23 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

23 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ferit m ke ği bad satın, rivayetlerin Ferit va- > geldiğiri söyliyorsur uz. Yi, be e yetiştiren bu uşağı- <p biraz konuşayım. bag adil değil. Çünkü Ferit çan çıktı, ğ Çıkardınız wi? Ne vakit? EN a çıkarmadım. Kendisi e ün akşam birdenbire. > Ben bunu pek de tabii bul- Sum! Bu gidişte bir iş var Rörünüyor. a yi, hiçbir şey yok. Dün iy et olan Manisadan taah- iş bir mektup aldı. Orada m varmış. Bu adam Pei, ç Var! yoğu Feride kalmış; U emlâkin birkaç bin lira by ağını tahmin ediyordu. Ferit Aöeri alınca hemen Manisa- için can attı ve bir «3 gelmemek üzre gitti! Ken- diğ Orada he yapacağımı sor- Beniz Çiftlikleri satıp ssvarak Syledi, bir dükkân açacağını be Siz. Feride gelen bu mek- Sördünüz mü? xe © Hayır, görmedim. Görüpte htçaD *seydim, göttermiyecekti! tayı Tabit, çünkü göstermesi İl değildi, di ba, Bu adam benim yanıma eli birkaç sene oluyor. Ismail tak © *ski değildi, ama onuda sadık bir adam olarak tanı- (4 1 © Namuslu bir uşaktır. Beni *cak hiçbir hareketini bilmi- A, ama, Ayağıda barpte sakat Kı için, iğ Ayağı sakat mı idi? vet, tabta ayaklıdır. Far- ediniz mi? yır.. Fakat bu adam kğ sakatlığı kadar içinin de Ad, lığını gizlemesini bilen bir Yay galiba, Birdenbire savuş- di son » Takip etmeliyiz. i, Btediğiniz gibi harekette ettiniz, fakat korkarım bu atınız da boşa gidecek, unu yakında anlarız ama çi noktada küçük bazı iza- “big, “reyim, © zaman Feridin sauşmasının ne kadar r olduğunu teslim eder- Mi yatak odanızın âltın- Di nm içinde birkaç bin ir bag varmış. Bu kasa metrük vi imiş. Kimsenin şüphe- v et edemez, Anahtarı son hizd, abirane bir tarzda bile- i kayışın içinde.. öyle- U Parayı ve bu anah- ini senelerce gizlemiş- a beye sezdirmemişsiniz tığı gün Adil Beye anlat- im gün sonra bir İni; MIŞ, ve paraların eden alıman anahtarla aşı” görmüşsünüz. Tekrar ,, aranın yerini, anah- nizde olduğunu kim- MİŞ mi idiniz? iç kimseye.. EEE, *# EFE İş 55 FE 7 ze bütün civardaki dedi- İ icağım? Zaten “belki de. derece şüpheli birşey- | SEN BE Manisadan gelen taahhütlü bir mektupta amcasının ndisine mühim bir servet bıraktığını öğrenerek gitmiş! — O balde hangi evliya, han- gi mücize sahibi geldi, kimseye i görünmeden eve girdi. Doğru İ sizin odamza çıklı, doğru büe- ğinize yapıştı. Anahtarı aldı aşa- ğıya indi, kasadan paraları ala- rak kapıdan çıkardı. Bu evliya mı nedir? Böyle şey o'maz. Olmayınca sizin mubave- renizi işten birisinin eseri olmak ilk akla gelecek ihtimaldir. — Peki, fakat biz bu babsi bahçede ve ancak bir kerre ko | nuştuk, — Olabilir, Bubçede ya sizden evvel gelip onların arasında uza- narak, yabut size doğru gelirken bebsin o ebemmiyetini duyarak gizlenerek birisi hepsini duymuş olacak. Bu muhavereyi işiterek ondan bu tarzda istifade etme 250 Yıl evvel Esnafın rasıl hakkından geliyorlardı ? Dünkü sayımızda eski kanun namelerin esnafa dair hükümle rinden bahsetmiş, elemekçi, ka - sap, ahçı ve işkembeci, : börekçi gibi esnaf hakkında neler kâyde dildiğini göstermiştik. Bu gün de başka esnafın “Na- #ıl hakkından geldikleri,; ni anla emme VR v Kanunnamenin biri yoğurtçu lar için “Yoğurtçular mevsimin de nark üzre halisini satalar,, de. Yip geçiyorsa da öbürü şu takyit leri koyuyor” “Ve yoğurlçular yoğurdu gözleme koyun südünden otcak (9) evvelâ nt şasla ve su katmıyalar. Ve Kâymakçılar ve peynireiler dahi gözlene, Her ne gelirse zumahı- n& göre nark vereler.., Sirkecler ve turşucular Gene kanunnamenin * birinde turşucular eksik satmayıp çürü müşünü katmıyâlar.,, ibaresini görüyoruz; ikinci bir nüshada hü- küm daha tafsillidir: Burada deniliyor ki: “Ve sirkeciler gelderi 800 dirhem- dir. Her bir gelderi her znmanda bir buçuk buçuğu ola; yayet iyisi ola.,, “Ve turşucular eksiği gözlene, Turşuları insaflı satalar inat edenle. rin hakkından geline. Turşu sirke ile kurula, Kepek ekşis; ile kurulmü Yü Helvacılar, şerbetciler Kanunnamenin — helvacılara, şerbetçilere dokunan maddeleri daha tatlı... “Helvacılar balın okkası dörde o lucak helvanın okkası altıya olup ba- demli helva yediye, ama balı gayet iyi ola. Ve caniki helva baldan olup okkazı dörtten tecavüz etmiye, Pek- mezli helvanın okkası üçe ola ve üzü- mün dahi böyledir. Akidenin narkı ü- züme tabidr, Onu on bir üzere nark vereler; ama yetişmiş olup göynü - müş (yanmış) olmeya.,, Kanunnamenin ikincisi helva cılar faslma şu maddeleri ilâve e diyor: “Ve karma balı helvanın okkası yedi akçe ola; bu bal beyayet iyi ola ve iyi pişireler ve sair esbapları ona Jr “Avüstürşahlar ve yüküne göre nark bereler. Sığır südü | A ll 2 n016 va saim eks GAS ai AZ için yegâne şüphelenilecek adam büradakilerden kimse olabilir mi? Oru tetkik edeceğiz. Fakat ma- dem ki kaçan Ferittir. Bu söz üzerine Adil ve Absen birbirlerine bakıştılar.' Polis me- murunun tabıninleri çok doğru görünüyor, ofevka âde şüpheyi calip nostaları izah ediyordu. Mâamafih son birçok şöphe- lerin bakikattan uzaklaşması bâ- lâ onları tereddütten ayıramı- yordu. Rıza efendi devam etti: — Bu günkü * de'âile istinat ederek her şeyi aşağı yukan şöyle izah edebil Ferit sizin estarınıza ya bir tesadüfle ya sevki tecessüsle vakıf olduktan sonra: bunu bir şeriki cürme an- lattı, İşte kızıl'saçlı adam o ola- caktır, (Devamı var) ana enne ee ür aza ça AZL AR ORES Günde 2 mma Bir Fıkra Kalem Efendilerinden birisi bütün arkadaşlarından kaçar, dalma bir kenara çekilir, dü- şünceye dalar, kimse ile ko- nuşmaz imiş, Birgün arkadaşlarından biri yanına girerek sormuş * Yalrızlığı pek söviyor- sunuz galiba 1. — Evet, evliyimde ... tütünlirimiz Avusturya tütün rejisi müdür- lerinden Her Seklin riyaseti al- tında bulunan bir heyet Viyana- Maurice de Dünkü kısmın hulâsası Peşaper şehrinde bir akşam ha- İ rast, Ingiliz zabitleri klübünde gece hayatı başlamak üzere. Barın önün- de üç yüksek iskemlede rabitler viski | ra üçüncü kocasından boşanan bir si- nema yıldızına dördüncü koca ola cakmış. Hayret! Başka bir arkadaş- j ları, Roberts, salonlar ve balolar sü- İ sü şık bir zabit, hudut kıt'alarına gö- İ nüllü olarak gidiyormuş. Hayret! Şimali garbi hudut kıt'alarına gönül- lü olarak geçmek ne demektir?. Hint — Efagn hududunun en yabanı, en vahşi barınıldmaz yerlerinde tehlikeli İ bir hayat; ileri mevzilerde, yağma, çapul ve pusudan başka bir şey dü- şünmiyen asi kabileler arasında ser- pilmiş istihkâmlarda bir nevi muvak- | kat kalebentlik..... Simlada, Oveti, Musoride, Hin- distanda mümkün olduğu kadar eğleninlen bu sayfiyelerde mon- den yaşayışa, çiçekli ziyafetlere, dans ve kadın maceralarma o ka- dar düşkün olan yüzbaşı Roberts altı aylık izininden dönünce gene her gece ölümün, lâkayıt yıldızlar altında, dolaştığı o sarp ve 18517 di? i Bir başka zabit daha ötekilere katıldı.. Yüzbaşı Döbuşan Makse- vel.. İnce yapılı, bacakları bol ki- bıyıklı, alaycı bakışlı, serbest yü- rüyüşlü yüzbaşı Maksevel “Deh- li, nin canlı gazetesidir. İki sene umumi valinin maiyetinde bülu- nan Maksvel'in görmediği; bilme- diği ve aklında tutmadığı şey yok gibidir. O Hindistanm Sâint — Simon'udur. (*) rütbe, terfi en- trikalarmı ve Kalkütanın son de- dikodularını bilir:Dranagor mah- ranesinin “Firjpis,, de Madras taburundan genç ve güzel bir mü- | dan-şehrimize gelmiş ve Ahka- raya gitmiştir. Heyet hükümetimizle bir tas i kas anlaşması yapılması için müzakerelerde bu'unacaklardır. Bu müzâkerelerden müsbet ne- tice çıktığı takdirde Avusturya rejisinin İzmir piyasasından yeni yıl mahsulü tütün almıya başir yacağı ve memleketimizin muh- telif mıntakalarından 3 milyon kilö tütün satın alacağı söylenil- mektedir. is Rett ikit meki tie sireğeie bi göre ola, Pıstıklı helva ki baldan piş- | miş ola, okkası dört akçeden yukarı | olmıya, Şerbetçilere dair hükümler iki kanunnamede farklı; - birinde şu hüküm var: “Şerbelçiler dahi üzümün okkası bir akçeye olucak şerbetin iki okkası | bir akçeye olup miski ve gulâbi ve leziz ola ve karlı ve buzlu ve say (7) ları pak old. | İkinci kanunname şöyle diyor: “Ve şerbetçiler dahi gözlene, Ku İ ru üzüm okkası bir akçeye satılıcak şerbet okkası bir akçeye ola. Sonra hoşafçılara dair bir fık- ra okunuyor: “Hoşafçılar dahi gözlene, Elişi ol l xuğa. Aldıklarına göre satalar ve ho- İ safları begöyet temiz ola. Kaymakçılara dair bir başka ibare: “Kaymakçılar kaymağa hişasla İ koymayıp begayet pak satalar.,, Dikkat ediyor musunuz? Bü - tün adı geçen mahsul yerli şey - lerdir. Yarın da terziler, kavaflar gi- bi esnaf hakkında (O kanunname ğiz lâzimle dansederken görüldüğü - nü ilk o haber verir. Seravana mihracesi veliahtınm Londralı es- İli bir aktrisle münasebeti yü - zünden İngiliz siyasi ajanını meş- gul ettiğini de bilmez değildir ... Ve ört bas edilen bir rezaletin bü- tün iç yüzüne tesadüfen aşina de- gilse bile en akla hayale gelmez teferrüatı — tecrübeli bir tefrika muharriri muhayyelesile icat e - der. İlk evvel kolonel ona sordu: — Ey, azizim. Rehberler ala- yından Robertsin hudut keşif kıt'asına geçtiğini siz de biliyor musunuz?. — Tabii!.. Ve elini barm kenarına vurâ- rak Hintli barmene çattı: — Sert bir martini, boy!.. Ça- buk ol, baykuş suratlı! . Ha ne diyordunuz, dostum?. Evet, Ro- berts dünyanın zevk ve safasım- dan çekiliyor.. Artık ne Simla gü- zellerile dansettiğini, ne valinin karısile Ping pong oynadığını gö- receksiniz.. Salon - fantazileri ye- rine konserve öküz eti, kızıl kum i ve haydut suratları!.. — Peki amma onü bu harekete sevkeden ne?. Genç erkânı harp zabiti göz kırptı, martiniden bir yudum aldı ve fısıldadı: — Bir kadın.. — Yok canım!.. İngiliz askeri klüplerinde ka- dınlardan nadiren bahsedilir am- ma, fırsat düştükçe ve ille böyle İ bir hikâyenin kahramanı ve kur- yandırır ve bitmez tükenmez av Sfenks KU GİĞ ! Cobra 'nın Son Romanı: içerek konuşuyorlar. Bir arkadaşla: | dağlara çekilmiye mi karar ver- | lotu içinde gergin, kırmızı kırpık | SayıFa 5 z 2 ve polo hikâyeleri bir müddet ile i mal edilir.. Buşan Maksvel ken- | disini dinliyenlerin merakını yandırdığına memnun, devam et ti: — Benim de Roberts gibi altı | aylık izinden döndüğümden ha- beriniz yok galiba?.. Tesadüfen Londrada hayli garip bir macera duydum.. Oradaki Arjantinliler- | den pek zengin bir çiftlik sahibi i benim klübüme devam ediyordu. | Günün birinde, Mösyö Perez ba », na: | * Geçen akşam Hindistan or dusundan bir arkadaşınızla bera- i berdim, dedi.. Yübaşı Roberts .... Onu tanır mısınız?.,, “ — Tabii, dedim, Edvard Ro- berts, daha teklifsizçesi 44 üncü alaydan Edi Roberts.. Ona nerede rastladınız?.,, Arjantinli bana şu cevabı di: “. Cenubi Amerikalı bir mil- yonerin, Mösyö Döno Galesin e- vinde... Bakara oynıyorduk.. O- yun büyümüştü.. Arkadaşınız bo- İ yuna kaybediyordu.. Hattâ Ledi Hikmote gülerek dedim ki: “.— Genç bir yüzbaşının beşe çekmek yüzünden bu kadar para kaybedebilmesi için Hindistanın ordusunu şahane beslemesi icap eder!.,, Robertsin hiç de parlak olmı- yan mali vaziyetini bildiğim için Mösyö Pezeri dikkatle dinliyor - dum.. Arjantinli dostum ilâve etti: © — “Zaten, madam Döno Ga- leslş bu genç zabit pek alâkadar / görünüyordu. - Kocasından gizli mânalı mânalı bakıştıklarının far kına vardım.. Lâkin asıl garibi, azizim, sabahın dördüne doğru Mösyö Döno Gales, cıgara du- manlarına bürünmüş yirmi kişi arasında banka açarken ben çıkı- i yordum.. Evin holünde Fragona- rın fırçasına lâyık bir lâvha ile karşılaştım.. Boş bir salon köşe- sinde güzel madam Döno Gales sizin yüzbaşının kolları arasmda idi.. Sıcak rklim kadınlarına mah- sus bir hararetle dudaklarını uza- ıyordu.. Sessiszçe kapının yolunu tutup sıvışmak nezaketini göster- | dim.. Lâkin bu zabit sizin arka- ! daşınız ise, rica ederim, kendisi- | ne tetik davranmasını, ve kadın- | Jarı öperken kapıları kapamasını tavsiye ediniz.. Bilhassa Londra- ida, bu'cins ahenktar jimnastikten hoşlanmazlar.. Mösyö Dönu Ga- les orada bulunsaydı, mutlak bir rezalet çıkarırdı, çünkü çok kin- dardır...,, — Arjantinli işte bunları söy- ledi.. İzinli iken öğrendiğimi işte bu.. Artık dostumuz Robertsin a» ni kararının kadın yüzünden ola- cağı fikrime belki iştirak edersi- niz!... Dört zabit, bakıştılar, arkadaş- larının söyledikleri bin türlü ih- timallere meydan veriyordu.. En şaşıranı genç Mac Geragor .. Ka- dehini bir hamlede dikerek hay» kırdı; vers — Onlara lânet olsun!., Avrus j | pada altı ay geçirdiniz mi zevk j ve safaya dalıyorsunuz.. “Sahne | kızlar başımızı döndürüyor, bu- | raya Pehçabın bütün istirityeleri- ni ağlatacak bir daüssrla ile dolü- yoruz,. Ben baş kumandan olsay» neler söylüyor, onları nakledece | banı bir arkadaş olursa merak u- | dım senede altı ay izin verirdim... (Devamı var) £

Bu sayıdan diğer sayfalar: