melikesi olamaz. B9 bir saltanattır ve erke © bir vaziyete düşmeksizi" tanata el süremez. yi Kadın, erkeğin kuvvette” vukunu bilâ münakaşi ederse de, erkeğin akıl hususundaki tefevvukunU faa ederken bir kısım * mizi rencide edebileceği” | timal veriyoruz. Fakat 9” yurulmasın! İnsanlığın " olan “idrak,, in erkek k3“ 5 dımı da alâkadar ettiği” 4 edecek değiliz. Fakat # yoruz ki iki türlü “idrak p dır. Erkek idraki, kadı? Bu iki idrakten her bir”, ayrı faaliyet sahaları, '” fi hassiyet ve kabiliyetleri Erkek idrakinin havas e fıdır ki kat'i olarak bö ve riyaset mefhumunu9 &. ve evsafile münasebetdif | Iddia ediyoruz ki erke! rinde kadınınkinden ça? nişlik,, ve “bitaraflık,, vam ve teselsül,, bulun” kimiyet ve riyasete elif / hassalar ise bunlardır. Bi ele alalım; ,Erkele ies“ le siye e adın, bilâkis eşyayı tedi” rek görmek itiyadındadi” Her hangi bir hususi "ef ona pek derin dokum ' celeri ekseriya gayrı gi inbisarcıdır. Erkek çok ef mese bile büyük tetki ha çok müsteittir. Ay Öl) de buluvsalar bile erkek yi dan daha çok vukuf da Bundan başka erkek best ve ihtilâta dak olan hayatı, bir çok MW” ig ler, münasebetler hakki” kikat yapmasma, bir çok ve menfaat getirecek edinmesine (müsaittir. kabiliyetteki ve gerek ameli bilgideki bu tef: keğin fikren de K temin eder. Erkek leri da hem mücerret v de ameli tecrübelere sahiptir. Fikir genişliği miz şey de bundan ii Erkeğin ikinci vera sası, düşünüşte biti hükümden evvel, Jb aleybte hiçbir zihaba İ” gi ve hissiyata kapılmaği N keme kabiliyetidir. Serdi kat erkeğin haddi kikat olan şeylerle l arzu ve menfaatle! iler) dıran (itibari ha görmeni mümkündür. E ği fikir ayrı Yy

Bu sayıdan diğer sayfalar: