23 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

23 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

> Sayıfa 8 Beyaz Kadın ticareti Orada polisler iri A boylu, adeta yon- tulmuş bir kaya parçasına benzerler Yazan : ? Polis memuru bu sözleri söyle- dikten sonra odayı gözden geçir- meğe başladı.. oGüneı yapan kadının resmi önünde hay- rete düştü ve bıyıklarını burarak dedi ki: — Vay canına, Mösyö Bobbi sizin eviniz ne güzel, hele şu res- me bak.. Adeta canlı gibi durü- yor.. Çok hoşuma gitti.. Vallahi, işiniz yolundadır. Bobbi, polis memurunun mak- sadını bir türlü anlıyamıyordu.. O işin sonunu endişe ile bekliyor du. Lülüye gelince o mutfakta ate- şin üzerinde duran rostonun yan- masından korkuyor ve bir türlü dışarı çıkmıya razı olmıyordu . .. Memurun gözleri tablodan sonra ortadaki masanm üstüne takıldı, kaldı. — Vay efendim vay! Siz âde- ta prens gibi yaşıyorsunuz be... Şu gördüğüm Fransız şarabı hem de şu meşhur “Şaplı,, şarabı de- gil mi?. Talili adamsınız vesse- lâm. mura hemen bir kadeh şarap ik- ram etti.. Memur ikram edilen bardağı eline aldı.. Askeri bir va- ziyette durdu ve gözlerini karşı- ya dikerek bir çekişte şarabı bi- tirdi.. Akebinde dilini bir defa şak- lattı.. Yüzü bütün bütün gülüyor- du. Dedi ki: — Hakikaten güzel şarapmış, diyecek yok.. Ah Mösyö Bobbi sizler çok mes'ut adamlarsınız... Nasıl olsa para kazanmanın yo- | lunu buluyorsunuz, halbuki bizler öyle değil.. Onun için şöyle bir düşündüm.. Kendi kendime de - dim ki: “Joze yavrum! Bugün yılbaşıdır.. Senin mahallende iki vicdanlı genç vardır.. Gider on - lara (mes'ut bir sene, iyi bir sıh- hat, çok saadet.. Evet çok saadet ayni zamanda bol bol para te- menni edersin) dedim, hareke- tim iyi değil mi?. Bobbi, artık herifin maksadını | tamamen anlamıştı. Eline yüz pe- zoluk bir banknot sıkıştırdı... He- rif parayı alınca veda ederek çı- kıp gitti, Yalnız kalmışlardı. Yemeğe oturdular. Evvelâ $of- radaki istirityeler yendi! İstirit- yeden sonra büfede mayonezli, salçası içinde kırıtan levrek balı- ğı geldi.. Tam sofraya konurken tekrar kapı çalındı. Bobbi ile Lülü gene biribirleri- ne endişe ile bakıştılar.. Lülü kal- kıp kapıyı açtı... Kapıda başka bir polis memuru gözüktü. Bu a- | dam birinci memurun kardeşi i- miş gibi ona benziyordu. Büenos Ayres, polislerinin hep- si ayni yapıda, iri yarı şeylerdir . Âdeta yontulmuş bir kaya parça” sını andırırlar. Bu da ilk gelen benzeri gibi “iki genç, e sıhhat ve saadet, uzun ömür, bilhassa bir “bir çok para,, temennisinde bulundu.. Bu da birincinin müsavi oldu- ğu şekilde savuldu.. Bunu bir ü- | çüncü, bir dördüncü, bir beşine ve nihayet bir altıncı memur ta « | kip etti. Anlaşılan bütün Büenos Ay * res zabıtasınım hepsi gayet ter- biyeli şeyler olduklarmdan * ma- banyosu | Tefrika : 33 İ hallelerindeki “genç çift, Jere İ yeni seneyi tebrik etmeği bir va- zife tanıyorlar, Bobbi istirityeleri keyif ile ye- mişti.. Fakat misafirlerin biribiri arkasına gelmesi onu asabileş- tiriyordu... Mayonezli levreği o Salatayı ağzına almadı.. Gittikçe fazla sinirleniyordu.. Bu sırada gelen misafirler Bobbi'nin şara - bının dibine darı ektikten sonra | Şamberten şaraba yanaştılar . .. Bobbi şarabın böylece başkaları tarafından içilmesine son derece kızdı.. Dostunun asabiliğini ogö- ren Lülü'nün ye'isten gözleri ya- şarmıştı.. Ne diyeceğini bilmiyordu. Tat- k tatlr geçirecekleri şu yılbaşı ! kendilerine zehir olmiya başla mıştı.. Kadının son ümidi büfe- nin üzerinde duran şampanya - da idi.. Nihayet Bobbi şampanya şişesi- ni eline alarak mantarını patlat- i t.. Tam bu anda kapı gene oça- Lülü bu imayı anlamıştı. Me-| İmmaz mı?, Artık buna mez! — Bu geleni kapıdan defede- yim de görsün.. Bu ne demek, şöyle rahatça bir kadeh şarap da mı içmiyeceğim?. Ne rezalet.. Ben onun hakkından gelirim.. Ne © lursa olsun... — Aman Bobbiciğim.. Ayakla- rını öpeyim.. Bir mesele çıkarma. Bilirsin ya! Bizim kazancımız bunların elindedir.. : Eğer onları kendimize düşman edersek. Bobbi çok içerlemişti.. o Artık kulağına bir şey girmiyordu.. Ka pıya koştu.. Fakat açınca dona kaldı, kapının önünde polis ke- miseri duruyordu... tahammül edile- — Buyurunuz mösyö lö komi- i ser.. Rica ederim içeri teşrif edi- niz,. Sizinle müşerref olmanın se- bebini sorabilir miyim?. Emrini- ze amadeyim efendim .. — Affedersin Bobbi, böyle bir günde insan taciz edilmez amma. Seni burada bulacağımdan emin olduğumdan geldim. Galiba ra hatsız oldunuz.. Bak bunu iste - mem., — Estağfirüllah, neye rahat- sız olacağım.. Bilâkis © teşrifinize çok sevindim.. Acaba bana söyli- yeceğiniz müstacel bir şey mi var.. Yoksa kanun harici bir ha- rekette mi bulundum?. — Yok canm.. Sende aklına neler getiriyorsun... Böyle gel- mekten maksadım yılbaşını teb- rik etmekti.. Hem seninle, hem de şu mini mini hanımcığını.. İkini- ze de sıhhat temenni ederim.. Mes'ut yaşayınız.. o Bahusus şu girdiğimiz sene sizin için kazanç hı olsun.. Evet kazançlı, hem de İsükün içinde bir sene geçiresiniz. Bobbi ne diyeceğini bilmiyor - du.. İçinden düşündü: “Demek bu da ötekiler gibi...,, Sonra yüzüne uydurma bir sevinç hali verdi: — O halde lütfen oturup o bi- zimle bir şampanya içersiniz de- il mi? . Fransadan mahsus ge“ tirtilmiş iyi marka bir şampanya dır.. Hem de oldukça eskidir. — Doğrusu rahatsız etmek İs temem amma.. Güzel Lülünün şe- refine kadeh tokuşturmağı red- kadar tatlı bulmadı.. ondan sonra | sofraya gelen tavuğu sert buldu . | VAKIT Bir Musikişinas yaşıyacak! Daha istediği 50 seneyi nasıl geçirecekmiş? Perağdan verilen malümata göre meşhur musiki stadı Jan kanidir. Kendisi halihazırda 52 yaşındadır. Onun için geride kalan elli senelik ömrü için bir plân hazırlamıştır. P.ânın başlıca noktaları şunlardır : 1 — 13 sene daba konserler verecektir. 2 — Fu onüç seneden sonra 25 sene musiki eserleri yap: makla meşgul olacak, 3 — Hayatının geride kalan 12 senesini de musiki dahası muzari dinliyerek geçirecektir. Garip bir ihtiyar Bartın, 21 (Hususi) — Bartının Balat köyünden araba ile garip bir ihtiyar getirilmiştir. Göbeği- ne kadar uzun sakalı göğsünün kıllarıma karışmış, kirden, koku - dan yanına varılmıyan garip bir ibtiyar.. Sağ elindeki bir yara büyüyerek kangren olduğu için köy bekçisi ve muhtarı tarafın - dan zorla şehre getirilmiştir. İsmi Uzun Ahmet oğlu Mahmuttur. İhtiyar hastaneye ( getirilince, birbirine karışan saç ve sakalları kesilmiş ve vücudundaki - kalın kir tabakası sabunlu sıcak su ile ve sert fırçalarla ancak temizle- nebilmiştir. Kendisinin anlattııklarma gö” ret 74 yaşındadır. Sültan Hamit zamanında bahriye askerliği yap- mıştır. O zaman san'atı tornacı - lıkmış.. Bir oğlu varmış, büyük muharebede askere gitmiş, yıllar- ca gelmemiş, bir evi varmış; fa» kat, .bir kış günü'odursuz kalmış, odun getirecek kimsesi de yok- muş, evini aşağıdan başlıyarak söke söke yakmış ve evsiz kak mış.. O zamandan beri yazın dağlarda, ağaç altlarında; kışm köylerde, samanlık ve ahırlarda, i bazan da açıkta yatıyormuş. . Es- kiden çok zenginmiş.. Fakat pa- rasını yemişler, . Nçin tıraş olmadığı sualine: Elbisesi olmadığını saç ve sakal- larını keslirirse kışın üşüyeceğini söylemiştir. İhtiyar niçin yıkanmadığını ve ne zamandır böyle kirli durduğu nu sualine de gayet tabii bir ifa- de ile; — Eh.. 30 yıl var, demiştir. İsminiz Leh tayyarecisi Asyada bir seyahate çıkarak memleketine dönerken şehrimize İ uğuyan Leh tayyarecisi yüzbaşı Karpinski bu sabah saat yedide Varşovaya hareket edecektir. MüeizEr e GraRAMe sese araş REEAE Era OAB AMELE detmek de çok insafsızlık olur ... Kabul ediyorum.. Komiser masa başına bir kü- gük koltuk çekerek lâübali bir ta- vurla oturdu.. Lülü şampanyayı kadehlere dağıtırken o etrafı sey- rediyordu.. Dedi ki: — Eşyanız mükemmel, her şe- yiniz yolunda, hiç bir ( eksiğiniz yok... Doğrusu tebrik ederim.. Bu kadar mükemmel ve rahat yaşa mak herkesin kârı değil! (Devami var) Gübelik 102 sene yaşayacağına | Mütercimi : Zonguldak mebusu 23 Teşrinievvel Zarafetsiz konuşmalar, istihzal? galiz lâfzenlikler... “Cemiyet hayatlarına karışmak ! şakrak neşelerden, mubhite” biç de mutadım değildir, Fakat | ve hareket veren gönül bar yi oralardan arasıra bavadis alırım. Oğrendiğime göre, genç kızlarla konuşmak, tamamen ahmaklara ait bir şereftir, bunların saçma sapan Söz söylemekteki istidat- larını, kof ve manasız cümleler bulup sarfetmekteki kabiliyetle- rini söyliye söyliye bitiremiyor- lar. Zamanımızın, hayır, yamldım memleketimizin diyecektim, ha- nım kızları en ziyade bu gibi şeylera teşne imişler ve bu saç- maları, bu manasızlıkları, mide- lerinin muhtaç olduğu gıda gibi kapışıyor. Nadir bulunur bir yemek gibi bazmediyorlarmiş. Halbuki bu banım kızların; hoşa gidecek bir değil, iki, üç ve bazen dört türlü meziyetleri de varmış; her şeyden, balta güzel san'atlardan bile bahsederlermiş.. “Her şeyden bahsederler, pek doğru; fakat hiç bir şeyle alâlra- lanmazlar, anlayışları azdır, duy- gudan mahbrumdurlar; bu, gör- dükleri tahsilin semeresidir; ab- lâklarım koruyacak, onları ev bayatının faziletlerine hazırlıya- cak şeylerden hiç babsetmeyiniz. Bütün bilgileri sathi ve zahiridir. Her şeylerinde bir maksat gü- derler: Gösteriş! . Okurlar; oku- muş sayılmak için... Musiki ile meşgol olurl. çaydan sonra alkışlanmak için... Bazan iyi kötü resim de yaparlar; fakat (Komil- fo) görünmek için. Bunlara. göre, bu gibi şeyler,. bayağı boynuna bir (Boa) sarar veyahut geniş kollu bir tayyör giyer gibi an- cak modaya uymak için yapılır, Bu hanım kızlar gitgide bir ta- takım istidatlar edinirler ki yal- nız gururu ateşlendirmiye yarar- lar, bekârlıkta hiç bir faydaları yoktur; fikri hiç bir kıymetleri olmadığı için evlilikten sonra da yaşatılmaları mümkün değildir. Cemiyet hayatındaki halimiz, a- lıştığımızdan farklı olmıyacağın- dan dil, tabiatile cansız ve ca- zibesiz, bozuk ve kaidesiz bir lebçeye alışır; bir lehçe ki daha soğuk ve daha tatsız olmak için iddiakârliktan ve malümatfuruş- luktan çekinmez. Bü lehçe, bir nevi paradır ve tercihen abmak- lar arasinda tedavül eder. Çünkü bu nakdin borsasını dolduranlar, daima bunlardır. Buraya bazan aklı başında Olanlar da - sırf hisse almak için » gelirler, Fakat kenarda kalmak şartile: Şüphesiz, güçlükle katlamlabilecek bir şart. Hele yaş yirmiyi geçmemişse, hele sinede ateşli bir de kalp varsa . .s.. Şu halde genç kızlarımız nasıl şeylerdir? Onları delikan- hlarımızla ve bilhassa kızlarımı- zı bunlarda aradıkları ve boş- landıkları şeylerle - ölçebilirsiniz. Acaba bu şeylerle, edep ve za- rafetle birleşik, mümtaz meziyet- ler ve kabiliyetlermidir? Bana temin ediliyor ki hayır... Şu halde bunlar, kadına karşı mert bir zihniyetten doğan saf ve ne- cip nezaketler, rikkatli ve sây- gılı sevgiler, müfrit fakat temiz ve sadık ibtiraslarmıdır? Temin edildiğine göre, memleketimizde bilinen ve manası anlaşılan şey- ler değildir. Hiç olmazsa güzel mösahabelerdan. sevimli. sen ve lerinden haber veriniz. | da mu yok?. Var, yale döğEİ kat müsahabeler kaba “© ketsiz, neşe ve hayat e“ rültülü, sonra müptezel yi yane ve en sonra alışıla” | gibi tatsız ve manasız. ŞU ne kalıyor? | “Daha çok şeyler var. BW” da herşeyden evvel mev unvan tercıh olunur, Bun sonra (yaran meclisi) nde nılan imtiyazlara ehemmi)' rilir. Vakıa bunlar uydurma” lerdir amma vazıh ve göğ€ par imtiyazlardır. Bunlarda ra daha az sabte, fakat A! ması zamana mütevakkıf zenginlik imtiyazları gelir. R evvelkilerin rakipleridir. D* dolaşıp o mevkileri tutacı” Bunlardan sonra ne var? 19 veya pek az birşeyi Zara konuşmalar, şetaretsiz istib” zarif lâfzenlikler var. Dabs' sassız ve mezaketsiz say ateşsiz duygular var, sonrâ aşeret usullerine ait kai©' değil de balolara, danslarâ bilgiler var; bunlardan dahâ him olmak üzere mağruf yüksek te uçar kuruluşları, ve terbiyeli görünmek için ik ziyet alışları, tavır takınışlar! Çi saç tarayışları unutmiyalım. mağrur ve züppe, sefih ve “ güsuz (Kumilio ) yu taniyor#” değil mi ? Glâse eldivenler de, silindir şapkası koltuğu kurulmuş duruyor. - Kıra dikkat'ediyormusunüz 2.n. Bu kadar şeylerin içinde e9* göze çarpan, en dik vaziyet # gendisidir. Bundan şık, bu. güzel, bundan sevimli kav#. fi olar mü? İşte efendim, menin haysiyetini abmaklığı9 zelil derekesine düşüren # kıraliçelerin beyendikleri h.# e e Şüphesiz ( görünüşte olan şeylerin genç kız üzeri ki nüfuz ve tesirlerini inkâr meyiz, Hele bu körpe varlı dan bir filozof muhakemesi lemek doğru bir şey ol Fakat bir kız, yavaş yavaş rünüşe kapılmamalı, hakiki “4 ziyetleri, sahtelerinden ayi! öğrenmeli ve bilhassa “ik bulunmanın ehemmiyetini © miyarak faziletli bir ban mağa çalışmalıdır. Züppe! yalandan, kendini beyen ten, bulâsa fikri daraltan, karartan, ahlâk ve tabiat çaltan her şeyden nefret et istidadmı o kazanmiş olm”. Genç kızdaki teşebbüs KU pek az olduğu için büyük letlere kendiliğinden alış isteyemeyiz. Bunun için bU letlerin tubumları ruhuna 9 ve değerleri kendisine an olmalıdır. Kadın'ığa has faziletler smda, genç kıza mabsU$, © görünen bir fazilet vardır Kir. k diğer kadınlar da göremiY* miz bir letafet verir. Daim” şumuza giden ve bizi bü bu letafet, yüzün güzelliği" yaşın zerafetinden, z€ gi kinliğinden, istidadin parlak idi dan doğan bir şey “© Daha gizli ve daha e şeyin omabsulüdür. Bir ile gözle görülmez, fakat $ duyulur. “ Masumluk 1 w (Depani © vav yi DE m a RR EE PR A İİ TEPELİ Z İLİ LİĞ e N Ea

Bu sayıdan diğer sayfalar: