18 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

18 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sevginin Tahlili Sevdiklerimizde hep âyni tipi ararız?! Geçenlerde, Atman ruhiyatçıların- | dap Georg Gravın “İlk sevgi — Son Vİ. Mepzıns etrafındaki bir yazısı- | Meşretmiştik. lik karşılaşılan ve “ey kadının erkek üzerinde son- m, tesir bıraktığını, ilk sevginin 4, “manda son sevgi olduğunu i- id süren ruhiyatçı, başka bir yazı- Mayor genişleterek, iddiasını lerle öyle ispatı: girişiyor: de Ermat Kreçmere,, göre, içimiz- müphem bir duygu, bizi, uy- cd olan tipi tesadüf gttiklerimiz Da en seçmemize tahrik eder. din; * ansızın, “yarım,, olan ken- « Zi ikmal edecek olan diğer m. 1 bulduğumuz fikrini u- ir. Rüya, nasıl ruhumuzun hakiki arzularını ifşa ederse, sev- © tüyasında da bu arzunun işa- İNİ görebiliriz. Bu takdirde ta- Mtnızdan, sevilenin idealimizde Ne uygun olmayıp uydurulduğu yi kalır. Eh, zaten hayat, di İmizin sebep olduğumuz al- anlarla dolu! List ve Berliyoz da ük insanların hayatını göz- | Beçirirken, ilk ve son sevgi Bata, ma sık sık tesadüf ederiz. Y âr Frants List, 17 yaşında Sa, Ayni yaşta olan Karolini sev- ti. Bütün hercailiğine rağmen, “ag hiç unutamadı. Vasiyetname- * bile hatırlamağı ihmal et- İS, ona yadigâr olarak kıy- li bir yüzük bırakmıştır. Baz tekâr Berliyoz, 61 işti. O zaman 67 yaşında o- " ir kadına, Estel Forniyeye iz Pealde bir mektup yazdı: “Dü- “hüz ki sizi 49 senedenberi ha orum, Sizi çocukluğumdan- daima sevdim. Hayatımı ber- 0'den fırtınalara rağmen taz Madam, madam, hayatta yal- taa, ir arzum var: Sizin banâ te- hn Böstermeniz!,, Bu bestekâ- mektubu yazdığı kadını | Seneliyi yi İğinde pek kısa bir müddet değe gördüğü, ayrıca kayde Betovenin aşkı *ey, Yenin de ilk sevgisi de * Olmuştur. Onu ıstırap için- “dey #1 son günlerinde ziyaret Ter ir dostuna, elinde tuttuğu ter, Arünavikin portresini gös- ha; “Meleğim göründü ba- demiş, son gözleri yaşarmış, res- Mu iği sabbetle öpmüştür. Beste- Meray idelyo,, ismindeki Ang bu kadın, Leonore ismi © Yer tutmuştur. bep e, ki “iyi ama, burada bah, m msanların sevgilerinden değiyg, > orsunuz 1, Bu itiraz, varit lez Çünkü, insan, insandır. ki ha © diğer faniler arasında- dr, sadece bir derece farkı- i Mara, bütün sevgi macerala- yaşına | tek | Gümüşü a dıran saçlardan hoşlan- mıyor, altına benziyenleri seviyorlar Ingiliz kadınlarına göre, kat kat ucuz elbise yaptırmaktansa, bir kaç kat pahalı elbise kâfidir... Londra kibar muhiti, şimdi saç rengi ile meşgul oluyor. Si- yah mı, kestane rengi mi,.... Sarı mı? Hangi renkte saç daha güzeldir? İşte saat beş çayların- | da hararetli münakaşa mevzuu olan mühim mesele! İngilizler , son zamanlarda , -beyaz dememek için Mısır püs- Koyu sarı saçlı kadın külü diyelim- adeta beyaza ça- lan açık, çok açık sarı renkte saçları tercih ediyorlardı. Zaten Jogiliz kadınlarından oçoğunun saçları da bu renktedir. Fakat, bu senenin son baha- rında iş değişti. Koyu sarı renk- te saçlara temayül gösterildi. In- gilizler, moda tabirile bu renkte saçlara “kaysı ve zerdalı rengin- de saçlar,, diyorlar! Bu renkte sa aanasssaasansanan rının, ilk sevginin sından ibaret olduğu mülâhazası, umumiyete . yakın bir mahiyet gösterir. Ayni sebepler, ayni neti- celeri doğrur ve ruhi rabitalar, ayni şekilde kalır. Eğer mevzuu daha esaslı bir tetkike tâbi tutar- sak, ekseriyetle hep ayni çehreyi, ayni tipi aramakla kalmadğırmızı, sevgide daima sevinç veya ıstırap dolu, ayni maceraları özlediğimi- zi tesbit edebiliriz. Bu da karşı- mıza gelen değişse bile temayü- değişmediğine tekrarlanma- lümüzün veçhesi delildir. Götenin sözü Psikolog E. G. Yung, şöyle di- yor: “Her erkek, ruhunda muay- yen bir kadının hayalini taşır. Ka- dın da muayyen bir erkeğin haya- lini . , bu sözler de, yuka- rıdanberi kaydedilen mülâhaza- ları teyit eder. Her insanda muay“ yen bir insanı severiz ve hepsinde yalnız birisini ararız. Ancak, in san, ruhunda yaşattığını bulmanın zevkine tam manasile nadir olarak varabilir, Bazan, idealine yakla- şir gibi olur. O kadar. Bazıları da yaşı ilerledikten sonra ilk sevgi- nin büyüklüğünü, derinliğini se- zer, ihtiyarlığında tatlı tatlı veya acı acı hatırlar. Bu takdirde Göte gibi, “ben, saadete hiç bir zaman o »ki kadar yakın olmadım,, Pera iktifa etmekten başka, yapabileceği bir şey yokturlu gösterince, kadın berberlerine iş çıktı. Tuvalet salonlarına akın fazlalaştı. Çünkü, modaya Uy- mak lâzım ve saçları başka renk- te olan kadınlar nasıl uyabilir ler? Tabi ancok saçlarının ren- gini sun'i vasıtalarla değiştirmek suretile, Gelsin! Boya Bu renkten renge intikali, mo- da işlerinden alay mevzuu çıka- ran bazı muharrirler, İngilizlerin altını gümüşe tercih ettikleri şeklinde de tefsir ediyorlar. Bir bakıma göre, gümüşü an- dıran saç renginden altını hatır- latan saç renğini tecihe geçiş için, bu, mısır püskülünden son- ra kaysı ve zerdali renginde saç modasının beğenildiğini söyle- mekten, daha ağır başlı, daba ciddi bir söyleyiş, bir benzetiş tarzı! Hem, sade bu noktadan de- gil, gümüşe altını tercib, başka bir cihetten de varit: İpgiliz ka- dınları, şimdi her zamankinden kat kat fazla para harcanmasını icabettiren tovaletler yaptırıyor- larmış, öyle mükellef elbiseler, ki değerlerini gümüşle hesap mümkün değil, hesap, ancak avuç avuç altın hesabile müm- kün olacak! yayı kasıp kauran iktısadi buh- ran, İngilterede yok mu? olmaz olur mu biç: orada da belki bir veya birkaç derece farkla var. Fakat Ingiliz kadınları, çok pa- halı, fevkalâde lüks tovaletler yaptırmakla beraber, tasarruf bahsini de ihmal etmiyorlar. Şöyle düşünüyorlarmış: “ucuz Açık sarı saçlı kadın olarak kat kat, renk renk elbise yaptırmaktansa. pahalı, mubte- şem, mükemmel bir kaç kat el- bise yaptırmak ve bunu kâi görmek daha iyi. Varsın, yek- nasak bir manzara teşkil etsin. Bir çok balolara ayni elbise ile gitmekte ne mahzur var? nasıl olsa debdebeli görüneceğiz, ya. maksat hasıl olmuş, demektir. ,, İşte İngilteredeki son moda telekkisinin, O cereyamnın bir Ya iktisadi buhran? Bütün dün safbası! 1.28 EEE EEE EEE EEEEEE EEE l ( 1750 VE 1932 | Tayyarede Rokoko elbiseli bir kadın! 1 «il Dagover 1750 senesinde moda olan kostümle 1932 senesinde hava- da seyahat! Ve son sistem bır likbahar ve ipek Şimdi Sonbahar..... Nerede ise kış gelecek, şiddetli soğuklar baş- lıyacak! Fakat moda meraklıları böyle şeyleri düşünür mü? Avru- pa moda mecmualarından o biri, gelecek İlkbaharda hangi kuma- şın moda olacağına dair bir yazı neşrediyor. Moda mütehassısları, ittifaka yakın bir ekseriyetle hafif ipekli | kumaşların pek moda olacağı ka- naatinde imişler. Moda meraklısı (| kadmların temayülünü yoklamış- lar, bu neticeye varmışlar, Esasen ham ipek fiatları da son zaman- larda hissedilir derecede yüksel- diğinden, her halde böyle olacak- mış! tayyare içinde! Bu seyabati, meşbur Alman sinema artisti Lil Dagover yap- mıştır. Kendisinin son zamanlar- da çevirdiği “Kralın dansözü,, ismindeki filmi, Dresden şehrin- de ilk defâ gösterilirken, güzel san'atkârdan orada bazır bulun- ması rica edilmiş. Bu daveti ka- bul eden Lil Dagover, aym za- manda bir sürpiriz yapmağı dü- şünmüş ve filmdeki rolünde giy- diği muhteşem, kabarık etekli, Rokoko elbiseyi giymiş, bu kı- yafette tayyareye binmiş ve hoş bir sürpiriz yapmış. Yalnız, kabarık etekli kostüm- le tayyare girmek, hem kendi- sini, hem etrafındakileri bir hayli uğraştırmış. Bu iş, güçlükle mümkün olmuş! Resimde, Lil Dagover, tayya- renin kapısı önünde görülüyor. ( Bir Almanın Takdiri | Türk kadını Avrupalı kadınlar de- recesine yükselmiştir Bir Alman muharriri, Mısır kadınlarının son zamanlarda as- rileşmek hususunda gösterdikleri gayretten bahsederken, Türk ka- dınlarının bütün şark kadınlarına imtisal nümüresi olacak derece- de terakki etmiş olduklarını ya- zıyor. Alman muharririnin yazısı şu- dur: “Kahire sokaklarına şöyle bir bakışta, Mısır kadınlarının yaşas yışındaki fark, birdenbire göze çarpıyor. Yavaş yavaş bütün şarkta harem ve kafes maziye karışıyor. Çarşaf ve peçe öyle... Şimdi Mısır kadınlarının yüzünü örten peçeler, o kadar inceldi ki, Hem bunu da yüzlerini ya- bancı bakışlardan saklamak için değil, rüzgârim savurduğu kum- dan, tozdan korunmak için tu- tunuyorlar, denilebilir. Çünkü giydikleri elbiseler umumiyete yakın bir derecede, tamamile Avrupa kadınlarının elbiselerini andırıyor. Mısırlı kadınlardan çoğu, mem- leketlerinde öğrendiklerini, Av- rupada tahsile artırıyorlar. Ve Avrupadan dönünce, erkekten, oradaki gibi müsavi muamele is- tiyorlar.Erkekler de bundan mem nun, Kadını, bir arkâdaş gibi görmek hoşlarına gidiyor. Esa- sen iktısadi zaruretlere de uygun olmıyan romantik harem hayatı- nn terk edilmesi, onlarında işine geliyor... Alman mubarriri, bundan son- ra, Suriyedeki vaziyete işaret ediyor ve Suriyeli gençlerin Türk kadınlarile evlenmek arzusunu kuvvetle benimsediklerini, çünkü Türk kadınlarının, müslümanlık bususiyetini muhafaza etmekle beraber, terbiye ve hayati gö noktasından, artık bir Avru kadın kadar yükselmiş bulunduk - larmı söylüyor. Kadife eldivenler Eskiden modaya muvafık gi- yinmek itiyadında olan kadınlar, eldiven giymeği kat'iyyen ihmal etmezlerdi. Son zamanlarda bu hususta az, çok bir ihmal gösteril- di. Şık bir kadının, muhakkak el- diven giymesi lâzım geldiği telâk- kisi, evvelce olduğu gibi, kuvvet- le benimsenmiyordu. Zaten, çorap giymek moda ol- maktan çıktığına göre, eldivenin bir köşeye atılması, kolaylıkla iza- hı kabil bir şeydir. Bacaklar, a- yaklar çıplak olunca, eller, bilek- ler niçin kapalı kalsın? Her ne ise, bir müddet ihmal edildikten sonra, eldiven şimdi gene rağbet görmeğe başlamıştır. Fakat, ayni zamanda eldivenler de bir yenilik yapmak gözetilmek- tedir. Meselâ kadifeden eldiven! Kadifeden eldivenler, Viyana» da çok muhtelif biçimlerde yapıl- maktadır. Bu arada, dirseğe ka- dar olanları yapıldığı gibi, kısa eldivenlerin kenarlarına da ka- barık işlemeler yapmak düşünül- müştür. Bu işlemeler, iri iri çiçek- ler tarzındadır. Ayrı süsler halin» de vücuda getirilip, bilek yerleris sa gibi takılanları da var-

Bu sayıdan diğer sayfalar: