September 6, 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

September 6, 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Allah mı gönderdi Yeni tayyaresini Hilmi, birdenbire kanatlardan bi- Nakleden : fa. tecrübe eden | dı. Sonra ani kararını vererek: — Buradan, dedi, çifliğe görün- risinin sarktığını ve kopmak üze- | meden çıkmak kabil mi? re olduğunu gördü. Derhal muavi- nine dönerek bir işaret etti ve iki- si birden boşluğa atladılar. Önce kalbi sıkıştıran bir sukut, kurşun gibi bir sukut... Biraz sonra, bir kadın tetkliği fışıltısı ile açılan paraşutların ipekli sesi... Hilmi, şimdi bir mantar hafifli. ğile havada sallanıyor, yavaş ya- vaş yere yaklaşıyordu. Biraz alt tarafından, muavini Kadir iniyor- du. O, kendisinden daha ağır ol- duğu için daha evvel yere inecek- ti. Esasen yere bir üç yüz metre kadar kalmıştı. Aşağıda, tarlalar, top ağaçlar, bir ırmak, daha sonra büyük bir köy ve ondan ilerde de bir çiflik görünüyordu. Daha, da- ha uzakta ise, koyu siyah duman- lar çıkararak, yere düşen tayyare yanıyordu. 9 Hilmi, çifliğe doğru iniyordu. Nihayet ağaçlara sürtünerek bir küçük meydanlığa indi, ve silkine- rek a; kalktığı zaman, karşı- sında biribirine sarılmış bir genç kız ile bir delikanlı gördü. Bunlar, mahçup ve şaşkın bir halde gök yüzünden inen bu garip adama bakıyorlar ve ayrılmak akıllarına gelmiyordu. Neden sonra genç kız toparlan- dı ve tayyareciye: — Beyefendi, rica ederim, dedi, eğer çifliğe gidecekseniz sakın beni burada gördüğünüzü söyle- meyiniz... Hilmi gülümsedi... Bir sevda meselesine karıştığını anlıyarak: — Müsterih olunuz, küçük ha- nım, dedi, kimseye bir şey söyle- mem, Fakat niçin ağlıyorsunuz? Hilmi genç kızın gözlerinden yaşlar aktığını görmüş ve bu suali sorarken, çekingen tavırlı, narin delikanlıya sert sert bakmıştı. Son- ra ilâve etti; — Beyefendi, henüz müşerref olmadık ama, doğrusu bir kadını ağlatmak iyi şey değil... Fakat delikanlının cevap ver mesine meydan vermeden genç kız atıldı: — Ne diyorsunuz efendim? Be- ni ağlatan Selim mi zannediyor - sunuz. Size takdim etmeği unut- muştum... Şey..... nişanlı..... şey. kasabamızın muallimi Selim Bey. Ben de çiflikte babamla oturuyo- rum. İsmim Halime... Tayyareci eğildi: — Müşerref oldum efendim, ben tayyareci Hilmi! Genç kız ona derin derin baktı. Sonra: — Hilmi Bey, dedi, sizin mert bir adam olduğunuzu bissediyo- rum. Hem sizi bize sanki Allah göndermiş gibi gök yüzünden gel- diniz. Bakımız size anlatayım. Ba- bam zengindir. Çiflikleri var, ara- zisi var. Selim ise bir muallim... Serveti yok. Şairdir ama eserlerini basacak tabı da bulamıyor. Bunun için babamın beni ona vermesi kabil değil. Zira, babam, beni an- <ak meşhur bir adama, gazeteler- de kendisinden bahsedilen bir kimseye vermek istiyor. Maksadı kendisinin de meşhur olmasını te- min etmektir. Halbuki, Selim eğer beni alamazsa... i Delikanlı kat'i bir azimle atıl- ir: — Kendimi öldüreceğim... Baş- ha çare yok, Genç kız eskisinden daha fazla ağlamağa başlamıştı. Hilmi bir an düşündü, ve bu sevdazedelere acı- — Hay hay... n gizlice buluştukları yerin yanında bir küçük kapıdan çıktılar. Hilmi etrafına bakındı, biraz ötede, muavininin bir sigara içmekle meşgul olduğunu görerek çağırdı: — Çabuk, dedi, elbiselerini çı - kar beye ver... — Fakat... — Fakatı, makatı yok... Haydi. İkisini birden, Hilmi, bir koru- luğa doğru götürdü. Selim muavi- nin elbiselerini giydi, kasketini başıma geçirerek çıktı. Hilmi muavinine: — Sen trene bin, kimseye bir şey söylemeden Eşkişehire dön... E mi? Diyerek, Selimi yanına alarak, yanmakta olan tayyarenin yanı- na sürükledi. ... Çiflik sahibi kaza mahalline köylülerle beraber koşunca, o“ada Hilmi ile karşılaştı: — Geçmiş olsun, yaralı mısınız? — Hayır, teşekkür ederim efen- dim. Kiminle müşerref oluyorum. — Ben, şu ilerde gördüğünüz çifliğin sahibiyim, ismim Suphi. — Bendeniz tayyareci Hilmi! — Nasıl... Siz... Hilmi Bey... Şu meşhur tayyareci, İstanbul - New-York seferi kahramanı... Öy- le mi? Zavallı adam, böyle meşhur bir kimsenin yanında bulunmaktan mütevellit bir memnuniyetle ne diyeceğini şaşırıyordu, Hilmi hiç tavrmı bozmadan; — Size, dedi, arkadaşım mual- lim Selim Beyi takdim ederim. Suphi Beyin suratı asılmıştı. Se- limi tanıyordu. Fakat nasıl olu- yor da böyle tayyareci elbisesi ile orada bulunuyordu. — Sizi, dedi, evvelden tanıyor gibiyim... Fakat mektep ile tayya- reciliğin ne münasebeti Hilmi, Suphi Beyin sözünü ke- serek: — Efendim, dedi, arkadaşımı iyi tanmmnıyorsunuz. Selim Türki- yenin en usta tayyarecilerinden- dir. Kendisi Sina cephesinde ta- mam dört İngiliz tayyaresi düşür- müştü, Fakat harp bitip te terhis edilince sivil tayyarecilikte devam etmedi. Maamafih, kendisile, bu sefer İstanbul - Tokio seferine çıkmağa karar vermiştik, Yeni tayyaremizi tecrübe ederken kaza oldu. Bununla beraber gelecek hafta bir başka tayyare ile bu se- feri yapacağız, muhakkak muvaf- fak olacağız. Suphi Beyin bu sözlerle vaziyeti derhal değişmişti. Demek bu kızı" na baygın baygın baktığı için sis nirine dokunan şair ve muallim ei bir adamdı da saklıyor- ui; — Ya... dedi, ben zaten eski- denberi, kendisinin mühim bir | şahsiyet olduğunu hissederdim. Fakat doğru Selim Beyfendi, siz de pek mütevazısınız, ne diye benden de saklıyordunuz? (Yan- larına sokulmuş olan kızma döne- rek) bak, senin de haberin yoktu değil mi yavrum? (Tekrar Hilmi- ye) Beyefendi çifliğe kadar gelip istirahat etmez misiniz? ... Bir ay sonra Hilmi, gökten inip | kurtardığı iki gencin evlenme me- | rasiminde, nikâh defterini şahit sı- fatile imzalıyordu. : Ni - - İ TAKVIM Salı 6 Eylu Çarşamba 7 Eym İl İİ 5 Cema.evvel 6 Cema.evvel | 532 1535 431 53 13 432 1212 1549 18,33 Gin doğuşu Gün batışı Sabah namazı Öğle ramazı Ikindi namazı Akşam sama Yatı namazı İmsak Yılm geçen l günleri j l j or 34 249 20 2 Yılın kalan günleri 15 4 HAVA -- Dün sıcaklık azami 26, naga- ri 17 derece İd. Bugün rüzgâr poyrazdan esecek ve hava ekseriyetle açık olacaktır. Bugün ISTANBUL — 18 den 19 a kadar gre mofon, 10,30 dan 20,80 a kadar Müşerref hanımm iylizaklle saz, 20,80 dan 21 e ka - dar gramofonla opera, 21 den 22 ye kadar Kemal Niyazi bey ve arkadaşlarının iştira" kile saz, 22 den 22,40 a kadar orkestra, VİYANA (517,2 m) — 1230 kunser, 1340 plt, 16,20 konser, 18 konser, 2040 Konser, 22,15 şarkı, 23,5 dans, ROMA (441,2n.) 21 plâk, 21,45 konser, 28 konser , BUDAPEŞTE (550,5 m.) — 10,15 konser, 18,5 kanser, 18 orkestra, 19,445 Mozart kon- DA5 salon orkestrası, 21,45 Çıgan Or- kestrası, 21,45 Çıgan orkestrası, 23 piyano konseri, 22,46 dana OSLO (10714 m.) — 2130 hafıf musiki, 23,15 konser, MOSKOVA (1304 m.) — 20,10 musiki, 22 Fransızça neşriyat, 22,55 Kızıl meydan. VARŞOVA (idil m.) — 13,45 plâk, 18 senfonik konser, 19,20 musiki, 21 balk ken- seri, 32 konser, 73 dans KÖNİGVÜSTERHAVZEN (o (685 m) — 7 İmmastik, 7,15 konser, 15 konser, 17,80 kon ser, 21 müsllr, 22,40 konser, 24 misil, PARIS (1125 m.) — 20,45 haber, 21 tiyat- ro, 21/30 haber, 28 konser , Yarın VİYANA (5172 m) 13,40 plak, 1449 plâk, konser, 20,40 Konser, dana, - 1230 Konser, 16,20 2215 şarkı, konser, 18 23,05 ROMA (441,2 m) — 21 plâk, 2145 kon. #r, 2250 komedi, 72 konser, 23,50 senfo- nik kanser, BUDAPEŞTE (5605 m) — 10,15 Kan mr, 13,05 könser, 1045 Mâzart konseri, 2045 salon örkestensi, 21,45 çigan musiki. #İ, 23 piyano konsari, 23.40 dana, OSLO (0114 m) — 2150 hafif musl. Ki, 20,5 konser, MOSKOVA (1304 m) —31010 susikt, 23 fransızca neşriyat, 22,05 kızıl meydan. VARŞOVA (14i1 m) — 1345 plâk, 1 35 plâk, 16,10 pik, 16,40 müsld, 38 cen » tonik köhser, 19,20 bafif musiki, 21 balk kunseri, 22 konser, 22,50 radyo, 28 dana TER HAVZEN (0685 m.) — 15 konser, 1305 plak, 15 konser, 17,5) konmer, 19,30 musiki, 2140 or kostra, könser, 24 konser. PARİS (1725 mı) — 2045 haber, 21,40 modu, 2245 Konser, 22,30 konser. alriseex “L YSOL,, ile aşağı ens mümesil müstabzüra arasında biç bir iltibasa mahal vermek imkânı mevcut değildir. “LYSOL,. muzır mikrop'ap Imba bususundaki büyük kuvvet ve tesirile. bütün dün- yada maruf ve iysol sangu GEPESİN markasını müselles İle “LYSOL,, ismini ve her şişesinde Hamburg'ın SCHUELKEĞ& MAYRA.G.im zasını hamildir. Taklitle- rini reddediniz. Ürümi acentalar: İstsnbulda S Jacoel Mehdumları alabilmek için, matlubun bir kaç İ sığır derisi.) *x ATA — Öküzü olana gön borç verirler. (Halktan borç olarak bir şey misli varidatı oolmalıdır. Gön — » : # — Öğeye etme özünden bulun, Ge- | line elme kızından bulun. (Öğey — yetim; Eetme — zul | meyleme. Özünden — hem “öz evlâdından,, hem kendi nefsin - den manalarına gelir. Bulun — bulursun.) > : — Uğrun bağarsalıyan, oşikâre bu zalar. (Sahibinin haberi olmıyarak İ boğaya gelip de kırda bir boğa| ile çiftleşen inek, müddeti gelin ce bittabi aşikâr olarak doğurur. Kezalik meselâ: Kasadan gizlice para alan memur, hesap zamanın- da rüsvay olur. Daha buna ben- zer ayıbı meydana çıkacak ku - surlar hakkında irat edilir. Uğrun Gizlice boğasamak, boğa iste- mek ve çiftleşmek arzusu hâsıl olmak .) # ..k — Uyku can tazeler, Gülgü kan ta zeler. (Gülgü — tam (hande) karşılığı” dır.) .".. — Ulaşamadığın yolun beri taraf na yatmalı, (Yolcu yavaracağı memleketi | hesap ederek gider. Yahut arada- ki han, derbent gibi bir mahalde kalarak ertesi gün menzili mak- suda erişir. Her hangi bir mania hasebile oraya da erişemez orta - da kalırsa geldiği yolun münasip bir cihetinde yani geride kalır. İ- lerliyemez. Çünkü geldiği yol ma lâmudur. Gideceği cihet ise meç- hulüdür. Belki gece geçilecek yer İ hile değildir. Kalmak ise hiç ca- iz olmaz. Onun için münasip o - lan geldiği yere ne kadar yakm olsa gene kârdır. Benim çocukluğumda ataların bu kabil nasihatlerine çok hür - met ederler, (Atalar böyle demiş. Elbet de bunda bir hikmet var - dır) derlerdi. Ve onunla âmil o- lurlardı. (Türk türesi, Türk tü - resi) derler. Türe işte bu kabil hükümlerdir. Bir kısmı da cenge, idareye aittir. (Cengiz) in, (Ti - mur) un türeleri gibi.) “e — Ulu çaylar geçitsiz olmaz. (Sureti zahirede büyük çayla- rm geçit yerleri olur. Mecazen büyük adamlara kavuşmanın da bir yolu bulunur, demektir. Yani ümitsizlikten men için söylenilir. İnsan ümitsizliğe, meyusiyete as- la alışmamalı. Yeis küfürdür. Ka- zak: — Isil, ötgelsiz bulmas der). m “ “ — Ulu bayramda yemekten, kiçi bayramda etten sakın. (Ulu bayram — şeker bayra - mı. Bir ay oruç tutup da bayrama çıkınca ka basa yemek mühlik - tir. Kiçi bayram — Kurban bay- ramı, O vakit de taze et dokunur) | a — Ulu sözü dinlemiyen uluya ka - i va 6 Eylül 124 LAR SÖZÜ Mubarriri : Velet Çelebi (Ulumak — Köpek uzu havlamak) # — Ulu sözü yere düşme” durdukça, (Yere düşmek — Rağbet memek, Ehemmiyet verilm Hakikaten — şehirlere yınız — taşrada gene büyü » # | ve sözlerine itaat bakidir: yüz milyonlarca büyük Tü tanda bu türe hükmünü sü Kazak bu manayı: — Uluğ sözü örünsüz b Der ki (Büyüklerin sözü” nasız, nabehengâm değildi” lar her sözü yerinde şöyle" manasınadır.) | ş * # — Us kuşum kısmeti, aye tir, j (Ulu kuş — Puhu kuş kuşu, kulaklı kuş, hayırlı yet ye birçok adı var, Mecazen ” u adamlara, âlimlere, o heki” âriflere kısmetini kendi 41 getirirler. Çünkü o büyük anadan büyük doğmamış. y ca çalışmış. Sahibi kemal | Milletin çok faydalı büyük mı olmuş. Millet de onun ” ayağına getirmeyi boynuni bilmiş.) Bir tayyare ka/ Budapeşte 5 (A.A) — VW harp esnasında Macar 18! zabitlerinin en çok muvaffa"i! gösterenlerdeni “birisi “olan £ zale ile diğer bir yolcuyu bulunan bir spor tayyaresi civarında düşmüştür. Tayyare rakiplerinin be side kazayı ölmüşlerdir. müteakip BORSA 5 Eylul 1932 Nukut (Satiş). Kuruş 20 1. Frans 171 1 Sterlin 1 Bolar 0 ret 4. Belçika 20 Drahmi 30 20 İviçre 90 Leva “— 1 Florin 85— 20 Kuron Çek ş74. 1 gilin A 1 Pezeta 1 Mark 1 Zoloti M0 lay 20 Dinar 1 Çervenei 1 ta 1 Mecidiy9 1 Banksöf — Çek fiatları (ka 4 # d 1206 | Prağ — | Viyan Madrit İ Bertin & | Varşova Peşte Bükreş Belgre* TasovE Paris Londra New York Milâns Brüksel Atina Cehevre Solya «materdam D gi i i iş Bankası Anadolu Reji Şir. Heyriye Trarıray U. Sizorta “amenti a Gimente A Unyon pw” 1480 | Şark DO 4950 | “AYR (uz Şark 31.75 , Telefen İstikrazlar z 00 1940 40 * p 4 Tahv 7, dahili 0625 | Fiektrik D.yolları 4,10 | Tramvs? Gümrükler Saydi mahi Bağdat Askeriye |

Bu sayıdan diğer sayfalar: