21 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

21 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a m Türkçenin yabancı kelimelerden kurtulmasına doğru Öz dilimiz için yeni birsütun açıyoruz Buradaki yazılar dilimizin büyümesi için verilen emeklerin izinden gidecektir Milliyetin direklerinden biri nedir? Dil! Bir milliyeti ötekinden neye bakarak ayırt ediyoruz? dile! Imdi, öz dili korumak, öz dilin boy sürüp serpilmesini, sınırlarını büyütüp genişletilmesini istiyenler, bu dilek ve istekle bunu kendine iş edinenler milliyetleri içn en hayırlı yoluna girenlerden sayılır. Türkün büyük başı, bir dirlik, bir dirilik çıkacaktır. Gazetemiz ilk günden beri Gazinin bu ay- dınlık izi üzerindedir. Bugün bu yolda daha iyi çalışabilmek için ayrı bir sülun ayırıyor. z dilimiz için okuyucularımızın neler düşün- gene o derin sezişile milletinin dirikp sağlanma çarelerinden “birine el uzattı ve yeni bir buyrukla milletin bu işte çalışacak genç yaşlı, erkek kadın bütün çocuk- larını yeni bir millet savaşına çağırdı. Bu doğu dan garba gidiş asıl batıdan doğuya g.dştir ve bu doğuştan öüm nedir bilinmiyen bir varlık, dilimiz bir çalışma düklerini, neler dediklerini Bu savaşta olan bitenleri burada göstereceğiz. Öz dil için şimdiye kadar neler yapıldığını kısa | kısa anlatacağız, Bugünkü yazı, hatta konuşma yapmacık miz ne kadar Bu gidişle dilimiz bir vakıtlar nasıl Arapçanın, açılıyor. buraya yazacağız. bir dildir. Bu dili on dört milyondan on milyon kendi söz derimine göre çevirmedikçe anlamıyor ; demek istediği- | kolay anlaşılacak şey olsa da... Acemcenin baskınına uğramış, yurdunu yabân- | cılara kaptırmışsa şimdi de bir başka yabancı akınna kaptıracaktır. İşte bu sütun milletin bu yeni uğraşışında bu milliyet yapısının temeline bir taş olsun diye Oz dilin en eski serden geçtilerinden Şeref Bey, Edirne meb'usu, bu sütunda başyazıcı ola- cak, sorgulara karşılık verecektir. Okuyucularımızdan yardım dileriz. Dilimiz - Türkçe Türkün büyük kurtarıcısı bü * İlik yok gibidir; değişiklik söyle - tün Türklere bir dil sefer eşkinli- ği ünledi. Bu dil kafa yaratmıyor, Türk dilini, dilimizi derleyip dü- zeltelim dediği gün bütün Türk - lükte bir kıpırdayış göründü. Bir uyanıklık ki, bunu şöyle dışar - dan, görmekle işin büyüklüğü an cak anlaşılıyor. Türk dili yer yüzünde kent ve ekim yaratmış olan bütün Aksoy dillerinin ana kaynağıdır... Hangi bir dili biraz eşersek, üreme tü - resine göre kökünü araştıracak o- lursanız, onun Türk soyu dilile olân eski bağlanışı hemen görü - hür, Büyük akınm yer yüzüne yay dığı Türk çocukları dört çevrede buldukları soylarla kaynaşarak bu varlrk ortaya çıkmıştır. Türk soyu bu akında önüne kattığı ve kaynaştığı soyları ken- disinden çok geri bulmuştu. Türk- ler ağaçları, demiri işlemeyi bili - yor, kargı, özengi, örendire, — u cu demirli sivri ok, katranlı bez yapmayı biliyordu ve bu işler ise düşünce ve duygudaki ilerlemeyi gösteren işlerdir. Buldukları soylarda ise böyle bir iş yoktu. Onları Avrupanın uçsuz bucaksız ormanlarında ve ağaç kovuklarında ilk yaban ya- şayışmda bulmuşlardı. Bu yürü- yen Türkün epeyce işlenmiş, bir anlaşma ve görüşme dili vardı. Bu dil türkçe idi.. Bütün dilleri" bugünkü dilcilerin bağlamak iş tedikleri sanskrit dili olduğu da- ha bilginin deneme ve görme so - nu olarak değişmez bir yolda or- taya-koyabildiği bir en doğru de 'Zildir. Bu işe, biz yeni (o başlıyoruz.. Batı dilcileri ise orayadek gele - rek susuyorlar ve şu susmanın ne- den ileri geldiğini şimdi söylemek sırası bize gelmiştir ki ardımız - dan batı dil bilgilileri hep birden haykırarak bu en doğruyu söylü « yeceklerdir. Türk dilinin köklü ve kakımir olmasıdır ki binlerce! yılın varlık yıkan — saldırışlarına karşı koyabilmiştir. Ak soylara kenet veren Türk, dil de vermiştir ve bu dilin bu - gün büyük kurultayda ortaya ko- nulacak olan üremelerindeki kök lerin ak soy dillerile olan en eski bağlantısmı da gösterecektir. Türk eklentilerile ak soy dilleri - nin eklentileri arasında bir ayrı - niştedir. ancak, Türk dili bugün- kü ak soy dillerinden bir yerde ayrılıyor gibi duruyor... Bu ayrılık dilin kendi öz ku - ruluşundan mı, yoksa daha son - ra onun üstüne çöken ve bizi bin lerce yıl olduğumuz yerde, dur - durmıya uğraşan başka soy dille rinin bu baskısı sonunda mı orta- ya çıkmıştır? Burasını derinden | araştırmak ister. Biliyoruz ki bu günkü batı dillerinin söz dizisi, bizim söz di- zimzle taban tabana aykırıdır. Onların söz dzisinde söyliyen, söylenen, iş, bütünleyiciler, ekle- yiciler sırasile gelir ve daha söy - lerken en önce ne demek istedi - ğini, işi söyliyerek sonra onu bü- tünler, Bizde ise, iş en sonda gelir. Batı dillerinden türkçeye çevir - me yapan yazıcılarımız o bunun güçlüğünü çok iyi bilirler. “Bugün sizi eve giderken gör- düm,, deriz. Batı dili: “Sizi gördüm..,, der. Bu dizi aykırılığı kafamızdaki düşünceleri yoğurtma gücüne bir az açılma da güçlük * vermiyor mu? Bu dizi bizim dilimizin ya - pı türesinden mi ileri geliyor? İş buradadır. Bu gün Anado » ludan beş yüz doksan yıl önce Ko sovaya getrilen Taşeli ve Konya Türkleri bu ikinci söyleyişi be - nimsemişler.. Bugün bile onların çocuklarının dillerinde bunun izlerini buluyoruz. Öyle ki, gö - rüşürken onların söz söyleyişle- ri bize tuhaf geliyor.. Yanlış söy- lediklerini © sanıyoruz, İş (böyle midir? Bugün bile pek çok kullan dığımız yapgılar vardır ki orada batı söz dizisini izler gibi söyle - riz. “Nerede gördümdü ben onu?,, “Durunuz, düşüneyim, bulmak için şu İşi, “Gittim bu gün görmiye ken « disini.. “Bulamadım ki yerinde, şu ge- zinti arkadaşı, ta ki anlatayım şi- zin işinizi.,, Gibi pek çok yerde biz böyle sözler söyleyip dururken, bu di - zinin kafamızda yer etmesi nere- den ileri geldiğini biraz araştıra - biliriz ve çok iyi bilmemiz gerek- tir ki, bu günkü söz dizimiz bizim için Türk dilinin kendi (içinden gelen, değişmiyecek bir köklü iş değildir.. Bunun değişmesile türk çemizin tatlı, uysal, gönül ve ku- lak okşıyan akışı bozulacağına i- nanmak gerekmez. Zira: Dilde kök sözdür.. Ya » pı türesidir. Yaygı türesi (Sin - ! taks) dilin işlenmiş ve sonradan konulmuş kuramlarının topluca bilgisidir. Bizim dilimiz olmıyan yapma» cık ve karışık dilin yaygı türesi (Sintaks) ile Türk dilinin bir ili- şiği olamaz. nedi düşünüş kurmak için savaşacağız. Zira: Eski yoldaki bütün bunlar bize an cak (Arap nahvi) nin forallerin- den verilmiş şeylerdi ki, Türk di- ile onun bir r uygunluğu ME den yiksölecek karşı koma Sizle” rini işitiyor gibi oluyorum. İlk ses bize, içimize yerleşmiş olan ve ar tık bizim olduğuna inanılan ya - bancı sözlerin atılmasile odilimi- zin çok düşük, arık ve tatsız ka - lacağına inanmış olanların dedik- leri gibi bu söz dizisine de öyle karşılıklar verilecektir. Biliriz ki, her ileri atılışta yü - rüyen ve yürütmek istiyenlerin ö- nüne dikilen engeller (o geçmişin tatlı anışı ile yaşamak istiyen gün geçirici kafalardan başkası değil dir ki bunların bir değeri yoktur. Bunun en yüksek söylenişinin an- lattığı da (Eski işe yarıyanları da bozdular) sözüdür. Bunlara verilecek (kestirme karşılık: Sizi yaşlandığınız buca- ğınızda mgalamak © istemiyoruz, biz ancak ilerlemiye ( susamış Türklüğün . ve Türk dilinin öz beyliğini, öz dilimizi (söylemek, genişletmek, onun geçmişini eliye rek, geleceğni de eksiksiz batı - laştırmak, yenileştirmek istiyoruz. Ve en son (şimdiki bu karışık dil ve bu söz dizisi kafa yaratmı- yor) en doğru sözüne inanan Türkleriz ve bunu yapacağı. İş böyle olunca şu söz dizisini geç - mişte ve bu günde biraz araştırıp | eliyebiliyoruz sanırım. Sözün bize anlattığı (o nedir? | Ve söz, diziye girince karşımız - dakinin kafasında ne yapıyor? Şimdi bunları srrasile gelecek yazılarımızda araştırabiliriz. Alkazar Sinemasında Ateş Ordusu | I(Bopl itfaiye neferidir. bir yangına giderken yolda otomo- bilin altında kalmak tehlikesine maruz kalan bir çocuğu kurta- rıyor. Çocuğun babası çok zen- gin ve İaburaluvar sahibi bir adamdır. Bir müddet sonra aynı ailenin büyük kızı yine bir yan- gında tehlikeye düşüyor. Bu da Bop tarafından kurtarılıyor. Bo- bun ibtiva ettiği bir yangin sön- dürme aleti vardır. Bu âleti tec- rübe için bir laburatuvara mü- racaat ediyorsa da reddolunyor. Bu Jaburatuvarın sahibi kur- tardığı kızın ve çocuğun baba- sidir. Fâkât büret câ; bebi nevmit etmiyor bilakis İ yn Niha- la faaliyete sevk ediyor. Kurultaya yeni azalar Istanbul, 20 (A.A)—T.D.T. C. Kâtibi Umumiliğinden: 26 Eylüde toplanacak olan ku- rultayda aza olmak arzusile mü- racaat eden zevatın isimlerinin neşrine devam ediyoruz: Cemal Bey muallim, Ali Esat Bey muallim, Aptullah Bey mu- allim, Hatice Hanım muallim, M. Baha Bey muallim, Abidin Da- ver Bey muharrir, Hüseyin Suat Bey, Nihal Hanım muallim, Refik Bey Maarif Vekâleti mü- fettişlerinden, Dr. Ubeyt Bey Tıp fakültesi müderrislerinden, Mebmet Vahit Bey, Halim Sa- bit Bey sabık darulfünun müder- rislerinden, Tevfik Yahya Bey maarif müfeltişlerinden, Muhar- rem Fevzi Bey muharrir, ibra- him Aşki Bey Muallim, Muzaf- fer Basri Bey muallim, Yalar Nabi Bey, Dr. Nafiz Bey Bakır- köy hakimi, H. Esat Bey muallim Yusuf Ziya Bey tayyare cemiye- ti müfettiş, Dr. Muhitti Hayri Bey, “Reşat Şemi Bey maarif müfettişlerinden, Dr. Ahmet Ra- sim Bey, Hasan Fehmi Bey Kas- tamonu meb'usu, Fethi Sezai B. muallim, Dr. Sezai Bey, M. Ha- lit Bey Türk halk bilgisi umumi kâtibi, Hayrettin Bey Bilecik mebusu, Atıf Bey Ziraat mis teşarı, Refik Besim Bey divanı muhasebat mürakibi, Mehmet Ali Ayni Bey müderris, 5S. Mü- nür Bey Mütekait büyük elçi Alkazar Sinemazmda bugünden Itibaren göğtermmiye başlıyacak olam Ateş Ordusu filminden bir sahne yet hem aşkının hem işinin — olan meçbul bir adamın muh” lifetlerine rağmen labüratuvardiğ aletinin tecrübe edilmesi içif izin alıyor. Bunun muvaffak” yetini gören rakibi bir çet€ teşkil ediyor. Ve Bobi diri diri yakmıya çalışırken ken disi ve muavini kazdığı kuyuyf düşüyorlar. Bop ikisini de kur” tarıyor. Gayet ağır yaralı ola rakibinin muavenetinden bütün bu işlerin hep laboratuar sabi" binin gayet iyi dostu olan me$"| hul rakibinden çıktığını öğren” yor. Ve onu yakalıyarak zabıta”! da lesim ediyor; Neticede Bo? oratvar sahibinin kızı ile e lenerek mesut rf Kamalak Hancı in il eni indi üzüm borsası Manisa, 20 (A.A) — Mevsii9 iptidasından bugüne kadar M& nisa “borsasında satılan çekir"f deksiz üzüm miktarı 2.821.2 kilodur. Geçen sene aynı taril” teki satış miktarı 1.321.000 kile idi. Bu seneki fiatlar 6 ilâ 37 kuruş arasında olup 388,952 lirf kıymetindedir. Geçen sene fiat” | lar 27 ilâ 60 kuruş arasında oluf 481.855 lira kıymetinde idi. Muğlada bir yangı? Muğla, 20(A.A.) — Dün g& ce Köyceğizde hükümet bin#” smın baytarlık dairesinden atef çıkarak bütün binayı yakmıştı” Kuyudatten pek azı kurtarılmıf" tır Yangının kaza olması mul” temeldir. Tahkikat yapılmak” tatdır. Bir Fransız tayya düştü Paris 20 (A.A) — Şark hav? yolları kumpanyası tayyar den birinin Irakta Rutbah me“ kiinin 130 kilometre çölde terkine mecburiyet bas olduğunu bildirmiştir. insani zayiat olmamış, yolcular başk” bir tayyareye binerek yolları!” devam etmişlerdir. A GİNE e Çankırı da panaylğ Çankırı, 20 (A.A) — Her ne açılması mulat olan Çanki panayırının önümüzdeki birini teşrinin 16 ıncı çarşamba gör” açılması takarrür etmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: