12 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2

12 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayıfa 2 : (e Telgraf Haberleri Fransızlar ne Teklif ediyorlar ? Bütün devletler arasında silâhları azaltmak için mukavelename Hukuk müsavatı meselesi hailedilecek, tabii bu pazarlıkta Almanya da bulunacak ki gene sonu boş çıkmasın.. Paris, 11 (A.A.) — Petit Pari- en gazetesinin Cenevre muhabiri, Fransız plânmın başlıca vasıfla- | sını izah ve teşrih etmekte ve bu plândaki ahkâmı Lokarno itilâf- larını biraz hatırlatmakta ve müş- terek bir unvan altında hepsi de aynı gayeye yahni sulhun tensiki gayesine müteveccih olan bir ta- kım İtilâf projelerini bir araya ge- tirmekte olduğunu yazmaktadır , Fransız plânında şunlar var- dır; | umumü bir mukavelename, 3 — Umumi istişari bir misak, 3 — Muavenet, kontrole müteallik emnilselâmet ve mıntakevi bir misak, 4 — Tedrici surette beynelmilel bir kuvvet vücude getirilmesine dair bir misak, 5 — Hukuk müisavatı prensibinin tatbikine müteallik bir protokol. Beşinci fıkrada bu plânı kabul edecek olan bütün devletlerin tes- | 1 « Teslihatın tahdidine müteallik ! lihatlarının şimdiki halini göste « İren diplomatik bir vesika vücude getirmesi teklif olunmaktadır. Teslihatınım ne halde bulundu- ğu tayin edilecek olan devletler arasında bittabi Almanya da var- İ dır. Bahsi geçen vesikada, bu tes- lihat esasına göre hukuk müsava- | tı prensipi kabul edilecektir. Reisicü mhur Hazretleri Başvekili evinde ziyaret ettiler Reisiclimhitr Hazretleri dün saat on altıda vefakatlerinde Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekili Doktor Re- fik, Dahiliye Vekili Şükrü Kaya renk tirajelerini kehkeşanlarını mehkeşanlarını vatan dan addediyor, parçasın- bunlara karşı yapılacak en küçük bir taarru- zuu bizzat vatana karşı hareket demek olduğunu iddia ediyordu. bu syretle dil inkılâplarım adeta biyaneti vataniye ile ittiham ede- cek kadar ileriye gidiyordu. Hakikat alemine karşı bu şekil- de gözlerini kapayarak karan- lıklara kuru sıkı çeken bir ke- lime ve ahenk şairinin muvaffak olmasına tabii en küçük bir ih- timal yoktu. Onun için bu hayal adamı Ali Canip Beyin en küçü bir fiskesi ile hayal olup gitti, Bir daha yerinden kalkıp kendi- | Beylerle Jandarma Umum Kumanda. nı Kâzun Paşa olduğu halde motörle Heybeliadaya İsmet. Paşanın evine gitmişlerdir. Monşer Beyle (Başmakalemizden devam) çar, yüzünü, sakalını, burnunu si- ler, al, kasını keşmez. &beji tâvvaş paşanın | ağa kibriyada sol elini, sağ e - linin üstüne koymak suretile işle- diği kebireden bihakkin mütessir olup, — Paşa hazretleri sol elinizi aşağı alın diye ikaz eder. Kâfir habeşiye ne cevap eyler bilir misiniz? Haşa, haşa sümme haşa, bön onu tekrar edemem. Bir başka sakallı söyler: ni müdafaa için bir tek kelime bile söyleyemedi. Nibayet dil inkılâbına karşı vaziyet almak sırası Hüseyin Ca- hit Beye geldi. Vaktile edebiyatı - cedidenin hücum kolu kuman- gını yapmış olan Cahit Be- ? vaziyeti almazdan evvel b ei etrafına bakması, eski a daşlarının halini görmesi lâ- zım gelirdi. Fakat her nedense Faik Ali Bey gibi açık bir cephe bareketi şeklinde değilse bile bir yan taaruzu balinde böcum tertibatı almıya kalktı, Fakat bücum bareketi yaparken daima hattı ricatini de temin etmiye çalıştı. Onun için Cahit Beyin sözleri bir ileri, bir geri şeklinde mütemadi bir (Evet!) ve (Hayır!) halitası olmaktan ibaret kaldı. Cahit Beye cevap veren Sa- mih Rifat Bey bu ciheti pek iyi anlattı: “Cahit Bey bizim aldanacağımızı zannettiği vakit şapı gösteriyor, aldanmadığımızı anlayınca şekere işaret ediyorl,, dedi. Bu teşbih kurultayda şid- detle alkışlandı. O kadar ki bu alkışlara Cahit Beyin oturduğu yerden iki ellerini yukarıya kal- dırarak iştirak ettiği görülüyor- ! gözlüklü, ince belli, für, küfür değildir. “— Efendim kâfir (o habeşiye esnayı ibadette şöyle cevap ver - miş! “— Pardon! İşte efendim mürteci efendi ile Tanzimat paşanın arası o günden- beri açıktı. Mürteci efendi ona rasgeldik - çe: “— Hamle et ya kâfir diye a- vaz, avaz bağrıyor. Tanzimat paşa ona: “— Monsenyör silvuple bizim sarayın imamlığını kabul edin di- yordu. 6 “iii Mürteci efendinin oğlu evvelâ gözlerinin sürmesini kazıdı. Şal - varını daralttı. Kaloş kundurasını İ horcuna koydu. Misvakını diş fır- | çasile trampa etti. beybeyi valiz - | le değişti. Sakalını baltanın altına koydu. Suratını cascavlak meyda- na çıkardı. # . “ Tanzimat paşanm © oğlu tek manikürlü, pudralı, rujlu lâvantalı, Oo kremli bir delikanlı oldu. Kezalik efendi ile Monşer bey bir mektepte okudular (fakat ne monşer kezaliki, ne kezalik mon- şeri anlıyabiliyordu. Kezalik mon du. Bu akışlarile Samih Rifat Beyin hakkını kendisi teslim et- pire miş oluyordu. ** — Gâvur, *“— Efendi hazretleri nakli kü- | Büyük Retsimiz, bir müddet Raş- | vekilimizle görüştükten sonra kendisi. ni de alarak saraya avdet buyurmuş. lardır. İsmet Paşa geç vakit Heybe. İ liye dönmüştür. o ABANA EEE KANUNUN UUEEUNDEANUSABESEE ONE YANUNNNDANUA KENAN EUN EEEUNEEAANEEANNN Kezalik Efendi Monşer Kezaliğe: “.— Tarçınzade diyordu, İşe büret, İLE ie zu line kadar biribiflerine rasgeldik- leri zaman kafalarını sağa, sola çeviren Kezalikle Monşer bu gün biribirlerile pek dostturlar, Biribirlerine pek iltifat ediyor- lar. On gündür bu iki dostu dinle: İ mekten bıktım, usandım. » Aldı Kezalik efendi: — Lisan mel'abei subyan ol- » sun yerine (Kazıklarım) dene - cekmiş, fesüphanallah.. Ben bunu kendi kulaklarımla duydum, rad- yo rtlak idilir femi elektrikten is- tima ettim.. Aldı Monşer bey: “.— Üstat, mil pardon sözünü- zü kestim.. Ben dün tünel almış- tım, Löbondan geliyordum. Bu Degutan sözleri pek entim bir dosttan işittim. Bu zat pek mühim bir personalitedir, Rica e- derim ismini sormayınız. Realize edilecek lang hakkında size daha malümat vereyim, canım (direk - tör) e it denecek. Şu bildiğimiz sitron yok mu monşer o bile sulu- zırtlak olacak, oMaparol donör doğru söylüyorum. # Kezalik efendi, ve kezalik e - fendiler, Osman Tanzimat Paşa - nın oğlu ve oğulları Osman mon - şerler on gündür el ele verdiler. Barsaklarile düşünen babaları gibi barsaklarile düşünceye varıp barsaktan nükteler çıkarıyorlar. Bu geri kalanın, yeniliğe ve halka karşı maziyi geviş getire - nin, geçmiş günlere aş erenin son silâhrdır. İrtica sözde halka gülü- yor. Halkın diline yalanla, dolan- la babası gibi çatmak, güzel halk dilini dilinin ucundaki mide tor - tusu ile kirletmek istyor. Bu, pis dil kesilmelidir. # » Sadri Etem a du. Sabah şerifleriniz hayırlı ol - — Türkün sl .owvweo kiliğindeşüş pheedileli Tabii en eski bir me medeniyeti yeti olani tay lerin dilleri en eski lisan olacak 4 Profesör Martayariın beyana- tını yazmadan evvel bu zatın hâ- yatına dair biraz malümat vere « | lim: Profesör Martayan İstanbulda doğmuştur. İlk tahsilini Gedikpa- şadaki Amerikan mektebinde yapmıştır. Türkçeye de iptida bu: rada başlamıştır. e Sönra Robert Kolleje gitmiştir. | Orada Tevfik İtur. Umumi harp esnasında ihti- yat zabiti olmuş, Kafkas ve Filis- tin cephelerinde bulunmuştur. Mektepteyken, daha on beş yaşla- rında dil. üzerinde tetkikata me - raklı imiş. Mektepte (türkçeden başka ingilizce, fransızca, alman- ca gibi dilleri tahsil ettiği gibi mektepten çıktıktan sonra da eski lisanlar tahsiline ehemmiyet ver - miş, bilhassa Filistin cephesinde bulunduğu iki sene zarfında İbra- nice, Arapça, Asurca ve batta Kıbtice öğrenmiştir. Sonra Sanskrit lisanını da öğ- renmiştir. Bundan sonra muhtelif diller arasında mukayeseler yap - mıya başlamış, bu tetkiklerine de- vam etmek için mütarekeden son- ra Avrupaya gitmiştir. Bu tetki - katı Türk dilinin Türk ırkı gibi en eski ana dillerden biri olduğu: : tan vE Gİ Ü ÜEEY EA ev yanınuan münasebeti bulunduğuna - kanaat getirmiştir. e Profesör Martayan | bugünkü Avrupadaki beyaz in - | sanları üç büyük kısma ayırıyor: 1 Asıl: Hint» Avrupailer (Homo Nordikes, yahut Nordik - ler): Bunlar mavi gözlü, uzun boylu, zayıfça ve uzun kafalı ya- ni (dolikosefal) dir. Avrupanın şimal tarafında bulunan insanlar hep böyledir. İskandinavyalılar, İ Danimarkalılar, Şimali Rusyalı lar, Şimali Almanyalılar, İngiliz- ler gibi. Nordikler örmanlarda yasar * lardı. Avcılıkla geçinirlerdi. Gö - çebe (yörük) idiler. Onun için bu irk medeniyet kuramamıştır. 2 — Alp adamları (Homo Al - pinus) Bunlar orta boylu, tıknaz, kumral, yuvarlak kafalı (Brakı - sefal) dir. Bütün Orta Avrupa in- sanları bu oırktandır: Keltler, İ Fransızlar, İsviçreliler, Avustur - yalılar gibi. Bu ırk Avrupada en eski ırkı teşkil eder. İptida Orta Asyadan Himalâya dağlarından | çıkmış, İrandan, Anadoludan ge- | Avrupa kıt'asına Fikret Bey zamanında okumuş - | çerek Marmara denizi vasıtasile | gelmiş, öylece | her tarafa dağılmıştır. Avrupaya medeniyeti getiren bu ırktır. İptida demiri bulan Alpliler (Dağlılar), demir alât ve edevat yapan, ziraat eden bu ırk» tır. Türkler işte bu (Alp adamı) denilen kısım insanlardandır. Alp türkçe kahraman, Keltçe yüksek - lk demektir. Bir kısım Avrupa âlimleri Türkleri oMongollardan saymışsa da bu, yanlıştır. Türkler Mongollar (Sarı ırk: Çinliler, Ti- betliler, Anamlıler) dan tama - men ayrı bir ırktır. Yalnız Mon - gollarm bir kısmı Türkleşmiştir. 3 — Akdeniz adamları (Homo Mediterranten): Bunlar gene za- yıf, uzun boylu, kara gözlü, ten- İleri koyu esmer renkte, Nordik - ler, yani Hint Avropfuj uzun kafalı (doliksi lardır. İspanyalılar, eski j lar, eski Berberiler, (Araplar ve Museviler) | | dandır. N Üç kısma ayrılan » İ sanları içinde en mede! | Alp adamları olduğu” damlarının en mühim Türkler bulunduğunu Profesör Martayan bein İ yı şu suretle izah ediyo sırlılara, eski Giritlilere $ yat yapıldığı vakit en kada Akdeniz ırkına © sanların eserleri görülü larda medeniyet eserli yıftır. Bu tabakanın daf a de, yani ikinci tabakad? damlarının akın yapili, memleketlere gelmiş ve oldukları anlaşılıyor. şağı tabakadaki insan tasları dolikosefal, yani duğu halde yukarı o başların Brakisefal, ya lak kafalı olduğu meyd yör ve en eski medeniy' rince bu başların bulund” kalara tesadüf olunuyor” Ar OZ ak al vereruri - ği bu suretle yapalan. te! ticesinde artık şüphe göl cek şekilde sabit olmi en eski medeniyeti olan dilleri de en eski bir caktır. Bunun başka ti sına imkân yoktur. Bu dili ile ana diller arasi lan mukayeseler de bun mektedir. Dünyanın en eski Sümmercedir ki türkçe © sebeti çok büyüktür. başka onunla münaseb€ ki lisanlar şunlardır: Elamlar (Basra kö varında idiler), Kosalik ta), Mitaniler (Halep , Uraltular (Van havali tiler (Ankara civarmd" lar, Lidyalılar, Karys” havzasında), Giritlile; i (Eski Yunanlılar), ki İtalyanlar), İberler “5 panyollar),'Pikler ( lılar), . » Profesör Martajf e sonra memleketimizd” p mek emelindedir. 99'755 larını göndermeleri & tır. On sekiz sandık iş lisana ve milletlere * kitaplar yakında İst“ cektir. Amele ar9” kavgf Ortaköyde Nikon posunda amele w ı. daşı Nazif ile diğ yi " arasında kavga Nuri ismind3 bir a” san da Ahmet ismin leyi * raladığından kalanmıştlır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: