12 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

12 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TEFRiKASI:I Ahsen Bey Eernköyünde, İç E- renköyüne yakm büyük tahini bo- yalı köşkün sahibidir ki Kadıkö- yünden kıvrılarak gelen yolun müntehasmdaki bu köşk bir sara- yı andıracak kadar büyüktür, İki tarafındaki kuleleri köşkün etra- fındaki geniş duvara ve yüksek ağaçlara rağmen ta uzakladan görülmektedir . Abdülhamidin — kilercibaşısı Hamdi Efendinin oğlu olan Ah- sen Bey kadife perde ve kanepeler ve acem halıları, sedefli takımlar- la mefruş köşkte iki uşak, iki hizmetçi, ahçı ve arabacısı ile yaz ve kiş oturmaktadır. Babasının sağlığında evde hocalar ve mü- rebbiyelerle yarım yamalak bir i- dadi tahsiline sahip olduğu için babası ve annesi öldükten sonra muazzam bir servete konan Ah- sen Beyin en büyük zevki arada bir keklik ayına çıkmak, köşkte eşedosta eğlenceler tertip etmek, bahçede içki âlemleri yapmaktı... Kırk beş yaşına geldiği halde ev- lenmemişti, Buna evinde yakıni olarak hiç bir kadın bulunmaması sebepti... Ahsen Bey konudan komşudan tavsiye edilen, parasına göz konu- | larak verilmek istenen kızların hiç birisini beğenmemişti. Yalnız | İstanbulda merhum doktor Refik | Paşanın kızı ile fazla alâkadar ol- muş, onunla nişanlanması bile mevzuu bahsedilmeğe başlamıştı. Ahsen Beyin en yakın arkadaşı daha doğrusu yegâne candan sev- diği, çocukluğundanberi beraber büyüdüğü Ahmet Adil idi. Bu ar- kadaş gene Abdülhamit zamanı erkânmdan askeri bir cerrahın oğ lu idi. Fakat bu cerrah, Tahir Bey bir zamanlar Ahsenin babası Hamdi Efendi gibi Erenköyünde büyük bir köşke sahip iken son- ra yavaş Yavaş fakirleşmiş, varını yoğunu satmış, ihtiyar karısı, oğ- lu Ahmet Adil ve bir gelin- lik kızı Lâmia Fatihte küçük oObir eve © çekilmişti. Adil Erenköyünden taşındıkları halde bir çok” zamanlarını gene geceli, gündüzlü Erenköyünde, Ahsen Beyin köşkünde geçiriyor- du. Adil babasının ısrarile mek- tepte okumuş, hattâ Tıbbiyeye girmişti. Fakat Ahmet Adil şiire ve ede- biyata meraklı idi. Bazı mecmua- lara hikâye ve şiir yazıyor, tıp tah. silini ihmal ediyordu. (Nihayet mektebi bırakmıya mecbur oldu, Şiir ve tdebiyat bu yaşımı ba şmı almış adama pekaz para ka- zandırdığı için çok yakın dostu Ahsen ona arasıra binbir müşkü- Jâtla yardım ediyordu. » * * Bir son bahar günü Ahmet Adil ile Ahsen tahini boyalı köşkün korusunda hasır koltuklara yas- lanmışlar, kahve içiyorlardı. Ah- sen korunun sık ağaçları içinde yalnız ağaç seslerini dinliyerek dedi ki ; — Adil bizi kimsenin işitmiye- ceğinden emin olarak sana sene- ile lerden, ta babamın öldüğü gün- denberi sakladığım bir sırrı tevdi edeceğim.. Adil hayret içinde sordu: — Ay, senin benden sakladığın bir sır mı vardı?. — Evet, bir sır ve bir dert.. VAKIT Pim yy yy a a Yazacağımiz hâdise hakikattan aynen iktibas edilmiştir. Okadar ki bir çok kimseler bazı isim değişikliğine rağmen bu on beş Ayr sene evvelki vakayı hatırlıyacaklardır. Bununla bernber korkunç bir sui kasta ve yüz bin altınlık müthiş bir servetin oıtadan kay- bolmasına sebep olan Erenköy hâdisesinin iç yüzü ve bir çok esrarengiz teletruatı henüz kimsece malüm değildir ki biz bunları cürme vaz'ıyet eden zevattan naklediyotuz, z Vs yy yy yg yy yy Adil güldü: — Mutlaka benim bilmediğim bir kadın işidir. Tevekeli değil, sen bir türlü Refik paşanm kızı Ni- gârla bile nişanlanıp evlenemedin. Amma bu habere çok canim sıkıl- dı, sen böyle bir derdini saklayasın ha... — Evet, çünkü bu sır sanada taalluk ediyor. Hattâ yalnız sana.. — Allah, allah.. Merak ediyo rum, Ahsen... — Anlatayım Adil.. Ben babam dan senin bile tasavvur edemiyes ceğin kadar büyük bir servet elde ettim, aFkat babamla, annem öl- dükleri gündenberi yalnızım, kim- sem yok.. Evlenmedim, evleneme- dim. Bir çok kadınlar tanıttılar, fakat hiç birisile evlenmiye cesa- ret edemedim.. En çok alâkadar olduğum Refik Paşanın kızı Ni- gâr Hanımın bile vaktile bir baş- ka zata nişanlanmış. olduğunu, nedense ayrıldıklarını duydum... Tabii şimdi onun için de tereddü- de düştüm. Hülâsa bana senden başka yakın olan kimse yok. Ben çok zengin olduğum halde sen müşkülâtla geçinebiliyorsun ve iyi biliyorum ki biraz da bu yaşa geldiğin halde babana yük olmak- tan rahatsızsm... Adil arkadaşının sözünü kese- rek: — Bunları neden tazeliyorsun?, — Söyliyeceğim şey bu değil: fakat evvelâ sana şunu söyliye- yim ki dünyada bu kadar can ci- ğer dost olan iki kişinin bu derece farklı yaşamaları bana çok çirkin görünüyor. Sana arasıra yaptığım muaveneti çok güç kabul ettiğini düşünerek şimdiye kadar teklif e- demiyordum. Fakat şimdi karar verdim, ben senin de bundan s#on- ra benim kadar rahat yaşamanı is- tiyorum.... — İmkânı yok — imkânı var, Ben kırk beş yaşındayım;söy- ledim ya, elim- deki © paranın besabinı (o ben bile iyice bik miyorum, Ben ölünce bu servet, bu köşk diğer (o köşkler ne olacak? Sa- na asıl tevdi e- deceğim sır bu değildir: Adil bu köşkün alt katında demir parmaklıklar i- çinde küçük bir oda vardır ki bu odaya yalnız benim yatak o- benden | danindan ineti küçük bir merdi- İ venle inilir. Yalnız içerden açıla- bilir, İşte o küçük odadaki kasada tam yüz bin altın saklıdır. | Bu müthiş rakam bile Adilde İ hiç bir hayret tevlit etmemişti. O aynı lâkaydi ile dinlerken arada bir bahsı değiştirmek Ahsenin sözünü kesmek istiyor, fakat muvaffak olamıyordu; Ah- sen devam ettiz. Ahsen Bey — Bugün hiç bir varisim yok, bu para ve bu emlâk belki de ka- pannın elinde kalacaktır. Ne za- man öleceğim, bu da malüm değil, fakat istiyorum ki senin gibi can- dan sevdiğim bir bedbaht adama bu hiç bir işe yaramıyan servet faydalı olsun. Sana hayatmda İbenim kadar müsterih yaşamayı Erenköyündekl tahini boyalı köşk ister gibi| temin edeceğim, eğer birden, bir kaza ile ölürsem... Adil dayanamadı: — Canım Ahsen, sana bugün ne oldu?. Ne münasebetle böyle İ tatsız şeyler söyliyorsun?. — Sus, sözümü kesme, yalnız aklında olsun: Şu bileğimdeki ka- yış bileziği görüyor musun?. Sen ve herkes bunu alelâde bir bilezik sanırsınız. Bunu söylerken Ahsen, sol eli- nin bileğindeki kayışı söktü, çı- kardı. Arkasını çevirdi. Küçük bir gözden ince bir anahtar çıktı: — Bu anahtar bahsettiğim ka- sanm ilk kapağının anahtarıdır. Diğer iki anahtar daima yastığı” mın altında durur ve bunları en eski, babamın zamanından kalan hizmetçiler, uşaklar bile çekmele- rime ait zannederler , Ahsen anahtarı tekrar kayışının arasına koyarak bileğine takarken Adil — Biliyor musun Ahsen, şu söz- lerinle beni ne kadar muazzep et- tiğini.... iliyorum, fakat ben bu söy- lediklerimin artık aramızda bir münakaşa mevzuu olmasma ta - hammül edemem. Sana (bunları zorla kabul ettireceğim, hiç bir söz dinlemem. İşte bu... Şimdi ya- rmki ava nereye gideceğimizi konuşalım... ' , » * Intikam hırsı Osman Feyzi Bey hariciye teş- rifatlarındandı, teşrifatçılıktan al- dığı 2000 kuruş maaşla bile Şiş- lide rahatça yaşayabiliyorken pe- deri miralay Nadir Bey de vefat e- dince ona bir hayli servet bırak- mıştı... Yakışıklı bir genç olan Feyzi Bey bir cuma günü Teşvikiyede merhum doktor Refik Pş.nın ko- nağma gelince durdu. Kapının zilini çaldı. Bahçe kapı sını bir uşak açtı. Feyzi Be- yi görünce geri çekildi, onu içe- riye davet etti, Feyzi Bey, bah- çenin çakıl taş- h yolundan ge- gerek konağın kapısından gir- di... Karşısına temiz pak gi- yinmiş bir hiz- metçi çıktı. — Hanımfendi evde mi?.. İ tereceğim... Beyefendi bu 12 Evli 1937 BiR HADISİ — Şimdi sokağa çıktı. Bu nuz, salona efendim.. Feyzi Bey salondaki altından geçerek salona gir" ir koltuğa ilişerek hizmetçi — Nigâr Hanımefendi, geç vakit sokağa çıkar mi7. — Mühim bir işi vardı derim.. avi # — Geç mi gelir?. — Bugün ne?, Cuma... & cuma ve pazartesi günleri gef kınca eve çok geç döner... gi Osman Feyzi Bey hizi kadının böyle gün tasrih etme den hiç bir şey anlayamadı. Bi şüphelendi : gi — Garip, dedi.. Hanırme! neden cuma ve pazartesi gisi | geç vakte kadar dışarıda kali Yaşı geçkince, fakat şehirli zeki kadma benziyen hizmö | suale cevap vermekte bir 4 tereddüt etti, sonra: / — Beyefendi, dedi.. Nigâf y nrm bu sabah gayet âdi bir hane ile bana bir tokat attı. ”. kovdu.. Belki de yarın gidecti”” Fakat bu âdi kadından ini” mı almak için size de her $07' ber vereyim. göl Feyzi Bey şüphe ve tered' gi | kadınım söyliyeceği sözleri yordu.. Daha doğrusu onun V bir vaziyette bir takım ye ve iftiralar uydurücağınn K8” larak ne söyliyebileceğihi ediyordu. O devam ediyordu: y — Doğrusunu isterseniz pe” > kadmdan daha bu eve geli Ey mez intikam almak yi i Benim böyle bir paşa kızı fi ayarttı. Kocamın bir zi dükkânı vardı. Pekâlâ geçi duk. Amma paşa kızı ki ben çöcuğumla sokakta keliği Çocuğum öldü, ben de bii ğe düştüm... O gün bugün yi 4 ğa benziyen kadınlara düşi Bu Nigâr da on benziyor.. a” Feyzi bu kadmın nasıl Pi telif kinlelrle tabrik edildiği. © rerek söyliyeceği sözlere g hemmiyet vermiyordu. Hatt”, mek üzere hazırlanıyordu Fakat kadın birdenbire: — Belki benim sözlerim? * y4f miyet vermiyeceksiniz. gö size ona gelen mektuplarf “EM sizinle nişanı neden zatı den sizinle evlenmekte hâlâ. düt ediyor biliyor musunuZ 8 p kü ona koca değil, para JâX” ed Sizden daha zenginleri elin* yeti Onun için sizi oynatıp dari İnanmıyorsunuz değil m” Og niz size yeni bulduğu Ahsen K yin mektuplarını göstere” simleri de var,. Hem 1479 Kadm büyük salonda” ki küçük odaya geçerken $ merakla onu takip ediyo” de rada bir yazıhanenin ti ran kadın bir çekmece #5 st” ii yığın zarf çıkardı» Bir gf da: i “Ain Beyi işleme ye Erenköyünde oturan dinin 9 kilercibaşı Hamdi Efen (Devam y go”

Bu sayıdan diğer sayfalar: